Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), 3 yıl aranın ardından yeniden çalıştırıldı

CERN’DEKİ BÜYÜK HADRON ÇARPIŞTIRICISI, 3 YIL ARADAN SONRA YENİDEN ÇALIŞTIRILDI..!
“İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) inşa edilen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, 3 yıllık bakım ve onarım çalışmalarının ardından yeniden çalışmaya başlatıldı..!”
  • Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN):

“Doğadaki dört temel kuvvetin dışında yeni bir kuvvet arama çalışmalarını sürdürmek için inşa edilen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), 3 yıl aranın ardından yeniden çalıştırıldı..

İki proton demetinin, LHC’nin 27 kilometrelik halkası etrafında zıt yönlerde döndürülmesiyle birlikte, yeniden başlatılma sürecine girildi..

Bugün döndürülen demetler, LHC’yi yeniden faaliyete geçirmenin yanı sıra 4 yıl sürecek fiziki veri alımı sürecinin başlangıcını da temsil ediyor..”

  • LHC’nin performansından sorumlu departmanın yöneticisi Rhodri Jones:

“Dolaşıma sokulan proton demetlerinden yüksek yoğunluklu ve enerjili çarpışmalar birkaç ay sonra görülecek.. İlk demetler, uzun süredir kapalı tutulan hızlandırıcıyı başarılı bir şekilde yeniden faaliyete geçirdi..”

“DAHA YÜKSEK BİR ENERJİYLE ÇALIŞACAK..!”
  • CERN Hızlandırıcılar ve Teknoloji Direktörü Mike Lamont:

” LHC’nin uzun süren bir sağlamlaştırma programının ardından artık daha yüksek enerjiyle faaliyetlerini sürdürecek ve bundan sonraki LHC deneylerinden daha fazla verilerin çıkarılacak..”

“175 METRE DERİNLİKTE..!”

1998’den 2008’e kadar süren çalışmalar sonucu CERN’de kurulan ve dünyanın en büyük, en güçlü parçacık çarpıştırıcısı olarak kabul edilen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, İsviçre’nin Cenevre kentinin Fransa sınırı yakınlarında, 175 metre derinlik ve 27 kilometre uzunluktaki bir tünelde yer alıyor..

Doğadaki dört temel kuvvetin dışında yeni bir kuvvet olup olmadığının araştırılması için kurulan çarpıştırıcı ile yapılan son deneyde, “üst kuark” adı verilen dörtlü atom altı parçacık türü ortaya çıkarılmıştı..

CERN araştırmacıları, 2015-2018 yıllarında LHC ile yapılan Atlas deneylerindeki proton çarpışmalarında, dörtlü üst kuarkların daha önce fizik biliminde Standart Model teorisinde öngörülene yakın bir standart sapmayla gözlendiğini belirtmişti..

CERN: TÜRKİYE TAM ÜYELİKTEN ÇEKİLDİ..!
“TÜRKİYE CERN’DE TAM ÜYELİKTEN ÇEKİLDİ, GÜNEY KIBRIS’A TAM ÜYELİK VE VETO YOLU AÇILDI..!”

Türkiye CERN’e tam üyelik sürecinden çekilip, kısmi üyeliğe geçti..

CERN’e aynı dönem aday olan Güney Kıbrıs’ın tam üye olması halinde Türkiye’yi veto edebilecek…

Türkiye 2012’de kendi isteğiyle CERN’de tam üyelikten çekildi / Fotoğraf: AA// cafemedyam

Türkiye, 9 yıl önce CERN tam üyelik sürecinden kendi isteğiyle çekilerek, kısmi üyeliğe geçti..

CERN tam üyeliği için Türkiye ile aynı dönem başvuran Güney Kıbrıs ise sürece devam etti.. Güney Kıbrıs şimdi tam üyelikte son aşamaya gelip, CERN Konseyi’nde yeni üyelerin kabul ve reddedilmesi için oy hakkı kazanacak..

Türkiye’nin CERN üyeliğinde veto üstünlüğü Güney Kıbrıs’a geçti..

ERDOĞAN’A ÇAĞRI..!”

CERN Atlas Deneyi Ulusal Koordinatörü ve CERN CAST Deneyi Takım Lideri Prof. Dr. Serkant Ali Çetin, CERN Charm II ve Chorus deneylerine de katılan Türk Fizik Derneği Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş ve CERN Atlas ve CERN’deki LheC, FCC deneyleri üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy, “CERN’e tam üyelik için Türkiye çok hızlı harekete geçmek zorunda” diyerek, Erdoğan’a çağrı yaptı..

“TÜM ÇABALAR BOŞA GİTTİ..!”

CERN Atlas, CERN’in LheC, FCC deneyleri işbirliği üyesi ve TOBB Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy, süreçle ilgili olarak Sözcü’den Sultan Uçar’a yaptığı açıklamada şunları söyledi..

  • Prof. Dr. Saleh Sultansoy:

“Altyapısı bile olmayan 800 bin nüfuslu Güney Kıbrıs, durup dururken Türkiye’yle aynı dönem CERN’e başvurdu.. Türkiye, riski görüp tam üyeliğe başvuranların birbirini veto etmemesi için CERN Konseyi’nden karar çıkarttı..

Tam üyelik başvurusunu Türkiye aniden geri çekince, tüm bu çabalar boşa gitti. Türkiye’yle aynı dönem başvuran İsrail 2014’te, Sırbistan 2019’da tam üye oldu. Slovenya ve Güney Kıbrıs her an tam üye olabilir.. Tam üyelik sürecine Türkiye yeniden başlasa da Güney Kıbrıs tam üyelik sürecini hızlandırır. Türkiye’nin CERN’e tam üyeliği veto riskine girdi..”

TÜRKİYE’NİN CERN TAM ÜYELİĞİ İÇERİDEN VE DIŞARIDAN ENGELLENDİ..!

CERN Atlas Deneyi Ulusal Koordinatörü, CERN CAST Deneyi Takım Lideri ve İstinye Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Serkant Ali Çetin şunları söyledi..

  • Prof. Dr. Serkant Ali Çetin:

“Türkiye’nin kısmi üyeliğe ani dönüşündeki niyet ve süreç hiç paylaşılmadı. Geri çekildiğimizi bile TAEK ya da bakanlıktan değil CERN’den öğrendik..

İlginç bir şekilde tam üyelik başvurusundan kısmi üyelik başvurusuna dönmeyi teşvik eder nitelikte yazı, CERN Genel Direktörü ya da yardımcıları tarafından değil, CERN yönetiminde üye olmayan ülkelerden sorumlu bir yetkili imzasıyla Türkiye’ye gönderildi..

Yunan asıllı bu yetkili tam üyelik ile kısmi üyelik arasında hiç fark yokmuş gibi bir hava yaratıp, ima etti..

Türkiye’nin tam üye olmasını istemeyen bir yazıydı.. Türkçe’ ye, ‘asosiye’ yani ‘kısmi’ üyelik yerine ‘ortak’ üyelik diye çevirenler, Türkiye’deki en üst makamları ve kamuoyunu, ‘Türkiye CERN’e tam üye oluyor’ algısıyla yanılttı..

Türkiye’nin CERN’e tam üye olması hem içeriden hem dışarıdan engellendi. Oysa, kısmi üyelik ile tam üyelik arasında çok ciddi fark var.. Tam üye olmayanın CERN Konseyi’nde oy hakkı yok. Tam üyelerle aynı oranda ihale, kadro alıp, teknoloji transferlerinde öncelikli olunamaz..”

“ŞARTLAR KÖTÜLEŞTİ..!”

“Türkiye’de şartları iyileştirmeye yönelik hâlâ hiçbir girişim yok” diyen Çetin, şunları kaydetti..

  • Prof. Dr. Serkant Ali Çetin:

“CERN’de yürütülen deneysel parçacık fiziği araştırmalarının temeli olan hızlandırıcı, dedektör ve bilişim teknolojileri ile ilgili 10 yıldır altyapı bile kurulmadı..

Tam tersine mevcut imkanlar kısıtlanıp, şartlar daha da kötüleşti..

TAEK’in ve bakanlığın yanlışları CERN’e üyeliğin sağlayacağı ulusal faydaları resmen engelledi. Bu yanlışlar, Türkiye’de bilim ve teknolojinin gelişmesine çok büyük zararlar verdi..”

“SÜREÇ TERSİNE DÖNDÜ..!”

Türk Fizik Derneği Başkanı, CERN’de Charm II ile Chorus deneylerine katılan İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Baki Akkuş şunları söyledi..

  • Prof. Dr. Baki Akkuş:

“Türkiye’nin 1960’lı yıllarda başlayan CERN’e tam üyelik girişimlerinin hiçbirinden ciddi bir sonuç alınamadı..

Türk Fizik Derneği Başkanı olarak ben, Prof. Dr. Engin Arık dahil 15 Türk fizikçi 2005’te dönemin başbakanı Erdoğan’a mektup yazdık, bizi destekledi.. CERN tam üyeliğinin önemi anlatıldı..

İlk defa çok ciddiye alındık. TAEK, CERN araştırmalarından sorumlu yapıldı.. 2009’a kadar süreç çok etkin ilerledi. 2010 sonrası süreç tam tersine döndü.. CERN tam üyeliğinin stratejik önemi hiç düşünülmedi..”

“PARA HESABI YAPILDI..!”

Türkiye’nin CERN’e tam üyelik bedeli yıllık 45-50 milyon İsviçre Frangı ödemek yerine yılda 4.5-5 milyon ödemeyi seçip, tam üyeliği reddedip, kısmi üyeliğe geçtiğini kaydeden Akkuş şunları söyledi..

  • Prof. Dr. Baki Akkuş:

“Kısmi üyeliğe geçilen 2015’ten bu yana bilimsel araştırmalara ciddi bir harcama yapılmadı.. Almanya, bir çok hızlandırıcı merkezi varken 3.1 milyar Euro’ya FAIR adlı yeni bir merkez kuruyor..

Amerika’da 7 hızlandırıcı merkezi var ama önümüzdeki 25 yıl için planladığı 25 projeden 17’si parçacık hızlandırıcıları için ayrıldı. Türkiye hâlâ bilim ve teknolojide 45-50 milyon İsviçre Frangı hesabı yapıyor..”

TÜRK BİLİM İNSANLARI NASIL ENGELLENİYOR..!?

Türkiye, CERN deney masraflarına az para ödemek için doktoralı araştırmacı sayısını azalttı..

TAEK, ‘kabul ediyorum’ taahhütnamesi imzalattırdığı araştırmacıların bütçesinin yüzde 50’sini son 10 yıldır ve halen kesiyor..

Lisans üstü öğrencilere CERN projelerinde burs ve CERN projelerinde mühendis, teknisyen çalıştırılması için bilim insanlarına mali destek de yok..

Enerji Bakanlığı ile TAEK halen CERN’deki deneyler, hızlandırıcılar, bilişim çalışmaları için bir altyapı kurmadı..

Türkiye, yıllık 8 milyar dolar Ar-Ge bütçesinin 140-160 milyon dolarını parçacık ve nükleer fizik ile hızlandırıcılar için araştırmaya ayrılması gerekse de bu paranın 1/20’ini bile ayırmıyor..

TÜRKİYE’NİN 60 YILLIK CERN YOLCULUĞU..!

Türkiye, 1961’de gözlemci ülke statüsü ile kabul aldı.

2009’da İsrail, Güney Kıbrıs, Sırbistan, Slovenya, Türkiye başvurdu.

2009’da Türkiye için ilk kez tam üyelik süreci başlatıldı.

2011’de CERN’den heyet gelip, üst makamlarla görüştü.

2012’de Türkiye kendi isteğiyle tam üyelikten çekildi.

2015’te 6 yıl önce Türkiye’nin isteği kısmi üyelik resmileşti.

2020’de Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK’in yerine TENMAK kuruldu.

CERN HAKKINDA..!”

Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Laboratuvarı (CERN), 1954’te kuruldu. 23 üye ülke var.

CERN Konseyi tam üyelerden oluşuyor..

Tam üyelik, konseyin oy birliği ile kabul veya reddedilir..

Kısmi üyelerin oy hakkı yok. CERN tam üyesi olmayan ihale, kadro ve teknoloji transferinde öncelikli olamıyor..

Daha önce Tesla mühendisleri de solunum cihazı geliştirdiklerini açıklamıştı (AP)// cafemedyam
CERN FİZİKÇİLERİ HASTANE DIŞINDA DA KULLANILABİLECEK UCUZ VE BASİT SOLUNUM CİHAZI GELİŞTİRDİ..!

Solunum cihazının, sınırlı kaynakları olan ve güç dağıtımının düzenli olmadığı yerlerde de kullanılacak şekilde tasarlandığı aktarıldı..

İsviçre’de bulunan dünyanın en büyük ve en güçlü parçacık hızlandırıcısına sahip Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nden (CERN) fizikçiler şu an deneyimlerini Kovid-19’la mücadele etmek için kullanıyor..

Bilim insanlarının, daha basit ve etkin hale getirdiği HEV (yüksek enerji fiziği topluluğu solunum cihazı) isimli solunum cihazı, Kovid-19 hastalarını destekleyecek şekilde hastanelere kurulup entegre edilebiliyor.. 

Solunum cihazının, sınırlı kaynaklara sahip ve güç dağıtımının düzenli olmadığı alanlarda da kullanılabilecek şekilde tasarlandığı aktarıldı.. Cihazın bu özelliğinin bataryalar, güneş panelleri ya da enerji üreticileriyle çalışmasını mümkün kıldığı belirtildi..

Araştırma ekibi cihazın ilk örneğini hazırladı ve üretime dair önerilen tasarım  yayımlandı..

Araştırma CERN’de Hadron çarpıştırıcısı üzerinde yapılandırılan 6 ölçüm araştırmasından biri olan LHCb deneyinde yer alan fizikçiler ve mühendisler tarafından başlatıldı.. LHCb’nin Büyük Patlama’dan (Big Bang) sonra maddenin hayatta kalmasına olanak tanıyarak bugün içinde bulunduğumuz evrenin oluşmasına neden olan gerekçeleri keşfetmeyi amaçladığı aktarıldı.. 

Öte yandan solunum cihazı projesiyse pek çok CERN servisi tarafından destekleniyor ve martta başlatılan “Kovid-19’a karşı CERN” girişiminin kapsamı içinde yer alıyor..

CERN, Kovid-19 pandemisiyle mücadele için kurumun 18bin kişilik güçlü küresel topluluğundan katkı ve destekleri belirlemek için bir görev gücü oluşturdu.. 

Araştırma ekibi hazırladıkları çalışmada:

“Kovid-19 pandemisiyle başa çıkabilmek için küresel tıp camiası şu anda tıbbi ekipmanlara dair ciddi bir yetersizlikle karşı karşıya.. Bu özellikle de, Kovid-19 tedavisinin başlangıcında, yoğun bakım aşamasında ve epey uzun iyileşme sürecinde ihtiyaç duyulan solunum cihazları konusunda böyle.. Şirketler üretimlerini artırdı, ancak mevcut tahminlere göre bu talebi karşılamak için yeterli olmayacak..”

Cihazın üretilmesindeki anlayış ucuz ve rahatlıkla bulunabilecek parçalara dayanıyor.. 

“Hastaneye entegre edilecek bir solunum cihazı tasarımı önerdik.. HEV’in anlayışı tedarik etmesi kolay ve ucuz parçalara dayanıyor, harici bağlantılar ve çalışma modları açısından hastane standartlarıyla uyumlu ve en çok istenen çalışma modlarını destekliyor.. Proje henüz tıbbi cihaz olarak onaylanmadı ve geliştirme aşamasında..”

Independent Türkçe, Meaww

CERN’DEN BİLİM İNSANI AKGÜN, KORONAVİRÜS SALGINI BİTİNCE TÜBİTAK DESTEĞİYLE TÜRKİYE’DE LABORATUVAR KURACAK..!
  • CERN araştırma ekibinden Dr. Bora Akgün:

“Türkiye üniversitelerinde CERN ile çalışan gruplar olsa da yapılacak olan bu çalışmalar daha çok yüksek hızlarda, çok büyük bir hassasiyette çalışan bir veri akışı sistemi kurmayı içerecek ve Türkiye’de ilk olacak..”

Fotoğraf: AP// cafemedyam

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle kurulumu geciken ancak parçacık fiziği araştırmalarının yapılacağı laboratuvar sayesinde, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) ile ortak çalışmalar yapılmaya başlanacak..

Bu çalışmalar sayesinde artık Türkiye’de CERN ile ortak teknoloji geliştirmek, bu teknolojiyi telekomünikasyon, network güvenliği ve başka alanlarda da kullanabilmek ve böylece hem bilimsel altyapıyı hem de sanayiiyi geliştirebilmek mümkün olacak.. 

  • CERN araştırma ekibinden Dr. Bora Akgün:

“Türkiye üniversitelerinde CERN ile çalışan gruplar olsa da yapılacak olan bu çalışmalar daha çok yüksek hızlarda ve çok büyük bir hassasiyette çalışan bir veri akışı sistemi kurmayı içerecek ve Türkiye’de ilk olacak..”

Önümüzdeki günlerde CERN’den kopmadan burada çalıştığı konuları Boğaziçi Üniversitesi’nde kuracağı laboratuvarda devam ettirmek üzere İstanbul’a dönecek.. 
 


Projenin finansmanının TÜBİTAK tarafından karşılandığını söyleyen Akgün şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

“Geçtiğimiz yıl 2232 koduyla ‘Uluslararası Lider Araştırmacılar’ programı başlattılar ve bu program için yazdığım proje kabul oldu.. Zaten projenin amacı hem Türkiye’ye teknoloji transferi yapmak hem de proje dahilinde çalışarak ülkemizdeki yetişmiş insan gücünü arttırmak..”

CERN ile olan bağlantısının devam edeceğini ve kuracağı laboratuvarda gerçekleşecek çalışmaların CMS deneyi bünyesindeki başka araştırma gruplarıyla ortak bir şekilde yürütüleceğini belirten Akgün, projeye ilişkin şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

“Laboratuvar istediğim gibi kurulup çalışmalar planladığım gibi devam ettiği sürece CERN ile ortak çalışmalar katlanarak yıllarca devam edecek.. Laboratuvar kurulduktan ve CERN ile ortak çalışmalar yoluna girdikten sonra hem Boğaziçi Üniversitesi’ndeki farklı bölümlerle hem de farklı üniversitelerle ortak yeni çalışmalar yapmak mümkün olacak.. Bunu ne destek almak ne de destek vermek gibi değil de ele ele verip yeni şeyler ortaya koymak olarak değerlendirmek daha doğru olur…”


“4-5 katlı bir bina boyunda son teknoloji ürünü bir lego..!”
  • Dr. Bora Akgün:

“CMS (Compact Muon Solenoid) adı verilen atomların çarpışmasını ölçen cihaz sayesinde deneydeki en son görevim 2027 yılında tamamlanması planlanıyor..

HGCAL (Yüksek Çözünürlüklü Kalorimetre) adı verilen algıç, birçok anlamda veri akışı sistemi üzerine kurulu çalışıyor. CMS deneyi oldukça kompleks bir algıç..

Bunu farklı farklı parçaların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir lego olarak da düşünebilirsiniz, 4-5 katlı bir bina boyunda son teknoloji ürünü bir lego..

Bu cihaz bir taraftan atomların çarpışmalarını inceleyip veri almaya devam ediyor ama bir yandan da bizler mevcut bu cihazın yenilerini tasarlayıp test ediyoruz..

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde kurulacak laboratuvarda yapılacak öncelikli çalışma veri akışı sisteminin geliştirilmesi ve istenen koşullara uygun gerekli testlerin yapılması olacak..”


“Kurulacak laboratuvar bu devasa veriyi işleyecek olan sistemin geliştirilmesini hedefliyor..!”

Buyuk Hadron Carpistiricisi (BHÇ) protonları veya kurşun çekirdeklerini ışık hızına çok yakın hızlarda algıçların merkezinde çarpıştırdığını söyleyen Akgün şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

“Çarpışmalardan sonra ortaya enerji çıkar, çok kısa bir süre için çok küçük bir hacimde enerji yoğunluğu öyle yükselir ki bu bize normalde günlük hayatımızda görmemizin mümkün olmadığı ancak CERN gibi laboratuvarlarda üretebileceğimiz farklı farklı kütlelere sahip parçacıkları gözlemleme fırsatı verir..  

Bu gözlemlerimizi CMS gibi algıçlar sayesinde yapıyoruz. Kullandığımız elektronikler sayesinde elektrik yükünü sayısallaştırıp ‘0’ lara ‘1’ lere çeviririz. Uzun süre bu çarpışmaları incelebilmek için kullanacağınız malzeme ve elektroniklerin radyasyona dayanıklı olması gerekir.. Algıçlarda kullandığımız elektroniklerin karakterizasyon ve radyasyon testleri çok önemlidir..”

Diğer önemli konunun ise çarpışmaların sıklığı ile alakalı olduğunu aktaran Akgün şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

“BHC’nin çevresi 27 kilometredir. Çarpışan parçacıkların ışık hızına çok yakın hızlarda hareket eder, bu kadar yüksek hızlardaki parçacıklar saniyede 40 milyon kere çarpışır..

Böyle bir sıklıkla meydana gelen çarpışmalarda ortaya çıkan binlerce parçacığın algıcımızda bıraktığı milyonlarca sinyal sayısallaştırıldıktan sonra optik kablolarla bütün bu devasa verinin işleneceği veri akışı sistemine ulaşır..

Bu veri bize evren ile ilgili yeni şeyler öğretir. Bu veriyi isleyebilmek için geliştirdiğimiz teknolojiyi de telekomünikasyon ve network güvenliği gibi alanlarda da kullanılabiliriz..

Boğaziçi Üniversitesinde kurulacak olan laboratuvar bu devasa veriyi işleyecek olan sistemin geliştirilmesini hedefliyor.. Geliştirilecek olan sistem elektronik donanım, bu donanımın parçası olan programlanabilir lojiğin ve işlemcilerin üzerinde çalışacak iyazilimi istenilen şekilde çalıştığının test edilmesi kritik öneme sahip.. Bu çalışmalar CERN ile ortak olarak yürütülecek..”


“Hedefim, Türkiye bilimini daha da ileri taşıyacak bilim insanlarının yetişmesini sağlamak..!”

Koronavirüs süreci sonrasında yapmak istediği başka projeler olduğunu belirten Akgün şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

 “Öncelikle beni CERN’e götüren evreni anlama ya da anlamlandırma merakı olduğu yerde duruyor.. Evren’le ilgili sorulara cevap vermek için kurduğumuz sistemler çok önemli; çünkü onlar olmazsa sorularımıza cevap bulabilmemiz mümkün değil..

Bu ileri teknoloji ürünü sistemlerle aldığımız veriyi inceleyip cevap aramak istediğim sorular var..

Doktoram Kuantum Renk Dinamiği ölçümüyle ilgiliydi, doktora sonrası araştırmalarım süresince de Süpersimetri kuramı ile ilgili çalışmalar yaptım..

Biliyorsunuz 2012 yılında CERN’de Higgs Bozonunu keşfettik ve 2013 yılında Nobel ödülü geldi. CERN’de CMS deneyinde aldığımız veriyi inceleyip daha keşfedilecek çok şey var..”

Algıç teknolojileriyle ilgili hayata geçirmek istediğim başka fikirlerinin de olduğunu söyleyen Akgün şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

“Tabi ki bütün bunları gerçekleştirmek için meraklı, öğrenmeye aç, gecesini gündüzüne katıp benimle birlikte çalışacak her seviyeden lisans, yüksek lisans, doktora düzeyinde hem fizik hem de mühendislik öğrencilerine ihtiyacım var.. Benim hedefim Türkiye’de kendi alanımdan uluslararası seviyede bilim yapıp ileride Türkiye bilimini daha da ileri taşıyacak bilim insanlarının yetişmesini sağlamak..”

“13 binin üzerinde bilim insanı, bilimin sınırlarını genişletmeye devam ediyor..!”

Akgün, CERN’in (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) kısaca tarihi ve çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi..

  • Dr. Bora Akgün:

“Cenevre şehri yakınında, İsviçre–Fransa sınırında kurulu dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısına ev sahipliği yapan Avrupa Nükleer Araştırma Laboratuvarında yapılan bilimsel araştırmalarda sadece bilimin sınırları zorlanmakla kalmaz, bu çalışmalar için gerekli teknoloji ve bunların sonucu yenilikler de hız kazanır..

İkinci Dünya Savaşı’ndan parçalanmış olarak çıkan Avrupa’da, bilimsel çalışmalar da eski parlak günlerinin çok gerisinde kalmıştı.. Zamanın ileri görüşlü tanınmış bilim insanları bu gidişin geri döndürülmesini sağlamak için uluslararası bir atom fiziği laboratuvarı kurulmasını önerdiler. Merkezin Cenevre’de kurulmasına karar verildi ve ilk kazma 1954’de vuruldu. Kuruluş anlaşması ise 12 ülke tarafından imzalandı.. Bugün üye ülke sayısı 23 ve 100’ün üzerinde ülkeden 13 binin üzerinde bilim insanı bilimin sınırlarını genişletmeye devam ediyor..”

CERN’in ismindeki “nükleer” kelimesinin, kuruluş tarihlerinde maddeyi anlamaya çalışan fizikçilerin, çoğunlukla atomun ve atom çekirdeğinin yapısı ile ilgileniyor olmasından kaynaklandığı belirten Akgün şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

“Burada yapılan araştırmaların sivil veya askeri enerji üretimi ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, CERN, kuruluş aşamasında aldığı ismi kullanmaya devam ediyor.. Bugün ise maddenin temel yapı taşlarını ve aralarındaki etkileşmeleri inceleyen bilim dalına ‘parçacık fiziği’ diyoruz..
 


Maddenin çok küçük boyutlardaki yapısını incelemek için de maddeyi çok yüksek enerjilerde çarpıştırmak gerekiyor. Çarpışma enerjisi ne kadar büyük olursa o kadar küçük boyutlarda inceleme olanağı veriyor. Bunun için de parçacık hızlandırıcıları kullanılıyor..”

Akgün, CERN’in temel işlevinin maddenin yapı taşlarını ve bunların birbiri ile etkileşmelerini incelemek ve bu konuda yapılan deneysel çalışmalara ev sahipliği yapmak olsa da bir taraftan geleceğin bilim insanı, mühendis ve kalifiye işgücünü yetiştirerek, bir taraftan da araştırmalarda gerekli teknolojilerin geliştirilmesini sağlayarak, üye ülkelere yetişmiş insan gücü ve bilgi birikimi sağlamak olduğunu ifade etti.

“Bütün dünyadan bilim insanları için bir çekim merkezi oluşturarak, değişik ülke ve kültürlerden insanları birleştirmektedir” ifadelerini kullanan Akgün şunları söyledi ..

  • Dr. Bora Akgün:

“CERN’un amiral gemisi Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (BHÇ) ve bu çarpışmaların incelendiği ikisi genel amaçlı ATLAS ve CMS deneyleridir. BHÇ’de ayrıca belli özel konuları incelemek için özel olarak tasarlanmış LHCb, ALICE, TOTEM deneyleri de vardır..

Deney adları ya deney aletinin özelliklerini tanımlayan ya da araştırmayı amaçladıkları fiziği açıklayan kelimelerden akılda kolay kalması ve deneyi belirlemesi amacı ile üretilmiştir. CERN araştırma programı BHÇ deneyleri dışında “Proton Synchrotron” ve “Super Proton Synchrotron” hızlandırıcılarından alınan demetler ile yapılan sabit hedef deneyleri, İtalya’da “Grand Sasso” laboratuvarı ile ortak nötrino programı, karşı-proton, karşı-madde araştırmaları, düşük enerjili radyoaktif atom için ile yapılan çalışmalar, hızlandırıcıya gerek duymayan deneyler ve hatta başka yerlerdeki deneylere ev sahipliği yapmak gibi çok geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır..

Mevcut hızlandırıcıların işletilmesi, iyileştirilmesi ve geleceğin hızlandırıcı teknolojisinin geliştirilmesi CERN’in bilimsel programı içinde yer alıyor.. 


CERN laboratuvarında yapılan deneylerde değişik enerjiler gerçekleştirilen çarpışmaların  incelenmekte olduğunu aktaran Akgün şunları söyledi..

  • Dr. Bora Akgün:

“Tümleşik yapıda bulunan hızlandırıcılar kendi enerji aralıklarındaki deneylere parçacık demeti sağlamanın dışında, parçacıkları bir üst enerji düzeyine çıkaracak şekilde hızlandırarak, daha büyük hızlandırıcıların ön kademesi olarak da çalışmaktadır..

CERN laboratuvarı tüm bu çalışmalara ev sahibi olarak yer ve altyapı sunuyor. Bu çalışmalarda kullanılan parçacıkları hızlandıracak aletleri geliştirip kurmak CERN’in bütçesinden karşılanır..

Deney aletlerinin üretimi, kurulması ve bakımı ise, içinde CERN’in de olduğu, deneye katılan kurumlar ve onların bilimsel çalışmalarını destekleyen ulusal destekleyici yapılar tarafından üstlenilir..”


“Şanslıyım; hayatta ne yapmak istediğimi nispeten erken bir yaşta fark ettim..!”

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü mezunu olan Dr. Bora Akgün, nasıl bu alana yöneldiğini şöyle anlatıyor..

  • Dr. Bora Akgün:

“Fiziğe olan ilgim lise yıllarında başladı diyebilirim. Bu ilginin ardında yatan temel güdü meraktı..

Çevremizde gördüklerimizi, yaşadığımız dünyayı ve evreni anlama ve anlamlandırma merakı..

Lisede yakın bir arkadaşımın babası olan Arsin Arşık, Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümünde öğretim görevlisiydi, onun da verdiğim kararda etkili olduğunu söyleyebilirim..

Üniversite 1. sınıfın sonuna doğru fizik doktorası yapmak istediğime 3. sınıfın ortasına doğru da bunu parçacık fiziği alanında yapmak istediğime emindim. Bir anlamda şanslıyım diyebilirim, ben hayatta ne yapmak istediğimi nispeten erken bir yaşta fark ettim..”
 

  • Akgün:

“Parçacık fiziğini seçmemde Engin Arık ve Erhan Gülmez hocalarımın büyük etkisi olduğunu söylemeliyim..

Eğer parçacık fiziğini çalışacaksanız olmanız gereken yer CERN. Dolayısıyla bulunmak istediğim yerin neresi olduğundan emindim ve bunun ABD üzerinden yapmanın kendimi en iyi şekilde geliştirmeme vesile olacağına karar verip ABD üniversitelerinin fizik bölümü doktora programlarına başvurup, kabul aldığım programlardan bana en uyanını seçtim..

2005 yılında Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümünden ikincilikle mezun olup, ABD’nin Pittsburgh şehrine yerleştim. Hem Pittsburgh Üniversitesi’nde hem de Carnegie Mellon Üniversitesi’nde birer yüksek lisans çalışması tamamlayıp Carnegie Mellon Üniversitesi doktora öğrencisi olarak CERN’e 2008 yılında geldim. Ben kariyerimin başından beri CMS deneyinde çalıştım..

Doktoram 2012 yılında bittiğinde CERN’de kalmaya devam edecek şekilde Rice Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırma görevlisi olarak 2017 yılından itibaren de doğrudan CERN araştırma ekibinin parçası olarak ‘Fellow’ pozisyonunda çalıştım..

Bu uzun süre içinde çalıştığım konular, aldığım sorumluluklar ve yönettiğim ekiplerin sayısı ve niteliği değişti. Ama ilk başta söz ettiğim merak ve işini en iyi şekilde şevkle yapma arzusu hiç değişmedi..

Sanırım bilim aşkının özü de budur: Merak ettiğini keşfetme, bilinmeyeni bilme arzusu. Tabi bu her şeyin çok kolay olduğu, hiç sıkıntı çekilmediği anlamına gelmiyor.”

© The Independentturkish//Esra Öz

CERN’DE DAHA ÖNCE HİÇ GÖRÜLMEMİŞ EGZOTİK PARÇACIK KEŞFEDİLDİ..!

Araştırmacılar keşfedilen parçacığın muhtemelen daha önce bilinmeyen bir sınıfın ilk örneği olduğunu söylüyor..

CERN bilim insanları yakın zamanda koronavirüs pandemisini rahatlatabilmek amacıyla ucuz ve basit kurulabilir solunum cihazı modeli geliştirmişti (CERN)//cafemedyam

CERN’de daha önce hiç görülmemiş yeni bir parçacık türü bulundu..

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın güzellik taneciği (LHCb) projesi, tüm maddelerin en temel yapı taşlarına dair önemli bilgilerin açığa çıkarılmasına yardımcı olabilecek keşifte 4 kuarklı parçacık tespit etti..

Kuarklar bir araya gelerek, protonları ve nötronları içeren ve hadronlar olarak bilinen birçok farklı bölüme sahip parçacıkları oluşturur.. Bilim insanları, spesifik 4 kuark türünden oluşan parçacığa dair yeni keşfin, kuarkların kompozitleri meydana getirmek için nasıl bir araya geldiğini göstermesini umuyor. Kompozitler de karşılığında bizi çevreleyen maddeyi oluşturuyor..

Kuarklar, hadronları oluştururken genellikle ikili veya üçlü gruplar halinde birleşir..

Bilim insanları, 4 veya 5 kuarktan oluşan hadronların var olabileceğini uzun zamandır tahmin ediyordu. Son yıllardaki deneyler bahsi geçen hadronların bulunmasına imkan tanıdı..

Ancak önceki tüm örnekler hepsi aynı türden belirli kuark kümelerinden oluşuyordu..

  • LHCb işbirliğinin ayrılmak üzere olan sözcüsü Giovanni Passaleva:

“4 kuarktan oluşan parçacıklar zaten alışılmışın dışında ve ilk kez aynı türden, özellikle iki tılsım kuark ve iki tılsım antikuark olmak üzere 4 ağır kuarktan oluşan parçacık keşfettik..

Şimdiye kadar LHCb ve diğer deneyler sadece en fazla iki ağır kuarka sahip tetrakuarklar gözlemlemişti ve bunlardan hiçbiri ikiden fazla aynı türden kuark içermiyordu..”

İşbirliğinin sözcülüğünü devralmak üzere olan Manchester Üniversitesi’nden Chris Parkes, bilim insanlarının artık bu muazzam düzeyde sıradışı parçacığı kuarkların en küçük düzeyde birleşerek bizi çevreleyen her şeyi nasıl yarattığına dair kapsamlı teorilerin test edilmesinde kullanabileceğini belirtti..

  • Parkes:

“Bugünkü keşif, bilim defterinde heyecan verici yeni bir bölüm başlatarak madde parçacıkları teorimizi ekstrem bir durum üzerinden incelememize olanak tanıyor.. Bu parçacık ekstrem bir durum teşkil ediyor: iki veya üç kuarklı geleneksel madde parçacıklarındakinin aksine 4 kuark içeren ve ilkinin ağır kuarklar barındırdığı egzotik bir hadron..

Ekstrem sistemlerin çalışılması, bilim insanlarına teorilerimizi basınç testinden geçirme imkanı sunuyor. Bu parçacığın incelenmesiyle ve gelecekte bu sınıfta daha fazla parçacık keşfedeceğimiz umuduyla, protonlar ve nötronlar için de geçerli, kuarkların birleşimine dair teorileri test edeceğiz..”

Bilim insanları, protonları, nötronları ve maddeyi oluşturan atom çekirdeklerini bağlayan güçlü etkileşimi daha iyi anlayabilirse, henüz gözlenen süreçlerin yeni, keşfedilmemiş fiziğin bir parçası mı yoksa sadece mevcut anlayışımızın beklenmedik bir sonucundan ibaret mi olduğunu da daha iyi kavrayabilecek..

Dört kuarkı olduğu için tetrakuark olarak bilinen yeni parçacık, “çarpmaların” veya ölçüsüz çarpışma olaylarının verilerine bakılarak keşfedildi. Araştırmacılar, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın ilk ve ikinci çalışmalarından elde edilen ayrıntılı verileri inceleyerek, yeni bir parçacığın bulunduğuna işaret eden bu özgün çarpışmaları tespit etti..

Araştırmacılar, parçacığın birbirine yapışmış dört kuarktan oluşan “gerçek bir tetrakuark” mı yoksa birbirine bağlı iki kuarklı iki parçacıktan oluşan bir küme mi olduğundan emin olamıyor. Ancak bilim insanları bunun yine de güçlü etkileşimle ilgili teorilerin testine yardımcı olacağını ve maddenin temelini oluşturan asli süreçlere ışık tutacağını söylüyor..

‘J/ψ çifti kütle spektrumundaki yapının gözlemi’ (Observation of structure in the J/ψ-pair mass spectrum) başlıklı makale arXiv isimli internet sitesinde yayımlandı.

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

© The Independen// Andrew Griffin

CERN’DE İKİ NADİR PARÇACIK BOZUNMASI TESPİT EDİLDİ..!

Eldeki bulgular, yakın zamanda CERN’de düzenlenen bir seminerde paylaşıldı…

İKİ YENİ ÖRNEĞE ULAŞILDI..!”

Araştırmacılar, ‘NA62’ adı verilen deneyde, ‘kaon’ denilen ‘kuark’ çiftleri oluşturup yok ederek, parçacık fiziğinin Standart Model’iyle ilişkili kimi öngörüleri doğrulayabilecek nitelikteki 10 milyarda bir rastlanan bir olayın örneklerini arıyorlar. Geçtiğimiz yıl bir örnek bulmuşlardı. Şimdiyse, iki yeni örneğe daha ulaştılar.

Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) birkaç yıldır bir araştırma üzerinde çalışan fizikçiler, bazı tuhaf parçacıkları yakalamak umuduyla, on milyarlarca partikülün dağılışının kaydedildiği ve dönüm noktası niteliğinde olan bir deney yürütüyorlar.

Ve sonunda, ellerine paylaşmaya değer bazı ilginç sonuçlar geçti.

Araştırmacılar, ‘NA62’ adı verilen bu deneyde, ‘kaon’ denilen ‘kuark’ çiftleri oluşturup yok ederek, parçacık fiziğinin Standart Model’iyle ilişkili kimi öngörüleri doğrulayabilecek nitelikteki 10 milyarda bir rastlanan bir olayın örneklerini arıyorlar. Geçtiğimiz yıl bir örnek bulmuşlardı. Şimdiyse, iki yeni örneğe daha ulaştılar.

VERİLER ON KAT ARTTI..!”

Eldeki bulgular, yakın zamanda CERN’de düzenlenen bir seminerde paylaşıldı ve 2017’de toplanan veriler, önceki yıl toplanan verilerin miktarına kıyasla on kat fazla.

Bu, NA62 için sağlam bir başlangıç.

Öte yandan, ulaştıkları sonuçlardan emin olmak için, araştırma grubunun pozitif yüklü bir ‘pion’ ve bir nötrino-antinötrino çiftine dönüşen en az birkaç pozitif yüklü kaon (K+) örneğine ihtiyacı var.

Öncelikle, bu tam olarak sizin ‘koltuk bazlı’ bilimselliğinizin sınırında değil. Öte yandan, bu parçacık piyangosunun başarısı çekilen tüm zahmete değebilir. O halde, bu büyük parçacık hızlandırıcı tabanlı deneyin merak edilen sonucuna geçelim.

Deneyin iki potansiyel sonucu var..

Bunlardan ilki, inanılmaz oranda nadir görülen K+ bozulmasının, parçacık fiziğinin Standart Model’inin öngördüğü oranda sık gerçekleşmesiydi. Yani model onaylandı ve bu çok iyi.

İkinci olasılık, potansiyel açıdan daha heyecan verici. Araştırmacılar, diğer parçacıklara yeniden bağlanan pozitif yüklü kuark çiftleriyle ilgili istatistikleri bir araya getirdikten sonra, toplama eklenen bir şey olup olmadığını görebilirler.

YENİ BİR STANDART MODEL’İN ÖNÜNÜ AÇIYOR..!

Standart Model, henüz karanlık madde, madde ve anti-maddenin neden erken evrende birbirlerini yok etmeyi başaramadığını ya da bazı temel parçacıkların kütlelerinde neden farklılıklar olduğunu açıklamıyor..

Bu durumda, ortada çok isabetli biçimde öngörülemeyen bir şey olup olmadığını bulmak, büyük bir hassasiyetle test edebileceğimiz bir şey… Bu, Standart Model’in yeni versiyonu olan V2.0’ın önünü açabilir..

CİDDİ SONUÇLARI OLACAK..!”

Bu epey garip kuark eşleşmesini kullanmak keyfi bir karar değil. Kaon’lar, ilk etapta fiziğin Standart Model’ini oluşturmada mühim bir rol oynamışlardı. Kısacası, bu parçacık ortaklıklarının davranış biçimiyle ilgili hatalı bir şey bulursak, bunun ciddi sonuçları olacak.

  • Birmingham Üniversitesi’nde fizikçi ve NA62 araştırmasının sözcüsü olan Cristina Lazzeroni:

”Standart Model’de, bu kaon bozunma sürecine aşırı nadir ve kusursuz bir şekilde öngörülen şeylerin birleşimi olması sebebiyle ‘altın kanal’ adı veriliyor.”

”Bunları yakalamak çok zor ve yeni fizik alanında araştırmalar yapan bilim insanlarına gerçek bir vaatte bulunuyorlar.”

Deneyin ne kadar büyük bir çaba gerektirdiğine ilişkin sizlere küçük bir fikir vermek için, yaşanan süreci özetleyelim:

Süper hızlardaki protonları metal berilyumdan oluşan bir hedefe çarptırmak için güçlü bir sinkrotron (manyetik ve elektrostatik elektron hızlandırıcı) kullanılıyor.

ÇOK NADİR BİR DÖNÜŞÜM..!”

Yaklaşık bir milyar parçacığın dağıldığı bir kıyamın ortasında, bir avuç parçacık kaon haline gelir; bunlar yaklaşık 60 milyon tanedir.

Bu kaon’lar, nadiren görülen bir veya iki farklı şeye dönüşmesine yol açan bozunmaların işaretlerinin incelenmesi için bir kanala yönlendirilir.

Bu derecede yüksek hassasiyet içeren bir yöntemi etkileyen daha yüksek hata yapma riski sayesinde, deney, araştırmacıların tüm önemli işaretleri bulmayı bekledikleri alanlara girmeden önce, parçacıkbozunum alanının tamamını inceledikleri kör bir aşamadan da geçiyor.

Fizikçiler, bu ender rastlanan sürecin ne sıklıkta gerçekleştiğine dair sınırları belirleyerek ve ne sıklıkta olması gerektiğiyle karşılaştırarak, olaya ilişkin matematik hesaplarını aşırıderecede yüksek bir hassasiyetle sınıyorlar.

Şu anadek bulunan kanıtlar:

K+’nın her 100 milyar bozunmanın en fazla 24.4’ünde bir pion, nötrino ve antinötrino haline geleceğini ve bu da Standart Model’in 100 milyar parçacık başına yaklaşık 8.4 olan öngörüsüne uygun olduğunu gösteriyor.

Öteyandan, araştırma henüz tamamlanmadı.

Şimdiye dek elimize geçen yalnızca üç olağandışı K+ bozunma olayı aracılığıyla bir karar vermeden önce, daha birçok parçacık çarpışmasını gözlemlememiz gerekecek.

Elimizde geçen yıldan kalan ve incelenmek üzere bekleyen başka veriler de mevcut; fakat CERN’deki süper proton çarpıştırıcısını yeniden doldurmadan önce, 2021 yılına dek beklememiz gerekiyor.

Standart Model yerinden kıpırdamayı reddetse de buna benzer deneylerde neredeyse hiçbir şey boşa gitmiyor.

Lazzeroni:

“Yeni sonuçlar henüz sınırlı istatistik verisi sunuyor ama bazı yeni fizik modellerine sınırlar çizmeye başlamamızı sağladı,”

https://www.cafemedyam.com/2019/01/26/acaba-ortunme-evrimi-nasil-basladi-incir-yapragiyla-mi/

İLGİLİ HABER

Mike Mcrae – gazeteduvar

* Yazının aslı Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

İLGİLİ YAZILAR

DAHA FAZLASI

+ There are no comments

Add yours

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.