
YARGI, ESKİ BAKAN ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN ‘İTİRAFI’NI SORUŞTURMA GEREĞİ GÖRMEDİ..!
“HKP, Bayraktar’ın açıklamalarının “yeni delil” niteliğinde olduğu gerekçesiyle karara itiraz etti..!”
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 17-25 Aralık sürecinde istifa eden eski Bakan Erdoğan Bayraktar’ın ‘Dosyamda ne varsa hepsi doğrudur, hem tapeler hem teknik takip’ sözlerine ilişkin soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi.”
Bakanların rüşvet aldığı iddiası üzerine yürütülen 17-25 Aralık soruşturması sırasında istifa eden Bayraktar: “Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur. Hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur” demişti..
HKP, Bayraktar’ın açıklamalarını yargıya taşımış ve Bayraktar’ın yanı sıra eski bakanlar Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan hakkında “suç işlemek için örgüt kurmak”, “zimmet”, “irtikap”, “görevi kötüye kullanma” ve “kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” suçlarını işledikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu..
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı olayla ilgili olarak daha önceden soruşturma yapıldığı’ gerekçesiyle ‘soruşturma yapılmasına yer olmadığına’ karar verdi..
HKP, KARARA İTİRAZ ETTİ..!
İtiraz dilekçesinde:
“Savcılığın, ikrar ve itiraflara dair maddi gerçekliği araştırmaya lüzum görmediği ve göz ardı ettiği..
Kararı veren savcının, ‘yetkisini kötüye kullandığı’..
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi ve eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in de tanık olarak dinlenmesi” istendi..
“YENİ DELİL NİTELİĞİNDE..!
HKP Genel Sekreter Yardımcısı Tacettin Çolak, savcının “yıldırım hızıyla takipsizlik kararı verdiğini” belirtirken, kararın gerekçesi olan eski takipsizlik kararlarına işaret etti..
- Tacettin Çolak:
“Takipsizlik kararı, kazanılmış hak doğurmaz. İtiraflar yeni delil niteliğindedir. Yeni deliller ortaya çıktığı için yargılanmanın yenilenmesi gerekir..
Bayraktar’ın ‘Tarafsız bir savcı çıksın, bu dosyaları incelesin. Gerek görürlerse Yüce Divan’a gitmekten de korkmam’ açıklamasını anımsatırız..
Bayraktar, ‘Savcılar çağırsın, bildiklerimi anlatacağım’ diyor, savcı ‘Hayır gelme’ diyor. Bu kararı böyle nitelendiriyoruz. Mevcut koşullarda çok bir sonuç beklemiyoruz ama yarın iklim değiştiğinde bu dosyalar kaçınılmaz olarak yeniden ele alınacak. O zaman hem failler hem de görevini yapmayan hâkim ve savcılar yargılanacak..”
Cumhuriyet// Sefa Uyar
ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN ‘İTİRAFININ’, ESKİ DOSYAYA ETKİSİ OLUR MU..!?
“BAYRAKTAR’IN AÇIKLAMALARINDAN BİR SONUÇ ALINIR MI… ESKİ DOSYALARIN YENİDEN ELE ALINMASINI MÜMKÜN KILAR MI..!”
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın, 17/25 Aralık iddialarına ilişkin açıklamaları “itiraf” olarak yorumlandı.. Durumu değerlendiren hukukçu ve siyasiler, savcıların harekete geçmesini mümkün görmediklerini belirtti..
Gültekin: “Türkiye hukuk devletinden hızla uzaklaşıyor…”
Nas: “İktidar mensuplarına yönelik şikayet dikkate alınmıyor….”
AKP iktidarı tarafından “FETÖ kumpası” denilerek kapatılan 17-25 Aralık soruşturmasında adı geçen eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar, bu kez de açıklamalarıyla tartışma yarattı..
- Bayraktar:
“Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var… Referanslara ve de verilere bakılmalı. Nasıl iş yapabilirim, nasıl faydalı olurum diye mücadele edenler varken; açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi…” ifadelerini kulandı..
AKP’yi hedef aldığı düşünülen paylaşımlarının ardından..
- Bayraktar:
“Dosyam var, dosyada ne varsa kabul ediyorum, benim suçum.. Telefondaki konuşmalar, tapeler bana aittir, renkli çekilen kameralar, teknik takiptekilerin hepsi bana aittir” diye konuştu..
“Reis beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı” değerlendirmesinde bulunan Bayraktar, röportajın bir başka bölümünde “Benim gücüm yetmez, döverler beni, öldürürler beni bilmem ne yaparlar. O kadar gücüm yok benim” dedi..
BAYRAKTAR’IN AÇIKLAMALARINDAN BİR SONUÇ ALINIR MI.? ESKİ DOSYALARIN YENİDEN ELE ALINMASINI MÜMKÜN KILAR MI..!?
“YENİ BİLGİ VE DELİLLERİN YANİ SIRA AÇIK BİR İTİRAF VAR..!”
Birçok siyasetçi Bayraktar’ın açıklamalarını bir “itiraf” olarak değerlendirerek dosyanın yeniden açılması gerektiğini savundu..
- Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. Mehmet Ruşen Gültekin:
“17-25 Aralık soruşturması ile ilgili herhangi bir yargılama faaliyeti yapılmadı ve soruşturma takipsizlik ile sonuçlandırıldı..
Verilen takipsizlik kararının kesin hüküm olmadığını belirtmeliyim.. Açıklamanın yeni bilgi ve deliller içermesinin yanı sıra açık bir itiraf olduğunu belirtmeliyim..
Bayraktar’ın “Reis beni hırsızlar çuvalına koydu ve sözünü hatırlatırım.. Bu da bir delil. Hırsız kim? Bunu söyleyen sıradan biri değil. Dönemin bakanı, AKP üyesi ve çağrıldığı toplantılara giden ama kırgınlıkları olduğunu söyleyen bir kişi..”
“TÜRKİYE HUKUK DEVLETİNDEN HIZLA UZAKLAŞIYOR..!”
- Gültekin:
“Açıklamadaki bazı kısımlar demokratik ülkelerde duyulacak türden sözler değil..
Dövülmek ve öldürülmekten söz ediyor.. Demokratik bir ülkede duyacağınız şeyler değil bunlar.. Açıkçası Türkiye’nin bir hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaştığını belirtmek isterim..”
Cumhuriyet savcılarının açıklamaları yeni bir delil kabul ederek işlem başlatmalarının zaruret arz ettiğini kaydeden Gültekin şunları söyledi..
- Gültekin:
“Bu ülkemizde pek mümkün mü? Doğrusu pek mümkün görünmüyor. Sedat Peker’in açıklamalarından bunu görüyoruz..
Siyasi iktidar kış uykusuna yatmış durumda.. Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını ve ne kadar uzaklaştığını gösteriyor..
Dolayısıyla konuyla ilgili sadece bir takipsizlik kararı verilmiş ve kesin hükme bağlanmamış. Her an yeni deliller ışığında ifadeler alınarak soruşturma başlatılabilir. Ama bu yapılabilir mi? Gerçekten çok umutlu değilim.”
SAVCILARIN HEMEN HAREKETE GEÇMESİ GEREKİR..!
- Eski Anavatan Partisi Genel Başkanı Nesrin Nas:
“Türkiye’de hukuk AKP ve mensuplarına ayrı muhaliflere ise ayrı işliyor..
Bu açıklamaların hukuk devletinin olduğu bir ülkede yaşanması mümkün değil..
- Türkiye’nin çok uzun bir süreden beri hukuk devleti olmadığını savunan Nas:
“Ülkede AKP ve iktidar mensupları için ayrı, onun dışında kalanlar için ayrı bir adalet var” dedi..
Bir ülke vatandaşı için en önemli şeyin yasalar önünde eşit olması olduğunu belirten Nas, söz konusu eşitliğin çoktan rafa kaldırıldığını kaydetti..
17-25 Aralık’tan sonra tapelerin ilk ortaya çıkmasıyla Bayraktar’ın diğer bakanlar gibi isyan ettiğini ancak şimdi isyanını detaylandırarak çok önemli şeyler söylediğini ifade eden Nas şunları söyledi..
- Nesrin Nas:
“‘Beni diğerleriyle aynı çuvala koydular’ diyor. Yani diğerlerinin suçlu olduğu kanısında. Bu ifadelerden sonra hukuk ve kanunların işlediği, herkesin yasalar önünde eşit olduğu bir ülkede savcıların delilleri yeniden değerlendirerek hemen harekete geçmesi gerekir.. Ancak şu aşamada bunu mümkün görmüyorum..”
“İKTİDAR MENSUPLARINA YÖNELİK ŞİKAYET DİKKATE ALINMIYOR..!”
Türkiye’de anayasanın askıda olduğunu ve birçok maddesinin iktidar tarafından ilga edildiğini dile getiren Nas, bunun her gün her adımda bizzat iktidar tarafından yapıldığını belirterek şunları söyledi..
- Nesrin Nas:
“Dolayısıyla savcıların konuyla ilgili harekete geçmesini pek mümkün görmüyorum. Toplumda büyük bir baskı olursa da muhtemelen bu dosyayı bir daha açılmamak üzere harekete geçeceklerdir. Doğrusu Türkiye’de iktidar değişmeden, parlamenter ve demokratik bir hukuk devleti yeniden tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçmeden iktidar mensuplarına yönelik herhangi bir şikayetin dikkate alınacağını ya da bir suçun cezalandırılacağını öngörmüyorum. Bu konuda umutsuz olduğumu söyleyebilirim.”
FİKRİ SAĞLAR’DAN BAYRAKTAR’A TEŞEKKÜR..!
“Eski Kültür Bakanı ve 25. Dönem Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, “Sayın Erdoğan Bayraktar’a geç de olsa gerçeği cesaretle açıkladığı için teşekkür ederim” dedi..!”
Bayraktar’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla 17/25 Aralık iddialarına doğruluğunun kesinleştiğini savunan Sağlar:
“Erdoğan Bayraktar’a geç de olsa gerçeği cesaretle açıkladığı için teşekkür ederim. 17/25 iddialarının doğru olduğu açıklamasıyla kesinleşmiş oldu. Savcılara çağrı yapmıyorum. Çağrım milletedir. AKP’yi iktidardan gönderin. Gönderin ki, yolsuzlukların hesabı sorulsun!”

BAYRAKTAR’IN ‘İTİRAFININ’ YANKILARI SÜRÜYOR ..!
“Sistemi hesap vermemek üzerine kurdular, ‘yalan ve iftira’ nedeniyle Bayraktar’a soruşturma açılabilir..?”
“Macun tüpten çıktın mı?” sorusuna Bayraktar’ın açıklamalarını üzerinden cevap verenler “Evet” diyor. Ancak Bayraktar’ın iktidardaki eski yol arkadaşları pek de açıklamalarını duymuş gibi davranmıyor..
Açıklamaların “itiraf” niteliği taşıdığını bu nedenle de savcıların harekete geçmesi gerektiğini söyleyenlerden biri de eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu..
Ancak Eminağaoğlu, bu talebinin temenniden öteye geçmeyeceği görüşünde. Buna da AKP’nin kendine dokunulmayacak bir hukuk sistemi oluşturduğuna iddiasına bağlıyor..
Eminağaoğlu’na göre bugün yaşanan hukuksuzluk, 2014’teki Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) düzenlemesine dayanıyor..
O dönem yasanın çıkmaması için çaba gösterdiğini ifade eden Eminağaoğlu’nun HSYK kanun teklifinin görüşüldüğü Adalet Komisyonu’nda tekme ve tokatlara maruz kaldığını bu nedenle hastaneden 5 gün iş göremez raporu aldığını anlattı..
Eminağaoğlu, AKP ve mensuplarının karşı karşıya kaldıkları her olayda kendilerini mağduriyet içinde gösterdiklerini söyledi..
HER SEFERİNDE BİR GEREKÇEYLE BUGÜNE KADAR HESAP VERMEDİLER..!
İktidarın kendisini hukuk ve demokrasinin gereği olan denetim, sınırlama, hesap verilebilirliğin dışında tuttuğu savunan Eminağaoğlu:
“İddialar ve bu konudaki kanıtlar ne düzeyde olursa olsun, her seferinde bir gerekçeyle hesap vermeden bugüne kadar geldiler..” dedi.
FETÖ’nün siyasi ayağı konusu bile soruşturulmadan “aldatıldık, kandırıldık” gibi dünyada eşine az rastlanan bir söylem ile meselenin geçiştirildiğini ifade eden hukukçu Eminağaoğlu, bunu bağımlı hale getirdikleri, bağımsız yargı üzerinden sağladıklarını belirtti..
17-25 Aralık olayları sonrası yargıda AKP ve FETÖ çıkar çatışmasının öne çıktığını belirten Eminağaoğlu:
“Geçmişte beraber hareket etmiş oldukları için kendi haklarında sahip oldukları hukuka aykırı ve suç boyutundaki soruşturma konusu edilmemiş bilgileri, iktidara istediğini yaptırabilmek için belli ölçüde yargıda FETÖ’cü bir kadronun önüne konuldu.. Bu sefer AKP, hesap vermemek ve mensupları hakkında işlem yapılmaması için harekete geçti.. Bu amaçla HSYK yasasında değişiklik yapılmasını amaçladı.. HSYK Başkanı olan bakanın yetkilerini artırmak istedi..”
“AKP, HESAP VERMEMEK ADINA TEKME TOKATLA BU YASAYI ÇIKARDI..!”
Dönemin Yargıçlar Sendikası Başkanı olarak Ocak 2014’te TBMM’deki komisyon görüşmelerine katıldığını, yasanın çıkması halinde bağımsızlık sorunu yaşayan yargının adaletten uzaklaşıp gücü elinde bulunduranın dipçiği haline geleceğine dikkat çekmek istediğini ancak konuşturulmadığını aktaran Eminağaoğlu:
“Saatlerce söz alabilmek için bekledim.. Söz alabilme durumu olabilecek iken, AKP’li bir milletvekilinin havada uçan bir tekmesiyle karşılaştım.. Uçan tekme ile tokat bile olsa karşı sözleri susturup yasa çıkarma Türkiye’de bu olayda yaşandı..
AKP, hesap vermemek adına tekme, tokatla bu yasayı çıkardı..
Bu soruşturmanın adliye ayağını bu yasa üzerinden engelledi. FETÖ’cü kadronun amacı onca kanıta rağmen, gerçekte bir soruşturma değil, iktidarla bir çıkar çatışması olduğu anlaşıldı ancak, bu yasa sonrasında da iyice bağımlı hale gelen yargıda bu konuda bir adım atılamadı..”
AKP, HESAP VERMEYEN BİR ÇIKAR ÖRGÜTÜ..!
Türkiye Büyü Millet Meclisi’nde onca kanıta rağmen AKP’nin hesap vermez tutumu nedeniyle ilgili bakanların Yüce Divan’a sevk edilemediğini öne süren Eminağaoğlu, Bayraktar’ın yıllar sonra bir suç itirafında bulunduğunu kaydetti..
“Bayraktar’ın beyanlarının sonucu ne olacak?” sorusuna yanıt veren Eminağaoğlu:
“Bir hukuk devletinde, adli-siyasi birçok sonuç ortaya çıkar.. Bayraktar samimi ise, bilgi sahibi olduğu olay sadece bu konu olmasa gerek.. İçinde olduğu olmadığı birçok konuyu ortaya koyabilir..Kamuoyuna açıklamalarını sadece bununla sınırlı tutmayabilir..
Şimdiye kadar karşılaştığımız beyanlara baktığımızda, bu beyan sahiplerinin de sustukları, sonrasını getirmedikleri, içten hareket etmedikleri. AKP gibi parti adındaki bir çıkar örgütünden ancak ve ancak siyasi gücü azalınca, tatmin edilemeyen başka çıkarlar öne geçince veya bir iktidar değişikliği durumunda hesap sormak olanaklı..”

KONUNUN YOLSUZLUK KOMİSYONUNA KADAR GİTMESİ KUŞKULARI ARTIRDI..!
Eski Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk de normal bir hukuk sisteminin yürürlükte olduğu ülkede beyanların kesinlikle dikkate alınacağı görüşünde..
Yücetürk, 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten dönemin savcılarının ortaya konulan delillerin montaj ve komplo sonucu elde edildiğini iddia ederek takipsizlik kararı verdiğini hatırlattı..
Bayraktar’ın “Tüm görüşmeler, tape ve telefon kayıtları bana aittir” beyanına atıf yapan Yücetürk:
“‘Bunların hepsini kabul ediyorum’ diyor.. O dönem kendisine verilen talimatlarla yapmış olduğu şeylerin hepsini kabul etti.. Hukuki açıdan yargılamanın yenilenmesi diye bir şey sözkonusu değil..
Burada yapılması gereken şey Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun 172/2 maddesinin uygulanmasıdır. Kanun diyor ki; yeni bir delil ortaya çıkarsa savcı Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurur ve soruşturmanın yeniden açılmasını ister ve açılması durumunda tekrardan delilleri toplar..”
Yücetürk’e göre ilgili dönemin bakanı hakkında soruşturma açılması ve evrakının Meclis’te kurulan yolsuzluk komisyonuna kadar gitmesi, meselenin orada tartışılması ve konu hakkında rapor hazırlanması halkın 17-25 Aralık’la ilgili kuşkularını artırdı.
“‘Yalan ve iftira’ nedeniyle Bayraktar’a soruşturma açılabilir”
Olayların merkezinde yer alan bakanın her şeyi itiraf ettiğini belirten Yücetürk, savcıların şahsı çağırarak ifadesini aldıktan sonra yeni soruşturma başlatmaları gerektiğine değindi..
Normal prosedürün bunu gerektirdiğini ve maddi ceza hukuku anlamında bunun mümkün olduğunu aktaran Yücetürk:
“Ancak Türkiye’nin siyasi konjonktürüne bakıldığında iktidarın yeniden 17-25 tartışmalarına döneceğini ve buna izin vereceğini düşünmüyorum.. Yeni bir soruşturma açılacağı konusunda umutlu değilim. Hatta tam tersine olabilir. Bayraktar’la ilgili bir soruşturma açarlar. ‘Yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun, başkalarını haksız yere suçluyorsun’ şeklinde tersinde soruşturma açabilirler..”
“Beyanlar delil midir? sorusuna “Evet, delildir” yanıtını veren hukukçu Yücetürk, şunları kaydetti:
“Bir kişi, suç işlediğini itiraf ediyor ve suçlarla ilgili bir tanıklığı varsa bu bir delildir. Hele hele bu kişi, işin merkezindeki dönemin bakanı ve hakkında soruşturma yapılmışsa bu ciddi bir delildir. Mutlaka bu araştırılmalı ve gerekli soruşturma başlatılmalıdır. Ancak bugünkü siyasi konjonktürde bunun olabileceğine çok ihtimal vermiyorum. Zaten mevcut iktidar da bunları görmezden geliyor ve bu konulara hiç girmek istemiyor.”
© The Independentturkish // Abdülhakim Günaydın
ERDOĞAN BAYRAKTAR’DAN GERİ ADIM..!
Erdoğan ve AKP hakkında çarpıcı ifadeler kullananan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, geri adım attı..
BAYRAKTAR’IN DOSYASINDA NELER VARDI..!?
Kayıtlara göre Erdoğan Bayraktar, 17 Aralık sabahı 06.36-06.57 saatleri arasında 3 kişiyle telefonla görüştü..
Biri operasyon kapsamında gözaltına alınan oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, diğerleri ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki üst düzey iki bürokrat..
Onları telefonda “Polis geliyor, şimdi sizi alacak, evden kaçın, bakanlığa gidin” diyerek uyardı..
Üst düzey iki bürokrattan biri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman diğeri ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bakan Danışmanı Sadık Soylu’du..
Bayraktar, Kahraman’a “Mehmet Ali, İstanbul’da Abdullah’ı almışlar. Seni de polis alacak, kaçabiliyorsan kaç.. Daireye git de biz de müdahale edelim.” derken, Soylu’ya ise “Sadık polis biraz sonra gelip seni alacak, evden kaç sen. Telefondan seni bulurlar yanıma gel, birlikte bakanlığa gideriz” diyor..
Bayraktar’ın oğlunun evi basıldığı sırada ikili arasında geçen konuşma ise şu şekilde:
Abdullah Oğuz Bayraktar: “Alo baba. Benim evi polisler bastı.”
Erdoğan Bayraktar: “Evi mi. Ne o niye?”
A.O.B.: “Acil arar mısın birilerini.”
E.B.: “Tamam.”
Bayraktar bu görüşmelerin ardından dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ile telefonda görüşüyor.. Ardından da danışmanı ve genel müdürüyle görüşüyor..
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın 17 – 25 Aralık dosyasında kendisine ilişkin tapeleri doğrulamasının ardından gözler o dönem Bayraktar hakkında hazırlanan fezlekeye giren yasal dinleme kayıtlarına çevrildi..
17-25 Aralık operasyonunun ardından bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ederken “Ne yaptıysam Başbakan’ın talimatıyla yaptım. O da istifa etmeli” açıklamasını yapan Bayraktar, o dönem dinlemelere takılan pek çok konuşmasında dönemin Başbakan’ı Erdoğan ve yakın çevresini işaret ediyordu..
“ERDOĞAN’IN TALİMATIYLA…!”
Bayraktar, hakkındaki yolsuzluk iddialarının ardından 25 Aralık 2013 günü NTV canlı yayınına telefonla bağlanarak istifasını açıkladı. Hazırlanan istifa metnini okumayı reddeden Bayraktar, “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakan’ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum” diyerek istifa ediyordu. https://49389268fd0bc8ea03e0c8a2cae727d1.safeframe.googlesyndication.com/safeframe/1-0-38/html/container.html
17-25 Aralık operasyonu sürecinde Bayraktar’ın çok sayıda dinleme kaydı ortaya çıktı. Bayraktar hakkında hazırlanan fezlekede yer alan dinleme kayıtlarında, Bayraktar’ın birçok kez dönemin başbakanı Erdoğan ve yakın çevresini işaret ettiği görülüyordu. İşte bir kaç örnek:
“EMİNE ERDOĞAN İSTEDİ..!“
Bayraktar hakkındaki fezlekede yer alan bir dinleme kaydı, bugün Kanal İstanbul tehdidi altında olan Kuzey Ormanları’ndaki Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesinin Emine Erdoğan’ın bir yakınının iflas etmesi için imara açıldığını ortaya koymuştu. Operasyonda gözaltına alınan dönemin İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız, Bayraktar’a “Beni Başbakan’ın eşinin özel kalemi aradıydı beni, yani onun için çıkması lazım” dediği dinlemeye takılmıştı. Bayraktar’ın da “Başbakan beni aradı, Gümüşdere Kısırkaya’yı soruyor… Adamlar iflas edecek diyor mutlaka mutlaka” sözleri kayıtlarda yer alıyor. Bölge, bu görüşmenin yapıldığı tarihten bir ay sonra imara açılıyor.
Bu kayıt Cumhuriyet’te yayımlandıktan sonra Erdoğan Bayraktar yine Cumhuriyet’e itiraf niteliğinde açıklamalarda bulunmuştu. Olayı doğrulayan Bayraktar, “Böyle bir durum var ama adamın imarı yok da benim açtırmam söz konusu değil. Adama iki sene kurullarda imar izni için işkence çektirmişler. Canına tak demiş, Başbakan’ın hanımını bulmuş. Niye bulmasın Emine Hanım’ı” demişti.
“YARDIMCI OL TALİMATI..!”
17 Aralık operasyonunda gözaltına alınan işadamı Emrullah Turanlı’yla Bayraktar arasındaki bir telefon görüşmesi de fezlekede yer alıyor. Görüşmede Bayraktar, Turanlı’ya “Başbakanımız diyor, Emrullah diyor, Müslüman uşaktır diyor iyi uşaktır, hayrı sever diyor, yardımcı ol diyor” diyor. Konuşmanın devamında Bayraktar ve Turanlı, çeşitli akçeli işler üzerinde konuşuyor.
YARIM SAAT YALVARDIM..!
Fezlekede yer alan bir başka kayıtta ise Bayraktar’ın işadamı Ali Ağaoğlu için dönemin Başbakan’ı Erdoğan’a yarım saat yalvardığını anlatıyor. Bayraktar’ın, dönemin Emlak Konut GYO Başkanı Murat Kurum ile yaptığı görüşmede, “Onun şeyini zorla okeylettim bugün bu Bakırköy’deki imar planını yapmıştım onu da Başbakan’a arz ettim bugün okeylettim onu söyle onu yani ama yarım saat yalvardım yani onun için artık” sözleri yer aldı.https://49389268fd0bc8ea03e0c8a2cae727d1.safeframe.googlesyndication.com/safeframe/1-0-38/html/container.html
“TÜRGEV İLGİSİ..!”
Fezlekede Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu TÜRGEV’le ilgili de çarpıcı diyaloglar yer aldı. Bayraktar ile üst düzey bakanlık bürokratları arasında geçen yasal dinleme kayıtlarında TÜRGEV’e alınacak araziler konuşuluyor. Kayıtlarda Erdoğan’ın TÜRGEV’e verilecek arazilerle yakından ilgilendiği görülüyor. Kayıtlarda Bayraktar’ın bakanlık bürokratlarına ‘’TÜRGEV’in işini halletmemiz lazım ya’’ derken dönemin Başbabakanı Erdoğan’ın Bayraktar’a ‘’TÜRGEV’in işini niye bitirmediniz’’ diye yakınmaları dikkat çekiyor.
“YANDAŞ BASINA İLAN..!”
Kayıtlarda ‘’yandaş basına reklam-ilan kıyaklarının’’ nasıl çekildiği de belgeleniyor. Kamu kuruluşlarının başındaki üst düzey yetkililerden yandaş basına reklam, ilanla daha fazla destek olmalarını isteyen Bayraktar’ın ‘’Mecburuz bunlara bakmaya ya’’ dediği görülüyor.
BAYRAKTAR’IN GEÇMİŞİ. .!
Bayraktar, İstanbul Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1995-1999 yıllarında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki KİPTAŞ’da genel müdürlük yaptı.
Aralık 2002 ile Mart 2011 tarihleri arasında Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) başkanlığı ve Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (EKGYO) yönetim kurulu başkanlığını yürüttü.
11 Haziran 2011’de yapılan genel seçimde AKP’den Trabzon milletvekili seçildi.
61’nci hükümette iki buçuk yıl boyunca çevre ve şehircilik bakanı olarak görev aldı.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarından adı geçen dört bakandan biri oldu.
25 Aralık’ta, bakanlık ve milletvekilliği görevinden istifa etti. İstifasını duyurduğu NTV haber kanalına yaptığı canlı bağlantıda esas istifa etmesi gereken kişinin o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylemiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
“Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü sayın başbakanın onayıyla yapıldı. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın başbakanın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyorum.”
ESKİ AKP MİLLETVEKİLİ: AKP’NİN YÜZDE 90’I İTİRAFÇI OLACAK..!
Eski AKP milletvekili Kemal Albayrak, Erdoğan Bayraktar’ın 17-25 Aralık ile ilgili açıklamalarına yönelik olarak, “İtirafçılık başladı” dedi..
AKP’nin kurucuları arasında yer alan eski Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak, 17-25 Aralık’ın ardından istifa etmek zorunda kalan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “Soruşturma dosyasında benimle ilgili tüm bilgiler doğruydu” açıklamasını değerlendirdi..
Albayrak AKP’de itirafçılık döneminin başladığını ileri sürdü…
- Eski AKP milletvekili Kemal Albayrak:
“Çiçero’nun bir sözü vardır: ‘Ölmüşleri yaşatan, yaşayanların bellekleridir.’..
Bir söz de: ‘Sömürgecilerin ipiyle kuyuya inilmez.’
Şimdi gayrimeşru işlerle uğraşanların, adaletsiz olanların, hukuk dışı olanların, böyle bir yönetimin ipiyle kuyuya gittin mi, netice bu…
Ben de Erdoğan Bayraktar’ın 2013’teki o sözlerini -o zaman da benzer ifadeler kullanmıştı- dinlemiştim.. Gerçekten üzüldüm.. Nasıl bir devlet, hukuk yok, araştırma yok, soruşturma yok… Bırakın onu; bunu itiraf ettiği halde, buradan anladığım şu ki, ileride göreceğiz, bu partide görev alanların ve o yönetimde görev alanların yüzde 80’i hatta yüzde 90’ı ileride itirafçı olacak..
Çünkü itirafçılık başladı. AKP, güçle ayakta duruyordu, devlet bizim açımızdan önemli bir mevkidir.”
ESKİ MECLİS BAŞKANI CEMİL ÇİÇEK, ESKİ BAKAN ERDOĞAN BAYRAKTAR’İN SÖZLERİNE İLİŞKİN KONUŞTU..!
Erdoğan Bayraktar’ın hedef aldığı isim konuştu: Külliye’den yanıt
FETÖ kumpası olan 17-25 Aralık soruşturmalarında adı gündeme gelen dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, son röportajında, dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek’i işaret etti..
Eski Bakan Bayraktar:
“Benim çocuklarımdan tutuklanan olmadı. Benim dosyamdan kimse tutuklanmadı. Dosyamda Cemil Çiçek, yalvardı onlara. Çiçek de beni sevmez, Erdoğan’ın adamı olduğum için. Çiçek, ‘Erdoğan dosyasını buna sokmayın, bu ayıptır. Onların dosyası başka, bunun dosyası başka’ dedi. Ama beni de o dosyanın içine soktular. Ama ben kimseye bir şey demiyorum. Kimde hakkım varsa, helal olsun..” ifadelerini kullanmıştı..
CEMİL ÇİÇEK ODATV’YE ANLATTI: İÇ TÜZÜK GEREĞİ UYARDIM..!
Cemil Çiçek, Erdoğan Bayraktar’ın bahsettiği 17-25 Aralık dosyasıyla ilgili ayrıntıları anlattı..
“Erdoğan Bayraktar’ın ne söylediği beni ilgilendirmiyor, ben hukuk ne diyorsa onu yaptım” diyen Cemil Çiçek, şunları söyledi:
“Soruşturma önergesinde, dört bakan birlikte verilmişti. Erdoğan Bayraktar’a yönetilen suç isnadı ile diğer üçüne atfedilen suç isnadının alakası yoktu.. Yani alakası olmayan birini koymuşlardı, benim de usul yönünden itirazım oldu..
Üç bakan Rıza Zarrab’la alakalı gündeme geldi. Bayraktar ise farklıydı. Soruşturma önergesi verilecekse şayet, Erdoğan Bayraktar ayrı, üç bakan ayrı olacaktı.. İç tüzük gereği bunu söyledim..”
Erdoğan’ın Bayraktar’ın “Dosyamda Cemil Çiçek, yalvardı onlara” sözüne itiraz eden Cemil Çiçek:
“Yalvarma falan yok. Ben Meclis Başkanı olarak görevimi yaptım.. O dönemde zaten suçluluk, suçsuzlukla ilgili değerlendirme yapma şansımız yoktu.. Dosyanın içeriği bilinmiyordu.. O nedenle usulü yönden Meclis Başkanı olarak, önergenin veriliş tarzıyla ilgili itirazımı yaptım.. O günkü pozisyonum, işin esasını incelemeye değil önergenin usulüne ilişkindir..”
“BEN BU İLKELLİĞİ HİÇ YAPMADIM..!”
Erdoğan Bayraktar’ın “Çiçek de beni sevmez, Erdoğan’ın adamı olduğum için” sözlerini hatırlatıp “Bayraktar’la aranızda bir problem mi vardı?” sorusu üzerine..
- Cemil Çiçek:
“Aramızda bir problem yok ama haklılığını göstermek adına böyle bir şey söylemiş olabilir. ‘Beni sevmeyen biri bile beni ayrı tuttu’ mesajı vermek için olabilir.. Haklılığını göstermek böyle değil, siyaset hukukuna göre yapılır. Filancayı seviyoruz, ya da sevmiyoruz diye yapılmaz, böyle bir şey yok.. Bu ilkel bir durum, ben bu ilkelliği hiç yapmadım..”
“MUHALEFET NEDEN KILINI KIPIRDATMADI..!”
17-25 Aralık soruşturmasının ardından mecliste önergenin veriliş sürecine dikkat çeken Cemil Çiçek, muhalefeti eleştirdi..
“Bu önergede, 55 milletvekili yetiyor, delile de gerek yok. Önergenin veriliş tarihine bakın” diyen Çiçek şöyle devam etti:
“Önerge aradan üç ay sonra geçtikten sonra veriliyor, muhalefet bir türlü vermedi. Kayıtlar bunu söylüyor. Zannediyorum, süreci 17 Mart’ta Mustafa Elitaş başlatıyor. Neden muhalefet bu konuda kılını kıpırdatmadı?.”
Odatv // Caner Taşpınar
CHP’DEN İLK YORUM: ‘BU BİR İTİRAFTIR..!
“BÜYÜK BİR SKANDALDI, ÖYLE DE KALACAK..!”
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında çarpıcı ifadeler kullanmış, “Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur, hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur” diye konuşmuştu..
- CHP’li Ali Mahir Başarır:
“Konuşmaların ve tapelerin doğru olduğunu söyleyerek para alanların ve para bulunduranların açıkça suçlu olduğunu söylemekte..
Rüşvet suçunu ortaya çıkaranların suçlu olması; evinden para çıkanların, ‘sıfırla oğlum’ diyenlerin suçluluğunu örtmez”
Başarır, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Beraberindeki isimlerin ceza almadıkları gibi o kirli paraların o isimlere iade edilmesi büyük bir skandaldı öylede kalacak.”
HEM TAPELER HEM TEKNİK TAKİP DOĞRUDUR..!
Eski bakan Erdoğan Bayraktar, 17-25 Aralık soruşturmaları ile ilgili:
“Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur..”
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın sosyal medya hesabından yaptığı ve AKP içindeki bazı kesimleri hedef alarak, “Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi” ifadesini kullandığı açıklamasının yankıları sürüyor..
Tweetler, AKP’ye ‘mesaj’ ve ‘ayar’ gibi gibi yorumlarla haberlere konu oldu..
Gazeteci Altan Sancar, bugün söz konusu tweetleri ile ilgili Erdoğan Bayraktar ile bir görüşme yaptığını duyurdu..
YAĞCILIK DEVRİ DE BİTTİ, ŞEBEKLİK DEVRİ BAŞLADI..!
Altan Sancar: “Geçtiğimiz gün bir tweet attınız ve dediniz ki ‘Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var… Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi…’ Bu tweet AKP’ye dair bir eleştiri olarak algılandı. Böyle bir mesaj amacınız var mıydı?”
- Erdoğan Bayraktar:
“Ben şu an aktif siyaset yapmıyorum, partiye gidip gelmiyorum ve organik bir ilişkim bulunmuyor.. Fakat ben, AKP’nin içindeyim, üyesiyim..
Ben bu partinin ilçe teşkilatlarında bulundum, vekillik de yaptım. Partiyi ahara karşı, yani kamuoyunun önünde eleştirmem. Ama şu var… Yağcılar… Hatta yağcılık devri de bitti, yağcılık geçmiyor. Şebeklik devri başladı. Onlar makama ve mevkiye geliyorlar..
Benim yaşım geçti zaten, bu saatten sonra görev istemem ve bana görev verilmesi de yanlış olur. Ancak, bir toplumun kalkınması ve gelişmesi için, hep liyakat, ehliyet ve emniyet diyoruz..
Şu anda bakıyoruz, berberden kasap, kasaptan terzi, terziden kuyumcu, tüccardan ormancı var. Böyle bir durumla karşı karşıyayız ve bu durum herkesi üzüyor..
Bunun siyaset ve hükümetle alakası yok, devlet bizim devletim.. Devlet de fiziksel bir nesne değildir, ilahi bir mevhumdur.. Devlete herkesin sahip çıkması lazım. Şu andaki durumun iyi olmadığı açık.. Bunu sen de görüyorsun ben de görüyorum..”
REİS BENİ HIRSIZ ÇUVALININ İÇİNE KOYDU VE ATTI..!
Altan Sancar: “Burada kastınız ne? Bir isim mi yoksa bir grup mu?”
- Erdoğan Bayraktar:
“Bu durumun düzelmesini istiyorum.. Bütün dünyada da var, ama bizim memlekette daha fazla, “Ben nasıl, ne olurum?” düşüncesi var. Onlar da bir şekilde bir şey oluyorlar. Hedef koyuyorlar, “Ben genel müdür, bakan ya da şu olmak istiyorum” diyorlar ve oluyorlar..
Ancak, “Ben memlekete nasıl başarılı olabilirim” diye düşünenler kulis tarafını beceremiyorlar..
Örneğin, ben 1973’ten beri inşaat işindeyim. Devlet işi de yaptım biraz, ama ağırlıklı olarak yap sat işindeyim.. Ben inşaatı iyi yaparım, arazi uzmanıyım, ama satmayı beceremem.. Arsa ya da daire satamam.. Ama şimdi millet gözüne kestiriyor, uyduruktan kendini yetiştirmemiş biri gidiyor ve bir makamı işgal ediyor. Devleti tıkıyor. Yazıktır!
Devletin düzelmesi için hakikaten, Allah’tan korkan, vatanını ve milletini seven, üretim yapan, katma değeri yüksek mal üreten insanların bir yerlere gelmesi lazım. Benim şimdi tuzum kuru.. Özel sektördeyim..
Beni şimdi attılar. ‘Reis’, sayın cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı..”
DÖVERLER BENİ ÖLDÜRÜRLER, O KADAR GÜCÜM YOK..!
- Erdoğan Bayraktar:
“Aslında ben Zarrab’ı tanımam..
Benim dosyamda hırsızlık yok, görevi kötüye kullanma var. FETÖ bana, hırsız, yolsuz ya da rüşvetçi diyememiş..
Kahpe FETÖ’nün savcısı bile benim soruşturma dosyama rüşvet ve yolsuzluk kelimelerini koyamadığı halde beni rüşvet ve yolsuzluk çuvalının içine koydular..
Beni de aynı çuvala koyunca liderim, dört tane bakan ile beni de hırsız diye tasvir ediyorsun. Yüzde 60, yüzde 40 ya da 50 öyle tasvir ediyor.. Hâlbuki yakından tanıyanlar beni ayırabiliyor.. Ben kendimi ayırmak istedim orada, ama gücüm yetmedi. Benim gücüm yetmez, döverler beni öldürürler beni bilmem ne yaparlar. O kadar gücüm yok benim..”
HEM TAPELER HEM TEKNİK TAKİP DOĞRUDUR..!
- Erdoğan Bayraktar:
“Ayrılmak için bir mücadele verdim, Zarrab’ı tanımam etmem.. Bende bir para yakalanmadı, öyle bir şey yok.. Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Benim dosyamda ne varsa, hem tapeler doğrudur, hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur.. Onlarınkiler yanlış olabilir, benimkiler doğru..
Bu ülkede yaşayanların dayanışmaya ihtiyacı var. Bu ülkede vatanını milletini sevenin dayanışmaya ihtiyacı var..
Ben şimdi 72 yaşımı doldurdum, 73’e girdim, 24 saat çalışıyorum. Allah bana yardım ediyor, sağlığım iyi, moralim iyi, işim iyi, ödenmeyecek bir borcum yok, iyileşmeyecek hastalığım yok. Yani bu dünyada 50 tane mutlu adam varsa, onlardan biri olduğumu düşünüyorum.. Biz yeteri kadar şükretmiyoruz, yoksa çalışınca Allah yardım ediyor..
Beni attılar! Bir kabine değişikliği oldu da ben bakanlıktan ayrılmadım. Normal bir bakanlık yaparken, hırsızlık çuvalına koyarak bizi attılar bakanlıktan..”
Altan Sancar: “Kırgınlığınız var mı peki?”
- Erdoğan Bayraktar:
“Var tabii, olmaz olur mu! Kırgınlığım var tabii!”
Altan Sancar: “AKP’de liyakatte bir azalma olduğunu mu düşünüyorsunuz?”
- Erdoğan Bayraktar:
“Evet düşünüyorum. Kırgınlığım da var, hepsi de var. Ama Türkiye’de şu anda A, B, C, D diye liderler var.. Çoğunu da tanıyorum, yakından çalıştım.. Bunların içinde yine en delikanlısı Recep Tayyip Erdoğan’dır.. En sağlam adam budur. Bana kötülük yaptı, büyük kötülük yaptı.. Bana yaptığı kötülüğü kabul etmiyorum. Ama mertlik ve liderlik konusunda da –etrafını sardılar şimdi, o ayrı mesele- Erdoğan’ın eline su dökecek lider yok şu anda..”
Altan Sancar: “Etrafını sardılar” derken ne demek istediniz?”
- Erdoğan Bayraktar:
“Genel olarak bunu söylüyorum. Şu anda liyakat, emniyet ve ehliyet kayboldu..”
Altan Sancar: “Peki, Erdoğan ile bu yaşananların ardından görüştünüz mü?”
- Erdoğan Bayraktar:
“Ben görüştüm, bir buçuk senedir görüşmüyorum. Baktım, artık görüşmenin bir faydası yok. Yoksa oradan beni attıktan sonra ilişkimi koparmadım.. Benim yine liderimdir. Ama beni çağırmasını da istemem, görev de istemem.. Ama ben dua ediyorum ona, Allah yardımcısı olsun..”
DOSYADA NE VARSA KABUL EDİYORUM..!
Altan Sancar: “Bu durum AKP açısından tehlikeli mi?”
- Erdoğan Bayraktar:
“Ben onu bilemem, şu anda AKP’de aktif görevde değilim.. Ama özel olarak davet ederlerse, il toplantılarına eski bir bakan olarak gidiyorum; yoksa gitmiyorum. İşime bakıyorum.. Biz 17-25 Aralık operasyonu içinde bulunduk, oradaki operasyonda bize de dosya yaptılar, benim dosyam var..
Suçlu olanın cezasını çekmesi lazım, ama şu anda geldiğimiz noktada Allah beni kayırdı ve kurtardı.. Şu anda çok iyiyim, atmaca gibiyim..
İşin siyaset tarafına beni fazla sokma..
Dosyam var, dosyada ne varsa kabul ediyorum, benim suçum. Telefondaki konuşmalar bana aittir, tapeler bana aittir, renkli çekilen kameralar, teknik takiptekilerin hepsi bana aittir..”
“CEMİL ÇİÇEK DE BENİ SEVMEZ..!”
- Erdoğan Bayraktar:
“Benim çocuklarımdan tutuklanan olmadı. Benim dosyamdan kimse tutuklanmadı. Dosyamda Cemil Çiçek (eski başbakan yardımcısı), yalvardı onlara.. Çiçek de beni sevmez, Erdoğan’ın adamı olduğum için. Çiçek, “Erdoğan dosyasını buna sokmayın, bu ayıptır. Onların dosyası başka, bunun dosyası başka” dedi. Ama beni de o dosyanın içine soktular. Ama ben kimseye bir şey demiyorum. Kimde hakkım varsa, helal olsun..”
“‘İLK GÜNDEN İTİBAREN BENİ GÖNDERME NİYETLERİ VARDI..!”
- Erdoğan Bayraktar:
“Zaten benim bakanlığa geldiğim ilk günden itibaren beni gönderme niyetleri vardı. Rize’de ‘Reis’in yanına gittim, bir şey anlatmak için yüksekte oturuyordu, onu dinlemek için eğildim ve “Reis Erdoğan Bayraktar’ı çömeltti” diye manşet attılar. Bizim ülkemizde çalışan ve üreten kesimi yaşatmazlar.”
BAYRAKTAR’IN “EVİ TERK ET” DEDİĞİ SOYLU’NUN AKRABASI..!
Barış Pehlivan, AKP hükümetinin 17-25 Aralık soruşturmalarında adı gündeme gelen eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu..
Pehlivan, 17-25 Aralık soruşturmalarında konuşması ortaya çıkan Bayraktar’ın, “Evi terk et” dediği kişinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun akrabası Sadık Soylu olduğunu söyledi..
Pehlivan:
“Erdoğan Bayraktar’ın operasyon anında ‘Evi terk et’ dediği kişi, danışmanı Sadık Soylu’dur. Erdoğan Bayraktar ile Süleyman Soylu’nun Sadık Soylu üzerinden yakınlığı vardı..”
PEKER VİDEOLARIYLA GÜNDEME GELMİŞTİ..!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı KİPTAŞ’ta, Erdoğan Bayraktar’ın TOKİ Başkanlığı döneminde de TOKİ’de danışman olarak görev yapan Sadık Soylu, Bayraktar’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevine başlaması üzerine kadrosu Emlak Konut’ta kalmak üzere bakanlıkta danışman olarak görevlendirilmişti..
Hakkında organize suç örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılan Sedat Peker, Sadık Soylu’nun “özel yerlerde beklettiği nakit paralarını yatla Yunanistan’a kaçırmak için planlar yaptığını” öne sürmüştü..
Peker, Sadık Soylu’nun “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı da yönettiğini” iddia etmiş şöyle konuşmuştu:
“Senin akraban var ya Ankara’da, Sadık Soylu.. Bir iş merkezi var yine Ankara’da Next Level diye geçiyor.. Bu devletin bir yeri.. Şimdi bakanlığın tüm yüksek bürokratları orada, tüm işadamları orda..
Murat Kurum mu yönetiyor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı, Sadık Soylu mu?
Bir de Erdal Kayapınar var, bakanlığın mekansal planlama genel müdürü. Bu adamla ilgili FETÖ soruşturması varmış, o nasıl kapandı.. Soruşturma kapandı? Sayın savcılar siz delil mi istiyorsunuz, kameralar var, bu Sadık Soylu’nun resmi bir unvanı yok, devletin bakanlığa ait resmi binasında nasıl oturuyor müsteşar gibi, bakan gibi… Neden işadamları ile devletin görevlileri orda..
Sayın savcı bir yazı yazacaksın, HTS kayıtları gelsin diye, hangi bürokratlar bu adamın yanına gidip geliyor, hangileri arıyor. Ben iddia ediyorum, Murat Kurum’u o kadar aramıyorlardır..”

ERDOĞAN BAYRAKTAR’DAN MESAJ: “TATLI SU KURNAZLARI..!
17-25 Aralık soruşturmalarında adı geçen ve hakkındaki iddialar nedeniyle görevinden istifa eden eski bakan Erdoğan Bayraktar, AK içindeki bazı kesimleri hedef alan paylaşım yaptı.
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, liyakatın ve sorgulamanın önemine dikkat çeken mesajlar paylaştı..
Bayraktar AKP içindeki bazı kesimleri hedef alarak, “Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi” ifadesini kullandı..
Twitter hesabından yaptığı sözkonusu ilk paylaşımına gülme ikonuyla başlaması dikkat çeken Bayraktar:
“İlahi nizamda bir erdem olan sorgulamadan kayıtsız şartsız iman etme ilkesini beşeri sistemlerde de uygulamaya kalkarsanız sonuç hiç verimli olmaz. Hiçbir şeyi sorgulamayanlardan oluşan toplumlar sürekli kandırılmaya mahkumdur..”
Bayraktar ikinci paylaşımında ise:
“Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var… Referanslara ve de verilere bakılmalı. Nasıl iş yapabilirim, nasıl faydalı olurum diye mücadele edenler varken; Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler, çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi…”
‘ÜLKENİN HER TARAFINI PEŞKEŞ ÇEKTİNİZ ..!
Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, ’17-25 Aralık ses kayıtları doğru, montaj değil’

ERDOĞAN’IN MONTAJ DEDİĞİ TEPELERİN DOĞRULUĞU İSPATLANDI..!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı bir konuşmada 17-25 Aralık operasyonuna işaret ederek, ‘Ülkenin her tarafını peşkeş çektiniz‘ demişti. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na bu sözleri nedeniyle dava açmıştı..
Yapılan duruşmada, Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik savunmasında 17-25 Aralık operasyonları döneminde internette yayımlanan tapeleri mahkemeye delil olarak sunmuştu..
Bunun üzerine Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’e yaptığı bu savunmasından dolayı dava açıldı..
Basın mensuplarını duruşmaya davet eden Avukat Celal Çelik, duruşma sonrası bir açıklama yapacağını söylemiş ve ‘Yer yerinden oynayacak‘ ifadelerini kullanmıştı..
DURUŞMA ERTELENDİ
Duruşma İstanbul’da Anadolu 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü..
Duruşmada ses kayıtlarının gerçek olduğunu dile getiren avukat Celal Çelik, beraat kararı istedi.
- Avukat Celal Çelik:
“Bu davanın savunmayı baskılamaya yönelik olarak olduğunu söylemek istiyorum. Savcı hangi gerekçe ile bu davayı açtı anlamadım. Dünyanın hiçbir yerinde böylesi bir dava açılamaz. Bir avukattan müvekkilini savunmaması beklenemez. Karşı tarafta Erdoğan varsa iyi düşünün ve ‘Erdoğan asla ve asla yanılmaz, söylediği her şey doğrudur. Benim müvekkilimin söylediği hiçbir şey doğru değildir. Dava kabul edilsin’ demem isteniyor. Erdoğan tarafından bana açılmış iki dava var. Genel başkanımız Erdoğan’a ‘seni eleştireceğim’ diyor. İktidar partisinin genel başkanını eleştirme hakkına sahip. Erdoğan sıfırlama tapelerinin montaj olduğunu söyledi. Ben de müvekkilimin doğru söylediğini ispatlamaya çalıştım. Tapeleri de dosyaya koyduk. Müvekkilimin haklarını savunmak ne zamandan beri suç.”
“BU TAPELERİN GERÇEK OLDUĞU SABİT..!”
- Avukat Celal Çelik:
“Erdoğan vatandaş olarak beni dava etmiş. ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ maddesi AYM’ye aykırıdır. Benimle ilgili iddia sıfırlama tapelerini dosyaya koymak. Tapeler montaj değil diyorlar. Bu sıfırlama tapeleri doğru mudur değil midir? Doğruysa ben suç işlemiş olur muyum? Mahkemeniz tarafından bilirkişi tarafından alındı incelenmesini istiyorum. Rapor talep ediyorum. İddianamede geçen 7 tape var. Tapelerin gerçek olduğuna dair elimdeki raporu mahkemenize sunuyorum. Bu tapelerin gerçek olduğu sabit.”
“BİLİRKİŞİ RAPORU TALEBİ REDDEDİLDİ..!”
Savcı bilirkişi raporu alınması yönündeki talebinin reddini talep etti. Mahkeme heyeti Meclis Araştırma Komisyonu’nda 17/25 Aralık olarak bilinen ve o dönemki bakanlarla ilgili süreçte alınan raporda var olduğu bilinen ATK ihtisas kurulu raporunun bu aşamada istenilmesine yer olmadığına karar vererek duruşmayı 24 Nisan’ a erteledi.
17-25 ARALIK SES KAYITLARI TAMAMEN DOĞRU..!
Celal Çelik yurtdışında uluslararası bir heyetten aldığı tapelerle ilgili bilirkişi raporunu dağıttı.
- Celal Çelik:
”17-25 Aralık ses kayıtları tamamen doğru. Bilirkişi raporu aldık..
Aldığımız bilirkişi raporları Erdoğan’ın tape kayıtlarının tamamının doğru olduğunu söylüyor. Hiçbir biçimde montaj olmadığını ortaya çıkarmış olduk. Eğer Japonya’da olmuş olsaydık Harakiri denen işlem Erdoğan tarafından yerine getirilirdi.”

Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Celal Çelik avukatları, İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP İstanbul İl Başkanı Cana Kaftancıoğolu, CHP milletvekili Ali Şeker, Erdoğan Toprak ve birçok CHP’ li siyasetçi katıldı.
- Avukat Celal Çelik:
”Mahkemeler önünde sıfatların bir önemi yok..
Erdoğan vatandaş olarak beni dava etmiş. ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ maddesi AYM’ye aykırıdır..
Benimle ilgili iddia sıfırlama tapelerini dosyaya koymak. Tapeler montaj değil diyorlar. Bu sıfırlama tapeleri doğru mudur değil midir? Doğruysa ben suç işlemiş olur muyum? Mahkemeniz tarafından bilirkişi tarafından alındı incelenmesini istiyorum. Rapor talep ediyorum. İddianamede geçen 7 tape var. Tapelerin gerçek olduğuna dair elimdeki raporu mahkemenize sunuyorum. Bu tapelerin gerçek olduğu sabit.”
“SANIK VE MÜVEKKİLLERİ AYNAYA BAKSIN..!”
Karşı tarafın avukatı:
”Sanık savunmadan ziyade şov yapmıştır. Sanık FETÖ’ nün 17/25 Aralık’ ta yaptığı şeyleri savunmuştur. FETÖ’ nün siyasi ayağı için sanık ve müvekkillerinin aynaya bakması lazım. FETÖ’ nün ipine sımsıkı sarılmıştır. Sanığın savunmalarının reddini müvekkillerinin taleplerinin reddini talep ediyoruz.”
17 ARALIK 2013’TE NE OLDU VE O DÖNEMİN 17 AKTÖRÜ BUGÜN NEREDE..!?

Türkiye’de cumhuriyet tarihinin en geniş çaplı ve en büyük yolsuzluk operasyonu olarak görülen 17-25 Aralık’ta yaşananların üzerinden tam 8 yıl geçti..
17 Aralık 2013 sabahı, ‘rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık’ gibi suçlamalarının yöneltildiği birçok kişi dönemin Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in talimatıyla, gözaltına alındı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz’ün koordine ettiği operasyonda o dönemdeki İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Ali Ağaoğlu, Reza Zarrab ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı.

Dönemin Başbakanı Erdoğan, soruşturmayı hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon olarak değerlendirdi. Hükümet yetkilileri yaptıkları açıklamalarda operasyonun arkasında Gülen Cemaati’nin olduğunu iddia ederek devleti ele geçirmeye çalışan bir ‘paralel yapı’ olduğunu öne sürdü.
18 Aralık 2013’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma dosyasının geniş olduğu ve fazla iş yükü gerektirdiği gerekçeleriyle, soruşturmaya ek 2 savcı daha atadı ve savcılar arasındaki herhangi bir ihtilaf durumunda soruşturmaya ilişkin kararların 2’ye 1 çoğunlukla alınması talimatını verdi.
25 Aralık’ta Savcı Muammer Akkaş yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında dönemin Başbakanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırladı ancak Emniyet Müdürü Selami Altınok, gözaltı ve arama talimatını, gerekçe ve delillerinin yetersizliği nedeniyle geri çevirdi.
“Sosyal medyada dolaşıma sokulan soruşturma detayları..!”
Soruşturmaya ilişkin dosyaya ait teknik detayların, görüntülerin ve ses kayıtlarının sosyal medya üzerinden çok hızlı şekilde belli hesaplar üzerinden kamuoyuna servis edilmesi pek çok kesimde operasyonun siyasi bir hedefinin olduğu şüphesini uyandırdı.
17 Ekim 2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yaklaşık 11 ay süren inceleme sonrası dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi. İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, 17 Aralık operasyonundan neredeyse bir yıl sonra, 16 Aralık 2014’te, takipsizlik kararına yapılan itirazı reddetti.
TÜRKİYE VE DÜNYA KAMU OYUNUN YAKINDAN TAKİP ETTİĞİ 17 ARALIK’IN AKTÖRLERİ BUGÜN NEREDE VE NE YAPIYOR..!?
“Reza Zarrab: ABD’de tutuklandı, itirafçı oldu..!”
17 Aralık operasyonunda bakanlar, çocukları ve bir çok bürokrata rüşvet dağıttığı öne sürülen Reza Zarrab, Mart 2016 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde İran yaptırımlarını delme suçlamasıyla tutuklandı. Türkiye ve İran vatandaşı olan Zarrab, davada itirafçı oldu. Zarrab, Halk Bankası ile iş yapmasına yardımcı olması karşılığında dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a yaklaşık 50 milyon Euro rüşvet verdiğini açıkladı.
Zarrab itirafçı olduktan sonra Türk medyasında hakkında çıkan haberlerde New York’un lüks mekanlarında dolaşırken görüntülendiği iddia edildi.
2017 yılının sonuna doğru Zarrab ve yakınlarının Türkiye’deki mal varlığına el konuldu. Zarrab’ın eşi Ebru Gündeş, mal varlığına el konulanlar arasında yer almadı.
Son olarak Zarrab davasını Türkiye’de en yakın takip eden ve ‘Reza Zarrab-The Hayırsever’ kitabının yazarı Süreyya Olcayto’nun aktardığına göre Zarrab’ın serbest olduğu iddiaları yanlış ve Olcayto’ya göre Zarrab farklı bir hapishanede farklı bir kimlikle tutuluyor.
“Zafer Çağlayan: Siyasete geri döndü..!”
17 Aralık süreci sonrası Ekonomi Bakanlığı görevinden istifa eden Zafer Çağlayan, önce siyasete bir süre ara verip oğlu ve kardeşiyle birlikte yürüttüğü işlere döndü. Bu aile şirketi, Ankara ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde Burger King restoranları işletiyor.
Ancak daha sonra 2018’in Mart ayında AK Parti Mersin 6. Olağan İl Kongresi’ne katıldı ve burada il başkanı seçilen Cesim Ercik’in 19 kişilik listesinde ‘asil delege adayı olarak’ yer aldı. Bugüne kadar bunun dışında siyasette ön planda olacak herhangi bir adım atmadı veya açıklama yapmadı. Medya manşetlerinden uzak bir hayat yaşamaya dikkat eden Çağlayan’ın bir takım sağlık sorunları olduğu konuşuluyor.
“Muammer Güler: Siyaset sahnesinden çekildi..!”
17 Aralık sonrası İçişleri Bakanlığı görevinden istifa eden Muammer Güler siyaset sahnesinden çekildi. Güler sosyal medyada da paylaşımlarda bulunmuyor. Eski Bakan’ın sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki en son mesajı 2014 tarihine ait. Eski bakanın internet sitesi de kapalı durumda. Reza Zarrap’ın oğluna “100 bin dolar rüşvet verdim.” dediği Muammer Güler kamu oyu önüne çıkmıyor.
Sosyal medyada yer alan ses kayıtlarında Güler’in Zarrab’a onu korumak için “Senin önüne yatarım Reza” dediği duyulmuştu. Güler de Çağlayan gibi oldukça sessiz bir hayat yaşıyor ve kamuoyu önüne çıkmıyor.
“Erdoğan Bayraktar: Şirketinin başında..!”
O dönemde istifa eden bakanlardan birisi de Erdoğan Bayraktar’dı. NTV haber kanalının canlı yayınında kendisinin bir suçu varsa Erdoğan’ın da istifa etmesi gerektiğini söylemiş, alınan tüm kararlarda Erdoğan’ın talimatı bulunduğunu belirtmişti.
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, kendi internet sitesindeki bilgilere göre kurucusu olduğu inşaat firması Bayraktar İnşaat’ın 2014 yılından beri tekrar başına geçerek çalışmalarına devam ediyor.
Son olarak Bayraktar memleketi Trabzon’da 30 milyon TL üzerinde masrafla 20 bin kişilik bir cami yaptırdı ve bununla gündeme geldi.
“Egemen Bağış: Büyükelçi olarak atandı..!”
İddialar sonrası görevinden alınan bir diğer isim de dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış olmuştu. Bağış daha sonra kariyerine stratejik danışman olarak devam etti ve bu sırada düzenlediği konferanslarda konuşmacılık yaptı.
İstanbul Aydın Üniversitesi Yayınları’ndan “Başmüzakereci’nin kaleminden” adlı makalelerinin derlendiği bir kitap çıkaran Bağış, 2019 yılında Çekya’ya Prag Büyükelçisi olarak atandı ve bu atama uzun bir süre gündem yarattı.
“Genel Müdürü Süleyman Aslan: Ziraat Bankası Yönetim Kurulu’na girdi..!”
Eski Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evindeki ayakkabı kutuları içerisinden 4,5 milyon dolar para çıkmıştı. Arslan paraların İmam Hatip yapılmak için toplandığını ve bağış paraları olduğunu söyledi.
Hakkında Reza Zarrab, ABD’de itiraflarda bulunduğu sırada CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Aslan’ı Meclis gündemine taşıdı. Emir, Aralık 2017’de “Süleyman Aslan nerede, emekli maaşı alıyor mu?” diye, Başbakan Binali Yıldırım’a soru önergesi iletti. Soru önergesi yanıtsız kaldı.
Aslan, 17 Aralık soruşturması kapsamında göz altına alınıp 57 gün sonra serbest bırakılmıştı. Aslan daha sonra Ziraat Bankası’nın olağan genel kurulu toplantısında üç yıl süre ile oy birliği ile Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi.
“Eski Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir: Milletvekili oldu..!”
17 Aralık sonrası gözaltına alınıp serbest bırakılanlardan eski Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, 24 Haziran’da Ak Parti’den İstanbul milletvekili seçildi. Demir, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Üyesi.
“Ali Ağaoğlu: İflas ettiği iddia edildi..!”
Hızlı özel hayatı ve lüks yaşamı ile gündeme gelen iş adamı Ali Ağaoğlu’nun i geçtiğimiz yaz ‘iflas ettiği’ yönündeki iddialara “Böyle bir şey yok” yanıtını verdi. Ağaoğlu, “Türkiye’nin güllük gülistanlık olmadığını biliyorsunuz. Kabuğumuza çekilip seyirci kalamayız. Binlerce çalışanımız var. Gerekirse bazı varlıklarımızı satacağız.” dedi.
“Barış Güler: ‘Arsa bakarken ayağını kırdı’..!”
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler de medyada 2017 yılında iflas ettiği iddialarıyla gündeme geldi.
Operasyonlar sırasında evdeki kasalarda tuttuğu anlaşılan 1 milyon TL üzerindeki parası için “3-5 kuruş param var” dediği ses kayıtlarına yansıyan Güler’in oğlu Barış Güler’in de 2016’da iflas ettiği öğrenildi. Güler, Innova Gayrimenkul Geliştirme Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketini kapattı.
Güler ailesine dair medyada yer alan son haberler Mayıs 2018 tarihli. Alanya’da villa yaptırmak için kayalık bir araziye giden Barış Güler’in, düşerek ayağını kırdığı kaydedilmişti.
“Eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu: ‘FETÖ Mülkiye yapılanması’ davasında 3 yıl 1,5 ay hapis cezası aldı, 13 Aralık 2018’de tahliye oldu..!”
17 Aralık operasyonu sırasında İstanbul Valisi olan Hüseyin Avni Mutlu 15 Eylül 2014’te merkeze alındı.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra görevden uzaklaştırılan Mutlu “FETÖ mülkiye yapılanması” davasında yerel mahkemece “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan verilen 3 yıl 1 ay 15 günlük hapis cezası aldı.
Cezanın onanmasının ardından 7 Kasım 2018’de cezaevine konan eski İstanbul Valisi 13 Aralık 2018’de tahliye edildi. Daha sonra ne yaptığı bilinmiyor.
“Eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın: ‘FETÖ Mülkiye yapılanması’ davasında ceza aldı, 17 Aralık davasında tanık olacak..!”
Operasyondan iki gün sonra görevden alınarak merkez valisi olarak atandı. 17 Aralık soruşturmasının kendisinden gizlendiğini belirtti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ‘FETÖ Mülkiye yapılanması’ davasında Mutlu ile beraber yargılandı ve 2 yıl 1 ay hapis cezası aldı. “17 Aralık kumpas” davasında tanıklık yaptı.
“17 Aralık savcıları Kara, Yüzgeç ve Öz aranıyor..!”
17 Aralık savcıları Celal Kara, Mehmet Yüzgeç ve Zekeriya Öz, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde görülen davada, firari sanıklar olarak aranıyorlar. Kara, Yüzgeç ve Öz hakkındaki 557 sayfalık iddianamede “Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme”, “Görevi kötüye kullanma”, “Resmi evrakta sahtecilik”, “Haberleşmenin gizliliğini ihlal etme”, “Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ve kayda alınması”, “Özel hayatın gizliliğini ihlal”, “İftira”, “Suç uydurma”, “Nitelikli dolandırıcılık”, “Nitelikli tehdit”, “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” gibi suçlamalar da yer alıyor.
“Operasyonu gerçekleştiren polisler: Değişik suçlardan farklı oranlarda cezaya çarptırıldılar..!”
17 Aralık operasyonunun hemen ardından görevden alınan emniyet müdürleri Ömer Köse, Nazmi Ardıç, Yakup Saygılı ve ekipteki diğer polislerin soruşturmada usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle yargılamaları Mart 2019’da karara bağlandı.
Takipsizlikle sonuçlanan 17 Aralık soruşturmasında, kumpas kurup usulsüzlük yaptıkları iddiasıyla Nazmi Ardıç, Yakub Saygılı ve Kazım Aksoy’un da aralarında bulunduğu 67 sanıklı davada 15 sanık, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme heyeti aralarında eski emniyet müdürleri Yakup Saygılı, Nazmi Ardıç ve Yakub Saygılı’nın da bulunduğu 15 sanığı ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırırken bazı sanıklar değişik suçlardan farklı oranlarda hapis cezalarına çarptırıldı.
Mahkeme eski emniyet müdürü Hamza Tosun, ABD’deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan eski komiser Hüseyin Korkmaz, Alparslan Çalışkan, Sinan Sağyalavaç ve Hayri Akın’ın dosyalarının ayrılmasına karar verdi.
“Memur Teoman: Sürgün mü edildi, atama mı yapıldı..!?“
Zarrab’ın rüşvet tekliflerini kabul etmediğini doğruladığı ‘Memur Teoman’ olarak bilinen Gümrük Müdür Yardımcısı Teoman Dudak’ın 17 Aralık sonrası sürgün edilip edilmediği ile ilgili CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2014 yılında meclise soru önergesi verdi. O dönem Ticaret Bakanı olan Hayati Yazıcı, Dudak’ın sürgün edilmediğini İstanbul’da görev süresi dolduğu için Gaziantep’e atandığını açıkladı.
O dönem rüşvet almadığı için kahraman ilan edilen Dudak bugüne kadar konuya ilişkin hiçbir detaylı açıklama yapmadı ve sessizliğini korudu.
“Polis Hüseyin Korkmaz: Soruşturma belgelerini ABD’ye kaçırdı, Hakan Atilla davasında tanık oldu..!”
17 Aralık soruşturmasını yürüten ekipte yer alan polis Hüseyin Korkmaz 25 Aralık operasyonu ile ilgili tutuklandı ve 17 ay cezaevinde kaldı. Sonrasında tahliye edilen Korkmaz yasadışı yollardan ABD’ye giderek beraberinde götürdüğü belgeleri FBI yetkililerine teslim etti. Oturum izni ve 50 bin dolar mali yardım karşılığında Hakan Atilla davasında tanık olarak yer aldı.
https://www.cafemedyam.com/2020/02/17/bu-yolsuzluklar-unutuldu-mu/
İLGİLİ HABER
Odatv – cumhuriyet Zehra Özdilek