Ahmet Kaya AKM’de şarkılarıyla anıldı

İÇİNDEKİLER
- 🔴 MÜZİSYEN AHMET KAYA, ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’NDE DÜZENLENEN ÖZEL KONSER PROGRAMIYLA, KENDİ ŞARKILARI VE DAHA ÖNCE YORUMLADIĞI ESERLERLE ANILDI.
- 🔴 AHMET KAYA’NIN KIZI YAZDI!: “AHMET KAYA LİNÇTEN BESLENEN KALABALIĞIN ÜZERİNE YILDIRIM GİBİ DÜŞERDİ”
- 🔴 RASİM ÖZTEKİN’DEN İBO SHOW’A ‘AHMET KAYA’ TEPKİSİ: ‘AH! BALIK HAFIZALI ÜLKEM BENİM’
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
🔴 MÜZİSYEN AHMET KAYA, ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’NDE DÜZENLENEN ÖZEL KONSER PROGRAMIYLA, KENDİ ŞARKILARI VE DAHA ÖNCE YORUMLADIĞI ESERLERLE ANILDI.
Atatürk Kültür Merkezi’nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Devlet Folk Müzik Topluluğu organizasyonu ile, Ahmet Kaya’nın seslendirdiği şarkıların yorumlandığı ‘Özgün Müzikte Bir Portre, Ahmet Kaya’ konseri düzenlendi..
Konserde 4 vokalist, 19 kişilik orkestra Ahmet Kaya’ya şarkıları ve daha önce yorumladığı toplam 16 eser çaldı..
Konsere katılan yüzlerce kişi Kaya’nın şarkılarına eşlik etti. Konserde, Kum Gibi, Şafak Türküsü, Söyle, Yakamoz, Kendine İyi Bak gibi şarkılar izleyicilerden yoğun alkış aldı..

HARBİYE’DE İZLEME FIRSATI BULMUŞTUM
– Coşkun Hurlu:
“Hem heyecanlıyım hem çok duygusalım. Çok sevdiğim bir sanatçıydı, Allah rahmet eylesin. Yalnızca bedeni aramızdan ayrıldı, biz şarkılarıyla yaşatıyoruz onu. Çok uzun zaman önce Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda izleme fırsatı bulmuştum, orada izlemek nasip olmuştu. Bir daha da nasip olmadı. Yattığı yerde ruhu şad olsun..”

DAHA ÖNCE HİÇ CANLI DİNLEYEMEDİM
– İlk defa Ahmet Kaya eserlerini bir konserde dinleyeceğini ifade eden Kemal Özay:
“Ahmet Kaya Türkiye’de özgün müziğin en önemli köşe taşlarından birisidir. Kendisini çok özlüyoruz. Bu akşam onu tekrar anmaya geldik. Ben daha önce hiç canlı dinleyemedim, o yüzden çok üzgünüm, çok pişmanım ama, tabi uzun yıllardır 90’lı yıllardan beri bütün albümlerini bütün kasetlerini dinledim. Bizim için çok kıymetli bir insan. Bu gece onu anacağız inşallah..”

18 YAŞINDAYIM KENDİSİNİ DİNLEME FIRSATIM OLMADI
– Konseri önemli bir tecrübe olarak gördüğünü belirten Ahmet Sait Soyfidan:
“Ahmet Kaya’nın duygularımı yansıttığını düşünüyorum, özellikle mutsuz olduğum zamanlarda. Ben 18 yaşındayım, biz sadece şarkılarını biliyoruz, tabi ben doğmadan önce vefat etmiş. Canlı dinleme fırsatımız olmadığı için, burada olmak bizim için güzel oldu, güzel bir deneyim olacak, heyecanlıyız..”

EVİNE HIRSIZ GİRDİĞİ HABERİNİ ALDI, ‘SÖYLE’ ŞARKISINI YAZDI
– Konser sırasında mikrofon uzatılan ve Ahmet Kaya’nın orkestrasından bağlama sanatçısı Ümit Yılmaz:
“Ahmet Kaya ile 8-10 yıl kadar beraber çaldık, 90’larda tanışmıştık, abi-kardeş gibi olduk. Bir anımı anlatmak isterim. Avrupa’daydık, Almanya’dan İsviçre’ye giderken, çok yağmurlu ve rüzgarlı bir havada yolculuk yapıyorduk. 6 kişilik bir orkestra bir de Ahmet Abi minibüsteydik. O zamanlar cep telefonu da yaygın değil, bir tek Ahmet Abi’de var. Ahmet Abi’ye telefon geldi Gülten Abla aradı, meğer İstanbul’daki evlerine hırsız girmiş. Derken, kederlendi tabi, ‘Neyse, olur gözüm, boşver’ dedi. Sonra daldı, yolculuk sırasında hava da kötü derken bir melodi mırıldanmaya başladı, bana yanımda nota kağıdı olup olmadığını sordu. Ümit dedi, ‘Nota kağıdı yanında mı?’, nota kağıdını çıkardık. Söyle şarkısını o minibüste yazdı. İstanbul’a döndüğümüzde o şarkının kaydına da ben girdim. Böyle onlarca yüzlerce anımız var. Mekanı cennet olsun..”

Konser yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü.
🔴 AHMET KAYA’NIN KIZI YAZDI!: “AHMET KAYA LİNÇTEN BESLENEN KALABALIĞIN ÜZERİNE YILDIRIM GİBİ DÜŞERDİ”
– Yılmaz Odabaşı:
“Gülten Kaya, Ahmet Kaya’nın kendisi ve çocukları adına tek hamisi, tek mirasçısı olduğunu 20 yıldır deklere ederken, bugüne kadar şirketi adına Ahmet Kaya şarkılarının tahsilatı dışında niçin hiçbir şey yapmamıştır? Mesela bir Ahmet Kaya Vakfı projelendirse onbinler desteklerdi”
– Ahmet Kaya’nın kızı Melis Kaya:
“Yılmaz Bey,
Size bunları 33 yaşın bilinciyle yazdığımı, yirmi senedir, babamın yokluğunda türlü badireyle uğraşmış -ve siz örneğinde olduğu gibi, buna hâlâ maruz bırakılan- üç kadın (annem, ablam ve ben) adına fakat tamamen kendi insiyatifimle yazdığımı bilmenizi isterim. Sosyal medyada sizinle ilgisi dahi olmayan resmi bir açıklamayı alıntılayarak ailemiz hakkında yazdıklarınızı, annem Gülten Kaya’yı ve ailemizi birer linç objesi haline getirişinizi büyük bir şaşkınlıkla okudum. İthamlarınıza gelen münâsebetsiz yorumları yüceltmeniz de cabası… Üzülerek gördüm ki magazinsel bir suni gerçeklik yaratarak kendi cephenizi kalabalıklaştırma uğraşı içerisine girmişsiniz. Oysa dışarıdan biri ve sıradan bir okurunuz olarak böylesi bir kara popülariteye ihtiyaç duyabileceğinizi asla tahmin etmezdim.

Ahmet Kaya’nın 43 yıllık ömrü, 16 yıllık sanat yaşamı boyunca, hangi aralıkta, kendisiyle nasıl bir uzun yoldaşlık/dostluk hukuğu yürüttüğünüzü bilmiyorum. Çocukluğumdan aşina olduğum yüzlerin arasında siz yoksunuz (bu benim için en önemli referanstır). Kendisiyle o çok kıymetli üç eser üzerinden gelişmiş profesyonel ilişki ve onun doğurduğu ahbaplık dışında ne tür bir özel yakınlığınız olmuştu? Yoksa o evde büyüyen çocuk ben değil miydim veya bir ihtimal hafızam beni yanıltıyordur. Malum, insan bir fırtınanın içinde büyüyünce hafıza yer yer kendini yok ederek hayatta kalmayı öğretiyor. Siz o fırtınaları bilirsiniz ancak ben de bu kez yanılmadığımı biliyorum. Babamın hakiki dostlarını da hafızamın en berrak köşesinde isim isim, yüz yüz tutuyorum. Şüpheniz olmasın.
Yılmaz Bey, sizin “vâris” olarak anıp, iki satırda geçtiğiniz ablam ve ben yaralanmış ve yarıda kesilmiş bir ömürden dünyaya kalanlarız. Ne siz ne bundan sonra üretecekleriniz ne de sizinle aynı fikirde olan arkadaşlarınız bize babamızı, babamızın çalınan ömrünü geri getirebilir, ailemize yaşatılanları telafi edebilir. Bilakis, benim gözümde siz de, ne yazık ki, o linççi güruhun bir parçasısınız artık.
Baba-kız ilişkisi kutsaldır. Siz de kız evlat babasısınız, bilirsiniz. Üstelik şairsiniz, dünyaya başka türlü bakmak için varolanı kapayıp yeni pencereler açabilirsiniz. Bunu söylemek zorunda kalmak bile benim için son derece yıpratıcı ancak biz babamız üzerinden maddi muhasebe yapmayız, Yılmaz Bey. Her şeyden evvel, manen ve etik olarak yapmayız. Şahsiyet ve meslek sahibi yetişkinler olarak da maddi mirasın sürekliliğine tenezzül etmeyiz. Bunu bilmelisiniz. Ahmet Kaya bizim babamızdır (ve elbette baba-çocuk bağına istinaden tüm haklarımız saklıdır) ama Türkiye’nin, dinleyenlerinin ve halkların da Ahmet Kaya’sıdır. Bunun her zaman bilincinde olduk ve öyle yaşadık. Yalnız şunu da bilmenizi isterim; babamın iki evladından biri olarak, bunca kötülüğün ve riyanın ortasında onu gelecek kuşaklara doğru aktarmak, itibarını korumak benim yaşam boyu ödevim olacak. Her ne pahasına olursa olsun, bu tutumumun arkasında kararlılıkla duracağım.
Yine ithamlarınıza cevaben eklemeliyim ki kendimizden başka birilerine yaslanmaya, bir yerlerden herhangi bir şekilde destek almaya hiçbir zaman, hiçbir koşulda ihtiyaç duymadık. 20 senedir pusulamız daima kendi aklımız ve vicdanımız oldu. Babamın bize miras bıraktığı onurun dışında sırtımızı dayadığımız tek bir yer, kurum, örgüt, parti, kişi yoktur.
Telif konusuna gelince, telif hakkı içeren veya içermeyen konularda bize gelen her projeyi beraber değerlendirir ve destekleyip desteklemeyeceğimize aile olarak birlikte karar veririz. Bu noktada evlat oluşumun da verdiği güce yaslanarak söylüyorum, bizler yaşadığımız sürece kimsenin ama hiç kimsenin bu yaklaşıma dair itirazı bizim için, özellikle benim için geçerli sayılmayacaktır. Tavrımız sizin hoşunuza gitmeyebilir fakat hoşnutsuzluğunuzun karşılığı “dostunuz”un yaşamına gece gündüz ortaklık etmiş üç kadına pervasızca saldırmak olmamalıydı. Kaldı ki babamın “dostu” olarak, kendisi üzerine bir kitap yazma fikrinizi sosyal medya yerine ilk önce bizimle paylaşmanızı ve üçüncü ağızdan duymamış olmayı tercih ederdim. Dilerim sizin ömrünüz vefa eder de telif konusundaki bu duyarlılığınızı sürdürür ve şiirlerinizi bestelemek isteyen müzisyenlerden telif ücreti talebinde bulunmadan onlara destek olursunuz.
Yılmaz Bey, babam ne yazık ki hayatta değil ama eğer hayatta olsaydı, bizi, özellikle ‘Gülten’ini’ itham ediyor oluşunuzun henüz zemini dahi oluşmadan linçten beslenen kalabalığın üzerine yıldırım gibi düşerdi. “Dostunuz”muş hani, bilirsiniz.
Son olarak size Pir Sultan Abdal’ı anarak veda etmek isterim;
“Yağmur gibi yağar başıma taşlar
İlle de dostun bir fiskesi yaralar beni”
Kalan ömrünüzden hakiki dostlarınız eksik olmasın.”
🔴 RASİM ÖZTEKİN’DEN İBO SHOW’A ‘AHMET KAYA’ TEPKİSİ: ‘AH! BALIK HAFIZALI ÜLKEM BENİM’
Rasim Öztekin, İbo Show’da Seda Sayan Ahmet Kaya’nın “Öyle Bir Yerdeyim Ki” şarkısını söylerken Serdar Ortaç’ın da eşlik etmesine tepki gösterdi.

Sanatçı Rasim Öztekin, Star TV’de yayımlanan İbo Show’un yılbaşı özel programında şarkıcı Seda Sayan’ın Ahmet Kaya şarkısı “Öyle Bir Yerdeyim Ki”yi söylemeden önce İbrahim Tatlıses’e “Müsaaden var mı?” diye sormasına, Serdar Ortaç’ın şarkıya eşlik etmesine ve Kaya’nın 1999 yılında maruz kaldığı linç girişimine dikkat çekerek “Ah! Balık hafızalı ülkem benim. Yıl 1999’a bak” dedi.
Sanatçı Rasim Öztekin,
“İbo Show yılbaşı programında Seda Sayan Ahmet Kaya söylemek için izin istiyor. İbo “Ahmet Kaya olunca akan sular durur” diyor. Serdar Ortaç şarkıya eşlik ediyor. Ah! Balık hafızalı ülkem benim. (yıl 1999 a bak)”
NE OLMUŞTU?
Ahmet Kaya, Magazin Gazetecileri Derneği’nin 10 Şubat 1999’de düzenlediği “Yılın En İyi 10 Müzik Yıldızı Yarışması” ödül töreninde Yılın En İyi Sanatçısı ödülünü almıştı.
Törende, “Kürtçe şarkı söylemek, klip çekmek istiyorum” diyen Kaya bu sözler üzerine hakarete maruz kalmış, hatta konuklar çatal bıçak fırlatmışlardı.
Törende gerginliğin artmasına sebep olarak gösterilen Serdar Ortaç, o anlar için şöyle demişti:
“O sahnede olmaktan pişmanım. O grubun içinde o anı yaşamaktan pişmanım. Allah benim belamı versin o gün orada olduğum için… Herkes diyor ki, ‘çatal attın’. Hiçbir şey atmadım. Orada marş oku dediler. Binlerce kez özür diliyorum bütün Ahmet Kaya hayranlarından. En büyük pişmanlıklarımdan biridir rahmetlinin bu yaşadıklarına alet olmak. Allah benim belamı versin…”
Duvar – Melis Kaya / Cumhuriyet
İLGİLİ HABER
