28 ŞUBAT GERÇEĞİ: OLMAYAN DARBENİN, GÖRÜLMEK İSTENMEYEN DELİLLERİ YARINA HAZIRLANIYOR

Gazeteci Barış Terkoğlu, eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın istifasının ayrıntılarını kaleme aldı !

🔵 ERBAKAN’IN SAKLANAN KONUŞMASI!

– Kurt kuzuyu yemeğe karar veriyor. Geriye sadece suyu bulandırmak kalıyor…

28 Şubat kumpas davası üzerine Sami Menteş ile hazırladığımız “Size Yalan Söylediler” kitabının imza günündeydik.. Bir zamanlar eski Genelkurmay Hukuk Müşaviri olan, emekli Tümgeneral Erdal Şenel de kitabını imzalatanlar arasındaydı.. 

Hiç izlememiştim. Erdal Paşa, bana bir görüntüden bahsetti. Defalarca talep etmişlerdi ama mahkeme reddetmişti. Dahası, kendileri bulup getirmişler, ancak hâkimler “burası sinema değil” diyerek izlemeyi kabul etmemişti..

Hayır, gizli saklı bir şey değil. Necmettin Erbakan’ın, bir yanına koalisyon ortağı Tansu Çiller’i, öbür yanına destek veren BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu oturttuğu basın toplantısından söz ediyorum.. Erbakan’ın konuşması, hükümetinin istifasından üç gün sonraydı. 21 Haziran günü TRT’den canlı yayımlanmıştı.. 

Erbakan’ın basının karşısına çıkma nedeni beklentisinin karşılanmamasıydı.. Zira, istifanın ardından, yeni koalisyonun Çiller’in başbakanlığında kurulmasını bekliyordu. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, görevi ANAP lideri Mesut Yılmaz’a vermişti..

– Görüntüyü izledim..

  • Necmettin Erbakan söze şöyle girmişti:

 “Bütün ulusumuzun takip ettiği gibi, 18 Haziran günü, bizim DYP ile bir yıl önce yapmış olduğumuz protokolümüz uyarınca, protokolümüze uyarak Sayın Demirel’e başbakanlıktan istifa mektubumu sunmuştum.”

28 Şubat MGK’si, adı üstünde, 28 Şubat’ta oldu. Erbakan hükümeti o gün değil, dört ay sonra görevi bıraktı. Erbakan nedenin askerle sorun değil, koalisyon protokolü olduğunun altını çiziyordu..

ERBAKAN HAYIR DİYOR !

– Erbakan, Demirel’e sunduğu istifa mektubunu “Bir kere daha aynen okuyorum” diyerek kameraların önünde okumaya başlamıştı.

– Mektuptaki ifadeler, Erbakan’ın açıklamasını doğruluyordu ..

  • Erbakan:

“RP ve DYP arasındaki koalisyon protokolüne uygun olarak, bu bir yıllık süreden sonra, başbakanlığın DYP’ye geçebilmesi için, yapmış olduğumuz taahhüde ve iki parti arasındaki mutabakata uymak üzere başbakanlık görevinden istifa ediyorum.”

Tepkisi önce Demirel’e ardından Mesut Yılmaz’a idi.. Yani cumhurbaşkanının görevi Çiller’e vermemesi ya da başkasına vermesi “darbe” ise (ki değil), Erbakan’a göre sorumlusu önce Demirel sonra Yılmaz’dı..

– Askerle sorun iddiasına da tepkiliydi:

  • Erbakan:

“Efendim, ülkede bir gerginlik varmış da hükümet bunun için istifa etmişmiş… Hayır! İşte bizim istifa mektubumuz apaçık ortada… Başarılı bir hükümet, sadece ahde vefa örneği gösteriyor. Protokolün gereği olarak en güzel bir ahlak örneği gösteriyor. Bu siyasi tarihimize böyle geçecek!”

Erbakan, istifa kararına “bir yıl önce Çiller’e verdiği söz”ü gerekçe olarak sunuyordu.. Gelgelelim, bugün AKP-FETÖ işbirliği ile açılan 28 Şubat davasını sürdürenler, Erbakan’ın kendi sözlerine rağmen “Hayır, Erbakan’a askerler darbe yaptı” diyordu. 

ERDOĞAN DA DARBE Mİ YAPTI?

– 56 dakikalık o görüntüyü mahkeme izlemedi. Zira görüntüler, 28 Şubat’ın bir darbe olduğu tezini, bizzat Erbakan’ın ağzından ortadan kaldırıyordu..

İzlenmemesinin sebebi belli. Mahkeme, önceden verilmiş karara ulaşmak için delilleri yok saymak zorundaydı..

Daha da önemli bir ayrıntı… 

Eğer Erbakan’ın anlattığı, “Demirel’in görevi Çiller’e vermemesi” darbe ise, bunun yakın tarihte örneği de var.. Malum, Erdoğan, 2015 Haziran-Kasım aralığında, yaptığı manevralarla, muhalefete hükümet kurma görevi vermeyerek, olası bir alternatifi önledi. Öte yandan, istifa ile darbe aynı şeyse, 2016 yılında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifa ettirilmesi ne oluyordu?

Mahkemeyi model alacaksak, bizzat Erdoğan tarafından, bir kez başbakan istifasıyla, bir kez de görev vermeyerek “darbe” yapılmıştı!

90 yaşındaki Ahmet Çörekçi, 86 yaşındaki İlhan Kılıç, 82 yaşındaki Çetin Doğan, 83 yaşındaki Çevik Bir, 82 yaşındaki Erol Özkasnak…

– Yaş ortalaması 80’in üzerindeki 14 asker, “Erbakan’a rağmen sözde Erbakan için” bir bayramda daha, hapiste ölümü bekliyor. Tıpkı Gezi davasındaki gibi…

– Olmayan darbenin, görülmek istenmeyen delilleri ise yarına hazırlanıyor. 

Geleceği çizmek isteyenler, hepimizin geçmişini kendi kalemiyle yeniden tanımlıyor. Mesele yemek ise nefes almak bile bahane. Kurdun mahkemesi olsaydı kuzular hep idamlık olacaktı..

Cumhuriyet// Barış Terkoğlu

Www.cafemedyam.com

🔵 FİKİR SAHİBİ OLMAK İÇİN; BİLGİ SAHİBİ OLMALIYIZ !

AKP nasıl ortaya çıktığını unutursa… Neydi bu 28 Şubat?

Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997’de aldığı kararlar dönemin generallerinin tutuklanmasıyla yeniden gündemde.. Peki, neydi bu 28 Şubat.?

28 Şubat sürecine ilişkin davadan çıkan tutuklama kararı sonrası dönemin öne çıkan isimlerinden Çetin Doğan ve Çevik Bir tutuklanırken, 14 emekli askerin rütbesinin sökülmesi de kararı bağlandı..

Bu tutuklamalar 28 Şubat’ı ve nelere yol açtığı konusunu bir kez daha tartışmaya açtı..

Www.cafemedyam.com

🔵 PEKİ, NEYDİ BU 28 ŞUBAT KARARLARI ?

Refahyol hükümetinin kurulması, Susurluk kazası, “Şeriat” eylemlerinin yaşandığı bir süreçte MGK, dokuz saatlik bir toplantı yaptı ve şu 18maddelik kararı açıkladı:

1- Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan rejim aleyhtarı faaliyetler karşısında ödün verilmemelidir. Anayasa’nın 174.maddesinde koruma altına alınan Devrim Kanunları’nın ödün verilmeden uygulanması esastır.. Hükümet, icraatında Devrim Yasaları’na uygunluğu sağlamakla görevlidir..

2- Savcılar, Devrim Yasaları’nın ihlalini oluşturan davranışlar karşısında harekete geçmelidirler.. Yasaları ihlal eden dergahlar kapatılmalıdır..

3- Sarık ve cüppeli giyim şeklinin özendirildiği görülmektedir.. Kılık ve kıyafetleri bu yasaya ters düşen kişilerin onurlandırılmamaları gerekir..

4- Anayasa’nın 163.maddesinin kaldırılmasının yarattığı hukuki boşluklar, irticai akımların ve laikliğe aykırı tutumların güçlenmesine yol açmıştır.. Bu boşlukları telafi edecek yasal düzenlemeler getirilmelidir..

5- Eğitim politikalarında yeniden Tevhidi Tedrisat Kanunu ruhuna uygun bir çizgiye gelinmelidir..

6- Temel eğitim 8 yıla çıkarılmalıdır..

7- İmam-hatip okulları toplumdaki bir ihtiyacı karşılamak üzere kurulmuşlardır.. Bu ihtiyacın fazlası olan imam hatip okulları, meslek okullarına dönüştürülmelidir. Ayrıca kökten dinci grupların kontrolünde olan Kuran kursları kapatılarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda düzenlenmelidir..

8- Devlet dairelerinde ve belediyelerde kökten dinci bir kadrolaşma hareketi sürdürülmektedir.. Hükümet, bu kadrolaşmanın önüne geçmelidir..

9- Cami yapımı gibi dini konuları siyasi amaçlar için istismar etmeye dönük olan her türlü davranışlara son verilmelidir..

10- Pompalı tüfekler kontrol altına alınmalı ve gerekirse pompalı tüfek satışları yasaklanmalıdır..

11- İran’ın Türkiye’deki rejimi istikrarsızlığa itmeyi amaçlayan çabaları yakın takibe alınmalıdır.. İran’ın Türkiye’nin içişlerine karışmasını önleyici politikalar uygulanmalıdır..

12- Yargı mekanizmasının daha etkin çalışmasını sağlayacak ve yargı bağımsızlığını güvence altına alacak, hükümetin tasarruflarından koruyacak düzenlemeler bir an önce getirilmelidir..

13- Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını hedef alan tahriklerde büyük artış gözlenmektedir.. Bu sataşmalar TSK içinde rahatsızlığa yol açmaktadır..

14- İrticai faaliyetlere karıştıkları için TSK’daki görevlerine son verilen subay ve astsubayların belediyelerde istihdam edilmelerinin önüne geçilmelidir..

15- Partilerin belediye başkanları ve il, ilçe yöneticilerinin konuşma ve davranışları da Siyasi Partiler Yasası’nın sorumluluk alanına sokulmalıdır..

16- Tarikatların denetimindeki finans kuruluşları ve vakıflar aracılığıyla ekonomik güç haline gelmeleri dikkatle izlenmelidir..

17- Laiklik aleyhtarı yayın çizgisi olan TV kanalları ve özellikle radyo kanallarının verdikleri mesajlar dikkatle izlenmeli ve bu yayınların Anayasa’ya uygunluğu sağlanmalıdır..

18- Milli Görüş Vakfı’nın bazı belediyelere yaptığı usulsüz para transferleri durdurulmalıdır..

KARAR İMZALANMADI, 4 MADDE İLE SINIRLI KALDI!

Dönemin başbakanı Necmettin Erbakan bu kararları imzalamadı, yalnızca 4 madde ile sınırlı olarak imzaladı..  Ancak beş ay sonra Erbakan istifa etti; Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hüsamettin Cindorukların hükümeti kuruldu..

Refah Partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı..

Hayata geçirilen tek uygulama, zaten 1960’lardan beri tartışılan 8yıllık kesintisiz ve zorunlu ilköğretim düzenlemesi oldu..

PEKİ, SONRASINDA NELER OLDU ?

28 Şubat sürecinin ana aktörü olan Refah Partisi bu sürecin ardından bir krizin içine savruldu.

Kurulan Fazilet Partisi de bir süre sonra kapatılınca parti içinde iki ayrı ekip ortaya çıktı..

Ekiplerden “yenilikçi” olarak adlandırılanların başında Erdoğan, Gül ve Arınç bulunuyordu..

Bu ekibin 2001’de kurulan partisi, 28 Şubat’la doruğuna çıkan düzenin yaşadığı bocalamayı aşacak hamleyi yapacak, 28 Şubat’ın açtığı yolda “yenilikçi” gömlekle, tüm tarikat ve cemaatlerin, dönemin ana akım medyasının, patronların ve ABD’nin desteğiyle iktidara yürüyecekti..

Yani AKP, yıllardır mağduru olduğunu söylediği sürecin mağdurundan çok o sürecin sonrasında ortaya çıkan tabloya doğan parti olarak iktidara yürüyecekti..

🔵 28 ŞUBAT’İN MAĞDURU MİLLİ GÖRÜŞ MÜ?

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, 2012’de kaleme aldığı bir yazısında “28 Şubat’ın mağduru Milli Görüş mü?” diye sormuş, yazıda şu ifadeleri kullanmıştı:

“…Evet, AKP 28 Şubat’ı da içine alan ve bizim “restorasyon” dediğimiz sürece çok şey filan değil, düpe düz varlığını borçludur..

1997‘nin Refah Partisi ne sermaye, ne Almanya, ne ABD açısından bir iktidar projesi olabilirdi. 28 Şubat’ta öyle ya da böyle burjuva siyasetine bir balans ayarı yapılacaktı, bu ayar kaçınılmaz olarak harekete geçen “geleneksel laisist” kaygılardan yararlanılarak verildi. 28 Şubat’çıların bir bölümü ne olup ne bittiğinin farkına varamayacak kadar akıl tutulması yaşarken, bir bölümü sermaye ve emperyalist merkezlerle organik bağların verdiği bilinçle, ihtiyaçlara daha uygun, bu anlamda “uyumlu İslam” tarifi içine giren bir siyasal akımın önünü açmak için Erdoğan’a yatırım yaptı. Öyle ki, Tayyip Erdoğan, 2002 seçimlerinden önce Türkiye’nin kemalist olarak nitelenen kadrolarının ısrarla araladığı kapıdan geçerek ağırlığını artırdı.

Milli Görüş, emperyalizmle kurduğu çıkar ilişkileri, anti-komünist felsefesi ile ve daha da önemlisi devletin halk düşmanı örgütlenmesine verdiği onay ve destekle AKP’nin egemen sınıf ve güçler açısından güvenilir bir aktör olmasına yardımcı olmuştur.

Şimdi çıkıp “biz mağduruz” demesinler. Türkiye onların istediği doğrultuda gericileşmiş durumda…

“Biz anti-emperyalisttik, bizi ayıkladılar” olmuyor siz iktidar için hazırlanmamıştınız, sizi iktidara uygun hale getirdiler! Saadet Partisi ve ötekiler, iktidara yerleşen bir hareketin ödediği diyettir, başka bir şey değil!

28 Şubat’ınız hayırlı olsun!”

🔵 12 BÖLÜMDEN OLUŞAN BELGESELDE HER BÖLÜM 1 YILDA YAŞANANLARI KAPSIYOR!

32. Gün Arşivi; ”Son Darbe: 28 Şubat” belgeseli Türk demokrasisinin en önemli yol kazalarından biri olan 28 Şubat sürecini anlatıyor.

Turgut Özal’ın ölümünden AKP’nin iktidara gelişine kadar olan dönemi inceleyen ve 12 bölümden oluşan belgeselde her bölüm 1 yılda yaşananları kapsıyor… ”

AKP’nin iktidara geldiği günden beri ; ‘zulüm’ olarak nitelendirdiği ve ‘mağdurum da mağdurum’ diye tepindiği soyut bir 28 Şubat retoriği  ve gerçekler…

  • 32. Gün Arşivi;

”Son Darbe: 28 Şubat” belgeseli Türk demokrasisinin en önemli yol kazalarından biri olan 28 Şubat sürecini anlatıyor. Turgut Özal’ın ölümünden AKP’nin iktidara gelişine kadar olan dönemi inceleyen ve 12 bölümden oluşan belgeselde her bölüm 1 yılda yaşananları kapsıyor… ”

🔵 28 ŞUBAT // 32.GÜN ARŞİVİ // 1. BÖLÜM!

MGK, dokuz saatlik bir toplantı yaptı ve 18 maddelik kararı açıkladı.

1-) Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan rejim aleyhtarı faaliyetler karşısında ödün verilmemelidir…

-Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan Devrim Kanunları’nın ödün verilmeden uygulanması esastır…

-Hükümet, icraatında Devrim Yasaları’na uygunluğu sağlamakla görevlidir…

AKP’nin iktidara geldiği günden beri “zulüm” olarak nitelendirdiği ve “mağdurum da mağdurum” diye tepindiği soyut bir 28 Şubat retoriği var… Bir de gerçekler var… Biz gerçekleri hatırlatmak istedik… 

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN ARŞİVİ // 2.BÖLÜM!

2-) Savcılar, Devrim Yasaları’nın ihlalini oluşturan davranışlar karşısında harekete geçmelidirler…

-Yasaları ihlal eden dergahlar kapatılmalıdır…

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN // 3.BÖLÜM!

3-) Sarık ve cüppeli giyim şeklinin özendirildiği görülmektedir. Kılık ve kıyafetleri bu yasaya ters düşen kişilerin onurlandırılmamaları gerekir…

Siyasi islamcı-gerici çevreler, “28 Şubat mağduru” olduklarını savunuyorlar. Çünkü kurmak istedikleri rejimin gerekçesini oluşturmak ve bir güçlü başlangıç hikayesine gereksinimleri vardı.

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN ARŞİVİ // 4. BÖLÜM!

4-) Anayasa’nın 163. maddesinin kaldırılmasının yarattığı hukuki boşluklar, irticai akımların ve laikliğe aykırı tutumların güçlenmesine yol açmıştır. Bu boşlukları telafi edecek yasal düzenlemeler getirilmelidir…

Türkiye’de düzenin restorasyona ihtiyacı vardı. Siyaset acilen yeniden yapılandırılmalıydı. Sermaye destek verdi, Genelkurmay devreye girdi ve düğmeye basıldı. 

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN ARŞİVİNDEN // 5. BÖLÜM ..!

5-) Eğitim politikalarında yeniden Tevhidi Tedrisat Kanunu ruhuna uygun bir çizgiye gelinmelidir…

Bugün 28 Şubat: Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997’de aldığı kararların yıldönümü.

🔵 28. ŞUBAT // 32. GÜN ARŞİVİ // 6. BÖLÜM!

6- Temel eğitim 8 yıla çıkarılmalıdır…

28 Şubat’tan sonraki sürece bakarsak daha iyi bir analiz yapabiliriz.

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN ARŞİVİ // 7. BÖLÜM!

7-) İmam-hatip okulları toplumdaki bir ihtiyacı karşılamak üzere kurulmuşlardır. Bu ihtiyacın fazlası olan imam hatip okulları, meslek okullarına dönüştürülmelidir…

-Ayrıca kökten dinci grupların kontrolünde olan Kuran kursları kapatılarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda düzenlenmelidir…

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN ARŞİVİ // 8. BÖLÜM!

😎 Devlet dairelerinde ve belediyelerde kökten dinci bir kadrolaşma hareketi sürdürülmektedir. Hükümet, bu kadrolaşmanın önüne geçmelidir…

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN // 9. BÖLÜM!

9-) Cami yapımı gibi dini konuları siyasi amaçlar için istismar etmeye dönük olan her türlü davranışlara son verilmelidir…

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN // 10. BÖLÜM !

10-) Pompalı tüfekler kontrol altına alınmalı ve gerekirse pompalı tüfek satışları yasaklanmalıdır…

🔵 28 ŞUBAT// 32. GÜN // 11. BÖLÜM!

11-) İran’ın Türkiye’deki rejimi istikrarsızlığa itmeyi amaçlayan çabaları yakın takibe alınmalıdır. İran’ın Türkiye’nin içişlerine karışmasını önleyici politikalar uygulanmalıdır…

🔵 28 ŞUBAT // 32. GÜN// 12. BÖLÜM !

12-) Yargı mekanizmasının daha etkin çalışmasını sağlayacak ve yargı bağımsızlığını güvence altına alacak, hükümetin tasarruflarından koruyacak düzenlemeler bir an önce getirilmelidir…

13-) Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını hedef alan tahriklerde büyük artış gözlenmektedir. Bu sataşmalar TSK içinde rahatsızlığa yol açmaktadır…

14-) İrticai faaliyetlere karıştıkları için TSK’daki görevlerine son verilen subay ve astsubayların belediyelerde istihdam edilmelerinin önüne geçilmelidir…

15-) Partilerin belediye başkanları ve il, ilçe yöneticilerinin konuşma ve davranışları da Siyasi Partiler Yasası’nın sorumluluk alanına sokulmalıdır…

16-) Tarikatların denetimindeki finans kuruluşları ve vakıflar aracılığıyla ekonomik güç haline gelmeleri dikkatle izlenmelidir…

17-) Laiklik aleyhtarı yayın çizgisi olan TV kanalları ve özellikle radyo kanallarının verdikleri mesajlar dikkatle izlenmeli ve bu yayınların Anayasa’ya uygunluğu sağlanmalıdır…

18-) Milli Görüş Vakfı’nın bazı belediyelere yaptığı usulsüz para transferleri durdurulmalıdır…

SONUÇLARI ..!

-Dönemin başbakanı Necmettin Erbakan bu kararların tamamını değil sadece 4 maddesini imzaladı…

-Necmettin Erbakan beş ay sonra istifa etti…

-Erbakan’ın istifasından sonra; Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hüsamettin Cindorukların hükümeti kuruldu…

-Refah Partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı…

– 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu ilköğretim düzenlemesi hayata geçirildi…

-Sermaye düzeninin kendisine istikrar arayışı, “28 Şubat” restorasyon hamlesiyle gerçekleştirmiş, bu süreçte Refah Partisi parçalanmış ve parti içinde kendilerine “yenilikçi” diyen kesimin önü açılmış, bu “yeni” ekip ABD ve Batı’yla anlaşarak iktidara yürütülmüştür… 

🔵 28 ŞUBAT AKP’Yİ YARATTI ve BÜYÜTTÜ!

AKP, “mağduriyet” ağıdı yakıyor; Oysa 28 Şubat’ın has çocuğudur AKP… 

Nasıl mı? 

1- Türkiye’de sermaye, patron sınıfı hedefine doğru tam yol ilerlerken “uyumlu İslam” ile makas değiştirdi…

2- Ecevit hükümetinin düşürülmesi, parçalanan Refah Partisi’nden ayrılarak kurulan AKP’nin 3 Kasım 2002 adlı sandık darbesiyle iktidara getirilmesi…

3- Fethullah Gülen’in 28 Şubat’a destek vermesi…

4- Krizdeki düzenin, düzeni yeniden hale yola koyma kararını “uyumlu islam”la gerçekleştirmesi…

5- AKP iktidarının ilk yıllarındaki AB atakları…

6- Hızlanan ve yoğunlaşan özelleştirmeler…

7- Kemal Derviş’in dikte ettirdiği ekonomik kararların AKP eliyle hızla hayata geçirilmesi…

8- Piyasacılığın daha da vahşileşerek tırnaklarını bu topraklara geçirmesi… 28 Şubat boşuna değildi… 

KISACA; ‘Laisist’ kaygılardan yararlanarak ordu eliyle 28 Şubat tarihinde ‘balans ayarı’ yapıldı… Türkiye ilericiliğine karşı siyasallaştırılan gericilerin iktidarına zemin hazırlandı…

AKP’nin varlığı, düzenin ihtiyaçlarına cevap verebilir niteliğe bürünmesine olanak sağlayan, bu kapıyı aralayan 28 Şubat’a borçlu kılındı…

‘MAĞDURİYET’ YALANI ..!

28 Şubat mağduriyeti üzerinden, tabanını konsolide etmeyi başaran AKP’nin, 28 Şubat’la hesaplaşması da bir palavradan ibaret. “AKP darbecilerle hesaplaşıyor” adı altında estirilen rüzgardan geriye ne kaldı? Hatırlayanınız var mı? 

28 Şubat davasında tutuklu tek bir sanık bile kalmadı… AKP, varlığını borçlu olduğu 28 Şubat’la neden hesaplaşsın ki?

28 Şubat’ın mağduru Milli Görüş mü?

Bu yıl -AKP, 28 Şubat süreci konusunu; ‘askeri vesayet’ ve ‘askeri müdahaleler’ ile sınırlandırılmış bir çerçevede ele alınması için çaba harcıyor. E doğaldır, ‘ordu darbelerle, muhtıralarla bizim önümüzü açtı’ demeyecekler elbette.

  • Milli Görüş geleneğinden Saadetçiler ve Hasparticiler:

”28 Şubat 1997’de “İslami harekete” uluslararası bir müdahale yapıldı, dış güçler kontrol edemedikleri unsurları etkisizleştirip Erdoğan ve arkadaşlarında somutlanan “işbirlikçi” ekibe iktidarın yolunu açtılar.”

Evet, AKP 28 Şubat’ı da içine alan ve bizim “restorasyon” dediğimiz sürece çok şey filan değil, düpe düz varlığını borçludur. Bu durumda kazanan AKP, kaybeden geleneksel Milli Görüş’çüler midir?

  • Meral Akşener:

”Türkiye’ye küresel bir müdahale yapıldı ve AKP bu müdahalenin ürünü.”

GAZETECİ AKŞENER’E ISRARLA MÜDAHALE EDER ..!
  • Akşener:

“Ama unutmayın, siz ve Erbakan direnemediniz, oysa bugünkü siyasi iktidar askere çatır çatır direndi, bunu hiç düşününüz mü” dedi.

Ama Akşener, “küresel bir komplo” tezinden hiç ödün vermedi.

Meral Akşener’e göre; Refahyol hükümetine müdahale eden güçler ‘bağımsızlıkçı İslamcıları’ eleyip, küresel sermayenin hizmetinde bir İslamcı parti yaratmışlardı.

ABD ama daha çok Almanya’nın himayesinde Türkiye ilericiliğine karşı bir güvence olarak siyasallaştırılan ana akım İslam, yeni bir rol tarifinden nasıl kaçacaktı ki?

28 Şubat’çıların bir bölümü sermaye ve emperyalist merkezlerle organik bağların verdiği bilinçle, ihtiyaçlara daha uygun, “uyumlu İslam” tarifi içine giren bir siyasal akımın önünü açmak için Erdoğan’a yatırım yaptı. Erdoğan, 2002 seçimlerinden önce Türkiye’nin kemalist olarak nitelenen kadrolarının ısrarla araladığı kapıdan geçerek ağırlığını artırdı.

Milli Görüş, AKP’nin egemen sınıf ve güçler açısından güvenilir bir aktör olmasına yardımcı olmuştur. Türkiye, ‘Milli Görüş’cülerin istediği doğrultuda gericileşmiş durumda…

Saadet Partisi ve ötekiler, iktidara yerleşen bir hareketin ödediği diyettir, başka bir şey değil!

28 Şubat’ınız hayırlı olsun!

28 Şubat… Amerikan projesiydi, kendi içinde çelişkiliydi, elitistti, şuydu, buydu, ama “laiklik tartışılamaz” iddiasını tartışıyordu.

Bugünkü kurulu düzenin sahipleri, laikliğe tahammül etmiyor. Bu nedenle 28 Şubat’ı gayrımeşru ilan etmek, onunla sonuna kadar hesaplaşmak, onun aktörlerini cezalandırmak çok önemli.

Ergenekon ve diğer operasyonlar güncel bir kavganın ürünüydü. 28 Şubat operasyonu ise tarihsel!

28 Şubat operasyonları, Türkiye’de sermaye egemenliğinde gerçekleşen yapısal değişikliğin ürünüdür.

Hukuken, 28 Şubat, burjuva devletin kendi kurallarına uygun bir müdahaleydi. Buradan yobazlıkla mücadele adına bir şey çıkmayacağını zamanında söylemiştik, çıkmadı da, tersine bu umutsuz müdahale gericiliğin önünü açıverdi.

Nasıl açıverdi?

Gericiliğe “kendine çeki düzen ver ver ki bu düzende belirleyici bir rol üstlenesin” dendi. Mesaj alındı…

28 Şubatçılar, Türkiye’de mevcut sistemin sabitlerinden birinin “laiklik” olduğunu sanarak, bir işe kalkıştılar. Mevcut sistemin envanterinde laiklik olmadığını herkes kafasına soksun.

Benim sözüm, aydınlanmacılığı burjuvaziye ve paşalara emanet edenlere bir, aydınlanmacılığı burjuvaziye ve paşalara terk edenlere iki…

Akıllı olun biraz!

haber.sol.org.tr // Kemal Okuyan

https://www.cafemedyam.com/2021/08/18/28-subat-donemi/

İLGİLİ YAZILAR

DAHA FAZLASI

+ There are no comments

Add yours

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.