MUHARREM ORUCUNUN RİTÜELLERİ

🌐 ALEVİ DEDESİ VEYSEL KARA, MUHARREM ORUCUNU ANLATTI ..!
✳ Yalan söylemek orucu bozar, canlı hücre bulunan bir şeyi yemeyiz ..!
  • Veysel Kara:

“Aç kalıp açın halini anlarız. Bedenen oruç tutarak nefsimizi terbiye ederiz. Önce kendi nefsimize hükmetmeyi öğreneceğiz. Kadın-erkek arasında da oruç hali vardır” ..

Hicri

yılın ilk ayı muharremde, Aleviler “muharrem orucu” tutuyor. Peki muharrem orucu nedir, ramazan ayında tutulan oruçla farkı nedir, ne yenir, ne içilir? 

Yenibosna Cemevi’nin dedesi Veysel Kara, Independent Türkçe’ye anlattı…

Veysel Kara, muharrem orucunun sakınma orucu olduğunu ifade ederek, Bakara Suresi’nin “Ey insanlar, oruç boynunuza borç oldu. Nasıl ki sizden öncekilerin de boynuna borç olduysa ve farz olunmuştur.” diyen 183’üncü ayetinden yola çıkıldığını söyledi. 

“Su içmiyoruz” ..!

✅ Kara, muharrem orucunun ritüellerini şöyle anlattı..

  • Veysel Kara:

“10 gün oruç tutulur. İki gün de matem için tutulur. Üç gün de Masum-u Pak Orucu tutulur. 15 gün boyunca, canlı hücre bulunan şeyleri yemeyiz. Koku yapacak sarmısak, soğan gibi şeyleri yemeyiz..

En önemlisi, Kerbela’da susuz şehit edilen Hz. Hüseyin’in hatırasına binaen su içmiyoruz. Su ihtiyacımızı sulu gıdalar alarak gideriyoruz..

Şeker hastası olabilir, açlığa dayanamıyor olabilir. İlaç alıyor olabilir. Bu tip durumdaki insanlar gece kalkıp duasını eder, ihtiyacını giderir..

Gece saat 00.00 oluncaya kadar son gıdalar alınır, dua yapılır, niyet edilir ve yatılır..”

🌐 “BİZDE İFTAR SOFRASI YOKTUR, HALKIN SOFRASI VARDIR” ..!

✅ İftar sofrası kurmadıklarını, yalnızca oruçlarını açtıklarını söyleyen Veysel Kara, şunları söyledi..

  • Veysel Kara:

“Orucumuzu, akşam ezanından 5 dakika sonra açıyoruz. Bizde iftar sofrası yoktur. Reklam olabilecek herhangi bir şey yok. İftar etkinlikleri yapılmaz. Bugüne kadar böyle bir şey olmadı, inşallah bundan sonra da olmayacak..

Soframızda ilk gün sulu patates, pilav ve ayran vardı. İkinci gün fasulye, pilav ve ayran vardı..

Bizim kapımız, soframız herkese açık. İftar soframız yoktur, halkın sofrası vardır. Oraya isteyen gelebilir. Kimseye “Sen kimsin, necisin, inancın nedir?” diye sormayız. .”

“Zorlayıcı değiliz” ..!

✅ Alevilerin muharrem orucundan başka tuttukları oruçlar olduğunu da söyleyen Kara, “zorlayıcı” olmadıklarına vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı..

  • Veysel Kara:

“Kur’an’ın söylediği gibi tebliğ ederiz, zorlamayız. 48 perşembe orucumuz vardır. 12 İmam orucumuz vardır. Üç günlük Masum-u Pak orucumuz, Fatma Ana orucumuz, Hızır orucumuz vardır.

Hızır orucumuzu üç gün tutan da vardır, bir hafta tutan da…

Ramazan ayında da üç gün Hz. Ali’ye matem orucu tutarız. .”

🌐 “ORUCU, YALAN SÖYLEMEK, HİLE YAPMAK VE KİN TUTMAK BOZAR” ..!
  • Veysel Kara:

“Yalan söylemenin, hile yapmanın, dedikodunun ve kin tutmanın orucu bozduğunu söylemeliyim.. Bunları yapanlar orucu tutmasa kendine daha çok hayrı vardır. Haram yiyenler, katiller, ırz düşmanlarının tutacağı şey değildir muharrem orucu..”

✅ Alevi dedesi, muharrem orucunu tutacak kişinin kimseyle dargın olmamasının şart olduğunu ve kin gütmemesi gerektiğini ifade etti..

– Veysel Kara, oruç tutmak isteyen kişinin dargın olduğu biri varsa onunla helalleşmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.. 

“Kadınlara çiçek demiyoruz” ..!
  • Kara:

“Muharrem orucu tutulurken kadın – erkek ilişkisinin de düzenlendiğine dikkati çekmek istiyorum.. Kadın bizim inancımızda, insanlığın anasıdır. En nadidemizdir. Kadınlara çiçek demiyoruz, çiçeklerin ömrü az oluyor..”

“Kadın erkek arasında da oruç hali vardır” ..!

“Orucun sadece aç kalmak olmadığını söylemeliyim..”

  • Kara;

“Orucun asıl anlamı nefse hakim olmaktır. Aç kalıp açın halini anlarız.

Bedenen oruç tutarak nefsimizi terbiye ederiz. Önce kendi nefsimize hükmetmeyi öğreneceğiz.

Kadın erkek arasında da oruç hali vardır. Eşler de birbirinden razıdır..”

Ķ

© The Independentturkish//Can Bursalı

İLGİLİ HABER
🌐 “YAS BİTMEDEN AŞURE DAĞITILAMAZ”… KERBELA UTANCININ KAYNAĞI ..!
ALEVİ DEDESİ FIRAT’TAN BELEDİYELERE UYARI ..!

✅ “Muharrem orucu bir yastır, ‘mübarek olsun’ denmez, yas bitmeden aşure dağıtılmaz”

Muharrem orucu sürerken Alevi Dedesi Celal Fırat’tan kimi belediyelerin uygulamalarına ve paylaşımlarına uyarı geldi. Muharremin bir yas olduğunu, ‘mübarek’ veya ‘kutlu’ olsun denilmeyeceğini söyleye Fırat, yas bitmeden aşure dağıtılamayacağını kaydetti

🌐 MUHARREM ORUCU ..!

✅ Aleviler tarafından Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin ve 71 yakınının M.S.680 yılında Irak’a bağlı Kerbela’da Emevi Ordusu’nca öldürülmesinin yası için tutulan ve “12 İmamlar orucu” adı da verilen 12 günlük “muharrem orucu” sürüyor.

– Bu yıl ki muharrem orucu, 31 Ağustos’ta bitecek, 1 Eylül’de ise aşureler yapılıp dağıtılacak.

Birçok belediyenin, kuruluşun ve kimi televizyonların da kendilerine ait bilbordlar veya sosyal medya hesapları aracılığıyla muharrem ayı paylaşımları yaptıkları görülüyor..

İLGİLİ HABER
https://www.cafemedyam.com/2020/08/06/arap-alevilerin-100-askin-bayrami-var-ama-en-buyuklerinden-biri-gadir-humdur/
ALEVİ DERNEKLERİ FEDERASYONU BAŞKANI CELAL FIRAT BAZI BELEDİYELERE TEPKİ GÖSTERDİ ..!

İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Garip Dede Cemevi’nin dedesi olan aynı zaman da Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Celal Fırat, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada isim vermeden bazı belediyelere tepki gösterdi..

Fırat, paylaşımında kimi belediyelerin muharrem ayı bitmeden aşure dağıttığını kaydederek, yapılanın Alevi inancına saygısızlık olduğunu savundu..

🌐 “ALEVİLİĞİ AĞLAMA DUVARINA ÇEVİREN BİR MANTIKLA KARŞI KARŞIYAYIZ” ..!

✅ Paylaşımı nedeniyle görüştüğümüz Fırat’ın yalnızca muharrem orucu bitmeden aşure dağıtılmasına değil, aynı zamanda yapılan paylaşımlardaki ifadelere de tepkisi vardı..

– Kerbela’nın mazlum ile zalimin kavgası ve haksızlığa, zulme karşı başkaldırı olduğunu söyleyen Fırat, tepkisini şöyle sürdürdü..

  • Fırat:

“Bitmeyen asimilasyon çabaları inancımızın içini boşaltmaya yönelik olarak yoğun bir şekilde çalışmalar çeşitli kurum ve kuruluşlarla devam ediyor. TV ekranlarında Aleviliği, tamamen ağlama duvarına çeviren bir mantık ve zihniyet ile karşı karşıyayız. Oysa ki Kerbela’da Şah Hüseyin’in bize bir çağrısı var. Aç kal alçalma.”

celal dede.jpg
Celal Fırat, Muharrem ayının bir yas zamanı olduğuna dikkat çekti / Fotoğraf: istanbulalevitoplumu.com
“MUHARREM AYI, KUTLU OLSUN’, ‘COŞKUYLA KARŞILANDI’ GİBİ İFADELER BİZİ ÜZÜYOR” ..!

✅ Muharrem ayının Aleviliğin en kadim yası ve ehlibeyt ile Hz. Hüseyin’n mücadelesine bağlılığı olduğunu belirten Fırat, sosyal medyada kimi belediyelerce, kuruluşlarca ve kişilerce kullanılan ifadelerin yanlış olduğunu iddia ederek, bunları şöyle sıraladı..

  • Fırat:

“Muharrem ayı yas ayıdır. ‘Muharrem ayı mübarek olsun’, ‘kutlu olsun’, ‘yaşasın muharrem ayı’, ‘muharrem ayı coşkuyla karşılandı’ gibi ifadelerin paylaşılması bizi derinden üzüyor.”

aşure.jpeg
Fırat, aşurenin muharrem ayının bitiminde dağıtılması uyarısında bulundu. Geçen yıl Esenler’de muharrem ayının ardından meydanda yüzlerce kişiye aşure dağıtılmıştı / Fotoğraf: Pirha.net – Arşiv 
🌐 “ORUCUMUZ BİTMEDEN AŞURE DAĞITANLAR, İNANCIMIZA KÜFREDENLERDİR” ..!

✅ Aşure’nin Alevi inancında önemli olduğunu ve lokma olarak kabul edildiğini ve muharrem orucunun bitiminin ardından yapılarak dağıtıldığını hatırlatan Fırat, buna rağmen bazı belediyelerin muharrem ayı etkinlikleri adı altında oruç bitmeden aşure dağıttığını öne sürerek sert tepki gösterdi..

  • Fırat:

“Aşuremiz belediyelerin veya zenginlerin fakirlere dağıttığı çorba veya tatlı değildir. Orucumuz bitmeden aşure dağıtanlar, bizim itikadımıza ve inancımıza küfredenlerdir…” 

🌐 EBEDİ ACININ AYI: MUHARREM ..!
✳ Miladi 20 Ağustos 2020 Perşembe günü, hicri takvimin 1442’nci yılının birinci ayı olan Muharremin başlangıcıdır.

✅ 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) Kerbela Savaşı’nda, yezitin askeri, cehennemlik mel’un en-Nehai, büyük İslam peygamberinin torunu, ciğerparesi Hz. Hüseyin’in, önce ipek saçlarını, sonra mübarek başını ürpermeden kesti.

– Masum ve mazlum şehit Hüseyin’in pirüpak cesedi, Kerbela’da toprağa verildi. Kutsal başının ise kendi mezarına veya babası şehit Hz. Ali’nin kabrine (Necef), daha güçlü bir olasılık olarak da Medine’de Baki Mezarlığı’na defnedildiği kaynaklarda belirtilir. (TDV İSL ANS CİLT 18, sy 520).

Hz. Hüseyin’in çocuklarından Ali el Ekber, babası ile birlikte şehit düştü. Cafer ve Abdullah isimli çocuklarından devam etmeyen soyu, diğer oğlu Ali Zeynelabidin ile sürüp Seyyid unvanını almıştır.

Hz. Hüseyin’in Fatma ve Sekine isimli iki de kızı vardır.

Alevi kardeşlerimiz Muharrem ayına yas orucu ile başlar ve 10 Muharremde aşure geleneğini icra ederler. Bu kadim yas ve acı, kanaatimce sadece Alevilerin değil, tüm İslam dünyasının yası ve utancıdır. Peygamber torununa ve nesline (ehli beyt’e) yapılan hunharlık, mezhepler üstü bir insanlık trajedisidir..

İLGİLİ HABER
🌐 KERBELA UTANCININ KAYNAĞI ..!
✳ Kerbela’nın sebep değil, sonuç olduğunu değerlendireceğim..!

Bu bağlamda önemle ve özellikle vurgulanması gereken husus, 1400 yıldan bu yana tüm Müslümanların ve İslam dünyasının vicdanını kemiren Kerbela vahşetinin temelinde, Araplardaki “asabiyet” bağnazlığı gerçeğidir.

Aralarında kan bağı olanların bir dayanışma duygusu etrafında örgütlenerek / bütünleşerek başka soydan olanların dışlanmasının adıdır “asabiyet”.

Hem Sıffin hem de Kerbela katliamının temelinde Halife Osman’ın, 12 yıllık iktidarı boyunca mensubu olduğu Ümeyye oğullarını (Emevileri) kolladığı, devlet hizmetinde öne çıkardığı, yaygın bir genel kabuldür.

Muaviye’nin, Osman’dan sonra, Ali’nin hilafetine başkaldırması ile yaşanan Sıffin ve Kerbela katliamları da Ali’nin Kureyş kabilesinin Haşimi kolundan olması yüzündendir.

Mahiyeti itibari ile siyasi bir taht kavgası olan kanlı savaşlar, sosyal ve siyasi dinamiklerin eşgüdümünde ve gelişen zaman sürecinde dini bir niteliğe büründürülerek itikat ve ibadet ekseninde çeşitli biçim, yorum, ekol, mezhep ve içtihatlara neden olarak kitleleri bölüp parçalamış ve asırlar boyu kanayan bir yaraya dönüşmüştür.

Cumhuriyetin, laik, sosyal ve hukuk devletinin güvencesi olan Anadolu Alevilerinin, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemlerinde (Maraş, Çorum, Sivas olayları) yaşadıkları tarifsiz acıları besleyen utanılası kin, Emevilerin bağnaz, dini, idari ve siyasi ideolojisinin bu topraklarda yeşertilmek istemesinden besleniyor.

Oysaki, Anadolu ve Rumeli topraklarını İslamın kök hücreleri ile buluşturan Alevi /Bektaşiler (Horasan Derenleri), Anadolu Alevilerinin dedeleridir. Hünkâr Hacı Bektaş ise Türk/İslam inanç mefküresinin batmayan güneşidir. Türk Müslümanlığının, Arap İslamı ile kıyaslanmayacak ölçüde; derununda merhamet, bağışlama, hoşgörü, sevgi ve çağdaşlık ile örgülenip billurlaşan zenginliğinde Anadolu Aleviliğinin etkisi büyüktür.

İKTİDARIN DİN VE DEVLET ANLAYIŞI HASTALIKLIDIR ..!

Laik ve demokratik bir devletin referansı çağın değerleri ve modern hukuktur. İktidarın yönetim tarzı ise Emevi ve İhvan modelidir, belki biraz daha ötedir.

Muhalefetin sıkça dillendirdiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin “parti devletine” dönüştürüldüğü eleştirisi bence biraz masum kalır. Çünkü Türkiye “aile devleti”ne evrilmiştir.

Aile, devasa devletimizin 81 valisini, 900’den fazla kaymakamını ve yüzlerce rektör ve genel müdürünü kendi soyundan karşılayamadığı için hem bir partinin genel başkanı hem de tüm milletin Cumhurbaşkanı (!) olan Sayın Erdoğan “siyasi, mezhebi ve tarikatları da kapsayan dini bir asabiyet” oluşturmuştur. Buna Emeviliğin 21’inci yüzyıl versiyonu da diyebiliriz. Bu sistemde, sadece Alevi yurttaşlarımız değil, eğer biat kültürünün katran kazanında benliğini buharlaştırmamışsa, Sünnilerin de kendisine yer bulması mümkün değildir, bulamıyorlar da.

23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim’lerin AKP zirvelerinde adeta bir kara gün kaygısı ve tedirginliği yaratmasını, boğulan Türklüğün silkinip dirilişi olan milli bayramların layıkı olduğu coşku ile kutlanmasının hemen her yıl uyduruk bahanelerle devletçe sabote edilmesini anlamakta zorlamıyoruz. Çünkü, Türkiye’yi yönetenlerin de Türk olduğunu düşünüyoruz.

Milli bayramlar Türklerin yeniden doğuş bayramıdır. Soylu milletimizin kadirbilirliği ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin DNA’sı ile zıtlaşan bu uygulamanın mimarı siyasal İslamcılar bilmeliler ki oruç ve ve kurban bayramlarımızı milli bayramlar sayesinde kutluyoruz, elimizden çıkmış olan vatanımızı Atatürk’ün önderliğinde 30 Ağustos’ta tekrar ele geçirebildiğimiz için.

GERÇEKLE YÜZLEŞMELİ ..!

✅ Türklere Allah’ın lütfu olan o büyük insan olmasaydı, bugün vatanımız da devletimiz de olmayacaktı, bre haytalar!

Bilinmelidir ki Atatürk düşmanlığının öteki adı, emperyalizmin kullanışına uygun irfan ve bilinç yoksunluğudur.

Milletçe zor bir dönemeçteyiz; laik sistemin fiilen askıya alınmasının, hasta garantili şehir hastaneleri, uçuş garantili havaalanları, geçiş garantili köprü ve tüneller ihalesinin her nedense (!) hep aynı firmalara verilmesi yanında yasama, yargı ve yürütmenin Saray’ın kontrolüne girmesinin, muhalefet ve aydınlar tarafından eleştirilmesini AKP, amiyane tabirle ne kadar ırgalıyor? Develi, özgün kültürü, nüktedan ve renkli insanları ile çok özeldir. Develili bir yurttaş, kaymakama “Kaymakam Bey, senin için ‘yarım kuzuyu tek başına yer, üstüne yarım kilo baklava olsa onu da yer’ diyorlar” deyince, Kaymakam, hiç de umursamaz bir tavırla, “Onlar diye dursun, ben de yiye durayım” karşılığını verir. Demokrasi, hukuk devleti, laik sistem ve Cumhuriyetin değerleri gibi bir kaygısı olmayan AKP iktidarını, muhalefetin ve aydınların bu bağlamdaki eleştirileri, Develi Kaymakamı kıvamında bile etkilemez, etkilemiyor da… Tayyip Bey’in yıllar önce ilan ettiği manifestosu paralelinde iktidar, demokrasi tramvayından ineceği istasyona çok yaklaştı. Bu gerçeğin hâlâ görülememiş olması, milletçe büyük hüsranımız olacaktır..

© The Independentturkish//Cumhuriyet- GANİ AŞIK – E.MÜFTÜ VE CHP KAYSERİ MV.

İLGİLİ HABER

İLGİLİ YAZILAR

DAHA FAZLASI

+ There are no comments

Add yours

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.