
İÇİNDEKİLER
Bakan, ‘2023’te de 25 kuruş olacak’ demişti

🔵 Poşete zam geldi
Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre alışverişte poşeti ücretleri 25 kuruştan 38,5 kuruşa çıkarıldı. 13,5 kuruşluk farkı marketler karşılayacak..
– Cumhurbaşkanlığı’nın bazı ürünlerden tahsil edilecek geri kazanım katılım payı tutarlarını yeniden belirleyen kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı..
– Karara göre, poşet ücretleri 1 Ocak 2023’ten geçerli olmak üzere adet başına 25 kuruştan 38,5 kuruşa çıkarıldı..
– Her yıl yeniden değerlendirme oranına göre belirlenen geri kazanım katılım payında bu yıl Cumhurbaşkanı kararıyla indirime gidildi. Yüzde 122,93 oranında yapılması planlanan artışta indirim yetkisi kullanılarak, 55 kuruş olması gereken plastik poşet geri kazanım katılım payı 38,5 olarak belirlendi..
🔵 Halkın poşet ile imtihanını…
”Poşet ücreti olarak alınan 25 kuruş, “halkın bam teline basılması” olarak nitelendirilebilinir…”
Poşetin doğaya daha az zararlı bir alternatifi tüketiciye sunulmaz zaten asıl amaç, büyük marketlerin poşet masrafını azaltmaktır ..
Psikiyatri Uzman Doktor Levent Dövüşkaya, halkın poşet ile imtihanını anlattı.
Poşet ücreti, en çok et alamayan dar gelirlileri, poşetinde et olmayanları kaygılandırmış gibi görünüyor. Sorun, ‘boş-et’ sorunudur aslında. Kapitalist sistemin yeni söylemi olan ‘dar gelirli’, fakirin ‘yeni’ ismidir; fakir, söylemi üstlenip artık kendini fakir olarak adlandırmaz çünkü o, sadece şimdi ‘dar gelirlidir’, milyonda bir de olsa gelecekte bir gün ‘geniş gelirli’ olma yanılsamasına kapılır. Sistemin sihirbaz rolünü oynamasına izin verip seyirci rolünü oynamayı ister. Hâlbuki ‘yeni’ kelimesi, sahte umuttur. Pazarda, tekelcide, ekmek alırken poşet kullanılabilir; büyük marketlerin poşetleri ise paralıdır. Halk, 25 kuruşuna bile göz dikildiği gerçeğini görmüş, tüm şifreyi çözmüştür.
Büyük marketlerin şeffaf ekmek poşetleri, diğer ürünleri taşımak için de kullanılmaktadır. Bolca meyve sebze alan bir müşteri, poşetin paralı olduğunu öğrenince-bilmiyormuş gibi yaparak- tüm aldıklarını kasada bırakıp marketi terk eder, sistemin ana mağduru kasiyer ise tüm ürünleri tek tek iptal olmak zorunda kalır. Kasiyer, sisteme karşı oluşan hıncın, ana hedefi haline gelmiştir; onca iş yüküne, bir de halkın hıncının hedef tahtası olmak ve tüketicinin poşet alıp almayacağını sormak eklenmiştir.
Poşetin doğaya daha az zararlı bir alternatifi tüketiciye sunulmaz zaten asıl amaç, büyük marketlerin poşet masrafını azaltmaktır. Pet şişeden her türlü besine kadar, her yanımız plastiktir ama bu tür plastiğin patrona maliyeti, ürünün fiyatına zaten eklenerek telafi edilmiştir.Sistemin çevreci söylemleri, çevrenin önemsememesinin maskesidir; iyi maske, kapitalist sistemdir. Sistem, ‘Doğayı fabrikalarımla ben kirletiyorum’ demez, ‘Haydi, su tasarrufu yapalım, doğayı koruyalım.’ der; ‘Ekonomik açıdan tamamen küresel sermayeye bağımlıyız’ demez, ‘Haydi halkım, yastık altındakilerini bozdurun, her şey sizin elinizde’ der. Devam edersek ‘Çevreyi, sanayi uğruna katletmek zorundayım’ demez, ‘Poşet almayalım, çevreyi koruyalım’ der.
Yani otorite, bizden doğaya karşı olan suçluluk duygumuzu sırtımızdan alarak durmaksızın tüketmemizi ister; halk ise maskeyi görmedikçe maskeyi gerçek sanmaya, bu oyunu oynamaya dünden razı haldedir. Sistemden ‘ya doğayı katledeceksin ya da aç kalacaksın’ mesajını alan halk, her zaman yaşamını idame ettirmeyi yani doğayı katletmeyi seçip sürekli tüketmek zorundadır; bu arzusunu maskelemek için de sahte suçluluk duygusuna kapılır.
Doğayı ve hayvanları gerçekten koruyormuş gibi yapar; evcil hayvan ve poşet konusunda hassasiyet gösterir ki kendini, doğaya karşı vazifesini yapmış gibi görsün veya görünsün. Ama bu kişiyi takip ettiğimizde araba kullandığını, piknik yerlerini kirlettiğini, dereyi kirleten bir fabrikada çalıştığını, pet şişeden su içtiğini görürsünüz. Diğer zamları, yeniden güncelleme olarak kabullenen sessiz halk, neden poşet zammına tepkilidir?
Halkımızın genel örüntüsü, pasif-agresiftir; kalabalık, hem öfkesini almak ister hem de öfkesini göstermemek; hem sırtından suçluluk duygusunun alınmasını ister, hem de para ödememek; hem öldürmek ister, hem de elini kana bulaştırmamak. Belirli bir sayıya ulaşmadan, halkımız tepki göstermez; bireysel tepkinin azlığı özgüvensizlik veya korku kaynaklıdır. Sistemin asıl maskesi görünür hale gelince ve sisteme karşı tepkisellik belirli bir niceliğe ulaşınca, halk da pasiflikten aktifliğe geçmiştir. Sistem, fiyatları artan kâğıt ve plastik ürünleri nedeniyle marketlerin –sermayenin– ilave poşet masrafını azaltma arzusunu, çevreyi koruma söylemiyle maskelemek istemiştir. Halk, bir nevi sistem tarafından doğayı kirleten olarak suçlanmıştır ve halkta yaratılan bu suçluluk duygusunun, sisteme karşı öfkeye yol açabileceği otorite tarafından hesaplanmamıştır. Kredi kartından kesinti yapılmasına halk, tepki göstermez ama elindeki bir lirayı alırsanız size tepki gösterecektir, çünkü para, somut olarak vardır.
Kalabalık, gördüğüne tepki gösterir, görmediğini ise olmamış varsayar. Halk, sistemin asıl arzusunu içgüdüsel olarak sezmiş, maskenin arkasını görmüştür. Belirli sayıya ulaşınca özgüvenini kazanmış, çelişkili maskenin çelişkisini gidermesini istemektedir. Kaplandan korkmayanın kediden korkması gibi halkımız da geçmişteki asıl zamlara tepkisiz kalıp, paralı poşete öfkelenmektedir.Bir de üstüne 25 kuruşun 5 kurşunun KDV olarak devlete gittiğini öğrendiğinde varın siz olacakları düşünün. Hastane muayene ücretini eczaneden almayı akıl edenler, hata yapmıştır. Poşet ücretini alenen, göstere göstere, marketin kasasına girdiğini halkın görmesine izin vermiştir. Sistem, her zaman alt sınıfların üstünde temellenir. Boşluğuna gelen hükümet, bu gerçeği unutmuş, zayıfı ezmeye kalkmıştır. Hele hele bizim gibi haksızlığa uğradığında aşırı celallenen ve kolay gaza gelen bir toplumun tepkisi de pasiflikten aktifliğe evirilmiştir.
Bilinmelidir ki, halkın silah satın alması engellenmediği gibi plastik üretimi de engellenmeyecektir. Plastiğin çevreye zararını önlemek asıl amaç olsaydı, elimizdeki poşetleri iade edebilmeliydik hatta devlet üzerine para vermeliydi. Çıkarcılık o kadar normalleşti ki, tüketicinin tepkisi de ‘poşette marketin reklamı var, o zaman poşet ücretinde indirime gidilsin’ şeklinde gerçekleşmektedir; sistemi değiştirmek yerine sistemden hıncını almak istemektedir. Sonuç olarak kasiyerler ve halk mağdurdur; market sahipleri ise memnun. ‘Poşet alır mısınız, kaç tane alırsınız’ diye kasiyerin soru sorma ihtiyacının; halkın 25 kuruştan kaçan biri gibi görünmemek için poşetini parayla almak zorunda kalmasının bir bedeli olacak, sandıkta dolaylı yoldan hınç alınacaktır. İktidar tüm olan biteni fark edip, geri adım atarsa bir taşla iki kuş vurmuş olur; hem çevreyi korumak isteyen hem de para almayan olarak algılanacak, bir süre daha maskenin ardındaki gerçeği halkından saklayabilecektir.
Murat Söktü odatv.com