Depresyon Nedir?

Depresyon Nedir?

MEDİKAL SENSÖRLER LE HASTALIĞIN ETKİLERİNİN ORTAYA ÇIKTIKTAN SONRA HABER VERMEK YERİNE DAHA ÖNCEDEN TAHMİN ETMEK İÇİN UZUN SÜRELİ TAKİPLER YAPILMASI HEDEFLENİYOR..

 

DEPRESYON NEDİR? DEPRESYONUNUZ OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLARSINIZ? 

 

Depresyon:

“Aşırı derecede zevk alamama, uzun süreli üzüntü veya aktiviteden kaçınma ile karakterize bir duygudurum bozukluğudur..”

Çoğu insan doğal olarak üzüntü ve keder duyguları da dahil olmak üzere akut düşük ruh hali dönemleri yaşarken, klinik depresyon belirtileri en az iki hafta sürmelidir..

Ölüm, kayıp veya hastalık nöbetlere neden olabilirken, depresyon genellikle net bir nedenden yoksun olabilir veya duygu yoğunluğunda mantıksız görünebilir..

Bu durum, dünya çapında önde gelen bir engellilik nedeni olarak kabul edilir ve kabaca 10 kişiden biri hayatlarının bir noktasında en az bir klinik depresyon dönemi yaşar..

Bu durumu yaşayanlar arasında yaşam kalitesini düşürmenin yanı sıra, yılda 210 milyar ABD dolarından fazla olduğu tahmin edilen bir ekonomik yük eklemekte  ve intihar riskini önemli ölçüde artırarak, onu dikkat gerektiren ciddi bir hastalık haline getirmektedir..

 

 DEPRESYONUNUZ OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLARSINIZ?

Depresyon belirtileri çeşitli olabilir ve bireysel deneyimlere göre olabilir..

Çoğu, içsel olarak anhedoni olarak adlandırılan bir duygu ile karakterize edilir – (donuk veya neşeli veya heyecanlı duyguların tamamen yokluğu.) 

Daha aşırı durumlarda, ruh hali umutsuzluk, keder ve hatta suçluluk duygusuna kadar uzanır.. Bu, iş dahil faaliyetlerde inisiyatif almayı etkileyebilir.. Ayrıca iştahı, uykuyu ve konsantrasyonu etkileyebilir ve bazı durumlarda kendine zarar verme ve intihar düşünceleri eşlik edebilir.. 

Çoğu durumda baş ağrısı veya sindirim sorunları gibi fizyolojik semptomlar ortaya çıkabilir.. 

Depresyona sahip olmak , insanları kalp hastalığı veya enfeksiyonlar gibi görünüşte ilgisiz bir dizi başka hastalık geliştirme riskine de sokabilir..

Bu gibi semptomlar iki hafta veya daha uzun süre devam ederse, insanlar doktorlarından yardım almaya veya bir meclis üyesiyle konuşmaya teşvik edilir.. 

🔵 DEPRESYONA NE SEBEP OLUR?

İnsanların depresyonun nedenini beynin nörokimyasında bir ‘dengesizlik’ biçimi olarak tartışması alışılmadık bir durum değil..  

Depresyon gibi duygudurum bozuklukları büyük ölçüde sinir sistemindeki fiziksel farklılıklara dayansa da, depresyona neyin neden olduğuna dair tam yanıtın oldukça karmaşık olması muhtemeldir.. 

Örneğin, hipokampus gibi beynin belirli bölgelerinin büyüklük ve aktivitelerindeki farklılıklar bazı bireylerde rol oynayabilir. Ancak bu, beyindeki çeşitli ağların çeşitli araştırmalarla ima edildiği küçük bir bileşendir..

Birçok insanda genlerin de depresyon geliştirme riskine katkıda bulunması  muhtemeldir. Ancak çevrenin etkisi – (iş, uyuşturucu ve ilaç tedavisi veya yaşam tarzı) – depresyonun nasıl ortaya çıktığı konusunda önemli bir belirleyici faktör olmaya devam etmektedir..

 DEPRESYONUN FARKLI TÜRLERİ VAR MI?

Kronik klinik depresyon formları, ilişkili semptomlara ve eşzamanlı yaşam olaylarına göre kategorize edilebilir..

 Günümüzde klinik depresyon, öncelikle davranışsal değerlendirmeler yoluyla teşhis edilmektedir, ancak bipolar bozukluk gibi komorbiditelerin yaygınlığı ile kesin bir teşhis daha zor hale getirilebilir..

Distimi (kalıcı depresif bozukluk olarak da adlandırılır), çoğu insanın depresyonu bir hastalık olarak düşündüklerinde düşündüğü şeydir.. Semptomların yoğunluğu zamanla değişse de, hastalığın bu formu iki yıl veya daha uzun süren bir tanı ile karakterizedir.. 

Majör depresif bozukluk, anhedoni belirtileri ve uyuşukluk gibi motor semptomların devam ettiği durumlarda teşhis edilebilir..

Psikotik depresyon biçimleri, sanrılı inançlar veya halüsinasyon deneyimleriyle bağlantılıdır.. Depresif epizodlarda, suçluluk duygusu veya diğer hastalıkların belirtileriyle ilişkili baskın temalar olabilir..

Doğum sonrası depresyon , hamilelik ve doğumla bağlantılı, yeni ebeveynlerin yeni doğan bebeklerine bakmayı veya arkadaşlıklarından zevk almayı zor buldukları ölçüde, önemli bir düşük ruh hali, bitkinlik ve üzüntü dönemidir..

Benzer şekilde, mevsimsel duygudurum bozukluğu da, tipik olarak düşük doğal ışığın olduğu ve dış mekan aktivitesinin azaldığı kış aylarında ortaya çıkan depresif semptomların zamanlaması ile tanımlanır..Bu depresyon biçiminin çevrenin gerçek bir yansıması olup olmadığı hala tartışılan bir konudur..

 DEPRESYON NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Depresyon tedavileri geleneksel olarak ya farmasötiklere ya da bilişsel davranışçı terapi gibi psikolojik müdahalelere dayanır..  Egzersiz, uyanık saatlerde parlak ışığa maruz kalma veya sosyalleşme gibi yaşam tarzı değişiklikleri de birçok durumda fark yaratabilir.

Genellikle , durumun tipine veya ciddiyetine ve hastanın tepki ve istekliliğine bağlı olarak bir kombinasyon kullanılır..

Gelecekteki tedaviler , geleneksel terapilerin yanında kontrollü miktarlarda kullanılan ketamin veya psilosibin gibi beynin sinir ağlarına manyetik stimülasyon formları , yeni ilaçlar veya bilinen psychedelic formları ve diğer ilaçları içerebilir..

https://www.sciencealert.com/depression

Www.cafemedyam.com

 DEPRESYONU ÖNCEDEN TAHMİN EDEBİLİR MİYİZ?

kronik stresi önceden tespit etmek için yeni bir konsept geliştiriliyor

Karolinska Enstitüsü’nden Dr. Onur Parlak, giyilebilir medikal sensörler üzerinde çalışarak kronik stresi önceden tespit etmek için yeni bir konsept geliştiriyor..

 

-Medikal sensörler sayesinde, hormon seviyelerine bakılarak stresin depresyon ile ilişkisi incelenebiliyor..

 

-Böylece geliştirilen kortizol sensörüyle kronik stres seviyesini anlamak mümkün hale geliyor..

 

-Bu sensörler, depresyon sürecine yaklaşanların tespiti için kullanılıyor ve bu sayede erken müdahale imkanı doğuyor..

 

Dr. Onur Parlak.jpg www.cafemedyam.com
Karolinska Enstitüsü’nden Dr. Onur Parlak,

– Dr. Onur Parlak:

“Bu sensörler, vücuttaki belirli değerleri sürekli olarak takip ederek anormalliklerin ortaya çıkması durumunda uyarı veriyor..

 

Bu bütüncül yaklaşım, stres hormonları ve deri iletkenliği gibi belirli değerlerin uzun süreli takip edilmesini gerektiriyor..

 

Bu sensörler sayesinde stres ve depresyon gibi hastalıkların önceden tahmin edilebilir..

 

Medikal sensörlerle hastalığın etkilerinin ortaya çıktıktan sonra haber vermek yerine daha önceden tahmin etmek için uzun süreli takipler yapılması hedefleniyor..

 

Bu sensörlerin nasıl çalışıyor?

– Dr. Parlak:

“Bu konsepte uzun süreli takipler yapmak ve mümkünse birden fazla değeri aynı anda analiz edip anlamak gerekiyor. Örneğin, stres hormonları, deri iletkenliği gibi belirli değerleri takip edebiliriz. Bu değerlerde bir anormallik olmadığı sürece hastalık ilerlemeye başladığında somut göze çarpan değişimler olabilir. Uzun süreli takip bile aslında bu değerlerin nereye evrilebileceği veya düzelip düzelmeyeceği üzerine tahminler yapmamızı sağlayabilir..”


Stres ve depresyon gibi nörolojik rahatsızlıklarda, nöronlar arası iletimde sorunlar ortaya çıkabilir

Parlak, stres ve depresyonun ortak yönleri ve nörokimyası hakkında da bilgi vererek, sinir sisteminin sağlıklı bir insanda yaklaşık 100 milyar adet nöron hücresinden oluştuğunu ve bu hücreler arasındaki etkileşimlerin sinaps adı verilen bağlantılarla gerçekleştiğini belirtti.

Nöronların(sinir hücrelerinin) birbiriyle etkileşme prensibi sinapslardaki nörotransmitter olarak adlandırılan kimyasal moleküller yoluyla gerçekleşir.

Bu kimyasal moleküller kullanımdan sonra, akson uçları tarafından geri alınıyor ve daha sonra tekrar kullanılmak üzere paketleniyor basit anlamıyla ya da bazı durumlarda sinapslarda geri dönüştürülerek, önce beyin sıvısı, sonra kana karışıp daha sonra idrar yoluyla vücuttan atılıyor. 

İşte bu geri kazanım ve dönüşüm süreçleri her ne sebeple olursa olsun sekteye uğrarsa, beyinde olması gerektiğinden fazla ya da az nörotransmitter bulunuyor ve bunlarda iletilmesi gerektiginden fazla ya da az sinyalin diger nörona aktarılmasıyla sonuçlanıyor.

Yani beyin hücreleri arasında, ortamda olması gerektiğinden farklı bir hareketlilik oluşuyor.

Nöron.jpg www.cafemedyam.com

Stres ve depresyon gibi nörolojik rahatsızlıklarda, işte bu nöronlar arası iletimdeki sorunlar neticesinde ortaya çıkıyor ve bu süreçler normal nörotransmitter döngüsünü etkiliyor.

Bu nedenle, yapılan çalışmalar kronik stresi önceden haber veren medikal sensörlerin geliştirilmesine ve bu sensörler aracılığıyla belirli değerlerin takip edilerek stres ve depresyon gibi rahatsızlıkların önceden tespit edilmesine odaklanıyor.

Bazı ilaçlar nörotransmitterlerin geri dönüşümünü engelleyerek, beyindeki sinyal alışverişini arttırarak depresyonun etkilerini azaltabiliyor.  

Bu konu, alanda çalışanlar tarafından sıklıkla üzerinde düşünülen ancak tam olarak tanımlanamamış konuların başında geliyor.

 KORTİZOL DÜZEYİ DEPRESYONUN HABERCİSİ OLUYOR

Gerçekte, özellikle kortizol düzeyleri yüksek olan depresyon hastalarında ortalamanın üzerinde kortizol seviyesinin depresyona neden olup olmadığı veya depresyon sürecinin kortizol seviyesinin yükselmesi sonucu mu ortaya çıktığı sorusu geliyor.

Bu, tavuk- yumurta ilişkisine benzer bir durum. Ancak depresyon hastalarının idrarlarındaki kortizol seviyesi genel ortalamanın çok üstünde oluyor.

Tabii ki istisnalar da var, ancak genel ortalama bu şekilde oluyor. Kortizol ve benzeri hormonların değerleri depresyona karşı bir gösterge olarak kullanılacaksa, bu hormonların salınımının nasıl gerçekleştiği de önem taşıyor.

Bu salınım, genel olarak hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) ekseni tarafından düzenlenen karşılıklı etkileşim mekanizmasıyla kontrol ediliyor. 
 

hormon.jpg

 UZUN SÜRELİ KORTİZOLE MARUZ KALMAK, BEYİNDE KÜÇÜLMEYE NEDEN OLABİLİYOR

Ancak vücutta kortizol gibi stres hormonları fazla ise, sinir sistemi diğer hormonların salınımını yavaşlatıyor ve bu dengeleniyor.

Parlak, “Ne yazık ki, depresyon hastalarında geri besleme sistemi çalışmayabiliyor ve vücutta gereğinden fazla kortizol birikiyor. Uzun süreli kortizole maruz kalmak, beyinde nöron oluşumunu engelleyerek küçülmeye neden olabiliyor” dedi. 

Bazı kişileri depresyona daha yatkın hale getiren genetik faktörlere de değinen Parlak, kortizol hormonunu takip ederek hastanın depresyona girip girmeyeceğini veya süreçleri daha iyi anlamak için başka bilgilere de ihtiyaç duyulabildiğini belirtiyor. 

Parlak ve ekibi, kortizol hormonunun takibini sağlayan sensörler geliştirerek depresyonun tanısını ve tedavisini geliştirmeyi amaçlıyor. 

Stanford Üniversitesi’nde çalıştığı dönemde Parlak, spor aktiviteleri sırasında stresin kortizon hormonunu nasıl etkilediğini anlamayı amaçladı.

Ancak son zamanlarda epilepsi ve cilt hastalıklarına uygulamaya başladığı klinik çalışmalar yürütüyor.
 

depresyon.jpg

Kullanıcılardan talep gelirse kullanıma çabuk çıkabilir

Medikal sensörlerle dermal iletkenlik analizi ve kortizol analizi yaparak, dopamin gibi belirli sensörlerin değişimi üzerinde çalışmalarını sürdüren Parlak, “Bu teknolojinin hayatımıza girişi ve stresten kurtulmamızı sağlaması için günlük kullanıma uygun hale getirilmesi gerekiyor. Ancak, bunun için büyük bir pazarlama planı gerekiyor ve eğer ciddi bir pazarlama payı yaratılamazsa, yatırım almak zor olabilir. Bu yüzden laboratuvarda geliştirilen birçok sensör son kullanıcıya ulaşamıyor. Fakat stres ve depresyon konusunda iyimserim ve umutluyum” diye konuştu. 
 

© The Independentturkish//Esra Öz

About The Author

Bir yanıt yazın