İktidara gelmeden önce; ”AB, Hristiyan Katolik devletler birliği… Haçlı ittifakı…” İktidar olunca; ”AB, ‘Medeniyet projesi…”’

AKP İktidarı uzunca bir süre ‘AB, Türkiye’yi üyeliğe alacakmış, Türkiye de girecekmiş’ gibi yaptıktan sonra işler sarpa sardı, iktidar yeniden AB’nin ‘Haçlı ittifakı’ olduğunu hatırladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron:
”Türkiye AB üyesi olamaz” demişken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB hakkındaki duruşumuzu şöyle açıkladı:
“AB ile ilişkilerimizin omurgası, Türkiye’nin üyelik sürecidir. Türkiye, AB’yi stratejik hedef olarak seçmiştir. Geleceğimizi AB’de görüyoruz. Hedefimiz tam üyeliktir.”
AB ile ilişkilerdeki bu hızlı dönüşlere yetişmek mümkün değil. Başkanlık referandumu sürecine gidelim.

-AB üyesi Hollanda, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ülkedeki Türklerle buluşmasına izin vermedi ve uçuş yasağı koydu.

-O sırada Almanya’da bulunan dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Erdoğan’ın talimatıyla karayolu ile Rotterdam’a geçti. Hollanda polisi Bakan Kaya’yı, İstenmeyen kişi saydı ve sınır dışı etti. -Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın 5 kişilik ekibi ve Maslahatgüzarımız gözaltına alındı.
-Türk toprağı olan Konsolosluk binamız kuşatıldı, konsolosun dışarı çıkmasına dahi izin verilmedi.
-Konsolosluk önüne giden Türklerin üzerine atlar ve köpekler sürüldü. Bu olaylar sırasında 32 Türk Hollanda polisi tarafından darp edildi.
Kısaca, Hollanda ile siyasi, hukuki, diplomatik, en önemlisi milli onur anlamında skandal sahneler yaşandı.

Erdoğan’ın, Hollanda’ya gösterdiği tepkiye neydi?
Erdoğan: 1) ”Sen istediğin kadar Dışişleri Bakanımızın uçağını kaldırma. Bunlara yönelik 16 Nisan’dan sonra uygulamalarımızı başlatacağız. Bundan sonra senin uçakların bakalım Türkiye’ye nasıl gelecek?”
Erdoğan: 2) ”Bunlar bu kadar ürkek, korkak, bunlar Nazi kalıntısı, bunlar faşist.”
Erdoğan: 3) ”Hollanda, bir sıçrarsın iki sıçrasın, ama bilesin ki, oradaki benim vatandaşlarım sizin tezgâhınızı bozacaklar. İstediğiniz kadar baskı yapın, teröristleri ülkenizde besleyin büyütün, bunların hepsi size ters olarak geri dönecek.”
Erdoğan: 4) ”Nazizm bitti sanıyordum, ama yanılmışım. Meğerse Nazizm Batı’da ayaktaymış. Dün gece bizim Bakanımız Fatma Sayan kardeşime, bir bayan kalkıp da kendi konsolosluk binasına, maslahatgüzarıyla ve diplomatik bir araçla gitmesini engelleyen bir ülke bunu nasıl açıklayabilir? Konsolosumuzu dışarıya çıkarmayacak kadar ileriye gitmişlerdir. Sabah 4.30’a kadar telefon başında konuşuyoruz. Alınan cevaplar enteresan. ‘Çıkması lazım’. Şuna bak ya!..”
Erdoğan: 5) ”Hollanda, yapılacak bir seçime sen Türkiye-Hollanda ilişkilerini feda ediyorsan, bunun bedelini ödeyeceksin. Daha biz olması gerekenleri henüz yapmış değiliz. Fatma kardeşimiz her şeyden önce bir Nene Hatun olarak onların etten duvarına karşı her şeyi yaptı. Sonra ayrılmasını tavsiye ettik ve ayrıldı. Bu uygulamayı yapanlar Hollanda’daki 250 bin Türk’e karşı. Kendi içlerindeki hırslarını köpekleri sürmek suretiyle ortaya koyanlar bunun bedelini ödeyecekler. Diplomasinin ne olduğunu da öğrenecekler.”
Erdoğan: 6) ”Avrupa’dan ses çıkıyor mu? Çıkmıyor. Niye? Bunlar birbirini ısırmaz, aynıdırlar. Hollanda, Avrupa Birliği üyesi bir hukuk devleti gibi değil, bir muz cumhuriyeti gibi davranmıştır. Yıllarca Türkiye’ye insan hakları, hukuk, demokrasi nutukları çekenlerin kendilerinin aslında bu değerlerden ne kadar uzak olduğunu tüm dünya gördü. Şimdi, yaptıkları terbiyesizliğe kılıflar uydurmaya çalışıyorlar. Ne söylerlerse söylesinler, mızrak çuvala sığmaz. Yapılan işin adı, bir skandaldır. Hollanda bu terbiyesizliğin bedelini mutlaka ödeyecektir.”
Erdoğan: 7) ”Avrupa’da atları, itleri, nefretleri ve kinleri ile saldıranlara karşı bedel ödüyoruz. Bunların medenilikle, modern dünya ile alâkası yok. Bunlar Bosna Hersek’te, Srebrenitsa’da 8 bini aşkın Müslüman katledenlerdir. Bunların cibilliyetini biliriz. Ama bunlar ne yazık ki, hala medeni olamamıştır, modern olamamışlar, insanlıktan nasip alamamışlar.”
Erdoğan: 8) ”Avrupa’nın savunduğunu iddia ettiği demokrasi, ifade özgürlüğü, toplanma hürriyeti, kadına ve insana saygı gibi değerlerin milyarlarca insanın gözünde artık hükmü kalmamıştır. Hollanda’nın bu haydutluğuna sahip çıkan ülkeler de tüm itibarlarını yitirmişlerdir.”
Erdoğan: 9) ”Bu millet sıradan bir millet değil, tanıyacaklar. Yapılan yanlışların bedelini… Öyle özürle mözürle bu iş geçiştirilemez. Yapılacak daha çok şeyler var. Bundan sonra Hollanda başta olmak üzere Neonazi zihniyetine esir olan, bir kaç oy için en temel insani değerleri yok sayan ülkelerin hiçbir inandırıcılığı olmayacaktır.”
Bu ağır, hakaretvari sözlerden sonra ne oldu?
1- Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi bu olaylardan çok önce ülkesine dönmüştü. Biz de Büyükelçimizi çektik.
2- Rotterdam ile İstanbul belediyeleri kardeş şehirlermiş. Erdoğan,“Başbakanımıza hemen ‘İstanbul Belediye Başkanı’nın tek taraflı olarak bunlarla kardeşlik akdini bozmasını’ söyledim. Zira bizim bu tür insanlar ile kardeş şehir olmamız mümkün değil. Daha çalışacağız. Yapmamız gereken başka şeyler de var.” açıklamasını yaptı.
Peki ya Sonuç?
Bir yandan bolca “Eyyy”, öte yandan “güçlü ekonomik ve siyasi” veya “askeri ilişkilerin” sürmesi durumu…
Hollanda Başbakanı Mark Rutte: ”İkili ilişkilerdeki siyasi gerilime karşın Türkiye ile ekonomik ilişkilerimiz çok güçlü. Kriz, NATO ve BM’deki ortak çalışmaları engellemedi.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: ”Türkiye ile Hollanda ilişkileri karşılıklı olarak normalleştirilmesi kararı alındı. Hollandalı mevkidaşım Stef Blok ile telefon da görüştüm; Ankara ve Lahey Büyükelçilerinin kısa sürede görevlerine başlamaları konusunda uzlaştık.”
Başbakan Mark Rutte: “Türkiye’deki gelişmeler arzu ettiğimiz yönde gitmiyor, Hollanda da yapmak istedikleri okul projesi rahatsız edici ve bu konudaki kaygılarımı Ankara’ya ileteceğim. Hafta sonu okullarında öğrencilere kurabiye pişirmeyi öğretmeyecekleri kesin.”
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: “Hollandalı mevkidaşım Stef Blok ile Viyana’da görüştük. İlişkilerimizi normalleştirme kararımız çerçevesinde büyükelçilerimizi en kısa sürede atamaya karar verdik. Ayrıca mevkidaşım Blok, Ekim ayı başında ülkemize resmi bir ziyaret gerçekleştirecek.”
Elbette ki, uluslararası ilişkilerde ebedi dostluklar ve düşmanlıklar olmaz. Önemli olan milli çıkarlardır.
Mesele şu ki; Ülkemize, milletimize her türlü saldırıyı düzenleyen bu ülkelere öfkenin en fazla 1-2 yıl sürmesi… Suriye için duyulan öfkenin hala sürmesi…
Haçlı ittifakı sayılan AB ve Nazi kalıntısı, faşist, soykırımcı, cibilliyetsiz, haydut, muz cumhuriyeti denilen bir ülke ile bile ilişkiler normalleştirilirken, İdlib’le birlikte kabak başımıza patlamak üzereyken, hâlâ Suriye’nin düşman bellenmesi…
Sahi nedir, içerideki muhaliflere ve Suriye’ye bitmek bilmeyen bu öfkenin sebebi?
Müyesser Yıldız
odatv.com
