
Zihinsel yüklere elveda

🔴 BEYİNDEKİ FAZLA DÜŞÜNCELERLE NASIL BAŞA ÇIKILIR?
Zihinsel gerginlik, sıkışmışlık hali, stres dolu bir gün ve ardından gelen kaçınılmaz bir baş ağrısı..
Çağın en büyük sorunlarından biri; beyin ve zihin yorgunluğu.
– Birçok insanın düşündüğünün aksine düşüncelerinizi yönetebilir ve zihninize söz geçirebilirsiniz..
Duygusal ve maddi yorgunluğun yanına bir de zaman zaman eklenen aşırı stres hali, beyin üzerinde oldukça yıkıcı etkilere sahiptir..
– Örneğin, Rosalind Franklin Tıp ve Bilim Üniversitesi’nden araştırmacılar, tek bir sosyal stres olayının beynin hipokampüsündeki yeni nöronları öldürebileceğini yıllar önce ortaya koydu..
– Öte yandan Yale Üniversitesi’nde yapılan ilginç bir araştırmaya göre; kronik, günlük stresin tek başına beyin hacmi üzerinde çok az etkisi var..
– Ancak insanlar yoğun ve travmatik stresörlerle karşı karşıya kaldıklarında beyin küçülmesine karşı oldukça savunmasız hale geliyorlar..
beyin, kontrol edebileceğiniz bir araçtır..
– Çoğu insan, zihin yorgunluğunu atmanın mümkün olmadığı kanaatinde birleşir çünkü zihni kontrol etmenin pek gerçekçi olduğunu düşünmeyiz.. Oysaki beyin, kontrol edebileceğiniz bir araçtır..
Sürekli bir düşünce akışına ev sahipliği yapan yorgun zihninizi takıntılardan ve negatif saplantılardan arındırmak, ruhunuzda ılık bir duş etkisi yaratacak..
🔴 STRESİN KAÇINILMAZ GETİRİSİ OLAN BEYİN YORGUNLUĞUNDAN KURTULMANIN YOLU NEDİR?

1- ZİNCİRİ KIRIN!
– İnsan beyni, olumsuzlukları takıntı yapmaya şartlandırılmıştır. Bazı düşünceler sizi uykuya veya bir duşa kadar takip eder de durur..
Zihninizi daha kısa sürede boşaltmak için ilk olarak size hizmet etmeyen tüm düşünceleri serbest bırakmalısınız çünkü beyin, işleyemediği ve sonuçlandıramadığı düşünceleri sürekli bir döngü halinde bırakır..
Bu döngüyü beslememek ise işe yaramayan ne varsa ondan kurtulmaktan geçiyor..
2- BEDENİNİZİ UYANDIRIN!
– Bedeni hareket ettirmek ve sarsmak, sıkışmış enerjiyi serbest bırakıp, kendine gelmeniz için harika bir yoldur..
Ne tür bir egzersiz yaptığınızın bir önemi yok, yeter ki bunu, aklınızdan geçenleri serbest bırakma niyetiyle yapın..
Bedeninizi harekete geçirmeniz; zihninize, bedeninize ve ruhunuza enerji verir..
Müzik eşliğinde tempolu bir şekilde yürümek en etkili yollardan biri olarak uygulanabilir..
3- HEDEF DEĞİŞTİRİN!
– Filozof Nietzsche:
“Unutmanın varlığı hiçbir zaman kanıtlanmamıştır: Sadece bazı şeylerin istediğimiz zaman aklımıza gelmediğini biliyoruz..”
– Kendimizi tehdit edici, utanç verici veya baskı altında bir durumda bulduğumuz zamanlarda, beyin istemsiz olarak, negatif düşünceleri durduramaz..
Bu noktada dikkat dağıtma tekniği istenmeyen düşünceleri bir süreliğine de olsa halı altına süpürüyor. Ve zamanla takıntılı düşüncelerin zihin üzerindeki etkisi tamamen kaybolmasa da oldukça azalıyor..
Bir kitap okumak ya da uzun süredir ertelediğiniz bir işi yapmak bu süreçte iyi bir çözüm olurken, savaştığınız düşüncenin derinliğine göre kendinizi ödüllendirebileceğiniz uğraşlara da yönelebilirsiniz..
Böylece yeni bir uğraş edindiğinizde beyin dalgalarının senkronizasyonunu değiştirmiş olur ve hedefi şaşırtırsınız..

4- KAÇIŞ, KURTULUŞ OLMAYABİLİR…
– Herkesin arada bir uykusuz bir gecesi olur, ancak düşüncelerinizin sizi kronik olarak ayakta tuttuğunu fark ederseniz, farklı bir yol izleyebilirsiniz. Israrcı düşünceleri bastırmayı deneyip, sonuç alamadıysanız belki de teslim olmanız gerekiyordur..
Korku veya kaçtığınız düşünceyle kontrollü bir şekilde yüzleşmek, takıntınızdan kurtulmanızı sağlayabilir..
Sosyal Psikolog Daniel Wegner’e göre, kendinize düşünceyi düşünme özgürlüğü verdiğinizde, beyniniz düşünceyi ortadan kaldırmak için kendini baskı altında hissetmez ve bu nedenle düşünceyi bilincinize göndermez..
5- FARKINDALIKLA ‘ANDA’ KALIN
– Zihniniz sizi zorlamaya başladığında kendinizi fiziksel ve ruhsal olarak oldukça sıkışmış hissedersiniz. Bu noktada mümkünse havadar bir ortamda derin bir nefes almanız, sakinleşmenize yardımcı olacaktır..
– Aldığınız her nefesle bağlantı kurmaya çalışın ve mümkün olduğunca anda kalın. İçinde sıkıştığınız girdabı yorumlamadan veya yargılamadan ne hissettiğinizin ve hissettiğinizin tadını alın. Yaptığınız her şeye kabul edici ve anlayışlı bir bakış açısı getirmeye odaklanın..
Geçmişte yaptığınız hataların ya da gelecekteki endişeleri düşünmemek elde olmayabilir. Ama kabullenmek eldedir..
Kendinize iyi bir arkadaş gibi davranın ve ‘her şeye müdahale edemeyeceğinizi’ öğrenin. Acılara bir gülümse kondurmak; yaşamın özgür yanını, hayat yolculuğunuzu yüceltmenin tatlı ve basit bir yoludur.
Cumhuriyet
🔴 KADININ ZİHİN YORGUNLUĞU

Bu yazıda feminizmin bir diğer az bilinen kavramını, “zihinsel çalışma yükümlülüğü”nü açıklamaya çalışacağım..
– Şahsen de çok muzdarip olduğum bir konu bu. Muzdarip olmayanın çok çok az olduğunu tahmin ettiğim bir konu aynı zamanda. Şimdiden söyleyeyim istisnaları bir kenarda tutarak yazıyorum..
Erkek istediği kadar eşitlikçi, özgürlükçü olduğunu iddia etsin, ilişkide istediği kadar yardımcı olsun, zihinsel yükü paylaşmakta üşengeç davranıyorsa, bu kişilerin bile kodlarında erkek egemen zihniyetin var olduğu görülmüş oluyor.. Yani, bu adam yarın öbür gün sizin başarınızı da kaldıramayabilir yahut “şunu yanlış yapıyorsun şöyle yap”, “bu yaptığın çok gereksiz bence yapma” diyerek sizi bol bol “mansplaining”e de maruz bırakabilir. Hiç şaşırmayın yani..
Eşle ya da sevgiliyle aynı çatı altında yaşanan bir evde, erkek ne kadar yardımcı ve iş yükünü paylaşmaya çalışan biri de olsa, evde aksayan /biten/yapılmayan bir şeyin yapılması ya da hatırlatılması kadının görevi olarak görülüyor..
Örneğin, bulaşık makinesi mi boşaltılacak? Ya kadın boşaltıyor ya da kadın erkeğe bulaşık makinesini boşaltmasını söylemeden erkek bunu düşünüp yapmıyor..
Şampuan mı bitti? Erkek bu eksikliği kafasının köşesine yazmaya yahut listeye eklemeye gerek duymuyor. Çünkü kadın zaten yapar, yapmasa da söyler..
Çocuk var diyelim ki; erkek çocuğun okul gömleğinin ütüsünü ya da bebeğin mamasının bittiğini kendiliğinden düşünüp de harekete geçmiyor. İlla kadının söylemesi “şunu yap, bunu et” demesi gerekiyor..
İşte kadına yüklenen ve doğal bir görevmiş gibi görünen bu yüke, “zihinsel çalışma yükümlülüğü” diyoruz..
Çalışan kadınlar mesela, bütün gün en az erkek kadar koşuşturuyor, kafa yoruyor, uğraşıyor. Buna rağmen, “akşam ne yesek?” sorusunu çoğunlukla kadın düşünüyor. Eve geliyor, yemeği kadın yaptı, erkek yaptı ya da dışarıdan söylendi, yemek işi bir şekilde çözüldü diyelim..
Kadın affedersiniz ama “kıçının üstüne bir türlü oturamıyor”. Bulaşığı hallediveriyor, elini yıkarken kirli havluyu görüp değiştiriyor, biten sabunu not ediyor, çamaşırı atıyor, kuruyanı topluyor, bu esnada çiçekler gözüne çarpıyor onları suluyor, topladığı çamaşırı katlayıp yerleştiriyor, tam oturacak, -sağ olsun erkek masayı toplamada yardım etmiş etmesine de- silinmeyen masa gözüne çarpıyor, hop masayı siliyor. Eh artık kendini koltuğa bıraktığında saat olmuş bilmem kaç…
Çocuk varsa zaten genelde o koltuğa oturulamıyor..
Hani bir ara bir video dolanmıştı; kadın salonda TV izleyen adama “Ben yatıyorum” diyor, adam da “Tamam canım iyi geceler” diyor.. Kadın uyumadan önce dişini fırçalarken yukarıda bahsettiğim cinsten bir dolu şeye takılıp bir türlü yatağa gidemezken, adam kumandaya basıp televizyonu kapatarak kadından önce içeri geçip uyuyor..
Maalesef genellikle durum bu..
Bu her şeyi organize etme zorunluluğu aslında çok ağır ve yorucu bir yük. Erkek her ne kadar “yap” denilince yapan biriyse de, insanı asıl yoran zaten işin düşünülüp planlanması.. Daha doğrusu o yükü üzerinde hissetmek. Çünkü kadın biliyor ki, kendisi düşünmezse düşünen olmayacak. O şampuan bittiğinde ve kadın bu duruma müdahale etmediğinde, adam banyoda bir bakacak şampuan yok..
Sonra diyaloğa bakın:
-Selincim, şampuan bitmiş!
-Evet, bitti.
-E niye almadık?
-Çünkü ben alınması gerektiğini söylemedim.
-E niye söylemedin alırdık?
Buradan kavga da çıkar mesela. Kadın ola ki “Niye benim söylemem gerekiyor, sen niye düşünmüyorsun?” dese –ki yeridir- buyurun şenliğe…
Şimdi kiminiz bana kızacak; ne şımarık dertler bunlar, bizimki tabağını bile kaldırmıyor, ne zihinseli ne yükü! diye.. Kızmayın bana; çünkü bunların da konuşulması lazım. Tam eşitliğin sırrı bu tarz detaylarda gizleniyor. Bunları konuşmazsak işin derinine inmemiş oluruz..
Buradan şu sonuç da çıkıyor mesela; erkek istediği kadar eşitlikçi, özgürlükçü olduğunu iddia etsin, ilişkide istediği kadar yardımcı olsun, bu zihinsel yükü paylaşmakta üşengeç davranıyorsa, bu kişilerin bile kodlarında erkek-egemen zihniyetin var olduğu görülmüş oluyor.. Yani, bu adam yarın öbür gün sizin başarınızı da kaldıramayabilir yahut “şunu yanlış yapıyorsun şöyle yap”, “bu yaptığın çok gereksiz bence yapma” diyerek sizi bol bol “mansplaining”e (bu kavramı da geçmiş yazılarımdan birinde açıkladım) de maruz bırakabilir. Hiç şaşırmayın yani..
Tabii durum böyle iken, risk almak istemeyip zihinsel çalışma yükümlülüğünü paylaşacak derecede gelişmiş bir sevgiliye/eşe denk gelmeyi beklerseniz, daha çok bekleyebilirsiniz..
Mesela bu konuyla ilgili bir atasözümüz bile var: Yuvayı dişi kuş yapar. Ben atasözüne feci sinir oluyorum. Büyüklerimiz bize bunu söyler durur; “aman kızım canım kızım, bak yuvayı dişi kuş yapar, ses etme, idare et, sen kadınsın, erkek tabii yapar” da falan da filan… E hani hayat müşterekti? Bu özlü sözümüze ne oldu? Yuvayı dişi kuşun yapıyor olması, dişi insanın da yapacağı anlamına mı geliyor? Hani biz toplumsal bir varlıktık? Annemizin karnından bulaşık makinesi boşaltma yeteneğine sahip olarak mı doğduk? Bir güdü mü yani çamaşır katlamak?
Bu meselenin bir diğer sonucu da şu; diyelim ki çiftler boşandı, ayrıldılar ya da kadın vefat etti. Tekrar eş bulma konusunda ilk atağa geçen genelde erkek oluyor. Neden? Çünkü kendine bakmakta zorlanıyor. Yemeği yapılacak, çamaşırı yıkanacak, ev toparlanacak, düzenli seks yapılacak ve daha bir sürü şey. Tüm bu evle ilgili şeyler hep kadın görevi çünkü. Aklıma geldi mesela boşanma davalarında dikkat ediyorum, erkek tarafı hep bir “kadınlık görevini yapmıyor” iddiasında. Yani cinsel ilişki evliliklerde bir kadınlık görevi gibi algılanıyor. “Erkeklik görevini yapmıyor” diyen kadına henüz rastlamadım. Vardır elbet de, dillendiremiyordur. Rastlarsam anonim olarak çerçeveletip asacağım ve feminizm adına bir başarı olarak kamuoyuna duyuracağım. Neyse konu geleneksel aile yapısına geldi..
Velhasıl kadın-erkek eşitliğindeki detay gibi görünen fakat bence önemli bir sorun olan zihinsel çalışma yükümlülüğünü ne kadar bilip de ifade edersek o kadar çözüme zemin hazırlamış oluruz..
Her konuda olduğu gibi bu konuda da, çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimiz önemli. Eğer çocuklarımızı kadın ve erkeğin tam anlamıyla eşit olduğu bilinciyle yetiştirirsek, ilerde kızımız da daha mutlu olur, oğlumuz da daha az haksızlık eder. Ve dünya uzun bir süreliğine güzelleşir..
Duvar//Tuba Torun
🔴 ZİHİN KONTROLÜ NASIL YAPILIR?
– Klasik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin yıkama yöntemidir.. En sık kullanılan yöntem; kimyasal maddeler kullanılarak kişinin düşüncesini etkilemektir..
Son yıllarda üzerinde çalışan ve durulan yöntem ise elektronik implantlar yerleştirilerek kişinin beynini uzaktan kumanda ile yönetme çabalarıdır..
🔴 ZİHİN TEMİZLİĞİ NASIL YAPILIR?
Zihni Temizlemek: “Acıma ve Eleştiriden Uzak Durun”
Tarafsız ve yorumsuz düşünceler arttıkça zihnimiz rahatlayacaktır..
Zihni temizlemek için acıma ve eleştiriden uzak durmak ilk adım olabilir. Olan olaylara kendinizi eleştirerek yaklaşmanız zihninizi yoracaktır..
🔴 SAĞLIKLI ZİHİN NASIL OLUR?
Daha sağlıklı bir beden ve zihin için düzenli egzersiz. Düzenli egzersiz yapmak, ilk olarak beden sağlığımızı geliştiriyor. …
Meditasyon. …
Su tüketimi. …
Kaliteli uyku. …
Kişisel zaman. …
Düzenli sağlık kontrolleri. …
Esneme egzersizleri. …
Gülümsemek!
🔴 ZİHİN NASIL SAKİNLEŞİR? KAYGILI ZİHNİNİZİ SAKİNLEŞTİREN ETKİLİ YÖNTEMLER…
– Vücudunuzun gevşemeye verdiği cevabı öğrenip bunu sık sık tekrarlayın..
– Nefes farkındalığına sahip olun, stres anında düzenli nefes alıp verin..
– Takıldığınız probleme yoğunlaşmak için doğru zamanı bekleyin..
– Korku ve endişelerinizi yazın..
– Kafeini azaltın..
Seyrederken, olgun tepkiler vermek, stresi yönetmek, kaygıyı düzenlemek belki de daha kolay, ancak bilinmezlikle karşılaştığımızda, daha önce çok da pratik etmediğimiz öz kaynaklarımızı kullanmamız gerektiğini ortaya çıkıyor..
Şanslıyız ki alışagelmemiş durumlarda sağladığımız esneklik, ve yeni duruma uyum sağlama becerimiz bizleri içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun ondan büyüterek, güçlendirerek, öğreterek çıkarıyor. Belki de yeniden kendimizle barışıyor, bu durumu en az hasarla atlattığımız ve kendimize kattıklarımız için kendimize teşekkür ediyoruz..
🔴 ÖZ KAYNAKLARI EN ETKİLİ ŞEKİLDE TETİKLERKEN, KENDİMİZE HATIRLATMAMIZ GEREKEN NELER VAR?
1. Şefkat, Öz Şefkat;
Bu evrede kendimize ve sevdiklerimize karşı anlayışlı, nazik ve sevecen bir tutumda olmanın tam zamanı. Başkalarına karşı bu tavrı göstermekte yetenekliyiz ancak, iş başa düştüğünde, aynı şefkatli ve kucaklayıcı bu tavrı kendimize karşı göstermekte zorlandığımızı itiraf etmeliyiz. Belki de kendimize karşı anlayışlı olursak şımaracağımız ya da tembelleşeceğimiz yanılgısına kapılıyoruz. Ancak kendimize en doğal desteği ancak ve ancak kendimizin verebileceği gerçeğini bir kez daha hatırlatmamızda fayda var. Dışarıdan beklediğimiz onay/anlayış/kabullenme arayışından uzaklaşıp, kendi öz kaynaklarımıza baş vurduğumuzda doğal iyileşme ve büyümeyi göreceğiz.

2. Evrensellik İlkesi;
Bu pandemi sürecinin bizi birbirimize yaklaştırdığını, aynı endişe altında bizi topladığını, acının da mutluluğun da her insan için var olduğunu, bazen ne kadar yalnız hissetsek de aslında benzer deneyimleri paylaştığımızı, aynı şeyin karşısında aciz, aynı durumun karşısında güçlü olduğumuzu tekrar ve tekrar görmek, paylaşımların ne kadar evrensel olduğunu gözler önüne seriyor.

3. Radikal Kabullenme;
Belki de son dönemlerde sıkça duyduğumuz bu kavramını önemine şu şekilde değinmek gerekiyor. Değiştirebileceğimiz şeyler için öz kaynaklarımıza başvurmak, kontrolümüz dışındaki şeyleri bilgelik, sabır ve akışa bırakmak gibi unsurların da desteğiyle bu ikisinin arasındaki nüansı fark etme becerisini de elde ederek, çok bilinen serenity duasına selam durabiliriz. Bu konsept, gerçeği olduğu gibi, manipüle etmeden kabul ederek, onunla en etkili şekilde başa çıkmak için daha akılcı stratejiler geliştirmemizi teşvik ediyor. Pasif bir kabullenmeden ziyade, olanı olduğu gibi kabul edip, üstesinden gelmemizi sağlıyor.

4. Minnettarlık/Şükran Duygusu;
İnsan olmanın belki de en etkili becerilerinden biri iyiye veya kötüye, güzele veya çirkine, yeniye veya eskiye adapte olabilmek. Bu adaptasyon becerisi türümüzü binlerce yıl ayakta tutmayı başarabilmişken, aynı zamanda her şeye çok kolay alışmamızı ve çantada keklik olarak görmemize sebebiyet veriyor. Yani sizi birkaç gün oldukça mutlu eden bir şey, kısa bir sürede ona alışmanıza ve ona karşı yeni bir duygulanım içinde olmamanıza neden oluyor. Peki sahip olduğumuz bunca şeye, biraz da haksızlık etmiyor muyuz? Aslında çok da basit bir şekilde, ekstra bir efor sarf etmeksizin bazı şeyleri sadece kendimize tekrar hatırlatmak gerekiyor.
Eğer hala sağlıklıysak, sadece sağlıklı olduğumuz için, bir hastalığa yakalandıysak bile, hala mücadele etme ve onu yenme şansımız olduğu için, sevdiklerimiz yanımızdaysa onlara sahip olduğumuz için şükretmeyi hatırlamak gerekiyor. Mindfulness çalışmalarıyla bilinen öncü bir psikolog olan Jon Kabat Zin; “Durumun ne olursa olsun nefes aldığın sürece, artıdasın.” der. Belki sadece nefesi bir çapa olarak kullanarak An’ın içinde bize sunulanları tekrar ve tekrar fark etmek gerekiyor.
Psikolog Hande Anadolu

🔴 SAĞLIKLI BİR ZİHİN İÇİN TEMEL İPUÇLARI
Sağlıklı bir zihin ancak sağlıklı bir vücutta bulunur. Zihin sağlığımız, zihnimizle ilgili her konuyu kapsar ve düşünme, hissetme, hareket etme ve tepki verme şeklimizi etkiler. Sağlıklı bir zihne sahip değilsek, duygusal, sosyal ve psikolojik düzeyde doğru hareket etmemiz mümkün değildir.
Vücut, zihin ve ruh birbirinden ayrı düşünülemez. Bunlardan biri etkilendiğinde, diğer ikisi de bozulacaktır. Zihin sağlığımız olması gerektiği gibi değilse, bu durum intihar eğilimi, depresyon, bağımlılık, şizofreni, travma, bipolar bozukluk, anksiyete vb. gibi rahatsızlıklarla karşılaşabiliriz. Kendimizi duygusal olarak tükenmiş, hatta bir sinir krizinin eşiğinde bile hissedebiliriz.
Bu tarz durumlarla karşılaşmamak için zihin sağlığımızı korumamız ve hayatın getirdiği günlük stres ile nasıl başa çıkabileceğimizi bilmemiz gerekir. Çünkü zihin sağlığı yerinde bir kişi yaptığı her işe daha iyi odaklanır ve daha iyi konsantre olur. Zihin geliştirmek için ne yapılmalı sorusunun yanıtını yazımızın devamında bulabilirsiniz.
🔴 ZİHİN NEDİR?
Zihin bedenimizde sinirlerin ve nöronların dengeli bir ilişkide olduğu bir faaliyet alanıdır. Beyin belirli bilgileri ve iletimi sağlamak, kararlar almak ve bunları eylem ve seslere dönüştürmek için sinirleri kullanır. Zihin, beyindeki sinirler tarafından iletilen bilgileri işler ve insanların onu faydalı şekillerde kullanmasını sağlar. Yani zihin bir yönetim yeridir. Bu yüzden zihin egzersizleri ile beyin gücünü geliştirmek ve zihin sağlığını desteklemek önemlidir.
İnsan zihni, çok fazla veriyi işleyerek çalışır. İnsan zihni bilinçli olarak çalışarak, daha önce insanlar tarafından kaydedilen verilerden olumlu veya olumsuz sonuçlar çıkararak hareket eder. Yoğun bir şekilde çalışan zihin yorularak ve kötü düşünceler, olumsuz deneyimler gibi negatif durumları yönetme konusunda zayıf kalabilir. Kişi, bilinçaltının verdiği olumsuz bilgileri farkında olmadan kabul ederek hayatına devam eder. Zihninizi kötü düşüncelerden arındırmak adına, size en uygun zihin geliştirme yöntemlerini benimseyebilir ve bunları düzenli olarak uygulayabilirsiniz..
Sağlıklı bir zihin ancak sağlıklı bir vücutta bulunur. Zihin sağlığımız, zihnimizle ilgili her konuyu kapsamaktadır ve düşünme, hissetme, hareket etme ve tepki verme şeklimizi etkiler. Sağlıklı bir zihne sahip değilsek, duygusal, sosyal ve psikolojik düzeyde doğru hareket etmemiz mümkün değildir.
Zihin sağlığı ve mental sağlık neden önemlidir?
Zihin sağlığımız olması gerektiği gibi değilse, bu durum intihar eğilimi, depresyon, bağımlılık, şizofreni, travma, bipolar bozukluk, anksiyete vb. gibi rahatsızlıklarla karşılaşabiliriz. Kişi kendini duygusal olarak tükenmiş, hatta bir sinir krizinin eşiğinde bile hissedebilir.
İşte bu nedenle, bu hastalıklarla karşılaşmamak için zihin sağlığımızı korumamız ve hayatın getirdiği günlük stres ile nasıl başa çıkabileceğimizi bilmemiz gerekir. Zihin sağlığı yerinde bir kişi yaptığı her işe daha iyi odaklanır ve daha iyi konsantre olur.
Zihnimiz için riskli olabilecek şeyler nelerdir?
– Sağlıksız bir yaşam tarzı zihin için daima risk taşır. Düzensiz uyku da beraberinde bazı riskler getirir. Bir çalışmaya göre, gece geç saatlere kadar ayakta kalmak da zihin gelişimini olumsuz etkiler. Odaklanma becerisi azalır ve kişi kendini sürekli olarak halsiz hissetmeye başlar..
İçki, sigara ve uyuşturucu kullanımı da zihinsel hastalıklara yol açabilir. Zihnimizi etkileyebilecek diğer unsurlar arasında, son gelmeyen kavgalar da sayılabilir. Günlük stresin sizi etkilemesine izin verirseniz, bazı zihinsel sağlık problemlerine de zemin hazırlamış olursunuz..
🔴 ZİHİN EGZERSİZLERİ İLE BEYİN GÜCÜNÜ GELİŞTİRMEK İÇİN SAĞLIKLI YÖNTEMLER
Aşağıdaki 9 basit ipucuna dikkat ederek zihin sağlığınızı koruyabilirsiniz:
– Hepimiz yaşam standardı yüksek, üretkenliği yüksek ve zihni berrak bir noktada olmayı arzularız. Beyin gelişimine olan ihtiyacımız, doğrudan hayatı kolaylaştırma arzumuzla bağlantılıdır..
– Zihin egzersizleri ile beyin gücünü geliştirmek hem keyifli hem de gerekli bir deneyimdir. Bu deneyim sayesinde fiziksel duyuları (görme, koku, dokunma, tat ve işitme) duygusal duyularla birleştirebilir ve rahatça farklı beyin bölgeleri arasında daha büyük bağlantılar kurabilirsiniz..
Özellikle sabahları veya boş zamanlarınızda bu beyin egzersizlerini deneyerek daha berrak ve kötü düşüncelerden arınmış bir zihin haline ulaşabilirsiniz..
Aşağıdaki 9 basit ipucuna dikkat ederek zihin sağlığınızı koruyabilirsiniz:
1.Kendinizi olduğunuz gibi sevin
– Kendinizi sevmeniz ve kendinizden keyif almanız zihin sağlığınız için çok önemlidir. Ancak siz kendinizi olduğunuz gibi kabullenirseniz başkaları da sizi böylece kabul edecektir..
2.Mutlu olma fırsatlarını kaçırmayın
– Gülümseme, şakalaşma, keyifli bir şeyler izleme ya da konuşma gibi davranışları günlük hayatınıza entegre edin..
Ne kadar çok gülerseniz, pozitif ruh haliniz o kadar artacaktır. Mutluluk, zihin sağlığı için çok büyük önem taşır..
3.Kendinizi stresten uzak tutun
– Stres zihnimizi ağırlaştırır, mantıklı düşünmemizi güçleştirir. Günlük yaşamın stresi mutluluğumuzu doğrudan etkiler..
Zihnimiz gerilimle dolu olduğunda, depresif hissetmemiz kaçınılmazdır. Bu yüzden kendimizi strese sokmamak ve stresli olduğumuz durumlarda bizi rahatlatacak eylemlerde bulunmak zihin sağlığımızı korumamıza yardımcı olur..
4.Hayatınızın amacını bulun
– Kendiniz için hedefler koyun ve bu hedeflere ulaşmaya çalışın. Böylece zihninizi olumlu düşüncelerle meşgul edebilir ve olumsuz düşüncelerden uzaklaşabilirsiniz..
5.İlişkilerinize değer verin
– İlişkilerinize değer vermeye ve size yakın insanlara zaman ayırmaya özen gösterin. Böylece, pozitif insanlarla birlikte olur ve yardıma ihtiyacınız olduğunda size destek olacak kişilerle dostluk kurabilirsiniz..
6.Stresten kurtulmak için meditasyon yapın
– Meditasyon sinirlerin gevşemesine yardımcı olur. Her yoğun günün sonunda meditasyon yaparsanız, negatif düşüncelerinizden kurtulur ve zihinsel olarak rahatlarsınız..
Dilerseniz uyandığınızda meditasyon yapabilir ve böylece pozitif enerjinizi belli bir noktaya yoğunlaştırarak, güne mutlu bir başlangıç yapabilirsiniz..
7.Kendinize bir hobi bulun
– İlginizi çeken bir alan bulun ve becerilerinizi geliştirin..
Seçtiğiniz bu hobiye vakit ayırın ve bunu bir alışkanlık haline getirin. Böylece hayatınızda kendinizi daha iyi ifade edebildiğiniz yeni bir alan oluşturmuş olacaksınız..
8.Yeterince uyuyun
– Yetişkinlerin günde en az 7-8 saat uyuması önerilir..
Uykusuzluk huzursuzluğa, negatif düşüncelere boğulmanıza ve konsantrasyonunuzun bozulmasına neden olabilir.. İyi bir uyku sayesinde gün içinde daha dikkatli ve dinç olursunuz..
9.Düzenli olarak egzersiz yapın
– Düzenli olarak egzersiz yaparak vücudunuzu fiziksel olarak dinç tutun.. Bu sayede enerji seviyeniz ve motivasyonunuz artar ve zihniniz salgıladığınız seratonin (mutluluk hormonu) sayesinde berraklaşır..