EĞİTİM

NARSİSTLERİN VE PSİKOPATLARIN TEHLİKELİ HÜKÜMET LERİ…

Psikopati genellikle “antisosyal, dürtüsel, manipülatif ve duygusuz davranışlarla” karakterize ediliyor.. Bu yüzden uzun süredir zihinsel bir bozukluk olarak görülüyor..

Psikopati genellikle zihinsel bir bozukluk olarak görülüyor.
Sapık’ın (Psycho) kötü karakteri Norman Bates, sinema tarihinin en psikopat karakterlerinden biri kabul ediliyor (Paramount Pictures)// cafemedyam
🟢 BİLİM İNSANLARI PSİKOPATLIĞIN AKIL HASTALIĞI DEĞİL, ADAPTASYON OLDUĞUNU ÖNE SÜRDÜ

Yeni bir araştırmada bilim insanları, psikopatinin zihinsel bir bozukluktan  ziyade adaptasyon olabileceğini öne sürdü..

✅ Evolutionary Psychology adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan araştırmada önceki 16 farklı çalışmanın meta analizi gerçekleştirildi.. Bu araştırmalarda 1818 katılımcı yer almıştı..

Psikopati genellikle “antisosyal, dürtüsel, manipülatif ve duygusuz davranışlarla” karakterize ediliyor.. Bu yüzden uzun süredir zihinsel bir bozukluk olarak görülüyor..

Ancak konuya farklı bakış açılarıyla yaklaşan uzmanlar da var.. Örneğin yeni araştırmanın arkasındaki isimler, psikopatinin doğal seçilim tarafından desteklenmiş olabileceğini ortaya koyuyor..

Araştırmacılar bu tartışmayla ilgili test edilebilir bir hipotezi ele aldı ve psikopatik bireylerin nörogelişimsel bozulma belirtileri gösterip göstermediğini inceledi.

Solaklığın nörogelişimsel sorunlara işaret ettiğini belirten araştırmacılar, araştırmada incelenen bireylerin hangi elini kullandığını bir ölçüt olarak kullandı.. 

Sağ elini kullanmama; düşük doğum ağırlığı, doğum komplikasyonları, doğum öncesi stres ve doğum öncesi hormonlara maruz kalmayla ilişkilendiriliyor..

Bu da el tercihinin doğum öncesi beyin gelişiminde bozulmayla ilişkili olabileceğini düşündürüyor..

Zira uzmanlara göre, şizofreni ve depresyondan mustarip bireylerin solak olma ihtimali daha yüksek.

Bu nedenle söz konusu meta analizde bireylerin el tercihlerine yönelik önceden kaydedilmiş veriler ve psikopati ölçütlerinin kullanıldığı araştırmalar yer aldı..

Sonunda araştırmanın ardındaki Lesleigh E. Pullman ve meslektaşları, psikopatinin uyarlanabilir yaşam öyküsü modeline daha uygun olduğu sonucuna vardı.. Yani psikopatide zihinsel bozukluğa işaret eden bir örüntü bulunamadı..

Psikopati açısından yüksek veya düşük puan verilen katılımcılar arasında sağlaklık veya solaklık açısından anlamlı bir fark yoktu..

Buradan hareketle araştırmacılar, psikopatların karakteristik özelliği olan “risk alma, fırsatçı ve duygusuz davranışların” atasal çevrelerde üreme başarısını artıracağını ileri sürdü..

Örneğin, işbirliğine yatkın kişilerin psikopatlara oranının yüksek olduğu koşullar altında, psikopatik bireyler üreme fırsatlarını geliştirmek için güven ve işbirliğini kendi çıkarları için kullanabilir.. Araştırmacılara göre bu tür koşullarda psikopatik özellikler seçilim tarafından tercih edilebilir..

Araştırma makalesinde, konuyla ilgili şu ifadeler yer aldı:

“Alternatif, evrim odaklı bir bakış açısı öneriyoruz: Psikopati, negatif frekansa bağlı seçilim tarafından sürdürülen bir sosyal sömürü stratejisidir..”

Independent Türkçe, PsyPost, ScienceAlert Derleyen: Çağla Üren

Narsistler dikkat çekmeyi ve onay görmeyi isterler, başkalarından üstün olduklarını ve onlara hükmetme hakkına sahip olduklarını hissederler..!” 
🟢 KİŞİLİK BOZUKLUĞU OLAN İNSANLARIN POLİTİK İKTİDAR TUTKUSU ŞAŞIRTICI DEĞİL
Kişilik bozukluğu olan insanların politik iktidar tutkusu şaşırtıcı değil
  • Narsistler,

✅Dikkat çekmeyi ve onay görmeyi isterler..

✅Başkalarından üstün olduklarını ve onlara hükmetme hakkına sahip olduklarını hissederler..

✅Empati eksikliği yaşarlar; buise insanları iktidar uğruna acımasızca sömürüp istismar edebildikleri anlamına gelir..

  • Psikopatlar,

Üstünlük duygusu ve empati eksikliği hissederler ama aynıanda dikkat çekme ve hayranlık ihtiyacı dürtüleri yoktur..

Polonyalı psikolog Andrew Lobaczewski, gençlik dönemini Naziler ve daha sonra Stalin yönetimi altında geçirdikten sonra, kariyerini, psikolojik bozukluklar ve siyaset arasındaki ilişkiyi incelemeye adadı..

O, psikopatların ve narsistlerin, iktidarın yanı sıra hükümetleri ve ülkeleri ele geçirdikleri süreçlere neden bu kadar güçlü bir tutkuyla bağlandıklarını anlamak istedi..

PATOKRASİ

Neticede, bu tür rahatsızlıklara sahip insanlardan oluşan hükümetleri tanımlamak için ‘patokrasi‘* terimini icat etti ve bu kavram hiçbir şekilde geçmişteki rejimlerle sınırlıdeğil..

🟢 ABD, TÜRKİYE, FİLİPİNLER

Örneğin ABD’de, psikologların muayene etmedikleri kamu görevlileriyle ilgili gayriresmi teşhis koymalarını engelleyen bir düzenlemeye karşın çoğu psikolog Donald Trump’ın narsistik kişilik bozukluğuna dair tüm belirtileri gösterdiğini açıkça ifade etti..

(1964 yılında psikiyatristlerin, Senatör BarryGoldwater’ın zihinsel uygunluğunu sorgulamasından sonra ‘Goldwater Kuralı’ adıyla anılmaya başlandı),

Türkiye’den Erdoğan ve Filipinler’den Rodrigo Duterte gibi dünya çapındaki diğer ‘güçlü’ siyasetçiler hakkında da psikologlar tarafından benzer iddialar dilegetiriliyor..

Öte yandan, patokrasi yalnızca bireylerle ilgili değildir..!”

Lobaczewski’nin belirttiği kadarıyla, patolojik liderler, psikolojik bozukluğu olan diğer insanları da kendine çekme eğilimindedirler. Aynı süreçte, empati kurabilen ve adil biçimde düşünen insanlar yavaş yavaş onlardan uzaklaşırlar. Bu insanlar ya dışlanır yada gönüllü olarak bir kenara çekilir ve etraflarındaki büyüyen patolojik durum karşısında dehşete kapılırlar..

🟢 DEMOKRASİ DÜŞMANI BİR ‘ARIZA’ MIKNATISI
Neticede, zamangeçtikçe patokrasiler daha yerleşik ve aşırı bir hale gelir..!

Bu süreci, Almanya’nın, iki yıldan az bir süre içinde demokrasiden patokrasiye geçiş yaptığı ve Alman hükümetinin Nazilerce elegeçirildiği 1930’lu yıllarda görebilirsiniz..

Demokrasi, insanları patolojik politikacılara karşı onların güçlerini sınırlayan ilke ve kurumlarla koruyan mühim biryoldur (ABD’de vatandaşlara ilişkin belirli hakları garanti altına alan Haklar Bildirgesi buna iyi bir örnektir)..

“patokratlar demokrasiden nefret ederler.. !”

İktidara geldiklerinde, basın özgürlüğü ve meşruiyeti de dahil olmak üzere, demokratik kurumları ortadan kaldırmak ve itibarsızlaştırmak için ellerinden gelen herşeyi yaparlar. Bu, Hitler’in Almanya Şansölyesi olduğunda yaptığı ilk şeydi ve Trump, Vladimir Putin ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi otokratlar da aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar.

Trump yönetimi altında ABD’de de açık biçimde patokrasiye doğru bir yönelim gerçekleşti..

Lobaczewski’nin teorisinin öngördüğü üzere, daha ılımlı Beyaz Saray yetkililerinin eski koruyucuları ‘ofisin yetişkinleri’ uzaklaştırıldı. Başkan, şimdi aynı otoriter eğilimleri ve empati ve ahlak eksikliğini paylaşan kişilerle çevrili. Neyse ki, ABD’nin demokratik kurumları bir dereceye kadar ona geriadım attırmayı başardı..

İngiltere de bu hususta diğer ülkelere kıyasla oldukça şanslı olagelmiştir..

Şüphesiz ki son başbakanlarımızın (ve önde gelen bakanların) bazılarında empati eksikliği ve narsistik bir öz değer duygusu da dahil olmak üzere bazı patokratik eğilimler görülüyor. Yinede İngiltere’nin parlamento ve seçim sistemleri ve belki de Adalet ve sosyal sorumluluğa ilişkin kültürel bir eğilim- İngiltere’yi patokrasinin enberbat aşırılıklarından korudu.

🟢 GÜNÜMÜZÜN PATOKRATİK POLİTİKASI
Bu bağlamda, son politik gelişmeler aşırı endişe verici görünüyor. .

İngiltere, patokrasiye her zamankinden daha yakın gibi görünüyor. Son günlerde yaşanan ılımlı Muhafazakâr göçü, demokrasiden patokrasiye geçiş noktasında yaşanan tasfiyelerin bir özelliği niteliğinde..

İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve bakanları ve danışmanları tarafından demokratik süreçler karşısında gösterilen güvensizlik ve itibarsızlaştırma çabası -parlamentonun kapatılması, beğenmedikleri yasalara uymamaları- patokrasinin bir diğer özelliği..

Bir psikolog olarak, kendisiyle tanışık olmadığım Johnson’ı değerlendirmeye kesinlikle teşebbüs etmem. Diğer yandan, bence o kesinlikle partisinin engaddar ve ilkesiz ve bu nedenle en patokratik- unsurlarıyla kendini çevreleyen bir insan. Eski Başbakan David Cameron bile, Johnson’ın Başdanışmanı Dominic Cummings’e atıfla ‘kariyer psikopatı’ nitelendirmesinde bulunmuştu..

Aynı zamanda, patokratik bir hükümetin parçası olan herkesin psikolojik bir bozukluğa sahip olmadığını belirtmek gerekir. Bazı insanlar tam anlamıyla psikolojik bir bozukluk yaşamadan da duygulardan ve empatiden yoksun olabilirler..

Diğerleri, belirlibir yetiştirme tarzından kaynaklanan, üstünlük ve kendini haklı görme duygusuna dayanan bir narsisizm türüne sahip olabilirler. Kimi politikacılar, bir partinin çizgisini sadakatle veya çevrelerindeki insanların patokratik dürtülerini dizginleyebilecekleri inancıyla takip edebilirler..

Şimdiye dek, parlamentonun eylemleri ve azsayıdaki ilkeli Muhafazakâr milletvekilinin cesareti sayesinde, Johnson hükümetinin potansiyel patokrasisi bastırıldı..

Yine de demokrasinin patokrasiye dönüşmesi tehdidi her zaman için gerçektir. Bize, düşündüğümüzden daima daha yakındır ve bir dayanak noktası bulduğunda, yolu üzerinde duran herengeli ezip geçecektir..

Steve Taylor – https://www.gazeteduvar.com.tr

İLGİLİ HABER

*Patokrasi: Türkçe patos ve critos kelimelerinden meydana gelir. Azınlığın çoğunluğa tahakkümüdür..

** Yazının aslı The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

To Top
%d blogcu bunu beğendi: