Kuruluş döneminde AKP seçmeni kozmopolit bir yapıya sahipken bugün sadece İslamcı, muhafazakâr ve milliyetçilerden oluşan bir seçmen profiline sahip..
🌐 ERDOĞAN’A NİYE OY VERİYORLAR ..!?
✳ Vatandaşların bir partiye veya adaya verdiği destek, daha çok rakip partiye ve adaya yönelik öfke ve nefretinden kaynaklanıyorsa, bu durumda siyasal tercihlerini bir mantıksal zemine oturtmasına gerek kalmıyor ..!

✅ Bu nedenle de objektif kriterlere göre başarısız sayılacak bir iktidar, hak ettiğinin ötesinde seçmen desteğine sahip olabiliyor..

– İktidarın bu stratejisi sayesinde seçmen erozyonu yavaş gerçekleşiyor ama öte yandan yeni seçmen bulma olasılığını tamamen yok etmiş durumda..

Seçmen eğilimleri ile ilgili çalışmalar yapan araştırmacıların en sık karşılaştıkları sorular partilerin oy oranları ve cumhurbaşkanlığı yarışında muhtemel adaylara yönelik kamuoyu desteğinin hangi seviyede olduğudur..

✅ Yıllardır sürekli bir seçim atmosferinin yaşandığı ülkemizde insanların siyasetle ilgili bazı hususları merak etmesi tabii ki çok normal..

– Ama özellikle muhalefet seçmenlerinin büyük çoğunluğu AKP’nin oy oranının yüzde 30, Erdoğan’a yönelik seçmen desteğinin ise yüzde 35 civarında olduğunu duyunca mutlaka ikinci bir soru daha yöneltiyorlar: Nasıl hâlâ bu kadar çok oy alabiliyorlar?

Bu soruyu yöneltenlerin haklı gerekçeleri var. Çünkü hem siyasetçiler hem de siyasetle ilgili yorum yapan uzmanlar, ekonominin içinde bulunduğu durum ile iktidarın oy oranı arasında güçlü bir ilişki olduğu bilgisini yıllardır topluma öğrettiler..

✅ Süleyman Demirel’in “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” özdeyişi aslında siyaset biliminin seçmen davranışlarını açıklayan en temel teorilerinden biri olan “rasyonel tercih” kuramına göndermede bulunmaktadır..

– Bu teoriye göre ekonominin iyi olduğu dönemlerde seçmenler iktidarları ödüllendirmekte, ekonominin sıkıntıya girdiği zamanlarda ise hükümetleri cezalandırmaktadır..

Dünyanın demokrasi ile yönetilen birçok ülkesinde ve çok sayıda seçimin verisi incelenerek yapılan araştırmalar ekonomi ile seçmen davranışı arasındaki ilişkiyi net bir biçimde ortaya koymaktadır..

✅ Dolayısıyla AKP ve Erdoğan’ın oy oranlarına inanmak istemeyen seçmenler aslında ülkede ekonomi bu kadar kötü durumdayken ve seçmenlerin çok büyük çoğunluğu ekonomik sorunlardan şikayetçiyken, bu kadar çok seçmenin iktidara yeniden oy verecek olmasına şaşırıyor.. Bunun nasıl olabileceğini anlamakta doğal olarak zorlanıyorlar..

İşin doğrusu bu soruyu yanıtlamak siyaset konusunda uzman kişiler için bile o kadar kolay değil. Bunun için söz konusu problematiği çeşitli boyutlarıyla inceleyen çok sayıda çalışmaya ihtiyaç var..

Ancak halihazırda da elimizde yorum yapmamıza olanak sağlayan bazı veriler mevcut. Bu verilerin bir kısmını uluslararası literatürden, bir kısmını ise çeşitli dönemlerde ülkemizde gerçekleştirilen araştırmalardan elde ediyoruz..

🌐 O HALDE, SEÇMENLERİN AKP’YE VE ERDOĞAN’A NİYE OY VERMEYE DEVAM ETTİKLERİNİ AÇIKLAMAYA ÇALIŞALIM ..!
1- LİDER FAKTÖRÜ ..!

– Sadece bizimki gibi paternalist kültürün aileden şirketlere ve devlet yönetimine kadar toplumsal hayatın her alanına hâkim olduğu toplumlarda değil, bireyselciliğin çok gelişmiş olduğu Batı ülkelerinde de parti liderinin popülaritesinin, çoğu siyasi sistemdeki oy verme davranışı üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahip olduğu bilimsel araştırmalarda tespit ediliyor..

Üstelik zaman içinde bu etkinin günden güne güçlendiği de gözlemleniyor..

Özellikle popülist partilere oy verilmesinde liderlerin etkisi daha belirginleşiyor..

✅ Bir başka değişle, diğer partilere oy veren seçmenlere kıyasla popülist/aşırı sağcı partilere oy veren seçmenler liderden daha fazla etkileniyorlar. Partiye değil, lidere sadakat duyuyorlar..

– Bu durum kurulduğu dönemden bu yana AKP için de geçerlidir..

Gerek seçimler öncesi gerekse de seçimlerden hemen sonra bir araştırmacı olarak gerçekleştirdiğim bütün kamuoyu araştırmalarında lideri nedeniyle en fazla oy verilen parti her zaman AKP olmuştur..

✅ Bilhassa 2013 yılında yaşanan Gezi Protestoları ve 17-25 Aralık girişimlerinden sonra ortaya çıkan “yedirmeyiz!” tepkisi ile lider kültü daha da güçlenmiştir..

– Dolayısıyla uzun yıllardır AKP seçmeninin çoğunluğu iktidarın performansından bağımsız olarak, lidere sadakat gerekçesi ile oy kullanmaktadır..

2- NEGATİF PARTİZANLIK ..!

✅ Partizanlık, kişinin kendi partisinin söylem, düşünce ve politikalarını çoğunlukla da körü körüne desteklemesi anlamına geliyor..

✅ Negatif partizanlık ise kişinin kendi politik konumlanmasını sevilmeyen bir partiye göre şekillendirmesi demektir..

Bir diğer ifadeyle, negatif partizanlık bazı seçmenlerin siyasi görüşlerini öncelikle sevmedikleri siyasi partilere karşıtlık üzerinden oluşturma tutumudur.

– Başta ABD olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan araştırmalar, negatif partizanlığın köklü demokrasi kültürüne sahip siyasal sistemlerde dahi seçmen davranışı üzerinde güçlü bir rol oynadığını göstermektedir..

– Öte yandan, negatif partizanlık demokratik istikrarı tehdit edecek kadar halkın demokrasiden memnuniyetini de aşındırmaktadır..

Son birkaç on yılda siyasetteki en önemli eğilimlerden biri, seçmenlerde negatif partizanlığın yükselişi olmuştur. Örneğin; 2012 yılında, Demokratların yüzde 33’ü ve Cumhuriyetçilerin yüzde 43’ü kendilerini karşı partinin başkan adayına “çoğu zaman” veya “hemen hemen her zaman” kızgın olarak tanımlamıştır. 2016 yılına gelindiğinde, Trump’a oldukça kızgın olduğunu söyleyen Demokrat seçmenlerin oranı yüzde 73’e yükselmiştir.. Hillary Clinton’a karşı bu düzeyde düşmanlığı olan Cumhuriyetçilerin oranı ise yüzde 66’ya ulaşmıştır.[1]

✅ Artık, muhalefet partisine/adaylarına yönelik düşmanlık ve nefretin seçmenleri sadakatten daha fazla motive ettiği bir dönemden geçiyoruz.

– Daha açık bir ifadeyle, düşmanlık ve nefret seçmenleri motive eden birincil araç haline geldi..

Abramowitz ve Webster’a göre, 2016’da aslında kendi partilerinin başkan adaylarını da beğenmemekle birlikte, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin büyük çoğunluğu, karşı partinin adayını gerçekten küçümsedi ve kendi partilerinin adayını desteklemekten çok muhalefetin adayına karşı oy kullanmak için sandık başına gittiler..

✅ Vatandaşların bir partiye veya adaya verdiği destek, daha çok rakip partiye ve adaya yönelik öfke ve nefretinden kaynaklanıyorsa, bu durumda siyasal tercihlerini bir mantıksal zemine oturtmasına gerek kalmıyor..

– Bu tür seçmenler rakibi yenmekle veya aşağılamakla psikolojik tatmin sağladıkları için, destekledikleri partinin herhangi bir başarılı performansıyla veya faydalı politikasıyla pek ilgilenmiyorlar..

Öncelikli duygu “onlara karşı biz” olunca, negatif partizanlar, muhalefeti ne pahasına olursa olsun yenmeye ve hatta küçük düşürmeye odaklanıyorlar.[2] Bu nedenle de objektif kriterlere göre başarısız sayılacak bir iktidar, hak ettiğinin ötesinde seçmen desteğine sahip olabiliyor..

✅ AKP’nin uzun zamandır ısrarla sürdürdüğü ve çoğunlukla muhalefeti şeytanlaştıran siyasi dilinin önemli ölçüde etkili olduğunu kabul etmek gerekiyor..

– Sokak röportajlarında sıkça rastladığımız, şikayetleri olduğu halde Erdoğan’dan vaz geçmeyeceğini söyleyen ve muhalefeti suçlayan seçmen profili kendiliğinden ortaya çıkmadı..

Demokrasilerde görmeye alışkın olmadığımız çapta bir propaganda mekanizmasına (gazeteler, televizyonlar, radyolar, iletişimle ilgili resmî kurumlar, sosyal medya örgütlenmeleri vs.) sahip olan iktidar yeni seçmen kazanma konusunda arzu ettiği başarıyı elde edemedi. Ama seçmenlerinin en azından bir kısmını “öteki”nden duygusal olarak koparabildi..

✳ 3- YENİ BİR TARİH VE DİN ANLAYIŞINA DAYALI ENDOKTRİNASYON ..!

✅ AKP’yi kuran kadrolar büyük ölçüde Millî Görüş geleneğinden geliyorlardı. Ama o geleneği devam ettirmeye hiç de niyetleri yoktu..

– Daha kuruluş aşamasında Millî Görüş gömleği çıkarıldı ve özü itibariyle neoliberal değerler üzerinden bir siyasal kimlik oluşturulmaya çalışıldı..

– Erdoğan bu yeni kimliğin uzun zaman iktidarda kalmayı garanti edemeyeceğini “one minute” olayından iki ay sonra gerçekleşen 2009 yerel seçimlerinde tüm dünyayı etkileyen küresel krizin ekonomimiz üzerinde yarattığı olumsuz gelişmeler nedeniyle dokuz puan kaybedince anladı..

O günden sonra “dindar nesil” yetiştirme vizyonu açıkça ifade edildi ve bir yandan birçok yorumcu tarafından “Yeni Osmanlıcılık” olarak nitelendirilen söylem ve politikalara yönelirken, öte yandan da İmam Hatipler, vakıflar, dernekler, tarikatler, TV dizileri ve kamusal figürler haline gelen din adamları eliyle yeni bir din ve dindarlık anlayışı inşa edilmeye başlandı..

Bu politikalar belli ölçüde başarılı da oldu..

✅ Kuruluş döneminde AKP seçmeni kozmopolit bir yapıya sahipken bugün sadece İslamcı, muhafazakâr ve milliyetçilerden oluşan bir seçmen profiline sahip..

– Dolayısıyla yukarıdaki iki faktörle de birleştiğinde, bu endoktrinasyondan etkilenen seçmenlerin rasyonel siyasal tercihlerde bulunması zorlaşıyor.

🌐 MUHALEFETİN İŞİ ZOR MU ..!?

✅ Buraya kadar anlatılanlardan muhalefetin işinin zor olduğu sonucu çıkarılmamalıdır..

– AKP’nin stratejisi saldırgan gibi görünse de aslında daha çok defansif davranıyor..

Şüphesiz ki Erdoğan’ın hedefi mümkün olduğunca çok insanı dindarlık üzerinden sadık seçmen haline getirmekti..

Ancak her siyasal mühendislik çalışması gibi bunun da komplikasyonları ortaya çıktı. Şehirlileşen ve dünyaya entegre olan çok sayıda seçmen bu sürece tepki duyarak AKP’yi terk etti..

Öte yandan uygulanan sert kutuplaşma politikası muhalefet seçmenlerini olabildiğince iktidardan uzaklaştırdı..

✅ Neticede yüzde 50+1 gereken bir seçim sisteminde iktidar ittifakının ve Erdoğan’ın desteği yüzde 35 civarına kadar geriledi..

Evet, bu stratejisi sayesinde seçmen erozyonu yavaş gerçekleşiyor ama öte yandan yeni seçmen bulma olasılığını tamamen yok etmiş durumda.

– Dolayısıyla Erdoğan’ın mevcut stratejisi ile oylarını anayasal limite yükseltmesi mümkün görünmüyor..

Muhalefet açısından bakıldığında ise, çok parçalı olması nedeniyle konforlu bir seçim süreci geçirmeyeceği aşikâr. Ancak muhalefet adayının yüzde 60’ları aşan bir havuzdan yüzde 50+1 alması gerekirken, Erdoğan ise oyunu 15 puan civarında artırmak zorunda..

www.cafemedyam.com

Duvar//İbrahim Uslu

[1] Alan I. Abramowitz,Steven W. Webster; “Negative Partisanship: Why Americans Dislike Parties But Behave Like Rabid Partisans” Advances in Political Psychology, Vol. 39, Issue S1, February 2018

[2] Shanto Iyengar,Masha Krupenkin; “The Strengthening of Partisan Affect” Advances in Political Psychology, Volume39, Issue S1,February 2018

İLGİLİ HABER
www.cafemedyam.com
🌐 AKP’NİN OYLARI NEDEN DÜŞMÜYOR ..!?
✳ “Bu durumu üç başlık altında açıklayabilirim..!”

✅ Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, AKP’nin oy oranının belli bir oranın altına düşmemesiyle ilgili konuştu..

Karamollaoğlu'ndan 'AK Parti'nin oyları neden düşmüyor?' açıklaması
✳ “Yapılan çeşitli seçim anketlerinde AKP’nin oy oranının belli bir oranın altına düşmemesi..?”  
  • Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu:

“AKP’den insanların kopmamasının üç sebebi var..

1-Tuzu kuru olanlar: Yani bankada parası çok olanlar. Yaklaşık olarak aileleriyle birlikte 5 milyon insan bu ekibin içinde. Bunların keyfi yerinde. Paradan para kazanıyorlar..

2-Sosyal yardım alanlar: Sosyal yardım alan 4.5, 5 milyon aile olduğu söyleniyor. Bu, 10 ila 15 milyon arası fert eder..

3-Cami cemaati olanlar: En çok endişeli olan bu kesim. Ben ‘cami cemaati’ olarak tanımlıyorum bunları. Sayıları 3 mü, 5 milyon mu bilemiyorum. Bu kesimin başörtüsü, Kuran kursu, İmam Hatiplerle ilgili hala kafalarında endişe var. ‘Acaba AKP giderse bizim bugünkü kazanımlarımız elden gider mi?’ endişesi var..” 

🌐 CHP SEÇMENİ YERİNDE DURUYOR, AKP SEÇMENİ DEĞİŞİYOR ..!
✳ “Seçim günü, AKP seçmeni ya sandığa gitmeyecek ya da gidip yine AKP’ye veya MHP’ye oy verecek.. Bunun dışında çok fazla seçenek yok gibi görünüyor ..!
  • İstanbul Ekonomi Araştırma Firması vatandaşa sormuş. Sonuçlar oldukça ilginç…


-AKP seçmeninin yüzde 35.2’si, ekonominin “çok kötü” durumda olduğu görüşünde..


-CHP seçmeninin yüzde 73.9’u, ekonominin “çok kötü” durumda olduğu görüşünde..

✳ “AMA ZATEN İLGİNÇ OLAN, ORAN DEĞİL, ORANDAKİ DEĞİŞİM DE..!”

Ekonominin çok kötü durumda olduğunu düşünen AKP’lilerin oranı yüzde 11.6’ymış, (geçen zamanda 35.2’ye yükselmiş.)

CHP seçmeninde değişen bir şey yok. Ekonominin “çok kötü” durumda olduğunu düşünenler dün de şimdi de aynı oranda..

Kısaca; CHP seçmeni yerinde duruyor, AKP seçmeni değişiyor.

✳ “2018 AĞUSTOS AYINDA Kİ DURUM..!


AKP seçmeni “Ekonomik durumunuz bir yıl öncesine göre nasıl?” sorusuna; AKP’lilerin sadece yüzde 4.4’ü, ekonomik durumlarının bir yıl önceye göre “çok daha kötü” durumda olduğunu söylüyormuş. (Bu oran geçen zaman da yüzde 30.1’e çıkmış.)

✅Kısaca; AKP seçmeninin üçte biri, ekonomik durumunun bir yıl önceye göre “çok daha kötü” olduğu düşüncesinde.

AKP seçmeni, ekonomik durumundaki bozulmanın verdiği kızgınlıkla (2001 krizinin hemen sonrasında yapılan 2002 seçimindeki gibi) seçim gecesi bir sürprize imza atar mı?

Ekonomik krizin, AKP’nin oyunu nasıl etkiler?

  • Prof. Ali Akarca:

”Büyük oy kaymaları için 3 koşuldan birinin oluşması gerekiyor.”

✳ “1- SEÇMENLERİ / TARAFTARLARI DEĞİŞTİĞİ HALDE PARTİNİN DEĞİŞMEMESİ..!”

”1950’ler, 60’lar ve 70’ler boyunca köylü seçmenin oylarıyla iktidara gelen Adalet Partisi – Doğru Yol Partisi çizgisinin başına gelen buydu..

Doğru Yol, 1980’ler ve 90’larda yaşanan büyük kentleşmeye ayak uyduramayıp ağırlıklı olarak köylüleri ilgilendiren politikalara odaklanmaya devam edince büyük şehirlerin varoşlarındaki milyonlara bir şey söyleyemez hale geldi…”

✳ “2- PARTİNİN DEĞİŞMESİ, SEÇMENİN / TARAFTARLARIN DEĞİŞMEMESİ..!”

”Sol bir partinin neo-liberal partiye dönüşmesi (Avrupa’da sosyal demokrat partilerin başına gelen durum) veya tam tersi devletçilikten uzak duran bir partinin devletçi politikalar savunmaya başlaması bu koşula örnek olarak gösterilebilir.”

Türkiye’de bir zamanlar sivil siyasetin temsilcisi olarak görülen Süleyman Demirel’in 28 Şubat’ta askerlerle iş birliği yapması da bunun bir örneğiydi.

✳ “3- PARTİNİN BECERİKSİZLİĞİNİN VE YOLSUZLUĞA BATIK OLDUĞUNUN YILLAR İÇİNDE TESCİLLENMESİ…

”2002 seçimi öncesindeki 14 yılın 7’si ekonomik krizlerle geçmişti. Bu arada Susurluk ve Örtülü Ödenek gibi skandallar patlamıştı. Bunların sonucunda merkez sağın Türkiye’nin sorunlarını çözemeyeceği konusunda halkta ortak bir kanaat oluştu…”

✅ Bu üç şarttan herhangi biri bugün AKP için mevcut mu ..?

✳ “AKP Seçmeni değişti mi peki..!?

AKP seçmeninin değiştiğini söylemek mümkün değil. Kente göç yavaşladı ama durmadı. AKP’nin oy deposu olan varoşların – Sultanbeyli, Esenler vb. – gelir ve eğitim seviyesinde çok büyük bir sıçrama da olmadı..

✳ “AKP değiştiği mi peki..!?

”Evet değişti. AKP, ilk döneminde ‘milli iradenin’ üstünlüğünü savunan, demokrasiden yana bir partiydi. -Bunun takiyye olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu.- Zaman içinde otoriter, devletçi politikaları savunan, uygulayan bir parti haline geldi. Değişim sadece siyasette değil, ekonomide de yaşandı. Bugün kamu bankaları aracılığıyla düşük faiz vererek ekonomiyi canlandırmaya çalışan – ama hangi sektörlerin destekleneceğini halka sormayan – Türk Telekom, Turkcell gibi şirketleri kamu kuruluşu gibi yöneten devletçi bir parti var karşımızda…”

✳ “AKP’nin beceriksizliğinin / başarısızlığının yıllar içinde tescillenip tescillenmediğine bir bakalım..!”

”Seçmenin bu konuda bir karar vermesi için henüz erken. Krizin daha başındayız. Akıllı politikalar izleyerek Türkiye’yi düze çıkarmak için AKP’nin hâlâ bir şansı var.”

🌐 “TOPARLARSAK; BÜYÜK OY KAYMALARI İÇİN GEREKEN ÜÇ KOŞULDAN İKİSİ YOK, BİRİ VAR GİBİ..!”

1950 ve 2002 seçimlerinin 2019 Mart seçiminden farkı, Türkiye’yi daha iyi yöneteceği konusunda halkı ikna etmeyi başaran bir alternatifin var olmasıydı. 1950’deki alternatif Demokrat Parti, 2002’deki alternatif AKP olmuştu.

Prof. Akarca’ya göre;
Bir partinin, diğer partilerin çözemediği ekonomik sorunları çözebileceğine vatandaşı inandırması kolay değil. Bu ancak yıllar içinde uzun soluklu bir mücadeleyle mümkün…

1990’lı yıllarda AKP bunu belediyelerde sergilediği performansla başarmıştı. Bugün belediyelerdeki performansıyla AKP’ye alternatif oluşturan bir partiden söz edebilir miyiz?

1950’den önce CHP’nin içinden çıkan Demokrat Parti gibi AKP’nin içinden çıkan bir alternatif de bugün ortada yok. AKP içinde bir muhalefetin varlığından söz edebiliriz ama Demokrat Parti kurucularının aksine, hangi politikaları önerdikleri bilinmiyor.

Sonuç. Seçim günü geldiğinde AKP seçmeni için sandığa gitmemek ya da gidip yine AKP’ye veya bilemedin MHP’ye vermek dışında çok fazla seçenek yok gibi görünüyor. Kriz, AKP oylarını elbette düşürecek ama bu düşüş, 2002’de yaşanan türden büyük bir kırılma şeklinde olmayacak…

Barış Soydan//t24.com.tr

İLGİLİ HABER

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: