
İÇİNDEKİLER
- 🇹🇷 ATATÜRK ANTİEMPERYALİST MÜCADELESİNE DEVAM EDEREK BAĞIMSIZLIĞIMIZI SAĞLADI..!
- 🇹🇷 19. GÜN (6 HAZİRAN 1919): KIRMIZI ALARM IŞIKLARININ YANDIĞI GÜN!
- 🇹🇷 GÖREVDEN ALINMA..!
- 🇹🇷 ALTERNATİF TARİHÇİLERE VE İKİNCİ CUMHURİYETÇİLERE BİRKAÇ SÖZ!
- 🇹🇷 TARİHİN DÖNÜM NOKTASI 19 MAYIS!
- 🇹🇷 MONDROS’TAN BAŞLAYAN BİR SÜREÇ
- 🇹🇷 ASIL MESELE YIKILMAK ÜZERE OLAN İMPARATORLUKTAN BİR TÜRK DEVLETİ ÇIKARMAKTIR
- Bunu beğen:
- İLGİLİ HABER
🇹🇷 ATATÜRK ANTİEMPERYALİST MÜCADELESİNE DEVAM EDEREK BAĞIMSIZLIĞIMIZI SAĞLADI..!
“Çağdaş, laik ve bağımsız Türk devletinin ilk adımı..!”
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, 19 gün sonra geriye çağrıldı..
Atatürk’ün “doğum günüm” dediği 19 Mayıs 1919, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşının başlangıcı, çağdaş Cumhuriyete giden yolun da ilk adımıdır..
Atatürk 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a çıktığı zaman, kendisine verilen görev Karadeniz Bölgesi’ndeki asayiş ve düzeni sağlamaktı..
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın üzerinden yedi ay geçmişti..
İstanbul’da işgal kuvvetleri askerleri her yanı denetim altına almış; Toros tünelleri, Adana, Urfa, Maraş, Konya, Antalya, Bodrum, Fethiye ve Batı Trakya işgal edilmişti.. 15 Mayıs 1919’da Yunan işgal kuvvetleri İzmir’e çıkmış ve Batı Anadolu adım adım işgal ediliyordu..
- Atatürk, Nutuk’ta durumu şöyle anlatıyor:
“İşgaller sürüyor, ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmaya devam ediyor…”
Henüz halkta bir hareket, bir direniş ve karşı çıkış yoktu. Halk, durağandı…
“Koskoca Almanya yenilmişken biz ne yapabiliriz, İngiltere ve Fransa’ya karşı çıkılmaz” düşüncesi genel kabul görüyordu..

- Genel olarak üç kurtuluş çaresi öne sürülüyordu:
Birincisi, İngiliz himayesi istemek; ikincisi, Amerikan mandası istemek; üçüncüsü bölgesel kurtuluş çareleri aramak..
- Atatürk diyor ki:
“Bu kararların hiçbirisini doğru bulmadım. Dayandıkları mantık temelsizdi. Aslında Osmanlı Devleti çökmüştü. Ömrünü tamamlamıştı… Yapılacak en doğru iş milli egemenliğe dayanan kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmaktı..”
- Atatürk, yeni bir Türk devleti kurma kararına daha önce vardığını da şöyle açıklıyor:
“Daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz… Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar bu olmuştur.” (Nutuk, s. 9)
- Atatürk, bu kararın dayandığı mantık noktalarını da şöyle belirtiyor:
“Türk milletinin onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.. Öyle ise ya istiklal (bağımsızlık) ya ölüm..” (Nutuk, s. 10)
Atatürk, bu kararın uygulamasını aşamalara ayırmak, basamak basamak ilerleyerek hedefe ulaşmak gerektiğini belirtiyor.
Anadolu’ya ayak basalı henüz dokuz gün olmuştu.. Samsun’da beş gün kalan Atatürk, Havza’ya geçti.. Orada önemli kararlar aldı. 28 Mayıs 1919’da Havza’dan Anadolu’daki kolordu komutanlarına, valilere ve mutasarrıflıklara bir bildiri gönderdi..
Atatürk, Anadolu’da işgallere karşı mitingler, toplantılar yapılmasını, Anadolu’dan İstanbul Hükümeti’ne ve İstanbul’daki yabancı işgal güçleri temsilcilerine protesto telgrafları gönderilmesini ve her bölgede “milli teşkilatlar” kurulmasını istedi..
Anadolu’da hareket başladı, her yanda çoban ateşleri gibi mitingler yapılıyor, İstanbul’a işgalleri kınayan protesto telgrafları çekiliyordu..
Harbiye Bakanlığı, Mustafa Kemal’e mitinglerin durdurulması emrini verdi..
Mustafa Kemal’in Harbiye Bakanlı-ğı’na 3 Haziran 1919’da verdiği yanıt, dik duruşu ve temel ideolojiyi gösterir.
- Atatürk verdiği yanıtta:
“Vatanın bağımsızlığı ve milli varlık yok ediliyor… İzmir işgal ediliyor… Bunlar milletin heyecan ve üzüntüsünün sonucu olan milli gösterilerdir. Bu milli gösterileri engellemek ve durdurmak için kendimde ve kimsede kudret ve cesaret göremeyeceğim gibi, bu yüzden ortaya çıkacak olaylar karşısında sorumluluk kabul edebilecek ne kumandan ne mülkiye amiri ne de hükümet düşünürüm” . (Nutuk, s. 36)
Mustafa Kemal, açıkça Harbiye Bakanlığı’na işgallere karşı halkın gösterdiği milli tepkilerin engellenemeyeceğini bildirerek tavır alıyordu..
Atatürk, bu telgrafı ile tarihe not düşüyordu.. Bundan sonrası çok hızlı gelişti..
Anadolu’yu işgal etmek isteyen emperyalist devletler, ordu ve halkın elinde bulunan silahlara el konulmasını istemişlerdi.. Mondros Ateşkes Antlaşması’na bu konuda bir madde konulmuştu.. Anadolu’da silahların süngü kolları toplanıyor ve imha edilmek (yok edilmek) üzere İstanbul’a gönderiliyordu..
Mustafa Kemal, Doğu bölgesinden Samsun yoluyla İstanbul’a gönderilen 30 bin silah süngü kolu, 198 makineli tüfek ve 26 top kamasına el koydu..
- Harbiye Bakanlığı, 31 Mayıs 1919’da hemen şu soruyu sordu:
“Diyarbakır’dan Samsun yoluyla İstanbul’a gönderilmekte olan 31 bin 333 sürgü kolu, 198 makineli tüfek ve 26 top kamasına ne oldu?”
- Atatürk, bakanlığa verdiği yanıtta:
“Silahları taşıyan ekibi yorgun buldum. Bir süre dinlenecekler, sonra Samsun yoluyla İstanbul’a göndereceğim” diye yanıt verdi..
Mustafa Kemal zaman kazanmak istiyordu, ayrıca Havza’daki askeri depoda bulunan silahları da halka dağıttı..
Anadolu’ya geçeli 10 gün olan Atatürk’ün hareketleri, Anadolu’da bulunan İngiliz Gizli Servis elemanları tarafından izleniyordu..
Anadolu’da başlatılan mitingler İstanbul’a gönderilen protesto telgrafları zaten yeterliydi. Ama şimdi daha önemli bir iş yapılıyor, silahların İstanbul’a gitmesi engelleniyordu..
Atatürk’ün silahlara el koyması adeta bardağı taşıran bir damla oldu..

🇹🇷 19. GÜN (6 HAZİRAN 1919): KIRMIZI ALARM IŞIKLARININ YANDIĞI GÜN!
“İNGİLİZLER MUSTAFA KEMAL’İN AMACINI HEMEN ANLAMIŞLARDI..!”
Kırmızı alarm ışıklarının yandığı tarih 6 Haziran 1919’dur. Atatürk’ün Anadolu’ya çıkışının 19. günüdür..
İstanbul’daki işgal güçlerinin Karadeniz Orduları Komutanı İngiliz General Milne, İstanbul’daki Padişah’ın hükümetine bir nota gönderdi ve “Mustafa Kemal’in derhal İstanbul’a geri çağrılmasını” istedi. (G. Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, s. 124)
İşbirlikçi İstanbul Hükümeti hiç ara vermeden Havza’ya telgraf emri göndererek Mustafa Kemal’in acele İstanbul’a dönmesini istedi..
Yineleyelim, tarih 6 Haziran 1919’dur. Mustafa Kemal Anado-lu’ya geçeli henüz 19 gün olmuştur.
Sömürgeci imparatorluk sisteminin kurucularından olan İngiliz gizli casusluk örgütü, Mustafa Kemal’i kuşkusuz gün gün izliyordu.. Onun aldığı kararlardan ve Anadolu’daki yetkililere gönderdiği telgraflardan, olayın teşhisini koymuşlar, tanımlamasını yapmışlardı..
İngilizler, Mustafa Kemal’in bağımsızlık hareketini başlattığını anlamışlardı..
Atatürk, İstanbul Hükümeti’nin ısrarlı “dön” emirlerini yerini getirmedi ancak eski cephe arkadaşı o sırada İstanbul’da Genelkurmay Başkanı Cevat (Çobanlı) Paşa’ya bu geri dön emrinin esasını sordu.. Cevat Paşa, 11 Haziran 1919 günü şifreli telgrafla “Sizin dönmenizi İngilizler istiyor” diye yanıt verdi. O konu böylece tarihe belgeli olarak geçmiş oldu..
Atatürk bu noktada çok önemli bir karar verdi. Kararın temeli şudur: “Hareketi kişisel olmaktan çıkarmak.”
- Atatürk, konuyu şöyle anlatıyor:
“Anadolu’ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış; millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, milli örgüt kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştı.. Genel durumu artık bir komutan ile yürütüp yönetmeye devam imkânı kalmamıştı.. Yapılan geri çağırma emrine uymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, milli teşkilat ve hazırlıkların yönetimine devam etmekte olduğuma göre, şahsen asi durumuna geçmiştim..O halde yapılacak girişim, çalışmaların milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir kurul adına olması gerekli idi.” (Nutuk, s. 21)
- Bu stratejik karardaki anahtar noktalar şunlardır:
1.Girişimler ve çalışmalar kişisel olmaktan çıkarılmalıdır.
2.Çalışmalar milleti temsil edecek bir kurul tarafından yapılmalıdır.
İşte Amasya’da 22 Haziran 1919’da yayımlanan İhtilal Bildiri-si’nin esası budur..
- Bildirinin temel noktalarını anımsayalım:
1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir..
2. İstanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor..
3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
4. Anadolu’nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas’ta hemen milli bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır..

A
🇹🇷 GÖREVDEN ALINMA..!
Amasya Bildirisi İstanbul’da şok etkisi yarattı ve 23 Haziran 1919’da İstanbul Hükümeti tarafından Anadolu’da vali ve kolordu komutanlarına şu telgraf geçildi:
“Mustafa Kemal Paşa görevinden azledilmiştir. Hiçbir resmi sıfatı kalmamış olduğundan, bildiri ve emirlerine uyulmaması gerekir..”
Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçişinin üzerinden bir ay dört gün geçmiş ve görevinden azledilmişti.. Mustafa Kemal, ardından Amasya’dan Erzurum’a geçti. Ve 8 Temmuz 1919’da ordudan tart edildi, rütbeleri elinden alındı. Samsun’a çıkalı henüz 50 gün olmuştu..

🇹🇷 ALTERNATİF TARİHÇİLERE VE İKİNCİ CUMHURİYETÇİLERE BİRKAÇ SÖZ!
Burada kendilerine tarihçi diyen ve “Mustafa Kemal’i Kuvayı Milliye’yi örgütlemesi için Anadolu’ya Padişah Vahdettin gönderdi” diyen geveze, yalancı, saptırmacı, ahlaksız ve Vahdettin yalakası yazarlara seslenmek gerekiyor:
Mustafa Kemal’i Anadolu’ya vatanı kurtarmak için Padişah Vahdettin göndermişti diyorlar.. Ancak gerçek şu:
Padişah görev verdikten 19 gün sonra geriye çağırıyor ve bir ay sonra görevden azlediyor. Daha sonra da savaş meydanında kazandığı bütün rütbelerini elinden alıyordu. Bu ne yaman bir çelişki?
Bu yazarlar için tarihi gerçekler, belgeler önemli değil, yeter ki padişahlık alkışlansın, yeter ki Atatürk ve Milli Mücadele alçaltılsın. Bunlara kimi ikinci cumhuriyetçiler de destek veriyor. Bunlar utanmaz, yalancı, sözde tarihçilerdir. Bu sahte tarih yazıcıları, işgalcilerle birlik olmuş, İngilizlere manda yönetimi teklif etmiş Vahdettin’i korumak istiyorlar. Tarihi saptıran bu yalancı yazıcılar aslında günümüzün işbirlikçileridir. Milli Mücadele’nin 19. gününde İngilizlerin isteği ile İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal’i geriye çağırdı. 50. gününde onu ordudan tart etti. Ama Atatürk antiemperyalist mücadelesine devam ederek bağımsızlığımızı sağladı.
İkinci aşama, çağdaş Cumhuriyeti kurmaktı.
Cumhuriyet// Alev Coşkun

🇹🇷 TARİHİN DÖNÜM NOKTASI 19 MAYIS!
“YALAN VE ALGILARI ALT ETTİ”
“Mustafa Kemal’in en başından beri ülkeyi kurtarma umudu var”
– Tarihçi Doç. Dr. M. Emin Elmacı:
“1906’da Vatan ve Hürriyet cemiyetinin Selanik’teki şubesinde yaptığı konuşmasında, ‘Biz kuracağımız teşkilat ile bir gün mutlaka ve ne olursa olsun muvaffak olacağız. Vatanı, milleti kurtaracağız’ dediğini anımsatırim..
Mustafa Kemal’in Dünya Savaşı’nın sonunda her şeyin bittiğinin sanıldığı bir dönemde bile kendisiyle ilk mülakatı yapan gazeteci Ruşen Eşref’e fotoğrafını hediye ederken yazdığı “Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz” sözlerine dikkat çekmek istiyorum..
Aynı notta Mustafa Kemal, umudunun kaynağını ‘Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız, aziz memleketim ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkı ile ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir” sözleriyle açıkladı..
Milli Mücadele’yi engellemek için de yoğun algı ve kara propaganda yapıldı, bu karalamalara Atatürk’ün Sivas Kongresi’ndeki yanıtını anımsatmak isterim..
Efendiler, milletimizin sizler gibi aydınlan ve hamiyet sahipleri manzaranın elemli karanlıklarından ümitsizliğe kapılmadılar. Çünkü onlar bilirler ki, tarih, bir milletin varlığını, hakkını hiçbir zaman inkar edemez. Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile kanidirler ki, bir yalan perdesi arkasından vatan ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, ortaya sürülen kanaatler muhakkak iflasa mahkumdurlar.”
🇹🇷 MONDROS’TAN BAŞLAYAN BİR SÜREÇ
“Milli Mücadele’nin sembolik olarak başlangıcının 19 Mayıs olması doğru”
– Tarihçi Dr. Selim Erdoğan:
“Ancak Millî Mücadele’yi bu tarihte başlatan anlatı eksiktir, hatalıdır. Çünkü bu anlatı Mustafa Kemal Paşa’nın ilk ve tek planının direnişi Anadolu’dan başlatmak ve Millî Mücadele kadrolarını sıfırdan kurmak şeklinde olduğu gibi maceracı, sonucu belirsiz bir yola çıkar. Aynı zamanda bu Mustafa Kemal’in aklını, dehasını da inkâr etmektir..
Bu hataya düşmemek ve ‘Millî Mücadele’yi aslında Vahdettin başlattı’ gibi saçma sapan iddialara muhatap olmamak gerek..
Bunun için başlangıç referans noktası olarak Mondros Mütarekesi’ni almak ve buradan Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı arasındaki altı ayı çok iyi değerlendirmekte fayda vardır..
Mustafa Kemal’i aynı eğitimi aldığı subaylardan ayıran en belirgin nitelikler akıl ve muhakeme yeteneği olduğuna dikkat çekmek istiyorum..
Mondros sonrası hemen maceraya atılmak yerine müttefiklerin niyetini ve gücünü, Padişah’ın eğilimini görmek istedi ve Devlet-i Aliyye’nin zaten var olan askerî ve bürokratik sistemini kullanmayı tercih etti..”
“ANADOLU DİRENİŞİ”
Mustafa Kemal’in mevcut sistem ve İstanbul’dan Anadolu’yu kurtarmanın mümkün olmadığını gördüğü yerde B planını devreye soktuğunu vurgulayan Erdoğan, bu planı şöyle özetledi..
– Tarihçi Dr. Selim Erdoğan:
“Anadolu’dan başlatılacak direniş için de Ali Fuat (Cebesoy), Cevat (Çobanlı), Fevzi (Çakmak) paşalarla, Miralay İsmet (İnönü), Miralay Asım (Gündüz) gibi subaylarla planlar, görev bölümleri yapmıştır. Mücadelenin stratejisi, yani “Topyekün Harp” bu toplantılarla şekillenmiştir. Yetenekleri ve halka verdiği güven tartışılmayacak, meşruiyeti sorgulanmayacak bir lider etrafında toplanacak bir millet! Ancak bu meşruiyetin sağlanması için öncelikle hareketin sağlam bir siyasî zemine oturtulması gerekmektedir.
Burada da Atatürk’ün Havza’dan başlayarak Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla son bulacak süreçte Millî Egemenlik Belgeleri’ni nasıl bir araç olarak kullandığını, zaferden sonra da bu belgelere ve Meclis’e yaslanarak nasıl modern, millî bir devlet kurduğunu görüyoruz..
Kısacası; Mustafa Kemal Atatürk aklını ortaya koymuş, diplomatik, siyasî, sosyal ve askerî tüm gerçekleri eşsiz bir muhakeme süzgecinden geçirerek Millî Mücadele’nin Topyekün Harp stratejisini oluşturmuştur. Bundan sonra tek yapması gereken, bu stratejiyi cesaret ve kararlılıkla uygulamak olacaktır.”
🇹🇷 ASIL MESELE YIKILMAK ÜZERE OLAN İMPARATORLUKTAN BİR TÜRK DEVLETİ ÇIKARMAKTIR
– Tarihçi Dr. Çiğdem Bayraktar Ör:
“Mustafa Kemal’in ‘Asıl mesele yıkılmak üzere olan imparatorluktan bir Türk devleti çıkarmaktır’ dediğinde yılın henüz 1905 olduğuna dikkat çekmek istiyorum..
Doğduğu, büyüdüğü Balkanların önce kaynaması, sonra kaybedilmesi düşünce dünyasında hedefler ve amaçlar yaratmıştı. ‘Vatan kurtarmak’ onda bir gayeden fazlasıydı; bir varoluş meselesiydi..” .
“KUVVETLE İNANMAK”
– Dr. Çiğdem Bayraktar Ör:
“Bu doğrultuda daha Suriye’deyken Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kuran Mustafa Kemal 1911’de Trablusgarp’a gönüllü gitti.. Aşık olduğu askerlik mesleğini kararlılıkla seçmiş ve Anafartalar’daki üstün başarısını bu kararlılığın bütünleştiği dehayla ortaya koymuştu..
Hiçbir tehdit, ferman, ceza, yasak, engel onu ‘vatan kurtarma planı’ndan alıkoyamadı.. 39 yaşında hakkında verilen idam kararının bile onu yolundan çeviremedi..
‘Ben Samsun’u ve Samsun halkını gördüğüm zaman memlekete ve millete ait bütün tasavvurlarımın, kararlarımın yerine getirilebilir olduğuna bir defa daha kuvvetle inandım’, demişti. Sihirli parola işte buydu: Kuvvetle inanmak! Aynı inancı savaş meydanlarında askerlerine de aşıladı. Söylev’de ‘Bütün komutanlara verdiğimiz buyrukta hepsinin tam kararlı ve kesin davranmaları gereğini bildirdik’, der. İşte bu kararlılığı dehasıyla birleştirdi ve bize ülkemizi armağan etti.”