Dünya Çocuk Hakları Günü

Dünya Çocuk Hakları Günü

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Türkiye tarafından 14 Ekim 1990'da imzalandı ve 27 Ocak 1995'te yürürlüğe girdi..

♦ Dünya Çocuk Hakları Günü

Her yıl 5 milyon çocuk ölüyor

Dünya Çocuk Hakları Günü
Dünya Çocuk Hakları Günü

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde dünya üzerinde çocukların yaşadığı sorunlara dikkat çeken Dr. Cihan Avcı Braun, “Gazze’de çocukların en temel hakkı ‘yaşam hakkı’ hiçe sayılıyor” dedi.

Birleşmiş Milletler’in bu yılki 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ana teması ‘her çocuk için, her hak’ olarak belirlendi..

 

–   Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun:

“Gazze’de binlerce çocuk öldü, ölmeye devam ediyor. Çocukların en temel hakkı ‘yaşam hakkı’ hiçe sayılıyor..Her yıl 5 milyon çocuğun 5 yaşını doldurmadan yaşamını yitirdiğini söyleyebilirim..”

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda, 20 Kasım 1989’da kabul edilmesi nedeniyle, her yıl Kasım ayının 20’nci günü “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanıyor..

Güne ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun, BM’nin bu yılki Çocuk Hakları Günü’nün ana temasının ‘her çocuk için, her hak’ olduğunu anımsattı.  

 HER YIL 5 MİLYON ÇOCUK 5 YAŞINI DOLDURAMADAN YAŞAMINI YİTİRİYOR

Braun, dünya çapında çocukların hayat şartlarının geçmiş yıllara oranla iyileşmiş olmasına karşın ülke ve bölgeler arasında farklar olduğuna dikkat çekti..

–   Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun:

“Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin yürürlüğe girdiği 1990 yılı ile karşılaştırıldığında, günümüzde her yıl ortalama on bin kadar daha az çocuk ölüyor. Buna rağmen, UNICEF’in hesaplamalarına göre halen her yıl 5 milyon çocuk, beş yaşını dolduramadan yaşamını yitiriyor. Bu ölümlerin birçoğu ise temiz suyun, daha iyi hijyen koşullarının ve işleyen bir sağlık sisteminin varlığı halinde önlenebilecek ölümlerdir” 

SAVAŞLARDAN EN ÇOK ÇOCUKLAR ETKİLENİYOR 

21’inci yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen yaşanan savaşların en çok çocukların hak mağduriyetine neden olduğunu kaydeden Braun, sözlerini şöyle sürdürdü..

–   Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun:

“Savaş sebebiyle ölmeyip hayatta kalsa da şanslı olup yıkıntıların içinde ve füzelerin arasında kalmayıp başka bir ülkeye sığınmacı olarak gitse de ‘O’ artık bir çocuk olarak değil, hayatın acı gerçekleriyle çok erken yaşta yüzleşerek olgunlaşmış bir birey olarak hayatına devam edecektir. Başka çaresi olmadığı için sığınmacı olarak gittiği ülkenin dilini ve kültürünü öğrenebilmek için verdiği mücadelenin yanında, bilmediği dilde anlatılan dersleri de takip etmek, hatta evde ya da dışarıda çalışarak ev ekonomisine katkıda bulunmak zorunda kalan, çocukluğunu yaşayamamış ve ‘Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ ile teminat altına alınan haklarına erişememiş bir bireydir.

Şu an yaşanmakta olan İsrail-Filistin savaşında hiçbir günahı olmayan çocukların yaralanmalarına, ölmelerine şahit oluyoruz ve hiç kimse kuşatma altındaki bölgede bulunan çocukların o bölgeden kurtarılmasını sağlayamıyor. Bir çocuğun korunması gereken en üstün hakkının yaşam hakkı olduğu hiçe sayılıyor. Savaş gibi tamamen insanlar tarafından kontrol edilen ve önlenmesi mümkün olan olaylar sebebiyle de çocukların yuvaları, sevdikleri, umutları, çocuklukları ve gelecekleri ellerinden alınıyor. Gandhi’nin dediği gibi ‘Eğer bu dünyada gerçek barışı öğreteceksek ve eğer savaşa karşı gerçek bir savaş vereceksek, işe önce çocuklarla başlamamız gerekmektedir.’” 

♦ 250 MİLYON ÇOCUK OKULA GİTMİYOR

Çocukların okula gitme oranı ile ilgili de bilgi veren Cihan Avcı Braun şunları söyledi…

–   Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun:

“Dünya çapında okula gitme oranı artmış olsa da günümüzde hala 250 milyon çocuk okula gitmiyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in ortaklaşa yürüttüğü bir araştırma sonucunda 2021 yılında yayınladıkları rapora göre, çocuk işçi sayısı 160 milyona ulaşmış ve bu sayı son 4 yılda 8,4 milyon artmıştır” 

♦ ‘EBEVEYNLERİN ALIŞKANLIKLARI ÇOCUKLARA YANSIYOR’

UNICEF’in 2023 Nisan ayında yayınlamış olduğu ve 14 bin 705 çocuktan alınan bilgiye dayanan “Türkiye Çocuk Araştırması 2022” raporuna göre de, 3-17 yaş grubundaki çocuklar içinde haftada en az iki kez banyo yapan çocuk oranı yüzde 89; günde bir defa diş fırçalayan çocuk oranı sadece yüzde 35.  

Dr. Öğr. Üyesi Braun, bu rakamların en önemli sebebinin ebeveynlerin alışkanlıklarının çocuklara yansıması olduğunu vurgulayarak çocukların bu alışkanlıkları küçük yaşta edinmesi gerektiğini söyledi. Küçük yaşta edinilmesi gereken alışkanlıklara örnek olarak spora işaret eden Braun, çocuklara spor alışkanlıkları kazandıracak olanaklar sunulmasının önemini anlattı. Braun, şunları kaydetti..

–   Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun:

“Yine UNICEF’in aynı raporuna göre, 4-17 yaş grubundaki çocuklar içinde spor faaliyetlerine katılan çocukların oranının yüzde 35 olduğunu görüyoruz. Bu oranın neredeyse yarısını ise ‘yürüyüş ve koşu’ faaliyeti oluşturuyor. Futbol, basketbol, voleybol ve bisiklet sürme faaliyetlerinin toplam oranı ise yüzde 15 ile sınırlı kalıyor.”

DOĞUM SONRASI AZ İZİN DE HAK KAYBINA YOL AÇIYOR

Annenin doğum sonrası izninin çok kısıtlı olmasının da önemli bir çocuk hakkı kaybı olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Braun, bu kısıtlılık nedeniyle annelerin 3 aylık bebeklerini bırakıp işe gitmek zorunda kaldığına da işaret etti.

–   Braun:

“Bu durum hem annenin psikolojik sağlığını hem de bebeğin fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz etkilemektedir” 

 
 

♦ TÜRKİYE’NİN ÇOCUK HAKLARI KARNESİ NASIL?

BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin imzacıları arasında yer alan Türkiye’nin çocuk hakları karnesi nasıl?

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Türkiye’deki durumu araştırdık

Siirt’te yaşayan Hidayet, bu yıl liseyi bıraktı.. Hasta babasının çalışaması nedeniyle 7 kardeşine bakan Hidayet B. şunları söyledi…

– Hidayet:

“Yayladayım; okulu, arkadaşlarımı çok özlüyorum ama okula gidemeyeceğim.. Okula gitmek yerine, yaylada hayvanları otlatarak aileme destek olma mecburiyetindeyim.. Kimse cahil kalmasın. Herkes meslek sahibi olsun..” 

Ailesinin geçimini sağlayabilmek için okulu bırakan Hidayet’in hikayesi bir yana, günümüzde çocuklar farklı mağduriyetlere de maruz kalıyor.

Eğitim hakkından mahrum kalmanın yanı sıra, şiddet ve taciz gibi mağduriyetler bugün çocukların maruz kaldığı problemlerin başında geliyor..

İsmail Saymaz’ın gündeme getirdiği; Erzurum’da Diyanet’e bağlı Kur’an kursundaki bir belletmenin 6 ay boyunca en az yedi çocuğa tecavüz etmesi ve sopayla dövmesi olayı da Türkiye’de yaşanan çocuğa karşı cinsel istismar örneği olarak kayıtlara geçti..

♦ TÜRKİYE ÇOCUKLARINI YETERİNCE KORUYABİLİR MU? 

Uzmanlar bu soruyu yanıtladı

r.jpg

 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü.

Türkiye’de 570 bin çocuk eğitim dışında ..

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Türkiye tarafından 14 Ekim 1990’da imzalandı ve 27 Ocak 1995’te yürürlüğe girdi..

Sözleşmeyle çocuk haklarının korunması amaçlanırken, taraf devletlerin de bu hakların yaşama geçirilmesi için yükümlülüklere uymaları gerektiği hükme bağlandı..
 

Peki, Sözleşme’nin imzacıları arasında yer alan Türkiye’nin çocuk hakları karnesi nasıl? 

Adalet Bakanlığı’nın adli istatistikleri çarpıcı verileri ortaya koyuyor.

– Buna göre, 127 bine yükselen cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ilk sırayı 44 bin 880 rakamıyla “çocukların cinsel istismarı” aldı..

– Eğitim Reformu Girişimi (ERG) verilerine göre de 2 milyon 247 bin çocuk okul öncesi eğitimde değil..

– Mesleki ve teknik eğitimde yaşanan toplumsal cinsiyet eşitsizliği bu eğitim-öğretim yılında da devam etti..

– 6-17 yaş grubundaki yaklaşık 570 bin 293 çocuk eğitim dışında.. 
 

Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAV) Koordinatörü ve Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüye Son Derneği (ECPAT) Türkiye Başkanı Avukat Şahin Antakyalıoğlu:

“Cinsel istismar vakaları yüksek, ancak yargıya taşınmiyor.. Sivil toplum örgütlerinin yaptığı farkındalık çalışmaları sonucunda başvuru için cesaret kazanılıyor ve destek alınabildiğinde hak arama mücadelesi veriliyor.”

“Denetimler yeterli ve nitelikli değil, cezasızlık sorunu devam ediyor”

– Avukat Şahin Antakyalıoğlu:

“Türkiye’de çocuk hakları yeterince çocukları koruyamadı.. Mevzuat eksikliği ile uygulamada yaşanan problemler var. Gerekli ve yeterli bütçe ve personel sağlanmıyor. Uygulama birliği yok. Nitelik ve nicelik çok az. Eğitimler yetersiz. Denetimler yeterli ve nitelikli değil, cezasızlık sorunu devam ediyor..”

 

www.cafemedyam.com

 

“Türkiye çocuk hakları konusunda ön sıralarda değil “

Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAV) Koordinatörü ve Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüye Son Derneği (ECPAT) Türkiye Başkanı Avukat Şahin Antakyalıoğlu.jpg
Avukat Şahin Antakyalıoğlu

Avukat Şahin Antakyalıoğlu:

– Öncelikle bütçe sorunu çözülmeli ve yeterli sayıda araç ve personel alınmalı..

– Periyodik ve nitelikli eğitimler verilmeli..

– Bağımsız izleme ve denetleme kurulları oluşturulmalı..

– Çocuk Bakanlığı kurulmalı..

– Çocuk yoksulluğu giderilmeli, refah seviyesi yükseltilmesi için uygun bütçe sağlanmalı..

– Çocuklara ilişkin mevzuat tek çatı altında toplanmalı..

– Çocukların ceza sorumluluk yaşı yükseltilmeli ve tutuklama tedbirine başvurulmamalı..

– Erken evlilikler yasaklanmalı..

– Çocuklara özgü özel ihbar hatları ve web sitesi oluşturulmalı..

– Çocuk İzleme Merkezi (ÇİM) ve Adliye Görüşme Odaları (AGO) gibi birimler bir an önce her ilçeye kurulmalı..

– Çocuk hakları Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) müfredatına konulmalı, çocuk haklarına dair sözleşme öğretilmeli..

– Çocuk Koruma Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Medeni Kanun ve İş Kanunu yeniden düzenlenerek çocuk dostu hale getirilmeli..”
 

 

570 bin çocuk eğitim dışında

Çocukların nitelikli eğitime erişimi hakkında konuşan ERG Politika Analisti Sinem Sefa Akay da Türkiye’de okul öncesi eğitimde öğrenci sayısının 1 milyon 885 bin olduğunu; ancak okullaşma oranlarında bölgeler arasında farklılıkların devam ettiğini vurguladı..
 

Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Sinem Sefa Akay.jpg
Sinem Sefa Akay

– Sinem Sefa Akay:

– 3 yaşta yaklaşık 1 milyon 114 bin, 4 yaşta 913 bin 757, 5 yaşta ise 219 bin 356 çocuk yani toplamda 2 milyon 247 bin çocuk okul öncesi eğitimde değil..

– Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin yüzde 35,2’sini kızlar (604 bin 486) yüzde 64,8’ini oğlanlar (1 milyon 111 bin 893) oluşturdu..

Yıllardır mesleki ve teknik eğitimde yaşanan toplumsal cinsiyet eşitsizliği yeni eğitim-öğretim yılında da devam etti.. Kalıp yargılar, cinsiyetçi ve toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiren uygulamalar, kız çocukların belli program türlerinden uzaklaşmasına neden olabiliyor..

18 yaş altındaki çocukların yetişkinlerle bir arada çalışarak uygulamalı eğitim aldıkları atölyelerin ve işletmelerin düzenli olarak denetlenmesi hayati önem taşıyor. . 
 

www.cafemedyam.com

“Türkiye’deki çocukların eğitim hakkı yeterince korumuyor mu?” 

– Sefa Akay:

“Türkiye’de eğitim sistemi 81 ilin tüm ilçelerinde, köylerinde, mahallelerindeki çocukların yaşam kalitesini, iyi olma hâlini ve memnuniyetini ön plana alıyor mu?

Çocuğun; hak öznesi yani hakları ve özgürlükleri olan bir birey olması bakış açısı okullardaki tüm idareciler, öğretmenler, personel ve hatta veliler tarafından benimsenip, önemseniyor mu?

Sadece okula kayıt, devam ve okuldan mezun olma oranlarında yani sayısal verilerde ilerleme yeterli değil, olmamalı..”


Türkiye’deki tüm okulların çocuğu ve haklarını merkeze koyması ihtiyacının devam ettiğini anlatan Akay, eğitim hakkının ilk adım olan eğitime erişimde zorluk yaşayan ve eğitim dışında kalan çocukların durumuna dair verilerin azlığına işaret etti..

İstatistiki verilere göre, 6-17 yaş grubundaki yaklaşık 570 bin 293 çocuğun eğitim dışında. Ve bunların 289 bin 502’si kız çocuğu olduğunu belirten Sefa Akay, bu konuda verilerin şeffaf biçimde paylaşılması gerektiğini hatırlattı..
 

www.cafemedyam.com

♦ ÇOCUĞA KARŞI ŞİDDET ARTTI

 www.cafemedyam.com
Erkan Sert

Uluslararası Çocuk Merkezi Çocuk Hakları Birimi Proje Sorumlusu Erkan Sert, Türkiye’de çocuk katılımı yoluyla çocukların her türlü dijital şiddete karşı dayanıklılığını güçlendirmeye odaklanan bir proje yürüttüklerini söyledi..

– Erkan Sert:

“Çocuk Katılımı ve Alt Hibe Yoluyla Çocuk Haklarını Teşvik Ederek Dijital Dünyada Çocukların Dijital Şiddetle Mücadele Etmesinin Güçlendirilmesi” projesi kapsamında yaptığımız araştırmalara göre, dijital dünyada çocuklar birçok hak ihlaline maruz kalıyor..
 

 

Bu hak ihlalleri saldırganlık içeren, cinsellik içeren, çocukların değerlerine yönelik.. Çocuk işçiliği, çocuğa karşı istismar vakaları ve çocuğa karşı şiddet ne yazık ki çok fazla arttı ve artmaya devam ediyor..

– Türkiye Adli Sicil ve İstatistik Müdürlüğü verilerine göre 2021 yılında çocukların cinsel istismarına yönelik açılan dosyalarda 20 bin 459 suç tespit edildi..

– 2021 yılı içinde hükme bağlanan dosyalarda ise 21 bin 48 suç tespit edildi ve bunun 16 bin 161’i mahkûmiyet ile sonuçlanmıştır. Çocukların cinsel istismarı suçuna ilişkin verilen kararlardan yüzde 54’ü suçun işlendiğinin sabit olduğu mahkumiyet oldu” şeklinde konuştu..

Türkiye’de çocuk haklarının yeterince korunduğunu düşünmüyorum..

Özellikle çocukların dijital dünyada karşılaştıkları hak ihlallerinden korunmasına yönelik yasal bir mevzuat bulunmuyor. Çocuk koruma kanunun dijital dünyayı da kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor”

© The Independentturkish//Gülseven Özkan 

♦ 12 YAŞ OLAN CEZA SORUMLULUĞU YAŞI 15 YAŞA ÇIKARILMALIDIR.

“Suça sürüklenen çocukların aile içi şiddete maruz kalmaları, aile içinde ihmal ve istismara uğramaları, ekonomik ve sosyal destekten yoksun bırakılmaları, çevre vb. faktörler çocukları suça sürükleyen başlıca nedenler olarak gösterilebilir”

Çocuk hakları:

“Kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu, yaşama, gelişme, katılım, korunma esasıyla eğitim, sağlık, barınma, fiziksel, ekonomik, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavramdır.”

23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle Türkiye’de “Çocuk Hakları” konusunda çalışma yürüten avukatlarla görüştük ve çocukların birçok meselede maruz kaldığı hak ihlallerini konuştuk,  

“İhmal ve gecikme çocuğa zarar veriyor

Avukat Ayşenur Demirkale  (İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı):

“Türkiye’de çocuk istismar ve ihmalinin yapılan tüm yasal düzenlemelere rağmen etkin bir biçimde engellenemediğini söylemeliyim..

Üstelik son yaşanan İstanbul Sözleşmesinin feshine dair süreç, mevcut yasal düzenlemelerin uygulanmasındaki sıkıntıların yanında herkes için hukuk güvenliği açısından kaygıları artıran bir durum da oluşturmuştur. Çocuk ihmal ve istismarının engellenmesi veya müdahalesi noktasında herkesin eşit adil karşılık alacağının güvencesi sağlanmak zorundadır. Ancak sadece yasal düzenlemelerin bu açıdan varlığı da yeterli değil. Bütünlüklü ve esas olarak istismarı önlemeyi hedefleyen bir politika belirlenmesi ve bu konuda kararlılık gerekmektedir. İdari yapılanma içindeki çocuk koruma ile ilgili birimler, bütçe,  kadro vb. düzenlemeler, başlangıç göstergesi olacaktır.  Daha yeni bir torba bakanlık olarak düzenlenen Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ayrılmış ve yeniden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı oluşturulmuştur. Ancak senelerdir ” çocuk hizmetleri müdürlüğü” ile çocuk korunması yürütülmeye çalışılmaktadır. Oysa bir “çocuk bakanlığı “kurulması ve yeterli bütçe ve uzman kadrosu ile oluşturulacak idari yapı devletin soruna verdiği önem açısından belirleyici olacaktır. Çocuk adalet sistemine girmeden önleme politikaları ile sürece müdahale esas olması gerektiğinden bu alanda esas söz sahibi olması gereken, bugünkü yapılanma içinde aile ve sosyal politikalar bakanlığı olmalıdır.”

 

Devletin çocuk hakları konusunda gerçekleştireceği yasal düzenlemelerin yanında herkese çocuk haklarını anlatması gerektiğini söyleyen Demirkale:

“Çocuk ihmal ve istismarında etkin eylem planları ve evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde önleme müdahale ve sorun çözme hedeflenmelidir. Her çocuğun hak arama çabasının adil karşılık bulacağı inancına sahip olması gerekmektedir. Çocuk hukukunun temeli gizliliktir zira çocukluk döneminde maruz kaldığı istismar veya suç fiilleri nedeniyle kimliğinin saklı kalma hakkı çocuk hukukunun temelini teşkil etmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve iç hukuk yasaları bunu zorunlu kılmaktadır. Ancak özellikle son yıllarda mağdurlar hak arama çabası yolunda kendilerini veya yakınlarını teşhir pahasına kamuoyu desteği ile yargılama makamlarını harekete geçirmeye çalışmaktadır. Bunun çocuk zararına sonuçlar doğurduğunu kabul etmek gerekir.  İhmal ve gecikme nedeniyle yaratılan mağduriyet veya etkin, sonuç alıcı yürütülmeyen yargılama süreçleri cezasızlık politikalarının yarattığı adalet duygusundaki zedelenme özelikle kamu gücünün yürütülmesine dair eleştiriye karşı oluşan inkâr refleksi, çocuğun yalnızlığını artıran faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.”

Çocuk cinsel istismar vakalarının çocuğun maruz kaldığı en ağır istismar türlerinden biri olduğunu söyleyen Demirkale:

“Bu konuda yine mağdurların korunması örselenmesinin önlenmesi amacıyla yasa, genelge hatta kararname çıkarılmasına rağmen uygulamada sorunlar çözülememiştir..

Kamuoyuna yansıyan çocuk cinsel istismar vakaları ertesinde idam tartışmaları ile vicdan rahatlaması yapanlar açısından şunu belirtmek isterim ki Türkiye’de çocuk cinsel istismarı için belirlenen cezai müeyyide hiç de düşük değildir. Sorun her çocuk için her olayda aynı yol ve yöntemle adil karşılık bulunulacağı yargının aynı biçimde karar vereceği beklentisinin olmamasından doğmaktadır. Bu nedenle insanlar sosyal medyada kamuoyu desteği ile hak arama çabası içine girmektedir.  Alanında uzman profesyoneller tarafından belirlenen çocuk beyanlarının kabulü ile soruşturma ve kovuşturmaların eksiksiz yürütülmesi her vakada karşılık bulmamaktadır. Sadece duruşmalarda saygılı olduğu gerekçesi ile iyi hal indirimleri veya infaz yasasındaki değişiklikler ile faillerin cezasındaki indirimler, adalet duygusunun zayıflamasına neden olmaktadır”

Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’nin de hedef haline gelen bir diğer uluslararası sözleşme olduğunu söyleyen Demirkale:

“Buna göre sözleşmeye göre taraf devletler ‘çocukla cinsel faaliyette bulunmanın yasak olduğu bir yaş sınır belirlenmesini sağlamak zorundadır’ ayrıca  ‘bir yetişkinin bir çocukla cinsel eylemde bulunması istismar olarak kabul edilmiştir.’

2016 yılından beri ülkede çocukları istismarcısı ile evlendirerek hatta belli bir süre evli kalmalarını sağlayarak istismarcısına af çıkarılması tartışmaları gündeme sıklıkla gelmektedir. Kanun teklifi, tasarısı biçiminde gündeme getirilen bu düzenleme,  çoğu alanda uzman olmayan kişiler tarafından, kendi düşüncelerine göre toplumu dizayn etme çabaları ile evrensel değer yargılarını, çocuğu koruyan yasal mevzuatları eleştirerek tartışmaya açılmakta savunulmaya çalışılmaktadır. Üstelik konuşanların birçoğu kendilerinin de aslında erken evliliği tasvip etmediğini belirterek birilerinin çocuğu adına onları evlendirerek istismarcılarını aklamaya dönük açıklamaları öne çıkarmaktadır. Gerekçe olarak taraflar arasında rıza olduğu çocuklarının olduğunu, annelerin, hapiste eşleri nedeniyle mağdur olduğu gibi hiçbir araştırma ve uzmanlığa dayanmayan görüşler ile savunmaya çalışmaktadır”

Türk Ceza Kanunu uyarınca 15 yaşın altındaki çocuklarla cinsel davranışta rıza tartışması yapılamayacağını söyleyen Demirkale:

“Çocuk cinsel istismarında rızanın tartışılacağı tek alan akranlar arası ilişki olabilir. Evlenme cinsel istismarı ortadan kaldıran hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemez. Yetişkin ve çocuk ilişkisinde sorumluluk her zaman yetişkindedir. Ancak onun eylemlerinin sorumluluğunu, çocukla paylaştırmaya çalışmak istismara zemin hazırlamaktır. Üstelik gelenekler aile baskısı yoksulluk gibi nedenler ortada iken kaç tane çocuğun gerçek rızasından bahsetmek mümkündür. Yine istismarcının affının devamı için belli bir süre evli kalmaya zorlamak çocuklara ne kadar ağır bir baskı aracıdır.  Buradaki “rıza” sadece yetişkin istismarcıların eyleminin ağırlığını hafifletmeye çabalayan bir ifadedir. Gözden kaçan bir konu da çocukları geleneksel törenlerle evlendirmeye zorlamada mağdur her zaman kız çocuklar değildir. Erkek çocuklar açısından da fiziksel cinsel duygusal hatta ekonomik olarak hazır olmadıkları bir role büründürmek ve onlara “koca”  statüsü vermek çocukluk algısını ortadan kaldıran şiddeti artıran,  bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.”

https://www.cafemedyam.com/2021/01/26/cocuklara-icazet-toreni-duzenlendi/

♦ PANDEMİ EN ÇOK ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARI VE AİLELERİNİ ETKİLEDİ

Avukat Hilal Çelik – (Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı):

“Özel gereksinimli çocukların eğitim sorunları..Alt sosyoekonomik düzeydeki çocuklar ile kaynaştırma eğitimine tabi özel gereksinimli çocukların eğitim alanında maruz kaldığı fırsat eşitsizliğinin, Pandemi süreci ile birlikte farklı bir boyuta evrildiğini belirtmeliyim..

Özel gereksinimli öğrencilerin bağımsız ve online öğrenme kapasitesi, motivasyon durumu ve öğrenme becerileri arasındaki farklar ile özel gereksinimli öğrenciler için tasarlanan uzaktan eğitim sisteminin yetersizliği, fırsat eşitsizliğinin daha da büyümesine neden oldu.

Özel eğitim ihtiyacı olan çocukların, takip ettikleri program esas alınarak gelişim özellikleri, eğitim ihtiyaçları ve performansları doğrultusunda hedeflenen amaçlara ulaşmaya yönelik olacak şekilde bir özel eğitim programı oluşturulmak zorundadır. Buna “bireyselleştirilmiş eğitim programı (BEP)” diyoruz. Yine bu BEP’lerin,  eğitim ihtiyaçları doğrultusunda çocukların kendilerine, ailelerine, öğretmenlerine ve okuldaki diğer personele uzman personel ve gerekli araç-gereçlerle sunulan danışmanlık hizmetlerini içeren destek eğitim hizmetlerini de kapsayacak şekilde oluşturulması gerekmektedir.”

Eğitim alanında Pandeminin en çok özel gereksinimli çocukları ve ailelerini etkilediğini söyleyen Çelik:

“Kaynaştırma eğitimine dâhil olan öğrenciler her ne kadar EBA sistemi üzerinden derslere katılabilseler de EBATV üzerinden yayınlanan özel eğitim dersleri ve Özelim Eğitimdeyim mobil uygulaması, her biri bireyselleştirilmiş bir plan doğrultusunda eğitim alma ihtiyacı içinde olan özel gereksinimli öğrenciler için aynı etkinlik ve verimliliği sağlamaktan uzaktır.

23 Mart 2020 itibariyle Türkiye genelinde uzaktan eğitime geçilmesi ile kaynaştırma eğitimine tabi çocukların 2019-2020 eğitim ve öğretim yılının başından itibaren okulundan aldığı destek eğitimlerinin tümü, canlı dersler ile devam etmesi seçeneği dahi değerlendirilmeksizin sonlandırılmıştır.

Yüz yüze eğitimin başlayacağı 12.09.2020 tarihinden önce Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü okullara gönderdiği 28.09.2020 tarih, 10096465-45.99-E.13650734 sayı ve eğitim-öğretim sürecinde yapılacak işlemler konulu yazısında; okullar tarafından destek eğitim odalarına öğretmen görevlendirmesinin ikinci bir talimata kadar yapılmayacağı bildirilmiştir. Pandemi döneminde 1 yıl boyunca çocuklara destek eğitim hakları verilmediği için akademik, psikolojik ve sosyal açıdan gelişimleri de geride kalmış oldu. Bunu telafi edecek bir mekanizma da oluşturulmadı. Her ne kadar 01.03.2021 tarihinde destek eğitim hizmeti verileceğine dair karar alınmışsa da bu defa da öğretmenler ders ücreti daha yüksek olan kursları tercih ettiğinden (kaynaştırma öğrencilerine verdikleri destek eğitim ücreti daha düşük) çocuklar destek eğitim hizmetlerinden faydalanamadılar.”

https://www.cafemedyam.com/2021/04/08/dunyanin-ilk-kurtce-dijital-cocuk-oyun-uygulamasi-diyarbakirda-tanitildi/

5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanununda Çocuk; “DAHA ERKEN YAŞTA ERGİN OLSA BİLE 18 YAŞINI DOLDURMAMIŞ KİŞİ ”  olarak tanımlanmıştır.

– Avukat Serap Ertuğrul- (Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı):

“Suça Sürüklenen çocukların her geçen gün artarak kanayan bir yara olduğunu ifade etmeliyim..

 “5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanununun 3. Maddesinde “bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuk  “korunma ihtiyacı olan çocuk” olarak tanımlanmıştır.

Suça sürüklenen çocuk ise ; “Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk” olarak tanımlanmıştır.

BEJİNG KURALLARI olarak bilinen ve 6 Eylül 1985 tarihinde kabul edilen BM Asgari Standart Kurallarında ise, çocuk; ” hukuk sisteminde, işleyebileceği bir suçtan dolayı yetişkinlere nazaran kendisine farklı davranılması gereken kişi” olarak tanımlanmıştır.”

Çocuk suçluluğunun, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan ele alınması gereken çok yönlü bir konu olduğunu söyleyen Ertuğrul:

“Suça sürüklenen çocukların aile içi şiddete maruz kalmaları, aile içinde ihmal ve istismara uğramaları, ekonomik ve sosyal destekten yoksun bırakılmaları, çevre vb. faktörler çocukları suça sürükleyen başlıca nedenler olarak gösterilebilir.

21 Temmuz 2020 tarihinde yayınlanan TÜİK verilerine göre 2019 yılında güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2018 yılına göre % 5,8 oranında artarak 511 bin 247’ye ulaşmıştır. Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olayların 168 bin 250’si ise suça sürüklenme nedeni ile gerçekleşmiştir.

Yine TÜİK verilerine göre;  Güvenlik birimlerine getirilen çocukların %31,7’sine yaralama, %25,6’sına hırsızlık, %8,1’ine Pasaport Kanunu’na muhalefet, %6,9’una göçmen kaçakçılığı, %4,6’sına ise uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak suçları isnat edilmiştir.”

Çocuk adaletinin gerçekleşmesi yolunda olumlu adımlar atılmış olsa da Türkiye’ de halen çocuk politikasının genel bir politika olmaktan uzak olduğunu söyleyen Ertuğrul:

“Ülkemizin de taraf olduğu Uluslararası çocuk hakları belgeleri ve ulusal mevzuatımızda;  suça sürüklenen çocuklar hakkında tutuklama gibi özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması ilke olarak kabul edildiği halde tutuklama gibi özgürlüğü kısıtlayıcı tedbir veya cezalar verilmesi, kapalı kurumların yapıları içinde doğal olarak oluşan hiyerarşiden dolayı çocukların şiddet mağduru olma risklerini arttırdığı gibi çocukların henüz eğitim çağında iken tutuklanmaları devam eden eğitim sürecini de olumsuz şekilde etkilemektedir.

Çocukların özgürlükleri kısıtlanmadan toplumla bütünleşmelerine yönelik seçeneklerin öncelikle değerlendirilmesi çocuk adalet sistemi açısından son derece önemli olmasına rağmen Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü verilerine göre; ülkemizde, oransal olarak suça sürüklenen çocukların tutuklanma oranının yetişkinlere göre daha fazla olması endişe vericidir.”

 “Çocuğun suça sürüklenmesine yol açan faktörler azaltıldıkça, çocuk sağlıklı ve güvenli bir ortamda suçtan daha uzak yaşayacaktır” diyen Ertuğrul:

“Yasa ve uygulama alanında yapılan değişiklikler Türkiye’nin tarafı olduğu ÇHS’nin en temel ilkelerinden olan çocuğun yüksek yararını dikkate almadan iş yükünü azaltmak, günlük infial yaratan olaylara çözüm üretmek amacı ile yapılmaktadır. 

Suça sürüklenen çocuklara ilişkin yakalama, gözaltı, ifade alma işlemlerinin yürütülmesine dair usul ve esaslar gerek ülkemizin de kabul ettiği uluslararası belgelerde gerekse halen yürürlükte olan mevzuatımızda son derece açık bir şekilde düzenlenmiş olmasına rağmen uygulamada yaşanan hukuk aykırılıklar kanunla ihtilafa düşen çocukların ciddi anlamda hak kaybına uğramalarına sebebiyet vermektedir.

Sonuç olarak, hiçbir çocuk, dünyaya doğuştan suçlu olarak gelmemiştir. Çocuk suçluluğu ile ilgili yapılan araştırmaların ortak noktası, ailedeki ve toplumdaki düzensizliklerin bedelini ödeyen çocuğun suça itilmiş çocuk olarak kabul edilmesidir.”

Suça sürüklenen çocuklar ele alınırken çocukların suç eyleminin ağır sonuçlarını ödemesi yerine, topluma yeniden kazandırılmalarının önem taşımakta olduğunu söyleyen Ertuğrul:

“Yapılması gerekenleri şöyle ifade etmeliyim:

Çocuk Koruma Kanunu’nun çocuğa özgü yargılamayı tüm unsurları ile birlikte içeren bir yasa olması gerekmektedir;

12 yaş olan ceza sorumluluğu yaşı 15 yaşa çıkarılmalıdır..

15 yaşından küçük çocukların suça sürüklenmesi durumunda adalet sistemi dışında kurulacak bir yapı oluşturulmalı ve mesele onarıcı adalet içinde ele alınmalıdır..

Çocukların tutuklaması gerçekten en son çare olarak uygulanmalı, hiçbir gerekçe ile özgürlüğünden yoksun bırakılan çocukların; eğitim, sağlık, aile fertleri ile görüşme gibi hakları kısıtlanmamalıdır.. 

Suç işleyen çocukların toplum tarafından damgalanmalarını önlemek amacıyla işledikleri suçun türü göz önüne alınarak cezalarını ıslahevi dışında sosyal ve psikolojik gelişimlerine zarar vermeyecek şekilde çekmeleri yönünde gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır..

Çocuklukta işlenen suçların adli sicil kaydı tutulmamalı ve var olan kayıtlar hiçbir kuruma verilmeyerek çocukluk dönemi davranışlarının hayatları boyunca karşılarına engel olarak çıkması engellenmelidir.”

https://www.cafemedyam.com/2021/04/16/korona-virusune-yakalanan-cocuk-hastalar-nasil-tedavi-ediliyor/

♦ TÜM DÜNYADA OKULLARIN KAPATILMASININ, TARİHTE DAHA ÖNCE ÖRNEĞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR DURUM..

Avukat Bedriye Kurtuluş Türk – (İzmir Barosu- Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı):

“Pandeminin ve bu dönemde alınan tedbirlerin çocuklar üzerindeki etkileri…

UNICEF’in 15.04.2020 tarihli Covid-19 salgınının çocuklar üzerindeki etkisine dair hazırladığı politika raporunda ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır, bu rapora göre:

Covid-19 salgını, tespit edildiği günden bugüne kadar, çocukların sağlığı üzerinde çok büyük bir etki yaratmasa da kriz, çocukların esenliğini önemli ölçüde etkilemiştir.

Ülke ekonomilerinde yaşanan daralmalar ve işsizlik çocukların yeterli ve dengeli beslenme imkânlarını ortadan kaldırdığı için sağlıklarını olumsuz etkilemekte hatta çocuk ölümlerine neden olmaktadır..

188 ülkede okulların kapatılması, 1,5 milyarı aşkın çocuğu ve genci etkilediğini vurgulamalıyım..

Bu durumun, yeni neslin eğitimi ve insan sermayesinin gelişimi açısından oluşturabileceği kayıpları hesaplamak güç olsa da, bu kayıpları azaltmak amacıyla, birçok okul, yalnızca bazı çocukların erişebiliyor olması fırsat eşitliğini ortadan kaldırdığından uzaktan eğitime erişemeyen çocukların eğitim hakkı yönünden hak ihlaline uğradıklarını görmekteyiz. Engelli ve özel ihtiyaçları olan çocuklara uzaktan eğitim programlarıyla erişmek güç olduğundan bu çocukların da eğitim hakkı salgın nedeniyle ihlal edilmiş durumdadır.”

Çocuk işçiliği artacak

Salgın nedeniyle okulu bırakan çocukların daha büyük kayıplarla karşılayacağını söyleyen Türk:

“Okullar ne kadar uzun süre kapalı kalırsa ve salgın nedeniyle yaşanan ekonomik daralma ne kadar büyük olursa çocuk işçiliğinin de o oranda artacağı ihtimali yadsınamaz bir gerçektir. Bu sebeple çocukların ihtiyaçları doğrultusunda desteklenmesi ve fırsat eşitliği üzerinden eğitim almasının sağlanması gerekmektedir..

Sokağa çıkma kısıtlamaları ve evde kalma tedbirleri, çocukların şiddete ve istismara tanık olma veya maruz kalma ihtimalini beraberinde getirmektedir. Çatışma ortamlarında yaşayan çocukların yanı sıra, mülteci ve göçmen kampları gibi sağlıksız ve kalabalık koşullarda yaşayanlarda ciddi risk altındadır.”

Karantina tedbirlerinin çocuk istismarcılarının çocuklara zarar vermesi olasılığını arttırdığını söyleyen Türk:

“Özellikle de ihtiyaçların arttığı böyle bir dönemde, çocukların artık evde yaşanan olayları öğretmenlerine bildirme imkânı da bulunmamaktadır. Ayrıca çocuklara yönelik sosyal çalışmalar ve bunlarla ilgili hukuki ve koruyucu hizmetler de askıya alınmış veya kapsamları daraltılmıştır. Çocukların uzaktan eğitim için çevrimiçi platformları kullanma gerekliliği ise uygunsuz içeriklere ve pedofiliye maruz kalma risklerini artırmaktadır. Artan dijitalleşme, çocukların zarar görme riskine karşı kırılganlıklarını şiddetlendirmektedir.”

© The Independentturkish/Esra Çiftçi 

https://www.cafemedyam.com/2021/04/23/cocuk-gelin/

İLGİLİ HABER

 

 

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: