İzmir’den Türkiye’ye demokrasi ile kalp masajı

”Yaşam tarzlarına müdahele edileceği endişesini taşıyanlardanım.’
İzmir’de CHP kaybetmez kaybetmesine ama…

İzmirli sosyal bilimci, şehir ve bölge plancısı Prof. Dr. İlhan Tekeli:
“İzmirliler, yaşam tercihleriyle oluşan ‘gerilimi düşük’ bir yaşam tarzına sahip. Nitekim, pek çok İzmirli’nin ister yerel ister genel seçim olsun tercihini her seferinde ana muhalefet partisinden yana koymasında, yaşam tarzlarına müdahale edileceği endişesinin yattığı sır değil.”
37 yaşındaki Burcu Ş.:
”Yaşam tarzlarına müdahele edileceği endişesini taşıyanlardanım. Neden CHP’ye oy vereceğim; ülke genelindeki muhafazakarlaşma yalnız yaşayan bir kadın olarak beni tedirgin ediyor. İzmir daha seküler. Kadınların günün her saatinde dışarıda olması burada yadırganmaz. Yalnız yaşamanız, farklı gözle bakılmanıza neden olmaz.”
57 yaşındaki emekli Abdullah B.:
“Bakın çevrenize; çimlere oturmuş gençlere, yanıbaşlarında piknik yapan ailelere, benim gibi balık tutan emeklilere, çoluk çocuk gezen insanlara bakın. İzmir’de herkes böyle barış içinde yaşar. Kimse kimsenin dünya görüşüne, yaşama şekline, giyimine kuşamına karışmaz. Bunun değişmesini istemiyoruz. İşim gereği çok şehir gezdim Türkiye’de, buradaki özgürlüğü başka yerde bulamazsınız. Bu nedenle fazlasıyla göç almış durumdayız ya zaten. Artık diğer büyük şehirlerden de İzmir’e geliyorlar.”
Türkiye’nin 80 ilinden de göç alan İzmir’e son yıllarda İstanbul ve Ankara’dan gelip yerleşenlerin sayısında önemli bir artış var. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 4 milyon 300 bin nüfuslu İzmir’e 2018 yılında 130 bin kişi göç etmiş. İzmir en çok göçü ise sırasıyla İstanbul ve Ankara’dan almış.
42 yaşındaki Burak Bener:
”Eşim ve iki çocuğumla İstanbul’dan İzmir-Urla’ya yerleştim. İstanbul’un keşmekeşi’nden kaçtık. İzmir’in daha gerilimsiz bir sosyal ortam ve daha kaliteli bir yaşam vaat ettiğini söyleyebilirim. İnsanları daha insancıl, daha medenî. Burada doğayla içiçe yaşama şansımız oldu. Trafik daha rahat. Çocuklarımız okula servisle gitmek zorunda kalmıyor. Organik tarım ürünlerine erişim daha kolay. Ama en önemlisi insanlar. İstanbul’da sokağa çıktığınız zaman insanların yüzü asık ve sert. Burada insanlar daha güleryüzlü ve daha yardımsever. İzmir’de insanî değerler hâlâ diri.”
İzmir 1960’lı yıllardan başlıyarak 2000’li yılların başına kadar ise, kırdan kente göçün başlıca çekim merkezlerindendi.
Mustafa Ensari:
”1977 yılında Van’dan İzmir’e göç ettim. İzmir CHP’ye hak ettiğinden fazla tolerans gösterdi. Yeter artık, vatandaş hizmet bekliyor. Yatırım yok. Trafik berbat. Yollar çukurla dolu. Metro dediler, yıllarca kazısı sürdü. Koca bir köy yaptılar İzmir’i.”
‘CHP’ye kişisel kırgınlığım var, Belediye eşimi işe almadı…‘
Muhittin Ağkurt:
”Bu seçimde tercihimi AKP’den yana kullanacağım. Trafikten, altyapı sorunlarından, hizmet alamamaktan şikayetçiyim. CHP’ye kişisel kırgınlığım var. 30 yıldır Balçova’da yaşıyorum ama eşimi belediyede işe sokamadım. Dışarıdan geleni, yeni taşınanı alıyorlar da, eşimi almıyorlar.”
Balçovalı esnaf Erdinç Bey:
“Hizmete gelince, doğru, belki onlar daha iyi. Ama bütün olanaklar onların elinde. Devletin olanaklarından mahrum bırakılıyoruz. Yatırım yaptıkları zaman da kendi müteahhit firmaları ile çalışıyorlar.”
Ali Bey:
“İzmir’de CHP kaybetmez kaybetmesine ama, yatırım için destek bulmakta yine zorlanabilir.”
Zeybekci, İzmir’e kendi ifadesiyle “hizmetkar belediyecilik” anlayışını yerleştirmeyi vaat ediyor, Soyer, yerel yönetimde “Türkiye’nin büyük ihtiyacı” olarak gördüğü “katılımcı” bir modeli hayata geçirmek istiyor.
Tunç Soyer:
“İzmir bu coğrafya için, Anadolu için hep öncü olmuş, dönüştürücü olmuş, bir yürek gibi hep taze kan pompalamış.
Şimdi Anadolu tekrar İzmir’’e ihtiyaç duyuyor. Türkiye’de siyaset ciddi bir tıkanıklık yaşıyor ve o tıkanıklık İzmir’den aşılacak. Biz böyle bir kalp masajı yapmaya başladık..
Bu kalp masajını Demokrasi ile yapacağız. Demokrasiyi mümkün olduğu kadar en gelişmiş ve en geniş biçimiyle İzmir’e hakim kılacağız. İzmir zaten demokrat bir şehir ama biz bu özelliğini Türkiye’yi dönüştürücü bir güç haline getirmek istiyoruz..
İzmir’i küçük bir ekiple yönetmeyeceğiz; meslek odaları, STK’lar, dernekler, akademisyenler ve kent sakinleri ile birlikte bir ortak akıl inşa edeceğiz. Bir sokağa kreş mi yapılacak? Nereye yapılsın, ne büyüklükte olsun, bütçe ne kadar ayrılsın, bütün bunların hepsini soracağız. Herkes için iyi olanı, herkesle beraber yapacağız. Demokrasiden uzaklaşılan bu günlerde, demokrasinin merhem olduğunu, iyileştirici olduğunu, güzelleştirici olduğunu göstereceğiz.”

AKP’nin adayı eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci:
“Onlar topu taca atarak dışarıda oynamayı çok severler, bense sahanın göbeğinde oynuyorum. Yani İzmir meselesi konuşulurken, topu başka alanlara çevirmeyi ve maalesef meselenin üzerini perdeyle örtmeyi tercih ediyorlar..
İzmir’in çok köklü bir yerel yönetim sorunu var. Biz bunu çözmeye talibiz. Bu seçimin dinamikleri, siyasi görüşler ve partiler değil, İzmir’in kendisi olacaktır. İzmirliler o hassasiyetle davranacaklardır diye düşünüyorum..
Öncelikle ilk üç aylık bölümde belediyecilik mantalitesi değişecek, hizmetkar belediyecilik anlayışı yerleşecek. Altı ayda şehirdeki tüm çukurlarla, yolarla, ulaşımla ilgili, ayrıca yeşil alanlar yaratılmasıyla ilgili yapacağımız estetik dokunuşlar, inşaatlarıyla görünmeye başlayacak. Estetik anlamında hassasiyet gösterdiğimiz ve bu şehre yakışmıyor dediğimiz bölgeleri de -Bayraklı’dan tutun da, Karabağlar’ın Gültepe’sine, Limontepe’sine, Yeşildere’ye kadar- estetik dokunuşlarla değiştireceğiz”
İzmir bir kez daha tercihini muhalefetten yana kullanacak gibi görünüyor. İzlenimim odur ki, sebebi iktidarın vaatlerinin seçmene cazip gelmemesi değil, bu vaatlerin “gerilimi düşük” yaşam tarzları pahasına yerine gelmesini istemediklerinden.
© Deutsche Welle Türkçe – Işın Eliçin
+ There are no comments
Add yours