Kızıl Gezegen'de aç kalabilecek astronotlar yamyamlığa başvurmalı mı?

Kızıl Gezegen'de aç kalabilecek astronotlar yamyamlığa başvurmalı mı?

NASA ve SpaceX, gelecekte Mars'ta kendi kendini sürdürebilecek insanlı bir üs kurma hedefinde

♦ Mars’taki astronotlar aç kalınca birbirini yiyebilir mi?

“Kızıl Gezegen’de üç kişiyle mahsur kaldığınızı hayal edin”

-Kızıl Gezegen’de aç kalabilecek astronotlar yamyamlığa başvurmalı mı?

–  Kelly Weinsersmith ( ABD’deki Rice Üniversitesi’nde davranışsal bir ekolojist.)

”Uzay yolculuğunda ölümün her zaman hızlı olduğu ve her zaman tüm mürettebatı yok ettiği biliniyor.. Bu yüzden birkaç astronotun ölen bir arkadaşını yiyip yememesi gerektiği üzerine yeterince düşünülmedi..”

O ve eşi Zach, uzayda yamyamlığın daha önce ne denli gündeme geldiğini görmek için bir literatür taraması yaptı.

İkili sonunda Dr. Erik Seedhouse’un 2015 tarihli “Uzay Araştırmalarında Hayatta Kalma ve Fedakarlık” (Survival and Sacrifice in Space Exploration) adlı kitabını keşfetti..

Weinersmithler bu kitabı da inceleyip konu üzerine Livescience’ta bir yazı kaleme aldı. Söz konusu yazı Seedhouse’un yaklaşımını gündeme taşıyor.

♦ YAMYAMLIK AVRUPA’DA YAYGIN BİR CENAZE UYGULAMASIYDI 

YAMYAMLIK AVRUPA’DA YAYGIN BİR CENAZE UYGULAMASIYDI

“En irisi, kendini feda etmeli”

Daytona Beach Embry-Riddle Havacılık Üniversitesi’nde profesör olan Seedhouse, “Kızıl Gezegen’de üç kişiyle mahsur kaldığınızı hayal edin” diye yazıyordu..

–   Dr. Erik Seedhouse:

”Kurtarma ekibi gelene kadar sadece bir kişiye yetecek kadar yiyeceğiniz var. Ne yaparsınız? Protein dolu üç et, hemen yanınızda yaşıyor.”

Yazara göre bu durumda en iri olan Mars kaşifleri sırayla kendini feda etmeli. Çünkü en iri olanlar, “daha fazla yiyecek sağlayabilir”.

Söz konusu kitabın, astronotların gerekirse bir insanı nasıl keseceğine dair “tuhaf biçimde ayrıntılı” bilgiler de verdiği belirtiliyor.

–   Weinersmith çifti:

“Seedhouse’un kendi sıralamasında nereye düşeceğini bilmiyoruz. Boyunu ve kilosunu internette bulamadık.. Ve açıkçası kendisine sormaya da korkuyoruz.”

♦ Bilim insanlarından uzayda yaşam uyarısı…

  -“Kolonilerde yamyamlık başlayabilir”

  -“İzole edilmiş insan toplulukları en iyi teknolojiyle bile çok hızlı bir şekilde yozlaşabilir”

"Kolonilerde yamyamlık başlayabilir"
“Kolonilerde yamyamlık başlayabilir”

Satürn’ün en büyük uydusu Titan, yoğun bir atmosferi olduğu bilinen tek doğal uydu. İnsanların gelecekte Titan’da koloni kurabileceği düşünülüyor…

İskoçya’daki Edinburg Üniversitesi’nden Astrobiyoloji Profesörü Charles Cockell ve ABD’deki Portland Eyalet Üniversitesi’nden Antropolog Dr. Cameron Smith, insanlığın çok gezegenli olma girişimlerinin tehlikelerine dikkat çekti.

-Homo sapiens’in iklim krizi vb. nedenlerle yok olmaktan kurtulmak için uzaya açılmasının şart olduğunu ama zorlu koşullar altında yamyamlığın bile baş gösterebileceğini söyleyebiliriz..

Teknoloji milyarderi Elon Musk ve ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) başta olmak üzere, uzay endüstrisinin birçok mensubu çok gezegenli olmak için önce Ay ve Mars’a, ardından da başka gezegenlere açılmak ve buralarda koloniler kurmak gerektiğini savunuyor.

 

-Bu kolonilerin önce Ay ve Mars’ta denenebileceği ama söz konusu gök cisimlerinin yaşama elverişsiz yüzey koşulları nedeniyle nihai hedefler olamayacağını ifade etmek isteriz..

-Jüpiter’in uydusu Callisto ve Satürn’ün uydusu Titan, kısa vadede en olası varış noktaları gibi görünüyor. Ancak gıda kıtlığı, hastalık ve kendi kendine yetememe gibi tehlikeler bu uzak gök cisimlerinde kurulacak kolonileri bekliyor. Bu nedenle Ay ve Mars deneyleri çok önemli..

–   Astrobiyoloji profesörü Cockell:

“Sistemler gerçekten güvenilir olmalı ve bu yüzden önce test edilmeleri gerekiyor..

Tarihsel örnekler var. Mesela Franklin’in mürettebatı 19. yüzyılın sonlarında gemilerle Kuzeybatı Geçidi’ni bulmaya çalıştı. Ellerinde o zamanlar mevcut olan en gelişmiş teknolojiler ve konserve yiyecekler vardı ama yine de kayboldular, mahsur kaldılar ve sonunda yamyamlığa başvurdular.”

Sör John Franklin, 1844’te Britanya’nın coğrafi keşif girişimleri kapsamında bir seferin başına geçmişti. Donanmanın iki önemli gemisi HMS Erebus ve HMS Terror’ün kullanıldığı seferde gemiler, Kanada Arktik Takımadaları’ndaki Kral William adası açıklarında, buzlar arasında sıkışıp kalmıştı.

–    Cockell:

”Kısacası izole edilmiş insan toplulukları en iyi teknolojiyle bile çok hızlı bir şekilde yozlaşabilir..Bir grup insanı Callisto’ya koyarsanız, işler ters gitmeye başlar. Mesela bitki yetiştirme modülü bozulur. Hayatta kalmanın başka bir yolu yoksa birbirlerini yiyeceklerdir.”

Uzayda Ortaçağ çiftçiliği

–   Antropolog Dr. Smith:

”Gıda kaynaklarının kilit unsur olduğu fikrine katılıyorum.. Yapmaları gereken ilk şeylerden biri, gerçekten iyi bir çiftçilik sistemi kurmak ve büyük miktarda gıda depolamak..

İnsanların bu sistemi kurmayı başarabileceği hususunda daha iyimserim.. Bana göre Dünya dışında benimsenecek çiftçilik tarzı, Ortaçağ topluluklarından ilham alabilir.. İnsanlar çiftçiliğe ilk başladığında birkaç yüz kişilik küçük köylere yerleşti. Bu yerleşimler diğer çiftçi köyleriyle asgari ölçüde temas kuruyordu..

Yedikleri her şeyi yetiştirdiler, giydikleri her şeyi yaptılar, her şey kendi kendine yeten, yerel bir sistem üzerine kuruluydu. Kralları yoktu, orduları yoktu. Bu bir ütopya değil ama bir şekilde başardılar. Muhtemelen biz de böyle bir şey yapabiliriz..”

Ayrıca Dr. Smith, yamyamlık söz konusu olduğunda nispeten “iyimser” düşündüğünü aktardı.. Bilim insanı, Uruguay’ın Old Christians adlı rugby takımının başına gelen uçak kazası örneğini verdi.

–   Antropolog Dr. Smith:

”1972’de milli takımı taşıyan 571 sefer sayılı uçak And Dağları’nda düşmüş ve 45 yolcudan 12’si kaza esnasında ölmüştü. 16. günde çığ düşmesi sonucu 8 kişi ve 60. güne kadar soğuk ve açlıktan 3 kişi daha hayatını kaybetmişti.

Sonuçta 16 kişi kurtarılmıştı. Ancak bu kişilerin, ölen arkadaşlarının cesetlerini yiyerek hayatta kaldığı ortaya çıkmıştı.”

♦ Yamyamlığın tarihinin bilinenden çok daha eskiye dayandığı ortaya çıktı

Yeni araştırma, bu davranışın 541 milyon yıl önce başlayan Kambriyen dönemin ilk evrelerinde de var olduğunu gösteriyor

Yamyamlığın tarihinin bilinenden çok daha eskiye dayandığı ortaya çıktı
Yamyamlığın tarihinin bilinenden çok daha eskiye dayandığı ortaya çıktı

Tilobitlerin karmaşık biyolojik sistemleri ve beslenme tarzları bilim insanlarını şaşırtıyor 

Paleontologlar, yamyamlığın kökeninin düşünüldüğünden çok daha eskiye dayandığını gösteren fosiller tespit etti.

Paleogeography, Paleoclimatology, Paleoecology adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan yeni araştırma, bu davranışın 541 milyon yıl önce başlayan Kambriyen dönemin ilk evrelerinde de var olduğunu gösteriyor.

Yamyamlık, günümüzde milyonlarca modern eklembacaklı türü arasında yaygın görülüyor. Örneğin, peygamber develeri çiftleşmeden sonra eşlerini yerken, termitler yaralı türdeşlerinin kanını emiyor. Sivrisineklerse larvalarla besleniyor.

Öte yandan bu ürkütücü beslenme yönteminin kökenlerine dair bilgiler o kadar da net değil.

Önceki çalışmalar, ilk yamyamlık örneklerinin yaklaşık 450 milyon yıl önce, Ordovisiyen döneminin ileri evrelerinde ortaya çıktığını gösteriyordu.

 

Avustralya’daki New England Üniversitesi’nden paleontolog Russell Bicknell ve ekibinin yeni araştırması ise yamyamlığın ilk örneklerini, düşünüldüğünden 50 milyon yıl öncesine dayandırıyor.

Araştırma ekibi, Güney Avustralya kıyılarında Emu adlı bir araştırma bölgesinde bulunan 514 milyon yıllık trilobit fosillerini inceledi.

-Trilobitler, yaklaşık 500 milyon yıl önce ortaya çıkarak okyanuslara hükmeden sert kabuklu ve segmentli canlılardı.

-Araştırmacılar, inceleme için iki trilobit türüne ait türe ait 38 fosil topladı.

Bazı trilobitlerin kabuklarında iyileşmeye yüz tutmuş yaralar tespit edildi. Bunlar yetişkin canlıların fosilleriydi.

Fosiller arasında yara izli küçük trilobitler olmaması bilim insanlarının dikkatini çekti.

-Sonunda Dr Bicknell, “koprolit” adı verilen fosilleşmiş dışkıların içine bakmaya karar verdi. Dışkılarda kabuk parçaları tespit edildi.

Dr. Bicknell, bir kabuk parçasının hangi türden geldiğini belirlemenin genellikle imkansız olduğunu söyledi. Ancak araştırmacılar, koprolitlerdeki parçaların çalışmaya dahil edilen iki türü yansıttığından emin.

Araştırmacılar bu trilobitlere saldıranın ve dışkıların sahibinin yaklaşık 25 santimetre uzunluğundaki R rex türü olduğunu düşünüyor. Bu iri trilobit türü, bilim camiasında “kral trilobiti” diye niteleniyor.

–  Bicknell:

“Daha küçük olan her şey tüketilir ve bu sevimli koprolitler haline gelir.. Daha büyük olan her şey ondan birer iz alır ama saldırıdan kaçmayı başarır.”

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Verified by MonsterInsights