BİLİM & TEKNOLOJİ

BİLİNMEYEN BİR TÜR VE EVRİMSEL KÖKENLERİMİZ: 2 MİLYON YILLIK İNSAN EVRİMİ

Geçmiş yıllarda, Yunanistan’daki Nikiti şehrinde, bir maymun türünden kalma ‘8 milyon yıllık çene kemikleri’ keşfedildi..

🟢 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ 2 MİLYON YILLIK İNSAN EVRİMİNİ NASIL ŞEKİLLENDİRDİ?
“Araştırmacılar iklim değişikliğinin insan evrimi ve türleşmesine bağlayan ilk somut verilerden bazılarını hazırlanan bir simülasyonla elde edebildi..!”

Sizi, bilgisayarınızı yarım yıl boyunca çalıştırmak zorunda bırakan bir ödev hazırladığınızı düşünün..

Güney Kore’de bulunan Pusan Ulusal Üniversitesi’ne bağlı IBS İklim Fiziği Merkezi’nde görev yapan bir bilim insanları ekibinin, “İklim değişikliği insanların evrimini etkiledi mi?” gibi bilim alanındaki yanıtlanması en zor sorulardan birine cevap bulmak için yaptığı şey işte buydu..

Araştırmacılar ‘Aleph’ adı verilen bir süper bilgisayara sahipler. IBS Yöneticisi Alex Timmermann öncülüğündeki ekip, Dünya’nın çevresel tarihinin son 2 milyon yılını içine alan bir iklim simülasyonunu tamamlamak amacıyla Aleph’i altı ay boyunca çalıştırdı..

Ulaşılan 500 terabayt büyüklüğündeki veri, birkaç yüz sabit diski doldurmaya yetecek düzeydeydi..

✅Bilim insanlarının iklim değişikliğinin insan evriminin erken aşamalarını ve Homo cinsinin türleşmesini etkilediğine ilişkin ilk bariz kanıta ulaşmaları nedeniyle, simülasyonun harcadığı yarım yıl bu çabaya değdi..

“BİR SANİYEDE 45 MİLYON YILLIK ÇABA..!”

Bilim insanları iklimsel değişimin insan evrimi üzerinde etkileri olduğunu ispatlamak doğrultusunda mücadele ettiler; çünkü insan fosillerinin bulunduğu bölgelerden toplanmış iklim verilerinden yoksunuz..

Bu tür bir veri eksikliğine karşın, iklimle bağlantılı göç o denli yaygın bir güç ki, bilim insanlarının büyük kısmı onun insan evriminde rol oynadığı hususunda aynı fikirde..

Özellikle de iklim araştırmacıları ve evrimsel biyologlar, sıcaklık, yağış ve (gıda kaynaklarının bir temsilcisi olan) bitki örtüsünde görülen değişimlerin, insanları Afrika’da ortaya çıktıkları habitatlarından [yaşam alanlarından] Avrupa ve Avrasya’ya doğru gitmeye zorladığından şüpheleniyorlar..

Bu ölçütler büyük ihtimalle atalarımızı küresel gezginlere ve göçebelere dönüşerek çevreye uyum sağlamaya yöneltti..

Bu düşünce, son teknoloji ürünü bir süper bilgisayar olan Aleph vasıtasıyla doğrulanmaya bir adım daha yaklaştı..

İsmini İbrani alfabesinin ilk harfinden alan Aleph’in, herhangi birimizin neredeyse 45 milyon yıl uğraşmasını gerektirecek hesaplamaları tamamlaması yalnızca bir saniye sürüyor..

Araştırmacılar, iklim değişikliği ve insan göçünün birbiriyle bağlantılı olup olmadığını ortaya çıkarmak amacıyla iki milyon yıllık bir iklim modeli yaratmak için Aleph’i kullanmak istediler..

🟢 İNSAN HABİTATININ MODELLENMESİ

Süratli olması bir yana, bilgisayarda simüle edilen herhangi bir model, yalnızca beslendiği veriler oranında iyi olabilir..

Neyse ki, araştırmacılar Aleph’i besleyebilecekleri yüksek kaliteli arkeolojik ve fosil kayıtlar açısından hiçbir sıkıntı yaşamıyordu..

İtalya’da bulunan Università di Napoli Federico II’de görevli bilim insanlarıyla işbirliğine giden araştırmacılar, arkeolojik ve insanlara dair fosil verilerinden oluşan bir derlemeye ulaştılar..

Bu veri kümesi, Homo habilis, Homo ergaster, Homo erectus, Homo heidelbergensis, Homo neanderthalensis ve Homo sapiens’i içine alan altı farklı insan türüyle ilgili 3.245 veri girişi barındırıyordu..

Bunun ardından, araştırmacılar Aleph’e Dünya’nın – yörüngesinin mükemmel bir daireden ne kadar saptığının bir ölçüsü olan- yörüngesel eksantrikliğindeki [dış merkezliliğindeki] bilinen değişimlerle birlikte yalpalama ve eğilmesi bağlamında toplanan verileri verdi..

Bu bilgilerle donatılan Aleph, buzul döngüleri ve buz devirlerinin başlangıcı gibi büyük iklim olaylarını güvenilir bir şekilde öngörebilir..

Aleph, iki milyon yılı kapsayan son derece doğru bir iklim modeli oluşturmak için verileri işledi.. Timmerman ve ekibi, bilgisayar simülasyonunda insanların yaşadığı dönem ve bölgelerde iklimin nasıl olduğuna bakabildi..

Bu verilerden, altı insan türünün her biri için habitat uygunluk modelleri geliştirdiler.. Mesela, bizim türümüz olan H. sapiens’in iklimsel özelliklerini diğer beş insan türününkilerle kıyaslayan araştırma ekibi, H. sapiens’in kurak koşullarla başa çıkmak için en donanımlı tür olduğunu belirledi..

Bu uyum sağlama becerisi, ideal yaşam alanını bulmak için kıtalar arasında ilerlerken büyük ihtimalle bizlere bir avantaj sağladı..

Araştırmacılar, her bir türün hangi habitatları sevdiğine ilişkin daha doğru bir fikre ulaştıktan sonra, iki milyon yıl boyunca bu habitatların coğrafi olarak değişip değişmediğini ve nasıl değiştiğini görebildiler..

🟢 İNSANLAR KENDİLERİNE UYGUN OLAN İKLİMLERİ İZLEDİ

Araştırmacılar, her tür bazında potansiyel habitatların değişim haritalarını oluşturmak için simülasyonları aracılığıyla zamanı hızla ileri sarabilirler..

Ardından, bunların iklim değişikliğiyle bağlantılı olup olmadığını anlayabildiler. Araştırmacılar, rastgele seçilen fosil kümelerini kullanarak pek çok analizi yeniden gerçekleştirdiler..

Şayet insanlar iklimden etkilenmediyse, her bir analiz benzer habitat dağılımlarını göstermeliydi.. Üç insan türü için -H. sapiens, H. neanderthalensis ve H. heidelbergensis- bilim insanları iklim değişikliği ile nüfus durumları arasında anlamlı bir bağlantı keşfettiler..

Model, özellikle yaklaşık 400 bin yıl önce yaşayan H. heidelbergensis için Güney Afrika’da bulunan iki belirgin iklim stresi dönemini ortaya koydu..

Bu zaman dilimi, türlerin fosil kayıtlarında bulunmadığı ve H. heidelbergensis’in giderek H. sapiens’e dönüştüğü hipotezi ile tutarlı biçimde, H. sapiens’in Güney Afrika’da ortaya çıkışı ile bağlantılıydı..

Günümüzden yaklaşık 210 bin yıl önce yaşanan bir diğer iklim stresi dönemi, büyük ihtimalle geriye kalan H. sapiens bireyleri açısından daha fazla sorun yarattı ve bu da daha fazla dağılmalarına ve genetik çeşitlenmeye neden oldu..

  • Timmermann:

“Bu netice, en azından son 500 bin yıl süresince, buzul döngüleri de dahil olmak üzere geçmişte yaşanan iklim değişimlerinin gerçek sırasının, farklı hominin [insansı] gruplarının hangi bölgelerde yaşadığını ve kalıntılarının nerede bulunduğunu belirlemek bağlamında merkezi bir rol oynadığını düşündürüyor..”

https://www.cafemedyam.com/2022/01/30/acaba-ortunme-evrimi-nasil-basladi-incir-yapragiyla-mi/
🟢 DEĞİŞİMİ DOĞRUDAN ETKİLİYOR

Akabinde, araştırmacılar farklı insan türleri için yaşamaya uygun alanların, uzam ve zamanda ‘temas bölgeleri’ diye adlandırdıkları bölgelerle örtüşüp örtüşmediğini öğrenmek istediler..

Eğer habitatlar örtüşürlerse, muhtemelen farklı insanlar türlerinin devamlılığını sağlayarak birbirleriyle kaynaşmış ve rekabet etmişlerdir..

Araştırmacılar, ‘temas bölgesi’ incelemelerinden yola çıkarak Neandertallerin (H. neanderthalensis) yaklaşık 500 bin ilâ 400 bin yıl önce Avrasya H. heidelbergensis soyundan evrimleştiğini gösteren bir insan soy ağacı yaratırken, türümüz H. sapiens, yaklaşık 300.000 yıl önce Afrika’da kalan geç dönem H. heidelbergensis topluluklarından doğdu..

Bu soy ağaçları, H. sapiens’in H. heidelbergensis’ten evrimleştiğini destekleyen ve eldeki kanıtları tamamlayan genetik ve fosil verilerinden çıkarılan benzer tahminlerle eşleşti.. 

İlk insan türleri küresel çapta gezginlere dönüştükçe, coğrafi menzillerini genişletme kabiliyetlerini daha fazla güçlendiren yeni beceriler kazanmaları gerekti..

Araştırmacılar, bu olumlu geri bildirimin, türlerin daha geniş iklim alanlarına uyum göstermesine ve en nihayetinde her ikisi de H. heidelbergensis’ten daha büyük beyinlere sahip olan H. sapiens ve H. neanderthalensis doğrultusunda türleşmesine olanak sağlayan biyolojik veya kültürel değişimleri artırdığını iddia ediyorlar..

Bu durum, beyin büyüklüğünde görülen uzun vadeli olumlu eğilimi Afrika’daki geçmiş iklim değişimlerine bağlayarak, iklim değişikliğinin türümüzün yalnızca coğrafi konumunda değil, aynı zamanda entelektüel gelişiminde de oynadığı rolü güçlendiriyor..

Araştırmacılar, H. sapiens’in iklimsel menzilinin incelenen dönemin sonlarına doğru hala genişleyen tek tür olduğunu gösteren diğer araştırmalarla birlikte düşünüldüğünde, değişen bir iklime uyum sağlama yeteneğinin, türümüzün parlamasında tartışmasız bir rol oynadığını savunuyorlar..

🟢 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ DUYMUŞ MUYDUNUZ?

İklim değişikliği, Dünya’daki var olan yaşamın evrimini şekillendirebilir; buna karşın, modern insanlar iklimin üstesinden gelme ve Las Vegas çöllerinden Sibirya tundrasına varıncaya dek misafirperver olmayan yerlerde yerleşme yeteneğini sergilediler..

Bu incelemeler ve diğer araştırmalar, iklim değişikliğinin türümüzün evrimini belirlediğini, insan neslinin tükenişi ve türleşmesiyle bağlantılı izleri netleştirdiğini iddia ediyorlar..

İklime uyum gösterme becerimiz kalıcılığımız üzerinde hayati öneme sahip bir rol oynamış olsa da, artık en yakın akrabalarımızı yok olmaya mahkum edebilecek türden iklim değişimlerini hızlandırıyoruz..

Duvar//Jasna Hodžić-Çeviren// Tarkan Tufan- Kaynak// Big Think

🟢 İNSAN TÜRÜ NERDE ORTAYA ÇIKTI?
“AFRİKA’DA DEĞİL AVRASYA’DA ORTAYA ÇIKTI..!”

Geçmiş yıllarda, Yunanistan’daki Nikiti şehrinde, bir maymun türünden kalma ‘8 milyon yıllık çene kemikleri’ keşfedildi..

Kimi araştırmacılar, bunun daha önce bilinmeyen bir tür ve insanlığın en eski evrimsel kökenlerinden biri olabileceğini öne sürüyorlar..

Bunlar, türümüzün evrimine bakış açımızı değiştirebilecek niteliğe sahip olabilir…

Homo sapiens türü, birkaç on bin yıllık esneme payıyla 200 bin yıldan beridir dünya üzerinde mevcudiyetini sürdürüyor..

Bu dönemin büyük kısmı, tarih öncesinin pusu altında örtülü halde. Bildiğimiz şeylerse, evrim kuramı ilkelerinden hareketle, fosil kayıtlarının çözümlenmesi sonucunda bir araya getirildi..

Buna karşın, yeni keşifler bu bilgileri yeniden biçimlendirme ve bilim insanlarını daha önce düşünülmemiş neticelere götürme potansiyeli taşıyor..

Bulunan 8 milyon yıllık dişler tam olarak bunu gerçekleştirecek olabilir..

Araştırmacılar, yakın zamanda, Avrupa’da yaşamış eski bir maymun türünün üst ve alt çenesini incelediler..

Ulaştıkları sonuçlar, Darwin’den günümüze dek sürmekte olan bilimsel fikir birliğini alt üst ederek, insan türünün atalarının Afrika’ya göç etmeden önceki bir dönemde Avrupa’da ortaya çıkmış olabileceğini öne sürüyor..

Yunanistan’ın kuzeyindeki Nikiti bölgesinde 8-9 milyon yıllık hominin (insanımsı) çene kemikleri bulundu. Bilim insanları, ilk başta dişlerin soyu tükenmiş Avrasya maymunlarının bir türü olan Ouranopithecus’a ait olduğunu düşündü..

Toronto Üniversitesi’nde antropolog olan David Begun ve araştırma grubu çene kemiklerini tekrar inceledi ve ilk tanımlamanın hatalı olduğunu öne sürdüler:

”Fosil, insanımsılarınkine benzeyen küçük azı ve köpek dişlerinin köklerine dayanarak, bu maymunların daha önce bilinmeyen bir proto-hominin (erken-insanımsı) türüne ait”

Araştırmacılar:

‘Bu proto-homininler, aynı araştırma grubunun 2017 yılında erken döneme ait bir hominin olarak tanımladığı diğer bir Avrupa büyük maymun türü olan Graecopithecus’un evrimsel atalarıdır.”

Graecopithecus türü, 7.2 milyon yıl önce güneydoğu Avrupa’da yaşamıştı. Şayet bu ön kabul doğru ise, bu homininler 7 milyon yıl önce Avrupa’daki evrimsel gelişiminin büyük kısmını tamamladıktan sonra Afrika’ya göç etmiş olmalıydılar.

Toronto Üniversitesi’nde antropolog olan David Begun: ”Bir zamanlar güneydoğu Avrupa, zürafa ve gergedan gibi hayvanların atalarınca işgal edildi. Günümüzde Afrika’da gördüklerimizin çoğunun, burada bulunan ‘fauna’ ile aynı olduğu konusunda geniş çapta fikir birliği var.”

‘Antiloplar ve zürafalar 7 milyon yıl önce Afrika’ya gidebilmişse, maymunlar neden aynısını yapmış olmasın?’

Stuttgart Doğal Tarih Müzesi’nden David Begun ve Elmar Heizmann, 2002 yılında ‘Journal of Human Evolution’ (İnsan Evrimi Bülteni) adlı dergi için kaleme aldıkları yazıda, Almanya’da bulunan ve (geniş bağlamda) yaşayan tümbüyük maymunların ve insanların öncülü olabileceğini iddia ettikleri büyük bir maymun fosili hakkında bir tartışma yürütmüşlerdi.

🟢 AFRİKA’DA DEĞİL AVRASYA’DDA ORTAYA ÇIKTI
  • David Begun ve Elmar Heizmann:

”20 yıl önce Almanya’da bulunan bu örnek (fosil) yaklaşık 16.5 milyon yaşında; yani Doğu Afrika’da bulunan benzerlerinden neredeyse 1.5 milyon yıldaha eski. Bu örnek, büyük maymun ve insanların kökeninin başlangıçta Afrika’da değil Avrasya’da ortaya çıktığını gösteriyor.”

Charles Darwin, İnsanın Türeyişi adlı eserinde, homininlerin Afrika’da ortaya çıktığını savunuyordu. O yıllarda mevcut fosillerin çok az sayıda olduğu hesaba katıldığında, Darwin’in ardında bıraktığı varsayımın önde gelen bir kuram olmaya devam ettiği ortada..

Darwin’in zamanından beri çok fazla sayıda fosil gün yüzüne çıkarıldı ve genetik alanında yeni kanıtlar keşfedildi. Dolayısıyla, Afrika çıkışlı öykümüz hakkında, 1871’den günümüze dek birçok güncelleme ve gözden geçirme yapıldı. Şimdiyse elimizde iki ayrı model mevcut:

1-‘Afrika’dan çıkış’

2-‘Çok bölgelilik’

🟢 AFRİKA’DAN ÇIKIŞ KURAMI

Afrika’dan çıkış kuramı, ‘tüm insanlığın beşiği Afrika!’

Bu kurama göre, Homo sapiens yalnızca ve son dönemlerde bu kıtada gelişmişti. Tarih öncesi bir noktada, öncüllerimiz Afrika’dan Avrasya’ya göç etmiş ve Homo familyasının Neandertaller gibi diğer alt türlerinin yerini almıştı. İkinci model hâlihazırda bilim insanları arasında rağbet gören kuram ve eldeki kanıtlar bunu sağlam biçimde destekliyor gibi görünüyor; buna karşın, son açıklamaların ardından kimi bilimsel çevrelerde ve dost meclislerinde uzun tartışmaların yaşanması muhtemel görünüyor.

ÇOK BÖLGELİLİK KURAMI..!”

Çok bölgelilik kuramı, ‘insanlar farklı bölgelerde birbirine paralel olarak gelişti’. Bu kurama göre, insansı ‘Homo erectus’lar Afrika’yı terk ederek Avrasya ve (belki de) Avustralya’ya göç etti..

Bu farklı nüfus grupları, neticede, gen akışına yardımcı olan çok az miktardaki (genetik) birikim vasıtasıyla modern insanlar haline gelecekti..

Elbette, çok sayıda dala ayrılmış modellerin genel hatları mevcut ve buna dair birçok tartışmayı dışarıda bırakıyoruz..

Mesela, Afrikalı ‘Homo erectus’ fosilleri hakkında Asyalılarla birlikte mi düşünüleceği ya da farklı bir alt tür, yani ‘Homo ergaster’ olarak mı tanımlanması gerektiği hakkında yürüyen bir tartışma var.

Afrika’dan çıkış modelini savunanlar, Afrikalı olmayan insanların, bu kıtadan başlayan tek bir göç sonucu mu, yoksa en az iki büyük göç dalgasından sonra yaşanan birçok melezlenme sonucu mu ortaya çıktığından emin değiller..

https://www.cafemedyam.com/2020/05/22/cocuklarla-evrimi-konusmak/

🟢 CENNETİN DOĞUSUNA MI YOKSA GÜNEYİNE Mİ GİTTİK?

Öte yandan, antropologların tamamı Begun ve araştırma grubunun ulaştığı sonuçlar hakkında hemfikir değil. New Scientist dergisinde vurgulandığı üzere, Nikiti maymununun insansılarla hiçbir ilişkisinin olmaması mümkün..

Bağımsız biçimde benzer özellikler geliştirmiş olabilir; ayrıca çenesinde, erken dönem homininlerle benzer yiyecekleri yiyebildiği ya da aynı şekilde çiğneyebildiği dişler geliştirmiş olabilir.

Netice itibariyle, tek başına Nikiti maymunu, daha sağlam bir fosil birikimi ve DNA kanıtlarınca desteklenen Afrika’dan çıkış modelinin ötesine geçebilecek yeterli kanıtları sunmuyor..

Yine de, gelecekte, Begun’ın varsayımına daha fazla güven sağlayacak ya da insanlığın evrimiyle ilişkili şimdilik akla gelmemiş fikirlerin önünü açacak ek kanıtlar ortaya çıkarılabilir..

İLGİLİ HABER
https://www.cafemedyam.com/2020/06/23/acaba-ortunme-evrimi-nasil-basladi-incir-yapragiyla-mi/

*Fauna: Bir bölge ya da dönem içerisinde yaşayan hayvanların bütünü için kullanılan terim.

Kaynak Kevin Dickinson

** Yazının aslı Big Think sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

To Top
%d blogcu bunu beğendi: