Gelecek’ten Erdoğan’a ‘Baskı politikası tutmaz’ çıkışı
‘İçişleri Bakanlığı parti üyelerinin tüm özel bilgilerini deşifre etti’

AKP hükümetlerinde üç dönem başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu, kuruluşunu ilan ettiği yeni partisi ‘Gelecek’ ile AKP’ye meydan okudu.
İçişleri Bakanlığı Gelecek Partisi çekirdek kadrosunu internete sızdırdı
Ayhan Sefer Üstün:
“Dilekçemizi, partimizle ilgili tüm evrakları devletin güvencesine sunmuştuk. Sonra bir baktık ki, kurucular kurulu üyelerimizin sadece isimleri değil adresleri dahil tüm özel bilgileri ortalığa saçılmış. Bu neyin baskısıdır..
Hedef gösterildiğimizi iddia ediyoruz. Yaşadığımız ortada. Neden adreslerimiz bile ortalığa saçılıyor. Herkes bilsin, korkmuyoruz. Türkiye hukuk devletidir ve baskı politikası tutmaz. Bu politikanın ters tepeceğini yakında herkes anlayacak..
Ahmet Davutoğlu:
”Milletimiz korkularla ve tabularla siyaset yapanların ülkemizi yarınlara taşıyamayacaklarını bilmektedir.”
‘Statükodan kurtulduk‘
Ayhan Sefer Üstün:
”Gelecek Partisi’nin AKP’den ne gibi bir farkı olacak…Geçmişin statüko sembolleri AKP’ye hakim oldu. Perinçek orda, MHP orda. Biz ise şimdi AKP’nin kuruluş değerlerine, özgürlüklere dönüyoruz. Statükodan kurtuluyoruz..
Özgürlükçü olacağız. Seçim dönemi ittifaklar gündeme geldiğinde gerektiğinde herkesle diyalog kuracağız.”
‘Erdoğan’dan korkmuyoruz‘
Selçuk Özdağ:
Gelecek Partisi’nde özgürlükler ne kadar öne çıkaca…HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş… Milletvekilleri tutuksuz yargılanmalı. Aynı şey basın mensupları için de geçerli..
Kuvvetler ayrılığı, güçlü parlamenter sisteme geçiş konusunda muhalefet partileriyle benzer düşünceleri paylaşıyoruz..
Biz tek adam bilmiyoruz. Biz Erdoğan’dan korkmuyoruz. Türkiye’de kim hukuk dışına çıkarsa kaybeder. Biz korksaydık yola çıkmazdık. Kimse üstümüzde korku politikasının hakim olacağını düşünmesin.”
‘AKP korku siyasetiyle yönetiyor‘
İbrahim Turhan:
Gelecek Partisi’nin AKP’den farkı…Ülkeyi korkuyla yönetmeyi tercih ettikleri için ekonomi de küçüldü..
Bir dönem yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele eden AKP bugün Türkiye’yi istikrarsızlığa sürükledi. Gelecek Partisi, yeni bir umut ve başlangıç arayanların adresi oldu.”
‘Davutoğlu’nun diploması var‘
Feramuz Üstün:
“Partimizde ideolojik sınırlama yok. Kimseyi ideolojisine göre değerlendirmeyeceğiz. Toplumu kucaklamak için bu partideyiz. Yaptığımız araştırmalar da başarılı olacağımızı gösteriyor.”
İsmail Günaçar:
”Gelecek Partisi’ne katılmak için Amerika’dan geldim..
AKP döneminde oraya buraya savrulan gençler, Davutoğlu ile umut toplayacak. Davutoğlu gençlerin de desteğiyle iktidar olacak..
Partiye katılmak için Amerika’daki çok sayıda Türk genci Türkiye’ye gelecek. Davutoğlu ile Erdoğan arasındaki fark; Davutoğlu’nun diploması var, Erdoğan’ın yok.”
Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu kendisi gibi doktor olan tıp camiasından pek çok kadın ismi partiye kazandırdı..Sare Davutoğlu: “Ortak paydamız çok geniş. Hep olumlu yönlerimizi öne çıkaracağız”
‘Demokratik Bir Parlamenter Sistemi Savunuyoruz’
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu:
“Bütün baskılara ve oluşturulmaya çalışılan korku atmosferine rağmen cesaretle, samimiyetle ve basiretle omuz omuza vererek Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına hazırlandığımız bu dönemde, ülkemize demokratik ve müreffeh bir gelecek ufku çizmek için bir araya geldik. Yetmiş yıllık demokrasi tarihimizin sancıları içinden geçmiş üç nesil olarak buradayız..
Ama geçmişe değil geleceğe, nefrete değil sevgiye, öfkeye değil merhamete, korkuya değil ümide ayarlıyız. Geçmişe ağıt yakmaya değil, ortak bir gelecek inşa etmeye geliyoruz. Zamanı geçmiş eski sözleri tekrar etmeye değil, ‘yeni şeyler söylemeye’ geliyoruz.”
‘Başkanlık sistemi demokratik standartlarda sert bir düşüşe yol açtı‘
Ahmet Davutoğlu:
”Ülkemizde yıllarca uygulanan parlamenter sistemin de 2016 Referandumu’yla benimsenen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de demokratik kriterleri karşıladığını söylemek mümkün değildir. Başkanlık sistemi, hemen her alanda yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki etkisini artırma ve yürütmeye mümkün olduğunca fazla güç devretme düşüncesiyle inşa edilmiştir. Yeni sistemle birlikte; karar alma süreçlerinde ve yetki kullanımında yaşanan daralma yönetimde ciddi bir verimlilik, etkinlik ve güven sorunu ortaya çıkarmanın yanında, demokratik standartlarda da sert bir düşüşe yol açmıştır..
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devam etmesi halinde demokratik toplum düzenini sürdürmek mümkün olamayacak. Ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir Parlamenter Sistemi savunuyoruz.”
‘’Seçim barajına karşıyız‘
Ahmet Davutoğlu:
”Siyasetimizin temel felsefesi, geleneğe saygılı özgürlükçülüktür. Siyasi yöntem ilkemiz kapsayıcılıktır. İnsan onuru ile taçlandırılan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliği taşıyan herkes, mutlak anlamda eşittir. Siyasi yöntem ilkemiz, kapsayıcılıktır..
Parti programımızda, yeni bir seçim yasası ve siyasi partiler yasası hazırlamak var. Bu noktada seçim barajına karşıyız.”
‘AB perspektifi korunacak‘
Ahmet Davutoğlu:
”Türkiye’nin dış politikasına ilişkin olarak…ABD ile inişli çıkışlı seyreden ilişkilerimiz kurumsal ve süreklilik arz eden bir çerçeveye oturtulacak, NATO bünyesindeki ittifak ilişkilerimiz ve AB üyeliği yönündeki stratejik perspektifimiz korunacak..
Türkiye, Batı ile yaşadığı sorunları yine Batı içerisindeki tartışmaların öncüsü olarak, orada müttefikler bularak daha etkin bir şekilde çözebilir. Buna ilaveten, başta Rusya ve Çin olmak üzere Asya derinliğindeki ilişkilerimiz güçlendirilecektir..
Türkiye ekonomik bir kriz içerisinde. İktidar sadece kendilerini iktidarda tutmanın dışında bir hedefi yok.”
‘Hakimler ve Savcılar Kurulu ikiye ayrılacak‘
Ahmet Davutoğlu:
”Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu ikiye ayırmak istiyoruz..
Yargının hızlı ve etkin çalışması ve adil kararlar verebilmesi için esaslı bir reform yapılacaktır. Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), ‘Hakimler Kurulu’ ve ‘Savcılar Kurulu’ olarak ikiye ayrılacaktır. HSK’nın disiplin kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulmasını engelleyen hüküm değiştirilecektir..
Sağlık ve eğitim haklarını doğumdan ölüme kadar temel insan hakları bağlamında ele aldık. Sağlık konusunu stratejik bir başlık olarak ele aldık..
Eğitimi insan devşirme alanı değil nitelikli insan yetiştirme alanı olarak görüyoruz.”
Davutoğlu’nun siyasi profili

Yıl 2014… Davutoğlu başbakanlık koltuğuna oturur.
Amerikan haber ajansı AP’nin Türkiye’nin yeni başbakanını anlatmak için kullandığı başlık; ‘Davutoğlu’nun uysal bir başbakan olması bekleniyor.’
Uluslararası bir çok analizde de; Davutoğlu’nun itaatkar bir portre çizeceği yazıldı.
Türkiye’de de pek çok kişi Davutoğlu’nun Erdoğan’ın gücü ve karizmasından dolayı geri planda kalacağını düşündü.
Oysa tüm bu analizler Davutoğlu’nu anlatmaktan çok uzaktı.
Ahmet Davutoğlu Temmuz 2019’da verdiği bir mülakatta:
”Ben kendimi bilirim benden her şey olur da düşük profilli olmaz. Başbakanmış gibi yap ama yetki kullanma, kendi il başkanını bile atayama. Bunu benden sayın cumhurbaşkanı ve MKYK’ye imza atanlar istedi. Benden ‘düşük profilli başbakan’ gibi bir şey isteniyordu. ” diyerek nasıl bir kişilik olduğunu tarif etti.
Ahmet Davutoğlu’nu anlatacak en önemli özelliklerinden birisi baskın kişiliğidir. AKP’den koparak bugün Erdoğan’ın karşısına çıkmasının ana sebebi de bu hükümran özelliğidir.
Bu baskın ve güçlü karakterin özelliklerinden birisi de risk almayı sevmesidir. Özgüveni yüksek olmasaydı bugün devleti tüm unsurlarıyla çok yakından kontrol eden AKP iktidarının karşısına çıkamazdı. Erdoğan ile yaklaşık 15 yıl çok yakından çalışan birisi olarak Davutoğlu şüphesiz kendini nelerin beklediğini hesap etmiş olmalı. Kendine ve kariyerine fazlasıyla güven duymasa bu yola çıkamazdı.
‘Azledilmiş olmayı kabullenememek‘
Ahmet Davutoğlu’nun bugün Erdoğan’ın karşısına çıkmasının bir sebebi de içinde bulunduğu ruh haliyle de ilgili olmalı. Davutoğlu, neredeyse iki kişiden birinin oyunu alarak başbakan seçildikten sonra Erdoğan tarafından azledilmişti. Gururu oldukça yüksek bir kişi olan Davutoğlu’nun bu olayı kabullenememiş olduğu görülüyor. Davutoğlu görevden alınmasıyla hesaplaşmak ve kırılan gururunu onarmak istiyor olmalı.
‘Kaybedeceğini değil başarılı olursa ne kazanacağını düşünür’
Türkiye’nin İran ile Batı dünyası arasındaki nükleer müzakerelere arabuluculuk yaptığı günlerdi. Atina ziyaretinde ‘Peki, ya Türkiye başarısız olursa? Bunu düşünmüyor musunuz?’ sorusuna; ‘Ben maliyet hesabına bakarım. İran ile Batı dünyasının ilişkileri zaten malum. Başarısız olursak birşey değişmeyecek. Ama ya başarılı olursak? Denemekle ne kaybedeceğiz?’
Davutoğlu risk almaktan çekinmez, denemekten korkmaz. Zaten bugün bir parti kurarak ortaya çıkmasının sebebi de bu. Kaybedecek birşeyi olmadığını düşünüyor olmalı. Asıl odaklandığı nokta ise ‘Ya başarılı olursam?’ın çekiciliğidir.
‘Yanılmayacağına inanır, doğrularına başkalarının inanmasını bekler‘
Ahmet Davutoğlu’nun en önemli özelliklerinden birisi hep doğru yaptığını düşünmesidir. Davutoğlu yanılmayacağına inanır. Fas’ta gerçekleşen Suriye’nin Dostları toplantısındaki bir sohbet esnasında; 2Benim ne zaman yanıldığımı gördünüz?’ demişti.
Davutoğlu’nun diğer önemli bir özelliği de doğrularına başkalarının inanmasını beklemektir. Onu eleştiren gazeteciler onu anlayamamaktadır. O bir meseleyi anlattıktan sonra muhataplarının ikna olmasını ve kendisini desteklemesini bekler. Eğer o konuda hala eleştiri geliyorsa gazeteciler onu bir türlü anlayamamıştır.
Her zaman her yerde ‘hocalık’ yapar
Yakın ekibi Davutoğlu’na ‘hocam’ diye hitap eder, Ankara’da hep ‘Ahmet Hoca’ diye anılır. Davutoğlu bu hitaptan keyif alır. Ancak partililerle ve basınla sohbetlerinde çoğu zaman yaptığı ‘hocalığı’, uluslararası toplantılara kadar taşıdığı ve bunun rahatsızlık yarattığı anlaşılıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a ‘Madam, dışişleri bakanlığınız süresince yaptığınız ve ileride hiç özlemeyeceğiniz ne var?’ diye sorulduğunda Clinton gülerek şu cevabı verdiği anlatılır: ‘Türk Dışişleri Bakanı Mr. Davutoğlu’nun o katlanılmaz tarih derslerini hiç özlemeyeceğim’
‘Seçim döneminde koruma aracının benzinini devlete ödetmedi‘
Erdoğan-Davutoğlu ihtilafının en büyük sebeplerinden birisi yönetimdeki şeffaflık anlayışı. Davutoğlu’nun Siyasi Etik Yasası’na Erdoğan’ın ‘Atayacak il ve ilçe başkanı bulamayız’ diyerek karşı çıktığı söylenir. Davutoğlu, geçmişinin didik didik edileceğini bilerek bu yola çıktığına göre ‘akçeli işlerde’ kendisine fazlasıyla güveniyor olmalı.
Dışişleri Bakanlığı Konutu’nda ailesinin kaldığı bölümün elektrik ve su parasını kendi cebinden ödediğini söylemişti Davutoğlu. Seçim döneminde koruma araçlarının yakıt parasını devlete ödetmedi. Gerekçe ise devlet işi değil seçim için parti çalışmasında olmasıydı.
Davutoğlu AKP’deyken durum farklı mıydı?
Davutoğlu son dönemde AKP iktidarını oldukça sert şekilde eleştiriyor. Bunların başında ‘akçeli işler’ geliyor. Son olarak Şehir Üniversitesi ile ilgili açıklamasında ‘Kamu kaynaklarının hangi amaçlarla nasıl kullanıldığını, ekonomik servet oluşturma bakımından kimlerin nasıl statü değiştirdiklerini milletimiz çok iyi bilmektedir’ diyerek göndermede bulundu.
Hoca’nın cevap vermesi ve milleti ikna etmesi gereken soru tüm bu eleştirdiği noktaların Davutoğlu başbakanlıktan ayrılmaya zorlandığından sonra başlayıp başlamadığı. Davutoğlu, AKP’de üst düzey görevlerdeyken bugün eleştirdiği unsurlar ortada yok muydu?
‘Sokak sokak bildiği’ Suriye bagajından kurtulabilecek mi?
Davutoğlu denilince muhtemelen Türkiye’de akla gelen ilk konu Suriye. Davutoğlu, Suriye politikasının bir devlet kararı ve Erdoğan’ın da dahil olduğu toplantılarda belirlendiğini vurguluyor. Ancak ‘sokak sokak bildiğini’ sandığını Suriye’den Türkiye kaçan sığınmacıların faturasından Davutoğlu’nun kurtulması zor görüyor, Suriye bagajı onu peşinden hep takip edecek.
Gelecek Partisi, Kürtler ve Aleviler için ne diyor?
Ahmet Davutoğlu’nun kurucu genel başkanı olduğu Gelecek Partisi’nin 143 sayfalık parti programı.
Kürt meselesinin esas olarak ülkedeki demokratik hakların eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklandığı belirtilen programda, ‘Çözüm kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın engellenmesi ile Kürtlerin demokratik vatandaşlık anlayışı temelinde bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşları oldukları inancının pekiştirilmesiyle sağlanabilir’ denildi.
‘Gelecek Partisi’nin parti programı sekiz başlık altında toplandı
1- İnsan: Siyasetin Öznesi ve Odağı,
2- Mekân Düzeni: Çevre ve Şehircilik,
3- Kamu Düzeni: Siyasetin Hayat Alanı,
4- Hukuk Düzeni: Adaletin Teminatı,
5- Kamu Ahlâkı: Siyasetin Davranış İlkeleri,
6- Sivil Toplum: Demokratik Düzenin Organik Yapılanması,
7- Ekonomi: Bireysel ve Toplumsal Refah Düzeni,
8- Dış Politika ve Milli Savunma: Uluslararası Düzenin Öznesi…
‘CEMEVİLERİNE HUKUKİ STATÜ TANINACAK‘
”Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerini karşılamak üzere, geleneksel mürşid, pir ve dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak cem evlerine hukuki statü tanınacak, eğitim ve istihdama yönelik taleplerine eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır”
‘KÜRT SORUNU’
”Kürt meselesi esas olarak ülkemizdeki demokratik hakların eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklanmıştır. Sorunu yaratan Kürt vatandaşlarımızın varlığı değil, geçen yüzyılda yaşanan parçalanmaların devlet aklına yüklediği korkular, bu korkulardan kaynaklanan kısıtlamalar ve bu kısıtlamaları istismar eden ayrılıkçı çevrelerin terör faaliyetleridir. Dolayısıyla çözüm kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın engellenmesi ile Kürtlerin demokratik vatandaşlık anlayışı temelinde bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşları oldukları inancının pekiştirilmesiyle sağlanabilir. Nitekim bu konuda önemli mesafeler de alınmış durumdadır. Bu yaklaşım terör odaklarının istismara dayalı meşruiyet oluşturma çabalarını da tümüyle etkisiz kılacaktır”
‘YENİ ANAYASA SIFIRDAN YAZILMALI‘
”Mevcut anayasa 1982 yılından beri birçok değişiklik geçirmiştir. Yapılan tüm değişikliklere rağmen anayasamız özgürlükçü ve çoğulcu bir yapıya kavuşamamıştır. Partimiz milletimizin hak ettiği yeni anayasanın mümkün olan en geniş katılımla sıfırdan yazılması gerektiğini savunmaktadır. Partimiz darbe dönemlerinin izlerinden arındırılmış, hiçbir tabudan ve korkudan çekinmeden, hiçbir bahaneye sığınmadan, milletimizin tamamını bütün farklılıklarıyla kucaklayarak toplumsal normalleşmemizi sağlayacak, insan onurunu ve temel hak ve özgürlükleri teminat altına alacak yeni bir toplumsal sözleşmenin kaçınılamaz ve zorunlu bir ihtiyaç olduğunu düşünmektedir”
‘DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEMİ SAVUNUYORUZ’
”Başkanlık sistemi, Yasama ve yürütmenin birbirlerinin görevlerine son verebildiği, hukuki hiyerarşinin alt-üst olduğu, kuvvetler ayrılığının yerini kuvvetler birliğinin aldığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) ve milletvekilliğinin fiilen anlamsızlaştığı, bağımsız ve tarafsız yargının büyük ölçüde ortadan kalktığı bu sistem, sadece hukuk devletini yaralamamış; aynı zamanda, seçim barajını kaldırmak yerine sorunlu bir ittifak düzenini tesis etmesiyle siyasetin ve siyasi partilerin de özgün tabiatını tahrip etmiştir. Bu sistem devam ettiği takdirde demokratik toplum düzenini sürdürmek mümkün olmayacaktır. Ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış demokratik bir Parlamenter Sistemi savunuyoruz”
‘BERAAT EDEN KHK’LILARA İTİBARI VERİLMELİ‘
”Kanun hükmünde kararnameler çıkarılırken, insanların hayatlarında olağanüstü sonuçlar doğuracak kararlar oluşturulmamalı, somut deliller, objektif kriterler, masumiyet karinesi, suçun şahsiliği ilkesi gibi hukukun temel ilkelerine riayet edilmeli, muhatapların etkin hak arama yolları ortadan kaldırılmamalı, hakkında hiçbir takibat olmayanlar, savcılarca takipsizlik kararı verilenler veya yargılama sonunda mahkeme kararı ile beraat edenler dahi KHK ile mahrum edildikleri haklarına ve itibarlarına acilen kavuşturulmalı, yasal dayanağı olmadan, anayasaya aykırı bir şekilde pasaport iptali, sağlık hizmetleri alırken karşılaşılan zorluklar ve SGK kayıtlarına düşülen şerhler nedeniyle iş bulamama gibi çok çeşitli mağduriyetler yaşatılmamalıdır. Hukukun üstünlüğünü sağlamanın en temel dayanağı ve sigortası kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Bu çerçevede, hikmet-i hükümet yerine hukukun üstünlüğü ilkesi esas olmalı, ayaküstü hukuk üretimine son verilmelidir”
‘MEDYA SAHİPLERİNE FİNANSAL ŞEFFAFLIK’
”Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır. Basının baskı altında olmadan, sansür ya da oto sansürün uygulanmadığı, gazetecilerin keyfi gözaltı ya da tutuklamalara ve yargılamalara maruz kalmadığı bir düzen inşa edeceğiz. Çağdaş bir medyanın bağımsız ve özgür olabilmesinin önemli unsurlarından birisinin de şeffaf bir finansman, sahiplik ve yönetim olduğunu ön görüyoruz. Medya sahipliğinde finansal şeffaflığın sağlanması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız. Özgür ve bağımsız basın, her tür sorunun serbestçe tartışılıp sağlıklı çözümlere ulaşılmasını sağlamanın yanı sıra karar organlarının keyfiliğe yönelmelerini önleyerek bu organların hukukun sınırları içinde hareket etmelerini de teşvik eder”
‘PARALEL YAPILANMANIN ÖNÜNE GEÇİLECEK’
”Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir. Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir”
‘İKİ TEMEL BAŞLIKTA REFORM İHTİYACI’
”İki temel başlıkta reforma ihtiyaç bulunmaktadır. Birincisi toplumsal sözleşmemiz olan anayasamız, sadece bu meseleler için değil tam demokrasi hedefine ulaşmak üzere baştan aşağı, evrensel değerlere ve insan haklarına riayet edecek şekilde yeniden yazılmalıdır. İkinci husus ise yasaların tam anlamıyla uygulanmasını sağlayacak ortamın tesis edilmesidir”
‘TERÖRLE MÜCADELE’
”Türkiye’nin hem yurt içinde hem de yurt dışında terörizmle güçlü bir mücadele yürütmesi bir zorunluluktur. Bununla birlikte acı tecrübelerimizin, tarihsel birikimimizin, milletimizin irfanının işaret ettiği kuşatıcı bir yaklaşımla; terörün günlük perspektifleri aşacak düşünce ve davranış biçimleriyle ele alınarak, ülkemizin gündemindeki ana sorun alanlarından birisi olmaktan çıkarılabileceğini öngörüyoruz. Bu çerçevede, terör ve terörle mücadele söylemi Türkiye’nin enerjisini tüketen, toplumsal uyumunu zedeleyen ve dış politika esnekliğini körelten bir tuzak olmaktan çıkarılmalıdır”
‘EĞİTİMDE DAYATILAN İDEOLOJİYİ REDDEDİYORUZ’
”Kaliteli eğitim, bireysel ve toplumsal refahı gerçekleştirmenin en önemli aracıdır. Bundan dolayı, eğitime ilişkin en temel ilkemiz, tüm çocuklarımız için kaliteli bir eğitim sunmaktır. Kaliteli bir eğitim için, öğrencilere herhangi bir resmî veya tanımlanmış ideolojinin dayatılmasını reddediyoruz. Çocuklarımız ideolojilerin deli gömleklerine mahkûm edilemeyecek kadar kıymetlidir. Özgür düşüncenin önündeki tüm korkular ve tabular yıkılacaktır. Okullar, eleştirel fikirlerin rahatlıkla dile getirildiği ve tartışıldığı mekânlar olacaktır. Demokratik, çoğul cu ve farklılıkları zenginlik olarak gören bir eğitim sistemi inşa edilecektir”
Ahmet Davutoğlu kimdir?
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu 17 yıllık AKP iktidarının en önemli isimlerinden biri. Erdoğan ile görevden alındıktan sonra zaman içinde yolları tamamen ayrıldı.
Ahmet Davutoğlu, Konya’nın Taşkent ilçesinde 26 Şubat 1959 tarihinde babası Duran ve annesi Memnune’nin çocuğu olarak dünyaya geldi. İstanbul Erkek Lisesi mezunu olan Davutoğlu, 1983-84 eğitim öğretim yılında Boğaziçi Üniversitesi’nin Ekonomi ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerini bitirdi. Eşi Sare hanım ile evli olan Davutoğlu, dört çocuk basası.
1990’lı yıllarda Malezya’da Uluslararası İslam Üniversitesi’nde yardımcı doçentlik yapan Davutoğlu, burada 3 yıl boyunca Siyaset Bilimi bölümünün başkanlığını yaptı. 1993 yılında doçent oldu ve 95–99 yılları arasında Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde görev aldı. Aynı zamanda 1998–2002 yıllarında, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademilerinde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi.
Eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül tarafından siyaset ile tanıştırılan Davutoğlu, danışmanlık görevinin ardından Dışişleri Bakanı olarak atandı.
2014–2016 yılları arasında AKP genel başkanlığı ve Başbakanlık görevini sürdürdü. Bu görevinden önce 2009–2014 yılları arasında 60. Türkiye Hükûmeti ve 61. Türkiye Hükûmeti’nde Dışişleri Bakanı olarak yer aldı.
2011, Haziran 2015 ve Kasım 2015 genel seçimlerinde AKP Konya milletvekili olarak meclise girdi. 22 Mayıs 2016 tarihinde başbakanlık görevinden ayrıldı.
27 Ağustos 2014’te AKP Olağanüstü Kongresinde Genel Başkan seçilen Davutoğlu, 6 Eylül 2014’te güven oyu alarak başbakanlık görevine başladı.
Kasım 2015’te yapılan genel seçimlerde AKP lideri olarak yüzde 49.4 ile en yüksek oy oranına ulaştı.
22 Mayıs 2016’da Bakanlar Kurulu ve Başbakanlık görevinden istifa ettiği bildirildi.
İLGİLİ HABER
© Deutsche Welle Türkçe – Hilal Köylü
