Yeni yapılan bir araştırmada kanların da kısaca PFAS ya da per ve poli floro alkil denen kimyasal madde miktarlarını yüksek olduğu kişilerde tiroit kanserlerinin de çok daha fazla görüldüğü bilimsel olarak istatistiki olarak ortaya kondu..

♦ Tiroit kanserleri neden artıyor?

 

Kanserler giderek artıyor. Bunlar içinde de özellikle meme kanseri ve tiroit kanserleri ön planda geliyor.

  -Her iki kanser türünün artışında elbette bu kanserleri için tarama programlarının uygulanmasının da etkisi var.

  -Gene bu kanserleri teşhis eden aletlerin teşhis güçlerinin, duyarlılıklarının artmasının da rolü var.

Ama şu da bir gerçek ki, bu kanserlerde hakikaten bir artış da söz konusu.

Bugün size tiroit kanserinden bahsetmek istiyorum.

1973 ile 2003 yıllarını kapsayan bir araştırmada bu kanserlerin yüzde 242 nispetinde arttığı tespit edilmişti.

Peki bunun sebebi ne olabilir?

İşte şimdi konuyla ilgili araştırmacılar bunu ortaya koymak için çalışıyorlar..

 

Yeni yapılan bir araştırmada kanların da kısaca PFAS ya da per ve poli floro alkil denen kimyasal madde miktarlarını yüksek olduğu kişilerde tiroit kanserlerinin de çok daha fazla görüldüğü bilimsel olarak istatistiki olarak ortaya kondu..

 

Bugünse işte bu pfAS veya kısaca PFAS dediğimiz kimyasallardan bahsetmek istiyorum..

 

Bunlar hayatımıza ilk kez 1940’lı yıllarda girdi ve öncelikle yanmaz tava ve tencere yapımında, kıyafetlerin daha dayanıklı ve daha az leke tutmasını sağlamak için ya da gıda ambalajlarının yağa karşı daha dirençli olması için, kağıt ve kartonların daha sağlam olması için kullanılmaya başladı..

 

Ama giderek anormal derecede bunlar yaygınlaştı.

Bugün evdeki yapı malzemelerinden tutun, mobilyalar, halılar, perdeler, kozmetikler, tuvalet kağıtları, kadınların adet döneminde kullandıkları çeşitli ürünler… Bunların hepsinde bu PFAS denen kimyasallar var.

Ve bu tek bir kimyasal madde de değil. Bunların kendi içinde 12 bin farklı türleri var ama birinin diğerinden farklı olduğunu söylemek mümkün değil.

Bu PFAS’ların önemli bir özelliği yüzlerce sene tabiatta bozulmadan kalmaları.

Onun için bunlara “ebedi kimyasallar”adı da veriliyor.

Bunlar toprağa karışıyor, suya karışıyor ve tabii suyla bir şekilde tekrar bizim bunlarla karşılaşmamız söz konusu oluyor.

Ve bunlar insan vücudunda türlerine göre farklı ama ortalama yaralanma ömürleri de 3 ila 5 sene arasında değişiyor.

Yani vücudun bunları hemen atması mümkün olmuyor.

Bu fasturi kimyasalların sayısız hastalıkla ilişkisini gösteren araştırmalar var.

Özellikle gebe kadınların bu kimyasallara maruz kalmasının erken doğum, düşük doğum tartılı bebekler, çocuklarda gelişimsel çeşitli bozukluklar, obezite, diyabet, böbrek, testis ve prostat kanseri riskinde artış, genel manada bağışıklığın zayıflaması gibi sayısız etkileri söz konusu.

Tiroit kanserine gelince bu kimyasalların tiroit hormonları reseptörlerine bağlandığı ve tiroit hormonlarını taklit ederek veya bloke ederek tiroit fonksiyonlarını bozduğu ve bu şekilde kansere yol açabileceği düşünülüyor.

  -Gene bu kimyasalların vücutta yarattığı kronik enflamasyonunda DNA hasarına yol açarak kansere zemin hazırlaması mümkün görülüyor.

Şimdi tabii ki bu yaşadığımız modern hayatta bize son derece kolaylıklar sağlayan sayısız ürün var.

Kimse bunlardan uzaklaşmak mahrum kalmak istemez.

Dolayısıyla bu ürünlerin tamamen ortadan kaldırılması, yok edilmesi de düşünülemez.

Bizim yapmamız gereken şey şu:

Hem PFAS olsun hem bunun da dışında kalan sayısız kimyasal madde var.

Hayatımızın her safhasında, her anında bizim karşımıza çıkan vücudumuza giren solunum yiyecekle, deri yoluyla vs. kimyasallardan tamamen uzaklaşmak asla mümkün değil.

Ama bunların en çok hangi ürünlerde bulunduğunu ve bunlara maruz kalmamak için yapılması gerekenleri, bu ürünlerin alternatiflerinin neler olabileceğini bilirsek ve buna göre tedbir alırsak, kendimize bir iyilik yapmış oluruz.

Size kimyasallardan uzak sağlıklı günler diliyorum.

 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

© The Independentturkis// Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

 
 
 

TİROİD HASTALIKLARININ GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR..

Tiroid organın ürettiği hormonların eksikliği ya da fazlalığı bireylerde ciddi rahatsızlıklara neden olabilir..!

  • İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Aktaş:

Tiroid hastalıklarının görülme sıklığı ülkemizde oluşan farkındalık sonucu gün geçtikçe arttı..

Tiroid, halk arasında genellikle bir hastalık adı olarak biliniyor.. Aslında boğazda yer alan bir organ olan ve vücutta pek çok fonksiyonun düzenlenmesini sağlayan hormonların üretiminden sorumlu tiroid bezi, insan vücudunda hayati derecede önemli görevler üstleniyor..”

 RASTLANAN BAŞLICA TİROİD HASTALIKLARI..!

HİPERTİROİDİ..!

Tiroid bezinin ÇOK ÇALIŞMASINA bağlı olarak kanda tiroid hormonlarının fazlalığıyla ortaya çıkan bir durumdur..

Hastalarda ellerde titreme, terleme, aşırı sinirlilik, çarpıntı, sıcağa tahammülsüzlük, deride incelme, bağırsak hareketlerinde artış ve istemeden kilo kaybı ile kendini gösterir..

Özellikle ileri yaşlarda kalpte ritim bozukluğunun en önemli sebeplerinden biridir. 

HİPOTİROİDİ..!

Tiroid bezinin YAVAŞ ÇALIŞMASINA bağlı olarak kanda tiroid hormonlarının az olması sonucunda görülür..

Hipotiroidide halsizlik, yorgunluk, saçlarda dökülme, saçlarda ve tırnaklarda kuruluk, dilde büyüme, kabızlık hastalardaki başlıca şikâyetlerdir..

Rastlanan en büyük sorun ise genellikle kilo alma ve diyet yapılmasına rağmen kilo verememedir..

Kadınlarda adet düzensizlikleri görülebilir..

Ayrıca metabolizmadaki yavaşlamaya bağlı olarak kolesterol bozuklukları da ortaya çıkabilir..

Tiroid bezinin hem yavaş çalışması hem de hızlı çalışması hipertansiyon başta olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkartır.. 

♦ TİROİD NODÜLLERİ..!

Tiroid bezi dokusu içinde oluşan, farklı yapıda ve değişik büyüklüklerdeki kitlelerdir..

Nodüller genellikle 2 santimi geçmeden çıplak gözle dışardan görülemezler..

Tiroid nodüllerinin çok büyük kısmı iyi huyludur. Bu nodüllerin hastaların ancak yüzde 5 ila 10’unda kanser riski taşıdıkları söylenebilir.. Bundan dolayı kanser riski az da olsa, hastaların mutlaka yakın doktor takibi altında olması önerilir. 

TİROİD BEZİNİN BÜYÜMESİ..!

Tiroid bezi büyümesinin en önemli bulgularından birisi boyunda, âdem elması denilen çıkıntının hemen altında olan kabalaşma ve büyümenin belirginleşmesidir..

Tiroid bezinde görülen büyümenin başlıca nedenlerinden İyot eksikliği.. Coğrafi olarak iyot eksikliği olan bölgelerde guatr hastalığına oldukça sık rastlanır..

Tiroid bezinde görülen büyümenin diğer nedenler ise tiroid bezinde iltihaplanma ve tiroid nodülleri olarak sıralanabilir. 

“Tiroid bezi büyüdüğünde hastalarda çeşitli yakınmalar ile kendini belli eder..!”

-Bunlarda ilki solunum zorluğudur..

Hastada boğuluyormuş hissi uyandıran solunum zorluğu gelişebilir. Bunun nedeni tiroid bezinin kelebek şeklinde olup, büyüyerek her iki kanadının ya da bir kısmının soluk borusuna baskı yapmasıdır..

-Diğer bir belirti ise yutma güçlüğüdür..

Soluk borumuzun hemen arkasında yemek borusu bulunur.. Eğer tiroidde büyüme oluşursa yemek borusuna baskı yapacağından yutma güçlüğü görülebilir..

-Baş ağrısını da diğer bir belirti olarak saymak mümkündür..

Beyne giden damarlar boyun bölgesinden geçtiği için büyümüş tiroid bezi bu damarlara baskı yapacağından bu durum baş ağrısına yol açabilir.. 

 ♦ TİROİD HORMONLARININ DÜZENLEDİĞİ BAŞLICA ÖNEMLİ VÜCUT FONKSİYONLARI..!  

  • Kalp hızı, 
  • Vücut ağırlığı, 
  • Adet döngüsü, 
  • Nefes, 
  • Kas gücü, 
  • Vücut ısısı, 
  • Kolesterol seviyeleri, 
  • Santral ve periferik sinir sistemleri.. 

COVİD-19 ENFEKSİYONU SUBAKUT TİROİDİTİ TETİKLEYEBİLİR..! 

“Covid-19 ve grip gibi viral enfeksiyonlar sonrasında subakut tiroid‎it hastalığı gelişebilir..!”

  • Prof. Dr. Mehmet Fatih Kılıçlı:

Boyunda kelebeğe benzeyen tiroid bezindeki hormonların kana karışması ile kendini gösteren subakut tiroidit çarpıntı, sinirlilik, ellerde titremeye yol açabilir..

Boyunda ağrı ve şişlik hissedildiğinde zamanla geçer diyerek geçiştirilmemeli.. Hastaların çok az bir kısmında kalıcı tiroid hormon eksikliğine de neden olabilir..

Subakut tiroidit hastalığında kanda bir anda tiroid hormonları olması gereken seviyenin çok üzerine çıkar. Aslında bu artış geçicidir. İyileşme süreci aylarca sürebilir..

Tiroid bezinde daha önceden üretilmiş ve depolanmış olan hormonların kan dolaşımına geçmesi sonucu oluşan hormon fazlalığı aşaması 1 ile 3 ay arasında sürebiliyor.. Sonrasında hormonlar normale gelebilir..

Bazı hastalarda ise ilerleyen dönemlerde hormon eksikliği belirtileri görülebilir. Bu belirtiler arasında halsizlik, saçlarda dökülme, kilo alma, kabızlık ve üşüme bulunuyor.. Hormon eksikliğinin olduğu dönemde serum tiroid hormon düzeylerinin normale gelmesi için tiroid hormonu içeren ilaçların kullanımına ihtiyaç duyulabilmektedir.. Bu dönem hastaların yüzde 5’inde kalıcı olabilmektedir..

Hastalığın iyileşme süreci 2-5 ay arasında değişebilir..

Subakut tiroidit hastalığı tanısı konulamazsa gereksiz diş çekimleri ve kulak operasyonlarına neden olabilir..

Hastalar genellikle boyunda tiroid bölgesinde ağrı ve şişlik ile başvururlar. Ağrı bazı hastalarda çok şiddetli olabilir ve yutma güçlüğüne neden olabilir.. Başlangıçta boyunda tek taraflı olabilirken zamanla tiroidin diğer lobuna da yayılabilir veya tüm tiroid tutulabilir..

Yansıyan ağrıya neden olabilir. Bu nedenle diş veya kulak ağrısı gibi de algılanır. Bu nedenle gereksiz yere diş çekimleri ve kulak operasyonları yapılabilir..

Sıcaktan rahatsız olma gibi bir belirti de gösterebilen bu rahatsızlık hastada ağrı şikayeti dışında da genellikle akşamları ortaya çıkan ateşe de neden olabilir.. 

Tanı koymak için hastanın öyküsünün yanında ultrasonografi, kan tetkikleri ve bazı nükleer tıp görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir..

Hastalığın tedavisinde ağrıyı ve ateşi gidermek için ağrı kesici ve ateş düşürücü kullanılıyor.. Bazı hastalarda ise bu tedavi yeterli olmaz ve steroid tedavisi gerekebilir..

Steroid tedavisi ağrıyı hızlı bir şekilde kesmekle birlikte ilaç bırakıldıktan sonra nüks oranı ağrı kesici ilaçlara göre çok daha fazladır.. Bu nedenle mecbur kalmadıkça tercih edilmez..

Hormon yüksekliğinin olduğu dönemde çarpıntıyı azaltmak için ritim düzenleyici ilaçlara ihtiyaç duyulabilmektedir. Literatürde çok nadir de olsa geçmeyen ağrı nedeniyle cerrahi uygulanan hastalar da vardır..

TİROİD NODÜLLERİNDE KANSER RİSKİNE DİKKAT..!

“Tiroid nodülleri: toplumda sıkça görülen tiroid bezi içi kitleler..!”

Özellikle kadınlarda olmak üzere toplumda yaygın olarak görülen tiroid hastalıklarında erken teşhis ile riskli durumu ortadan kaldırmak mümkündür..

  • Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları doktoru Uzm. Dr. Emrah Yerlikaya:

Tiroid biyopsisinin halk arasında bilinenin aksine vücuda herhangi bir zararı yoktur.. Olan nodülü kötüleştirmez ve kanserli nodülü yaymaz..

Tiroid biyopsisi poliklinikte lokal anestezi ile yapılabilen basit bir işlemdir..

Tiroid nodülleri farklı yapıda ve farklı büyüklükte olabilmektedir..

Tiroid nodülleri özellikle kadınlarda sıklıkla görülürken, iyot eksikliği olan kişilerde, radyasyon maruziyeti olan kişilerde ve genetik yatkınlığı olanlarda daha sık görülmektedir..

Birçok kişide görülen bu nodüllerin bir kısmı zararsız ve iyi huylu olabildiği gibi bir kısmı da kanser potansiyeli taşıdığından dolayı önem arz etmektedir..

ÇARPINTI, TERLEME, KİLO KAYBI GİBİ SORUNLARA SEBEP OLABİLİR..!

Tiroid nodüllerinin belli başlı bazı belirtileri şu şekilde gözlemlenmektedir..!”
  • Uzm. Dr. Emrah Yerlikaya:

Boyunda şişlik ve ele gelen kitle, seste kısıklık ve çatallaşma yaşanması, nefes almada ve yutmada güçlük, boyun bölgesinde ağrı ve rahatsızlık hissi tiroid nodüllerinin belli başlı belirtileri arasındadır..

Aynı zamanda hormon salgılayarak tiroid hormonlarının seviyelerinin yükselmesine ve bu yükselen hormon seviyelerinin neticesinde çarpıntı, terleme, kilo kaybı, sinirlilik, kalp ritim bozuklukları ve kemik erimesi gibi bir takım ilave sorunlara da neden olmaktadır..

Bu şikayetlerle gelen hastaların değerlendirilmesinde ilk olarak tiroid fonksiyon testleri ve ultrasona bakılmaktadır..

Tiroid fonksiyon testi sonuçlarında bir bozukluk varsa özellikle yükselme saptanırsa bu tür hastalarda ileri tetkik olarak sintigrafi de isteyebilmekteyiz..

TİROİD BİYOPSİSİ OLAN NODÜLÜ KÖTÜLEŞTİRMEZ VE KANSERLİ NODÜLÜ YAYMAZ..!”

  • Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları doktoru Uzm. Dr. Emrah Yerlikaya:

Tiroid ultrasonu nodülleri saptamada isteyeceğimiz ilk testlerden biridir. Tiroid ultrasonuyla bazı nodüllerin şüpheli ve iyi huylu olduğunu düşündüren özellikler saptanabilmektedir..

✅Nodülün sınırlarının düzenli olması, ekojenitesinin artmış olması genelde iyi huylu nodüller olarak belirlenir..

✅Nodül sınırlarının düzensiz olması, ekojenitesinin düşük olması, içerisinde mikrokalsifikasyon ve merkezi kanlanmanın artmış olması genellikle kötü huylu olduğunu düşündüğümüz nodüllerde görülmektedir..

Yine sintigrafi ile tetkik ettiğimiz sıcak diye tabir ettiğimiz fonksiyon gösteren nodüllerde kanser riski çok düşüktür.. Şüpheli olduğu düşünülen nodüllere mutlaka biyopsi yapılarak değerlendirilmesi gerekmektedir..

Biyopsi de bu nodüller iyi huylu olarak ya da şüpheli ve manin saptanabilmektedir. Şüpheli ve manin olarak saptadığımız nodüller için cerrahi müdahale önermekteyiz..

İyi huylu olduğunu düşündüğümüz nodülleri düzenli yapılan tetkikler ve kontrollerle takip etmekteyiz..

Tiroid biyopsisinin halk arasında bilinenin aksine vücuda herhangi bir zararı yoktur. Olan nodülü kötüleştirmez ve kanserli nodülü yaymaz. Poliklinikte lokal anestezi ile yapılabilen basit bir işlemdir..

Tiroid hastalıklarında önemli olan kontrollerin düzenli olarak yapılmasıdır. Özellikle iyi huylu nodüllerin yapılarındaki ihtimal değişikleri takip etmekte fayda vardır..”

TİROİD NODÜLLERİNE DİKKAT: HER 2 KİŞİDEN 1’İNDE GÖRÜLEBİLİR..!

  • Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fikret İrkin:

Tiroid nodülleri rastgele yapılan boyun ultrasonografilerinde her iki kişiden birinde rastlanabilir. Eğer fazla çalışan bir nodülse zayıflama, sinirlilik, çarpıntı gibi şikayetlere neden olur. Bu tür fazla çalışan nodüllerin olumlu yanı ise kanserleşme oranının yüzde 5 civarında olmasıdır

Tiroidlerin düzenli çalışmamasının kilo problemine neden olabileceğinisöylemeyelim..

Yapısal bozukluklarda bezin büyümesi ya da nodül oluşumu en sık gözlenen durumlar arasındadır. Troid nodülleri rastgele yapılan boyun ultrasonografilerinde her iki kişiden birinde rastlanabilir..

Saptandığında önce kan testleri ile çalışmada bozukluk olup olmadığına bakılır..

Eğer fazla çalışan bir nodülse zayıflama, sinirlilik, çarpıntı gibi şikayetlere neden olur..

İyi tarafı bu tür fazla çalışan nodüller yüzde 5 civarı kanserleşebilir. Troid sintigrafisi yapılıp nodülün özelliklerine bakıldıktan sonra fazla çalışan nodül olduğuna karar verilirse hormon düzeyini düzeltip çalışmasını yavaşlatacak ilaçlar ile kontrol yeterli olacaktır. Az veya normal çalışan bir nodülse kist mi yoksa sert yapıda mı ona bakılır. Fazla çalışması saptanmamışsa sintigrafi yapmak gerekli değildir..”

 NODÜL ÇEŞİTLERİNE GÖRE BELİRTİLERİ DE DEĞİŞİYOR..!

  • Dr. Fikret İrkin:

“Nodül 1 santimetreden büyükse ya da 5-10 milimetre arasında olsa bile ultrason görüntüsü şüpheli ise nodülden ultrason eşliğinde iğne biopsisi yapmak gerekir..

Çünkü özellikle sert yapıdaki nodüllerin kanserleşme riski yüzde 10’dan daha fazladır. İğne biopsisi ile kanser olmadığı anlaşıldıktan sonra troidin çalışması da normalse çoğunlukla hiçbir tedavi verilmez ve ultrasonografi ile yılda bir takip edilir..

Nodülde büyüme saptanırsa tekrar iğne biopsisi yapılmalıdır. Kanser teşhisi konulduysa tedavi kesin olarak ameliyattır. İyi huylu bir nodül eğer 2 santimden fazlaysa, boyunda anormal bir şişliğe neden oluyorsa, nefes alırken zorlanma oluyorsa ya da ses kısıklığı yaptıysa da ameliyat edilebilir..

Milimetrik tesadüfen saptanan ve ultrasonda şüphe uyandırmayan nodüller çoğu insanda vardır ve endişelenmeye gerek yoktur. Çoğunlukla bunlar ameliyata gerek olmadan öylece kalabilirler. Önemli olan doktor kontrolünde olup takiplerin düzenli yapılmasıdır…

♦ TİROİD KANSERİNİN GÖRÜLME SIKLIĞI DÜNYADA YÜZDE 185 ARTTI..!

Uluslararası tıp dergilerinden JAMA’da yayınlanan çalışma tiroid kanserinin görülme sıklığının dünyada yüzde 185 arttığını gösterdi..

Dünyada tiroid kanserinden ölüm oranları artarken Türkiye’de düştü..

Amerikan Tıp Birliği tarafından yayınlanan ve dünyanın en saygın tıp dergilerinden biri olan JAMA’da tiroid kanserine ilişkin araştırma yayınlandı. 195 ülke üzerinde yapılan ve çarpıcı sonuçların yer aldığı bu çalışmada Türkiye’de yer alıyor..

Çalışmanın sonuçlarını değerlendiren Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, bu kadar geniş kapsamlı çalışmaları literatürde ender gördüklerini vurguladı.

Yeditepe Üniversitesi, Endokrin Cerrahi Bölümünden Prof. Dr. Erhan Ayşan:

“Tiroid kanserinin görülme sıklığı tüm dünyada yüzde 185 arttı ve bu endişe verici bir değer.. Bununla birlikte hastalığa bağlı ölüm oranlarında da yükselme görülüyor. Hatta bu artış hızının yüzde 80’lere ulaştığı ülkeler var..

Türkiye’ye baktığımızda, ne yazık ki ülkemizde de tiroid kanseri vakalarında artış söz konusu.. İyi haber şu ki, ölüm oranları dünya ile aynı paralellikte gitmiyor..

ABD, Çin ve Hindistan’da ölüm oranları artarken, Türkiye’de azalıyor. Bu önemli bir nokta. Konunun derinine indiğimizde Türkiye’de tiroid hastalıkları ve guatr konusunda farkındalığın olduğunu görüyoruz..”

TİROİD KANSERİNDE EN ÖNEMLİ ETKEN GENETİK FAKTÖRLER..!

Türkiye’de özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde tiroid kanserinin ve guatrın yaygın olarak görüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Erhan Ayşan:

“Bununla ilgili bir farkındalık var ve bu sayede insanlarımız tiroid ve guatr ile ilgili şüpheleri olduğunda hemen doktora gidebiliyorlar. Bu, ülkemiz için önemli bir avantaj..

Yapılan araştırmada da dikkat çekildiği üzere, genetik faktörlerin tiroid hastalıkları ve tiroid kanseri için çok önemli bir etken olduğunu görüyoruz..

Ailede bir kişide bile tiroid kanseri ya da guatr tespit edildiğinde diğer aile bireylerinin artmış bir risk altında olduğunu biliyoruz..

Tiroid kanseri açısından ikinci önemli faktör ise radyasyon maruziyeti. Çevresel faktörler ve sigara kullanımı da tiroid kanserinde riski artırıcı unsurlar arasında yer alıyor..”

TEŞHİSİN GECİKTİĞİ VAKALARDA YAPILABİLECEKLER SINIRLI..!”

Hastalığın hem yüksek hem de düşük sosyoekonomik düzeye sahip insanlarda arttığını belirten Prof. Dr. Erhan Ayşan:

“Ölümler düşük sosyoekonomik düzeye sahip insanlarda daha fazla. Bu durumun en önemli nedeninin de hekime geç başvurmak olduğu gösterilmiş. Yüksek sosyoekonomik düzeye sahip insanlar ise hekime, hatta konunun uzmanı olan endokrin doktorlarına erken başvuruyor ve bu sayede hastalığın tedavisini çok erken evrelerde alabiliyorlar.. Böylece ölüm oranları bu gruptaki insanlarda daha düşük oluyor..

Ne yazık ki düşük sosyoekonomik düzeye sahip topluluklarda bu başarılamadığından geç teşhis ve geç tedavi nedeniyle ölümler daha fazla gerçekleşiyor..

Nitekim dünyada tiroid kanserine bağlı ölümlerin en fazla olduğu ülke olan Etiyopya’da, kişi başına düşen gayri safi milli hasıla son derece düşükken, bu değerin en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Katar’da ölüm oranları en düşük seviyede. Unutulmamalıdır ki tiroid kanseri erken teşhis edildiğinde tamamen tedavi edilebilen nadir kanserlerden biridir..”

KANSERİ ERKEN EVRELERDE YAKALAMAK İÇİN BUNLARA DİKKAT..!

Tiroid kanserinin önemli bir özelliğinin bulgu vermemesi olduğunu belirten Prof. Dr. Erhan Ayşan şunları söyledi:

“Bu durum hastalığın geç teşhis edilmesinde önemli faktörlerden biri. İnsanlarımız şu noktalara azami dikkat göstermeli:

Öncelikle, ailede tiroid kanseri vakası var mı? Bunu büyüklerimize soracağız. Ailede böyle “bir kişi bile varsa” mutlaka bir endokrin uzmanına başvurmaları ve mutlaka tiroid ultrasonu yaptırmaları gerekiyor..

İşte bu aşamada yapılan hatalardan biri de hasta doktora başvurduğunda sadece kan tahlilleri yapılması, ultrason yapılmaması oluyor.. Kan tahlili normal çıktığında ‘bende bir şey yok’ deniyor.. Bu çok yanlış!

Tiroid kanseri kan bulgusu vermez.. Dolayısıyla her hastada mutlaka ultrason yapılması gerekiyor.. Ultrason son derece basit, ucuz, radyasyon içermeyen bir görüntüleme tekniğidir..

Yaş ilerledikçe tiroid kanseri riski artıyor. Dolayısıyla bizim önerimiz 40 yaşından sonra yılda bir kez tiroid ultrasonu yapılması yönünde. Tiroid kanseri tanısı alan her hasta ameliyat olmalı. Bu teşhisi alan kişi hemen bir endokrin cerraha gitmeli. Doğru yapılmış bir ameliyatla yüzde yüz başarı sağlanabilmektedir..”

♦ KARADENİZ’DE GUATRIN FAZLA GÖRÜNME NEDENİ..!

Son olarak, çeşitli tiroid hastalıklarının ortaya çıkmasında gıda faktörüne de dikkat çeken Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan:

“Karadeniz, ülkemizde kara lahananın en fazla üretildiği ve tüketildiği bölgedir. Ne yazık ki, kara lahana vücutta iyodu tutuyor. Tutulan iyodu tiroid bezi kullanamadığı için bez büyüyor yani guatr ortaya çıkıyor..

İşte Karadeniz’de guatrın fazla görülmesinin sebeplerinden biri de bu. Biz bu yiyeceği kesin olarak yasaklamıyoruz ancak tüketiminin azaltılmasını öneriyoruz..”

TİROİD KANSERİ..!

Tiroid kanseri, doğru tanı ve tedavi uygulandığında, tedavi başarısı yüksek bir hastalıktır..

Tiroid bezindeki hücrelerin kansere dönüşmesiyle oluşan bir kanser türüdür. Tiroid kanserleri genellikle boyunda bir kitle veya tiroid bezi içinde bir nodül olarak görülür.. Nodül; bir bezelye tanesinden bir ceviz büyüklüğünde olabilen, hücrelerin kümeleşerek topluluklar yaratmasıyla oluşan hastalığa verilen isimdir. Soğuk (hormon salgısı olmayan) ve sıcak (hormon salgılayan) olarak ayrılabiliyor..

Ciddiye alınması gereken tipi, sıcak değil soğuk olanıdır. Çünkü bunlarda yaklaşık yüzde 15 kanserleşme ihtimali bulunuyor. Bu yüzden özellikle soğuk nodülü olanların vakit kaybetmeden iğneyle tiroid biyopsisi olması gerekiyor..

Biyopsi yapılmasının nedeni ise nodülde kanser olup olmadığının saptanabilmesidir..

Sigara ve alkol gibi kanser yapıcı maddelerden uzak durmak

Tiroid ultrasonografisi çektirmek

Sağlıklı besin maddeleri tüketmek. 

TİROİD KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ..!

Tiroid bezine bağlı gelişen 3 ana hastalık söz konusudur..

*Guatr, *tiroid iltihaplanması ve *tiroid kanseri.. Tiroid bezi hastalıkları içinde en sık görülen ise tiroid nodülleridir..

Türkiye’de, özellikle iyottan fakir beslenilen illerimizde, guatr sıklığı nüfusun yarısından fazlasını etkileyebilmektedir. Hastalıkta cinsiyet farklılığı da önemlidir. Cinsiyet dağılımına bakıldığında, kadınlar erkeklere oranla 5 kat daha fazla risk altındalar..

Tiroid, hacim olarak içinde bir veya birden fazla yumrular şeklinde de büyüyebiliyor. Buna tıp dilinde verilen isim; “Nodüler Guatr”. Guatr oluşmasına yol açan etkenin iyot eksikliği olduğu biliniyor..

BELİRTİLER..!

Guatr, boyunda şişlik, yutkunma güçlüğü, nefes almada zorluk, sinirlilik, yorgunluk, kilo artışı, saçlarda zayıflık ve cilt kuruluğu şeklinde belirti veriyor, fazla büyüdüğü zaman dışarıdan bakıldığında bile anlaşılabiliyor..

Tiroid bezinin hormon dengesinin bozulması, metabolizmayı ciddi oranda etkiliyor. Tüm organ sistemleri, kan kolesterol seviyesi, osteoporoz gelişimi ve cinsel yaşantı ve istek üzerinde de etkilidir..

TANI YÖNTEMLERİ..!

Küçük guatrlarda teşhis elle muayenenin ardından, kanda T3, T4, TSH seviyeleri ve tiroid sintigrafisi testleri yapılabiliyor.. Tiroid bezinin büyümesi hassas bünyeli kişilerde boğazda yumru şeklinde büyümelere neden olabiliyor..

Bu durum, nodülleşme olarak tanımlanıyor. Tedavi edilmeyen guatr hastalarının ileriki yıllarında, nodülleşme açığa çıkabiliyor.. Nodüllerde kanser oranı, yüzde 5’tir. Ancak tiroid kanserine yakalanan hastaların yüzde 95’i normal yaşantılarını sürdürebiliyorlar..

Eğer kişi guatrdan şüpheleniyorsa öncelikle endokrinoloji yani hormon hastalıkları uzmanına başvurmalı.. Hastalık çoğu zaman bir ekip çalışmasını gerektiriyor. Çünkü muayeneden sonra radyologların yapacağı ultrasonografik incelemenin ardından, bir iğne biyopsisi ile parça alınması ve yorumlanması ihtiyacı doğabiliyor..

Tiroid nodüllerinin teşhisinde kullanılan ‘ince iğne aspirasyon biyopsisi’ sonucunda şüpheli olan ve kanser teşhisi konmuş hastalar ameliyat ediliyor.. Ameliyat; takip sırasında, iyi huylu olduğu bilinen nodülü boynunda rahatsızlık verecek kadar büyüyen hastalara öneriliyor..

♦ TEDAVİ YÖNTEMLERİ..!

Tiroid bezinde başlıca 4 tip kanser görülüyor.

Papiller Tip

Tiroid kanserlerinin yüzde 80’i, papiller tiptir. Bu tipteki kanserler genellikle 20-50 yaş arasında ortaya çıkıyor. Kadınlarda görülme oranı erkeklere göre 3 kat daha fazla. 14 yaşından küçük çocuklarda en sık görülen tiroid kanseri tipidir. Genellikle uzun yıllar (bazen 30 yıl) hiç büyümeden 1 cm’nin altında kalarak belirti vermeyebiliyorlar.

Başka bir sebeple örneğin guatr veya hipertiroidi nedeniyle bezin ameliyatla çıkartıldığı durumlarda tesadüfen bulunma oranları çok yüksektir.

Tiroid kanserleri Türkiye’de sık rastlanan kanserlerden biridir. Son yıllarda check-up programları sırasında ultrasonografi aletleri ile tetkik sırasında saptanma oranları sıklaşmıştır.

Tiroid kanserleri cerrahi yöntemle tedavi edilebiliyor. Tiroid bezi tamamen çıkarılıyor (total tiroidektomi). Hastada ameliyat sonrası, eğer 10 mm’den küçük bir “mikrokanser” varsa, tiroid hormonu verilmesinden başka bir tedavi uygulanmıyor.

Kanserin lenf bezlerine yayılması, kanserin tiroidi çevreleyen kapsüle gelmesi ve kanser çapının 10’mm den büyük olması durumlarında ameliyattan 6 hafta sonra radyoaktif iyot tedavisi uygulanıyor.

Bu tedavi, hastalığın gerek lokal olarak boyunda, gerek uzak metastaz şeklinde geri gelmesi olasılığını azaltıyor. Hastaların boynunda lenf bezi tutulumu olduğu takdirde; tiroid ile birlikte lenf bezlerinin de bir blok halinde çıkartılması gerekiyor.

Eğer bu durumdan ameliyat öncesi şüpheleniliyorsa, lenf düğümü hiçbir şekilde cerrahi olarak çıkartılmıyor. Bu aşamada, gerekiyorsa iğne biyopsisi ile tanı konuyor, doku bütünlüğü bozulmadan hastanın tiroid bezi, lenf bezleriyle birlikte çıkarılıyor. İşte bu ameliyata total tiroidektomi+modifiye radikal veya fonksiyonel boyun lenf disseksiyonu ameliyatı adı veriliyor.

Hastaların takibi TSH değerleri ve Tiroglobulin değerleri ile yapılıyor. TSH hastanın aldığı hormon miktarını gösterirken Tiroglobulin değerinin “0” civarında bulunması hastalığın tedavi edilmiş olduğunu gösteriyor. Ancak bazı hallerde Tiroglobulin değeri yükselmeden de hastalığın geri gelmesi mümkün. Hastaların yüzde 90’ından fazlası tedavinin ardından sağlıklı hayatlarını sürdürülebiliyor.

“Folliküler Tip

Bu gruptaki hastalar, daha çok 40–60 yaş arası kadınlardır. Tiroid kanserlerinin yüzde 10’u folliküler tiptedir. Folliküler kanserler, tiroid kanserleri içinde tanısı en zor konan gruptur. Zira bu grupta gerek ameliyat öncesi yapılmış olan ince iğne biyopsisinde, gerek ameliyat sırasında yapılan dondurarak hızlı incelemede (frozen section) lezyonun bir kanser olup olmadığını anlamak mümkün değil.

Çünkü bu türde kanser olup olmadığını anlamak için; normal yapıdaki hücrelerden oluşan bu kitleyi çevreleyen kapsülün, herhangi bir yerinde, hücrelerin, bu kapsülü delip dışarı çıkıp çıkmadığının görülmesi gerekiyor.

Kapsülün bu şekilde bir istilası durumunda folliküler kanser, kapsülün sağlam kalması halinde iyi huylu folliküler tümör tanısı konuyor.

Tedavileri papiller tipte olduğu gibi, total tiroidektomi ve istila yapmış kanser durumunda ise tümör büyüklüğü ne olursa olsun ameliyat sonrası radyoaktif iyot tedavisidir. Hastaların yüzde 80’i tedavinin ardından sağlıklı yaşamlarını sürdürebiliyorlar.

“Medüller Tip

Genetik geçiş gösteren ailevi tipleri 1-20 yaş arasında görülürken, ailevi olmayanlar 40 yaşından sonra ve genellikle lenf metastazı yapmış olarak ortaya çıkıyor. Tiroid kanserlerinin yüzde 5’ini oluşturuyorlar.

Tedavisi: Total tiroidektomi (tiroidin tamamen çıkarılması) ve tümörün olduğu tarafa lenf disseksiyonu yapılması şeklindedir. Bu tipte ameliyat sonrası radyoaktif iyot kullanılmıyor çünkü tümörün çıktığı hücre, diğer tiroid hücrelerinden farklı olduğundan iyot tutamıyor. Takiplerinde kanda kalsitonin değeri ölçülüyor. Hastaların yüzde 60’ı tedavi ardından sağlıklı yaşamlarını sürdürüyorlar.

“Anaplastik Tip

Bu tip, tiroid kanserlerinin yaklaşık yüzde 5’ini oluşturuyor. Genellikle 60 yaş sonrasında ve uzun yıllar tedavisiz kalmış papiller veya folliküler kanserlerin birden biyolojik davranışlarını değiştirerek hızla büyümeye başlaması ile oluşuyor. Bu durumda cerrahi yöntemler uygulanamıyor. Ancak hastayı rahatlatma amacıyla radyoterapi tedavisi yapılabiliyor.

TİROİD HASTALIKLARI VE TEDAVİSİ..!

Tiroid bezi, boyun bölgesinde, yaklaşık 5’er santimetrelik iki lobdan oluşan, ortalama 25 gram ağırlığında bir endokrin organdır. Beyinden aldığı komutlar ile salgıladığı tiroid hormonları sayesinde tiroid bezi büyüme-gelişmeden besinlerin kullanımına, uyku döngüsünden kalp fonksiyonlarına vücudun pek çok metabolik aktivitesinde büyük rol oynamaktadır.

Tiroid bezinin hastalıkları genel olarak tiroidin az çalıştığı hipotiroidi ve aşırı çalıştığı hipertiroidi gibi durumlarla ortaya çıksa da, nodüller ve tiroid bezinin kanserleri de tiroid hastalıklarının üçüncü bir grubunu oluşturmaktadır.

Hipotiroidiye neden olan hastalıklar genel olarak halsizlik, aşırı yorgunluk hali, uykululuk ve dikkat eksikliği, kilo almaya meyilli olma, adet düzensizlikleri gibi belirtilere sahip olmakta; hipertiroidiye neden olan tiroid hastalıkları ise aşırı terleme, çarpıntı, anksiyete, sıcak basmaları ve artmış iştah gibi belirtilerle ortaya çıkmaktadır.

Tiroid bezinde oluşabilecek nodüller ise her iki grubun da belirtilerine sahip olabilecekleri gibi, hiçbir belirtiye göstermeksizin, tamamen sessiz de olabilmektedir.

 

 

İLGİLİ HABER

Duvar

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial