
reflü de ilaçsız tamamen düzelebilir
İÇİNDEKİLER
♦ Reflü de ilaçsız tamamen düzelebilir
Tip 2 diyabet gibi, reflü de ilaçsız tamamen düzelebilir

Obezite, Tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları ve kanserler gibi kronik hastalıkların hemen hemen tamamının hayat tarzımızdaki yanlışlardan kaynaklandığını çok iyi biliyoruz.
Dolayısıyla bu tür hastalıkların önlenmesi ve tedavisi de bu yanlışların düzeltilmesinden geçiyor.
-Yani bir kişinin Tip 2 diyabet olmaması için hayat tarzındaki özellikle beslenmeyle ilgili yanlışları mutlaka düzeltmesi lazım.
Bu yanlışları düzeltmeden o kişiye hemen bir şeker düşürücü ilaç vermek, evet o kişinin şekerini düşürebilir, ama bu o kişide Tip 2 diyabet hastalığının ortadan kalktığı manasına gelmez..
Oysa bu kişinin adam gibi beslenmesini temin edebilirsek, Tip 2 diyabetin tamamen düzeldiğini görebiliriz.
Bunu ortaya koyan birçok çalışma var.
Bugün size bu vesileyle gene son derece yanlış bir şekilde ve yaygın olarak gereksiz ilaç kullanımına yol açan bir hastalıktan bahsediyorum: Reflü.
Bu hastalık günümüzde o kadar çok arttı ki adeta reflüsü olmayan kalmadı denebilir.
-Reflü demek mide asidinin yemek borusuna kaçması demek.
Bu, esasında fizyolojik bir olaydır. Yani siz yemek yer yemez hemen yatar duruma geçerseniz, mide ile yemek borusu arasındaki Sfinkter adını verdiğimiz kasın gevşemesinden dolayı mide asidi yemek borusuna geçer ve siz de mide yanması, göğüs kemiği arkasında batma ağrı, geğirme gibi ileri durumlarda mide asidinin ağzınıza gelmesi, ağızda acılı hissi gibi birtakım belirtilere sebep olur..
Bu hastalığın tedavisinde kullanmanın son derece etkili ilaçlar var mıdır?
Evet, vardır.
Bunlar şikayetlerinizi giderir mi?
Evet, giderir.
Peki bunlar sizdeki hastaları tedavi eder mi?
Hayır. Tedavi etmez.
Siz reflüye sebep olabilecek unsurları ortadan kaldırmadıktan sonra, sadece o ilaca ömür boyu abone edilmiş olursunuz.
Peki reflüden kurtulmak için neler yapmak lazım?
Başta da söylediğim gibi esas olan hayat tarzındaki yanlışların düzeltilmesidir.
Bunun başında da reflü mevzunun da esas olan beslenmedir.
Beslenmede en önemli olan şey gıdaların, yiyeceklerin birdenbire değil yavaş yavaş yenmesi ve iyice çiğnenmesidir.
Reflüyü artırdığı bilinen bazı yiyecekler vardır: Kızartmalar, baharatlı, çok acılı, ekşili yiyecekler gibi…
Veya bazı kişiler belirli bir yiyeceğin de reflülerinin arttığını, farkına varabilirler.
İşte bunlardan uzak durmak gerekir.
Çok önemli bir husus ise; yemek yedikten dört saat geçmedikten sonra yatar duruma geçmemektir.
Eğer yemekten sonra biraz hareket edersek, yürürsek bu da reflünün azalmasını sağlayabilir ama yemekten sonra kesinlikle ağır eforlar yapılmamalıdır.
Yattığımız zaman, şikayeti olan hastalarda yemekten sonra dört saat geçmiş olsa bile başımızı biraz yüksekte tutmakta fayda vardır.
Sigara ve alkolü söylemeye gerek yok, zaten bunlar zehir. Bunlardan kesinlikle uzak durmak gerekir.
Çay ve kahve içilebilir ama bunlarda da aşırıya kaçmamak şarttır.
Tabii ki bu kola, gazoz gibi asitli içecekler şeyler veya paketlenmiş, içinde katkı maddeleri bulunan gıdalar, fastfood bilinen işte restoranlarda da satılan menüleri olan gıdalardan da tabii ki yenmemesi lazım.
Eğer reflünüz varsa belinizi, karnınızı sıkan, çok sıkan kemer, korse, kuşak gibi şeylerden uzak durmanız da gerekir.
Reflüyü stres de artırabilir. Onun için rahat olmakta, her şeyi kafaya kaplamakta da fayda var.
Bir de yemekten hemen sonra öne doğru eğilmekte reflüyü artırabilir.
Bunları yerine getirdikten sonra reflünüz mutlaka yoluna gelecektir.
Bunları her zaman yaparsanız reflüye yakalanma riskiniz bir anatomik sebep yoksa kesinlikle olmayacaktır.
Reflü örneğinde de gördüğümüz gibi, kronik hastalıklardan korunmada ve bu hastalıkların tedavisinde esas olay hayat tarzınızdaki yanlışların düzeltilmesidir.
Bu yanlışlara hiç bakmadan insanlara hemen ilaç tedavisi vermek, bu hastalıkları düzeltmediği gibi, insanların ömür boyu bu ilaçlara bağımlı olmalarına da sebep olur.
♦ Reflü ilaçları, öksürük ve boğaz şikayetlerinde işe yaramıyor
Son senelerde kronik öksürük, sık boğaz temizleme ihtiyacı, boğazda takıntı hissi, geniz akıntısı, ses kısıklığı, hatta horlama gibi şikâyetleri olan hastalara reflü teşhisi koyma ve bunları uzun süre tedavi etme “modası” var.
-Tıp dünyası reflüye adeta bir can simidi gibi sarıldı.
Her öksürene, sesi kısılana, boğazla ilgili şikâyetleri olanlara reflü hastası muamelesi yapılması ve reflü ilaçları yazılması adeta rutin bir uygulama oldu.
Bu belirtilerin, mide asidinin yemek borusu ve oradan da boğaz kaçması sonucu ortaya çıktığı, asit salgısını baskılayan ilaçların bu olayı önleyeceği ileri sürülüyor ve bu olaya tıp dilinde extraoesophageal reflux, laryngopharyngeal reflux, reflux laryngitis gibi isimler veriliyor.
Reflü ile alâkalı aşikâr şikâyetleri olmayanlar da “reflü başlangıcı”, “gizli reflü” gibi isimlerle reflü kapsama alanına alınıyor.
Halk arasında “reflü ilaçları” veya “mide koruyucular” adıyla bilinen “proton pompası inhibitörleri” (PPİ) uzun yıllardır en çok satan ilaçlar sıralamasında en üst basamaklarda yer alıyor.
Araştırmalar bu uygulamayı desteklemiyor
Uzun süreli kullanımda çok ciddi yan etkileri olan bu ilaçların faydasını ortaya koyan geniş kapsamlı güvenilir araştırmalar olmadığı gibi işe yaramadığını gösteren araştırmalara sürekli yenileri ekleniyor.
Bunların sonuncusu BMJ’de yayımlandı. 1
Çalışmada 6 haftadan daha uzun süreli, inatçı boğaz belirtileri olan erişkin yaşlardaki 346 hasta iki gruba ayrılarak 16 hafta süreyle 172’sine lansoprazol ve 174’üne de plasebo verildi.
Birincil olarak 16 hafta sonunda katılımcıların reflü semptom endeksleri, ikinci olarak da 12 ay sonunda semptom cevapları, hayat kalitesi ve boğaz görüntüsü değerlendirildi.
Hem ilaç alanlar hem plasebo alanlar arasında herhangi bir fark bulunmadı.
BİR: Boğaz belirtileri ve hayat kalitesindeki düzelmeler her iki grupta 16 hafta ve 12 ay sonra farklı değildi.
İKİ: Hastaların başlangıç belirtilerinin hafif veya şiddetli olması da neticeyi değiştirmedi.
ÜÇ: Belirtiler her iki grupta da bir miktar düzelmekle beraber tam olarak geçmedi.
DÖRT: Katılımcıların yaşı, cinsiyeti, sigara ve alkol tüketimleri, kilolarının da bir tesiri gösterilemedi.
BEŞ: Yan etkiler (baş ağrısı, ishal ve kendini iyi hissetmeme) de her iki grupta aynı idi; ilaç alan bir kişide deri döküntüsü oldu.
Reflü ilaçları boğazla ilgili belirtilerin tedavisinde fayda sağlamıyor
Araştırmanın başyazarı James O’Hara araştırmayı şu sözlerle değerlendiriyor: 2
”Çalışmamız, PPİ ilaçların kalıcı boğaz semptomlarının tedavisinde plaseboya göre hiçbir fayda sağlamadığını açıkça göstermektedir. Bulgular kesindir ve uygulamayı değiştirmelidir.
Mide asidini azaltan bu ilaçların birinci ve ikinci basamakta yaygın olarak reçete edildiğini biliyoruz.
Bulgularımız, bunların sadece hastaya deneyecek bir şey vermek için kullanılmaması gerektiğini gösteriyor.”
Önceki araştırmalara birkaç örnek
Chest isimli dergide yayınlanan bir meta-analizde, 7 araştırmada “asit baskılayıcı tedavinin kronik öksürüğe anlamlı bir faydasının olmadığı” ortaya kondu. 3
PPİ grubundan bir ilaç olan lansaprazolü iyi metabolize edememe fenotipi olan çocuklarda astım kontrolünün 6 aylık lansoprazol tedavisinden sonra daha da kötüleştiği tespit edildi. 4
Bu ilaçların, solunum yolu enfeksiyonlarına verilen cevapları değiştirerek astım kontrolünü kötüleştirebileceği düşünülüyor.
Sprey kortizona rağmen astımları kontrol altına alınamayan ve reflü şikâyeti olmayan 306 çocuk üzerinde yapılan randomize, kontrollü araştırmada da reflü tedavisinin, plaseboya kıyasla semptomları da akciğer fonksiyonlarını da iyileştirmediği, üstelik artan yan etkilere de sebep olabileceği sonucuna varıldı. 5
Bu araştırmayı değerlendiren bir makale kaleme alan F. D. Martinez, “Proton pompası inhibitörlerinin çocuklarda reflüsü olsa da olmasa da astım üzerine bir faydası yok” diyor ilave ediyor:
‘‘Bu ilaçların kullanımının son on yılda ileri derecede artması çok üzücü ve mesnetsiz bir iştir. Çocuğunuz astımı için reflü ilaçları kullanıyorsa bunun etkili bir tedavi olmadığını bilin. Bu ilaçlar reflü hastalığı için onaylıdır, astım için değil. 6 ”
Gelelim neticeye
Reflü ilaçları (PPİ sınıfı) doğru endikasyonla ve kısa süreli kullanımda çok etkili ve emniyetli ilaçlar olmakla beraber uzun süreli kullanımlarının çok ciddi yan etkileri olduğu unutulmamalıdır.
Bunlar kalp krizi, felç, kolit, zatürre, diyabet, mide ve kolon kanseri, karaciğer hasarı, böbrek yetersizliği, alerji, depresyon, kemik kırığı ve erken ölüm riskini artırabiliyor, B12 ve magnezyum eksikliğine yol açabiliyor. 7
İlaç etkileşimleri ve maliyetlerinin de hesaba katılması gerekiyor.
Reflü ilaçları rastgele yazılmamalı ve hastalar yan etkiler konusunda ikaz edilmelidir.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
♦ Antireflü Mukozal Ablasyon (ARMA) nedir, ne amaçla kullanılır?
ARMA’nın açılımı “Anti reflü mukozal ablasyon” demektir. Gastroözefajial reflü (GÖRH) hastalığını tedavi etmek için uygulanan endoskopik bir tedavidir.
Gastroözefajial reflü, mide asidinin ağız ve mideyi bağlayan yemek borusuna tekrar tekrar akmasıdır.
Yemeği yuttuktan sonra yemek borusunun alt kısmında bulunan bir kas grubu gevşer. Bu gevşeme sayesinde yiyecek ve sıvılar mideye akar.
Ancak bu kas yeterince gevşemez veya zayıflarsa mide içeriği tekrardan yemek borusuna kaçabilir ve tahriş edebilir.
Reflü herkeste ara sıra meydana gelebilir ancak kişide sürekli olarak görülmesi GÖRH’e neden olur.
Peki, ARMA tedavisi kimlere, nasıl uygulanır?
ARMA’nın diğer yöntemlere göre avantajları neler?
Ameliyat sonrası reflü tekrar nükseder mi?
Reflü tedavi edilmezse ne olur?
Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Nurettin Tunç anlatıyor:
♦ Reflü neden olur, tedavi yöntemleri neler?
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de sıkça rastlanan bir hastalık olan reflüde atılacak önemli adım yaşam tarzı değişikliği ve doktorun önerilerini uygulamak.
-Ancak bazı kişilerde yaşam tarzında değişiklik yaparak veya ilaçlarla reflüyü kontrol altında tutulabilirken bazı hastalarda ise cerrahi girişim gerekebiliyor.