
🌐 PARTİMİZ, İNSANLIĞIN SINIFSIZ, SINIRSIZ VE SÖMÜRÜSÜZ BİR DÜNYAYA ULAŞACAĞINA İNANIR ..!
Eski HDP Eş Genel Başkanı tutuklu Selahattin Demirtaş’ın, “HDP’nin PKK ile bir bağı yoktur”, “HDP, PKK’nin uzantısı değildir”, “HDP Türkiye partisidir” gibi açıklamaları, yeni söylenmiş gibi Türkiye gündemine oturdu.
Kuşkusuz Demirtaş’ın birçok açıklaması gibi bu yöndeki açıklamaları da çok önemlidir ve siyasette yol açıcıdır.
Ancak bu söylenenler yeni değil ve çok defa HDP sözcüleri tarafından da dile getirilmiştir.
Mevcut Eş Başkan Mithat Sancar’ın da bir röportajında; “HDP, PKK’nin uzantısı, sözcüsü ya da destekçisi değildir. PKK ile bir bağı yoktur. Siyaset yürüten bir partinin silahlı bir örgütle bağı olamaz” gibi ifadeler kullandığını biliyoruz.
1990 yılında HEP ile başlayan ve HDP ile devam eden partiler, sol-sosyalist ideolojileriyle emekçi sınıfa dayanan bir siyasal mücadeleyi seçmişlerdir.
PKK ve Kürt sorunu da Türkiye’nin temel sorunları olduğu için doğal olarak bu alanda siyaset yapmayı öncelikli hedef olarak belirlemişlerdir.
PKK ve Kürt sorununu, komünal toplum oluşturulması ve emekçi sınıfın iktidarı için bir fırsat olarak görmüşlerdir.
Bu bağlamda söz konusu siyasi hedef; Abdullah Öcalan ideolojisiyle de birebir örtüşmektedir.
- Bu hedefler, parti programında da açıkça belirtmektedir:
“Partimiz, insanlığın sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünyaya ulaşacağına inanır. Üzerinde yaşadığımız ve tüm sömürü aygıtıyla birlikte, inkarın, baskının, asimilasyonun egemen olduğu topraklarda ise emek mücadelesinin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı, halkların ve inançların özgür olduğu, kadın erkek eşitliğinin yaşandığı demokratik bir halk iktidarını hedefler…”
İLGİLİ HABER
🌐 HDP BİR KÜRT PARTİSİ VEYA KÜRT HALKININ TEMSİLCİSİ İDDİASINDA DEĞİLDİR ..!
“Halkların ve inançların özgürlüğü” temelinde Kürt sorununu önceleyen sol-sosyalist ideoloji üzerinden iktidar olmaya çalışan meşru ve yasal bir Türkiye partisidir.
PKK ile akrabalığı da “Kürtlük” üzerinden değil, ideolojik akrabalıktan kaynaklanmaktadır.
Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Sol Parti, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP) gibi bileşenlere bakıldığında HDP’nin ideolojik bir parti olduğu açıkça görülecektir.
İdeolojik bir parti olması, dışlanma gerekçesi olmadığı için siyasal mühendisliğin gereği olarak PKK ile ilişkilendirildiğini düşünüyorum.
Böylece hak ve özgürlük talepleri olan Kürtler daha kolay dışlanmakta ve düşmanlaştırılmaktadır.
İdeolojik sol bir parti olarak HDP’nin Kürt sorununa yaklaşımı ve ilgisi önemlidir.
Daha önemlisi Kürtlere yönelik hak ve hukuk ihlallerini siyaset alanına ve parlamento zeminine taşımasıdır.
Bunun için ağır bedeller de ödemektedir. Aralıksız operasyonlar sonucunda, partinin onlarca üyesi öldürülmüş, binin üzerinde üyesi ve yüzlerce yöneticisi tutuklu bulunuyor.
Kürtlerin de ayırımcı, ırkçı, inkârcı uygulamalar ve göç/köy boşaltmaları, baskı, hak ihlalleri, faili meçhul cinayetler ve katliamlar karşısında çığlıklarını ve feryatlarını duyuran bir partiye (HDP) oy vermelerini anlayışla karşılamak durumundayız.
Sağda veya solda bu duyarlılığı gösteren başka bir parti de olmamıştır. Bu nedenle de HDP’de siyaset yapmak veya mağdur olmuş, hakları ihlal edilmiş, hak ve özgürlük talepleri olan Kürt seçmenlerin HDP’ye oy vermeleri yadırganamaz.
HDP siyaset geleneğinin, en başından itibaren suçlandığı gerekçelerden biri PKK ile ilişkili olduğu iddiasıdır.
HDP’nin PKK ile ideolojik akrabalığı açıktır ancak şiddet ve terör ilişkisinin söz konusu olmadığına inanıyorum.
Bu bağlamda eş genel başkanlarının açıklamalarını da gerçekçi ve inandırıcı buluyorum.
HDP içinde PKK ile ilişkili üyeler çıkabilir. Bu durum bireysel bir suç olarak değerlendirilmelidir.
Bundan dolayı HDP’yi PKK veya terör eylemleriyle ilişkilendirmeyi doğru bulmuyorum. Mahkeme kapılarında süründürülmesini de büyük bir haksızlık olarak görüyorum.
Ayrıca PKK saflarına katılanlar sadece HDP seçmeninin çocukları ve yakınları değildir. AK Parti, MHP ve Köy Korucuları dahil her kesimden gençlerin PKK’ye katıldığı bilinmektedir.
Bundan dolayı hiçbir aile, parti veya şahıs sorgulanamaz ve terörle ilişkilendirilemez.
Böyle bir ilişki ve katılım nedeniyle herhangi bir parti ve siyasetçinin suçlanması doğru olmadığı gibi bu gerekçeyle HDP’yi de suçlamak da doğru değildir.
Bana göre sorun, HDP’nin PKK ile ilişkilerinde değildir. Organik bir bağ, silahlı mücadele ve şiddette iş birliği, lojistik destek gibi ilişkiler elbette kabul edilemez; ancak herhangi bir diyalog, görüşme ve ideolojik dayanışma gibi ilişkileri suç kapsamında değerlendirmenin demokrasiyle bağdaşmadığı da açıktır.
Bence asıl sorun, eş genel başkanların ve sözcülerin açıklamaktan kaçındığı veya kabullendikleri PKK/Öcalan’ın HDP üzerindeki ideolojik vesayetidir..
İLGİLİ HABER
🌐 İDEOLOJİK OLARAK HDP-PKK AKRABALIĞI BÖYLE BİR İLİŞKİYE DE YOL AÇMASI NORMALDİR ..!
Ayrıca, sosyolojik tabanlarının aynı olması ve seçmen kitlesinin daha çok Doğu ve Güneydoğu bölgesine yayılması, PKK desteğini almasını zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda kurulmuş bir ilişki nedeniyle HDP’yi mahkûm etmek haksızlık olur.
Kanaatime göre, özellikle de Kürtler açısından en önemli sorun; Beyaz Türklerin siyasal mühendisliği ve yol haritası ile HDP’nin Abdullah Öcalan’a ve ideolojik rehberliğine mecbur bırakılmasıdır.
Bunun öncülüğünü de Türk solunun yaptığını düşünüyorum.
Bu bağlamda HDP içinde Beyaz Türkler-Türk Solu ve Abdullah Öcalan ittifakının etkin ve baskın rol oynadığını düşünüyorum.
Söz konusu ittifak, HDP üzerinde “Öcalan vesayeti” algısını güçlendirmektedir.
Ayrıca bu algı, HDP’nin dışlanması, baskı altına alınması ve gerektiğinde mahkeme kapılarında tutulmasına da gerekçe yapılmaktadır.
Umarım eş başkanların açıklamaları, dolaylı da olsa bu etkinliği ve ideolojik vesayeti kırmaya yöneliktir.
Siyaset ve siyasi partilerin HDP’yi dışlamaları da Beyaz Türklerin ve Türk solunun işini kolaylaştırmakta ve Öcalan vesayetinin etkin olarak sürmesine katkı sunmaktadır..
İLGİLİ HABER
🌐 “ÖCALAN İRADEMİZ” SÖYLEMİNİ DE İDEOLOJİK VESAYETİN BİR KABULÜ OLARAK DEĞERLENDİRİYORUM ..!
HDP içinde Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride gösterilen tepkilerin yüzde beşi (%5) dahi Selahattin Demirtaş için gösterilmemesi de bunu doğruladığını düşünüyorum.
Kime uygulanırsa uygulansın elbette tecrit sistemi kabul edilemez ancak haksız ve hukuksuz yere içerde tutulan Selahattin Demirtaş için HDP tarafından kitlesel bir tepki ortaya konulmaması dikkat çekici değil midir?
Sadece bu yönüyle dahi HDP’nin ideolojik olarak Öcalan’a nasıl bağlı ve bağımlı olduğu anlaşılmıyor mu?
İktidarın dahi bu bağın zayıflamasına izin vermediği ve sırf bu nedenle Salahattin Demirtaş’ın cezaevinde tutulduğu da iddia edilmektedir.
Bu bağlamda Öcalan-HDP ilişkisi; Kürdistan, Kürt sorunu, silahlı mücadele ve şiddet temelinde değil, ideolojik temele ve bir siyasal mühendisliğe dayandığı ortadadır.
HDP’nin ideolojik rehberinin Öcalan olduğunu düşünüyorum ancak bu ilişkinin demokrasi ve hukuka aykırı olmadığını da belirtmek isterim..
Dikkat edilirse HDP; PKK’nin Suriye ve Irak Kürdistan bölgesinde Kürtlerin aleyhinde oynadığı role engel olmak bir tarafa itiraz etme ihtiyacını dahi duymamaktadır.
Çünkü HDP ve Öcalan’ın bir “Kürdistan” iddiası olmadığı gibi Irak’ta muhtemel bir “Bağımsız Kürdistan” projesine de karşı çıkmaktadırlar.
Barzani ailesine yönelik “feodal yönetim” gerekçeleri de ideolojik bir itirazdır. Ortadoğu’da feodal veya otoriter olmayan bir tek yönetim var mı?
Esas itirazlarının “Bağımsız Kürdistan” devletine olduğu çok açık değil mi?
Benzer gerekçeler dikkate alındığında silahlı mücadelenin devamını ve Öcalan’ın PKK ve HDP üzerindeki ideolojik vesayetini sağlayan ana unsurların hangi odaklar olduğu da anlaşılacaktır.
Kürt sorunu nedeniyle HDP’yi cezalandırmak, Kürtleri HDP’ye mahkûm etmekte ve bağımlı hale getirmektedir.
HDP, dışlandığı ve cezalandırıldığı sürece Kürtlerin HDP ideolojisiyle yüzleşmesi de kolay olmayacaktır.
Açıkça belirtmeliyim ki HDP Kürtlerin değil, Türkiye partisidir. Çoğulculuk temelinde Kürtlere demokratik siyaset imkânı tanınmadıkça, Kürtlerin ideolojisini sorgulamaksızın HDP’ye desteği artarak devam edecektir.
Bunun sorumlusu da Kürtler değil, Kürtleri yok sayan ve Kürtlere kimlikleriyle siyaset imkânı tanımayan siyasi kurumlar ve partilerdir.
Siyasette çoğulculuk sadece Kürtlerin ihtiyacı değil, ülkemizin temel ihtiyacıdır ve demokratik siyasetin olmazsa olmaz koşullarındandır.
Her siyasi parti gibi HDP de siyasal ve ideolojik olarak eleştirilebilir, sorgulanabilir ancak algı yönetimiyle siyaset-parlamento ve demokrasi zemininde dışlanmasını, düşmanlaştırılmasını, ötekileştirilmesini doğru bulmadığımı belirtmeliyim.

© The Independentturkish//Abdulbaki Erdoğmuş
İLGİLİ HABER
🌐 PKK – SİLAH VE DEMİRTAŞ ..!
Sadece siyasette değil, hayatın her safhasında zamanlama çok önemlidir.
Zamanında yapılmayan bir iş, zamanında söylenmeyen bir söz, zamanında takınılmayan bir tavır, misafirler gittikten sonra yemek pişirmeye benzer.
Hiçbir işe yaramaz.
Yaramadığı gibi insanı dosta düşmana karşı da rezil rüsvay eder.
Onun içindir ki eskiler ‘her şey zamanında’ sözünü sık sık tekrarlarlardı.
Siyaset dünyamızda iş işten geçtikten; atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra asıp kesenlere, yağmadan esip gürleyenlere sıkça rastlanır.
Bu gibilere verilecek en güzel cevap “Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” sözüdür.
Kürt sorunu Türkiye ve Ortadoğu’nun en az 200 yıllık sorunu.
İran-Irak-Suriye ve Türkiye arasında keskin sınırlarla bölünmüş yaşayan Kürtler yıllardır kendilerine salim bir yol arıyorlar.
Ne yazık ki çare diye sunulan her ilaç zehir, siyasetin labirentlerinde yol diye sunulan her yol bir çıkmaz sokak.
Veya daha kısa bir ifade ile Kürtler, bir türlü doğru düzgün bir menzile varmıyor/varamıyorlar.
Son 40 yılda Kürt siyasetinin en etkin örgütlerinden olan PKK de mevcut siyaseti ile bugün artık yolun sonuna gelmiş bulunuyor..
İLGİLİ HABER
🌐 BUGÜN PKK’NİN ŞİDDETİ, OLASI BİR ÇÖZÜMÜN ÖNÜNDE EN BÜYÜK ENGEL OLARAK DURUYOR..!
Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri ciddi bir adım atmaz ve Kürtlere PKK’den ayrı bir yol ve çözüm sunmazlarken; PKK de ciddi bir değişim ve dönüşüme gitmiyor/gidemiyor.
İran, ABD, AB ve ilaveten Türkiye’nin derin güçleri PKK’nin tasfiye veya dönüşümüne izin vermiyor.
Kürt siyaseti de kendi içinden yeni durumu inşa edecek aktörler çıkaramıyor.
Tam bir kilitlenme hali.
Kerametleri kendilerinden menkul birçok Türk, Kürt, Alevi, Sünni… sözde liberal, sosyalist, sosyal demokrat; PKK’ye açık ve net bir şekilde ‘Tuttuğun yol yanlış, değişip dönüşmek zorundasın’ demiyor, diyemiyorlar.
Ara sıra ve çok ender olarak vızıldama kabilinden bir şeyler söylemeye çalışıyorlar, o kadar.
Bunu da büyük bir marifet zannediyorlar.
HDP saflarında devlete ve AK Parti iktidarına ağzına geleni söyleyenler/söyleyebilenler ve kendilerini demokrasi kahramanı olarak görenler, her nedense bu konuda dut yemiş bülbüle dönüyorlar.
HDP’deki sözde İslamcılar da aynı durumdalar.
Tıpkı AK Parti’deki yandaş ve candaşlar gibi, bir dönem daha parlamentoya girebilmek için sürekli karşı tarafa ateş ediyorlar, durdukları yerle ilgili ise tek kelam etmiyorlar, edemiyorlar.
Parti içinde istikbal endişesi ile benden fersah fersah kaçan bir zamanların ‘Îslamcıları’ diğer ‘çok akıllı ve cesur(!) demokratlardan’ bir farkla ki ‘vızıldamaya’ bile yanaşmıyorlar.
Bazılarının yaşayıp yaşamadıkları bile merak konusu.
Devlete ve AK Parti iktidarına ağzına geleni söyleyenler, söyleyebilenler ve kendilerini demokrasi kahramanı olarak görenler, her nedense bu konuda dut yemiş bülbüle dönüyorlar.
Hem kız tarafı, hem de oğlan tarafı olanlar ise bir başka alem!
Bu gibilere Midyat’ta Arapça ‘Gerdeğe gelin olarak girdi, damat olarak çıktı!’ deniyor.
Geçtigimiz hafta Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden yaptığı açıklamalar oldukça tartışıldı.
- Demirtaş’ın söyledikleri özetle şunlar:
“HDP tam bir Türkiye partisidir..”
“HDP, temsil yönüyle Türkiye’deki her kesimi kapsıyor. Türkiye’deki farklı kimlik ve inançları yok sayan ırkçı partiler bile kendilerini Türkiye partisi olarak tanımlıyorlar ve kimse de bunda bir sorun görmüyor. Dolayısıyla asıl Türkiye partisi olmayanlar sağ milliyetçi, ırkçı partilerdir..”
“HDP’nin PKK ile bağı yoktur..”
“Toplumun önemli bir kesimi bölünme, silah, şiddet, terör korkusu yaşıyor. İktidar da bu korkuları sürekli kaşıyarak öfkeyi HDP’ye yönlendiriyor. Dolayısıyla HDP bir günah keçisine dönüştürülmüş oluyor. .”
“Devlet de PKK de sorunu artık şiddet zemininin dışına çıkarmak zorundadır. Ben mümkünse PKK’nin Türkiye’ye karşı silahları tümden susturmasını, bırakmasını isterim. Ancak ve ne yazık ki ortada iki temel engel var, bunları da herkesin bilmesi lazım..
İlki, hükümet askeri operasyon dışında hiçbir seçeneği devreye koymuyor, tartışmıyor, silahta ısrar ediyor.Oysa biz PKK’nin ikna edilmesi gerektiğini savunuyoruz..
Burada da ikinci engel çıkıyor, o da İmralı tecrididir..
Çünkü PKK’yi ikna edebilecek kişi Öcalan’dır, onu da yıllardır tecritte tutuyorlar. Bu engellere rağmen PKK silahlarını susturursa bundan mutlu olurum. Ama deneyimlerimiz, bunun kolay olmadığını gösterdi maalesef..”
- Mithat Sancar’ın son röportajında söyledikleri de şunlar:
“HDP, PKK’nin uzantısı, sözcüsü ya da destekçisi değildir. PKK ile bir bağı yoktur. Bunu Türkiye kamuoyuna anlatabilmemiz gerekir..”
“Demokratik siyaset yürüten bir partinin silahlı bir örgütle bağı olamaz. Öte yandan, HDP’nin Kürt sorununa bakışı da çözüm önerileri de birçok partiden farklıdır ve en gerçekçi olandır. Bizim çözüm önerimiz askeri operasyon değil, diyalog ve müzakeredir..”
“Diyalog ve müzakerenin yegâne çözüm yolu olduğunu da topluma iyi anlatabilmek gerekir. Bu bakış açısı nedeniyle kimse HDP’yi, PKK’nin siyasi uzantısı gibi göremez..”
Mithat Sancar’ın kendi söylediklerine kendisinin ne kadar inandığı kendi sorunu!
Çok fazla üzerinde durmaya gerek yok!
Demirtaş’ın açıklamaları ise büyük oranda doğrular içermekle birlikte, önemli yanlışlıklar ve eksiklikler içeriyor..
“Hükümet askeri operasyon dışında hiçbir seçeneği devreye koymuyor, tartışmıyor, silahta ısrar ediyor. Oysa biz PKK’nin ikna edilmesi gerektiğini savunuyoruz” sözleri PKK ile devleti eşitleyen ve adım atma önceliğini devlete yükleyen klasik;
Ama, ancak, fakat’lı ürkek tavır.
Devlet açılım yapacak ve PKK’yi silah bırakmaya ‘ikna’ edecek!
Yıllardır bir arpa boyu yol alamayan, kulağa hoş gelen;
Hoş ancak boş bir söz.
“Burada da ikinci bir engel çıkıyor, o da İmralı tecrididir.”
“Çünkü PKK’yi ikna edebilecek kişi Öcalan’dır, onu da yıllardır tecritte tutuyorlar. Bu engellere rağmen PKK silahlarını susturursa bundan mutlu olurum. Ama deneyimlerimiz, bunun kolay olmadığını gösterdi maalesef” sözleri de oldukça sorunlu ve bütün paradigmayı yerle bir eden sözler.
Niye derseniz;
Sorunu İmralı çözecekse Demirtaş ve Mithat Sancar ne işe yarıyorlar?
Peki, İmralı çözmezse ne olacak? Ne yapacaklar?
‘Cesaret’ meselesine gelince;
Selahattin Demirtaş,
“Silahı ve şiddeti çözüm yöntemi olarak görmek yerine demokratik siyaseti esas almamız gerekir.”
“Kanımca, barışımız için daha cesur olmanın zamanı çoktan geldi de geçiyor. Bu doğrultuda somut politikalar üretmek için daha fazla geç kalınmamalı. Barış yanlısı tüm çevreler gecikmeksizin bir araya gelerek ortak akılla siyasi bir çözüm projesi üretmeli ve bunu topluma açıklamalıdır” diyor.
“Kanımca, barışımız için daha cesur olmanın zamanı çoktan geldi de geçiyor” sözleri;
Çok doğru, ancak 10 yıl geç kalınarak söylenmiş sözler.
Bugün savaş tanrılarını karşısına alma pahasına göstermesi gereken cesareti ve lafı dolandırmadan söylemesi gereken sözleri de inşallah 10 yıl sonraya ertelemez.
Mevcut ‘cesaret’ ne yazık ki yetmiyor!
Hem nalına hem mıhına vurmak ise çözüm sağlamıyor!
Zaman ‘Durun kalabalıklar burası çıkmaz sokak,
Haykırsam kollarımı makas gibi açarak’ demek zamanı..

Altan Tan//Independent Türkçe
İLGİLİ HABER
🌐 İYİ PARTİ’LI YAVUZ AĞIRALİOĞLU EZBER BOZAN AÇIKLAMALAR YAPTI ..!
“CHP’nin HDP ile birlikte hareket etmesi halinde millet ittifakını sonlandıracağız” ..!
- İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu:
”CHP’nin HDP konusundaki tutumuyla ilgili… ‘CHP ‘HDP’ derse biz yokuz’
HDP eşittir PKK diyemem.. Memleket yöneteceğiz. 6 milyon oy aldı HDP..’
‘Tayyip Bey seçim sathında, seçim sonrasına göre daha nobrandır. HDP eşittir PKK cümleleri kuruldu Meclis’te. Ben o zaman Meclis’te de söyledim. HDP eşittir PKK cümlesi devlet yönetme ciddiyetinin kabul edeceği bir cümle değildir. Her PKK’lı HDP’lidir. Ben buna inanıyorum ama her HDP’li PKK’lı değildir..
Devleti yöneten ciddiyet her HDP’liye PKK’lı diyerek bu alanı terörize edemez. Orada PKK’lıların bunun üzerinden sisteme şarj etme alanını tıkar, devlet böyle bir şey ama seçmen profili 6 milyonu bulmuş, çeşitlilik içerisinde ya sana ya onlara sıkışmış seçmen içerisinde bir devletin diyeceği cümle değildir HDP eşittir PKK..”