İÇİNDEKİLER
- “Cemaat yurdunda öldü” diyoruz. Oysa ortada cemaat var, yurt yok.”
- “Tarikat Yurtları: Psikolojik olarak çok yorgun oluyorum!”
- “Cemaat yurdunda yaşadıklarını anlattı: ‘En son beni dövdüklerinde tuvalette bayılmıştım”
- “Tıp öğrencisi Enes, cemaat yurdundaki baskılarla gelecek kaygısını anlatıp intihar etti!”
- “Baba Kara: Ben bu cemaatin 25 yıldır içindeyim”
- “Tarikatların ağındaki çocuklarımız: Tarikat yurdu kaçak, zanlı sabıkalı çıktı!”
- “Baba Tuğrul’un sözleri ise tepki çekti.“
- “Antalya İlim ve Kültür Derneği (ALİM) açıklama yaptı!”
- “Kaçak yurttaki ‘Deccal’ vahşetini anlattı”
- “BU CİNAYETİN BAŞ SORUMLUSU, AKP HÜKÜMETİDİR”
- “İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI”
- “Tarikat yurdunda vahşet: Yurt binasının emniyet müdürüne olduğu iddia edildi”
- “ALİMDER’in başkanı bir devlet okulunda müdür yardımcısı olduğu ortaya çıktı”
- “CHP’li Çetin Osman Budak’tan tarikat yurdu tepkisi: Öğrencileri mahkûm ettiniz”
- “Öğrenci yurdu kaçak”
- “Kaçak yurt neden denetlenmedi?”
- “Tarikat ve cemaat yurtları denetimsiz”
- “KAÇAK YURTLAR DENETLENMELİ”
- NE OLMUŞTU?
- “Denizli Çivril, elması, şeftalisi, kirazı, üzümü, sakızı, balığı ile ünlü yeşillikler içinde cennet gibi bir ilçedir.”
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
“Cemaat yurdunda öldü” diyoruz. Oysa ortada cemaat var, yurt yok.”
Barış Terkoğlu, “Enes’i boğanları kim besledi?” başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı..
- Barış Terkoğlu’nun yazısı şöyle:
Daldaki kiraz, tabaktaki çilek. Dünyanın güzelliklerini bir çocuktan daha fazla kim bilebilir? Çileğimize de kirazımıza da el koydular. Peki, çocuklara ne kaldı?
Her seferinde aynı hatayı yapıyoruz. “Cemaat yurdunda öldü” diyoruz. Oysa ortada cemaat var, yurt yok. Zira öğrenci yurdu açmanın kuralları var. Hiçbiri böyle değil. İzin kâğıtları, resmi sorumluları, hatta tabelaları bile yok. Bir daire, bir apartman cemaat parasıyla kiralanmış. İçi öğrencilerle doldurulmuş. Haliyle her ölümden, her istismardan sonra devlet görevlileri “görmedik, duymadık” diyor. Oysa her şey herkesin gözü önünde oluyor..
Arkadaşları Enes’in Atatürkçü bir çocuk olduğunu söylüyor. Ailesinin baskısı, Elazığ’da tıp okuyan Enes’i, Nurcuların evlerine mahkûm etmişti. O evlerde kalanlar, Said Nursi’ye atıfla, Atatürk’e “deccal” gibi hakaretlerin yapıldığını anlatıyorlar. İki farklı medeniyet, iki farklı anlayış… Enes’leri boğan bunalım burada başlıyor..
Bu evlere Nurcular “dershane” diyor. Said Nursi’nin risalelerini okuma işini “ders” olarak tanımlıyorlar..
Konuştuklarım, bu evleri, “sevgisiz-muhabbetsiz” diye anlatıyor. Çocuk yaşındaki gençler, dilini anlamadıkları risaleleri baskıyla okuyor. Özel yaşamları sürekli kontrol altına alınıyor. Sorgulamanın olmadığı, robot yetiştiren insaniyetsiz disiplinin, ağır depresyonlara yol açtığına dair sayısız örnek veriliyor.
Gelelim Elazığ’a…
“DEVLETİN DESTEĞİYLE BÜYÜYORLAR”
Nur cemaatinin Elazığ’daki “resmi abisi” Muhammed Orakçıoğlu. Tekstil işiyle ilgileniyor. Ona “abi” dedirten ise cemaat içindeki geçmişi.
Herkes biliyor, Nurculuğun kurucusu Said Nursi. Onun birinci talebesi ise asker kökenli Hulusi Yahyagil. Nurculuk yazınında Yahyagil’in ayrı bir yeri var. Zira Nurculuk yazını, Hulusi meselesini ordunun-devletin Nurculaşmasının ana motoru olarak görüyor.
Nursi, Beşinci Şua’da, gelecekte bir gün, Türk ordusunun “İslam ordusu”na dönüşeceğini söylüyordu..
- Bir başka yerde, Hulusi Yahyagil’in rüyasını yorumlayan Nursi, geleceğe dair bir “okuma”da bulunuyordu:
“Sarıklı, küçük, genç bir zat ise Hulusi’yle omuz omuza verecek, belki geçecek birisi, naşirler ve talebeler içine girmeye namzettir.”
Haliyle Nurcular yıllarca Asker Hulusi ve ona omuz verecek küçük sarıklı hikâyeleriyle büyüdüler..
Gelelim Orakçıoğlu’na…
Orakçıoğlu ya da Nurcuların diliyle “Muhammed Abi”, Yahyagil’in en yakınındaki isim, onun vârisi..
- Bugün Hulusi Yahyagil adına açılan siteye girildiğinde sizi şu ifadeler karşılıyor:
“Merhum Hulusi Bey henüz hayatta iken, kendisinde bulunan Bediüzzaman hazretlerinden gelen mektupları, kendi yazdığı mektupları, kendine gelen mektupları, kitap ve belgeleri vs. bu evrakların tamamını Muhammed Orakçıoğlu’na vermiştir.”
Hulusi Bey’in Elazığ’da doğması ve ölmesi, mezarının burada bulunması nedeniyle her yıl onun adına çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Ana konuşmacının Orakçıoğlu’nun olduğu etkinliklere kimler mi katılıyor?
Vali, İl Emniyet Müdürü, AKP’li milletvekilleri, AKP’nin il ve ilçe belediye başkanları..
Hulusi Bey’in ölüm yıldönümü olan temmuz ayındaki “büyük buluşma” bile özel harekât şube müdürlüğünün yanındaki alanda, Orakçıoğlu’na ait geniş arazide gerçekleşiyor. Kısacası cemaat; kurumlarıyla, etkinlikleriyle, evleriyle devletin gözünün önünde. İmkânları da çoğu zaman devlet kurumları sağlıyor..
“FETÖ KUMPASININ ORTAĞI”
Bu kadar değil…
Daha önce Nurcular hakkında çeşitli bilgileri bu köşede okudunuz. FETÖ, esas olarak Nurculuğun kolu olan bir cemaatti. Hizmet Vakfı gibi Nurculuğun çatısı olan kuruluşlar, Fethullahçılığı resmi olarak destekliyordu..
Örgütün kumpasları Ergenekon, Balyoz gibi davalarla sınırlı değildi. Tahşiyeciler adı verilen Fethullahçıların rakibi olan bir dini grup da FETÖ’nün operasyonuna uğramıştı. 22 Ocak 2010 tarihinde, Tahşiyecilerin lideri Molla Muhammed de dahil olmak üzere, 122 kişi gözaltına alınmış, bir kısmı tutuklanmıştı. FETÖ’ye yargı süreci açılınca Tahşiye kumpası da hâkim önüne çıktı..
İşte bu dönemde ilginç bir belge Orakçıoğlu’nun kumpasla ilişkisini gündeme getirdi. Tahşiye kumpasının ilk işaretini, 6 Nisan 2009 tarihinde, FETÖ lideri Gülen, Tahşiyecileri hedef göstererek vermişti. Ardından 14 Nisan 2009’da, Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ndeki FETÖ’cü polisler, Tahşiyeciler hakkında bir istihbarat raporu yayımladı. Adeta Nurcu bir militanın diliyle yazılmış polis raporunun kaynağı, Elazığ’da Hulusi Yahyagil’in önde gelen talebeleriydi..
İşte Tahşiyeciler, FETÖ’cü polislere kendileri aleyhinde ifade vererek kumpasa ortaklık edenin, bizzat Orakçıoğlu olduğunu iddia ediyor.

“15 TEMMUZ’DAN SONRA GÖZALTI”
İkinci detay daha da enteresan…
Orakçıoğlu, Nurculuğun Okuyucular grubuyla bağlantılıydı. Geçen aylarda vefat eden Hüsnü Bayramoğlu ile hareket ediyordu..
Elazığ’da konuştuğum kaynaklar, 15 Temmuz’un ardından Orakçıoğlu’nun gözaltına alındığını anlattılar..
Tekstil işiyle uğraşan Orakçıoğlu’nun Bank Asya’da yüklü bir hesabı vardı. Gözaltına alınan bazı FETÖ üyeleri de kendisiyle ilişkilerine dair ifade vermişti. Nurculara yapılan operasyonlarda devreye girdiğini daha önce de anlattığım Bayramoğlu, Orakçıoğlu için harekete geçmişti. Onun kendilerinden olduğunu anlatmıştı. Orakçıoğlu, kısa gözaltının ardından serbest bırakılmıştı..

Günlerdir Enes’in hikâyesi içimizi acıtıyor. Görmemiz gereken ise Enes’in içine düştüğü ağ. Emin olun, Enes’in ölümünden sorumlu olanlar asla soruşturulmayacak..
Kaldığı cemaat evinin peşine düşen olmayacak. Muhalefetin “Enes sessizliği” de gösteriyor ki bu yapı, düzen değişmedikçe çocukları öğütmeye devam edecek. Zira anlattığım gibi, FETÖ giderken yerine kendi ağacından yapılmış sopalar bıraktı..
Bir zamanlar FETÖ’yü himaye eden Nurcular, yine devletin içinde, yine devletin imkânlarıyla menzillerine yürümeye devam ediyor. Olan yine dişlilerin arasında kaybolan çocuklara oluyor..
- Goethe:
“Kirazın ve çileğin tadını çocuklara ve kuşlara sormalı” diyor.
Çocuk Enes, Nur cehenneminden pencereden atlayarak kurtuldu. Ne yazık bir kuş gibi kanatları yoktu. Çileklerimizi ve kirazlarımızı, çalanlardan kurtardığımız gün, çocuklarımızın mavi göğe çırptığı kanatları olacak..
“Tarikat Yurtları: Psikolojik olarak çok yorgun oluyorum!”
“Cemaat yurdunda yaşadıklarını anlattı: ‘En son beni dövdüklerinde tuvalette bayılmıştım”
Elazığ’da bir cemaat yurdunda ailesinin zoruyla kalan Enes Kara’nın, yurttaki baskılara dayanamayarak yaşamına son vermesi sonrası, yurt genelinde cemaat yurtlarına karşı kampanya başlatıldı..
Daha önce Süleymancıların cemaat yurtlarında kaldığını söyleyen genç, gördüğü baskıları yüzünü gizleyerek anlattı..
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Enes Kara, ailesinin zoruyla kaldığı cemaat evinde gördüğü baskıları anlattığı bir video çektikten sonra yaşamına son verdi..
Kara’nın yaşamına son vermesinin ardından ülke genelinde tarikat ve cemaatlere tepki gösterildi. Aralık ayında da Antalya’da kaçak cemaat yurdunda kalan bir genç, kaçak yurdun aşçısı tarafından katledilmişti.
“GENÇLİĞİMİ ALDILAR”
Üç yıl boyunca Süleymancıların yurtlarında kaldığını belirten bir genç, , yüzünü gizleyerek orada yaşadıklarını anlattı.
Yurtta dayak yediğini belirten genç, “Benim gençliğimi aldılar orada. En son beni dövdüklerinde tuvalette bayılmıştım” dedi.
“Tıp öğrencisi Enes, cemaat yurdundaki baskılarla gelecek kaygısını anlatıp intihar etti!”
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Enes Kara, gelecek kaygılarını ve ailesinin zoruyla kaldığı cemaat yurdunda yaşadıklarını anlattığı bir video çektikten sonra yaşamına son verdi..
Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara, kaldığı cemaat yurdunda maruz kaldığı baskılar ve yaşadığı gelecek kaygısını anlattığı bir videoyu sosyal medyadan yayınladıktan sonra canına kıydı..
Arkasında bir de intihar notu bırakan Kara, Müslüman olmadığı halde cemaat yurdunun kendisini namaz kılmaya ve cemaat derslerine katılmaya zorladığını belirtti..
- Kaldığı Cemaat yurdunda cansız bedeni bulunan 20 yaşındaki Enes Kara’nın bıraktığı intihar notunda:
“Herkes doktorluktan kaçıyor, çünkü mobbing var, uzun süreli nöbetler var, hastadan şiddet görme ihtimali var, köle gibi çalışıyorsunuz, ben böyle bir gelecek istemiyorum…
Bulunduğum cemaat yurdunda namaz kılma ve cemaatin dersine katılmak zorunlu, verdikleri kitapları okumak zorunlu, kendim müslüman değilim, ailem bilmiyor, buradan ayrılmak istediğimi söylediğimde hayır cevabını aldım..” gibi ifadeler kullandığı belirtildi.
“PSİKOLOJİK OLARAK ÇOK YORGUN OLUYORUM”
- Kara, olay öncesi çektiği videoda videoda ise şu ifadeleri kullanıyor:
“Şu an cemaat yurdunda kalıyorum. Hiç kalmak istemememe vee bunu aileme defalarca söylemiş olmama rağmen. Defalarca söyledim ama beni burada kalymaya zorladılar…
Lise ve ortaokulda yine böyle medreselere sıkça geliyordum bazı tatillerde yatılı kalıyordum. O zamanlar da istemiyordum ama ailem zorluyordu ve haftada 1-2 gün geliyordum ya da yılda 1-2 hafta yatılı kalıyordum. Çok da zor değildi.. Bir de en fazla üniversiteye kadar gelirim zaten diye düşünüyordum..
Burada vakit namazları zorunlu. Cemaat şeklinde kılıyoruz namazdan sonra ders var vs. 30 dakika sürüyor yaklaşık her vakit..
Günlük 1 saat burada olan kitaplardan okuman zorunlu. Haftanın 3 günü cemaat dersine katılman zorunlu..
Yemekleri yine öğrenciler yapıyor, haftanın 1 günü temizliği yine biz yapıyoruz. Sabah namazıyla uyanıyorum, okula gidiyorum geliyorum, akşam namazı, yemek, okuma, yatsı namazı, cemaat dersi sonra saat 10 zaten ertesi gün tekrar 6.30 gibi namaza uyanıyorum..
Pazartesileri böyle , diğer günler de cemaat dersi yok. Bir tek 8’de serbest oluyorum. Hafta sonu da benzer. Yine 3 saat gibi bir şey kalıyor ve kalan zamanda adam akıllı ders de çalışamıyorum. Çünkü psikolojik olarak yorgun oluyorum..
Bu 2 sorunu ayrı ayrı düşününce aslında katlanalamayacak şeyler değil ama bunları birleştirince tüm yaşama sevincimi alıyor, özgür hissetmiyorum kendimi 24 saatten kendime ayırabildiğim 3 saat falan.”
“İntihar eden Kara’nın komşuları: Ev Nur cemaatine ait”
Kara, Hilalkent Mahallesi’nde bulunan 10 katlı Defne Apartmanı’nın 6’ncı katında kalıyordu. Komşuları evde beş kişinin kaldığını, evin Nur cemaatine ait olduğunu söyledi: “Öğrenciler düzgün insanlardı, hepsi farklı şehirlerden gelmişti. İhtiyacımız olunca seve seve yardımcı oluyorlardı ama bizden tuz bile istemiyorlardı. Evin sahibi kim bilmiyoruz. Eşim katıldığı bir apartman toplantısında iki kişinin evi alıp ‘Öğrenciler okusun diye Allah rızası için kiraya veriyoruz’ dediğini söyledi. Çocuk 6’ncı katta oturmasına rağmen 7’nci katın apartman boşluğundan atmış kendisini.”

‘BİRİ GELİYOR, BİRİ GİDİYOR’
Enes Kara’nın bir başka komşusu da 2005’ten beri evin Nur cemaatine ait olduğunu söyledi..
- Öğrencilerin başında ‘Selçuk Hoca’ diye bilinen birinin bulunduğunu söyleyen komşu:
“Ben çocuğu bir sefer gördüm, kendi halinde bir çocuktu. Selçuk Hoca buradaki çocukların başındaydı, sorumluları o. O da dün buradaydı. Hiç kimse çocuklardan bir rahatsızlık, kötülük duymadı. Çocuk bu sene yeni geldi. Bu cemaat evinde kalanlar 16 senedir sürekli değişiyor, biri geliyor, biri gidiyor..” dedi.
“CEMAAT YURTLARINA MECBUR BIRAKILMAYALIM”
Enes Kara’nın arkadaşları da Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Diş Hekimliği Fakültesi önünde toplandı..
- Saygı duruşunun ardından öğrenciler adına açıklamayı yapan Zeynep İlayda Baykendi:
“Aldığımız haberle hepimiz derinden sarsıldık. Üzüntümüzü dile getirebilecek, durumumuzu ifade edebilecek tek bir kelime bulmak imkânsız..Hepimizin aklında intiharından önce çekip bizlere bıraktığı video var..
Videosunda cemaat evindeki baskıdan, ders ve gelecek kaygısından bahseden Kara’nın yalnız olmadığını, birçok arkadaşlarının bu kaygılara sahip olduğunu söylemeleğim..
Bir şeyler yapmak için daha kaç canımızı kaybetmememiz gerekiyor? Daha kaç gencin dünyayı kucaklayacak gülüşünün solması gerekiyor? Artık bu durumun ele alınmasını; ailelerin, öğretmenlerin, yönetimin bu durum hakkında bir şeyler yapmasını talep ediyoruz. Enes videosunda ‘19 yaşımı böyle hayal etmemiştim’ diyor. Hangimiz 19 yaşını böyle hayal edebilir ki? Enes her zaman kalbimizde yaşayacak ve her zaman 19 yaşında olacak..”
- Üniversite öğrencilerinin açıklamasından hemen önce gazetecilerin yanına gelen kimliği belirsiz bir kişi:
“Cemaatle ilgili bir şey sormayın” dedi..
- Olayı anlatan Günışığı Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Faik Akgün:
“Biz haber amaçlı oradaydık. Kimliğini belirtmeyen, sivil birisi gelip bizim haberimize yönlendirme yapmaya çalıştı ve cemaatle alakalı soru sorulmamasını istedi. Bu durum karşısında tepkimizi belirttikten sonra açıklama yapıldı ve cemaatle ilgili sorular sorduk. Sonrasında ise yine yanımıza gelerek bu durumun haberleştirilmemesi noktasında baskı yapmaya çalıştı. Kim olduğunu sorduğumuzda cevap vermeyerek öğrenci olduğunu iddia etti. Cemaatle bağlantısı var mıdır bilmiyoruz ama bu noktada şüphelenmemize sebep oldu..” ifadelerini kullandı..
“Baba Kara: Ben bu cemaatin 25 yıldır içindeyim”
- Baba Mehmet Kara:
“Kaldığı yerde hiç sorun yoktu.”
Baba Mehmet Kara oğlunun Nur Cemaati’ne ait yurtta kalmasını kendisinin istediğini belirterek “Ben bu cemaatin 25 yıldır içindeyim. Kaldığı yerde hiçbir sorun yoktu” dedi..
- Enes Kara’nın babası kendisinin 25 yıldır Nur Cemaati içerisinde yer aldığını belirterek şunları söyledi:
“Sürekli telefonla oynuyordu. İçine kapanık birisiydi. Fazla konuşmazdı. Çevresiyle falan da konuşmazdı. Videosunu izledim. Kaldığı yer güzel insanların kaldığı yer. Talebelerin kaldığı yer. Orada kalmasını tavsiye ettim. Devlet yurdunda başvuru yapmadık. Durumumuz iyi. Manevi olarak ahiretine faydası olsun istedim. Ben 25 yıldır Risale-i Nur okuyorum. Bir zararını görmedim. Ben bu cemaatin 25 yıldır içindeyim. Kaldığı yerde hiçbir sorun yoktu. Sürekli arkadaşlarıyla iletişim halindeydik. Birkaç ay kalır sonra alışır dedim. Cenazeyi aldık şu an dönüyoruz Hatay’a. Biz kimseden şikayetçi değiliz. Olaydan sonra durumunu daha iyi anladık.”
- Babayla yaptığı görüşmeyi TELE 1 yayınında anlatan Fırat Yeşilçınar şöyle konuştu:
“Zaten ölmeden hemen önce anne ve halayla da görüşme yaparak sıkıntılı olduğunu anlatmış. Asıl kritik nokta, bir görgü tanığı var orada. Enes ölmeden önce yanında birisi varmış. FETÖ’de gördüğümüz yapılanmayı burada da görüyoruz. Bir tabela yok ama bölge tamamen cemaate ait. Baba diyor ki, ‘Ben bir süre kalınca alışır sandım’ fakat sonucu çok ağır oldu” diye konuştu…
NE OLMUŞTU?
“Tarikatların ağındaki çocuklarımız: Tarikat yurdu kaçak, zanlı sabıkalı çıktı!”
“Kaçak yurtta başı kesilerek öldürülen gencin babasından tepki çeken sözler: ‘Kendisinin kaldığı, konakladığı eller, emin ellerdi”
Cenazede baba Halil Tuğrul’un sözleri gündem oldu..
Antalya’da özel öğrenci yurdunda aşçı olarak çalışan İhsan Güney (38) tarafından satırla başı kesilerek öldürülen üniversite öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul (18), memleketi Kahramanmaraş’ta toprağa verildi..
Yurdun aşçısı İhsan Güney, duvara dayadığı Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’un başını satırla kesti. Şizofreni ve duygu durum bozukluğu tanısı olan ve 4 aydır, aylık olması gereken kontrollerini yaptırmadığı belirlenen Güney tutuklanırken, Tuğrul’un cenazesi otopsinin ardından babası Halil Tuğrul tarafından alınarak Kahramanmaraş’a getirildi..
“Baba Tuğrul’un sözleri ise tepki çekti.“
- Namaz öncesi oğlunun tabutu başında konuşan Halil Tuğrul:
“Kelimelerin, sözün bittiği yerdeyiz. Bugün bizim Şeb-i Arusumuz, biz bunu düğün gecesi olarak düşünüyoruz Mevlana’nın diliyle. Dünyanın geçici bir yer olduğunu, emanet sahibinin vakti saati geldiğinde emanetini aldığını, bizim bu konuda bir irademizin, bir etkimizin olamayacağının bilincindeyiz. Evet, önü vahşet gibi biz arkasındaki rahmete talibiz. O şekilde düşünüyoruz. Evladımız, biz annesi babası olarak yaşı, ömrü, hikayesi bizim için kısa oldu. Ama o kısacık zaman diliminde bile her noktada bize gururlar yaşattı.” dedi.
“ŞAHSIN KRİZ ANINA DENK GELDİĞİ İÇİN OLAN BİR VAHŞET”
- Bu olaydan dersler çıkarılması gerektiğini belirten Halil Tuğrul:
“Kendisinin kaldığı, konakladığı eller, emin ellerdi. Biz bundan eminiz. Daha önce defaatle kardeşlerimizden, değişik kişilerden bu emanet yuvasına koyduklarımızdan hep randıman aldık. Biz o konuda asla yanlış fikre asla katılmıyoruz..
Sadece bizim buradan çıkaracağımız bir ders var. Bu hastalıklı şahıs maalesef son zamanlarda kontrollerinin dışına çıktığı için böyle insanları işe alıp yerleştirirken adeta pimi çekilmiş birer bomba gibi toplumun, halkın içine koyarken devlet büyüklerimizin bir daha, bir daha düşünmesini istiyorum..
Buradan dersler çıkarılmalı, ibretler çıkarılmalı, aynı hatalar tekrar edilmemeli. Bizim evladımız orada herhangi bir kavga, herhangi karşılıklı bir tartışma değil, tamamen denk geldiği için o şahsın kriz anına, bunun neticesinde olan bir vahşet. Biz kendisinden razı olduk, defaatle bizi gururlandırdı, sevindirdi. Rabbim daha çok seviyormuş ki bizden, daha kısa sürede yanına aldı..”
“Antalya İlim ve Kültür Derneği (ALİM) açıklama yaptı!”
“Dernek merkezimizin bulunduğu bina herhangi bir cemaat ya da tarikat yurdu değildir”
Dernek merkezimizin olduğu binada mevcut durumda derneğimiz dışında 1 adet işyeri ve üniversite öğrencileri tarafından kiralanan, daireler bulunmaktadır”
“7 Aralık Salı günü dernek merkezinizin bulunduğu binada çevremizdeki ihtiyaç sahibi aileler ve üniversite öğrencileri için yemek hazırlamak üzere kısa bir süre önce derneğimiz tarafından istihdam edilen şahıs tarafından korkunç bir cinayet işlenmiştir. Yaşanan korkunç hadise herkesi olduğu kadar bizleri de şoka uğratmıştır. Bu akıl almaz olayın aydınlatılabilmesi için olaydan haberdar olur olmaz derneğimiz seferber olmuş ve güvenlik güçlerimizin talep ettiği her türlü bilgiyi sağlamıştır ve sağlamaktadır”
Dernek açıklaması şu ifadelerle sonlandırıldı:
“Dernek merkezimizin olduğu binada mevcut durumda derneğimiz dışında 1 adet işyeri ve üniversite öğrencileri tarafından kiralanan, daireler bulunmaktadır. Derneğimizin kurulduğu günden bu güne kadar binadaki işyeri ve kiralık daire sayıları değişmiş ve derneğimizin bu hususta bir dahli olmamıştı, Derneğimiz ve faaliyetlerimiz hakkında sosyal medyada ve çeşitli platformlarda ortaya atılan iddiaların tamamı asılsızdır.”

“Kaçak yurttaki ‘Deccal’ vahşetini anlattı”
Barış Terkoğlu, kaçak yurt yapılanmasının detaylarını anlattı!
Antalya’nın Kepez ilçesinde, bir tarikat yapılanmasa ait olduğu ortaya çıkan kaçak bir yurtta bir cinayet yaşanmıştı.. Kaçak yurtta çalışan aşçının, kaçak yurtta kalan öğrenciyi vahşi bir şekilde katlettiği olay medyaya yansımıştı..
- Barış Terkoğlu:
“Yargının aldığı yayın yasağı kararı, söylendiğinin aksine, mağdur öğrencinin ailesini korumak için değil, tarikat yapılanmasının kaçak yurduna ilişkin detayların ortaya çıkmasını engellemek amacıyla alındı.”
“BU CİNAYETİN BAŞ SORUMLUSU, AKP HÜKÜMETİDİR”
- Barış Terkoğlu:
“Bu cinayetin baş sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetidir” diyen Terkoğlu, “Bütün bu hadiseyi denetleme görevi onların yetkisi kapsamındadır. Yargı aslında bütün bunlar konuşulmasın, bütün bunların üstü örtülsün, mesele sessiz bir şekilde bir fail üzerinden konuşulsun ve kapatılsın diye yayın yasağı koyuyor..” .
“BURASI YURT DEĞİL”
- Olayın yaşandığı yerin bir yurt olmadığını hatırlatan Terkoğlu:
“Devletin yurtları Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlıdır. KYK da Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlıdır. Devlet özel yurtlara da belirli yurt olma şartları sağlar..
Yangın merdiveninden odalardaki pencerenin büyüklüğüne kadar standartlar koymuştur. Ama iş tarikat ve cemaatlere geldiği zaman, kendisini destekleyen bu siyasallaşmış derneklere geldiği zaman, bütün bu yönetmelikler ortadan kaldırılır..
Erenköy Cemaati olarak bildiğimiz cemaatin Antalya Kepez’deki gönüllüleri tarafından kurulmuş bir yer. Aziz Mahmut Hüdayi vakfına ait değil ama Erenköy Cemaati gönüllülerinin, mensuplarının oluşturduğu bir yapılanma burası..
Burası yurt olsa, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ait olsa, bakanlığa dönüp bu nasıl yurt diyeceğiz. Bir okul olsa Milli Eğitim Bakanı’na diyeceğiz bu nasıl yurt..
İlgili bakanlıklar arandığında bu mekânın kendilerinin sorumluluğuna ait bir yer olmadığını belirttiklerini ifade etmeliyim..”
“İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI”
- Cinayetin işlendiği mekânın Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne ait olduğunu hatırlatan Terkoğlu, derneklerin İçişleri Bakanlığına bağlı olduğunu belirtti. Terkoğlu, derneğin böyle bir yurt açma yetkisi olmadığının altını çizerek şunları söyledi:
“Şehrin ortasında, önünden her gün polis arabasının, kamu görevlilerinin geçtiği şehrin ortasında, fiili bir şekilde, birtakım kiralık ilişkiler kurularak, çocukların barınacağı “kaçak” bir yurt yaratılmış ve Erenköy Cemaati destekçileri bu yurdu kurduğu için polis görmemiş, valilik görmemiş, İçişleri Bakanlığı yetkilileri görmemiş ya da gördükleri halde görmezden gelmişler, izin vermişler..
Bu nedenle bu yapının kaçak bir şekilde varlığına, bu hadisenin yaşanacak şekilde varlığına sebep olacak şekilde bu kişi nasıl çalışıyor diye soramıyoruz çünkü fiilen kaçak..
Bu olayın yaşanmasından sonra yargı ne yaptı? Yayın yasağı koydu. Peki başka kimseler ne yaptı? İnternet sitelerini hemen kapattılar. Hemen tabelalarını indirdiler. Hemen ortalıktan yurt olduğu izlenimi yaratacak şeyleri temizlediler. Ve yargının da gizlilik kararı pek güzel uyumluluk sağladı.”
“ANA SINIFINI CAMİYE ÇEVİRMİŞTİ”
Kaçak yurt ortamının yaratıldığı derneğin başında Barış Kaplan isimli bir şahsın olduğunu belirten Terkoğlu, Kaplan’ın, Antalya’daki Kepez Ortaokulu’nun ana sınıfının ibadethaneye çevrilmesinden ve okuldaki Atatürk resimlerinin olduğu duvarların yeşile boyanmasından sorumlu olduğunu söyledi..
Terkoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu kişiye olaya ilişkin bir soru sorup sormayacağını da merak ettiğini belirtti..
“Tarikat yurdunda vahşet: Yurt binasının emniyet müdürüne olduğu iddia edildi”
Antalya İlim ve Kültür Derneği yurdunda üniversite öğrencisinin kafasını kesilerek öldürülmesine ilişkin yeni detaylar ortaya çıktı.. Ayrıca katliamın yaşandığı yurt binasının emniyet müdürüne ait olduğu iddia edildi..
İddiaya göre Adıgüzel Apartmanı’nda bulunan beş daire, Antalya İlim ve Kültür Derneği tarafından kiralanmış, en üst kat, bu beş dairenin yemekhanesi olarak kullanılıyordu..
Yani resmi olarak yurt olmayan bu bina, ALİMDER tarafından birden fazla daire kiralanarak ‘tarikat yurduna’ çevrilmişti..
“ALİMDER’in başkanı bir devlet okulunda müdür yardımcısı olduğu ortaya çıktı”
Antalya İlim ve Kültür Derneği’nin başkanı Barış Kaplan’ın, aktif olarak bir devlet okulunda müdür yardımcısı olduğu öğrenildi..
Barış Kaplan’ın Antalya Kepez Giyaseddin Keyhüsrev Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak görev yaptığı ortaya çıktı. .
“TABELASI SÖKÜLDÜ”
Ajansların olay hakkında geçtiği haberde kullandıkları fotoğrafta, yurdun tabelası dikkat çekmiş, derneğin adı bu görüntülerden öğrenilmişti.. Fakat bugün olayın yaşandığı yere gidildiğinde, tabelanın söküldüğü, yurdun görevliler tarafından hızlıca tahliye edildiği görüldü.. Dini içerikli kitaplar, kutularla taşınıyor, yurtta kalan öğrenciler, bölgedeki KYK yurtlarına gönderiliyordu..
Yurtta kalan öğrenciler, durumlarının olmadığını belirterek her dairede 7-8 öğrencinin kaldığını söyledi. Bu yurtta kalmanın aylık ödemesi ise 500 TL.
“KAÇAK YURDUN BİNASI BİRİNCİ SINIF EMNİYET MÜDÜRÜNE AİT İDDİASI”
Üst düzey görevlilerin ”Bu olaya dair bilgi, belge, görüntü kesinlikle hiçbir yerde paylaşılmayacak, dikkat edilecek” dediği öne sürüldü..
ALİMDER adlı derneğin kaçak tarikat yurdu olarak kullandığı cinayet mahali ile ilgili 3 kaynaktan teyit ettirdiğimiz bir iddiaya ulaştık..
Kaynaklar, binanın halen Antalya’da görev yapan birinci sınıf emniyet müdürü unvanlı polis müfettişine ait olduğunu iddia ederken “Burayı bu yurda emniyet müdürünün babası kiraya vermişti” diyor..
“CENAZEYİ ALMAYA BABAYLA BERABER DERNEK BAŞKANI GELDİ”
Mehmet Sami Tuğrul’un cenazesini almak için memleketinden gelen öğretmen babasına ise bugün derneğin başkanı Barış Kaplan eşlik etti..
Adli Tıp’tan cenaze alınırken 30’a yakın polisin eşlik ettiğini belirten kaynaklar, babayla kimsenin konuşmasına izin verilmediğini söyledi..
Mehmet Sami Tuğrul’un cenazesi, babası Halil Tuğrul tarafından morgdan alındı. Kahramanmaraş’ta din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak çalışan baba Halil Tuğrul, sabah saatlerinde adli tıpa gelerek oğlu Mehmet Sami Tuğrul’un cenazesini teslim aldı.. Cenaze, toprağa verilmek üzere Kahramanmaraş’a götürüldü..
“ÇEVREDEKİ ESNAFA ‘KONUŞMAYIN’ BASKISI”
Olayla ilgili çevredeki esnafla konuşmak istediğimiz zaman, çekingen davranışlar sergilediklerini gördük..
Birkaç soru sorduktan sonra esnaf: “Kapıdaki polisler sürekli ‘Kimseye konuşmayın, ayrıntı anlatmayın’ diye baskı yapıyor” diyerek bildiklerini anlatmamaları konusunda baskı gördüklerini belirtti..
“CHP’li Çetin Osman Budak’tan tarikat yurdu tepkisi: Öğrencileri mahkûm ettiniz”
CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, kaçak cemaat ve tarikat yurtlarının kapatılması için çağrıda bulundu..
- İçişleri Bakan Süleyman Soylu ve Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in yanıtlamaları talebiyle Meclis Başkanlığı’na birer soru önergesi veren Budak:
“20 yıldır öğrencilerin yurt sorununu çözmeyen iktidar, öğrencileri kaçak cemaat ve tarikat yurtlarına elleriyle teslim etti. Bu yurtlarda öğrencilerimizin can güvenlikleri yok. Daha önce Aladağ’da yaşanan yurt yangınından ve Karaman’da yaşanan cinsel istismardan hiçbir ders alınmadı. Öğrencilere cinsel saldırıların, cinayetlerin yaşandığı suç yuvaları haline gelen kaçak cemaat ve tarikat yurtlarının bir an önce kapatılması gerekiyor.”
“OLAYIN MEYDANA GELDİĞİ TARİKAT YURDU ‘KAÇAK'”
Antalya’da üniversite öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’un öldürüldüğü tarikat yurdunun kaçak olarak faaliyet gösterdiği öğrenilirken, yetkililer yurdun neden kapatılmadığı sorularına yanıt veremedi..
Antalya’da Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü 1. Sınıf öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’un (18) kaldığı Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne ait bir tarikat yurdunda başı kesilerek öldürülmesiyle ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı..
Cinayeti işleyen aşçı İhsan Güney’in (38) ‘mala zarar verme’ suçundan sabıkası bulunduğu öğrenildi..
Olayın meydana geldiği tarikat yurdunun ise ‘kaçak’ olduğu bildirildi. Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkilileri, kaçak olduğu için bu yerin İçişleri Bakanlığı tarafından denetlenmesi gerektiğini kaydetti. Antalya Valiliği ise yurdun bu zamana kadar neden kapatılmadığı sorusuna yanıt vermedi.
Antalya’nın Kepez ilçesinde bulunan bir tarikat yurdunda, aşçı olarak çalışan İhsan Güney’in, aynı yurtta kalan üniversite öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’u başını keserek öldürmesi toplumda infial yarattı..
Cinayet sırasında ‘Deccal’i vurdum’ diyen Güney gözaltına alınırken, olayın hemen ardından yayın yasağı kararı verilmesi tartışma yarattı..
38 yaşındaki zanlı Güney’in ‘mala zarar verme’ suçundan sabıka kaydı bulunduğu öğrenildi..
Antalya Valiliği ise yaptığı açıklamada cinayetin yaşandığı yerin tarikat yurdu olduğu gerçeğine yer vermedi, cinayet zanlısının psikolojik rahatsızlığı bulunmasını öne çıkardı..
“Öğrenci yurdu kaçak”
Cinayetin meydana geldiği öğrenci yurdu… Öğrenci yurdunun kaçak olarak faaliyet yürüttüğü öğrenildi. Bu yurdun, Nakşibendi Tarikatı’nın Erenköy Cemaati koluna ve Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’yla bağlı olduğu iddia edildi..
Vakıf yetkilileri bu konuya ilişkin soruya net yanıt vermekten kaçındı.
Bu yeri işleten Antalya İlim ve Kültür Derneği’nin amaçları arasında ise ‘Milli, manevi ve ahlaki vasıflı gençlik yetiştirmek’ ibaresi dikkat çekti.. Derneğin tüzüğünde bu konuda yapılacak faaliyetler olarak ‘yurt, pansiyon ve misafirhane işletmek’ sıralandı..
“Kaçak yurt neden denetlenmedi?”
Peki, bu kaçak yurt bugüne kadar neden denetlenmedi, bu konuda kim sorumlu?
Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkilileri, bu yerin ruhsatlı bir yurt olmadığına dikkat çekerken, bakanlığın ancak kendisine kayıtlı yerleri denetleme yetkisi olduğunu savundu..
Kaçak yurdun bir derneğe bağlı olduğuna işaret eden yetkililer, derneklerin denetim yetkisinin ise İçişleri Bakanlığı’nda olduğunu kaydetti..
Antalya Valiliği ise bu kayıt dışı yurdun neden denetlenmediği sorusuna yanıt vermedi..
Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği’nde ‘ruhsat alınmadan öğrenci barınma hizmeti veren yerlerin valiliklerce kapatılacağı’ belirtiliyordu..
“CHP’Lİ ARI: BÖLGEDE DENETİMSİZ ÇOK YURT VAR”
- Konuya ilişkin CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, kaçak yurdun Akdeniz Üniversitesi’ne yakın bir noktada olduğuna dikkat çekerek:
“Bölgede çok sayıda kontrolsüz, denetimsiz yurt var. Hiçbir kurum onları denetlemiyor..
Bu yurtların İçişleri Bakanlığı tarafından denetlenmesi gerekiyor..”
“Tarikat ve cemaat yurtları denetimsiz”
Antalya’daki cinayetin bir tarikat yurdunda işlenmesi, gözleri bir kez Türkiye’deki tarikatlara ait, çoğu kaçak yurtlara çevirdi.. Bu yurtlarda geçmişte de birçok olay yaşanmıştı..
*Aladağ’da Süleymancılara ait bir yurtta meydana gelen yangında 11 öğrenci yaşamını yitirmişti..
*Karaman’da Ensar Vakfı ve KAİMDER’e ait evlerde kalan 45 çocuk cinsel istismara uğramıştı..
*Konya’nın Taşkent ilçesinde 2008’de ruhsatsız Kız Kuran Kursu yurdunda yaşanan gelen patlamada 17 öğrenci ölmüştü..
Bu olaylara rağmen Türkiye’deki tarikatlara ait yurtların denetlenmemesi ise eleştiri konusu oldu..
*Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı 2 bin 70 özel yurt bulunuyor..
*Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre ise dernek ve vakıflara ait toplam 3 bin 310 yurt var.
Ancak merdiven altı olarak adlandırılan kayıt dışı yurtların bu sayının çok daha üstünde olduğu tahmin ediliyor.. Bu yurtların önemli bir bölümünün ise tarikat ve cemaatlere ait olduğu iddia ediliyor..
“KAÇAK YURTLAR DENETLENMELİ”
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkan Yardımcısı, Avukat Sedat Durna, Antalya’daki yurdun kaçak olması nedeniyle valiliğe, “Yurt gerçekten kaçak mıydı, yurda ruhsat verdiniz mi, yurdu denetlediniz mi?” diye sordu..
Yurtların çok ciddi bir mevzuata tabi olduğunu belirten Durna, ÇYDD’nin yaptığı 36 yurdu devletin daha iyi işleteceği gerekçesiyle devrettiklerini anlattı..
- Türkiye’de birçok yerde tarikat ve cemaatlerin yurt işlettiğini belirten Durna:
“Türkiye artık bu yükü kaldıramaz. Lütfen yetkililer, yasanın verdiği sorumluluğu yerine getirsin. Bu yurtlar denetlensin. Merdiven altı yurt olmaz, kaçak yurt olmaz. Bunun hesabı sorulmalı. Yetkililer mutlaka görevini yerine getirmeli..”
©Deutsche Welle Türkçe//Alican Uludağ
NE OLMUŞTU?
“Denizli Çivril, elması, şeftalisi, kirazı, üzümü, sakızı, balığı ile ünlü yeşillikler içinde cennet gibi bir ilçedir.”
İlçe, yakın köyleri düzlük bir ovada kurulduğundan aksakallı dedeler, şalvarlı kadınlar, gençler, çocuklar kısaca her yaştan insan genellikle bisikletle gider gideceği yere.

Halikarnas Balıkçısı, “Hey Koca Yurt” kitabında Işıklı Gölü’nü, çevreyi şiirsel bir dille anlatır.
Şairler babası Ceyhun Atuf Kansu’nun okul duvarının göçmesiyle yaralanıp sonra ölen Köy Enstitülü, Çivrilli öğretmen Şefik Sınığ için yazdığı “Dünyanın Bütün Çiçeklerini Getirin” şiirini okuyunca kim duygulanmaz?
Hasan Ali Toptaş’ın “Kuşlar Yasına Gider” adlı romanında, yazılı sınavı kazanan çocuğun sözlüye yetişmesi için Çivril’de bütün gece inşaatları dolaşan insanın, çocuk sevgisi nasıl unutulur?
Günümüzde bu güzel çiçeklerin hem de Çivril’de taciz haberiyle gündeme gelmesi ne acı.
Duymuş okumuşsunuzdur, Süleymancıların erkek öğrenci yurdunda 12 yaşındaki bir öğrenciyi belletmen E.T. birçok kez istismar ediyor.
“HÂLÂ ÖNLEM ALINMIYOR”
Öğrenci, yurt müdürüne gidip durumunu anlatıyor, müdür, “unut bunu” deyip çocuğu tarikatın başka bir yurduna gönderiyor.
Çocuğun gittiği yeni yurtta pencereden yazdığı bir notu dışarıya atmasıyla olay kamuoyuna yansıyor. Belletmen E.T. gözaltına alınıyor. Valilik olay duyulunca çocuğu Denizli Çocuk Esirgeme Kurumu’na götürüyor. Eğitim-İş, Denizli Barosu olayın peşinde.
Kendini savunma olanağı olmayan çocuklarımıza her türlü şiddet, cinsel tacize karşı önlem alma zamanı çoktan geldi geçti. İvedi olarak Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (MEB) artık harekete geçmelidir. Kadınlar için geç kalmış önlem çocuklar için de getirilebilir.
Ne yazık ki bütün uyarılara, ardı ardına yaşanan acı olaylara karşın köklü önlemler bir türlü alınmıyor. Ailesinden ayrı yerde okuyan çocuklar tarikatların ağlarında, kaçak, uygun olmayan yerlerde barınmak zorunda kalıyor.
“O SÖZLERİ UNUTMADIK”
Konya Taşkent ilçesi Balcılar beldesinde 2008 yılındaki yangın hafızalarımızda duruyor. Yangın merdiveninin kapısı kilitli olduğu için 17 kurs öğrencisi ile 1 kurs öğretmeninin yaşamını yitirdiği olay, ardından sürüncemeli yargı süreci unutulmadı.
Yine Karaman’da Ensar Vakfı yurtlarında kalan öğrencilerin cinsel tacize uğradığı ortaya çıkınca zamanın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazonoğlu’nun “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” diye vakfı savunması belleklerimizden silinmedi.
“KÖKLÜ, KALICI ÇÖZÜMLER GEREKLİ “
Kaçak ve kolay kurs açma, denetimsiz eğitici görevlendirme sorunu hızla çözülmezse başka yerlerde de Çivril’deki, Karaman’dakine benzer acı olaylarla karşılaşabiliriz.
Özellikle dinsel vakıfların yurtlarındaki denetimsizlik dikkat çekici boyuttadır. Milli Eğitim Bakanlığı bu yurtları denetlemediği gibi bu vakıflarla bağını güçlü tutarak adeta denetimsizliği desteklemektedir. Bu duruma ivedilikle son verilmelidir.
Çocuklar, insan çiçekleri canımızın birer parçasıdır, geleceğimizdir. Birinin bile ruhunun yaralanması hepimizi kara kara düşündürmelidir.
Çocuk istismarcılarına af getirileceği savları Ankara, İzmir, Edirne ve yurdun birçok yerindeki anaları haklı olarak ayağa kaldırdı. Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Başkanı Sayın Bahar Gökler, “Çözüm, çocuk koruma sisteminin güçlendirilmesinden geçmektedir” dedi. (Cum,7.1.2020)
Çocuk yurtlarındaki alarm, sorumluları tacizcilere af için değil, köklü önlemler almak için harekete geçirmelidir.
İLGİLİ HABER
cumhuriyet – Mustafa Gazalcı
