Yarasaların penislerini kol gibi kullandığı görüldü

Yarasaların penislerini kol gibi kullandığı görüldü

Bilimsel adıyla Eptesicus serotinus olan geniş kanatlı yarasaların çiftleşme anlarının yer aldığı görüntüleri izleyen bilim insanları, o anlar karşısında şaşırdıklarını dile getirdi.

♦ Yarasaların penislerini kol gibi kullandığı görüldü

Cinsel organlarının ilişki sırasında farklı bir işlev sağladığı keşfedildi

Yarasaların penislerini kol gibi kullandığı görüldü
Yarasaların penislerini kol gibi kullandığı görüldü

İsviçreli bilim insanları, cinsel penetrasyona girmeden yarasaların nasıl çiftleştiğine dair ilk kanıtları elde ettiklerini söylüyor.

Lozan Üniversitesi’nden bilim insanları çalışmalarına, 2020’nin başlarında Hollanda’nın Castenray köyündeki St Matthias kilisesinin güvenlik kameraları tarafından kayda alınan görüntülerin kendilerine ulaştırılmasıyla başladı.

Bilimsel adıyla Eptesicus serotinus olan geniş kanatlı yarasaların çiftleşme anlarının yer aldığı görüntüleri izleyen bilim insanları, o anlar karşısında şaşırdıklarını dile getirdi.

Araştırmacılardan Nicolas Fasel, memelilerde penetrasyon olmadan gerçekleşen çiftleşmeyi ilk kez belgelediklerini söyledi.

Bu konuda daha önce yapılan araştırmaların çoğunda, cinsel ilişkiye giren yarasaların yalnızca sırtı görülüyordu.

Hakemli bilimsel dergi Current Biology’de 20 Kasım’da yayımlanan araştırmaya göre, geniş kanatlı yarasalar orantısız derecede uzun penislerini kol işlevi görecek biçimde kullanıyor.

♦ Penislerinin boyutu penetrasyonu imkansız hale getiriyor 

Ereksiyon halindeki geniş kanatlı erkek yarasaların penisleri, dişilerin vajina derinliğinden ve genişliğinden yaklaşık 7 kat daha büyük.

Bununla birlikte penislerinin ucunda kalp şeklinde bir baş bulunuyor.

Geniş kanatlı erkek yarasa penislerinin hem uzunluğu hem de şekli, cinsel penetrasyonu neredeyse imkansız hale getiriyor.

Bu da geniş kanatlı yarasaların nasıl çiftleştiği sorusunu gündeme getirdi.

“Şans eseri bu yarasaların orantısız düzeyde uzun penislere sahip olduğunu gözlemledik” diyen Fasel, iki ihtimal üzerine düşündüklerini söyledi.

Yöntemlerden biri, köpeklerin penetrasyondan sonra birbirine kilitlenmesi gibi olabilir.

Araştırmacılar, diğer yöntemin de kuşların yaptığı gibi kloakal öpücükle çiftleşmek olabileceğini ancak memelilerde daha önce böyle bir davranışın görülmediğini söyledi.

Bilim insanları çalışmalarının devamında, 93’ü Hollanda’daki kiliseden, 4’ü Ukrayna Harkov’daki yarasa rehabilitasyon merkezinden gelen görüntüleri incedi.

Vajinadan içeri girmiyorlar

Araştırmada elde edilen bulgulara göre çiftleşme sırasında erkekler, penislerini dişilerin vajina dışına (vulva) temas ettirecek biçimde hareket ediyor.

Buna göre erkek yarasalar vajinadan içeri girmek yerine uzun penislerini ekstra bir kol gibi kullanarak dişinin koruyucu kuyruk zarını geriye itiyor.

Bilim insanları buna “temaslı çiftleşme” diyor.

Bu, bazı yönleriyle kuşların cinsel sıvı alışverişi için kullandıkları bir delik olan kloakalarını birbirlerine dokundurarak çiftleşme yöntemiyle benzerlik gösteriyor.

Araştırmacılar, geniş kanatlı yarasaların ortalama bir saat çiftleştiğini ve bu sürenin en fazla 13 saate kadar çıktığını belirtti.

Öte yandan çiftleşmenin ardından bazı dişi yarasaların karınlarında ıslaklık olduğunu gözlemleyen bilim insanları, bu durumun, erkeklerin spermlerini bırakma çabasını gösterdiğini ifade etti.

Ancak Fasel, spermin çiftleşme sırasında aktarıldığını doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.

♦ Yarasaların “death metal” vokalistleri gibi iletişim kurduğu keşfedildi

Mariah Carey ve Prince’ten daha geniş ses aralığına sahipler

Yarasaların "death metal" vokalistleri gibi iletişim kurduğu keşfedildi
Yarasaların “death metal” vokalistleri gibi iletişim kurduğu keşfedildi

Yarasalar, karanlıkta uçan böceklerin yerini tespit etmek için ultrasonik cıvıltılar yaymalarını sağlayan gelişkin gırtlaklara sahip 

Danimarkalı bilim insanları, yarasaların tıpkı “death metal” vokalistleri gibi gırtlaktan, hırıltılı sesler çıkardığını keşfetti.

“Brutal vokal” diye de bilinen bu tarzda şarkıcılar ses tellerine yüklenerek şarkılarını hırıltılı ve hatta kükremeyi andıracak şekilde seslendiriyor.

Öte yandan, yeni bir araştırmaya göre, yarasalar da tıpkı death metalciler gibi hırıltılı sesler çıkararak birbiriyle iletişim kurabiliyor.

Üstelik bu memeliler, çoğu insanınkinden çok daha yüksek bir ses aralığına sahip.

Bulgulara göre yarasalar, bu hırıltıları gırtlaklarındaki ventriküler kıvrım adı verilen kalın yapılar sayesinde yayabiliyor.

Bunları birbirleriyle düşük frekanslarda iletişim kurmak için kullanıyor.

Ancak bu hayvanlar, kısık ve hırıltılı seslerin yanı sıra son derece yüksek sesler de çıkarabiliyor.

Hatta araştırmacılar, bir yarasanın normal ses aralığının 7 oktav olduğunu belirtiyor.

Ünlü şarkıcılar arasında bile çok az sayıda kişinin 5 oktavlık ses aralığına sahip olduğu biliniyor. Bu kişiler arasında Mariah Carey ve Prince yer alıyor.

Hakemli bilimsel dergi Plos Biology’de yayımlanan yeni araştırma ise yarasaların gırtlaklarındaki farklı yapılar sayesinde bu aralığı aşabildiğini ortaya çıkardı.

Söz konusu keşif, Güney Danimarka Üniversitesi’nden bir araştırma ekibinin yarasa seslerini kaydedip dikkatlice incelemesi sayesinde mümkün oldu.

Araştırmayı yöneten Profesör Coen Elemans, “Farklı sesler çıkarmak için gırtlaktaki hangi fiziksel yapıları kullanıldıklarını ilk kez belirledik” diye konuştu.

“Yaz aylarında bir yarasa kolonisini gözlemlerseniz bu çağrıları çok net bir şekilde duyabilirsiniz” diyen Elemans, sözlerini şöyle sürdürdü..

–   Profesör Coen Elemans:

”Söz konusu çağrıların işlevini bilmiyoruz. Ancak bu sesleri birbirlerine kızdıkları, uçup gittikleri veya bir koloniye katıldıkları sırada çıkarıyorlar.”

♦ Yarasaların eşekarısı taklidi yaptığı ortaya çıktı

Yeni keşif bir memelinin yırtıcılardan korunmak için böcekleri taklit ettiği, belgelenmiş ilk örnek oldu

Yarasaların eşekarısı taklidi yaptığı ortaya çıktı
Yarasaların eşekarısı taklidi yaptığı ortaya çıktı

Fare kulaklı yarasalar, Vespertilionidae familyası içinde, yaygın bir yarasa cinsi

Yeni bir araştırmada fare kulaklı yarasaların baykuş gibi avcı ve yırtıcılardan kurtulmak için eşek arısı taklidi yaptığı keşfedildi.

Latince adı Myotis myotis olan yarasaları gözlemleyen bilim insanları, hayvanların tehlike hissettikleri anda eşekarıları gibi vızıldadığını saptadı.

Doğada hayvanların, teklikeyi savuşturmak için başka hayvanları taklit ettiği örneklere daha önce de rastlanmıştı.

Örneğin, Latince adı Euchates egle olan süt otu kaplan güvesi, zehirli bir tür olan köpekbalığı kaplan güvesinin (Cycnia tenera) ürettiği sesleri aç yarasalardan kurtulmak için kullanıyor.

Ancak yeni keşif bir memelinin yırtıcılardan korunmak için böcekleri taklit ettiği, belgelenmiş ilk örnek oldu.

İtalya’daki Napoli Üniversitesi Federico II’de görev alan, araştırmanın yazarlarından Danilo Russo, “Bildiğim kadarıyla bizimki, bir memelide belgelenmiş ilk akustik taklit vakası” diye konuştu.

Hakemli bilimsel dergi  Current Biology’de yayımlanan araştırmada sadece M. myotis’in değil, muhtemelen diğer yarasa türlerinin de yırtıcıları caydırmak için benzer taktikler kullandığı ifade edildi.

Russo, bu yarasaların vızıldadığına ilk kez doktorasını tamamladığı sırada yaptığı gözlemlerle şahit oldu. Bilim insanı yarasaları incelemek için İtalya’nın Lazio bölgesinde yumuşak örgü tuzaklar kurdu.

Yarasaları ağdan çıkarırken eşekarısı gibi vızıldadıklarını fark eden Russo, taklit teorisini sınamak için araştırma ekibiyle yola koyuldu ve doğadaki yarasaların ses kayıtlarını almaya başladı.

Yarasaların vızıltılarının akustik niteliklerini, eşekarıları ve bal arıları dahil olmak üzere birkaç böcek türüyle karşılaştırdı.

Analizlerine yarasa avlayan baykuşların işitme aralığını da dahil eden ekip, eşekarıları ve yarasaların vızıltılarının akustik açıdan çok benzer olduğunu saptadı.

Daha sonra yarasaların ses kayıtları baykuşlara dinletildi. Yırtıcıların duydukları seslere kaçarak ve o ortamdan uzaklaşarak tepki verdiği görüldü.

Tel Aviv Üniversitesi’nden zooloji profesörü Yossi Yovel, bulguları şöyle değerlendirdi..

–   Zooloji profesörü Yossi Yovel:

”Yırtıcıların benzer şekilde tepki verdiğini, hem Myotis vızıltılarından hem de arılardan hoşlanmadıklarını gösteren güçlü kanıtlar sağlandığını düşünüyorum.”

♦ “Kan kardeşliği”: Vampir yarasaların yemeklerini arkadaşlarıyla paylaştığı ortaya çıktı

“Bugüne kadar hep onların tünekte ne yaptığına baktık”

Araştırmada, erkeklere kıyasla daha güçlü sosyal ilişkiler kuran dişi vampir yarasalar incelendi
Araştırmada, erkeklere kıyasla daha güçlü sosyal ilişkiler kuran dişi vampir yarasalar incelendi

Bilim insanları, vampir yarasaların (Desmodus rotundus) sosyal hayatı hakkında ilginç bir keşif yaptı.

Orta ve Güney Amerika’da yaşayan ve kanla beslenen bu hayvanların av sırasında yemeklerini arkadaşlarıyla paylaştığı görüldü.

Yapılan önceki çalışmalar vampir yarasaların birbirleriyle uzun süreli ilişkiler kurduğunu, birbirlerini tımar ettiğini ve tüneklerinde etkileşime geçtiğini ortaya koymuştu. Ancak yarasaların tünek dışında yani avlanma sırasındaki ilişkileri bilinmiyordu.

Panama’daki Smithsonian Tropikal Araştırma Enstitüsü’nün desteklediği yeni araştırmada bilim insanları, 50 vampir yarasaya küçük bir “sırt çantası” gibi gözüken bilgisayarlar bağladı. Bunlardan 23’ü, yarasaların sosyal davranışlarıyla ilgili araştırmalar sebebiyle iki yıl boyunca esaret altında tutuluyordu ve aralarında bir bağ kurulmuştu. Geri kalanıysa doğada toplandı.

PLOS Biology adlı hakemli bilimsel dergide 23 Eylül’de yayımlanan araştırma çerçevesinde doğaya salınan hayvanlar, Panama’da gündüzleri içi boş bir ağacı paylaşıyor, geceleriyse çevredeki ineklerde yaralar açarak kan içiyorlardı.

Uzmanlar, bilgisayarlar sayesinde yarasaların avlanırken bir “arkadaşına” katıldığını tespit etti. Hayvanların bu sayede avlanmayı koordine ettiği ve birlikte çalıştığı düşünülüyor.

“Bulgularımız, bu hayvanların sosyal yaşamlarına yeni bir pencere açıyor ve bu heyecan verici” diyen araştırmanın ortak yazarı Gerald Carter, şöyle konuştu..

–  Araştırmanın ortak yazarı Gerald Carter:

”Vampir yarasalarda bugüne kadar hep tünekte ne yaptıklarına baktık. Şimdiye kadar kimsenin bilmediği şey, bu sosyal ilişkilerin tünek dışında herhangi bir işleve hizmet edip etmediğiydi. (Kan içmek için) yeni bir yara yapmak 10 dakikayla 40 dakika arasında değişiyor. Dolayısıyla bir arkadaşla yarayı paylaşmak, kana susamış yarasalara zaman ve enerji kazandırabilir.”

–   Ohio Eyalet Üniversitesi’nde evrim, ekoloji ve organizma biyolojisi alanında doktor öğretim üyesi olan Carter:

“Merada tamamen farklı bir yarasa grubuyla etkileşimlerini anlamak, koloninin içinde neler olup bittiğini anlamamıza yardımcı olabilir”

♦ 100 bin yıl önce yaşamış dev vampir yarasanın kalıntıları bulundu

“Adları Transilvanya’nın ürkütücü Kont Drakula efsanelerinden geliyor”

İllüstrasyonda Desmodus draculae, dev bir tembel hayvanın yuvasında resmediliyor
İllüstrasyonda Desmodus draculae, dev bir tembel hayvanın yuvasında resmediliyor

Bilim insanları 100 bin yıl önce yaşamış bir vampir yarasının kalıntılarını keşfetti.

Yeni araştırmada Arjantin’de bulunan çene kemiğinin, soyu tükenmiş bir dev vampir yarasa türüne ait olduğu doğrulandı.

Latince ismi Desmodus draculae olan türe ait bu çene kemiğinin keşfi, söz konusu şaşırtıcı hayvanların tarihine ışık tutuyor ve yarasaların neden yok olduğuna dair bazı ipuçları sağlıyor.

Yarasalar çok çeşitli hayvanlar. 50 milyon yıl önce ortaya çıktığı düşünülen bu hayvanlar bilinen tüm memeli türlerinin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor.

Yeni araştırmada kalıntıları incelenen yarasa ise çok daha ilgi çekici. Zira bu, yaşayan vampir yarasa akrabalarından yüzde 30 daha büyük. Bu hayvanların kanat açıklığının 50 santimetreye, kütlelerininse 60 grama ulaştığı ifade ediliyor.

Bu da onu bilinen en büyük vampir yarasa türü kılıyor ve “dev vampir yarasa” diye anılmalarını sağlıyor.

Arjantin’deki Miramar Doğa Bilimleri Müzesi Paleontoloji Laboratuvarı’ndan araştırmacı Mariano Magnussen, “Adları Transilvanya’nın ürkütücü Kont Drakula efsanelerinden geliyor” diye açıklıyor..

–   Mariano Magnussen

”Ancak gerçek hayatta onlar, hayvanların kanıyla birkaç dakika rahatsızlık vermeden beslenen barışçıl hayvanlardır. Kötü yanları enfekte olduklarında kuduz veya başka hastalıkları bulaştırabilmeleridir.”

Desmodus draculae fosillerine genellikle Arjantin, Meksika, Ekvador, Brezilya, Venezuela, Belize ve Bolivya gibi ülkelerde rastlanıyor.

Araştırmada incelenen çene kemiği de Buenos Aires’in güneydoğusundaki bir paleontolojik kazı bölgesinde bir mağarada bulundu

–  Araştırma ekibinden Dr. Daniel Tassara:

“Bu vampir, mağaraya sığınmak için mi girdi yoksa başka bir hayvanı avlamak için mi girdi, bilmiyoruz..

Desmodus draculae, uçan dev memelilerin sonuncusuydu muhtemelen Küçük Buz Çağı yüzünden, 1820 civarında, sömürge döneminde soyu tükendi”

Diğer yandan bulunan fosilin bölgenin eski iklimine dair yeni bilgiler ortaya koyabileceği düşünülüyor.

Araştırmacılar, bölgedeki iklimin 100 bin yıl önce bugünkünden çok daha farklı olduğunu, bu yüzden değişen iklim ve av bulamaması sebebiyle bu vampir yarasa türünün yok olduğunu tahmin ediyor.

 

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Verified by MonsterInsights