HZ. MUHAMMED'İN HZ. AİŞE İLE KÜÇÜK YAŞTAYKEN EVLENDİĞİ İDDİASI DOĞRU MU?

HZ. MUHAMMED'İN HZ. AİŞE İLE KÜÇÜK YAŞTAYKEN EVLENDİĞİ İDDİASI DOĞRU MU?

OXFORD ÇALIŞMASI, HZ. MUHAMMED'İN 'REŞİT OLMAYAN' KARISI AİSHA'YA IŞIK TUTUYOR

♦ HZ. MUHAMMED’İN HZ. AİŞE İLE KÜÇÜK YAŞTAYKEN EVLENDİĞİ İDDİASI DOĞRU MU?

OXFORD ARAŞTIRMASI TARTIŞMA YARATTI

Oxford Üniversitesi’nden erken İslam tarihi uzmanı Joshua Little’ın hazırladığı tamamlanmamış doktora tezinde Hz. Muhammed’in üçüncü eşi Hz. Aişe’yle 6 yaşındayken evlendiği ve 9 yaşındayken birleşmenin yaşandığı iddiasının tarihsel gerçeklerle uyuşmadığını öne sürmesi tartışma yarattı..

 

Little, 28 Ekim’de açtığı internet günlüğü islamicorigins.com’da, tanınmış Amerikalı İslam araştırmaları profesörü Christopher Melchert gözetiminde sürdürdüğü çalışmanın eylülde savunma aşamasından geçtiğini ve küçük düzeltmeler yapılacağını belirtti..

 

 

Çalışmasının sonuçlarını özetle aktaran Little, özellikle Sünni İslam’ın hadis geleneğindeki yaygın kabulün aksine, aktarılan bilginin kaynağının 7. yüzyıl değil, 8. yüzyılda Sünni-Şii ayrılığının sertleştiği Irak kenti Kufe olduğunu yazdı..

 

-Akademisyen Little, oldukça uzun makalesinde, bulgusunu yaygın kabule kaynak olan hadisi metinsel, biçimsel, coğrafi ve tarihsel eleştiriye tabi tutarak elde ettiğini dile getirdi..

– Akedemisyen bulgusunu, yaygın kabulün kaynağı olan hadisin metinsel, biçimsel, coğrafi ve tarihsel eleştirisine dayandırdığını dile getirerek şöyle dedi:

“İlk değerlendirmem, Urve bin el-Zübeyr ve öğrencilerinin, Zübeyrilerin hakim olduğu Medine’de, hadisi ilk formülleştirenler ve yayanlar olduğu yönündeydi..

Fakat daha sonra; coğrafi modellere, ilgili isnâdlara ve erken Medine kaynaklarının sessizliğine dikkat çeken Yasmin Amin tarafından, hadisin esas kökeninin Abbasi dönemindeki Irak olduğu görüşüne yönlendirildim..

Eleştirel ve biyografik-tarihsel analizler başta olmak üzere, ilerlettiğim çalışmalar beni, hadisin asıl formülleştiricisi ve yayıcısının, 8. yüzyılın ortasında Medine’den Kufe’ye göçen Hişam bin Urve olduğuna ikna etti.

 

Little, sözlerinin devamında:

-Hz. Aişe hadisinin o dönemde Kufe’de Şii Müslümanlarla mücadele halindeki Sünnilere “cephane” sağladığını,

-Onun Hz. Muhammed’in diğer eşlerinin aksine evlilik sırasında bakire olmasının en sevilen eş olduğu yönündeki söylemi güçlendirdiğini ve..

-Hz. Aişe’nin de Hz. Ali gibi peygamber ocağında büyüdüğü inancına destek olduğunu belirtti..

 

Bu hadis, Hişam’dan bazen metin değişiklikleriyle ve silsile ekleriyle birlikte 8. yüzyıl Irak’ındaki çağdaşlarına ve öğrencilerine, oradan Abbasi Halifeliği’nin dört yanına yayılarak sonunda 9. yüzyıldaki proto-Sünni hadis eleştirmenleri ve geleneksel toplayıcıları tarafından miras alınıp kabul edildi.

Little, Sünni hadis geleneğinin başyapıtlarından Sahih-i Buhârî’de de Hz. Aişe hadisinin yer almasını bu tezine bağladı..

https://www.cafemedyam.com/2023/07/15/kadin-peygamberler/07/36/43/143653/egitim/cafemedyam/

Bulgularını ileride ayrıntılarıyla yayımlayacağını söyleyen Little, makalesinin büyük bölümünü, neden bu konuyu seçtiğine ayırdı..

Söz konusu hadisi, “Yeni Ateist ve İslamofobik” olduğu dönemde Müslüman topluluklar içinde çocukların evlendirilmesine kaynak oluşturduğu iddiasıyla sıkça duyduğunu belirten Little, son tezlerinin İslamofobiklerden İslam savunucularına ve Hristiyan misyonerlerine kadar farklı kesimlerden tepkiler alacağının farkında olduğunu belirtti..

 

Little ayrıca, tezlerinin İslam’daki hadis ve fıkıh geleneklerine topyekün bir saldırıya malzeme yapılamayacağını, çünkü bu geleneklerin köklerinin daha geriye gittiğini sözlerine ekledi..

 

Little’ın makalesi sosyal medyada kısa sürede yankı buldu..

Harvard Üniversitesi’nde İslam çalışmaları alanında doktora adayı Javad T. Hashmi, Little’ın tezlerinden övgüyle bahsettiği bir makale yazarak, İslam dünyasındaki “reformistler, muhafazakârlar ve köktenciler” arasındaki mücadelede artık modern tarihçilerin de söz sahibi olduğunu savundu..

Javad T. Hashmi:

“Little’ın argümanlarına şahsen ikna olsam da, bunlar ancak akademik ve dini çevrelerde devam eden son derece çekişmeli bir konudaki en son salvolar olabilir..

İnsan hakları savunucuları özel olarak çocukların evlendirilmesi gibi güncel bir konuda kaygılı olabilir ama dini aktörler için mesele daha büyük..

Modern tarihsel-eleştirel bilim, geleneksel İslami kaynakların üzerine doğru gelirken, en azından bazı Müslüman bilim ve din insanları arasında kaygı hissedilebiliyor..”

https://www.cafemedyam.com/2023/04/04/dinlere-gore-kucuk-yastaki-kizlarin-evliligi/14/00/32/131982/dunya/cafemedyam/

Hadis uzmanı Prof. Serdar Demirel, bu makaleyi paylaşanlara tepki gösterdi..

– Prof. Serdar Demirel:

“Ortada Oxford Üniversitesi tarihçisi Joshua Little’ın araştırması yok. Olan Javad T. Hashmi’nin yayımlanmamış o çalışmadan anladığı ve özetlediği bilgiler. Kitabı görmeden hakkıyla değerlendirmek mümkün değil..”

Demirel, hadisler konusundaki doktora tezini hazırlarken, Şii din alimlerinin bile Little’ın bahsettiği tezleri ileri sürmediğine şahit olduğunu söyledi.

Independent Türkçe, New Lines Magazine, Islamic Origins

Oxford Çalışması, Muhammed'in 'Reşit Olmayan' Karısı Aisha'ya Işık Tutuyor www.cafemedyam.com
Hz. Muhammed’in gömülü olduğu Yeşil Kubbe, eskiden Hz. Aişe’nin odasıydı. (Getty Images)

 

Yeni makale, İslam peygamberinin reşit olmayan biriyle evlenme hikayesinin, siyasi ve mezhepsel amaçlarla üretilmiş temelsiz bir propaganda olduğunu öne sürüyor.

Cevad T. Hashmi
Cevad T. HashmiJavad T. Hashmi, Muslim Public Affairs Council’de Araştırma Direktörü ve Harvard Üniversitesi’nde Din Çalışmaları alanında doktora adayıdır.

 

 

Erken dönem ve ortaçağ İslam tarihçisi olarak Oxford Üniversitesi akademisyeni Joshua Little, zamanının çoğunu eski metinleri incelemekle geçiriyor – yine de çığır açan araştırmasının burada ve şimdi gerçek dünyada önemi var..

 Hz.Muhammed’in hayatının çok az yönü, onun üçüncü karısı Aisha küçükken evlendiği iddiası kadar tartışma ve tartışmaya yol açar..

 Little, İslam tarihi anlayışımızı değiştirebilecek sonuçlarla birlikte, bu patlayıcı arazide ilerlemeyi seçti.

-Bu yılın başlarında, Hindistan’ın iktidardaki sağcı Hindu milliyetçi partisi BJP’nin iki yetkilisinin Muhammed hakkında reşit olmayan bir kızla evlenip cinsel ilişkiye girdiği yönünde aşağılayıcı yorumlar yapmasının ardından, Müslümanların çoğunlukta olduğu çeşitli ülkelerde protestolar patlak verdi..

 

-On yıl önce, benzer şekilde Muhammed’i bir sübyancı olarak tasvir eden İslamofobik “Müslümanların Masumiyeti” filmi, yalnızca küresel protesto ve isyanlara değil, aynı zamanda ülkeler arasında siyasi tartışmalara da neden oldu..

 İslam peygamberinin iddia edilen çocuk gelini, her türden Müslüman karşıtı eleştirmenler -Hindu milliyetçileri, Hıristiyan polemikçiler ve ateistler- ve ayrıca bazı Müslüman köktenciler tarafından anılıyor..

 Bununla birlikte, Little’ın yakın zamanda başarıyla savunduğu yayınlanmamış doktora tezine göre suçlama temelsizdir. Little’ın bulgularına göre, Aisha’nın genç evlilik yaşı raporu, sekizinci yüzyıla ait bir tarihi uydurmadır..

 

Muhammed’in bir çocukla evlendiği fikri, hadis olarak bilinen anekdotlar koleksiyonunda bulunan ve Ayşe’nin kendisine atfedilen bir rapora (veya bir dizi rapora) kadar uzanır – birçok gelenekçi Müslüman tarafından Kuran’dan sonra ikinci bir kutsal metin kaynağı olarak kabul edilir..

 Bazı hadis metinlerinde Ayşe 6 yaşında nişanlanmış ve 9 yaşında evlenmiştir. Bugün bazı köktendinciler Ayşe’nin evlilik hadisini kendi zamanımızda çocuk yaşta evlilikleri haklı çıkarmak için savunur ve kullanırlar..

https://www.cafemedyam.com/2023/06/06/kadin-sunneti-khatna-video/17/52/04/1297/saglik/cafemedyam/

Kadın sünnetinde olduğu gibi (kadın sünneti olarak da adlandırılır), çocuk evlilikleri ile İslam arasında basit veya doğrudan bir nedensellik bağı yoktur..

 -Uygulamanın sadece Orta Doğu’da değil, Hindistan ve Sahra altı Afrika’da da olduğu biliniyor.. 

Köklerinin dinden çok kültüre dayandığını gösteren nüfus sayımı verileri, örneğin Hindistan’daki çocuk evliliklerinin %84’ünün Hindular arasında gerçekleştiğini gösterirken, bu oran Müslümanlar için yalnızca %11’dir. (Hindistan’ın nüfusunun %80’i Hindu ve %14’ü Müslümandır, bu nedenle çocuk yaşta evliliklerin dini olanların aksine yerel kültürel çizgileri takip etmesiyle oranlar benzerdir.)

-Uluslararası Kadın Araştırma Merkezi’ne göre (Little’ın kendisinin bana atıfta bulunduğu bir kaynak) ), “Ülkeler arasında hiçbir dini bağlantı çocuk evlilikleriyle ilişkilendirilmedi.”

 Öyleyse, Ülkeler arasında belirli bir dini hedef almak, erken evliliği ele almanın etkili bir yolu değildir. Buna rağmen – ve İslam dünyasının çoğunda çocuk evliliği nispeten nadir olsa da – din, kültürle karmaşık şekillerde etkileşime girer ve en azından bazı Müslüman çoğunluklu bölgelerde, uygulamayı rasyonelleştirmek için İslam’a başvurulur..

 Dini argüman, Muhammed’in ideal insan örneği olduğu ve bu nedenle yaptığı her şeyin ahlaki açıdan kabul edilebilir olarak kabul edilmesi gerektiği şeklinde yapılır.

-Liberal, modernist ve reformist Müslümanlar, Aişe evlilik hadisinin tarihsel gerçekliğini ve dini otoritesini uzun süredir inkar etmeye çalışırken, aşırı muhafazakar, köktendinci ve aşırılık yanlısı unsurlar onu şiddetle savunuyor..

 Pek çok ılımlı gelenekçi, pratikte çocuk evliliğini caydırsalar da hadisin (ve genel olarak hadis kanonunun) gerçekliğini doğrulamaya çalışırken, bunun günümüz sosyo-tarihsel bağlamında uygunsuz olduğunu düşünerek, arada bir yere düşüyor..

 

Bu huysuz fikir savaşına hadis uzmanı Little giriyor. İslami araştırmalarda dünyaca ünlü bir uzman olan Oxford’dan Profesör Christopher Melchert’in gözetiminde çalışan Little, genel olarak geleneksel İslami kaynakları (ve özel olarak Aisha hadislerini) tarihsel-eleştirel yönteme tabi tutuyor..

 

Geleneksel dini yöntemlerin aksine, tarihsel-eleştirel yaklaşım, modern tarihçinin araç setindeki en son teknikleri kullanarak tarihsel akla yatkınlığı veya bunların eksikliğini tespit etmeyi içerir. Örneğin, bilim adamları metni, onları bir uydurmaya karşı uyaracak tarihsel anakronizmler için araştırırlar. Okuyucular, tarihin İsa’sı ile imanın İsa’sı arasında ayrım yapan Bart Ehrman gibi akademisyenler tarafından genel halk arasında popüler hale getirilen, İncil materyallerine uygulanan benzer bir tarihsel-eleştirel yaklaşıma aşina olabilirler, ki bunlar mutlaka aynı şey değildir..

 

-İlginç bir şekilde, ama belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bazı Müslüman savunucular, İncil ve İsa ile ilgili olduğu için bu tür tarihsel-eleştirel bilimi hevesle tüketirler..

 Örneğin, çoğu ciddi tarihçi, Mesih’in tanrısallığı fikrini ve Teslis doktrinini Hıristiyan geleneğinin sonraki gelişmeleri olarak kabul eder..

 Müslümanların bu tür sonuçlara neden sempati duyacaklarını anlamak zor değil. Öte yandan, aynı Müslümanlardan bazıları, geleneksel İslami kaynaklara benzer bir eleştirel yaklaşım uygulandığında rahatsızlık duyabilirler. (Elbette bu ikiyüzlülük, örneğin Ehrman ve diğerlerini göz ardı ederken, Kuran’ın nakil tarihine ilişkin en son tarihsel-eleştirel bulguları kullanmaktan çok mutlu olan bazı muhafazakar Hıristiyan savunucuları arasında da mevcuttur. )

https://www.cafemedyam.com/2022/08/18/kuranda-dini-degerlerle-dalga-gecenlerle-allaha-peygambere-sovenlerle-ilgili-nasil-bir-tutum-takinilacagi-detayli-bicimde-anlatilmistir/18/17/24/108121/egitim/cafemedyam/

Little’ın vardığı sonuçlar geniş kapsamlı ve birçok Müslüman için hoş bir haber olarak gelecek..

 Little, Ayşe’nin evlilik raporunun çeşitli versiyonlarını inceledikten sonra, hadisin MS 754 ile 765 yılları arasında Irak’a taşındıktan sonra Hişam ibn Urve adlı bir anlatıcı tarafından “bütün kumaş” uydurulduğu sonucuna varır..

 Bu, bu raporun tirajını, anlattığını iddia ettiği olaylardan neredeyse bir buçuk asır sonraya koymakla kalmayacak, aynı zamanda Arap şehri Medine’den neredeyse 1.000 mil uzakta, Irak’ın tamamen farklı ortamında uydurulduğu anlamına da gelecekti. (evliliğin gerçekleşeceği yer)..

 Görünüşe göre uydurma, farklı mezhepsel ve siyasi amaçlara hizmet etti.

Ayşe’nin Muhammed’in evinde oyuncak bebeklerle oynadığı iddiası gibi – genel eleştirel değerlendirmesine çok az yer veriyor ve bunların tarihsel olarak doğru olmayan partizan mezhepsel ve siyasi hikayeler olduğunu düşünüyor.. 

-Başka bir deyişle, eleştirel tarihçilerin Aisha’nın aslında çocukken evli olduğuna inanmak için çok az nedenleri var..

 

Little’ın araştırmasının bulguları, aynı konuyu daha önce ele almış olan birkaç modern Müslüman akademisyen ve yazarın çalışmalarıyla örtüşüyor. Bununla birlikte, bu çalışmaların çoğu – kesinlikle hepsi olmasa da – doğası gereği özür dileyen niteliktedir, zayıf bir şekilde tartışılmıştır ve ciddi bir bilim açısından yetersiz kalmaktadır..

 Little’ın katkısını özellikle dikkate değer kılan şey, onun durumu titiz bir akademik bakış açısıyla tartışması, hatta “isnad-metin analizi” olarak bilinen bilimsel bir metodolojiyi rafine etmesidir.. Bu yöntem, diğer metinlerin yayıldığı orijinali yeniden oluşturmak için bir hadis metni ile onun ravi zinciri arasındaki bağıntıları ve kalıpları aramayı içerir. Süreç, belirli bir raporun ne zaman (ve kimden) geldiğini belirlemeye yardımcı olabilir.. Bu Batı tarihsel tekniğini kullanarak…

Klasik İslami gelenek içinde bile, Aişe’nin evlilik hadisinden şüphe etmek için her zaman sebepler olduğu unutulmamalıdır..

Little’ın tezinde yazdığı gibi, raporun yaratıcısı olan İbn Urve, en azından Irak’a yerleştikten sonra, geleneksel kriterlere göre bile güvenilmez olarak görülüyordu..

 “Bunamakla” (bir ravinin güvenilmez haberlerini hayırsever bir şekilde açıklama yolu) ve hatta hadis terminolojisinde “tadlis” olarak adlandırılan bir tür akademik aldatmacayla suçlandı..

 Bir hadiste tadlis, mutlaka tamamen yalan veya uydurma anlamına gelmez, ancak tipik olarak, hadisin güvenilirliğini ima etmek için nakil zincirindeki zayıf bir halkadan bahsetmemek gibi, kaynak bulmadaki bir kusurun ihmal edilmesini içerir. En azından tadlis, aktarımda bir tür özensizliktir..

 

Little, bazı önemli biyografik ve yasal çalışmalar da dahil olmak üzere en eski kaynaklarda evlilik yaşı raporlarının bulunmadığına dikkat çekiyor..

  -Muhammed’in en tanınmış biyografi yazarı olan İbn İshak, Ayşe’nin evlilik yaşından bahsetmedi; Ancak ayrıntı, daha sonra tarihçi İbn Hişam (ö. 833 CE) tarafından eklenmiştir..

 Belki de daha da lanetleyici olan, evlilik yaşı hadisinin, İmam Malik’in el-Muvatta’sı da dahil olmak üzere, Medine’deki en eski hukuk koleksiyonlarında olmamasıdır; Little’ın yazdığı gibi, “Malik’in bu hadisi alıntılamaması, sadece Malik’in onu reddettiğini değil, aynı zamanda o sırada Medine’de dolaşmadığını gösteriyor. Bu özellikle evlilik yaşı hadisinin önemli hukuki sonuçları olduğu göz önüne alındığında..

 

Hadis, Medine yasal aktarımlarının bir proto-Maliki koleksiyonu olan el-Mudawwana’da da yoktur..

 Gerçekten de Little, bildiği kadarıyla, evlilik yaşı hadisinin herhangi bir versiyonundan alıntı yapan en eski Maliki çalışmasının “hadisin Irak’ta ilk kitlesel olarak yayılmasından yaklaşık üç yüzyıl sonra” ortaya çıktığını yazıyor..

 Özetle, Ayşe’nin erken evliliği, olayın gerçekleşeceği şehirdeki önemli erken dönem kaynaklarında yoktur. Sessizlikten kaynaklanan bu argümanı kullanarak (yani, bu raporun ilk kaynaklarda bulunmaması), Little bunun sekizinci yüzyıl Irak’ında icat edilmiş bir hikaye olduğu ve ancak daha sonra Muhammed’in hayat hikayesine geri yansıtıldığı sonucuna varır..

https://www.cafemedyam.com/2023/07/19/zemzem-oldugundan-fazla-kutsallik-verilecek-sey-degildir/09/12/26/9912/kultursanat/cafemedyam/

Bu, elbette şu soruyu akla getiriyor: neden? 

Little’a göre, Ayşe’nin yaşıyla ilgili iddia, Sünni bir şahsiyet tarafından Ayşe’nin imajını Şii aleyhtarlara karşı desteklemek için uydurulmuş ortaçağ mezhep propagandasının bir parçasıydı. (Doğrusunu söylemek gerekirse, “Sünni” ve “Şii” terimleri ancak daha sonra gündeme geldi; bu dönemin alimleri bunun yerine “proto-Sünni” ve “proto-Şii” hareketlere ve figürlere atıfta bulunma eğilimindedir.) Bu, hadisin neden uydurulduğunu açıklar..

Irak’ın Şii yatağında. Muhammed’in karısı ve Sünni İslam’ın ilk “Râşid” halifesi Ebu Bekir’in kızı olan Ayşe, peygamberin kuzeni ve damadı, Şiilerin ilk imamı ve Sünnilerin dördüncü halifesi Ali ile ünlü bir rekabete girdi.. 

Ayşe’nin babası halifelik için Ali ile rekabet etmekle kalmadı, Ayşe’nin kendisi de daha sonra Ali’ye karşı bir isyana öncülük edecekti.

Sonraki nesillerde Sünniler ve Şiiler, dini ve siyasi otorite iddiasında bulunmak için rakip soyları kullandılar..

 -Bazı Sünniler, Ayşe’nin statüsünü (ve onun aracılığıyla kendi soylarını) yükseltmek için, onun Muhammed’in gözdesi ve onun tek bakire karısı olduğunu iddia ettiler..

 -Dini ve kabile lideri olarak Muhammed’in, çoğu boşanmış veya kendi topluluğundan dul olan birkaç karısı vardı; toplu olarak, “İnananların Anneleri” olarak saygı görüyorlardı..

 Aisha’nın iddia edilen gençliği, onun bakire saflığını vurgulamak için kullanıldı – ya da daha doğrusu, onun bakire saflığı, onun evli olduğu söylenen son derece genç yaşta ima edildi..

 

Eski Yakın Doğu kültürleri (tarih boyunca ve modernitedeki diğer pek çokları gibi), cinsel günahtan arınmış olma çağrışımından dolayı bakir saflığa değer verdi..

 -Örneğin, hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar İsa’nın annesi Meryem’in bakire olduğunu vurgulamışlardır. Buna göre, Meryem Ana’nın da nişanlı olduğu ve daha sonra İsa’yı doğurduğu sırada genellikle genç bir kız olduğu kabul edilir..

 İlginç bir şekilde, Little bize “[Ayşe ile ilgili olarak] evlilik yaşı hadisinin yayılmasının bazı Şiileri” – özellikle Şii (ama aynı zamanda Sünni) İslam’da saygı gören peygamberin kızı Fatima’nın – “1999’da evli olduğunu” iddia etmeye sevk ettiğini söylüyor. hem de dokuz yaşında.” Başka bir deyişle, erken evliliğe iliştirilen herhangi bir toplumsal ayıplama olmadığında, Aisha’nın genç yaşını abartmak için birkaç neden vardı..

 

-Little’ın analizine ek olarak, Ayşe’nin sırasıyla 6 ve 9 yaşında sözde nişanlanması ve evlenmesinin, onu erken yaşta Muhammed’in evine yerleştirmiş ve en azından geleneksel anlatımlara göre aynı zamanda Hz. Muhammed’in evine genç yaşta girdi..

  -Erken İslam inancına göre, Muhammed’in ev halkı – ve onun soyundan gelenler – Müslüman toplum tarafından onurlandırılacaktı. Birisi Muhammed’in evine ne kadar erken girerse, o kişiye (ve tabii ki onlardan soyundan geldiğini iddia edenlere) o kadar çok şeref kazandırılırdı.

https://www.cafemedyam.com/2023/04/11/ramazanda-hurma-tuketilmesi-kirli-ticaret-sunneti/09/49/38/57149/gundem/cafemedyam/

Sonraki nesil Müslümanlar, kendi soyları aracılığıyla Muhammed’e yakınlık iddiaları konusunda birbirleriyle yarıştılar.. 

Kendilerine Ali Taraftarları diyenler, Muhammed’le Ali aracılığıyla bağlarını vurgularken, rakiplerinden bazıları Muhammed’in (en sevdiği) eşi Ayşe aracılığıyla rakip bir soy iddiasında bulundular..

 Tüm hilafetler (ve karşı hilafetler), bu tür iddialarda bulunulanların erdemlerini abartmak için güçlü bir teşvik yaratacak olan bu tür yüce soy iddialarına dayanıyordu..

 Bütün bunlar Little’ın tezini desteklemektedir: Aisha hadisi tarihsel bir gerçek değil, daha ziyade, Muhammed’in üçüncü karısının saflığını vurgulayarak ve onu çok genç yaştan itibaren peygamber hanesine yerleştirerek statüsünü yükseltmeyi amaçlayan mezhep propagandasıdır.

Pek çok Müslüman Little’ın bu özel hadisle ilgili vardığı sonuçları takdir edecek olsa da, diğerleri şüphesiz daha geniş sonuçlarla ilgilenecektir. Burada, muhafazakar gelenekçilerin büyük çoğunluğunun aslında çocuk evliliğini savunmakla ilgilenmediğini anlamalıyız ve onların Hz. Aişe hadisini destekleme konusundaki ısrarları bu açıdan görülmemelidir

.

Bunun yerine, başlıca motive edici faktör, doğrudan doğruya geleneksel İslami kaynakları hedef alan modern tarihsel-eleştiri yönteminin bulgularına karşı genel olarak hadis kanonunu savunma arzusu gibi görünmektedir..

  -Muhafazakar Müslüman alim Yasir Qadhi, 2018 tarihli bir Facebook gönderisinde Aisha’nın yaşı konusunu yorumlayarak, bu tür “şüphelerin”, gelenekçi Müslümanlar tarafından Kuran’dan sonra ikinci olarak görülen Sahih Buhari hadis koleksiyonuna yönelik daha geniş bir “saldırı” olduğunu yazdı..

 

Sahih Buhari, geniş çapta en güvenilir ve saygı duyulan hadis kitabı ve Sünni ortodoksisinin dayanak noktası olarak kabul edilir.. 

İçinde Aisha evlilik hadisi bulunur, bu yüzden Aisha’nın yaşı hakkındaki tartışma bu kadar kin verici hale gelebilir: Aisha hadisine yapılan saldırı, Sahih Buhari’nin kendisine ve genel olarak hadise saldırı olarak görülür..

 Bununla birlikte, Müslüman bilgin Yasmin Amin, ilginç bir noktaya değinerek, söz konusu haberin teknik olarak bir hadis olmadığını, çünkü nihai olarak Muhammed’e değil Ayşe’ye atfedildiğini belirtiyor..

 Gelenekçi Müslümanların Sahih Buhari’de bulunan peygamberlik ve peygamberlik dışı haberler arasında ayrım yapabilecekleri ve yapmaları gerektiği argümanını öne sürüyor.

Eleştirel bilimsel araştırmanın algılanan düşmanlığı, Qadhi’nin retorik gösterişinde görülebilir: “Bu tür saldırılar, bir kaleyi havaya uçurmaya çalışan bir rüzgara eşdeğer bile değildir.” Yine de gerçek şu ki, Müslümanlar tarafından uzun süredir zaptedilemez olarak kabul edilenler de dahil olmak üzere, İslami kaynaklara göre bu şiddetli rüzgar gerçek bir kasırgaya dönüşebilir..

 

Bir yandan, Kuran bu baraja – ya da şiddetli rüzgara (metaforunuzu seçin) karşı nispeten iyi bir performans gösterdi. Akademik uzmanların çoğu, ilk büyük standardizasyonunun arkadaşlarının yaşamı boyunca gerçekleştiği Muhammed’e kadar geri döndüğünü düşünüyor. Kuran’ın karmaşık metinsel tarihinin bazı ayrıntıları geleneksel anlatılardan farklı olsa bile bu böyledir.

Öte yandan, hadis -Muhammed’e (ve hakkında) atfedilen büyük ve şekilsiz raporlar koleksiyonu- tarih-eleştirel bilim adamlarının sert eleştirilerine maruz kaldı. Varsayılan konum, Kur’an beyanlarının Muhammed’e dayandığı şeklindeyken, hadis için bunun tersi geçerlidir: Tarih-eleştiri alimleri arasındaki fikir birliği, bu raporların güvenilir bir şekilde Muhammed’e geri dönmediğidir. İslami modernistlerin çoğu hadise karşı benzer şekilde temkinli veya şüpheci bir yaklaşım sergilerken (ve Kuran-merkezli bir yaklaşımı benimserken), gelenekçi alimler hadisi Kuran’ın yanında ikinci bir kutsal kitap olarak görürler (ve bu nedenle onu dış saldırılara karşı şiddetle savunma ihtiyacı hissederler). ).

Bununla birlikte, çağdaş Müslümanların çoğu, Kur’an ilkeleri, insan rasyonalitesi ve sağduyu ile aynı çizgide olan hadisleri seçici bir şekilde onaylayarak orta yollu bir yaklaşım benimsiyor gibi görünmektedir. Bu modern yaklaşım için erken bir tarihsel emsal var. Benzer görüşler, örneğin erken dönem Hanefi ve Mutezili düşünürler tarafından ifade edildi. Bu açıdan bakıldığında, bugün pek çok Müslüman, özellikle de (en azından modern gözlere göre) Muhammed’i ne kadar zayıf yansıttığı göz önüne alındığında, Hz. Aişe hadisinden uzaklaşmaktan çekinmeyecektir. Amin’in, hadisin aslında (peygamberlik) bir hadis olmadığı yönündeki önermesi de teolojik esneklik için daha fazla alan açabilir.

Aisha’nın yaşıyla ilgili tartışmalar, bu nedenle, çocuk evliliğinin pratik meselesiyle daha az ve kutsal metinlerin kanonikliği ile ilgili teorik meselelerle daha çok ilgilidir. Little’ın müdahalesi, Batılı bilim adamlarının fikir birliğini pekiştiriyor ve hadise şüpheyle yaklaşanların yanında yer alıyor. Bilginlerin hafıza biliminden ve sözlü toplum araştırmalarından öğrendiği her şey – metinsel kanıtların yanı sıra – bize hadisin ilk aşamalarında hızlı bir mutasyon geçirdiğini ve Muhammed’in kendisine herhangi bir atıfın oldukça şüpheli hale geldiğini söylüyor. Ehrman’ın dediği gibi, aslında Çin fısıltıları veya telefon oyunuyla ilgili genellikle verilen analojiden çok daha kötü.

Georgetown Üniversitesi’nde Müslüman bir akademisyen olan ve hadise ilişkin iki popüler giriş kitabının (biri lisansüstü düzeyde kullanılan) yazarı Jonathan Brown, bu fikir birliğine karşı dikkate değer bir muhaliftir. Alanın önde gelen isimlerinden Harald Motzki’nin başarılı bir şekilde “Ortak Bağlantıların [hadislerin mucitleri için kullanılan teknik bir terim] daha önce düşünülenden çok daha önceye dayandığını ve bazılarının Hz. yedinci yüzyıl.” Little, “Brown’ın [Ortak Bağlantılar]’ın Sahabeler dönemine kadar yeniden tarihlendirilmesi hakkındaki iddialarının abartı gibi göründüğünü” ileri sürerek bu değerlendirmeye katılmamaktadır.

Little’ın tezi, Batı akademisindeki hadis tartışmasını gözden geçiriyor ve onun tarihsel güvenilirliğine karşı fikir birliğini yeniden ileri sürüyor.

Yine de Brown’ın muhalefeti daha çok genel olarak tarihsel-eleştirel yöntemin eleştirisine dayanıyor gibi görünüyor ve bu nedenle aslında – en azından bir anlamda – Batı geleneğinin dışından gelen bir eleştiridir. Ne de olsa Brown, belirgin bir şekilde Batılı bir yapı ve Müslümanlara kültürel bir dayatma olarak gördüğü tarihsel-eleştirel yöntemin uygulanabilirliğini sorguluyor. Brown’ın müthiş (ama tartışmalı) eleştirisine katılıp katılmamak önemli olan nokta, hadise karşı şüpheci olan tarihçi-eleştirel alimlerin fikir birliğinin geçerli olduğudur. Little şöyle yazıyor: “Herhangi bir hadis (sahih veya başka türlü)” – ve bu değerlendirmeye kitlesel olarak nakledilen (mütevatir) hadisleri de dahil eder – “aksi ispatlanana kadar sahih veya güvenilmez olarak kabul edilmelidir.” ”

Bu bakış açısı, bilginlerin kitlesel sahtecilik (İslami geleneğin bile kabul ettiği gibi gerçekleşmiş olmasına rağmen) veya bir tür küresel komplo olduğunu öne sürmelerini gerektirmez. Bunun yerine, pek çok hadisin dindar ama şüpheli atıfların, varsayımların ve hatalı hafızanın ürünleri olduğu, daha az uğursuz birkaç faktör de rol oynuyordu. Daha da önemlisi, erken dönem İslam’ın esas olarak sözlü kültürü, daha sonra yazılı kelimenin yükselişi ve egemenliğiyle gelişecek olan aynı kesin aktarım anlayışına henüz sahip olmayacaktı. Kuran’ı “iki kapak arasında” bir kodeks halinde derlemeye yönelik ilk ve özel projeler bu eğilime karşı çıktı ve ancak çok daha uzun bir sözlü akışkanlık döneminden sonra yazılı olarak kaydedilen hadis durumuyla tezat oluşturdu.

Hadis araştırmaları alanının bir başka önemli şahsiyeti olan Andreas Görke bunu şu şekilde özetliyor: “Geleneksel Müslüman bilimi, hadis münekkitlerinin büyük ölçüde, gerçekten de Hz. Peygamber, akademik yaklaşımı izleyen alimler, belirli hadisleri güvenli bir şekilde Peygamber’in veya ilk müminler kuşağının zamanına tarihlemenin neredeyse imkansız olduğu konusunda hemfikirdirler.

Yukarıda belirtildiği gibi, bazı Müslüman savunucular, Ehrman’ı ve İncil’le ilgili olduğu için tarihsel-eleştirel bilimi kutlasalar bile, bu bulgulardan şüphesiz ürkeceklerdir. Örneğin, Müslümanlar tarafından yürütülen önde gelen bir YouTube programı, İncil bilginlerini birbiri ardına İncil’i eleştirmeye davet ederken, sunucu ve Müslüman konukları aynı anda geleneksel İslami kaynaklar hakkında tamamen naif bir görüşe sahipler.

Little’ın tezi, geleneksel İslami kaynakların ve özellikle hadislerin tarihsel güvenilirliği hakkındaki bilimsel tartışmaları araştırıyor. Little, ancak genel olarak hadise karşı genel bir şüphecilik kurduktan sonra, onların da neden tarihsel olarak güvenilmez olarak kabul edilmesi gerektiğini göstermek için Ayşe’nin evlilik yaşıyla ilgili özel hadislerine döner.

Ancak hadisin hiçbir tarihî değeri olmadığı düşünülmemelidir. Little’ın da onayladığı gibi, hadisler bize ilk Müslüman topluluklar ve onların katıldığı tartışmalar hakkında çok şey anlatıyor. Aisha hadisi örneğinde, Little’ın analizinden raporun üretildiği mezhepsel ortam hakkında bilgi alıyoruz.

Aisha hadisi mezhepsel nedenlerle üretilmiş olsa da, kısa bir süre sonra erken yaşta evliliği savunmak ve dini zorunluluğu atlatmak için yasal bir kapasite olarak kullanılacaktı – hadis literatüründe de anlatılıyor! – evlilik için bir kadının rızasını gerekli kılmak. Bugün Aişe hadisinin orijinal mezhepsel amacını çoktan yitirdiğini ve artık sadece çocuk evliliğinin meşruiyetini savunmak için kullanıldığını söyleyebiliriz. Bu nedenle, pek çok reformist Müslüman, Little’ın vardığı sonuçları memnuniyetle karşılayacak ve bunları, çocuk evliliklerini savunan köktendinci din adamlarını geri püskürtmek için kullanacak.

Little, Aisha evlilik hadisinin gerçekliğini sorgulamak, erken yaşta evlilik savunucularını etkisiz hale getirmenin bir yoluysa, potansiyel olarak daha kolay bir argüman olduğunu da belirtiyor. Yedinci yüzyıl Arabistan’ının modern öncesi, okuryazarlık öncesi ve devletsiz toplumunda, “Aisha’nın kendi yaşını bilmesi – hatta bilmesi – son derece olası değildir.” Bu, Little belgeleri olarak günümüzde bile okuma yazma öncesi toplumlar üzerine yapılan çok sayıda çalışmayla doğrulanmaktadır.

Bu nedenle, bu genç yaşın Ayşe’ye atfedilmesi, kronolojik veya tarihsel doğruluğu değil, onun bekaretine, iffetine ve saflığına yönelik sembolik bir kaygıyı yansıtıyor olarak anlaşılmalıdır.

Bütün bunlar, Ayşe’nin yaşıyla ilgili hadis literatüründe yer alan ve çeşitli şekillerde Ayşe’nin 6, “6 veya 7”, 7, 9 ve hatta 10 yaşında nişanlandığını ve 9, “9 veya 10” veya 10. Kronolojik tarihsel yeniden yapılandırmalar, Ayşe’nin evlilik yaşını 12 ila 19 (hatta daha yaşlı) arasında herhangi bir yere yerleştirmiştir. Little haklı olarak, kaynak materyalin çelişkili doğası nedeniyle bu yeniden yapılandırmaları umutsuz olarak eleştiriyor ve bu da kendi içinde Ayşe’nin bildirilen yaşı hakkındaki genel şüpheciliği pekiştiriyor. Tarihsel-eleştirel akademisyenler, ilk kaynaklarda anlatılan olayların kronolojik sıralamasının güvenilmezliğine uzun zamandır dikkat çekmişlerdir.

Yaşlar ve tarihler genellikle tarihsel doğruluktan ziyade sembolik nedenlerle seçilmiştir. Muhammed’in ilk ilahi vahyi aldığında 40 yaşında olduğu söyleniyordu. Kırk, eski Yakın Doğu toplumlarında önemli bir sayıdır ve bir insanın tam rasyonel olgunluğa ve bilgeliğe ulaştığı zamanı ifade eder. Benzer şekilde, Muhammed’in ilk karısı Hatice’nin, Muhammed’le evlendiğinde 40 yaşında olduğu söylendi – en az altı çocuğu olduğu düşünülürse, son derece mantıksız bir iddia. (Bildirilen çocuk sayısındaki tutarsızlıklar bize kaynaklarımız ve onların güvenilirliği – ya da eksikliği hakkında daha fazla bilgi verir.) Hatice’nin evlilik yaşı, kıdemini vurgulamak için bir yönde abartıldıysa, Ayşe’nin yaşı diğer yönde vurgulamak için abartıldı. gençliği ve bekaretiyle.

Ayşe hadisinin sekizinci yüzyılda uydurulmasından/menşeinden de biliyoruz ki, bugün “çocuk yaşta evlilik” dediğimiz şey, zamanında sosyal olarak kabul edilemez görülmedi. Öyle olsaydı, Müslüman hadisçiler böyle bir haberi kendi peygamberlerine isnat etmezlerdi. Aslında, Little’ın da belirttiği gibi, menarş (ilk adet görme) “dünyanın dört bir yanındaki Antik ve Orta Çağ toplumlarında kızların ortalama ve/veya minimum evlilik yaşı” idi.

Tarihsel kanıtlar, Muhammed’in aslında bu genç yaşta Ayşe ile evlenmediğini öne sürse de, geçmiş toplumlara modern idealleri ve sosyokültürel normları empoze ederek şimdiki zamanın safsatasını işliyoruz.

Elbette, tüm bu söyleme nüfuz eden, inkar edilemez derecede güçlü bir Batı kültürel hakimiyeti ve ideolojik dayatma unsuru var. Yine de, bugün makul Müslümanların büyük çoğunluğu, kendi kızlarını bu kadar küçük yaşta evlendirmek istemezler. İslam’ın veya İslam hukukunun herhangi bir makul yorumuna dahil edilmesi gereken değişen sosyo-tarihsel koşulların farkındalar. Bu açıdan bakıldığında, Qadhi gibi muhafazakar bir figür bile, geçmişin tüm toplumlarını reddetmememiz gerekse de, mevcut sosyal ve kültürel ortamımızda evlilik yaşı sınırının dünyada mantıklı olduğu konusunda hemfikirdir.

Little’ın ileri sürdüğü argümanlara kişisel olarak ikna olsam da, bunlar nihayetinde akademik ve dini çevrelerde bu oldukça çekişmeli konu hakkında süregelen bir tartışmanın en son salvosu. İnsan hakları savunucuları, çocuk evlilikleri gibi sahadaki belirli bir sorunla daha fazla ilgilenebilirler, ancak dindar aktörlerin kendileri için tehlikede olan daha çok şey var. Modern tarihsel-eleştirel bilim, geleneksel İslami kaynaklara yönelirken, en azından bazı Müslüman alimler ve din adamlarında bir endişe duygusu hissedilir. Savaş hatları, bir yanda İslami reformcular ile diğer yanda muhafazakârlar ve köktendinciler arasında çizilmiştir. Hoşlarına gitsin ya da gitmesin, tarihsel-eleştirel bilim, bu dini fikir savaşında ya bir silah ya da hedef olarak kullanılacaktır.

♦ DOKTORA PROGRAMIM İÇİN NEDEN ‘ÂİŞE HADİSİ’Nİ ÇALIŞTIM: DİNİ YORUM, SÜNNİ MUHAFAZAKÂRLIK VE İSLAMOFOBİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER

Bülent Şahin Erdeğer Joshua Little’ın makalesini çevirdi..

Www.cafemedyam.com
Görsel: Islamic Origins

 

 

Sunum: 

Harvard Üniversitesi’nden Dr. Javad T. Hashmi’nin The New Lines Magazine’de Hz. Aişe’nin erken yaşta evliliği üzerine yazdığı makale sosyal medya aracılığıyla Türkiye’nin de gündemine taşınınca Hashmi’nin atıf yaptığı Oxford Üniversitesi’nden Joshua Little’ın henüz yayın aşamasında olan tezi de tartışma konusu oldu.

Henüz yayımlanmamış bir akademik bir tez konusunda lehte ya daaleyhte bir değerlendirme yapmak ahlaki değil.

Ancak Little’ın bu konuyu neden seçtiğine dair kendi web sayfasında kaleme alığı makalesi kanaatimce konunun tarihsel bağlamı ile günümüzdeki sosyal-siyasal bağlamını anlatıyor.

Little’ın İslamofobi/Batı merkezli İslam karşıtlığı ile hesaplaştığı düşünsel süreci “Hz. Aişe’nin evlendiğinde kaç yaşında olduğu” sorusunu ilahiyatçılar arasındaki dar bir polemik olmaktan çıkartıyor. 


Uzunluğu dolayısıyla iki bölümde yayımlayacağımız makalede Little, “Oryantalist Hadis araştırmaları geleneğine sadık kaldığını” ifade ediyor.

Little’ın tezi ilk kez Joseph Schacht’ın teorize ettiği Juynboll’un geliştirdiği ve Harald Motzki’nin kendi çalışmalarıyla sürdürdüğü “Müşterek Ravi Teorisi”ni esas alıyor.

Bu teoriye göre aynı hadisin farklı ravi zincirleri geriye doğru gidildikçe genellikle tek bir müşterek ravide buluşmaktadır.

Dolayısıyla bir hadisin ne kadar çok rivayet zinciri/tariki olursa olsun söz konusu hadisi müşterek ravi uydurmuş/üretmiş olabilir.

Little da Aişe hadisinin rivayet zincirlerinin müşterek ravisinin Hişam b. Urve olduğu gerçeği üzerinden tezini bina etmekte.

Elbette henüz tezin tamamını okuma imkanı bulamadığımız için yapılacak tüm eleştiriler ve değerlendirmeler de yetersiz kalacaktır.

Ancak Müşterek Ravi Teorisi çerçevesinde geliştirilen metin kritik yöntemlerinin gerçekçi sonuçlara ulaşmada çok faydalı/işlevsel olsalar da tek başlarına eksene alınmasının tarih bilimi açısından sorunları olduğunu da hatırda tutmak gerekir.

(Teorinin kapsamlı eleştirileri için bkz. Fatma Kızıl, Müşterek Râvi Teorisi ve Tenkidi, İst. İSAM Yayınları, 2013, “Tarihsel Eleştiri Yöntemlerin Tenkidi ve İslami Rivayetlere Uygulanması Sorunu”
Fatma Betül Altıntaş  Diyanet Vakfı Yayınları, 2021)

Meselenin tüm bu akademik içeriği bir yana hadisin bugün ifade ettiği anlamın İslamofobi bağlamının vurgulayan makalesinin ilk bölümünü okuyalım: 


2022 Eylül ayının sonlarında, Oxford Üniversitesi’ndeki doktoram için küçük düzeltmeler bekleyen final sınavını (savunmamı) geçtim. Tezimin konusu, İslam peygamberi Muhammed’in karısı Âişe ile evlenmesiyle ilgili ünlü ve tartışmalı hadisti. 

Âişe, hadisin baskın versiyonuna göre, nişanlandığında altı ya da yedi, nikahlandığında ise dokuz yaşındaydı. Örneğin, Sünni Hadis külliyatındaki en güvenilir koleksiyon olan Sahihu’l-Buhari’de aşağıdakiler kayıtlıdır:

Muhammed b. Yûsuf bizden şöyle rivayet etti: ‘Süfyân bize Hişam’dan, babasından, Âişe’den nakletti ki, Peygamber (s) onunla altı yaşında bir kız iken evlenmiş, dokuz yaşında iken de kendisine götürülmüştür. onunla dokuz [yıl] yaşadı.’ 2


Bu hadisi ardışık metinsel-kritik, biçim-kritik, coğrafi ve tarihsel-kritik analizlere tabi tuttum. Araştırma sonuçlarım söz konusu hadisin tüm versiyonlarının MS 8. yüzyılın ortalarında Irak’ta ortaya çıktığına dair güçlü işaretlerin keşfedilmesine yol açtı. 

Başka bir deyişle, bulgularıma dayanarak, Hz. Muhammed’in Âişe ile dokuz yaşındayken zifafa girdiği iddiası, MS 7. yüzyılın başlarından itibaren gerçek bir tarihsel bellek olarak doğrulanamaz.

İnsanlar tez konumu öğrendiğinde, bu hadisi incelemeye nasıl karar verdiğimi ya da araştırmamım nasıl sonuçlanacağını düşündüğümü soruyorlar. 

Dolayısıyla, bu hadisle nasıl karşılaştığımın bir özeti aşağıdadır; 

Neden bu hadisi çalışmayı seçtim? Hadisin şimdiye kadarki toplumsal etkisi hakkında ne düşünüyorum? Bulgularımı nasıl yorumluyorum?

Buna karşılık, araştırmamın ayrıntıları -savlarım, kanıtlarım ve sonuçlarım- başka bir yerde sıralanacak.


Âişe’nin evlilik yaşı hadisiyle ilk kez genç bir Yeni Ateist ve İslamofobik olarak karşılaştım. Birçok Yeni Ateist ve İslamofobik gibi ben de kendimi “Batı medeniyeti”, “aydınlanma değerleri”, “bilim”, “akıl” ve benzeri boş sloganların savunucusu olarak görüyor ve genel olarak dine ve İslam’a olumsuz bakıyordum.

Özellikle (bir İslamofobik olarak) dini dünyadaki sosyal ve politik hastalıkların çoğunun sebebi olduğunu düşünüyordum. Hal böyleyken, genel olarak dini, özelde İslam’ı eleştirmekten daha asil bir şey olamazdı, çünkü bunu yapmak (bir şekilde) dünyayı daha iyi bir yer haline getirirdi.


Gerçekte, elbette, Yeni Ateistler ve özellikle İslamofobikler, güvensizlik, kızgınlık ve yabancı düşmanlığı tarafından motive edilir ve ben de bir istisna değildim: Yukarıda bahsedilen yüce retorik ve büyük beyanlar sadece bir üstünlük kompleksi için rasyonelleştirmeler, büyüklük sanrıları ve yukarıda hepsi çeşitli günah keçilerine saldırıyorlar.

 İslamofobikler için hedef Müslümanlardır (ve çoğu zaman Müslümanların sol işbirlikçileridir), ancak bu tür bir hınç, benzer şekilde dayanaksız bahanelerle başka herhangi bir azınlığa veya “ötekiye” (herhangi bir topluma göre) karşı da yönlendirilebilir. 

Aslında, Amerika Birleşik Devletleri’nde birkaç yüzyıl boyunca gelişen eski Katolik karşıtı, İrlanda karşıtı ve İtalyan karşıtı yabancı düşmanlığında hedeflenen gruplar bir nesilden diğerine değişse de günümüzdeki mevcut İslamofobi dalgasıyla neredeyse aynı şekilde rasyonelleştirildi. 3


Erken dönem İslamofobik araştırmalarım ve polemiklerim sırasında, Müslümanlar için (en azından İngilizce konuşulan yerlerde) en büyük ideolojik kırılganlığı çabucak tespit ettim: Muhammed’in genç yaşta karısı Âişe ile evlenmesi.

 Beş yıllık İslamofobik aktivizm boyunca, bu konuya tekrar tekrar döndüm: İslamofobinin repertuarındaki tüm boş iddialar ve materyaller arasında hiçbir şey Müslümanları taciz etme, üzme ve gözdağı verme konusunda Hz. Muhammed’in Hz. Âişe ile henüz o çocukken yaptığı evliliğin yerini alamaz. 4

Doğal olarak, İslamofobikler (aslında benim de yaptığım gibi) Müslümanların bu hadisin doğruluğunu kabul etmesinin, Müslümanlar arasında çocuk yaşta evliliklere -ciddi bir sosyal hastalığa- neden olduğunu iddia edeceklerdir. 

Dolayısıyla İslamofobikler, Müslümanları bu hadisi kabul ettikleri için eleştirerek (bir şekilde) dünyayı daha iyi bir yer haline getirdiklerini iddia etmektedirler.


Bu iki açıdan yanlıştır. İlk olarak, en azından benim deneyimlerime göre, birçok İslamofobik yalan söylüyor veya kendilerini kandırıyor: Bir Müslüman söz konusu hadisi reddettiğinde, İslamofobikler genellikle neşeyle hadisin (en azından Sünni Müslümanlar için) sahih olduğuna işaret edecek, öyle ki Müslümanlar sahih hadisi kabul etmek zorunda kalacaklar.

 İslamofobinin amacı gerçekten çocuk evliliğini ortadan kaldırmaksa, bu hiçbir anlam ifade etmiyor -neden Müslüman muhataplarıyla alay ediyorlar ya da Müslüman muhataplarını çocuk evliliğini geçerli kılan bir hadisi kabul etmeye yöneltecek şekilde tartışıyorlar?

Bununla birlikte, İslamofobinin gerçek niyeti veya dürtüsü basitçe Müslümanlara saldırmaksa, bu çok mantıklı: Müslümanlar hangi tavrı alırlarsa alsınlar, İslamofobikler her zaman onlara saldırmak için bir bahane bulacaklardır. 

Tecrübelerime göre bu çoğu bağnaz (ırkçılar, yabancı düşmanları ve homofobikler dahil) için geçerlidir: Alıntıladıkları gerekçeler her zaman bahane olarak ortaya çıkıyor ve gerçek motivasyonları sadece belirli hedeflerine karşı derin bir kızgınlık, nefret veya rahatsızlıktır. 


İkinci olarak, evlilik yaşı hadisinin kabul edilmesinin Müslümanları çocuk yaşta evliliğe sevk ettiği iddiası açıkça yersizdir. İddianın daha gülünç (özcü veya doğaüstü) versiyonlarını bir kenara bırakırsak, bunun en naif yorumu şöyle bir şeydir: 

[Sünni] Müslümanlar, Peygamber’in bir çocukla evlendiğini gösteren bu hadisi güvenilir kabul ederler; [Sünni] Müslümanlar, Peygamber’in bir örnek olduğuna inanırlar; bu nedenle [Sünnî] Müslümanlar çocuk evliliğinin kabul edilebilir olduğuna inanırlar; bu nedenle, [Sünni] Müslümanlar çocuklarla evlenir.


Kavramsal olarak bile burada bariz bir sorun var ki o da Müslümanların kendilerinin nasıl yorumladığı. Müslümanların hadise göre hareket edip etmeyeceğini ve nasıl davranacağını belirleyecek olan hadisin kendisi ya da sadece hadisin kabulü değildir. 

Bu nedenle, bu hadis tarafından motive edilen Müslüman çocuk evliliğinin gerçek nedeni (hatta gerçekleştiği ölçüde), hadisin kendisi değil (ya da sadece hadisin kabulü) değil, hadisin Müslüman yorumlarındaki karşılığı olmalıdır. 

Ne de olsa metnin mecaz mı yoksa literal mi yorumlandığını hadis dışında bir şey açıklamak zorunda kalacaktır; ve eğer ikincisi ise, o zaman bunun Peygamber’e mi yoksa onun dönemine mi özel bir durum mu yoksa tüm insanlar ve tüm zamanlar için genel bir standart mı olduğu; ve eğer ikincisiyse, o zaman Âişe’nin o sırada gerçekten bir çocuk olup olmadığı soruları gündeme gelecektir.


Müslümanlar tarafından bu hadise yönelik şimdiye kadar karşılaştığım en sık cevap, Âişe’nin o yaşta çocuk olmadığı, ergenlik çağında olduğu veya başka bir şekilde fiziksel olarak genç/erken yaşta olgunlaştığıdır. 6 

Gerçekten de, şaşırtıcı bir şekilde, bu sadece Müslüman savunucuların modern bir uydurması değildir: Âişe’nin ergenlik çağında olduğu veya fiziksel olarak gelişmiş olduğu fikri, benim klasik İslami ilimlerde karşılaştığım hadisin en yaygın yorumudur. Örneğin:

İranlı tarihçi ve fakih Muhammed b. Cerir et-Taberî (ö. 310/923), “Âişe -evlendiği gün- ergenlik öncesi bir kızdı (saḡirah), cinsel ilişkiye uygun olmayan (lâ taṣluhu lil-cimâ).” 7 Buradaki imâ, Jonathan Brown’un da belirttiği gibi, Âişe’nin evliliğini tamamlamasının dokuz yaşında ergenliğe ulaşana kadar ertelendiğidir. 8

Bağdatlı hadis âlimi ve fakih Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), buluğ çağına ermemiş (lem tekun balat) kız babasından başkası tarafından evlendirilemez; ancak, böyle bir kız dokuz yaşına geldiğinde, artık yetki devredebilir ve bu tür konularda kendisine danışılması gerekir -hepsi de Âişe hadisine dayanarak. 9

Aynı şekilde, bir koca, ergenlik öncesi bir kıza (saḡīrah) nafaka sağlamamalıdır, çünkü onunla evliliği henüz tamamlanamaz; ancak dokuz yaşına geldiğinde evlilik tamamlanabilir ve bundan böyle nafaka zorunlu hale gelir -yine tüm bu hükümler Âişe hadisi referans alınarak verilmiştir. 10

Kecia Ali’nin de belirttiği gibi İbn Hanbel bu nedenle, Âişe’nin dokuz yaşında ergenliğe ulaştığını ve evliliğin tamamlanmasının ön koşulunun bu olduğunu ima ediyor gibi görünmektedir, çünkü bu hadisi tekrar tekrar dokuz yaşın ergenliğin ve evliliğin tamamlanması için uygunluğun başlangıcını işaret ettiği fikriyle ilişkilendirmektedir. 11

Hadis alimi Süleyman b. Ahmed el-Taberânî (ö. 360/971): Âişe’nin kendisine göre (ya da daha doğrusu, bu ifadeleri onun ağzına koyan raviye göre), “Resulullah (s) benimle (daha o kadar gençken) evlendi ki, Mekke’de yağmurda oynardım ve sahip olduğum şey erkeklerin arzuladığı bir şey değildi. (ve mâ indî mâ yarḡabu fîhi er-ricâl )— ben altı yaşındayken.” 12

Dolaylı olarak, Âişe, evlilik dokuz yaşındayken tamamlanana kadar erkeklerin arzu ettiği şeye (yani fiziksel olarak gelişmiş bir bedene) sahip değildi.

Hanefî fıkıh geleneğinde, Maveraünnehir’deki bir dizi Hanefî otoriteye bakalım: 

Muhammed b. Ahmed es-Serahsî (ö. 483/1090):

Onunla erginliğe eriştikten sonra (et-Tâhir anna-hu banâ bihâ ba‘de al-bulūḡ ) onunla evliliği tamamladığı açıktır. 13


Burhaneddin Mahmud b. Ahmed (ö. 616/1219):

Onunla erginlik çağına eriştikten sonra ( et-Tâhir hanna-hu baná bi-hā ba’de al-bulūḡ ) onunla evliliği tamamladığı açıktır. 14


Son olarak, Tâc eş-Şerîa Mahmud b. Sadr (ö. 673/1274-1275):

Âişe’den nakledildiğine göre dokuz yılın başında (raʾs) buluğ çağına (belat) eriştiği ve dokuz yaşına geldiğinde Resulullah’ın onunla evlendiği nakledilmektedir. Bilinmektedir ki, Allah’ın Elçisi’nin (s) nikahı ancak çocuk yapma ve neslin devamı ( ma’lūm hanne el-binâ min Resulullâh lā yekûnu illâ lil-t-tevālud ve’l-tenasul) için olabilir. Bu da ancak ergenlikten sonra ( wa-lā yataḥaqqaqâni illā ba’da el-bulūḡ ); dolayısıyla onun ergenliği bununla biliniyordu ( fe-ulima bi-zâlika bulûḡuhâ ). 15


Tabii ki, bazı istisnalar var:

Hicaz-Mısırlı hukukçu Muhammed b. ʾİdrîs el-Şâfiî (ö. 204/820):

iki şart ( el-halân ), ki bu ikisi arasında nikâh ( nikâh ) ve nikah ( ed-duḵûl ) vardı, [d. [hâlâ] küçükken ( saḡirah ). 16


Horasanlı hadis âlimi Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî (ö. 256/870), Âişe hadisi konuya örnek teşkil etmektedir: “ve hayız olmayanlar” ( wa-allāʾī lam tahiḍna ) [Kur’ân 65:4]; Boşanma sonrası bekleme sürelerini (iddet) ergenlikten önce (kablel-bulûğ ) [tamamlanmış evliliklerde] üç ay olarak belirler .” 17

Bununla birlikte, Şâfiî ve Buhârî, bu konuda azınlıkta görünmektedir, en azından incelediğim klasik fıkıh ilminde: Daha yaygın olan görüş, Âişe’nin, söz konusu hadiste evliliğini tamamlaması durumunda olduğu yönündedir. Âişe artık çocuk değildi.

Başka bir deyişle, İslamofobik tez tamamen yanlıştır: Âişe’nin evlilik yaşı hadisi (veya hadisin Müslümanlarca referans alınması) aslında (geçmiş veya şimdiki) bazı Müslümanların neden erken yaşta evlilik yaptıklarını açıklamaz. 

Bu konu Kur’an’da da yoktur. Söz konusu hadislerin kabulü çocuk yaşta evliliklerin nedeni değildir. Burada değinilen temel nokta, Dimitri Gutas’ın kısa ama mükemmel makalesi “İslam ve Bilim”de ifade ettiği noktadan farklı değildir: 18 

Nadia El-Cheikh, “Ötekini Kendine Ulaşmak İçin Tanımlamak” adlı makalesinde, “kadınların yaşamlarının tarihsel gerçekliği, davranışları ve statüleri hakkında çıkarım yapmanın yaygın bir yanılgısına ve kadıların rolünün gerçek algısı işaret eder.” 

Aynı mülahazalar, nasslar temelinde (yani Kur’ân, Hadis, Fıkıh temelinde) 19 özellikle de Hadis ve Fıkıh’ta şiddetle mahkûm edilen ve yine de modernite öncesi Müslüman toplumlarda her yerde açıkça gelişen eşcinsellik ve homoerotizm için de geçerlidir. 20

Olduğu gibi, çocuk yaşta evliliklerin nedenleri hakkında gerçek araştırmalar var, bu yüzden bu konuda spekülasyona gerek yok. Uluslararası Kadın Sağlığı Koalisyonu’na göre, “Çocuk yaşta evlilik dünyanın her bölgesinde oluyor ve kültürler, dinler ve etnik kökenler arasında uygulanıyor.” 21

Rachel Vogelstein’ın (Dış İlişkiler Konseyi Kadın ve Dış Politika programı direktörü) gözlemlediği gibi, yüksek çocuk evlilik oranları, genel olarak Müslümanları bırakın, İslam hukukunu uygulayan Müslüman ülkelerle bile bağdaşmıyor. 22

Uluslararası Kadın Araştırmaları Merkezi tarafından 2007’de yapılan bir araştırmaya göre, “ülkeler arasında hiçbir dini bağlantı çocuk yaşta evlilikle ilişkilendirilmedi”, öyle ki, “ülkeler arasında belirli bir dini hedeflemek erken evliliği ele almanın etkili bir yolu değil.” 23

Bunun yerine (Vogelstein’ın belirttiği gibi), “çocuk yaşta evlilik oranlarının yüksek olduğu ülkelerde sabit olan şey, belirli bir inanca bağlılık değil, daha çok yoksulluk ve kızlar için sınırlı eğitim fırsatları gibi faktörlerdir.” 24 

Kısacası, Müslüman olarak Müslümanların çocuk evliliği yapma olasılığı başka herhangi bir dinin mensuplarından daha fazla değildir. 


Elbette bu, çocuk yaşta evliliğe karışan veya buna göz yuman bazı Müslümanların, eylemlerini veya konumlarını rasyonelleştirmek için İslam’a veya evlilik yaşı hadislerine başvurmadıkları anlamına gelmez. 

Ancak rasyonelleştirme bir sebep değildir ve bazı Müslümanların bu hadise başvurabilmesi, yukarıda ana hatları verilen karşı argümanla tamamen tutarlıdır: Hadis (ya da salt kabulü) hala açıklayıcı değildir. 

Daha derin çevresel faktörler (yoksulluk, kadınların eğitimsizliği vb.), çocuk yaşta evliliğe yönelik daha geniş toplumsal tutumu belirlemeye devam edecek ve bu da, çoğu insanın kendi metinlerini ve geleneklerini nasıl yorumladığını tahmin edilebilir şekilde değiştirecektir. 


Elbette, amaç kalpleri ve zihinleri değiştirmekse İslamofobik argümanlarla uğraşmak bir hatadır, çünkü Müslümanlara karşı bu tür bir düşmanlık daha derin ve mantıklı bir şeyden (güvensizlik, kızgınlık ve yabancı düşmanlığı) kaynaklanmaktadır:

Popüler İslamofobik iddiaları reddetmek o yüzden pek bir şey değiştirmez. İslamofobiklerin tutum ve eğilimleri, söz konusu iddialar sadece birer bahane veya rasyonalizasyon olduğundan basitçe söylemek gerekirse, çoğu İslamofobik gerçeklere ve mantığa karşı bağışıktır…

Ama belki de bu tür çürütmelerin hepsi boşa gitmedi: 2014’te lisans derecemin sonuna doğru İslamofobi ile yüzleştim ve onu reddettim. 

İlk görünüşte sözde dini nedenlerle motive edilmiş olsalar bile insanlara çektirilen acılar ve ölüm, örneğin Batı tarafından Müslüman coğrafyalara yönelik kâr ve güvenlik amaçlı işgaller, bombalamalar, insansız hava araçları saldırıları, ölüm mangalarından kaynaklanan akıl almaz kıyımları o toplumlarda bir hiçliğe dönüşür.

Darbeler, Batı bağımlı diktatörlükler, yaptırımlar, ekonomik tekelleşme ve her yıl ABD, Birleşik Krallık ve diğer laik ülkeler tarafından küresel olarak uygulanan yerel endüstrilerin yıkımı bu hiçlik psikolojisini besler. 25


İkinci durumda, eğer çocuk evlilikleri gerçekten yoksulluktan ve kadınların eğitime erişiminin olmamasından kaynaklanıyorsa ve örneğin yalnızca rasyonalize ediliyor veya dini olarak ifade ediliyorsa, zaman kaybetmek yerine yoksulluğu ortadan kaldırmaya ve kadınların eğitime erişimini iyileştirmeye odaklanılmalıdır.

Din gibi belirleyici olmayan bir faktöre saldırmak gereksizdir. (Bu açıdan, benim kişisel dönüşümüm, daha geniş bir halk hareketi olarak Yeni Ateizm’in çöküşünün habercisiydi ve görünüşe göre 2016 Amerikan başkanlık seçimlerinin ardından ilgisizliğe dönüştü.)

Bununla birlikte, İslamofobim ve Yeni Ateizmin zihnimdeki çöküşü, Batı emperyalizminin genel dünya görüşümde zaten iç gözlem ve şüphe uyandıran temel gerçeklerine maruz kaldıktan kısa bir süre sonra geldi.

Dolayısıyla, bu tür çürütmelerin gerçek değeri, en azından benim bakış açıma göre, İslamofobinin kurbanlarına ve karşıtlarına, ya da başka bir deyişle, İslamofobiklere karşı kışkırtmak yerine kaynak ve cephane sağlamaktır.

Doktora programım için neden ‘Âişe Hadisi’ni çalıştım: Dini yorum, Sünni muhafazakârlık ve İslamofobi üzerine bazı düşünceler

Lisans eğitimimin sonlarına doğru İslamofobi ve yeni ateizmi reddetmemin ardından garip bir durumda kaldım: Genel bir İslam tarihi bilgisi ve İslam Araştırmaları alanında uzmanlığım vardı, ancak beni oraya getiren ilk siyasi, ideolojik motivasyondan yoksundum.

Bununla birlikte, yol boyunca, erken dönem İslam tarihine ve özellikle kendi başlarına Hadislere derin bir hayranlık duymuştum ve beni aynı akademik yolda tutan bu ilgiydi ve sonunda Oxford Üniversitesi’nde 2016-2018 arasında İslam Araştırmaları ve Tarihi üzerine Araştırmalı Master Derecesi (Yüksek Lisans / MPhil) yapmamla sonuçlandı. 

2017’de master için bir tez konusu seçme zamanı geldiğinde, Kur’an çalışmaları yerine hadis çalışmaları tercihimi sağlamlaştırdım ve hadisin kökenlerini ve gelişimini ve çevresindeki akademik tartışmaları keşfetmeye karar verdim. 

Bu amaçla çalışmamı tek bir hadis üzerine odaklamaya karar verdim ve buna birkaç aday göz önüne almama rağmen son seçim kaçınılmazdı. 

En aşina olduğum hadise amansız bir şekilde geri çekildim: Âişe’nin evlilik yaşı hadisi. Birçok yönden, bu hadis benim örnek olay incelemem için mükemmel bir adaydı:

  1. Hadisin kalıcı tartışması onu güncel ve doğası gereği ilginç kılıyor.
     
  2. Hadisin sayısız rivayet versiyonları ve varyantları ile son derece yaygın bir gelenek olması, aktarım tarihi, önceki formları ve nihai kökenleri hakkında kesin sonuçlara ulaşılmasını mümkün kılıyor. 
     
  3. Kötü şöhretine rağmen, hadisin metinsel tarihi (sosyolojik ve hukuki önemine karşın) hiçbir zaman derinlemesine araştırılmamış, bu da onu bâkir bir alan haline getirmiştir. Ancak tüm bunların ötesinde, ilk defa karşılaştığım ve polemik veya ideolojik bir bağlamda faydalandığım bu hadisi geri dönüp yeniden ele alıp akademik veya tarihsel-eleştirel bir perspektiften analiz etme olasılığı ilginç ve heyecan vericiydi.

Yüksek lisans tez sürecim boyunca -ve doktora tezimle devam ederek- Âişe hadisinin mevcut her versiyonunu derledim ve onları ardışık isnad-metin bütünlüğü (isnad-cum-matn) tahlili metodu ile analizine tabi tuttum.

Biçim-kritik, coğrafi ve tarihsel-eleştirel analizler, bana hadisin daha önceki redaksiyonlarını yeniden oluşturma, bunların bölgesel kökenlerini takip etme ve bir bütün olarak hadisin muhtemel çıkış noktasını belirleme imkânı verdi. 

İlk değerlendirmem Urve b. Zübeyr (ö. 93-101/711-720) ve talebeleri, Zübeyr Medine bağlamında, hadisin orijinal formüle edicileri ve yayıcıları olarak kabul edildi; ancak kısa süre sonra Yasmin Amin tarafından ilgili isnadların ve tüm erken Medine kaynaklarının sessizliğinin ortaya konması hadisin gerçek kaynağının Abbasi Irak’ında bulunduğu demekti. 

Daha fazla araştırma -her şeyden önce, form tenkidi ve biyografik-tarihsel bir analiz- beni, hadisin orijinal açıklayıcı ve yayıcısının aslında MS 8’inci yüzyılın ortalarında Medine’den Kûfe’ye taşınmasının ardından Hişam b. Urve (ö. 146-147/763-765) olduğu sonucuna götürdü. 

Âişe hadisi, o zamanlar Kûfe’de hakim olan Şia’ya karşı proto-Sünnî mezhepler için bir cephane işlevi gördü: Evlilikte Âişe’nin bakire statüsünü güçlendirdi ve bu da, Âişe’nin Peygamber’in en sevdiği eşi olduğu yönündeki proto-Sünnî iddiasını -dolayısıyla Hişam’ın amacını- haklı çıkardı.

Bu hadis nihayetinde ilk Sünnî hadis eleştirmenleri ve fakihleri tarafından miras alınmadan ve kabul edilmeden önce bazen değiştirilmiş metinler ve yeni isnadlarla birlikte Hişam’dan 8’inci yüzyıl Irak’ındaki çağdaşlarına ve öğrencilerine ve oradan da Abbasi Halifeliğinin her köşesine yayıldı. 
Hadisin 9’uncu yüzyıldaki Hadis kitaplarına geçiş süreci de bu araştırmamda detaylarıyla gösterildi. 1

Her şeyden önce, Âişe hadisine ve onun ürettiği ihtilafa karşı çıkan Sünni Müslümanlar, şüphesiz bu sonuçtan memnun kalacaklardır, ancak diğerleri yani her şeyden önce, popüler davetçiler, geleneksel ulema ve kişisel inançları sebebiyle önyargılı olan akademisyenler, Sünnî ortodoksiye ve onun geleneksel Hadis usulüne bağlı kişiler hiç şüphesiz tezime düşmanlıkla tepki verecektir. 

Ne de olsa araştırmam, Sünni Hadis Külliyatındaki sadece “sahih” bir hadisi değil, “meşhur ve mütevatire yakın” bir hadisi de sorgulamaktadır. 2

Müslüman davetçilerin Hristiyan metinleri eleştiren Bart Ehrman’a memnuniyetle güvenmesine benzer biçimde Hristiyan misyonerler de Hadis’e karşı tezimizdeki şüpheci imalardan yararlanmaya çalışmaları olasıdır.

Ancak araştırma esnasında dinden bağımsız olarak din tarihi üzerinde çalışan tüm seküler ve eleştirel bilim insanlarının kaderi budur: Yapılabilecek en iyi şey, hitap edilen tüm bu taraflar arasında (ki bunlardan kesinlikle çoktur) iyi niyetli muhatapları bulmaktır. Gerisini de görmezden gelmektir.

Bununla birlikte, araştırmamın Sünni muhafazakarlığa yönelttiği tehdit muhtemelen abartılıdır ve Sünniliğin koruyucularının beklenenden daha az korkması gerekiyor. 

Başlangıç ​​olarak, Hanefî ve Mâlikî hukuk ekollerinin taraftarları, geleneksel Hadis usulünün genellikle düşünülenden çok daha az etkili olduğu imasını kolayca görmezden gelebilirler, çünkü onların öğretilerinin çoğu aslında Hadis öncesi veya yarı-Hadis bölgesel geleneklerden türetilmiştir (örneğin Amel-i Ehl-i Medine gibi ) kendi şehirleri (sırasıyla Kûfe ve Medine). 3

Kuşkusuz, erken dönem Mâlikî ve Hanefî fıkhî gelenekleri, proto-Sünnî Hadis taraftarlarının (Ashabu’l Hadîs) yükselişinden ve onların Geleneksel Sünni hadis eleştiri sistemlerinden (naqdu’l-hadîs – cerh ve ta’dil) bağımsızdı ve aslında ondan önceye dayanıyordu. 4

Ayrıca, Âişe hadisinin erken dönem Mâlikî ve Hanefî geleneklerinde tamamen yokmuş gibi görünmesi dikkat çekicidir, görünüşe göre ilk olarak Mâliki fakihi Abdulvehhâb b. Ali el-Kâḍî (ö. 422/1031)’in el-Maʿûne ʿalâ meẕhebi ʿâlimi’l-Medîne 5 adlı eserinde ve ikinci olarak da Hanefî fakihi Ali b. el-Huseyn es-Suḡdī (ö. 461/1068-1069)’in en-Nutaf fī al-Fatāwá [6] eserinde geçmektedir.

Gerçekten de, doğrudan geleneksel Hadis tenkidi sistemine dayanan ve kurucuları Âişe hadisinin güvenilirliğini açıkça doğrulayan [7] Şafiî ve Hanbelî fıkhî ekolleri, araştırmamın tehdidi altında görünüyor. 

Bununla birlikte, o zaman bile tehdit göründüğü kadar büyük değildir: Örneğin, son zamanlarda Suriyeli Şafii muhaddis Salahaddīn b. Ahmed el-İdlibî, Âişe hadisinin Âişe’nin kendisinden türemesine rağmen, diğer “yerleşik tarihi deliller” ile çelişmesi nedeniyle, yaşlılığındaki “unutkanlığından” (nisyan) kaynaklanan bir “hata” (vehm) temsil ettiğini kolayca ileri sürmüştür (li-l-qarā’in et-ta’rīḵiyyah al-ṯābitah). 8

Ayrıca, bu hadisten Hişam’ın ve Irak’taki çağdaşlarının fiilen sorumlu oldukları kabul edilse de -savunduğum gibi- Hadisle ilgili ravilerin kimliklerini inceleyen rical kitaplarının ( kütübü’r-ricâl ) ve burada kaydedilen hadis münekkitlerinin yargılarının incelenmesi, şunu ortaya koymaktadır: Bu hadisçilerin çoğu aslında bazıları tarafından kısmen veya bazı bağlamlarda güvenilmez olarak görülüyordu. 

Örneğin Hişam ile ilgili olarak şunlar kaydedilmiştir:

Yahyâ b. Saîd el-Kattân (ö. 198/813):

Mâlik b. Enes’e Hişam b. Urve’yi sordum. Bunun üzerine şöyle dedi: “Yakınımızdayken [yani Medine’de] naklettiklerine gelince onlar sahihtir ( yusahhihu-hu ) ve kendisinin bizim yakınımızdan [yani Medine’den] ayrıldıktan sonraki rivayetleri zayıftır. 9


Abdurrahman b. Ḵirāš (ö. 283/896) : 

Malik’in Hişam b. Urve, Irak halkına [aktardığı] bir hadisten dolayı O’nu kabul etmemiştir ( wa-kāna lā yarḍā-hu ). 10


Abdurrahman b. Ḵirāš (ö. 283/896):

O [yani Hişam] Kûfe’ye üç defa geldi. İlk ziyaretinde [hadisiyle] ilgili olarak şöyle dedi:

‘Babam bana ‘Âişe’yi işittim…’ dedi. Ve üçüncü [ziyaret] sırasında’ [Babamdan], Âişe’den…’ dedi, yani babasından yaptığı aktarımda ( yursilu ) aradaki ravileri ihmal etmişti.’ 11


Yakub b. Seybe (ö. 262/875):

Hişam güvenilirdi (zabt). Irak’a gittikten sonra (lem yunker aleyhi) hakkında sakıncalı bir şey yoktu, bunun üzerine geniş çapta nakletti (inbasaṭa fī al-rivâye ) ve [bu süreçte] ravilerden aktarırken (‘arsala ) ihmal etti. [Bunu] babasından ( mimmā kāna sami‘a-hu min ḡayr ‘abī-hi ) ve başkalarından duyduğu [ve bunları doğrudan doğruya] babasına ( ‘an ‘abī-hi ) atfettiği hadislerde yaptı. 12


İbni Hacer el-Askalanî (ö. 852/1449):

Şüphesiz onun [yani Hişam’ın] hakkındaki meşhur rivayet, Irak’a üç defa geldiğidir. İlk [ziyaret] sırasında babasından nakletti ve ardından [bunun] doğrudan kendisinden duyulduğunu açıkladı. İkinci [ziyaret] sırasında, çok sayıda [babasından hadisler] nakletti, ancak ondan duymadığı şeylerle ( ve-hiya ) ondan nakletmesini gerektiren rivayeti ( lam yusarrih al-kıssah ) hiçbir zaman netleştirmedi. taktaḍī ‘anna-hu haddaṯa ‘an-hu bi-mā lam yasma’-hu min-hu ). Bu, [bir tür] tedlis/aldatmadır ( et-tadlîs ). 13


Hatta Muhammed b. Ahmed Zehebî’nin (ö. 748/1348) bu eleştirel saldırıya cevaben savunmacı yorumları, hadis âlimi Ali b. Muhammed b. el-Ka’ân el-Ḥimyerî’den nakleder (ö. 628/1231):

Hişam b. Urve, önde gelen alimlerden, bir delil (hücce), imamdı. Bununla birlikte, yaşlılık döneminde (lākin fī al-kibar), hafızası azaldı ( tenāqaṣa hifẓuhu ), gençken hiçbir zaman kafası karışmamasına rağmen ( lam yehtaliṭ ‘abad an ) ve ‘Ebū al-Hasan b. el-Kattan onun hakkında, kendisinin ve Süheyl b. Sabi Salih’in kafası karışıyor/ifadeleri karıştırıyor ( ihtalaṭā ) ve aktarımları değiştiriyordu (taḡayyarā). 

Evet, adam biraz değişti ( taḡayyara qalīl an ) ve hafızası gençlikteki gibi değildi ( lam yabqa ḥifẓu-hu ka-huwa fī hlal al-šabībah), bu yüzden ezberlediklerinden bazılarını unuttu (nasiya ba’ḍ mahfūẓi-hi ) ya da yanıldı (wahama) – ne olmuş yani? Unutkanlıktan muaf mı? 14

Aynı şekilde, Müsned’deki savunma yorumu da Abdullah b. el-Zübeyr el-Humeydi’den (ö. 219-220/834-835) gelir. Humeydî, Âişe hadisiyle ilgili olarak şöyle der:

[Bu], [yani, Hişâm’ın] naklettiği [o hadislerin] güvenilir olanlarındandı ( kâne min ceyyid mâ yervi ). 15

Böyle bir yorum, istemeden, bu hadise veya daha genel olarak Hişam’ın rivayetlerine karşı bir şüphe olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu gibi örnekler, bu hadisi destekleyen isnadların çoğunda en az bir râvi için de bulunabilir. İlgili râvilerin çoğunun bölgesel menşei ile ilgili sessizliğin argümanları, bu hadisin herhangi bir erken Medine kaynağında bulunmaması ve benzeri diğer faktörlerle bağlantılı olarak, geleneksel Sünnî Hadis sisteminin bir taraftarı bile, Âişe hadisinin sadece tek bir hadis olduğu sonucuna varabilir.

Hişam’ın güvenilmez rivayetleri, vs. Ne de olsa, hadis eleştirmenleri büyük ölçüde sessizlikten gelen argümanlara güveniyorlardı 16 ve seçkin bir hadis âlimi, benim kullandığım Schacht tarzı çeşidine çok yakın olan sessizlikten bir argüman bile yaptı. 17

Kısacası, geleneksel Sünnî Hadis ilmi çerçevesinde bile, Âişe hadisinin şüpheli olduğu iddiası ileri sürülebilir.


Tabii ki, dindar insanlara dinlerini nasıl yorumlayacaklarını söylemek bana çok uzak: Sünni Müslümanlar geleneklerini ve hadislerini herhangi bir şekilde yorumlayabilirler ve kesinlikle yapacaklardır. 

Yine de, yukarıdaki varsayım, en azından teoride, argümanlarımın ve sonuçlarımın, en azından bu örnekte, ortodoks bir Sünni perspektifiyle nasıl bir şekilde uzlaştırılabileceğini- ya da aşırı derecede çelişmesi gerekmediğini- göstermektedir.

Âişe hadisi, tarihi ve sonuçları hakkında çok daha fazla şey söylenebilir, ancak şimdilik bu kadarı yeterli olacaktır. 

Kendi tarihimi ve bununla ilgili deneyimimi özetlemek gerekirse: Âişe hadisiyle ilk olarak, çocuk evliliğinin meydana gelmesinden hadisin sorumlu tutulduğu tartışmalı bir Yeni Ateist ve İslamofobik bağlamda karşılaştım.

İslamofobim ve Yeni Ateizmimin çöküşünün ardından, erken İslam tarihi ve özellikle Hadis üzerine çalışmalarıma devam ettim ve Oxford Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktor tez süreçlerine girdim. Tezim için bir konu seçme zamanı geldiğinde, bu sefer akademik bir perspektiften bakarak Âişe hadisine dönmeye karar verdim. 

Araştırmamın şüpheci sonuçları, kanonik bir Sünnî hadise şüpheyle yaklaşmama rağmen bazıları tarafından memnuniyetle karşılanacak diğerleri tarafından ise rahatsızlık oluşturacak.

1.  Kullandığım bazı temel argümanlar TO Shanavas, ‘The Myth of a Proverbial Wedding’, The Minaret: The Islamic Magazine , Cilt 21, Sayı 3 (1999), 21-25’te zaten bulunabilir . Bununla birlikte, makale aynı zamanda birkaç zayıf argüman öne sürüyor ve ilgili kanıtların yalnızca bir kısmıyla ilgileniyor ve aksi takdirde iyi fikirlerin bazıları bile aşırı genellemeler vb. tarafından gölgeleniyor.

2.  Bedreddin el-Aynî (ed. Šaʿbān), Binayah , V, s. 90.

3.  Bkz. Joseph F. Schacht, The Origins of Muhammadan Jurisprudence (Oxford, İngiltere: Oxford University Press, 1950) ve Christopher Melchert, The Formation of the Sünni Hukuk Okulları, MS 9-10. Yüzyıllar (Leiden, Hollanda: Koninklijke Brill NV, 1997).

4.  Bkz. Eerik Dickinson, The Development of Early Sünni Hadis Eleştirisi: The Taqdima of Ibn Abī Ḥātim al-Rāzī (240/854-327/938) (Leiden, Hollanda: Koninklijke Brill NV, 2001), örn. 41-44, 57- 58, 80-81, 91-92, 127-129. Bkz. Scott C. Lucas, Yapıcı Eleştirmenler, Hadis Edebiyatı ve Sünni İslam’ın Artikülasyonu: İbn Sa’d, İbn Ma’in ve İbn Hanbal’ın Mirası (Leiden, Hollanda: Koninklijke Brill NV, 2004), 119, 151 vd. . Ama bkz. sırasıyla Christopher Melchert, ‘Lucas, Scott C. Yapıcı Eleştirmenler, Hadis Edebiyatı ve Sünnî Düşüncenin Teşekkülü: The Legacy of the Generation of Ibn Sa’d, Ibn Ma’in, and Ibn Hanbal ‘, İslam Hukuku ve Toplumu , Cilt 13, Sayı 3 ( 2006), 412. Daha genel olarak ayrıca bkz . Hollanda: EJ Brill, 1971), 20, n. 1; Melchert, Oluşum ; id ., ‘Rasyonalizm ve Gelenekçilik Arasındaki İmâmîler’, Lynda Clarke’da (ed.), Şii Miras: Klasik ve Modern Gelenekler Üzerine Denemeler (Binghamton, ABD: Küresel Yayınlar, 2001), 274, n. 5; id ., Ahmad ibn Hanbal (Oxford, BK: Oneworld Publications, 2006), 49-50.

5.  Abdülvehhab b. Ali el-Baddadi (ed. Ḥamīš ‘Abd al-Saqq), al-Ma’ūnah ‘alá Ma’hab ‘alim al-Madīnah (Mekke, KSA: al-Maktabah al-Tijāriyyah, nd), s. 718.

6.  Ali b. al-Husayn al-Suḡdī (ed. Salāḥ al-Dīn al-Nāhī), al-Nutaf fī al-Fatāwá (Amman, Ürdün: Dar al-Furqān, 1984), s. 113. Bkz. Muhammed b. el-Hasan el-Şaybânî (ed. Mehmet Boynukalın), el-‘Aṣl , cilt. 10 (Doha, Katar: Wizārat al-‘Awqāf, 2012), s. 186, açıkça daha sonraki bir ara değerdir ve başka herhangi bir erken Hanefi kaynağı tarafından bahsedilmemiştir; Bu sonuç Hocine Benkheira tarafından genel olarak desteklenmektedir, ‘Kaybedilen bir iş orucu bozar mı? Unutkanlık ve Benzer Vakalar Üzerine’,  Blends of the Dominik Doğu Araştırmaları Enstitüsü , Sayı 34 (2019), 30. Cf. ayrıca Saraḵsī, Mabṣūt, III, s. 149, Âişe hadisinin kullanımını Muhammed b. Mukâtil er-Râzî (ö. 248/862-863), daha önceki herhangi bir kaynak tarafından tamamen doğrulanmamıştır ve bu nedenle, makul bir şekilde es-Serahsī’nin kendi spekülasyon veya çıkarımıdır. Eğer gerçekten de Âişe hadisi, Şeybânî ve İbn Mukâtil gibi erken dönem Hanefî şahsiyetleri tarafından gerçekten kullanılmış olsaydı, makul olarak bu kullanımın Süḡdî ve es-Serahsî’den önceki çok sayıda Hanefî eserinde zikredilmesini beklerdik.

7.  Doğrusu onlar, fıkhlarında buna dayandılar ; bkz. Şâfiî (ed. ‘Abd al-Muṭṭalib), ‘Umm , VI, s. 45-46, #2210; age , s. 429, #2462; age , VIII, s. 365,; age ., X, s. 141, # 147; ve Abdullah (ed. Šāwīš), Masā’il , s. 324-325, 1194-1196; ‘İshak b. Mansūr al-Marwazī al-Kevsaj (ed. ‘Abd Allāh b. Mu’taq al-Sahalī), Masā’il al-‘Imam ‘Aḥmad ibn Hanbel ve’Isḥāq ibn Rāhwayh , cilt. 4 (Medine, Suudi Arabistan: al-Jāmi’ah al-‘Islamiyyah, 2004), s. 3648, # 2663. Ayrıca bkz. Ali, Marriage and Slavery , 35-36, 76, 208 (n. 21) ve Carolyn G. Baugh, Minor Marriage in Early Islamic Law(Leiden, Hollanda: Koninklijke Brill NV, 2017), passim .

8.  Salaheddin b. Ahmed el-İdlibī, ‘Umr al-Sayyidah ‘Ā’išah Yawm al-ʿAqd wa-Yawm al-Zawāj (ilk olarak 2013’te çevrimiçi olarak yayınlandı, ardından 2014’te güncellendi, ardından tekrar 2015’te güncellendi), çevrimiçi olarak erişilebilir: http://shanfaraa.com/wp -content/uploads/2013/07/Hadith-on-age-of-Aisha.pdf . Bu makalenin tarihçesi ve bağlamının bir özeti ve ayrıca bir çevirisi için bkz. Arnold Yasin Mol, ‘Aisha (ra): The Case for an Older Age in Sünni Hadis Bursu’, Yaqeen (3 rd /Ekim/2018) : https://app.yaqeen.io/arnold-yasin-mol/aisha-ra-the-case-for-an-older-age-in-sunni-hadith-scholarship .

9.  Alıntı yapılan Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Hacer el-Askalanî, Tahḏîb et-Tahḏîb , cilt. 11 (Beyrut, Lübnan: Dār Ṣādir, 1968), s. 50

10.  Muhammed b. ‘Aḥmed ez-Zehebi (ed. Šu‘ayb al-‘Arna’ūṭ ve diğerleri ), Siyar ‘A‘lām al-Nubalā’ , cilt. 6, 2. baskı. (Beyrut, Lübnan: Mu’assasat al-Risālah, 1982), s. 35.

11.  Aynı eserde alıntılanmıştır .

12.  Aynı eserde alıntılanmıştır, s . 35, 46.

13.  Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Ḥacer el-Askalānī, Kitāb Ṭabaqāt al-Mudallisīn (Kahire, Mısır: al-Maṭba‘ah al-Ḥusayniyyah al-Miṣriyyah, 1904), s. 7.

14.  Muhammed b. ‘Ahmed ez-Zehebi (ed. ‘Alī Muhammed al-Bijāwī), Mīzān al-Iʿtidāl fī Nakd al-Rijāl , cilt. 4 (Beyrut, Lübnan: Dār al-Ma’rifah, n.d.), s. 301.

15.  Abdullah b. el-Zübeyr el-Humeydi (ed. Ḥuseyn Salīm ‘Esad al-Dārānī), Müsned , cilt. 1 (Şam, Suriye: Dār al-Saqā, 1996), s. 273, #233.

16.  Örneğin bkz. Taberânî’nin eserlerinde teferrude yapılan sürekli başvurular .

17.  İbn Kayyim el-Cevziyye, Muhammed ‘Atim ‘Âbādi’de (ed. ‘Abd al-Rahmān Muhammed ‘Osmān), ‘ Awn al-Ma’būd: Šarḥ Sunan ‘Abī Dāwūd ma’a-Qalimā . 1, 2. baskı. (Medine, Suudi Arabistan: al-Maktabah al-Selafiyyah, 1968), s. 112-113. Bununla bağlantılı olarak, bkz. Schacht, Origins , 140-141.

 

1.  Hişâm b. Urve’nin anlatımındaki versiyon. bkz. Yûsuf b. AbdurRahmān al-Mizzī (ed. Baššār ‘Awwād Ma’rūf), Tehzibu’l-Kemal fi Esmâʾul-Ricāl, cilt. 11 (Beyrut, Lübnan: Muʾassasat al-Risālah, 1992), s. 11–11. 473-474, 484-485, 495, 499, 501, 509, 550, 559, 560, 585,595, 604; Arent J. Wensinck, A Handbook of Early Muhammadan Tradition (Leiden, Hollanda: EJ Brill, 1927), 13, col. 2; Baššār ‘Awwad Ma’rūf ve diğerleri , el-Musnad al-Cāmi’, cilt. 19 (Beyrut, Lübnan: Dar al-Jīl, 1993), s. 788-790, Gautier VE Juynboll, Kanonik Hadis Ansiklopedisi (Leiden, Hollanda: Koninklijke Brill NV, 2007), 75, col. 1.

2.  Muhammed b. İsmā’īl al-Buhārī, Sahih , cilt. 3 (Vaduz, Liechtenstein: Thesaurus Islamicus Foundation, 2000), s. 1076

3.  Genel olarak, bkz. Doug Saunders, The Myth of the Muslim Tide: Do Immigrants Thratean the West? (New York, ABD: Vintage Books, 2012). İslamofobiyi, Daniel Guerin (çev. Frances Merr, Mason Merr, Dan Stewart ve Francoise Collet), Facism and Big Business’ta (en aşırı durumlarda da olsa) açıklanan türden orta sınıf güvensizlik ve kızgınlıkla daha geniş bir şekilde ilişkilendirirdim. , 2. İngilizce baskı. (New York, ABD: Pathfinder Press, 1973), ch. 2 ve Elliott Leyton, Hunting Humans: The Rise of Modern Multiple Murderer (Toronto, Kanada: McLelland ve Stewart, 1986).

4.  Yasir Qadhi’nin Batılı Müslümanları İslam’ı terk etmeye iten şüpheler ve tartışmalara ilişkin en önemli örneğinin tam da bu olması oldukça manidardır; “Müslümanlar İslam’ı neden terk ediyor?” konulu konuşmasına bakın. (29 Ağustos 2014, Detroit): https://www.youtube.com/watch?v=APVCAxF4C8Q 

5.  Yani, İslam’ın insanları harekete geçiren bir tür Platonik varlık olduğu veya Şeytan’ın bir şekilde işin içinde olduğu.

6.  Örn, Asadullah Ali el-Endülüsi, Âişe’nin Yaşını Anlamak: Disiplinlerarası Bir Yaklaşım’, Yaqeen Enstitüsü (2 nd /Ekim/2018): https://yaqeeninstitute.org/asadullah/understanding-aishas-age-an- disiplinlerarası-yaklaşım .

7.  Muhammed b. Cerir al-Taberī (ed. Michael J. de Goeje ve Pieter de Jong tarafından gözden geçirildi), The Annals of the Scriptures of Abu Djafar Mohammed ibn Djarir at-Tabari, Cilt 4 (Leiden, Hollanda: EJ Brill, 1890), s. . 1767.

8.  Jonathan AC Brown, Muhammed: Çok Kısa Bir Giriş (Oxford, İngiltere: Oxford University Press, 2011), 78.

9.  Abdullah b. ʾAhmed b. Hanbel (ed. Zuhayr al-Šāwīš), Masāʾil al-ʾImām ʾAḥmad Riwāyat Ibnati-hi ‘Abd Allāh (Beyrut, Lübnan: al-Maktab al-ʾIslāmiyy, 1981), s. 324, #1194.

10.  Aynı eser , s. 325, #1195.

11.  Kecia Ali, Erken İslam’da Evlilik ve Kölelik (Cambridge, ABD: Harvard University Press, 2010), 208, n. 21.

12.  Süleyman b. Ahmed al-Tabarani (ed. Hamdi ‘Abd al-Majīd al-Selefi), al-Mu’jam al-Kabīr , cilt. 23 (Kahire, Mısır: Maktabat Ibn Teymiyyah, b.), s. 118-120, #153.

13.  Muhammed b. ʾAḥmad al-Saraḵsī, al-Mabsūt , cilt. 3 (Beyrut, Lübnan: Dar al-Ma’rifah, 1989), s. 149.

14.  Burhaneddin Mahmud b. ʾAḥmad al-Buḵārī (ed. Na‘īm ʾAḥmad), al-Muhīṭ al-Burhāniyy fī al-Fiqh al-Nu‘māniyy , cilt. 1 (Riyad, Suudi Arabistan: Maktabat al-Rušd, 2004), s. 395, #833.

15.  Bedireddin Muhammed b. ʾAḥmad al-ʿAynī (ed. ʾAyman Ṣāliḥ Ša‘bān), al-Bināyah Šarḥ al-Hidāyah , cilt. 11 (Beyrut, Lübnan: Dār al-Kutub al-‘Ilmyyah, 2000), s. 111.

16.  Muhammed b. ʾIdrīs al-Şāfiī (ed. Rif’at Fawzī ‘Abd al-Muṭṭalib), Kitāb al-ʾUmm , cilt. 8 (Mansurah, Mısır: Dār al-Wafāʾ, 2001), s. 365, #3224. Ayrıca bkz. Ali, Evlilik ve Kölelik , 208, n. 21.

17.  Buḵārī, Sahīḥ , III, s. 1076.

18.  Dimitri Gutas, “İslam ve Bilim: Sorunun Yanlış Bir Açıklaması”, İslam ve Bilim , Cilt 1, Sayı 2 (2003), 215-220.

19.  Nadia M. El-Cheikh, “Diğerini Kendine Getirmek İçin Tanımlamak: Arap Kaynaklarında Bizans Kadınları (8.-11. Yüzyıllar)”, Journal of the Economic and Social History of the Orient , Cilt 40, Sayı 2 ( 1997), 239.

20.  Bu konudaki tartışmalar ve örnekleri pratikte sonsuzdur, ancak bazı genel ifadeler için bkz. John Boswell, Hıristiyanlık, Sosyal Hoşgörü ve Eşcinsellik: Batı Avrupa’da Gay People from the Start of the Start of the Christian Era to ondördüncü Yüzyıl (Chicago, ABD) : University of Chicago Press, 2015), 194-195; Elyse Semerdjian, ‘İslam’, Jeffrey S. Siker (ed.), Homosexuality and Religion: An Encyclopedia (Westport, ABD: Greenwood Press, 2007), 131; Daniel Eisenberg, ‘Introduction’, David W. Foster (ed.), İspanyol Writers on Gay and Lesbian Themes: A Bio-Critical Sourcebook (Westport, ABD: Greenwood Press, 1999), 4.

21.  ‘Çocuk Evliliği Üzerine Gerçekler’, Uluslararası Kadın Sağlığı Koalisyonu , çevrimiçi olarak erişilebilir: https://iwhc.org/resources/facts-child-marriage/ .

22.  Rachel Vogelstein , ‘Çocuk yaşta evlilik ve din’, Dış İlişkiler Konseyi (2 /Ocak/2014): https://www.cfr.org/blog/child-marriage-and-religion-0 [aracılığıyla erişilebilir The Wayback Machine]: “Çocuk yaşta evliliklerin yaygınlığı, yasal sistemlerine dini doktrini dahil eden ülkeler arasında bile büyük farklılıklar gösteriyor. Örneğin, Libya ve Cezayir gibi şeriat kanunlarını bütünleştiren bazı Müslüman çoğunluklu ülkelerde, nispeten düşük çocuk evlilik oranları var. Yemen gibi şeriat yasasını uygulayan diğer ülkelerde bu uygulama çok yaygın.”

23.  Saranga Jain & Kathleen Kurz, ‘New Insights on Prevention On Prevention Child Mariage: A Global Analysis of Factors and Programs’, Uluslararası Kadın Araştırmaları Merkezi (Nisan/2007), çevrimiçi olarak erişilebilir: http://lastradainternational.org/lsidocs /icrw_child_marriage_0607.pdf (sayfa 25). Genel olarak din , çocuk evlilikleriyle genel olarak “ilişkili” bir “faktördür” ( age , 21), ancak zayıftır: “Faktörler, önem sırasına göre şunlardı: (1) kızların eğitimi, (2) yaş farkı , (3) bölge, (4) zenginlik, (5) din, (6) eşin eğitimi (orta ve üstü) ve (7) çok eşlilik.” Bunlardan birincisi, önem bakımından geri kalanından çok daha ağır basar ( ibid ., 22).

24.  Vogelstein, ‘Çocuk yaşta evlilik ve din’.

25.  Genel olarak, Noam Chomsky’nin çalışmalarına bakınız, örneğin Deterring Democracy (New York, ABD: Verso Books, 1991) ve On Western Terrorism: From Hiroshima to Drone Warfare (Pluto Press, 2017). Ve elbette birçok durumda birincisi (örneğin İslami militanlık) aslında ikincisinin (yani Batı emperyalizmi) bir uzantısıdır; bkz. Robert Dreyfuss, Devil’s Game: How the United States Helped Unleash Fundamentalist Islam (New York, ABD: Metropolitan Books, 2005) ve Mark Curtis, Secret Affairs: Britain’s Collusion with Radical Islam , yeni güncellenmiş ed. (Londra, Birleşik Krallık: Serpent’s Tail, 2018).

© The Independentturkish

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Verified by MonsterInsights