"Meme Kanseri Farkındalık Ayı"

"Meme Kanseri Farkındalık Ayı"

Bizim değiştirmemiz mümkün olmayan yaş, cinsiyet, ırk gibi, erken veya geç adet görmek gibi, doğum yapmamak gibi, emzirmemek gibi faktörleri tabii ki sonradan ortadan kaldırmak mümkün değil.

♦ Meme kanserinden korunmak için “kişisel bakım kimyasalları”ndan uzak durun

 

Ekim ayı tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” olarak çeşitli faaliyetlere sahne oluyor.

 

Meme kanseri gerçekten de son 20-30 yılda dünyanın birçok ülkesinde 2-3 misli artmış durumda.

Kısa süredeki bu artış bir genetik faktörle alakalı olamayacağına göre bunun sebebi çevresel faktörler veya hayat tarzımızdaki yanlışlardan olmalı.

Bütün kanserler için risk yaratan temel risk faktörleri var:

-Birincisi beslenme

-İkincisi fiziki aktivite

-Üçüncüsü sigara, alkol kullanmamak

-Dördüncüsü de obezite

Bunlar bütün kanserlerin riskini artırdığı gibi meme kanseri riskini de artırıyor.

Meme kanseri özelinde dikkat edilmesi gereken başka kimyasallar da var.

-Bunların başında kadınlar tarafından yaygın olarak kullanılan, bana göre gereksiz olan, kozmetik veya cilt bakım ürünleri adı verilen birtakım ürünler var..

Şimdi bu ürünlerin hiçbirisi çiçekten, bitkiden veya tabiattan elde edilmiyor. Bunların tamamı petrol ürünleri.

Ve bu petrol ürünlerinin vücudumuzda herhangi bir bugüne kadar yeri olmadığı için de bunların herhangi birini güvenli olduğunu iddia etmek mümkün değil.

Bunu ispatlamak için onlarca sene süren çok geniş kapsamlı çalışmalar yapmak lazım.

Bunların güvenli olduğu, herhangi bir riski olmadığı söylenmesine rağmen, bu iddianın doğru olması mümkün değil.

Onun için mümkün olduğu kadar, bu tür sağlığınıza hiçbir katkısı olmayan bu kozmetiklerden veya kişisel bakım ürünlerinden kaçınmanızı tavsiye ederim.

-Ev yapı malzemelerinde, evdeki eşyalarda (halıda, kanepede, dolapta, çerçevede vs.) bulunan kimyasallar da var.

Hayatımızda 80 binden fazla kimyasal maddenin olduğunu biliyoruz ve bunların hiçbiri de yeterli güvenlik testleri yapılmadan veya çok kısa süreli ve geniş kapsamlı olmayan araştırmalarla bize “emniyetli” diye sunuluyor.

Ama sizler de şahit oluyorsunuz; bir süre sonra güvenli diye bilinen o kimyasal maddenin yasaklanması gündeme gelmiş oluyor..

 

Bunun örneklerini son yıllarda daha çok görmeye başladık.

Bu kimyasallar içerisinde özellikle “hormon bozucu” diye bilinenler -ki bunların içinde Bisfenol A, ftalat ve paraben diye bilinen kimyasallar ilk sıralarda geliyor.

Bunlar kadınlarda meme kanseri, erkeklerde prostat kanseri riskini artırıyorlar.

Bu kimyasallardan tamamen kurtulmak tabii ki mümkün değil.

Ama bilinçli olduğumuz zaman, bunlara karşı gereken tedbirleri aldığımız zaman, maruz kaldığımız kimyasal miktarını azaltmamızda pekala mümkün.

-Mesela Bisfenol A özellikle plastiği sertleştirmek için kullanılan bir kimyasal.

Büyük sert damacanalar mesela biz Bisfenol A ihtiva ediyor. Ve bu damacanaların özellikle güneş ışınlarına maruz kalması damacanadan suya çok fazla miktarda geçmesine sebep oluyor.

Bu sebeple en azından buna dikkat etmek lazım.

Fakat Bisfenol A çok yakın kullanılan bir kimyasal; kimsenin aklına gelmeyebilir, bu kasa çıktıları, bankamatik çıktıları gibi termal kağıt olarak bilinen ürünlerde de Bisfenol A bulunabiliyor.

-Keza ftalatlar da tam aksine plastiği yumuşatmak için kullanılıyor. Sayısız üründe var; çocuk oyuncaklarında da var.

Paraben derseniz bu koruyucu olarak ilaçlarda bile bulunan birikim kimyasal.

Tabii ki bunların hiçbirinden tamamen uzaklaşmak mümkün değil, ama bunlara dikkat ederek, maruz kaldığımız kanserojen miktarını azaltabiliriz.

Ev eşyalarındaki, ev yapı malzemelerindeki kimyasalları ise tabii ki tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil ve bunlar aylarca, hatta senelerce havaya salınmaya devam ediyorlar.

Bunun için yapılması gereken en kolay ve en etkili şey de evimizi sürekli olarak havalandırmamız.

-Bir diğer dikkat etmeniz gereken husus da gelişigüzel ilaç kullanmamak.

İlaçlar tabii ki gerekli zamanda, gerekli şekilde dozlarda kullanıldığı zaman hayat kurtarıcı ürünler.

Bunda tartışılacak herhangi bir şey yok.

Fakat şu da bir gerçek ki günümüzde ilaçların büyük bir kısmı gereksiz yere kullanılıyor.

-Bunların başında da bence antibiyotikler ve kolesterol düşürücü haplar geliyor.

İşte bu iki ilaç grubunun da meme kanseri riskini arttırdığını gösteren araştırmalar var.

Bir de daha önemlisi doğum kontrol hapları ve menopoz döneminde kadınlara verilen hormonlarda da meme kanseri riski bulunuyor..

Meme kanseri önlenebilen bir hastalıktır.

Bu risk faktörlerini ortadan kaldırdığımız zaman meme kanserine yakalanma riski ileri derecede azalır.

Bu sebeple kadınlara, medyada gördüğümüz şekilde; meme kanseri taramalarına girmeleri, böylece erken teşhis edilerek hayatlarından kurtulacağı anlatılmak yerine, bence meme kanserini önlemenin yolları anlatılmalıdır.

Çünkü eğer bir hastalığın önlenmesi mümkünse bunun erken teşhisi aslında geç teşhis oluyor.

Ve şunu da biliyoruz ki bu meme kanseri taramaları evet, meme kanseri teşhislerini artırmıştır ama meme kanserine bağlı ölümlerde aynı derecede bir azalma ortaya çıkmamıştır.

Burada da diğer kronik hastalıklarda da olduğu gibi, bütün mesele sağlıklı yaşamanın icaplarını yerine getirmekten geçiyor.

Bizim değiştirmemiz mümkün olmayan yaş, cinsiyet, ırk gibi, erken veya geç adet görmek gibi, doğum yapmamak gibi, emzirmemek gibi faktörleri tabii ki sonradan ortadan kaldırmak mümkün değil.

 

♦ Meme cerrahisinde geliştirilen son yöntemler ve yeni tedavi seçenekleri neler?

–   Prof. Dr. Semih Görgülü:

”Ailenizde olmasa da meme kanserine yakalanma ihtimaliniz yüzde 85.. Benim ailemde meme kanseri yok, bende de olmaz” yanılgısından uzaklaşılması gerektiğini söyleyen Meme Cerrahı Prof. Dr. Semih Görgülü, “Bu çok yanlış bir bilgi. Tanı koyduğumuz hastalarımızın yüzde 85’inde ailedeki tek kanser hastası kendileri olabiliyor. Sadece yüzde 10-15 oranındaki hastamızda aile hikayesi görülüyor. Aileye bakarak riskin yüksek olduğunu söylüyoruz ancak, birçok hastamızda ailede hiç kanser hikayesi olmayabiliyor” şekilde uyarıda bulundu.”

 

 

♦ Meme cerrahisinde geliştirilen son yöntemler ve yeni tedavi seçenekleri neler?

 

Meme Cerrahı Prof. Dr. Semih Görgülü, merak edilen soruları yanıtladı.

Her kadının yılda bir kez meme muayenesini ve jinekolojik kontrollerini yaptırması konusunda uzmanlar uyarıyor.

Meme kanserinin kontrollerinde, kadınlar meme cerrahına gitmekten çekinebiliyor ya da kime gideceklerini bilemeyebiliyorlar.

–    Prof. Dr. Semih Görgülü:

“Meme muayenelerini genel cerrahi uzmanları yapıyor.. Kadınların özellikle meme konusunda deneyimli bir cerraha gitmeleri çok önemli. Çünkü, ne kadar sık hasta görüyorsanız o kadar deneyimli oluyorsunuz ve o kadar olaya hakim oluyorsunuz. Ülkemizde de gerçekten bu konuda çok iyi cerrahlar var. Hastalarımız bu tür deneyimli bir cerrahı tercih etmeliler”

Prof. Dr. Semih Görgülü (2).jpeg
Prof. Dr. Semih Görgülü

 

Elle muayene en önemli tanı yöntemlerinden bir tanesi.

Sadece ultrason ya da mamografi çektirmek yeterli değil.

Yerleşim nedeniyle memedeki kitlelerin bir kısmı mamografi alanının mamografi sahasına girmeyebilir ve gözden kaçabilir.

Bunlar elle muayenede ortaya çıkabilir.

“Meme kanserinde gördüğümüz kitlelerin önemli bir kısmı koltuk altına yakın yerleşimli kitleler” 

Her yıl düzenli meme muayenesi yaptırmak, kadınların rutin sağlık kontrolleri arasına girmesi gerekiyor..

Ayrıca, adet döneminin sonrasında hormonal aktivitenin en az olduğu dönemde kadınların kendilerine elle muayene yapması öneriliyor.

Görgülü, muayene sırasında kadınların şunlara dikkat etmesi gerektiğini söyledi:

–   Prof. Dr. Semih Görgülü:

‘İki meme arasında bir şekil farkı var mı? Ciddi herhangi bir değişiklik var mı? Asimetrik bir görüntü var mı? Bazen cilde yakın yerleşmiş kitlelerin oluşturduğu hafif şekil bozukluklarını kontrol etmek gerekiyor. Kadınlar hangi tarafı muayene edecekse, o tarafta elinizi başınızın arkasına koyup diğer elimizin 3 parmağıyla memenin tamamını koltuk altından başlayıp yukarıdan aşağıya kontrol edilmesi gerekiyor. Ayrıca meme başının etrafından ve arkasından başlayıp daireler çizerek dışarıya bütün meme dokusunu elimizle kontrol etmeliyiz. Burada mutlaka koltuk altı bölgesini de bu muayeneye dahil etmek gerekiyor. Çünkü meme dokusu koltuk altına doğru uzanır ve orada daha yoğunlaşır. Gördüğümüz kitlelerin önemli bir kısmı koltuk altına yakın yerleşimli kitlelerdir.”

Kilo kontrolü, alkolden uzak ve hareketli yaşam önemli

25 yaşından sonra 3 yılda bir doktor kontrolü gerekiyor.

40 yaşından sonra da doktor kontrolü ve ultrasona ek olarak mamografiyle muayenenin yapılması öneriliyor.

Doku yoğun olunca mamografinin duyarlılığı biraz daha azalıyor…

–   Prof. Dr. Semih Görgülü:

“Korunmak için yapılacak en önemli şeylerden bir tanesi, kilo kontrolüdür. Vücuttaki yağ oranı arttıkça meme kanserine yakalanma ihtimali artıyor. Bu nedenle aşırı kilodan mutlaka kaçınılmalı. İkincisi alkol kullanımının da meme kanseri riskini arttırdığını biliyoruz. Bu nedenle sınırlı alkol kullanımı öneriyoruz. Hareketsiz yaşam da çok önemli bir risk faktörü. Bunlara dikkat ederek meme kanserine karşı koruyucu önlemleri almış oluruz. Ama bunun dışında değiştiremeyeceğimiz bir takım risk faktörleri var. Bunlara karşı da yapılacak tek şey, düzenli kontrollerdir”

 

Prof. Dr. Semih Görgülü (3).jpeg

Prof. Dr. Semih Görgülü

 

“Meme kanserinde yanlış teşhiste en önemli noktalardan biri kontrolü yaptırdığınız merkez ve sizi değerlendiren radyolog”

20 yıldır sadece meme ve tiroid cerrahisi yaptığını kaydeden Görgülü, şu noktaya dikkat çekti:

–   Prof. Dr. Semih Görgülü:

”Düzenli kontrole giden ama buna rağmen erken tanı konulmamış hastalarla karşılaşabiliyorum. Bazen kitleler iyi huylu olarak değerlendiriliyor. Ama zaman içerisinde bunun kötü huylu olduğu ortaya çıkıyor. Bu risk faktörlerinden bir tanesi kontrolü yaptırdığınız merkez ve sizi değerlendiren radyolog. Çünkü, ultrasonografi tamamen radyoloğun deneyimiyle bağlantılı bir tetkik. Radyoloğun yaptığı yorum üzerinden teşhis koyuyoruz. Orada iyi bir radyolog size çok şey söyleyebilir. İyi radyolog doğru bilgiler verir. Ancak, meme konusunda çok deneyimli olmayan bir radyolog rahatlıkla sizi yanıltabilir. Bu tür olayları ne yazık ki çok görüyoruz. Bu nedenle kontrolünüzü yaptırdığınız merkezin gerçekten, iyi bir merkez olması ve radyoloğun meme konusunda deneyimli olması çok önemli.”

 

“Kitlelerin çoğuna dokunmuyoruz, sadece takip etmek yeterli”

 

Memedeki her kitleye cerrahi uygulama yapılmıyor. Bu nedenle kontroller çok önem taşıyor.

–   Prof. Dr. Semih Görgülü:

“Memedeki kitlelerin çoğu iyi huylu kitleler… Bunların çoğuna biz dokunmuyoruz. Sadece takip ediyoruz ve iyi huylu olduğundan emin olduğumuz bir kitlede boyut artışı varsa o zaman hiç düşünmeden çıkartıyoruz. Mesela 2 santimlik kitle, 2 sene sonra 4 santim olmuş. Bu kitleyi artık orada tutmanın bir anlamı yok. Belli ki bu daha da büyüyecek ve probleme neden olacak. Cerrahi öncesinde de kitlenin niteliğini tamamen ortaya koymak için, iğneyle biyopsi yapıyoruz. Ondan sonra gerekiyorsa çıkarılması yoluna gidiyoruz. Ama kitlelerin çoğuna dokunmuyoruz, sadece takip etmek yeterli”

Meme cerrahisinde, koruyucu cerrahi ve sentinel lenf nodu biyopsisi denilen işlemler büyük konfor sağlıyor.

Bu sayede daha az doku çıkarılıyor ve koltuk altındaki lenf bezlerinde de eğer bir problem yoksa sadece bir örnek alınıyor.

 

“Uygun olan hastalarımızda meme koruyucu cerrahi tercih etmek şart”

En önemli noktanın sınırlı cerrahi olduğuna işaret eden Görgülü, sözlerini şöyle sürdürdü:

–   Prof. Dr. Semih Görgülü:

”Gereksiz yere tüm memenin çıkarılması gibi işlemler ne yazık ki günümüzde de yapılabiliyor. Bu yöntem bazı cerrahlar tarafından tercih ediliyor. Ancak, meme koruyucu cerrahi dediğimiz sadece kitlenin çıkarılması ile tüm meme dokusunun çıkarılması arasında sonuç olarak hiçbir fark yok. Her hastamızı ayrı ayrı değerlendiriyoruz. Uygun olan hastalarımızda meme koruyucu cerrahi tercih etmek mutlaka şart. En önemli faktörlerden bir tanesi, onkoplastik cerrahi dediğimiz yaklaşım. Onkolojik prensiplerle plastik cerrahinin prensiplerini birleştirip, hastamızda eğer meme dokusunun kaybı söz konusuysa, bunu giderecek çeşitli yaklaşımlarla o meme dokusunun çıkarılmasının getirdiği yıkımdan korumaya yöneliyoruz. Bu konuda da ya hastamızın kendi dokusu ya da protezler kullanılarak çıkarılan meme dokusunun yerine meme görünümünü yeniden sağlıyoruz. Bu bir kadın için gerçekten çok önemli ve bir psikolojik destek gibi görülebilir.”

 

Tedavi sürecinde ilaçların sarsıcı etkisi, yıllar geçtikçe yüz güldüren sonuçlarla unutuluyor

Cerrahi tedavilerin yanı sıra ilaç tedavileri de bulunuyor. Yeni çıkan ilaçlar hastaların tedavileri için umut veriyor.

Kullanılan ilaçların bir kısmının yan etkisi nedeniyle hastaları tedavi sırasında biraz sarstığını söyleyen Görgülü, “Zaman içerisinde baktığımızda tedavi anlamında ilaçlar, çok ciddi ilerlemeler sağlıyor. Gerçekten çok etkili ilaçlar var. Klasik kemoterapi ilaçlarının dışında akıllı ilaç dediğimiz çeşitli tedaviler de bulunuyor. En önemli faktörlerden bir tanesi görüntüleme yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla erken tanı ile erken aşamada birçok hastaya ulaşabiliyoruz. Işın tedavisinde de giderek cihazların ve tekniğin ilerlemesiyle gerçekten eskiye göre çok daha yüz güldürücü sonuçlarla karşılaşıyoruz. Bu sıkıntılı süreçte, hasta bir anda bir tanıyla karşılaşıyor ve bütün hayatı değişiyor. Fakat bu tedaviler tamamlandıktan sonra birçok hastamızı, sadece kontrollerimizde görüyoruz. Bütün o olayın getirdiği sıkıntılar geride kalıyor” ifadelerini kullandı.

 

 

♦ “Mamografi kanser yapmaz”

“Mamografi özellikle dijital mamografi kanser yapmaz” diyen Görgülü, “Bunlarda uygulanan radyasyon dozu çok düşük, yılda bir çektirdiğiniz mamografi sizi kanser yapmaz. Bu nedenle mamografi çektirmeyi de ihmal etmeyin” diye konuştu.

Meme kanserinde teşhis konduğunda tek bir isim olarak söylense de birçok çeşidi var.

Bu nedenle her hastaya özel tedavi süreci uygulanıyor. Bir hastaya verilen tedavi, başka hastada farklı olabiliyor.

Tedavi seçeneği tamamen tümörün özelliklerine ve patolojik detaylarına bakılarak belirleniyor

–   Bazen hastaların başka bir hastada kullanılan ilacın neden kendisinde kullanılmadığını sorguladığını anlatan Görgülü:

“Tedavi seçeneğini tamamen tümörün özelliklerine ve patolojik detaylarına bakarak belirliyoruz, gereksiz ilaç kullanmanın ve etkili olmayacak bir ilacı kullanmanın hiçbir anlamı yok. Burada sizi takip eden doktorlar, tedavinize, kemoterapi tipine ve mutlaka tümörün özelliklerine bakarak karar veriyorlar. Bu nedenle hastalarımızın kafasında endişeler olmasın”

 

“Kendi hastalığınızı, başkalarının hastalıkları ile karşılaştırmayın”

 

“Kendi hastalığınızı, başkalarının hastalıkları ile karşılaştırmayın” diyen Görgülü, son olarak şunları kaydetti:

–   Prof. Dr. Semih Görgülü:

‘Bu da çok yanlış bir davranış. Yani tanıştığınız birinde daha saldırgan bir tümör olabilir. Onun yaşadıklarını siz de yaşayacaksınız diye bir şey söz konusu değil. Sizdeki daha yavaş seyirli bir tümör olabilir. Bu nedenle başkalarının hastalıklarıyla ya da çevreden söylenenlerle zihinleri karıştırmamak ve huzursuzluğa kapılmamak gerekiyor. Aklınızda hastalığınızın tipi ya da uygulanacak tedaviyle ilgili bir soru varsa, bunu mutlaka doktorunuzla konuşun. Onlar zaten size gerekli açıklamayı yapacaklardır. Bir ilacı neden kullandıklarını ya da neden kullanmadıklarını mutlaka detaylı olarak anlatacaklardır. Bu nedenle sağdan soldan duyduğunuz şeylerle ya da çevrenizdeki insanların söylediği birtakım konularla hastalığınız hakkında yorum yapmayın ve boşu boşuna aklınızı karıştırmayın.”

 

 

© The Independentturkish

 

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Verified by MonsterInsights