Harvard Tıp Fakültesinin öncülüğünde yapılan yeni bir araştırma sayesinde, şizofreniye sebep olduğu düşünülen yeni genler keşfedildi.
İÇİNDEKİLER
- 🔵 ŞİZOFRENİ İLE İLİŞKİLİ 8 YENİ GEN KEŞFEDİLDİ
- 🔵 TOPLUMUN YÜZDE 1’İ ŞİZOFREN, BUNLARIN DÖRTTE BİRİ SALDIRGAN OLABİLİR
- 🔵 BU BELİRTİLERE DİKKAT
- 🔵 ŞİZOFRENİ NEDİR?
- 🔵 ŞİZOFRENİ NEDEN OLUR?
- 🔵 ŞİZOFRENİ NASIL ÖNLENİR?
- 🔵 ŞİZOFRENİ HASTASINA NASIL YARDIM EDİLİR?
- 🔵 ŞİZOFRENİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?
- 🔵 ŞİZOFRENİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
🔵 ŞİZOFRENİ İLE İLİŞKİLİ 8 YENİ GEN KEŞFEDİLDİ
Yayınlanan yeni bir araştırma; tarihin en gizemli ve ciddi beyin hastalıklarından şizofreninin genetik kaynağına dair yeni bilgiler sundu.
Şizofreni, beyin fonksiyonlarını etkileyen bir psikiyatrik bozukluk ve genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynayabiliyor..
Genetik yatkınlık, çevresel faktörlerin de etkisiyle kişilerin şizofreni hastalığını tetikleyebiliyor..
-Yapılan araştırmada tespit edilen genler, beyin hastalıklarının doğasını anlamak ve muhtemel tedavi yöntemlerini geliştirmek için çok önemli..
Sosyal davranış sorunlarına sebep olan şizofreninin sır perdesi aralanıyor:
Webtekno’nun da aktardığı gibi araştırmacılar, şizofreni hastaları ve sağlıklı kontrol grubu arasındaki genetik farklılıkları analiz ederek, 8 yeni şizofreni risk geni belirlediler. Bu yeni genlerin beyin gelişimi, nörotransmitter fonksiyonlar ve bağlantılar ile ilişkili olduğu düşünülüyor. Elde edilen sonuçlar, şizofreni gibi karmaşık hastalıkların genetik bileşenlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir ve gelecekte daha etkili tedavilerin geliştirilmesine yol açabilir.
Ayrıca çalışmanın otizm gibi diğer nörolojik hastalıkların da genetik bileşenlerinin anlaşılmasına yardımcı olabileceği belirtiliyor. Çalışmanın yazarları, şizofreni ve otizm gibi nörolojik hastalıkların genetik olarak benzer olabileceğine dair ipuçları bulduklarını da belirtiyorlar.
Ancak, hem şizofreni hem de otizm gibi karmaşık hastalıkların genetik bileşenleri oldukça karmaşıktır ve birden fazla genetik ve çevresel faktörün etkileşimi sonucunda ortaya çıkıyor. Bu nedenle, bu hastalıkların tam olarak anlaşılması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var, ancak yine de söz konusu gelişmenin genetik bilimi adına önemli bir ilerleme olduğunu söylemek mümkün..

🔵 TOPLUMUN YÜZDE 1’İ ŞİZOFREN, BUNLARIN DÖRTTE BİRİ SALDIRGAN OLABİLİR
Cezai ehliyet: Toplumun yüz 1’i Şizofren
Her yıl suç işleyen 5 ile 7 bin insana “cezai ehliyeti yerinde değil” raporu veriliyor… Yarısıyla irtibat koptuğundan dışarıda tedavisiz geziyorlar..
Tanımadığı Başak Cengiz’i samuray kılıcı ile öldüren ve akli dengesinin yerinde olmadığı öne sürülen Can Göktuğ, benzer durumda olan kişilerce işlenen suçları gündeme getirdi..
Bu kişiler psikopat mı yoksa şizofren mi? Aradaki fark ne? Uzmanlar anlattı…
Türkiye, İstanbul Ataşehir’de 28 yaşındaki Başak Cengiz adlı genç kadının sokak ortasında hiç tanımadığı Can Göktuğ Boz adlı kişinin samuray kılıçlı saldırısında yaşamını yitirmesinin şaşkınlığını yaşıyor..
Sosyal medyada yapılan yorumlarda akli dengesinin yerinde olmadığı Boz’un neden takibinin yapılmadığı ve ailesinin niçin gözetim altında tutmadığı gibi soruları yöneltiyor..
“Tasarlayarak canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” ve “silahla tehdit” suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderilen Boz’un avukatlığını ise annesi Ayşe Nejla Yomralıoğlu üstlendi..
Yomralıoğlu, oğlunun 14 yaşından beri psikolojik tedavi gördüğünü öne sürerek:
“Verilen ilaçları düzenli kullandıramadık.. Son 2-3 senedir tedaviyi reddediyor ve benimle görüşmemektedir.. Sıkıntıların arttığını, akıl sağlığının yerinde olmadığını ben de gözlemledim.. Bu nedenle gözlem altına alınmasını, tedavisinin yapılmasını istiyorum..”
Akli sağlığı yerinde olmadığı için suç işleyenler olduğu gibi akıl dengesi olmasına rağmen yokmuş süsü vererek suç işleyenler de var..
Suç işleyen insanların zaman zaman ‘cezai ehliyeti yoktur’ raporu alma umuduyla akli dengesinin yerinde olmadığı intibası vermeye çalıştığı bilinen bir gerçek..
Ancak bunun yanında gerçekten de akli dengesi yerinde olmayan insanlardan kaynaklanan olaylar da mevcut ve bunlar azımsanacak düzeyde..
“Kimi zaman ailelerini kimi zaman tanımadıkları insanları hedef alabiliyorlar“
“Cezadan kurtulmak için akıl hastası rolü yaparak suç işleyen çok: Hangi psikolojik sorun, suça neden oluyor, belirtileri ne?” başlığıyla gündeme getirmişti.
Haberimizde akli dengesi yerinde olmadığı işlenen insanlarca işlenen suç olaylarından örneklere yer vermiştik.
Bu olaylardan bazıları şunlar:
24 Ocak 2021: İstanbul’da Beşiktaş’ta dolaşan üç Rus turist, akli dengesi yerinde olmadığı iddia edilen 40 yaşlarındaki Hasan Hüseyin Y. tarafından hiçbir neden yokken bıçaklandı. 16 ayrı suçtan sabıkası olan saldırgan, turistleri o an şeytan olarak gördüğü için bıçakladığını öne sürüldü.
23 Eylül 2020: İzmit’te daha önce annesini bıçaklayan ve akli dengesinin yerinde olmadığı belirtilen bir şahıs girdiği bir lokalde bir anda arkadaşıyla masada oturup çay içen 42 yaşındaki Volkan M.’yi sırtından ve karın boşluğundan defalarca bıçakladı.
26 Ocak 2020: İstanbul Eyüpsultan’da oturan ve madde bağımlısı olduğu ve akli dengesinin yerinde olmadığı öne sürülen U.B. adlı şahıs, aynı evde oturduğu anne ve ağabeyini ellerine bağlayıp, başlarını bezle sardıktan sonra boğarak, bıçaklayarak öldürdü. “Cinayeti neden işledin? sorusuna “Akla mantığa uymayan şeyler yaşadım. Annemin klozetinin içerisinde yarı kullanılmış uyuşturucu maddeleri gördüm” dedi
.
Cezai ehliyeti yoktur raporu verilenlerin en az yarısı ile dışarıda irtibat kopuyor..

Kimi zaman ailelerini kimi zaman tanımadıkları insanları hedef alabiliyorlar”
Independent Türkçe, bu konuyu 2 Şubat 2020’de “Cezadan kurtulmak için akıl hastası rolü yaparak suç işleyen çok: Hangi psikolojik sorun, suça neden oluyor, belirtileri ne?” başlığıyla gündeme getirmişti.
Haberimizde akli dengesi yerinde olmadığı işlenen insanlarca işlenen suç olaylarından örneklere yer vermiştik.
“Seri katiller şizofren özellikler gösterir, genelde tek yaşarlar”
Bunlar akli dengesi yerinde olmadığı iddia edilen insanlarca gerçekleştirilen olaylardan bazıları. Özellikle yangın çıkarma da sık görülen suçlardan biri.
Uzun yıllar boyunca İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği’nde görev yapan Mustafa Bayram, akli dengesi yerinde olmayan insanlarca gerçekleştirilen birçok suç olayına da tanık olduğunu söyledi.
Bayram, akli dengesi yerinde olmayan insanlar arasında saldırgan özellikler gösterenlerin de bulunduğunu kaydederek, seri katillerin aslında şizofren kişilikler olduğunu öne sürdü ve şu iddiada bulundu:
“ABD’de de seri katillerin daha fazla olmasının nedeni bunların çoğunun bağımsız yaşaması ve kendi evlerinin bulunması. Cinayetleri de genelde kendilerine ait evlerde, mekanlarda işlerler.. Bizde ise ailelerin kalabalık olması, pek çok kişinin ailesiyle yaşaması bu tür insanlar üzerinde bir çeşit kontrol sağlıyor, çok ileri gitmelerini engelliyor..”
“SAATLİ BOMBA GİBİLER”
Saldırgan özellikler içeren psikolojik sorunlardan muzdarip olanların tedaviyi bırakmaları halinde tehlikeli olabildiğini belirten Bayram:
“Saldırgan özellik gösteren psikolojik sorunlara sahip kişilerin saatli bomba gibi. Ne zaman patlayacaklarını bilmek zor.. Birinci derecede öldürdükleri aileleri olur genelde. Adam yatarken hayal görüyor.. ‘Anneme bir şey musallat oldu onu kurtarmak istedim’ diye cinayet işleyen gördüm..”
Peki uzmanlar bu görüşlere ne diyor? Akli dengesi yerinde olmayan insanların suç işleme potansiyelleri nedir? Hangi suçlara daha yatkın oluyorlar?
“AKLİ DENGESİ YERİNDE OLMAYANLARIN AİLE İÇİ ŞİDDET ORANI 14 KAT FAZLA”
Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sertaç Ak, şizofren hastalarının bütün vakalar içerisinde suç işleme oranının yüzde 6’yı geçmediğini belirtti..
“Sanıldığı gibi cinayet işleme oranları da yüksek değil” diyen Ak:
“Normal bir insanın bütün ömrü boyunca cinayet işleme oranı ile şizofren hastanın suç işleme oranı arasında ciddi bir fark saptanmamıştır.. Ancak aile içi şiddet oranı akli dengesi yerinde olanların neredeyse 14 katı.. En çok ailelerine yönelik şiddet uyguluyorlar..”
“HOLLANDA CEZAİ EHLİYETİ OLMAYANLARI ÖMÜR BOYU BIRAKMAZKEN BİZDE KISA SÜRELİ BİR TEDAVİNİN ARDINDAN BIRAKILIYOR LAR”
Ak’a göre asıl sorun suç davranışı sonrasında yapılan değerlendirmede.. Zira akli dengesinin yerinde olmadığı tespit edilerek ceza ehliyeti olmadığına karar verilenlerin tedavileri bitmeyene kadar bırakılmamaları gerekir..
Bu konuda Hollanda’yı örnek olarak veren Ak, şunları kaydetti:
“Hollanda gibi ülkelerde bu konumda olanlar neredeyse bir ömür boyu kontrol altında tutulup toplum içine bırakılmazken bizde yeterli yer olmamasından dolayı kısa süreli bir tedavinin ardından tekrar 10 yıl süreyle ayakta denetim altında tutulmak kaydıyla toplum içine bırakılıyorlar..
Ancak neredeyse yarısı ile irtibat kopuyor. Birçoğu ilacını kullanmıyor, tedavisini sürdürmüyor. Gittiği kontrollerde de detaylı bir incelemeye tabi tutulmadan ‘ilacını kullanıyor musun?’ gibi sorulara verilen cevaplara bakılarak değerlendiriliyorlar..
Bu tür durumda olan kişilerin ilacını alıp almadığı, tedavisini sürdürüp sürdürmediğini kontrol için bir elektronik takip sistemi geçirilmesini önerdik. Yetkililerden yanıt bekliyoruz.”
“EN AZ YARISI İLE İRTİBAT KOPUYOR”
Türkiye’de her yıl ortalama suç işleyen 5 ile 7 bin arasında insana akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle ceza ehliyeti olmadığına dair rapor verildiğini belirten Ak:
“Bu insanların takibinin yapılması hayati öneme haiz. Bu kişilerin en az yarısı ile irtibat kopuyor ve toplum içinde tedavisiz bir şekilde geziyorlar. Aileleri de bunları kontrol etmekte zorlanıyor. Çoğu tedaviye razı olmuyor tedavi verildikten sonra bırakıyorlar..”
Ak, ayrıca şizofrenler tarafından işlenen cinayetlerin çoğunlukla tanımadıkları insanları değil, yakın çevrelerini hedef aldığını da söyledi..
Cengiz’in katili psikopat mı şizofren mi?
Başak Cengiz’in olayı 2019 yılında Ordu’da yine hiç tanımadığı Özgür A.’nın bıçaklı saldırısında öldürülen 20 yaşındaki Ceren Özdemir cinayetiyle çok büyük benzerlikler içeriyor..
Cengiz’in olayının ardından Özdemir cinayetini de hatırlatan benzer saldırıların arttığı ya da artabileceği iddialarını ortaya attı..
Özdemir’in öldürülmesinin ardından annesi, basına verdiği demeçte “Psikopat birini nasıl cezaevinden bırakırlar?” diye isyan etmişti.
Adli Bilimciler Derneği Adli Psikoloji Komisyon Başkanı ve “Psikopatoloji ve Suç” kitabının yazarı Doç. Dr. Hatice Demirbaş, halk arasında “psikopat” olarak, psikolojide ise “anti sosyal kişilik bozukluğu”nu Independent Türkçe’ye anlatmıştı.
Peki Başak Cengiz’i öldüren saldırgan da bir psikopat mı? Şizofren ile psikopat arasındaki farklar neler?
Bu soruların cevapları için bir kez daha Demirbaş’ı aradık. İlk sorumuz sosyal medyada iddia edildiği gibi Özdemir’in ve Cengiz’in başına gelen olaylar gibi saldırıların artıp artmayacağı oldu..
“Biri yapınca model oluyor, yapabileceği duygusu oluşuyor”
Demirbaş, artış olduğunun iddia edilemeyeceğini belirterek, “Ancak biri yapınca Münevver cinayetinde olduğu gibi model oluyor ve yapılabileceği duygusu oluşturmaktadır” yorumu yaptı.
Psikopatlar ile şizofreni bozukluğu arasındaki farkları Demirbaş, şu sözlerle dile getirdi:
“Psikopat dediğimiz kişilik bozuklukları şizofreni bozukluğundan farklıdır. Şizofrenik bozukluklarda bireyler gördüğü görüntü ya da duyduğu sesleri gerçek sanmakta. Ancak kişilik bozuklukları bunun farklı olduğunu bilir. Aynı zamanda şizofrenik bozukluklarda düşünce içeriğinde bozukluk baskındır. Paranoid şizofreni hastaları zulüm gördükleri ya da birileri tarafından cezalandırıldıkları ile ilgili yanlış inançlara (sanrılar) sahiptirler. Alınganlık ya da kötülük görme sanrıları hakimdir. Sanrıları yüzünden kendisini savunma davranışlarına geçer, toplumdan kaçar, öfkeli sert, kavgacı olabilir.”
“Psikopatlar bilerek cinayet işleyebilir, bıçak, kılıç, kesici ve delici aletler biriktirebilirler”
Adli bilirkişilerin Başak Cengiz’in katilinin cezai sorumluluğu olup olmadığını tespit edeceklerini belirten Demirbaş:
“Eğer bireyin kötülük görme sanrıları var ise o sanrılar bireyleri yönlendirmekte birilerine zarar verip öldürebilmektedirler. Diğer türlü ceza sorumlulukları vardır ve bilerek planlayarak suçu işlemiştir. Ancak sanrıların yönlendirmesiyle de planlayarak cinayet işleyebilirler. Kişiler gerçekten kendine zarar verileceğini düşünürler. Kişilik bozukluklarında kendilerine zarar verilme değil, kendileri başkalarına zarar verirler. Kişilik bozukluklarından psikopatisi olan bireyler bıçak, kılıç gibi kesici ve delici aletleri biriktirebilirler. Aslında bu araçlar içlerinde duydukları öfke ve saldırganlık duygularının bir göstergesidir” değerlendirmesinde bulundu.
“Kadınların hedef seçmelerinin nedeni kendini savunamayacağını düşündüğünden”
Her iki olayda da kadınların hedef seçilmesine de değinen Demirbaş:
“Kadınların seçilmesinde hedef, onların fiziksel olarak daha güçsüz ve o anda kendini savunamayacağını düşündükleri için olabilirler. Zaten suçların yüzde 90’ını erkekler işlemekteler. Kadınların suç işleme olasılığı düşüktür. Bunda toplumun cinsiyet rollerine yüklediği şeylerde bulunmaktadır” dedi.
Cengiz’i öldüren saldırgan da ifadesinde erkeklerin daha çok direnebileceği düşüncesiyle bir kadına saldırdığını söylemişti.
“Şizofrenler çoğunlukla ailelerini, psikopatlar tanımadıklarını hedef alıyorlar”
Demirbaş son olarak şizofreni türü bozukluklarda genellikle mağdurların aile üyeleri, çok azının yabancılar olduğunu söylerken:
“Kişilik bozuklukları daha az tanıdıkları daha çok yabancıları hedef alırlar. Psikopatisi olan kişilik bozukluklarında planlı suç işleme olasılığı olacağı daha fazla olduğundan silah ve diğer kesici araçları kullanırlar. Şizofreni bıçak ya da kesici delici aletler o an evde olanlarla sınırlıdır” diyerek sözlerini noktaladı..
“AİLE BIKMIŞTIR YA DA AİLE CAHİLDİR SAHİP ÇIKAMAZ”
Psikiyatr Doktor Ayhan Akcan da suça ve saldırganlığa yatkın olan akli dengesi yerinde olmayan kişilerin “sahipsiz akıl hastası” olarak nitelendirildiğini ifade etti.
“Ailede bıkmıştır ya da aile cahildir sahip çıkamaz” diyen Akcan, şu bilgileri verdi:
“Düzenli İlaç kullanmazlar. Hasta olduklarını asla kabullenmezler..
Zamanlarının çoğunu veya tamamını sokakta geçirirler..
Çoğunluğu kronik şizofrendirler. Gerçeği değerlendirme yetenekleri ileri derecede bozuktur..
Akıl hastalığının pozitif ve negatif olmak üzere iki gruba ayırırız..
Pozitif belirtileri olanlar rahatsızlığın arttığı süreçlerde bir şeyler gördüklerini veya duyduklarını iddia ederler.. Kimi zaman kendilerine bir sesin emirle öldürmesi yönünde talimat verdiğini iddia ederler ya da kendisini öldürmeye çalıştığınızı paranoya yapabilirler.. Saldırgan olabilirler.. Çevrelerine veya kendilerine zarar verebilirler..
Negatif belirtili olanlar ise uyumsuzluk, bir şey becerememe hissizlik duygusuzluk enerji yokluğu gibi kendisiyle ilgili duygular içerisindedir. Başkalarına zarar vermezler..”
“TOPLUMUN YÜZDE 1’İ ŞİZOFREN, BUNLARIN DÖRTTE BİRİ SALDIRGAN OLABİLİR”
Şizofrenlerin toplum içindeki oranının yüzde 1 olduğunu, bu hastaların dörtte birinin ise saldırganlık içeren pozitif belirtileri olduğunu kaydeden Akcan, “Demek oluyor ki 16 milyonluk İstanbul’da ortalama 160 bin şizofren vardır. Bunlar içerisindeki 40 bin kişi kontrol altında tutulmaz, tedavileri sürdürülmez ise saldırgan özellikler gösterebilecek rahatsızlıktan muzdaripler. Tüm cinayetlerin yüzde 4 ile 5’lik bölümünün saldırgan özellikler gösteren şizofren hastalarınca gerçekleştirilir. Fark etmezsen tedavi etmezsen cinayet gibi çok ciddi suçlar işleyebilirler. Sizin onu öldüreceğinizi sanır, o nedenle o sizi öldürür. Yangın çıkarma da sıktır. Aralarında kendi evini yakan çoktur. Aralarında intihar oranları da yüksektir. Genelde sahipsizdirler. Bu nedenle yangın veya soğukta kalıp zatürre vb. gibi nedenlerle ölenler çoktur” değerlendirmesinde bulundu.
Her akıl hastasının tedavi edilmesi ve aktif süreçte ilaç kullanması gerektiği kaydeden Akcan, ayrıca silah ve kesici aletlerin her başvurana verilmemesi gerektiğini, kargo ile tesliminin ve internetten satışının yasaklanması gerektiğini söyledi.

🔵 BU BELİRTİLERE DİKKAT
Bu tür rahatsızlıkları olanların belirtilerinin belli dönemlerde özellikle ilk ve sonbahar aylarında arttığını aktaran Akcan, yakınları bundan dolayı muzdarip olanlara şu uyarılarda bulundu:
“Uyku düzeni bozulduğunda ve kendi kendine konuşmayı arttırdığında bilin ki rahatsızlık aktif döneme girdi..Mutlaka tedavi altına alınması lazım o süreçte..
Kulağına ses geliyorsa, kendi kendine konuşuyorsa, hasta olduğunu kabul etmiyorsa, ‘siz hastasınız’, ‘siz gidin doktora’ diyorsa, öz bakımı kötü, sahipsiz, sokakta çöp karıştırıyorsa tehlikelidir..”
© The Independentturkish//Ali Kemal Erdem
🔵 ŞİZOFRENİ NEDİR?
Şizofreni, bireylerin gerçekliği anormal olarak yorumladıkları ve gerçek ile gerçek dışını birbirinden ayıramadıkları zihinsel bozukluğa verilen isimdir. Şizofreni, halüsinasyonlar, sanrılar, günlük işleyişi bozan son derece düzensiz düşünme ve davranışların kombinasyonlarından meydana gelebilir ve bireyi bütünüyle etkisiz hale getirebilir.Şizofreni hastaları için tedavinin yaşam boyu sürdürülmesi gereklidir. Erken başlayan tedavi, semptomların ciddi komplikasyonlar gelişmeden kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir ve bireyin uzun vadede hayat kalitesini iyileştirecek adımların atılmasını mümkün kılabilir..

🔵 ŞİZOFRENİ NEDEN OLUR?
Tıp ve akıl sağlığı uzmanları şizofreni durumunun gelişmesine neyin neden olduğu henüz kesin olarak belirlememiştir. Ancak araştırmacılar genetik yapının, beyin kimyasının ve çevrenin bir kombinasyonunun şizofreni durumunun gelişmesine katkıda bulunduğuna inanmaktadır.
Yapılan araştırmalar sonucunda dopamin ve glutamat adı verilen nörotransmitterler dahil olmak üzere doğal olarak oluşan bir takım beyin kimyasallarıyla ilgili sorunların şizofreniye katkıda bulunabildiği gözlemlenmiştir. Nörogörüntüleme çalışmaları, şizofreni hastalarının beyin yapısı ve merkezi sinir sisteminde diğer bireylere göre bulunan farklılıkların mevcudiyetine işaret etmektedir. Araştırmacılar bu değişikliklerin tam etkilerinin ne olduğu konusunda emin olmasalar dahi, şizofreninin bir beyin hastalığı olduğunun işareti olarak kabul etmektedirler.
Ailede şizofreni geçmişine sahip bireylerin varlığı, genç yaşta ve genç yetişkinlik döneminde psikoaktif veya psikotropik ilaç kullanımı ve hamilelik sürecinde yetersiz beslenme veya beyin gelişimini etkileyebilecek toksinlere veya virüslere maruz kalma gibi doğum komplikasyonları gibi bir takım faktörlerin bireylerde şizofreni görülme ihimalini yükselttiği bilinmektedir.
Şizofreni İle Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?
Tedavi edilmeyen şizofreni bireyin hayatının her alanını etkileyen ciddi sorunlara neden olabilir. Şizofreninin neden olabileceği veya ilişkili olabileceği komplikasyonlar arasında öncelikle İntihar etmek, intihar girişimleri ve intihar düşünceleri olmak üzere anksiyete bozuklukları ve obsesif kompulsif bozukluk ya da kısaca OKB, depresyon, iş veya eğitim hayatına katılamama, maddi sorunlar ve evsizlik, sigara kullanımından kaynaklı nikotin dahil olmak üzere alkol veya diğer uyuşturucuların kötüye kullanılması, sosyal izolasyon, sağlık ve tıbbi sorunlar, mağdur olmak, ve nadir olarak saldırgan davranışlar sayılır..

🔵 ŞİZOFRENİ NASIL ÖNLENİR?
Ne yazık ki şizofreniyi bütünüyle önlemenin kesin bir yolu yoktur. Sadece, tedavi planına bağlı kalmak görülen semptomların tekrarlamasını veya daha ağırlaşmasını önlemeye yardımcı olabilir.
Şizofreni Belirtileri Nelerdir?
Şizofreni, bireyin düşünme tarzı yani bilişi, davranışları ve duygularıyla ilgili bir dizi sorundan meydana gelir. Şizofreni belirtileri ve semptomları her bireyde farklılık gösterir ancak, genellikle bireyde sanrılar, halüsinasyonlar veya düzensiz konuşmaların varlığı ile genel bir işlev bozukluğu gözlemlenebilir.
Sanrılar gerçeğe dayanmayan yanlış inançlar olarak tanımlanır. Birey zarar gördüğünü veya tacize uğradığını düşünebilir, belirli hareketler veya yorumların her zaman kendisine yönelik olduğuna inanabilir, olağanüstü bir yeteneği veya şöhreti olduğunu düşünebilir, başka bir bireyin kendisine aşık olduğuna inanabilir veya büyük bir felaketin meydana gelmek üzere olduğu fikrini savunabilir. Şizofreni hastası bireylerin çoğunda belirti olarak sanrılar gözlemlenir.
Halüsinasyonlar ise genellikle var olmayan şeyleri görmek, duymak veya algılamak olarak tanımlanır. Halüsinasyonlar gerçek olmasalar dahi, bir şizofreni hastası için, normal bir deneyimin tüm etkisine ve gerçekçiliğine sahiplerdir. Halüsinasyonlar beş duyudan herhangi birinde gözlemlenebilir, ancak en yaygın olarak çeşitli seslerin duyulması şeklinde ortaya çıkar.
Bireyde düzensiz düşünme semptomunun varlığı genel olarak düzensiz konuşma belirtisinin gözlemlenmesi sayesinde ortaya atılabilir. Bireyin çevresindekiler ile etkili iletişim imkanı bozulur ve kendisine sorulan sorulara verilen cevaplar çoğunlukla kısmen veya tamamen ilgisiz olabilir. Daha nadir vakalarda konuşma anlaşılamayan, anlam taşımayan veya uydurma kelimeleri bir araya getirmek şeklinde gerçekleşebilir.
Çocuksu hareketlerden öngörülemeyen ani ajitasyona kadar geniş bir yelpaze üzerinde son derece düzensiz veya anormal motor davranışlar gözlemlenebilir. Bir çok vakada bu hareket ve davranışlar bir hedefe odaklanamaz, bu yüzden bireyin çeşitli görevleri yerine getirmesi çok zor bir hal alır. Anormal motor davranışlar, verilen talimatlara karşı koymayı, uygunsuz veya tuhaf bir vücut duruşu almayı, çevresel etkenlere karşı tam bir tepkisizliği ya da bulunan duruma göre gereksiz ve aşırı hareketlenmeyi içerebilir.
Negatif belirtiler ise bireyin normal bir şekilde işlevini sürdürme yeteneğinin azalması veya bütünüyle bulunmaması durumudur. Örneğin, birey kişisel hijyeni bütünüyle ihmal edebilir veya göz teması kurmayarak, yüz ifadesini değiştirmeyerek ya da monoton bir şekilde konuşarak duygusuz bir hal alabilir. Bütün bunlara ek olarak birey günlük hayatın gerektirdiği aktivitelere dahi ilgisini kaybedebilir, sosyal olarak kendisini uzaklaştırabilir veya haz alma bütünüyle yeteneğinden yoksun kalabilir.Şizofreni belirti ve semptomlarının tipleri ve şiddeti zaman içerisinde değişiklik gösterebilir. Bazı semptomlar hafifledikleri ve ağırlaştıkları bir dalga düzenini takip ederken, diğer semptomlar sürekli ve kalıcı olabilir.
Tipik vakalarda şizofreni semptomları erkekler arasında 20’li yaşların başından ortalarına kadarlık dönemde başlarken, kadınlar arasında semptomlar tipik olarak 20’li yaşların sonlarında görülür. Ergenlik dönemi öncesi çocuklar ile 45 yaşından büyük bireylere şizofreni tanısı konulması çok nadir görülen bir durumdur.
Ergenlerdeki şizofreni semptomları yetişkinlerdekine benzerlik gösterir, ancak bu durumu önceden belirlemek genellikle daha zordur. Bunun başlıca sebepleri, şizofreninin erken semptomlarının bir kısmının, gençlik yıllarındaki tipik gelişim sürecinde görülen arkadaşlardan ve aileden uzaklaşma, motivasyon eksikliği, okulda performans düşüşü, sinirlilik veya depresif ruh hali, veya uyku problemi gibi davranışlar ile paralellik göstermesidir.
Bütün bunların yanı sıra uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanımı, bireylerde şizofreni benzeri belirti ve semptomların gelişmesine yol açabilir.
Yetişkinlerde gözlemlenen şizofreni semptomları, gençlerde görülenler ile karşılaştırıldığında, genç hastalarda sanrılara sahip olma olasılığının daha düşük, halüsinasyon görülmesi olasılığının daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir..

🔵 ŞİZOFRENİ HASTASINA NASIL YARDIM EDİLİR?
Şizofreni hastaları, yaygın olarak içinde bulundukları zorluğun ağır ve ciddi bir tıbbi müdahale gerektiren bir zihinsel bozukluktan kaynaklandığının farkında değillerdir. Bu sebeple şizofreni hastaları için yardım almak sorumluluğu genellikle aileye veya arkadaşlara düşer.
Bir bireyin şizofreni belirtileri gösterdiğini düşünen kişiler öncelikle endişeleri hakkında o bireyle konuşmalıdır. Her ne kadar bireyi profesyonel yardım almaya zorlamak mümkün olmasa dahi, bireyin uzman bir doktor veya akıl sağlığı uzmanına ulaşması konusunda bireye yardımcı olmak mümkündür.
Bazı vakalarda ve dönemlerde bireyin acil olarak hastaneye yatması gerekebilir. Eğer birey, kendisi veya başkaları için tehlike oluşturuyorsa veya kendi beslenmesini, barınmasını ya da giyimini kendisi sağlayamıyorsa, durumun bir zihinsel sağlık uzmanı tarafından değerlendirilebilmesi için bireyin yakınlarının bir sağlık uzmanına veya bir acil durum görevlisine başvurması tavsiye edilir.
Şizofreni ve İntihar Düşünceleri ile Davranışı
İntihar düşünceleri ve davranışı şizofreni hastaları arasında yaygın olarak görülen bir durumdur. Eğer bir bireyin intihar etme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu düşünülüyorsa veya intihar girişiminde görüldüyse, birey yalnız bırakılmamalı ve derhal 112 acil hattı aranmalıdır. Eğer güvenliği sağlamak mümkün olursa, birey en yakın hastanenin acil servisine götürülebilir.

🔵 ŞİZOFRENİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Şizofreni teşhisi sürecinde, diğer akıl sağlığı bozuklukları ihtimali ortadan kaldırılır ve semptomların madde bağımlılığı, ilaç veya tıbbi bir duruma bağlı olup olmadığı belirlenir. Bunun için öncelikle gerçekleştirilen fiziksel muayene semptomlara neden olabilecek diğer tıbbi sorunları ortadan kaldırmak ve ilgili komplikasyonları kontrol etmek için yapılır.
Benzer semptomlara sahip durumların dışlanmasına yardımcı olan testler ile alkol ve uyuşturucu taramaları, bir sonraki adımda kullanılabilir. Doktor ayrıca şizofreni hastalarının beynindeki değişikliklerin varlığını saptamak için manyetik rezonans taraması veya bilgisayarlı tomografi taraması gibi görüntüleme çalışmalarına da başvurmak isteyebilir.
Bir doktor veya akıl sağlığı uzmanı, görünüşü ve tavrı gözlemleyerek ve düşünceler, ruh halleri, sanrılar, halüsinasyonlar, madde kullanımı ve şiddet veya intihar potansiyeli hakkında sorular sorarak bireyin zihinsel durumunu kontrol eder ve bir psikiyatrik değerlendirme yapar. Bu süreçte bireyin kendisinin ve ailesinin de tıbbi geçmişi irdelenir. Psikiyatrik değerlendirmede şizofreni için tanı kriterleri göz önünde tutulur.
Şizofreni Nasıl Geçer?
Şizofreni zaman içinde kendiliğinden geçen bir durum değildir. Hayat boyu yoğun bir tedavi süreci gerektiren, bireyin kendisinin farkında olmasa bile yakınlarının desteğine ihtiyaç duyduğu kalıcı bir durumdur..

🔵 ŞİZOFRENİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Şizofreni hastalığı, semptomlar azaldığında bile ömür boyu tedavi gerektirir. İlaçla ya da psikososyal terapi, bireyin durumu yönetmesine yardımcı olabilir. Bazı vakalarda, özellikle kriz dönemlerinde veya semptomların şiddetli seyretmeye başladığı dönemlerde bireyin güvenliğinin, doğru beslenmesinin, yeterli uyku düzeninin ve temel hijyeninin sağlaması için hastaneye yatırılması gerekli olabilir.
Normal şartlarda şizofreni tedavisi süreci deneyimli bir psikiyatrist rehberliğinde bir ekip tarafından sürdürülür. Bu ekipte bireye sağlanacak bakımı koordine etmek için bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı, bir psikiyatri hemşiresi ve bir vaka yöneticisi bulunabilir. Tam ekip yaklaşımı, şizofreni tedavisi konusunda uzman kliniklerde mevcuttur.
İlaçlar tedavisi şizofreni tedavi sürecinin temel taşıdır. Antipsikotik ilaçlar bu süreçte en sık reçete edilen ilaçlardır. Kullanılan ilaçların dopamin adı verilen bir beyin nörotransmitterini etkileyerek semptomları kontrol ettikleri düşünülmektedir. Antipsikotik ilaçlarla tedavinin amacı, belirti ve semptomları mümkün olan en düşük doz ilaç kullanımı ile etkili bir şekilde yönetmektir. Psikiyatrist, bu sonuca ulaşmak ve zaman içinde bireyin değişen şartlarına uyum sağlamak için farklı ilaçlar, farklı dozlar veya kombinasyonlar deneyebilir.
Antidepresanlar veya anti-anksiyete ilaçları gibi diğer ilaçlar da bu süreçte antipsikotik ilaçlara destek olabilir. Normal şartlarda semptomlarda bir iyileşme olduğunu fark etmek birkaç haftalık bir süreci gerektirir. Şizofreni ilaçlarının ciddi yan etkileri, bireyi ilaç kullanımına karşı isteksiz kılabilir. Tedavi sürecinde hastanın işbirliği yapma isteği ilaç seçimini etkileyebilir, örneğin hap almaya karşı koyan bir hastaya enjeksiyon yapılması gerekebilir.Şizofreni tedavisinde kullanılan birinci nesil antipsikotikler, aralarında geri döndürülebilir veya geri döndürülemeyen bir hareket bozukluğu olan geç diskinezi geliştirme olasılığı da bulunmak üzere yaygın ve potansiyel olarak önemli nörolojik yan etkilere sahiptir.
Bazı antipsikotikler kas içi veya deri altı enjeksiyon olarak verilebilir. İlaca bağlı olarak genellikle her iki ila dört haftada bir kullanılırlar.
İlaç müdahalesi sonucunda şizofreni kaynaklı psikoz durumu düzeldiğinde, ilaç tedavisine devam etmenin yanı sıra, psikolojik ve sosyal yani psikososyal müdahaleler de tedavi süreci için önem kazanır. Buna göre gerçekleştirilecek bireysel psikoterapi, hastanın düşünce kalıplarını normalleştirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca, bireye stresle başa çıkmayı öğrenmek ve şizofreni semptomlarının tekrarlamasının erken uyarı işaretlerini belirlemek, hastalığın yönetilmesinde bireye yardımcı olabilir.
Psikososyal müdahale ile tedavi sürecinde verilecek sosyal beceri eğitimi, bireyin iletişim ve sosyal etkileşimlerini geliştirmeye ve günlük faaliyetlere katılma yeteneğini artırmaya odaklanır. Aile terapisi ise şizofreni ile uğraşan ailelere destek ve eğitim sağlar. Mesleki rehabilitasyon ve destekli istihdam şizofreni hastalarının iş eğitimini almalarına, iş bulmalarına, ve işi sürdürmelerine yardımcı olmaya odaklanır. Şizofreni hastalarının çoğu bir çeşit günlük yaşam desteğine ihtiyaç duyar. Uygun tedavi ile şizofreni hastalarının çoğu hastalıklarını yönetebilir ve normal ya da normale yakın bir hayat sürdürebilir.
İlaç tedavisine yanıt vermeyen şizofrenili yetişkinler için son bir çare olarak elektrokonvülsif tedavi yani EKT düşünülebilir.
Şizofreni İçin Yaşam Tarzı Değişiklikleri Ve Evde Bakım
Şizofreni kadar ciddi bir zihinsel bozuklukla başa çıkmak, hem hasta birey, hem de arkadaşları veya ailesi için zordur. Bu durumla başa çıkmak için öncelikle bireyin ve çevresinin şizofreni hakkında doğru bilgi edinmesi önemlidir. Bozukluk hakkında eğitim, hem şizofreni hastasının tedavi planına bağlı kalmanın önemini anlamasına hem de çevresindeki arkadaşlarının ve ailesinin bozukluğu anlamasına ve hastalığa sahip kişiye karşı daha şefkatli olmasına yardımcı olabilir.
Şizofreniyi yönetmek devam eden bir süreçtir. Tedavi hedeflerini akılda tutmak ve onlara odaklanmak, şizofreni hastasının motive kalmasına yardımcı olabilir.
Birey alkol ve uyuşturucu kullanımından kaçınmalıdır. Alkol, nikotin veya keyif verici ilaçlar kullanmak hem kendi etkileri bakımından, hem de tedavi sürecinde kullanılan ilaçlar ile etkileşime girerek ortaya çıkarabilecekleri yan etkiler bakımından tedavi sürecini zorlaştırabilir.
Bireyin ve yakınlarının bir destek grubuna katılması tavsiye edilir. Şizofreni hastaları için destek grupları, benzer zorluklarla karşılaşan başkalarına ulaşmaya, ve onların deneyimlerinden faydalanmaya yardımcı olabilir. Destek grupları ayrıca aile ve arkadaşların durum ile başa çıkmasına yardımcı olabilir.
Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
