NACİ GÖRÜR, ‘Marmara Denizi’nin içerisindeki Kuzey Anadolu Fay (KAF) sistemini anlatmaya karar verdim.’
Sevgili takipcilerim, bana sorulan sorulardan esinlenerek size Marmara Denizi’nin içerisindeki Kuzey Anadolu Fay (KAF) sistemini anlatmaya karar verdim.

Mümkün olduğunca meslekten olmayanların anlayacağı basitlikte anlatacağım. Dolayısıyla anlatım günlerce sürebilir..,
Prof. Dr. Naci Görür:
Zaman zaman resimler de vereceğim. Bu suretle Marmara depremlerini daha iyi değerlendirirsiniz diye düşünüyorum. Bu arada imla hataları olursa lütfen hoş görünüz..
KAF’ı İzmit Körfezi’inden Gelibolu Yarımadası’na doğru anlatacağım.
KAF, Körfezin güney yamacı boyunca ilerler ve Gölcük doğusunda ve Hersek’te olduğu gibi zaman zaman karaya çıkar (Şek 1). Bu ana fayın kuzeyinde kısa tali faylar bulunur.
ŞEKİL – 1

KAF, Marmara Denizi içerisinde Çınarcık Çukurluğunun kuzey yamacı boyunca ilerler (Adaların güneyi) (Şek 2).
Bu yamaç boyunca bir seri kısa ve kesikli parçalar halinde görülür. Toplam uzunluğu 65 km kadardır. Çınarcık Çukurluğunun güney yamacında sık ve kısa normal faylar vardır.
Çınarcık Çukurluğundan sonra KAF, DKD-BGB doğrultusunda Yeşilköy açıklarından Tekirdağ Çukurluğuna uzanır. Buradaki uzunluğu 110 km dir (Şek-2).
ŞEKİL -2

Orta Marmara çukurluğunda sistem çok sayıda KB-GD doğrultulu kısa yanal ve normal atımlı faylarla karakterize edilmiştir (Şek-3)
ŞEKİL – 3

Orta Marmara Çukurluğu ile Tekirdağ Çukurluğu arasında KAF, tek bir fay halindedir. İki çukurluk arasındaki eşikte derin bir vadi oluştururarak Tekirdağ Çukurluğunun güney kenarı boyunca uzanır (Şek-4).
Daha sonra da Gelibolu Yarımadası’na çıkarak Ganos Fayı ile birleşir.
ŞEKİL – 4

Arkadaşlar şu ana kadar size KAF’ın kuzey kolunun Marmara Denizi’nin dibindeki gidişatını anlattım.
Unutmayın Marmara Denizinde 3 çukurluk vardır.
- Doğudaki Çınarcık,
- Ortadaki (Silivri açıkları) Orta Marmara Çukurluğu,
- Batıdaki ise Tekirdağ Çukurluğudur.
Doğal olarak … Çukurlukları birbirinden ayıran iki de sırt bulunur.
- Çınarcık ve Orta Marmara çukurlukları arasındaki sırt Orta Marmara
- Sırtı, Orta Marmara ve Tekirdağ çukurluklar aradındaki ise Batı Marmara Sırtı,
Arkadaşlar bugün Marmara Denizinin deprem potansiyeli hakkında size bilgi vereceğim.
Prof. Dr. Naci Görür:
”Bu potansiyelin yüksek olduğu bilim dünyası tarafından tartışmasız kabul edilmektedir. En son İTÜ’de 15-28 Ekim 2019 tarihlerinde yapılan ATAG23 toplantısında da bu teyit edilmiştir.
Yüksek deprem potansiyeli tarihi kayıtlarda da görülmektedir. İstanbul’da Marmara Denizi kaynaklı çok sayıda deprem kaydedilmiştir: 1509, 1719, 1754, 1766, 1894 ve 1999 bazı örneklerdir.
Yapılan çalışmalar bu denizde KAF’ın kuzey kolunda büyük depremlerin ortalama her 250 yılda bir meydana geldiğini göstermiştir. Yine yaptığımız çalışmalar Bu peryodun büyük bir ihtimalle İstanbul için dolmuş olduğunu göstermektedir.
Parson vd. (2000) son 1500 yılda Marmara’da meydana gelmiş olan 12 tarihsel deprem kayıtlarından ve stres transfer hesaplarından yola çıkarak 1999 yılından sonra 10 sene içerisinde Marmara içerisinde büyük deprem riski %32, 22 sene içerisinde olma olasılığı %50, 30 sene içerisinde ise bu riskin %62 yükseldiğini açıklamıştır.
Biz şu anda bu hesabın %50 dilimindeyiz. Kuşkusuz, bu hesaplar bazı kabullere bağlıdır mutlak doğru diyemeyiz ama büyük bir olasılıktır. Şimdi bu ön bilgilerden sonra dün size anlattığım fay sistemine dönüp nerede ne beklediğimizi anlatacağım.
Aşağıdaki haritaya göre durumu anlatmaya çalışacağım. Adaların güneyinden ve Çınarcık Çukurluğunun kuzeyinden geçen fay kiltli. Aynı şekilde çekmece gölleri açıklarından başlayarak Orta Marmara çukurluğuna kadar gelen fay kolu da kilitli. Yani buralarda fazla bir aktivite yok.

Bizim ilk kırılacağını düşündüğümüz fay Çekmece açıkları ile Orta Marmara Çukuru arasındaki kol. Bu kol yaklaşık 70 km uzunlukta. Kırılırsa en az 7.2 büyüklükte deprem üretir. Son 24-26 Eylül depremleri hariç bu kol üzerinde önemli bir deprem yoktu ve kilitliydi.
Bu son depremler kırılmaların başladığını gösterdi ve bizi korkuttu. Şimdi gözümüz kulağımız bu fayda ama doğa bizi ters köşeye yatırıp Adalar güneyindeki fayı da kırabilir. Bu fay yaklaşık 65 km ve kırılırsa en fazla 7’ler mertebesinde bir deprem üretir (devam edecek)
Orta Marmara Çukurluğu ile Tekirdağ arasındaki fay kesimi üzerinde herhangi bir kilitlenme tespit edemedik. Bu kesimde çok sayıda 4’den küçük depremler gözlenmiştir. Son yapmış olduğumuz araştırmalarda bu küçük ve sığ depremlerin gaz çıkışları nedeniyle olduğunu gördük…Bu gazlar doğal gaz; fayın kapanları kesmesi sonucu deniz dibinden kaçan Trakya Havzasına ait gazlar.
İnsanlı ve insansız denizaltılarla yaptığımız araştırmalarda Tekirdağ Çukurluğundan Orta Marmara Çukurluğuna gelirken bu fayın deniz dibinde 60 km çok net bir kırık halinde göründüğünü saptadık (Şek-5). Fayın bu taze hali bize bu fayın 1912 Şarköy depremi sırasında kırılmış olabileceğini düşündürdü. Başka bir deyişle Şarköy depremi sırasında deniz içerisinde Tekirdağ ve Marmara Çukurlukları arasındaki fay kırılmıştı.
O halde bu segman üzerinde deprem beklememeliyiz diye düşündük. Onun için risk sırasına göre gözümüzü Orta Marmara Çukurluğu-Çekmece açıkları arasındaki fay ile Adaların güneyindeki faya çevirdik.

Arkadaşlar, iyi akşamlar. Size Marmara Denizi içerisindeki fayları ve deprem üretme potansiyellerini çok basitçe anlattım. Umarım sırasıyla ve bir karışıklık olmadan ulaşmıştır. Bazılarınız deprem ile ilgili net ve kesin söylemler bekliyor olabilir.
Ancak şunu söylemeliyim; jeoloji matematik gibi bir bilim dalı değildir. Doğanın gizlerini açıklığa kavuşturmaya çalışır. Marmara Denizi’nden çoğunlukla uzaktan algılama verileri toplanmıştır. Sismik, batimetrik, sonar, karot , vb.
Ayrıca insanlı ve insansız denizaltılarla çeşitli çökel örnekleri, gaz örnekleri ve vidyo görüntüleri alınmıştır. Tüm bu veriler tarihsel verlerle birlikte değerlendirilerek bir yoruma gidilmiştir. Bu yorum doğruya en yakın olasılık diye düşünülmelidir. Mutlak doğru olarak düşünülmemelidir.
Zira doğanın tüm parametre ve süreçlerini kesin olarak değerlendirip test etmek mümkün değildir. Zaten bilim de böyle birşeydir, yanlışlarını düzelterek doğruya doğru gider
Arkadaşlar şimdi sizlere kısaca son günlerde Yunanistan ve Arnavutluk’ta olan depremlerden kısaca bahsedeceğim. Aşağıdaki haritadan da göreceğiniz gibi, bu depremler Helenik-Adriatik yay sistemi üzerinde oldu. Bu sistem bizim dalma-batma zonu dediğimiz bir yapı.
Bu yapı boyu bir levha diğerinin altına dalıyor. Orta ve Doğu Akdenizde egemen levha Afrika levhası (bazı küçük levhacıklar da var). Bu levha Anadolu ve Avrasya levhalarının altına dalıyor. Bunun sonucunda da üzerleyen levhalar üzerinde depremler meydana geliyor. Bu sistemin ülkemiz boyunca Akdeniz’deki devamına Kıbrıs yayı diyoruz.
Bu yay İskenderun Körfezi’nden karaya çıkarak bizim Doğu Anadolu Fayına kavuşuyor. Anlattığım bu dalma-Batma sistemlerinde olan depremler çoğunlukla daha derin depremlerdir. Bu sistemin Kuzey Anadolu Fay sistemiyle doğrudan ilişkisi yoktur ve bu fayı tetiklemez.

Bugünlerde Kanal İstanbul projesi tekrar konuşulmaya başlandı.
Ben bugün sizleri aydınlatmak için bu projeyi yerbilimleri ve deprem açısından kısaca değerlendireceğim.
1-PROJENİN AMACI.
Projenin ana amacı; istanbul Boğazında gemilere geçiş kolaylığı sağlamak, kazaları önlemek ve gelir sağlamaktır.
2-GÜZERGAH.
Küçükçekmece-Terkos Gölü arasındaki vadi boyunca kazılacaktır. Tek bir geminin geçebileceği genişlik ve derinlikte olacaktır.
3-ZEMİN (Jeoloji).
Kanal Küçük Çekmece yöresinde Miyosen ve daha genç, görece daha sorunlu zemini (çökelleri) kesecek ve kuzeye gittikçe Eosen-Oligosen yaşlı birimlerin içerisine girecektir Bu zemin yer yer çok sert kireçtaşları ile görece daha yumuşak kiltaşı, silttaşı, kumtaşı ve marnlardan oluşmuştur. Kanalın Karadeniz’e girişi de çürük zeminden ibarettir. Bu kanal kazılrsa şu olumsuzlukların olması kaçınılmazdır:
a) Yaklaşık 1-1,5 milyar m3 malzeme kazılacaktır. Bu malzemenin kazılması yıllarca sürecek, kazıda iş makinalar ve patlayıcı kullanılacak dolayısıyla vadi ve çevresindeki ekosistem, fauna ve flora büyük ölçüde tahrip olacaktır.
b) Bu boyuttaki bir malzemenin herhangi bir yere serilmesi mümkün değildir. Bir ihtimalle Marmara içerisinde adacıklar oluşturulacaktır. Marmaranın içerisindeki aktif fay sistemi düşünülürse bu iş son derece riskli olacaktır.
c) Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır.
d) Deniz seviyesine kadar kazılınca kanal bir drenaj sistemi olarak çalışacak ve kanal çevresindeki yeraltı su rezervuarlarını tahrip edecek ve yörede tuzlanmaya neden olacaktır.
e) Kanal ile Boğaz arasındaki bölge bir ada haline gelecek dolayısıyla tüm ulaşım sistemleri değişecek ve zorlaşacaktır. Özellikle Kanalı üstten geçecek yapılar irtifa, zemin koşulları nedeniyle daha riskli ve maliyetli olacaktır. Bu adanın Trakya’dan ayrılması askeri açıdan da riskli olabilecektir.
f) İstanbul deprem beklemektedir. Beklenen deprem gerçekleşirse Kanalın Marmara ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilecektir. Kanal gibi yatay ve düşey harekete sıfır toleranslı bir yapının bu depremden (veya sonrakilerden) ciddi hasarlar görmesi mümkündür.
g) Yetkililerin ifadesine göre Kanalın etrafında en az 3 milyonluk bir şehir oluşacaktır. Bu da deprem riskini artıracaktır. Fazla nüfus fazla can ve mal kaybı demektir.
h) Kanal dünyanın en kirli denizlerinden biri olan Karadeniz ile şu anda can çekişmekte olan Marmara’yı birleştirecektir. Orta Avrupanın tüm sanayi kirliliği bu vesile ile Marmaraya dolacaktır.
I) Marmara’nın oşinografik sistemi bozulacak ve bu denizde Oksijen tüketimi daha da hızlanacaktır. Bu da yaşam koşullarını daha da zorlaştıracaktır. Görüldüğü gibi böyle bir projenin getirisinden çok götürüsü vardır. Kaldı ki milyarlarca dolara mal olacak bu proje yerine ülkenin çok daha elzem olan işleri yapılabilir. Bu günün teknolojisi ile Boğaz’da trafik çok daha güvenli bir şekilde gözetim ve denetim altına alınabilir. Bu hem daha ucuz hem de ülke yararına olur.


İLGİLİ HABER
