İÇİNDEKİLER
- 30 YIL GEÇTİ ANCAK HÂLÂ UĞUR MUMCU SUİKASTİNİN ARKASINDAKİ LER ORTAYA ÇIKARILMADI
- UĞUR MUMCU’NUN SUİKASTI AYDINLATILMADI
- TÜRK BASINININ ÖNEMLİ İSİMLERİ UĞUR MUMCU’NUN GAZETECİLİĞE KATTIKLARINI ANLATTI
- ‘YOLUMUZU HÂLÂ AYDINLATIYOR’
- UĞUR MUMCU ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULACAK
- 30. ÇGD UĞUR MUMCU’YU ANMA GECESİ VE ÖDÜL TÖRENİ
- 12. UĞUR MUMCU’YU ANMA YOL KOŞUSU KARTAL’DA YAPILACAK
- UĞUR MUMCU HÂLÂ GENÇ VE YÜREKLİ
- UĞUR MUMCU’NUN DÜŞÜNCELERİ, YAPITLARI VE İLKELERİ İLE TOPLUMA HÂLÂ DÖNÜŞÜM GÜCÜ SUNUYOR
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
30 YIL GEÇTİ ANCAK HÂLÂ UĞUR MUMCU SUİKASTİNİN ARKASINDAKİ LER ORTAYA ÇIKARILMADI

UĞUR MUMCU’NUN SUİKASTI AYDINLATILMADI
24 Ocak 1993’te Ankara Karlı Sokak’ta patlayan bomba ile katledilen ödünsüz Atatürkçü, kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu’nun suikastı aydınlatılmadı.
“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir.. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” sözleriyle günümüze ışık tutan, gazetemizin yazarı Uğur Mumcu’nun katledilişinin üzerinden 30 yıl geçti ancak ne suikast ne de arkasındaki güçler aydınlatıldı..
Yıllarca somut gelişme olmayan ve yetkililerin hem Mumcu’yu koruma hem de dava konusunda ihmallerinin bulunduğu vurgulanan soruşturma ancak Ocak 2000’de, terör örgütü Hizbullah’a yönelik yapılan bir operasyonla yeni aşamaya geçebildi..
-Operasyonda Mumcu cinayetine ilişkin krokilerin ele geçirilmesinin ardından Uğur Mumcu Uzun Takip (UMUT) Operasyonu gerçekleştirildi ve gazetemizin yazarları Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Ahmet Tanet Kışlalı cinayetlerinin de dahil edilmesiyle UMUT Davası açıldı..
‘OĞUZ DEMİR’ YERLEŞTİRDİ
Davada, Mumcu’nun aracına konan bombanın Ferhan Özmen tarafından hazırlandığı, Necdet Yüksel’in gözcülüğünde Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği belirtildi..
“Tevhit-Selam/Kudüs Ordusu” örgütü üyesi oldukları belirtilen sanıklar Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız ve Aydın Koral ile araca bombayı yerleştiren Demir’in dosyaları ayrılırken dosyadaki diğer sanıklara değişen yıllarda cezalar verildi..
Ancak altı sanık hakkında Anayasa Mahkemesi’nin “yargılanma haklarının ihlal edilmesi” kararı verilmesi nedeniyle yeniden yargılama başladı..
Tahliyeler sonrası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar dışında cezaevinde bulunan kimse kalmadı. Demir ise 30 yıldır firari durumda..
‘KAÇAK’ KARARI
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, firari Demir hakkında Aralık 2022’de “kaçak” kararı verdi..
Dava, Demir’in yokluğunda görülmeye devam edecek. 30 yıl sonra gelen kararın, zamanaşımını durdurabilmek adına olumlu olduğu belirtiliyor..
“YA İSTENMİYOR YA KORUNUYOR”
– Mumcu ailesinin avukatlarından eski CHP milletvekili İlhan Cihaner:
“1990’lı yıllardaki özellikle Atatürkçü, demokrat, solcu gazetecilere, siyasetçilere, bilim insanlarına dönük saldırıların, Türkiye’nin genel siyasetini yönlendirmeye yönük saldırılar olduğu tartışmasız..
Siyasi gereğinin yapılmadığını, devletin diğer birimlerinin konunun üzerine gitmediğini görüyoruz. Firari Oğuz Demir 30 yıldır bulunamıyorsa, bunu doğal bir durum olarak göremeyiz. İran’la ortak çalışma açıklamaları vardı. Bunlar ne oldu?
Bu kişinin bulunmaması mümkün değil. Demek ki ya sonrasında ortaya çıkacak ilişkiler nedeniyle bulunması istenmiyor ya korunuyor ya da ideolojik yakınlık görüldüğü için üzerine gidilmiyor.”
Cumhuriyet//Sefa Uyar
TÜRK BASINININ ÖNEMLİ İSİMLERİ UĞUR MUMCU’NUN GAZETECİLİĞE KATTIKLARINI ANLATTI

‘YOLUMUZU HÂLÂ AYDINLATIYOR’
Aramızdan ayrılışının 30. yılında, meslektaşları “Uğur Mumcu gazeteci”liğini anlattı..
Araştırmacı gazeteciliğin sembol ismi Uğur Mumcu’nun aramızdan ayrılışının 30. yılında, onun araştırma gazetecilik alanında onun tecrübeli ve genç meslektaşları “Uğur Mumcu gazeteci”liğini ve Mumcu’nun Türk gazeteciliğine kattıklarını anlattı.

Işık Kansu: Gazetecilikte ustam ve öğretmenimdir Uğur Mumcu..
– Işık Kansu:
“Onun gazeteciliğe bıraktığı en önemli kalıt, araştırmacılığı, sorgulayıcılığı ve cesaretidir. Uğur Mumcu bu tavrını gazeteciliğe başladığı ilk andan ölümüne kadar sürdürdü. Rabıta kitabı 1987’de yazılmıştır..
O kitapta yer alan isimler Türkiye’yi yöneten kadroları göstermektedir. Örneğin Mumcu, Rabıta dosyasında Ensar vakfından söz eder. Bugün Ensar Vakfı sürekli çocuk istismarları hem de iktidarla yakın ilişkileri bağlamında gündemdeki yerini korumaktadır. Bugünümüzü, hâlâ yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. İşte bu, Uğur Mumcu gazeteciliğinin önemli bir örneği..”

Emin Çölaşan: Uğur Mumcu ile çok uzun yılların ötesinden başlayan bir arkadaşlığımız ve onun da ötesinde dostluğumuz oluştu..
– Emin Çölaşan:
“1950’li yılların sonuydu. Ankara Bahçelievler’de mahalle arkadaşları olarak tanışmıştık. İkimiz de lise öğrencisi…
Uğur bizim mahalledeki Deneme Lisesi öğrencisi, ben TED Ankara Koleji…
Pazar durağında sık sık buluşup birlikte olduğumuz bir duvar köşesi vardı. Oraya başka ‘meraklı’ arkadaşlarımız da gelir, lise çağlarındaki çapımız ve bilgi birikimlerimiz açısından ‘memleket meselelerini’ tartışırdık! Sonra kader ikimizi de gazeteciliğe taşıdı… Bu kez de ‘meslek arkadaşlığımız’ başladı..
Uğur Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli gazetecisidir..
Uğur, Türk gazeteciliğine somut olayları, yolsuzlukları ve belki daha da önemlisi, belgeciliği sokmuş olan gazetecidir..
Onun gazeteciliğinin çok önemli ilkeleri vardı:
– Türkiye’nin nasıl soyulduğunu kanıtlayan belgeli yolsuzluk yazıları.
– Din sömürüsüne ve din ticaretine karşı çıkışları.
– Ödünsüz Atatürk ve lâik Cumhuriyet savunuculuğu.
– Her konuda yine belgeli olmak koşuluyla araştırmacılık.

Sedat Ergin: Uğur Mumcu güçlü bir gazeteciydi..
– Sedat Ergin:
“Köşe yazarlığına sığamayacak bir yazardı. Araştırmacı gazeteciliğin Türkiye’de yerleşmesi ve önemsenmesinde öncü rol oynamıştı. Bir konuya odaklanıp yılmadan en ince detayına kadar didiklemek, sorgulamak, gerisindeki bütün ilişkileri ortaya çıkarmak…
El attığı her konunun üstündeki perdeyi kaldırabiliyordu..
Araştırmacı gazetecilik alanındaki en önemli çalışmalarından biri Rabıta dosyasıdır..
Uğur Mumcu’nun önemli bir avantajı çok iyi bir hukukçu olmasıydı. Gazetecilik merakı, kuvvetli hukuk donanımı, cesareti, kararlılığı, hepsi bir araya girince ortaya bu büyük külliyat çıktı..
Öldüğünde 51 yaşındaydı. Bu cinayete kurban gitmeseydi kim bilir ortaya çıkaracağı hukuksuzlukların, yolsuzlukların ve bunların devlet ve siyaset kurumları ile kesiştiği alanlardaki çürümüşlüklerin hacmi ne kadar büyük olurdu diye insan düşünmekten kendini alamıyor..

Tuncay Mollaveisoğlu: Mumcu gazeteciliği; olguya, bilgiye ve belgeyi dayalı haberciliktir..
– Tuncay Mollaveisoğlu:
“Onun tanımıyla gazeteci, ‘hızla haber kaynağına ulaşan ve oradan aldığı bilgiyi de araştırıp doğrulayarak bilgi ve belgeye dayalı okura en hızlı şekilde ulaştırandır.’
Uğur Mumcu bir konuyu daha sorgular, çok önemlidir..
Medya iktidar ilişkileri, medya sermaye ilişkileri ya da gazeteci patron ilişkilerini sorgular..
Gazetecinin bağımsız olması çok önemlidir. Gazeteci hem devletten, hükümetlerden bağımsız olmalıdır. Hem de çalıştığı kurumda patrondan bağımsız olmalıdır. Uğur Mumcu bunu çok sorgular. Çünkü basın özgürlüğü kutsal bir haktır..
Gazetecilik de kamu adına yapılan bir iştir. Halkın haber alma hakkını önceler. Dolayısıyla bir kamu hizmetidir..
Gazetecinin özgürlüğü de aslında şahsına değil kamuya ait bir özgürlüktür. Dolayısıyla ‘gazeteci bu özgürlüğü sonuna kadar cesurca savunan kişidir’ der..

Zülal Kalkandelen: Türkiye’nin en eski fikir gazetesi Cumhuriyet’teki köşesinde bilgiye dayanan fikirleri büyük bir ustalıkla kaleme aldı..
– Zülal Kalkandelen:
“Fikri takip dediğimiz kavramı en etkili biçimde kullandı. Yazdığı bir olayla ilgili gelişmeleri izleyip halka aktardı. Adaleti eğip bükenlerin peşini bırakmadı..
Onun gazeteciliğin gücünün tek nedeni bu değildi. Aynı zamanda etik değerleri çok yüksek bir zeminde ilerledi. Laikti, Atatürkçüydü. Ayrılıkçı terörün ve şeriat yanlıların üzerine cesaretle gitti. Kendi değerleriyle çelişmeyen, korkmayan, yılmayan ve baskıcı iktidarlara karşı dimdik duran tavrıyla gazeteciliğe onur katanlardandı..”

Barış Terkoğlu: Türk aydını sıcak yatağında doğmadı..
– Barış Terkoğlu:
“Türk aydını Malta sürgününde, Bekirağa Bölüğü’nde, Ziverbey Köşkü’ndeki işkencelerce doğdu. İşte o direngen, inatçı aydın kuşağının en yüksek tepelerindendi Uğur Mumcu. Mumcu, antiemperyalist bir duruş demekti..
O duruş için gerekirse bütün makamlardan vazgeçmek demekti. Uğur Mumcu demek, kamunun hakkını savunmak, yolsuzlukla mücadele demek. Mumcu her bir harfi, aydın faaliyeti olmanın parçası haline getirmişti..”

Barış Pehlivan: Uğur Mumcu gazeteciliği her şeyden önce sorumluluktur..
– Barış Pehlivan:
” Yurdu için hayatını ortaya koymanın gözü pekliğidir.. Bunu hamasetle değil bilgiyle, olguyla ve vicdanla yapmanın adıdır..
Biz gazeteciler için ayrıca ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimizdir. Hep en zirvede, hep varmak istediğimiz o sığınağımızdır..”

Timur Soykan: Eşsiz araştırmacı gazeteciliğinin yanı sıra, bir basın özgürlüğü mücadelecisiydi..
– Timur Soykan:
“Her türlü baskıya karşın gazetecilerin halka gerçekleri ulaştırmasının yılmaz bir savunucusuydu..
Büyük yolsuzlukları, vurgunları, tarikatları anlattı, yazdı. Siyasi cinayetlerin karanlıkta kaldığı sürece ülkenin aydınlığa ulaşamayacağını anlatan kalemdi..”

Murat Ağırel: Uğur Mumcu demek devrimcilik demek, demokrasi demek, Cumhuriyet devrimleri demek, kalemin namusu demektir..
– Murat Ağırel:
“Kalemi namus bilen gazeteciler, onun aydınlattığı yolda hiç durmadan devam edecek..”

İsmail Saymaz: Uğur Mumcu, Türk basınında araştırmacı gazetecilik çabasının kurucu babasıdır..
– İsmail Saymaz:
Onun iki ayırt edici özelliği vardır. Birincisi hukuk fakültesi mezunu olmasıdır. Ulaştığı belge ve dosyaları savcı titizliği ile irdeleyip gazeteci mahareti ile okurlarına aktardı. Bir olayı değil, olguların kendisini irdeledi. Bu sayede Abdi İpekçi cinayetini araştırırken Türkiye’de silah kaçakçılığına ve bunun Avrupa’daki bağlantılarına kadar uzandı..
Dil bilmesi Mumcu’yu uluslararası ölçekte tanınan ve araştırma yapabilen gazeteci haline getirdi. Mumcu’nun ikinci niteliği ise dünyaya Sosyalizm ve Kemalizm ekseninde bakan donanımlı bir düşün insanı olmasıydı. Bu bakımdan Mumcu, ezen-ezilen çatışmasında tarafsız kalmak gerektiğini vaaz eden Babıali putlarını yerle bir etti..”
Cumhuriyet// Çağdaş Bayraktar
UĞUR MUMCU ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULACAK

30. ÇGD UĞUR MUMCU’YU ANMA GECESİ VE ÖDÜL TÖRENİ
Yaşam Boyu Başarı kategorisinde Siyasetçi, Yazar ödülü, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun’a verilecek..
-Işıl Özgentürk, Murat Ağırel ve Veysel Ulusoy da ödül alacak..
Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin destekleri ile Çağdaş Gazeteciler Derneği Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen “30. ÇGD Uğur Mumcu’yu Anma Gecesi ve Ödül Töreni” bugün yapılacak..
-Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun’a Yaşam Boyu Başarı kategorisinde Siyasetçi, Yazar ödülü verilecek..
-Basın kategorisinde ise gazetemiz yazarları Murat Ağırel, Işıl Özgentürk ve Veysel Ulusoy’a da ödül verilecek..
-Onur Ödülü kategorisinde 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ödül alacak..
SİYASET:
CHP’li Engin Özkoç, Engin Altay, Deniz Yavuzyılmaz, KKTC siyasetçi Serdar Denktaş.
BASIN:
Rahmi Turan, İlker Karagöz, Serhan Asker, Timur Soykan, Sultan Uçar, İsmail Saymaz, Murat Ağırel.
HUKUK:
Filiz Saraç.
SANAT:
Bülent Eczacıbaşı, Metin Uca, Prof. Atilla Atar, Dr. Ercan Kesal, Işıl Özgentürk, Hüseyin Başkadem, Devrim Arabaları Oyuncuları.
SPOR:
İlke Özyüksel, Emre Karaca, Dilara Yücel.
SAĞLIK:
Prof. Dr. Tamer Akan.
ARAŞTIRMA-MÜCADELE:
KONDA, T24, Oksijen Yazarı Bekir Ağırdır, Prof. Dr. Veysel Ulusoy.

12. UĞUR MUMCU’YU ANMA YOL KOŞUSU KARTAL’DA YAPILACAK
24 Ocak 1993’te katledilen gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun anısını yaşatmak için düzenlenen ‘Uğur Mumcu’yu Anma Yol Koşusu’ Kartal’da yapılacak
-24 Ocak 1993’te Ankara’daki evinin önünde arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giden gazetemizin yazarı Uğur Mumcu’nun adını yaşatmak için Kartal Belediyesi tarafından başlatılan ve bu yıl 12’ncisi düzenlenecek olan ‘Uğur Mumcu’yu Anma Yol Koşusu’, 29 Ocak Pazar günü yapılacak..
Sabah saat 10.30’da Kartal Sahil Meydanı’nda başlayacak olan yarış, saat 12.30’da düzenlenecek olan ödül töreni ile sona erecek. Kartal Belediyesi ve Team Kronos işbirliği ile yapılacak olan koşuda, sporcular 10 Km koşacak..
-Atletizm Federasyonu ve IAAF yarışma kurallarına uygun olarak yapılacak olan yarışmada kadınlar ve erkekler olmak üzere; Gençler (18-19 yaş), Büyükler Genel Klasman (20+ tüm yaşlar) ve Yaş Grupları (35-39, 40-44, 45-49, 50-54, 55-59, 60-64, 65-69, 70-74, 75+) kategorilerinde koşulacak..
Yarışmada ödül alanlara kategorilerine göre toplamda 38 bin TL ödül dağıtılacak. Ayrıca koşuya katılan tüm sporculara da katılım madalyası verilecek..
UĞUR MUMCU 1993’TE UĞRADIĞI SALDIRI SONUCU KATLEDİLMİŞTİ…

FİRARİ BOMBACI İÇİN ‘KAÇAK’ KARARI
24 Ocak 1993’te katledilen gazeteci yazar, Cumhuriyet aydını Uğur Mumcu suikastına ilişkin davada firari olan bombacı Oğuz Demir hakkında “kaçak” kararı verildi..
-Böylece dava Demir’in yokluğunla görülmeye devam edilecek. Kararla birlikte zamanaşımının önüne geçileceği belirtiliyor..
Yazıları ve açıklamaları nedeniyle çok sayıda tehdit alan ve 1992’de “Beni öldürecekler” diyen Mumcu, 24 Ocak 1993’te bombalı saldırı sonucu katledildi..
-Davada somut gelişmeler yaşanmaması üzerine 14 Ocak 1997’de, Meclis’te, Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu kuruldu ve hazırlanan raporun sonuç bölümünde Mumcu’yu koruma konusunda gerekli önlemlerin alınmadığı vurgulandı. Ocak 2000’de, terör örgütü Hizbullah’a yönelik gerçekleştirilen bir operasyonda, Mumcu cinayetine ilişkin krokilerin ele geçirilmesiyle Uğur Mumcu Uzun Takip (UMUT) Operasyonu başlatıldı ve Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin de dahil edilmesiyle UMUT davası açıldı..
İddianamede, Mumcu’nun aracına koyulan bombanın Ferhan Özmen tarafından hazırlandığı ve Necdet Yüksel’in gözcülüğünde, Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği belirtildi..
-Firari Demir’in dosyası ile gelinen süreçte ayrı olarak görülüyor. 29 yıldır firari olan Demir’in geçtiğimiz hafta görülen davasında dikkat çeken bir ara karar verildi..
-Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Demir hakkında “kaçak” kararı verdi. Böylece dava, Demir’in yokluğunda görülmeye devam edecek. Kararın, zamanaşımını durdurabilmek adına olumlu olduğu belirtiliyor..
-Ayrıca davada avukatlar, Meclis’teki araştırma komisyonunun raporunun da dosyaya eklenmesini istedi. Mahkeme, bu istemi kabul etti.
Rapor, TBMM’den istenerek dosyaya getirilecek..

UĞUR MUMCU HÂLÂ GENÇ VE YÜREKLİ
Uğur Mumcu, inançlı bir sosyalist ve ulusunu seven, insanlığa karşı bütün yüreği ile bağlı ve sorumlu bir aydındı…
“Merkezi ekonomik planlamanın” ülkesini ve halkını yoksulluktan kurtaracağına, hakça bir ekonomik ve sosyal kalkınmanın, ancak “devlet için zorunlu, özel sektör için özendirici” bir “planlama” ile başarılacağına inananlardandı..
DÜŞÜNCELERİNİN TEMELİ
Üniversitede, gençliğin düşünce önderlerindendi. Siyasetin, olumsuzlukların kaynağı olduğu kadar ekonomik, sosyal toplumsal sorunların da ancak onunla çözülebileceğinin bilinci içindeydi. Özündeki devrimci ruh onu, sömürüye ve ezilmişliğe baş kaldırmaya adeta azmettirmişti. O nedenle bütün gücünü ve aklını, doğruya ve gerçeğe adamıştı..
Bugün artık ABD başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerde bile foyası açığa çıkan sözde demokrasi adına “popülizmin”, yoksulluktan kurtulmak isteyen ülkemizde de halkın değil, sonunda bir “tek adamın” egemen olma yolunu açacağını ilk görenlerdendi..
Bağımsızlığa ve sömürüye karşı umutla inandığı toplumsal ilke ve amaçlara rağmen o, Sovyetler Birliği’nde devlet komünizminin hızlı düşüşünü en erken sezenlerden biriydi..
-Dogmalardan gerçeklere ulaşmanın önündeki çetin zorluğu görerek asıl sorunun, “özgürlük, insan hakları ve bilimle, hukukun üstünlüğünü sağlamak” olduğu yargısı, artık Uğur Mumcu’nun düşüncelerinin temeli olmuştu..
GERÇEK BİR AYDIN
İşte bu çizgide kimselerin üzerine gidemediği gerçekleri bulmaya ve hiç korkmadan açıklamaya kendisini adadı..
Bunun, Türkiye’de yaşam pahasına bir büyük dava olduğunu herkesten önce o gördü. Yine de “Sakıncalı Piyade” olmayı göze aldı..
Uğur Mumcu’nun doğumunun 80. yıldönümünde derin bir elem ve kaygıyla görüyoruz ki artık, “laik demokratik sosyal bir hukuk devleti” olan toplumsal yapımızın kırılma ve dağılma baskısıyla karşı karşıya gelişi, onun yorum, eleştiri ve uyarılarının doğruluğunu ve gerçek bir aydın ve düşünür olarak haklılığını ortaya koydu..
Sevgiyle, özlemle anıyoruz ve arıyoruz.
Cumhuriyet// Erol ÇEVİKÇE

UĞUR MUMCU’NUN DÜŞÜNCELERİ, YAPITLARI VE İLKELERİ İLE TOPLUMA HÂLÂ DÖNÜŞÜM GÜCÜ SUNUYOR
Uğur Mumcu’nun anma etkinliklerine katılan çoğu insanda, Mumcu’nun eserlerini, o eserlere kaynaklık eden ilkeleri anlama çabası güçlü şekilde varlığını sürdürmektedir..
Uğur Mumcu’nun defnedilmesinin ardından eşi Güldal Mumcu eve dönmeye karar verir. “İçimden Geçen Zaman” isimli kitabında, o sırada çocuklarına yaptığı konuşmayı şu sözlerle anlatır..
– Güldal Mumcu:
“…Türkiye’nin her yerinden geldiler. Bugün, şimdi, burada, babanızla baş başa bırakalım onları, onu uğurlasınlar; sevgilerini sunsunlar, son görevlerini yapsınlar. Biz, daha sonra hep gelebiliriz. Ayrıca, hiç kimsenin acısını paylaşmak için yüz binler gelmemiştir. Sizin acınızı paylaştılar, sizde acı kalmadı artık. Sizde sadece onun, babanızın onuru kaldı.”
Güldal Mumcu’nun bahsettiği “acıları paylaşan” o insanlar sonrasında, Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümlerinde düzenlenecek anma törenlerinde de bir araya gelecekti. Cinayeti ve cenazeyi kendi zihinlerinde ve toplumsal bellekte her yıl yeniden canlandıracaklardı..
ATEŞLE OYNAMAK AMA YANMAMAK
Topluluğun özel bir günde gerçekleştirdiği böylesi “canlandırmalar”, akla antropolog Geertz’in bir makalesini getirmektedir..
Geertz, inceleme yaptığı yerel halkta bir kişinin, insanların coşkun duygularla katıldıkları kimi etkinlikleri kendisine, “ateşle oynamak ama yanmamak gibi” diyerek tanımladığını yazar..
Uğur Mumcu anılırken de onun ölüm anı ve yaşanan vahşet hatırlanmakta, adeta o ateşin sıcaklığı hissedilmektedir. Geçmiş bu şekilde yeniden ve yeniden “sahnelenirken” bu sürecin toplum için hangi sonuçları doğurduğu üzerine düşünmek gerekir..
Bir başka büyük antropolog Levi Strauss, toplumları, kendi geçmişleriyle nasıl bir bağ kurdukları yönünden “sıcak toplumlar” ve “soğuk toplumlar” şeklinde ayırır..
Strauss’a göre sıcak toplumlar geçmişlerini adeta bir yakıt olarak kullanırlar. Geleceğe doğru dinamizm içinde ilerlerken yeni bir toplumun inşasında bu “yakıttan” yararlanırlar. Soğuk toplumlar ise geçmişi anarken bugünün dönüşümünü engellemeye çalışmakta ve geçmişe körü körüne bir bağlılık göstermektedirler..
Aslında bu ayrım, Uğur Mumcu’nun anma törenlerine katılan kimi grupların bakış açılarının anlaşılabilmesi için faydalı olabilir. Özellikle anma etkinliklerinde üzüntülerini yoğun biçimde ifade edip, Mumcu’yu anlamakta ve onu okumakta eksik kalan gruplar adeta bir “soğuk toplum” oluşması olasılığını doğurmaktadırlar..
“BİR KİŞİYE YAPILAN HAKSIZLIK İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ SUÇTUR”
– Araştırmamda not aldığım, bir katılımcının şu sözleri aslında bu durumu özetlemektedir:
“Biz törenleri düzenlerken oranın bir ağlama duvarına, bir iç boşaltma yerine dönmemesini, tam tersine umut aşılama, güç alma ve sorgulama alanı olmasını istiyoruz. Aksi yanlış olur.”
Bu ifadelerde bahsedilen tehlikenin gerçeğe dönüşmesi halinde, melankolik bir duygu durumu ve bir tür “geçmiş güzellemesi” topluluğa egemen olacaktır..
Öte yandan bu “geçmiş güzellemesinin” ortaya çıkışının temelinde de günümüz siyasi ortamının etkisi olduğu ifade edilmelidir..
– Nitekim araştırmadaki bir başka katılımcı bana şunları ifade etmişti:
“Türkiye’deki, özellikle son dönemdeki kutuplaşma farklı renkler arasındaki sınırları da keskinleştirmiş durumda. İnsanlar kolay bir araya gelemiyorlar, rezervleri var. Bu rezervler en ufak bir tartışmada keskinleşiyor. İşbirliği imkânları ortadan kalkıyor. Bu sefer insanlar ‘geçmiş daha güzeldi’ şeklinde bir noktaya geliyor. Buna dair izleri bu toplantılarda görüyorum.”
ORTAK PAYDADA BULUŞMA
Sonuçta Uğur Mumcu’nun hem hayatı ve fikirleri hem de öldürülmesinin ardından gelişen olaylar, topluma bir anahtar vermektedir. O anahtarla hangi kapıyı açacaklarına insanlar karar verecektir..
Öte yandan, alıntılanan sözlerdeki “rezervlerin”, belki tüm değişik siyasi gruplar için aynı biçimde söz konusu olduğu da açıktır. Ama her türlü tartışmanın ötesinde, şüphesiz benzer acıları yaşamış birbirinden çok farklı insanlar, en azından acılarındaki ortak paydada buluşabilir, dayanışma içinde hareket edebilir. Bu yapılabildiğinde belki de “sıcak toplum” inşa edilebilir. Nitekim Uğur Mumcu’nun sözleriyle, “Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün bir topluma, bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur çağımızda”…
Büyük resme bakıldığında yine de ifade edilmelidir ki karşıt örneklere rağmen, anma etkinliklerine katılan çoğu insanda, Mumcu’nun eserlerini, o eserlere kaynaklık eden ilkeleri anlama çabası güçlü şekilde varlığını sürdürmektedir. Böylelikle Uğur Mumcu, topluma bir dönüşüm potansiyeli sunmaya, ölümünün üzerinden neredeyse 30 yıl geçtikten sonra hâlâ devam etmektedir. Bu yazı dizisini bitirirken son olarak şundan söz etmek isterim: Ara ara değindiğim gibi gözlemlerim, aslında tez çalışmamda elde ettiğim bulgulardan oluşuyor..
– O süreçte yanıtını merak ettiğim bir başka soru da şuydu:
Uğur Mumcu’yu anan insanların çoğu, Mumcu’yu anarken aynı zamanda yepyeni bir düzen uğruna da mücadele ettiklerini ifade ediyorlar. Bir an için bir hayal kuralım ve “o düzenin” inşa edilebildiğini varsayalım. O zaman toplumsal bellekteki Uğur Mumcu ne olacak?
– Yazılarımı, bu soruyu sorduğum bir katılımcının beni derinden etkileyen cevabı ile sonlandırabilirim:
“Sembole dönmüş halk kahramanları halkın kalbinde yaşamaya devam eder… Lorca gibi. İspanya’ya demokrasi geldiğinde de Lorca yaşamaya devam etti.”
Cumhuriyet//Olgaç Över
