Tutuklu YARSAV eski Başkanı Murat Arslan’ın davasının gözlemcilerinden Alman emekli yargıç Ingrid Heinlein…
Avrupa başkentleri ve hukuk çevreleri, Türkiye’de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (YARSAV) eski başkanı Murat Arslan’ın ‘silahlı terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak’ suçlarından yargılandığı davayı yakından izliyor.

Emekli Alman yargıç Ingrid Heinlein (Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından ‘yargının bağımsızlığı için çalışmaları’ nedeniyle Vaclav Havel İnsan Hakları ödülü almıştı), Murat Arslan’ın dava sürecini izliyor.
Heinlein, Murat Arslan’ın yargılama sürecini Demokratik ve Özgür Avrupa İçin Yargıçlar Birliği (MEDEL) ve Alman Yeni Yargıçlar Derneği (NRV) için gözlemci olarak izliyor.

Murat Arslan 2016 yılının Ekim ayında tutuklanmış, mahkeme süreci Kasım 2017’de başlamış ve halen tutuklu yargılanan eski YARSAV başkanı…
Murat Arslan’ı geçmişten tanıyorsunuz, bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ingrid Heinlein: ”YARSAV’ın 2005 yılından itibaren başlayan kuruluş sürecindeki güçlükleri, dönemin hükümetinin bunu engelleme çabalarını, YARSAV’a karşı başlatılan soruşturmaları, hatta kurucularından olan savcının görev yerinin değiştirilmesi sürecini biliyoruz. YARSAV’ın Gülen’e yakın kimi üyeleri olmuş olabilir ama YARSAV’ın kendisi ve yönetiminin olmadığından eminiz.”
YARSAV’ın Gülen yapılanmasıyla irtibatlı olamayacağını mı söylüyorsunuz?

Heinlein: ”YARSAV Türkiye’de yargıçların bağımsızlığını güçlendirme hedefiyle kuruldu. Dönemin hükümeti de bunu engellemeye çalıştı. O günlerde Gülen ve Erdoğan birlikte çalışıyordu. Bu bilinen bir konu.”
Murat Arslan hakkındaki iddiaların kaynağını, kanıtları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Heinlein: ”Tanıkların büyük çoğunluğu Arslan’ın Gülen hareketiyle hiç alakası olmadığını söyledi. Kimisi de Arslan’ın Gülen ile irtibatlı olduğunu söylerken, daha sonra mahkemede ‘baskı altında ifade verdiklerini’ ya da ‘ifadelerini iyi okumadan imzaladıklarını’ söyleyerek bunları değiştirdiler. Ben şahsen bazı ifadeleri şüpheyle karşıladım çünkü biri Murat Arslan’ın Gülencilerin bir toplantısına katıldığını söyledi. Savunmanın ‘ne zaman, nerede katıldı, toplantıda kimler vardı?’ şeklindeki sorularına ise tanık yanıt veremedi… Bu ifadeler Arslan’ın Gülen hareketine üye olduğu sonucuna varmamız için yeterli değil…”
Yargılanma sürecinde adil yargılama gerekleri yerine getirildi mi?

Ingrid Heinlein: ”En büyük sorun, Arslan aleyhinde ifade veren gizli tanığın ifadelerinin mahkeme tarafından alınmamış olup görevlendirilmiş bir diğer yargıç tarafından alınmış olunması. Savunmanın bundan hiç haberi yoktu, gizli tanığa soru soramadı. Savunma söz konusu tanığın mahkemede de ifadesinin alınmasını talep etti, bu talep reddedildi. Bu son derece şaşırtıcı.”
‘‘Ben bir yargıç olarak tanıkları bizzat sorgulamanın ne denli önemli olduğunu çok iyi biliyorum. Yargıcın kendi kanaatini oluşturması kilit önem taşıyor.”
Arslan ile görüşme imkanınız oldu mu?
Heinlein:” Duruşma aralarında, grup halinde kısaca görüşme fırsatımız oldu. Ben ona Almanya’daki meslektaşlarının selamını ilettim, o da teşekkür etti.Dava konusu hakkında gayet tabii ki görüşmedik.
Bir sonraki duruşma 18 Ocak’ta yapılacak. Mahkemenin nasıl bir karar vereceğini söylemek çok zor.
Avukatları her defasında, yeterli şüphe oluşturacak dayanakların bulunmaması nedeniyle, Arslan’ın serbest bırakılmasını istedi, ancak bu talep her defasında reddedildi.
Sizin gözlemci olarak çalışmalarınız Türkiye’de nasıl karşılanıyor?
Türkiye’de izlediğiniz davalar, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, mahkemelerin işleyişi gibi konularda sizde nasıl bir kanaat bıraktı?

”Gayet iyi, çok dostane bir şekilde karşılandık. Hiçbir sorunla karşılaşmadık.
Darbe girişiminden sonra çok genç ve tecrübesiz yargıç ve savcılar göreve başladı… Türk yargısında, belki medeni ve iş hukuku alanında yargıç bağımsızlığı ve tarafsızlığından söz edilebilir ancak ceza hukuku alanında mahkemeler üzerindeki baskı epeyce büyük ve yargıç bağımsızlığından söz etmek çok da mümkün değil.”
Türkiye siyasi olarak zor bir süreçten geçiyor. Sizin siyasi sürece ilişkin gözlemleriniz neler?
Heinlein:”Sadece yargıçları değil pek çok farklı meslek grubu mensubu kişiler yargılanıyor. Yargı bu bağlamda tabii ki bir aktör. Yargıçlar olarak ancak bağımsız isek müdahalelere maruz kalmayız, siyasi güçlerin hoşuna gitmeyen kararlar aldığımızda da işimizden olmayız. Yargı bağımsızlığı ancak yargıç bağımsızlığı ile temin edilebilir.”

”Arslan’ın Gülen hareketi mensubu olduğu hakkında hukuki kanıtlar olmadığını görüyoruz. Öte yandan diyelim diğer bazı yargıçlar, Gülen hareketine yakın yargıçlardı. Acaba Erdoğan’ın da birlikte çalıştığı bu hareketin terör örgütü olduğunu biliyorlar mıydı? Şunu ifade etmek gerekir: Birincisi Gülen hareketiyle hiç alakası olmayan ancak bu nedenden ötürü hapiste olanlar var. İkincisi de, diyelim bir zaman bu harekete yakın olanlar vardı. İşte bu durumda da, ilgililerin bu hareketin terör örgütü olduğu bilgisine sahip olduklarını ispatlamak gerekiyor.”
Söyleşi: Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe
