İÇİNDEKİLER
- MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜNE İLİŞKİN ESKİ İSTİHBARAT AMİRİNE VERİLEN 2 YIL HAPİS CEZASI ONANDI!
- YAZICIOĞLU’NUN BACAĞI KIRIK, AMBULANSLA HASTANEYE GÖTÜRÜLÜYOR..!
- PEK ÇOK OLAYI ANLATIYOR..!
- MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜ, GİZLİ TANIKLAR İLE ‘ERGENEKON’A BAĞLANMAK İSTENDİ..!
- YAZICIOĞLU’NU TAŞIYAN HELİKOPTERİN ASKERİ UÇAKLAR TARAFINDAN DÜŞÜRÜLÜP DÜŞÜRÜLMEDİĞİ ARAŞTIRILIYOR ..!
- MERZİFON VE ERHAÇ’TAN İKİ UÇAK HAVALANDI… GÖREVLERİ: HAVA-HAVA ATIŞI ..!
- ADİL ÖKSÜZ BAĞLANTISI ..!
- KİRALIK KASADAN ÇIKAN YAZICIOĞLU İTİRAFI…!
- ÇELİŞKİLİ İFADELER ..!
- FETÖ BAĞLANTISI: MALUMUN İFŞASI..!
- 12. YILDA ÇÖZÜLEBİLECEK Mİ..!?
- YAZICIOĞLU VE ARKADAŞLARININ HAYATINI KAYBETTİĞİ HELİKOPTER ‘KAZA’SININ ÜZERİNDEN ÇOK YIL GEÇTİ..!
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜNE İLİŞKİN ESKİ İSTİHBARAT AMİRİNE VERİLEN 2 YIL HAPİS CEZASI ONANDI!
“Muhsin Yazıcıoğlu’nun oğlu Fatih Furkan Yazıcıoğlu’ndan tarihi açıklama..!
Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybedişinin 12. yılında oğlu Furkan Yazıcıoğlu, bir açıklama yayınladı.


- Fatih Furkan Yazıcıoğlu’nun yaptığı açıklaması şu şekilde:
Kendini milletine adamış; imanı ile yoğurduğu fikri müktesebatı ve ilkeli duruşu ile temayüz etmiş, her şeyden önce bir dava ve eylem adamı olan Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun Hakk’a yürüyüşünün 12. yılına girmiş bulunmaktayız.
O derdi ki;
“Ben çocukluğumdan beri bir şeye söz verdim. Arkasını önünü görmediğim, bilmediğim hiçbir güce yaslanmayacağım. O emperyalist devletlerin, güçlerin hiçbir zaman uşağı olmayacağım. Onlar beni yönetmeyecekler. Onlar beni yönlendirmeyecekler. Ben, Anadolu insanıyla bunu yapacağım dedim. Bunları biz çözeceğiz, biz aşacağız dedim.”
Nitekim O, bu sözleriyle, mücadelesinin merkezine Anadolu’yu yerleştirirken, bir yolbaşçı olarak yoldaşlarının da ancak Anadolu insanı olacağını açık seçik ortaya koyuyordu.
denilen emaneti adil şehadetle çerçeveleyip siyaseti, günceli aşan bir şuur çerçevesinde, zulme karşı adaleti savunarak hakkı tutup kaldırmanın bir yöntemi haline getirmek olarak gören liderimizin izdüşümlerini, birçok makalesinde, röportajında, konuşmasında göreceğimiz yukarıdaki sözlerinin, şehadetle şekillenmiş ecelinin sebepler dairesinde failini de deşifre ettiğini görmemiz gerekmektedir.
Bir tarafıyla bu toprakların değeriyle mücehhez şuurun, anın vacibini yerine getirmek adına, egemen güçlerin candan aziz bildiğimiz bu topraklar üzerine yaptıkları hesapları görmek ve yine kalkış noktası bu toprakların değerleri olmak üzere bir strateji geliştirmek için devamlı tetikte olmak gerekiyordu. Nitekim, O, bir dünya okuması yapıyor, egemenin stratejisini temelini de aşağıdaki sözlerde olduğu gibi deşifre ediyordu:
“Amerikalıların, 1995’te yayımlanan bir araştırma raporu var. Raporda benim için; ‘Uyuyan bir aslan, bir gün uyanırsa’ ifadeleri geçiyor. Tüm hesapları ona göre yapıyorlar. Bu uyuyan aslan ayağa kalkarsa kim korkar? Anadolu insanı korkar mı? Açıkça ‘engelleyin’ diyorlar.”
Peki ne yapmak gerekiyor?
Hep yaptığı gibi fedakarlık:
“Eğer ben yapmam gereken bir şey ile karşı karşıyayım da siyasi hesap yapıyorsam, eğer ben yapmam gereken bir şey var da şahsi ikbalimi düşünüyorsam, eğer yapmam gereken bir şey var da canımın hesabını yapıyorsam Allah beni kahretsin.’’
Böylesi bir şuurla şekillenmiş bir dava ve mücadele adamının oğlu olmak; daha da önemlisi O’nun “kutlu bir misyonla tarih yazmış Türk milletinin” yeniden tarihe çıkacağına ilişkin inancının taşıyıcılarından biri olmak…
yaşta kaybettiğim babamın yokluğunda omuzlarıma binen yükün bilincindeyim. Maalesef, deyim yerindeyse karartma çabalarını net bir şekilde gördüğümüz bir sürece ve hatta gerçeği yok edecek derecede ortalığa yayılan bilgi kirliliğine rağmen bilincimi hep diri tutmaya çalıştım, olayla ilgili hakikatin ortaya çıkması ve adaletin sağlanması adına gayret gösterdim.
Benim tek terdim var: Adalet ve hakikat. Yunus Emre’nin dediği gibi “Yarattı Hak dünyayı, Peygamber dostluğuna/Dünyaya gelen gider, baki kalası değil.”
Yukarıda ifade ettiğim gibi şehadetle bezenmiş ecelle babamı aldı Rahman. Lakin, kalleş bir pusu, kör bir anafor, onun şehadet sürecinin üzerini örtmektedir. Demem o ki, adalet açık ve nettir, ne var ki, bizim davamızda kalleşin kurduğu pusunun oluşturduğu anafor devam etmektedir. Tam da bu yüzden çok yönlü bir uğraş, uzun erimli bir savaş vermemiz gerektiğinin bilincindeyim.
Şehadetinden sonra da istikametimi; toplumumuzun babamın şahs-ı manevilerine gösterdiği teveccühe olan saygım, aldığım kültür ve terbiyem belirledi.
Babam, hayatını kimseye diyet borcu olmadan yaşadı. İcazet için milletinden başka hiçbir mercie, güç odağına başvurmadı. Talimatı yalnızca vicdanından aldı. Bahsini ettiğim bu üç husus, popülizme müptela siyasetçilerin dillerine pelesenk oldu. Kendilerine uzatılan her mikrofona, bıkmadan usanmadan bu erdemlerden söz ediyorlar. Muhsin Başkan’ın yokluğunda oluşan boşluktan doğan her fırsatı, ona yakınlığından dem vurarak nemalanma sahası olarak görenler unutmamalıdırlar ki, Liderim, bu milletin varlık, birlik ve beraberliğine adanmış ömrü ile inandığı değerlere hizmet yolunda adını tarihin şeref levhalarına kanıyla yazmıştır. Nice şehitlerimizin ve babamın kanıyla açılan bu yolda yürümek en başta bizlerin ve davamıza inanan, bizimle aynı yöne bakanların bir vatan borcudur.
25 Mart 2009; ne tarihlerden bir tarih, ne de karlı bir kış günü alışılagelmiş yerel seçim süreçlerinin yürütüldüğü günlerden biridir.
25 Mart 2009, 15 Temmuz darbe girişimine giden yolda sıkılan ilk kurşun, vesayet laboratuvarlarında hazırlanmış zehirdir.
O tarihte yaşanan hazin olay milletimizi derin bir hüzne sürüklemekle beraber bizlere devletimizin idaresi hakkında çok şey öğretti. Bu yıllarda, devletin en mahrem noktalarına ve bürokrasiye hakim olan ihanet çetelerinin ne gibi manipüle edici kabiliyetlere sahip olduklarına acı tecrübelerle şahit olduk. Tüm mekanizmaları kan dondurucu şekilde zafiyete uğramış bir idari teşkilat ile karşılaştık. Nitekim o gün tüm ısrarlarımıza rağmen sorgulanmayan birçok mesele, bugün geldiğimiz noktada memleketimize ağır bedeller ödetmiştir.
Bizler; devlete ve adalete inanç ve itibar kaybı yaşatacak cümleler kurmaktan imtina eden bir çaba içerisinde, dağlarda yaşananları tek tek yetkililere iletirken, üst üste gerçekleşen ihmaller zincirini görmezden gelmeyi tercih eden makam sahiplerinin “Kazadan kaza çıkarmayın” iddialarına maruz bırakıldık.
Olaydan hemen sonra olay mahalline, ikinci bir helikopterle inen hainlerin, helikopterin üzerinde ki en önemli cihazları sökmeleri, apaçık bir delil karartma operasyonu değil de nedir? Cihazları söken bu hainler; mahkemede bırakın bir zerre yüzlerinin kızarmasını, insanları kontrolden çıkarmak istercesine bir pişkinlikle “hatıra olsun diye söktük” diyebilmişler ve ne yazık ki yaklaşık 11 yıl boyunca da adi hırsızlık suçundan yargılanmışlardır. Ancak unutulmamalıdır ki kaza denilerek en hafif ifade ile ihmal ve ihlal sorumluluklarından aklanma çabası içerisinde olanlar, millet vicdanında kurulan mahkemelerde mahkum olmaktan kendilerini asla alı koyamayacaklardır.
Bazı gerçekleri akıl ve mantık terazisinde değerlendirdiğimiz vakit ortaya organize bir operasyon resminin çıkması, buna rağmen millet aklı ve devlet iradesi ile dalga geçercesine mahkemelerde duyduklarımız, geleceğe dair kaygılarımızı artırmaktadır.
Liderimizin arkasından, mahkeme salonlarında esamesine rastlayamadığımız adaletin 12 yıllık muhasebesini yapmak artık zorunluluk haline gelmiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu isminin ülke sathını aşmış olan karşılığını bilmesi gerekenlerin sağduyulu ve itidalli yaklaşımlarımızı yanlış anlamaması gerekmektedir.
Sağımıza solumuza, önümüze arkamıza bakmadan, ucu kime, neye dokunursa dokunsun, nereye giderse gitsin, son nefesimizi verene kadar bu davanın peşini bırakan namerttir. Biz bıraksak çocuklarımız, onlar bıraksa tarih bırakmayacaktır. “Bende ve arkadaşlarımda döneklik olmaz” diyen liderimizi mahcup etmeyeceğiz. Kişisel ikbal, hırs ve siyasi kaygılar ile liderimizin sözlerine halel getirmek, bizim için Türk milletine karşı yapılacak en büyük ihanettir.
Siyaset mevzilerinin bekçileri zaman zaman anılardan faydalanabilir, millete mâl olmuş şahsiyetlerden örnekler vererek pozisyonlarını kutsama gayesi içerisinde bulunabilirler. Fakat liderimizin duruşu bizler için siyaset üstüdür. İçi boşaltılmış kavramlar kervanına eklenen ‘siyaset üstü’ tabirinin üstünkörü okunup geçilmesi riskine karşın şunu belirtmek durumundayım. Siyaset üstü olmak; hissesine çileden başka bir şeyin düşmediği siyaset arenasından tek bir nimete bile talip olmamaktır. Siyaseti, statü atlama aracı olarak görmemektir. Bugün için yaşanan gelişmeler; olayın aydınlanması açısından çok önemli olmalarının yanı sıra, sadece Muhsin Yazıcıoğlu’nun katillerini değil; Türkiye’nin suikast timlerini ortaya dökmektedir.
İnanıyorum ki geldiğimiz bu noktada, söylemekten tükenmediğimiz gerçeklerle sonuca ulaşacağız. İğneyle kazımak zorunda kaldığımız bu kuyudan daha neler çıkacak hep birlikte göreceğiz.
Fatih Furkan Yazıcıoğlu
25 MART 2021

YAZICIOĞLU’NUN BACAĞI KIRIK, AMBULANSLA HASTANEYE GÖTÜRÜLÜYOR..!
“Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi, FETÖ hükümlüsü eski emniyet amiri Dursun Özmen’e görevi kötüye kullanma suçundan verilen 2 yıl hapis cezasını hukuka uygun buldu..!”
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi, BBP kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopterin düşmesi sonrası “Yazıcıoğlu’nun bacağı kırık, ambulansla hastaneye götürülüyor” şeklindeki bilgi notunu hazırladığı iddiasıyla FETÖ hükümlüsü eski emniyet amiri Dursun Özmen’e “görevi kötüye kullanma” suçundan verilen 2 yıl hapis cezasını hukuka uygun buldu.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi, Kahramanmaraş 1. Asliye Ceza Mahkemesince, dönemin Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesinde emniyet amiri olarak görev yapan Özmen’e görevi kötüye kullanma suçundan verilen 2 yıl hapis cezası kararını, yapılan itiraz üzerine inceledi.
Yargılamaya, toplanıp değerlendirilen delillere, gösterilen gerekçe ve dosya içeriğine göre yerel mahkemenin kararında bir isabetsizlik bulunmadığını belirten daire, kararda hukuka aykırılığın bulunmadığına, delillerde ve işlemlerde eksikliğin olmadığına karar verdi.
Eylemin doğru olarak nitelendirildiğini, kanunda öngörülen suç tipine uyduğunu ifade eden daire, ispat bakımından da mahkemenin değerlendirmesinin yerinde olduğuna hükmetti.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin verdiği kararda bir isabetsizliğin bulunmadığına, istinaf başvurularının reddine karar verdi.
“‘KONUŞURSA MUHSİN YAZICIOĞLU OLAYI ÇÖZÜLÜR DENİLEN İSİM İFADE VERDİ..!”
“3 kişi hakkında yakalama kararı”
FETÖ’nün 19 ildeki avukatlardan sorumlu “mahrem” imamı Kamil Bakum’un (49) Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili verdiği bilgi ve isimlerin yer aldığı ifadesi, Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma dosyasına da girdi.
- Yazıcıoğlu ailesi avukatlarından Veysel Aşkın:
“Bakum’un ifadeleri doğrultusunda savcılık tarafından 7 kişi hakkında soruşturma başlatıldı ve bunlardan 3’ü için yakalama kararı çıkartıldı.”
FETÖ’nün Elazığ avukatlar sorumlusu Abdullah Önder’in “O konuşursa Muhsin Yazıcıoğlu olayı çözülür” dediği Kamil Bakum, İstanbul’da FETÖ’nün gaybubet evlerinde yakalandı.
2 Ocak’ta Gaziantep’e getirilen Bakum, İl Emniyet Müdürlüğü’nde üst düzey isimlerce sorgulandı.
Kamil Bakum’un 150 sayfalık ifadesinde hem örgüt hem de Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmasıyla ilgili önemli isim ve bilgiler verdiği öğrenildi.
PEK ÇOK OLAYI ANLATIYOR..!
“Yazıcıoğlu ailesi avukatlarından Veysel Aşkın, emniyetin başarılı operasyonu sonucu yakalanan Kamil Bakum’un FETÖ’nün çok önemli isimlerinden biri olduğunu söyledi..!”
Bakum’un FETÖ’nün Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ndaki 19 ili kapsayan avukatlardan sorumlu bölge imamı olduğunu ifade eden Aşkın:
“Etkin pişmanlık kapsamında verdiği 150 sayfayı bulan ifade ve itiraflarında pek çok olayı anlatıyor. Bizi ilgilendiren husus, Muhsin başkanın suikastıyla ilgili söyledikleridir..
Burada iki şeyi söylüyor.
Birincisi, Fetullah mankurtunun talimatıyla örgütün Türkiye imamı denilen Barbaros Kocakurt tarafından dosyanın üzerinin örtülmesi.
İkincisi, Muhsin başkanın düşürülen helikopterinden parçaları söken Aydın Özsıcak ve Davut Uçum isimli 2 asker var. Bunlar daha sonra Marmaris’te Cumhurbaşkanına yapılan suikast girişiminde ortaya çıktılar. Bunlara yine örgüt yöneticisi Turan Canpolat tarafından yönlendirilen, askeri mahrem imamdan aldıkları talimat sonucunda avukat Mustafa Ataları müdafi olarak görevlendirilmesi talimatının verildiğini söylüyor..
Ve kendi ifadeleriyle tereyağından kıl çeker gibi bu olayın içerisinden çıktıklarını beyan ediyor”
“İFADELERDEN SONRA 7 KİŞİ HAKKINDA İŞLEM BAŞLATILDI..!”
- Kamil Bakum’un ifadesinin Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen Yazıcıoğlu soruşturma dosyasına da girdiğini belirten avukat Aşkın:
“Bu ifadeler Kahramanmaraş savcılığına ulaştıktan sonra çok önemli bir gelişme yaşandığı bilgisi kulağımıza gelmiştir. Bu ifadeler doğrultusunda Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 7 kişi hakkında işlem başlattığı, bunların 3’üyle ilgili yakalama kararı çıkardığı yönündedir. Bu, oldukça önemlidir..
Bizim başından beri ifade ettiğimiz şey, bu bir suikasttır, örgütlü bir yapı tarafından yapılmıştır. Zaten bu kadar komplike bir olay ancak örgütlü bir yapı tarafından icra edilebilir. Buradaki tüm parmak izleri FETÖ’yü göstermektedir..
Yeni yakalanacak şahıslar ve alınacak ifadeler ile itiraflar doğrultusunda biz bu olayın çok daha net bir şekilde aydınlanacağını ve olayda dahli olan herkesin bir gün mutlaka su yüzüne çıkacağına inanıyoruz”
“YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ İLK HAPİS CEZASI ..!”
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile beraberindeki 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopterin düşmesiyle ilgili ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan yargılanan dönemin Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Dursun Özmen, 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bu karar, 12 yıldır süren Yazıcıoğlu davalarında verilen ilk hapis kararı oldu.
İlgili görevi ‘kötüye kullanmak’ suçundan yargılanan dönemin Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Dursun Özmen,Dursun Özmen, son kez hâkim karşısına çıktı.
Kahramanmaraş 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu, oğlu Furkan Yazıcıoğlu, ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu, ablası Mavuş Ocak ile avukatlar ve partililer katıldı. Özmen ise mahkeme salonuna FETÖ’den hükümlü olduğu cezaevinden SEGBİS sistemiyle bağlandı.
“SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ, BERAAT İSTEDİ..!”
Son sözleri sorulan Özmen, günah keçisi yapıldığını, suçsuz olduğunu ve duruşma sonunda beraat edeceğine inandığını söyledi.
Masum olduğuna vicdanen inandığını ifade eden Özmen, helikopterin düşmesinin ardından helikopter ve içerisindeki kişilerle ilgili bilgilerin yer aldığı 1 nolu bilgi notunu hazırlatıp şube müdürü İsmail Duman’ın talimatıyla İstihbarat Daire Başkanlığı’na ve çevre illere gönderdiğini belirtti.
Bu notun ardından Kayseri Valisi Mevlüt Bilici’nin açıklama yaptığını ancak valinin açıklamalarıyla kendisinin gönderdiği bilgi notunun çok farklı olduğunu söyledi. Vali Mevlüt Bilici’nin açıklaması esnasında gönderdiği bilgi notundan başka bilgi notu göndermediğini kaydeden Özmen, ilk bilgi notunda da Yazıcıoğlu’nun sağ olduğu gibi yanıltıcı bilgilerin bulunmadığını öne sürdü. Kendisi tarafından hazırlatıldığı öne sürülen asılsız bilgi notuyla ilgili dinlenen tanıkların da yalan söylediğini belirten Dursun Özmen, suçlamaları kabul etmeyip beraatini istedi.
Dursun Özmen’in avukatı da dosyada Özmen’e atılı suçla ilgili somut delil olmadığını belirtip beraatine karar verilmesini talep etti.
Duruşma sonunda hâkim, Dursun Özmen’i ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan 2 yıl hapis cezasına çarptırdı. Cezada indirim yapmayan hakim, hükmün açıklanmasını da geri bırakmayıp cezayı ertelemedi. Bu ceza; 12 yıldır devam eden Yazıcıoğlu davalarında verilen ilk hapis cezası oldu.

NE OLMUŞTU?
MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜ, GİZLİ TANIKLAR İLE ‘ERGENEKON’A BAĞLANMAK İSTENDİ..!
“Gizli tanıklar ve gizli tanık olmak isteyenler, Yazıcıoğlu’nun Ergenekon tarafından öldürüldüğünü iddia eden ifadeler verdi..!”
Savcılık incelemesinde hepsinin yalan söylediği ortaya çıktı…
Muharrem Tunç, 1974’te Kara Harp Okulu’ndan mezun olan, yüzbaşıyken malulen emekli edilen bir isim.
Muhsin Yazıcıoğlu’nu da taşıyan helikopteri kullanan Mustafa Kaya İstektepe’nin Harp Okulu’ndan arkadaşı olan Tunç, dönemin Özel Yetkili Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak Yazıcıoğlu soruşturmasında gizli tanık olmak istedi.
Özel yetkili savcılıkların kapatılmasının ardından dosya olayın yaşandığı yer olan Kahramanmaraş’a gönderilince Tunç’un gizli tanık olma hayali de suya düştü.

2014’te savcılığın normal tanık olarak ifadesini aldığı Tunç, pilot İstektepe’nin kendisine, ‘Ergenekon üyesi subayların Elmadağ’da çok sayıda silah ve parayı konteynere gömdüğünü’ söylediğini ve tehdit edildiğini aktardığını ileri sürdü.
- Helikopterin düştüğü gün İstektepe’nin kendisini aradığını da savunan Tunç, şu iddialarda bulundu:
“Beni arayarak istifra ettiğini, zehirlendiğini söyledi. Ben de kendisine ‘uçma’ dedim. Kendisi de ‘bana bir şey olursa konuş’ dedi. Bundan maksat bana anlattığı hususları ifade vererek ilgili makamlara bildirmekti.”
Savcılık bu iddialar üzerine pilot İstektepe’nin kullandığı hatları geriye dönük olarak taradı. Ancak İstektepe ile Tunç arasında yapılmış herhangi bir görüşmeye ulaşamadı.
Tunç’un FETÖ’ye üye olma suçundan hakkında soruşturma yürütülen beş kişiyle iletişim kaydı olduğu tespit edildi.
C1 KODLU GİZLİ TANIK: “HAKKINDA ÇOK SAYIDA SORUŞTURMA VAR..!”
Ünal Kurt, Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesiyle ilgili açılan ilk dönem soruşturmasında C1 koduyla gizli tanıklık yaptı.
Kurt’un ifadesini, Suriye’ye gönderilen MİT tırlarının durdurulmasında rol oynayan dönemin Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman aldı.
Şişman, ifadeyi soruşturmanın yürütüldüğü Malatya’ya gönderdi.
Kurt, gizli tanık olarak verdiği ifadede MİT mensubu olduğunu ileri sürüyor, Jandarma istihbaratla ilişki olduğunu savunuyor ve 2011’de Silivri Cezaevi’nde ölen MİT görevlisi Ergenekon tutuklusu Kaşif Kozinoğlu’nun kendisine içinde belgelerin olduğu bir çanta verdiğini öne sürüyordu.
- Kurt’un gizli tanık olarak verdiği ifadenin bir kısmı şu şekilde:
”(Kozinoğlu) Çantayı 2009 yılındaki mahalli seçimlerden yaklaşık 1,5 ay önce BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’na teslim etmemi söyledi. Elbistan istikametine doğru iki km gittikten sonra çantayı Yazıcıoğlu’na teslim ettim. Yanında koruması gibi genç iri yarı iki şahıs ve şoförü vardı. MİT bünyesindeki kaynaklardan Yazıcıoğlu’nun Ergenekon soruşturması kapsamında gizli tanık olarak ifade verdiğini duydum. Çantanın içerisinde Ergenekon yapılanmasına dair birtakım bilgiler vardı..
Haberleri izlerken Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düştüğünü öğrendim. Saat 15:30 – 16:00 sıralarında bölgeyi iyi bilen arkadaşımla helikopterin güzergahını takip ederek Çağlayancerit’ten çıkıp 1,5-2 saat aradık. 1 saatini yaya gittik, enkazı uzaktan gördük. Enkazın başına üç kişinin geldi, bunlardan biri MİT Müdürü İ. Yüzbaşı, ikisi İl Jandarma Komutanlığı astsubayıydı. 20 metre mesafede bir kayanın arkasında saklandık. İ. Yüzbaşı telsiz ile S. Albayla görüştü. Yüzbaşı telsizden bir kişinin ağır yaralı olduğunu, diğerlerinden ses gelmediğini söyledi. Astsubaylardan biri yerde yatan yaralıya tekme vurdu. 20-25 dakika enkaz yerinde arama yapıldı. Yazıcıoğlu’na verdiğim çantayı ve bir metal parçasını yanlarından alarak uzaklaştılar. Kozinoğlu bana Yazıcıoğlu’nun öldürülmesinde MİT müdürü İ. Yüzbaşı, Jandarma Alay Komutanı S. Albay, Jandarma Bölge Komutanı, Malatya Üst Komutanı, Kayseri Valisi, Göksun Kaymakamının rolü olduğunu, emri de Mehmet Eymür’ün verdiğini söyledi…”
SORULDU: “YAZICIOĞLU ERGENEKON’UN GİZLİ KARAR TANIĞI MI?..!”
Savcılık bu iddiaların da peşine düştü.
Resmi yazışmalarla Yazıcıoğlu’nun Ergenekon kapsamında gizli tanık olmadığı anlaşıldı. Üstelik Yazıcıoğlu’nun korumaları ve şoförü böyle bir olayın hiç yaşanmadığını söylemişlerdi.
Üstelik teknik ekipmanlara sahip arama kurtarma personelinin bahsedilen bölgeye intikalinin yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle 14 saat 45 dakika sürmesi, enkaz alanını belirleyen Genelkurmay DAK timinin yolun bir kısmını helikopterle kat etmesine rağmen bölgeye 12 saatte ulaşması, olay yerini çok iyi bilen ve enkaz alanına ilk ulaşan köylülerin cenazelerin olduğu bölgeye donma tehlikesi de geçirerek 8 saatte gidebilmesi hesaba katıldığında, gizli tanığın bölgeye 1 saati yaya olmak üzere 2 saatte gidemeyeceğinin imkansız olduğu sonucuna varıldı.
C1 koduyla gizli tanık olan Kurt, bu ifadeyi Kozinoğlu’nun ölümünden 3 ay sonra vermişti. Savcılığa göre tüm iddialar, cevap vermesi mümkün olmayan biri üzerinden kurgulandı.
MİT ve Jandarma, Kurt’un kurumlarıyla herhangi bir ilgisinin olmadığını da resmi yazıyla savcılığa bildirdi.
İddiaların doğru olmadığını gören savcılık bu kez Kurt’un kendisini araştırmaya başladı.
”RUHSATSIZ SİLAH, UYUŞTURUCU TİCARETİ, TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ ..!”
Ruhsatsız silah bulundurmak suçundan İnegöl’de, uyuşturucu ticareti suçundan Ceyhan’da, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan Kahramanmaraş’ta hakkında kararlar bulunan Kurt, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017’de açılan bir dosyasında da FETÖ ve PKK üyeliği iddiasıyla soruşturuluyordu.
Hakkında terör soruşturması yürütülen Kurt’un arabasında yapılan aramada 5 kişiye ait kimlik fotokopileri, üzerinde Jandarma Komando Özel Harekat yazılı takdir belgesi, görev belgesi, üstün başarı belgesi, üzerinde polis amblemi olan haberleşme daire başkanlığı yazılı evrak ve çok sayıda simkartın bulunmuştu.
Tüm delilleri birlikte değerlendiren savcılık, gizli tanık Kurt’un, hiçbir bilgi sahibi olmadığı olayla ilgili olarak FETÖ örgütünün menfaati doğrultusunda olayın MİT ve Ergenekon irtibatlı suikast olduğuna dair ifadeler verdiği sonucuna vardı.
“YAZICIOĞLU’NU ERGENEKON ÖLDÜRDÜ” İDDİASI ..!
Yazıcıoğlu’nun ölümünün ardından bazı gazete ve internet sitelerinde onun Ergenekon davasında gizli tanıklık yaptığı için öldürüldüğüne dair iddialar ortaya atılmıştı.
Aynı iddia Erzincan-Ergenekon iddianamesinde de gündeme getirilmişti. Bir ortam dinlemesinde kullanılan ifadeler o dönem iddianameye alınmıştı.
Bu kayıtlar, Kahramanmaraş savcılığı tarafından istendi. Yazıcıoğlu ile ilgili bu iddialar, Abdulvahap Güllü tarafından, Erzincan’da FETÖ’ye ait Özel Otlukbeli İlköğretim Okulu Müdürü Ahmet Demir’in söylendiği, Demir’in polislerle işbirliği yaparak bu sözleri kayda aldığı saptandı.
Güllü, Yazıcıoğlu soruşturmasında da gizli tanıklık yapmak istedi. Savcılık, Abdulvahap Güllü’nün tıpkı “Erzincan Ergenekon’u” dosyasında olduğu gibi ifadelerini kurguladığını belirledi.
Yapılan GSM incelemesinde Güllü’nün FETÖ’nün tepe yönetiminden isimlerle iletişim içinde olduğu belirlendi.
© The Independentturkish / Cihat Arpacık
YAZICIOĞLU’NU TAŞIYAN HELİKOPTERİN ASKERİ UÇAKLAR TARAFINDAN DÜŞÜRÜLÜP DÜŞÜRÜLMEDİĞİ ARAŞTIRILIYOR ..!
“Yazıcıoğlu’nun helikopteri düşmeden önce iki askeri uçak “Hava-hava atışı” görevi için kalkmıştı…”
İlk askeri raporlar fotoğrafın tamamını vermedi, savcılık yeni bilirkişi raporu bekliyor
Kazadan sonra hazırlanan raporlar askeri uçak bağlantısını vermiyor. Savcılık yeni bilirkişiler görevlendirecek

Hazırlanan ilk raporda, helikopterin uçaklar tarafından düşürülmüş olamayacağı söyleniyordu
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopterin düşmesine ilişkin genişletilen soruşturmada, kaza sırasında bölgede yaşanan askeri uçak hareketliliği mercek altına alınıyor.
Ana soruşturmayı yürüten Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı, helikopterin askeri uçaklar tarafından düşürülüp düşürülmediğine ilişkin bilirkişi incelemesi yapmayı kararlaştırdı.
Bilirkişiler, elde edilen radar izleri ve dönemin askeri belgelerinden hareketle Yazıcıoğlu soruşturmasındaki askeri uçak muammasını çözmeye çalışacak.
“ASKERLER REDDETMİŞTİ !”
Bu iddia, helikopter düştükten hemen sonra da gündeme gelmişti. Ancak dönemin askeri yetkilileri helikopterin askeri uçaklar tarafından düşürülmüş olabileceği ihtimalini hep reddetti.
O dönem Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, kaza bölgesinde askeri uçak hareketliliği yaşandığı iddiası da yalanladı.
Ancak kaza bölgesine yakın alanlarda askeri uçakların olduğu radar kayıtlarıyla ortaya çıktı.
“KAZA SIRASINDA RADARLAR KARARDI!”
Kaza sırasında ise “bilgisayar arızası gerekçesiyle” radarlar karardı. Askeri ve sivil radar kayıtlarında, kaza anına ilişkin 4 dakika 47 saniyelik kayıtların olmadığı ortaya çıktı.
O dönem, şüpheleri güçlendiren bu iddiayı çürütmek için bir rapor hazırlandı.
“İLK RAPORLAR, UÇAK BAĞLANTISINI KAPATTI!”
Dönemin hava kuvvetleri makamlarına arz edilen “Gizli” ibareli rapora ulaşıldı. .
Raporda, o anlarda havada olan MJ-524 ve HH-721 radar izli uçakların helikopterin düşmesine neden olamayacağı şu ifadelerle açıklanmaya çalışılıyordu: Harici yakıt tanklı F-16 uçağı için alçak irtifada 1,26 Mach sürat için 600 knot sürat limitinin geçilmesi gerekmektedir. Bu süratle uçulması harici yakıt tanklarına ve kanatlara hasar verecektir.
Raporun ilgili kısmında, söz konusu uçakların helikopterin düşürülme olayına karışmasının mümkün olmadığı iddia ediliyordu.

MERZİFON VE ERHAÇ’TAN İKİ UÇAK HAVALANDI… GÖREVLERİ: HAVA-HAVA ATIŞI ..!
Aynı raporda, MJ-524 radar izli uçağın, 5’inci Ana Jet Üs Komutanlığı’nın denetlemesi kapsamında Merzifon Hava Meydanı’ndan kalktığı, Erhaç Hava Meydanı’ndan D-721 görev numaralı uçağı aldığı birlikte hava-hava atışı görevi icra ederek dönüşte diğer uçağı Erhaç kontrol sahasına bırakıp Merzifon’a döndüğü kaydedildi.
Kazanın olduğu sırada, Merzifon, Erhaç ve Diyarbakır meydanlarından kalkan toplamda 20 F-16 ve F-4 uçağı vardı.
Şüpheli 3 uçaktan biri Erhaç’tan 14:47’den “keşif uçuşu” amacıyla kalkıp 15:51’de inen HK-047 iz numaralı F-4’tü.
ADİL ÖKSÜZ BAĞLANTISI ..!
Uçağın pilotu Ali Armağan”ın bir ByLock kullanıcısı olduğu, 15 Temmuz darbe girişiminin mimarları arasında gösterilen Adil Öksüz ve Kemal Batmaz’la iletişim içinde bulunduğu tespit edildi.
Hakkında yakalama kararı çıkarılan Armağan firari.
Yazıcıoğlu ailesinin avukatı Selami Ekici, ilk hazırlanan raporun yanıtılmaya yönelik hazırlanmış olabileceği ihtimali üzerinde durulması gerektiğini söylüyor.
Şüpheli uçağın ise, firari pilot Armağan’ın kullandığı F-4 olduğu görüşünde.
Ekici, başsavcılığın talimatıyla hazırlanacak bilirkişi raporuyla helikopterin uçaklar tarafından düşürülüp düşürülmediğinin ortaya çıkacağını söyledi.
ELT cihazını söken asker, cumhurbaşkanına suikast için giden ekip arasında
Kazanın ardından helikopter enkazına giderek kritik önemdeki ELT cihazını söktüğü belirtilen ekibin içinde yer alanlar arasında, 15 Temmuz’da Erdoğan’a suikast düzenlemek için Marmaris’e giden isimler olduğu da anlaşıldı.
KİRALIK KASADAN ÇIKAN YAZICIOĞLU İTİRAFI…!
“Helikopterdeki GPS’i yok ettim..!”
FETÖ’nün Elazığ imamlarından Mustafa Atalar’ın Bank Asya’dan kiraladığı kasada Yazıcıoğlu olayına ilişkin itirafları bulundu. GPS cihazını yok ettiğini söyleyen asker, 15 Temmuz’da Erdoğan’a suikast için giden ekibin içindeydi.
15 Temmuz’da Erdoğan’a suikast için giden ekipte yer alan Aydın Özsıcak, Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopterin enkazından GPS cihazını alarak yok ettiğini itiraf etti.
İtiraflar, FETÖ’nün Elazığ imamı, avukat Mustafa Atalar’ın Bank Asya’da kiraladığı bir kasada bulundu.
Özsıcak’ın el yazısıyla yazdığı notlarda, helikopter enkazında arama yaptıkları, GPS cihazını aldığı sonra da yok ettiği yazılı.
“KASADA BULUNDU..!”
Bu itiraflar, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında 21 Nisan 2017’de ele geçirildi.
Soruşturma kapsamında Bank Asya’nın Elazığ Şubesi’nde Mustafa Atalar tarafından kiralanan kasada arama yapıldı ve 5 sayfadan oluşan el yazısıyla hazırlanan bir dilekçe bulundu.
Dilekçe görevliler tarafından tutanakla kayıt altına alındı.
Suikastçı asker, FETÖ imamı avukatın müvekkili
Kasa, FETÖ’nün Elazığ yapılanmasının önde gelen isimlerinden biri olan Mustafa Atalar’a aitti.
Dilekçeyi yazan isim ise Atalar’ın müvekkili Aydın Özsıcak’tı.
Özsıcak, 15 Temmuz darbe girişiminde Erdoğan’a suikast yapmak üzere Marmaris’e giden askerlerden biri.
Aynı zamanda Özsıcak, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun da hayatını kaybettiği helikopterin enkazına giderek kritik parçaları söken kaza kırım ekibinin bir üyesi.
İkinci helikopter için görevliydi
Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının arama-kurtarma çalışmaları sırasında düşen ikinci askeri helikopter için yapılacak çalışmalarda görevlendirilen Özsıcak bu dilekçesinde görevi olmamasına rağmen Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopter enkazına gidip helikopterden parçalar aldığını bu dilekçede itiraf etti.
”Tabur komutanı ile birlikte saat 11.00-12.00 civarı 7-8 kişilik bir ekiple sivil enkazın olduğu yere gittik. Bizim oraya gitmemize engel teşkil edecek tedbir alınmamış, kendi haline terk edilmişti. Enkazı kurcalamayan kalmamıştı. Enkaz bizden uzak olmasına rağmen arama faaliyetleri sırasında kaldırılıp itmekten bizim enkaza yaklaşmıştı” diyen Özsıcak, ”İncelemeye başladık. Sol taraftaki tek sağlam kalan kapağı açarak içindeki malzemeler dışarı çıkartıldı. (…) Gerekirse ‘kokpiti söküp götürelim’ diye düşündük. Zaman alacağı için vazgeçtik. Sol bölme içindeki malzemeler alınarak gerekirse sivil havacılığa yazıyla gönderilebileceğini tabur komutanı söyledi. Malzemeleri aşağıya götürdük” ifadelerini kullandı.
”Korktum, cihazı yok ettim”
Özsıcak dilekçenin devamında malzemeleri alarak depoya koyduklarını anlatarak şöyle devam etti:
“Orada 1 yıl durdu. Hatta bendeki gönderilir diye bekledim, ancak hiçbir emir verilmedi. (…) O sırada cihazı gördüm. ‘Bunu ortadan kaldırın’ dedim. Yanlış anlaşılır diye söyledim. (…) Cihazı diğer malzemelerin yanına koydum. 1 yıl falan orada kaldı. Sonra işin açıkçası korktum. Cihazı yok ettim.”

ÇELİŞKİLİ İFADELER ..!
Bu ayrıntı, Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesine ilişkin dönemin kamu görevlilerinin yargılandığı davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın esasa ilişkin mütalaasının eklerinde ortaya çıktı.
Yargıtay Başsavcılığı, bu dilekçenin Özsıcak’ın geçmişte verdiği ifadelerle çeliştiğini belirtiyor. 2009’da ifade veren Özsıcak, Yazıcıoğlu’nun helikopterinin yanına hiç gitmediğini söylemişti.
Aynı isim, 31 Mart 2009’daki ifadesinde ise sivil helikopterin enkazını incelemeye gittiklerini, sadece fotoğraf çektiğini ve parça sökmediklerini öne sürmüştü.
”Suç delilini yok etmek amacıyla”
Savcılık, bu durumun örgütsel faaliyeti ortaya koyduğu görüşünde.
Hiçbir ordu mensubunun paraya çevrilmesi durumunda seri numarası nedeniyle rahatlıkla tespit edilebilecek nitelikteki GPS cihazını çalmayacağının belirtildiği mütalaada buradaki amacın suç delilini ortadan kaldırmak olduğunu şu ifadelerle belirtiyor:
“TC-HEK tescilli helikopteri gerek karbon monoksit zehirlenmesi yoluyla gerek bölgede alçak istifada ses hızından yüksek hızla uçan ve helikopterin yanından geçen F4-F 16 jetlerin oluşturacağı trübülansla düşürülmesi mümkündür. Böyle bir eylemin GPS’ lerde bırakacağı koordinat iziyle tespit edilecektir. Bu hakikat karşısında en önemli somut bulgu veren bu suç delilinin ortadan kaldırılması konusunda silahlı bir terör örgütü tarafında ortak amaca hizmet maksadıyla bir organizasyon ve koordinasyon çerçevesinde bu eylemin yapılması planlanmıştır. Buna göre kırıma uğrayan Özel Kuvvetlere ait helikopterin kaza kırım heyetine ilaveler yapılarak bu eylemin örgüt bir yapı çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.”
FETÖ BAĞLANTISI: MALUMUN İFŞASI..!
“Mütalaada, Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği olayın FETÖ bağlantısı, “malumun ifşası” olarak yorumlanıyor..!”
Dönemin Emniyet yetkilisi Dursun Özmen’in, arama-kurtarma faaliyetlerini zaafiyete düşerecek şekilde Yazıcıoğlu’nun sağ olarak kurtarıldığı yönündeki bilgi notunu hazırlayarak 81 il valiliğine göndermesi de bu minvalde değerlendiriliyor.
Mevcut imkanlarla ilk anlarda helikopterin bulunduğu yerin tespit edildiğini, enkaz alanının pilotun telefonundan hareketle Turkcell baz koordinatlarıyla da Temurağa mevkii olarak işaretlendiğini belirten savcılık, ”Üretilen kirli bilgi notunda da enkaza ve yaralılara ulaşılan bölgenin Temurağa olarak verildiği görülmektedir” deniliyor.
Bu husus, Mülkiye Müfettişliği raporunda da şu ifadelerle kendine yer buldu: ”Yapılan yanıltıcı açıklamanın kaza yerine ulaşıldıktan ve adli tespitlerin yapılmasından sonra elde edilen kesin bilgilerle şaşırtıcı bir benzerlik içinde olduğu görülmektedir.’
12. YILDA ÇÖZÜLEBİLECEK Mİ..!?
Büyük Birlik Partisi Kurucu Genel Başkanı Yazıcıoğlu, partilileri ile Kahramanmaraş’taki buluşmasını tamamlayıp Yozgat’a gitmek için helikoptere bindiğinde tarih 25 Mart 2009’du.
Saat 14.37’de havalanan helikopter, 26 dakika sonra düştü. Helikopterde bulunan kimse, enkazından sağ çıkamadı.
Olayda, Yazıcıoğlu’yla birlikte pilot İsmail Örnektepe, gazeteci İsmail Güneş, BBP İl Başkanı Erhan Üstündağ, İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı ile BBP Belediye Meclis Üyesi Adayı Murat Çetinkaya vefat etti.
12. yıla yaklaşan olayın ardından başlatılan ilk soruşturmalarda yol alınamadı.
Helikopterin kazayla mı düştüğü yoksa Yazıcıoğlu’nun bir suikasta mı kurban gittiği sorusu hep akıllarda kaldı.
Yeniden genişletilen soruşturmalarda olayda ihmali olduğu belirtilen kamu görevlilerine de dava açıldı
NE OLMUŞTU?
YAZICIOĞLU VE ARKADAŞLARININ HAYATINI KAYBETTİĞİ HELİKOPTER ‘KAZA’SININ ÜZERİNDEN ÇOK YIL GEÇTİ..!
Yılan hikayesine dönen suikast soruşturmasındaki tıkanıklıklar giderilememişken gündemi sarsacak bir mektup birçok bilinmeyene yanıt veriyor.
Büyük Birlik Partisi’nin Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beş arkadaşının içinde bulunduğu helikopterin düşmesinin üzerinden tam 10 yıl geçti.

Bu esrarengiz olay üzerine birçok iddia ortaya atıldı ama soruşturma ve davalarda herhangi bir sonuca varılamadı.

48 SAAT SONRA…
Muhsin Yazıoğlu’nun yerel seçimler öncesi partisinin Kahramanmaraş mitinginin ardından Yozgat’a gitmek üzere bindiği helikopter 25 Mart 2009’da Kahramanmaraş Keş Dağı’na düşmüştü.
Helikopterin enkazı ile;
- Muhsin Yazıcıoğlu,
- BBP Sivas İl Başkanı Erhan Üstündağ,
- İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı,
- Murat Çetinkaya,
- Pilot Kaya İstektepe,
- Gazeteci İsmail Güneş’in cenazesi, kazadan 48 saat sonra köylüler tarafından Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkisinde bulunmuştu…
Özellikle helikopter enkazına geç ulaşıldığı gerçeği, kazanın esrarengizliği adına dikkat çeken ilk bilgi olsa da, kazanın devamında gerçekleşen seçimler olayları ve iddiaları epey gölgeledi.
TAKİPSİZLİK KARARI…
-Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen savcılar, helikopter kazasına ilişkin soruşturma başlattı ve kaza kırım ekibi oluşturuldu.
-Özel yetkili mahkemelere devredilen dosya, Fethullahçı çetenin elinde tuttuğu en büyük kozlardan olan özel yetkili mahkemelerin kapatılmasıyla birlikte tekrar bir girdap içine girmişti.
-Soruşturma dosyası tekrar Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığına döndü.

Hakkında ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan dava açılan, eski emniyet amiri Dursun Özmen’in yargılanmasına da devam ediliyor.
-Kazaya ilişkin 132 şüphelinin yer aldığı ‘ana soruşturma dosyası’ hakkında ise 20 Haziran 2016’da takipsizlik kararı verildi.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında AKP’li Tayyip Erdoğan’a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edilmesine ilişkin davada, ‘Anayasayı i̇hlal’ suçundan müebbet hapis cezası alan astsubay Aydın Özsıcak ile ‘Anayasayı ihlal’, ‘Cumhurbaşkanına suikast’ ve 2 kez ‘yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme’ suçunu işlediği gerekçesiyle 4 kez ağırlaştırılmış müebbet, ‘nitelikli kasten yaralama”dan 6 yıl, ‘nitelikli kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”dan 18 yıl hapis cezası alan yarbay Davut Uçum hakkında, helikopter kazasında Yazıcıoğlu ile hayatını kaybeden 5 kişi arasında bulunan gazeteci İsmail Güneş’in eşi Yasemin Güneş tarafından 18 Temmuz 2016’da kaza kırım ekibinde yer aldıkları ve parça çalanlar arasında oldukları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu.
Ancak şimdiye kadar ne Muhsin Yazıcıoğlu davasında bir sonuç çıktı, ne de suikastın Fethullahçı çetenin düzenlediği gerçeğinden öteye gidilebildi.
HELİKOPTER NASIL DÜŞTÜ..?
Toplumsal’a ulaşan ve de birden fazla havacılık kaynağından teyit edilen bir mektup, cinayette bambaşka bir perdeyi aralayacağa benziyor. İsmini paylaşmadığımız bir havacılık uzmanından gelen bu mektupta:
- ”Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopterin motorunun havada tutunmak için ihtiyaç duyduğu oksijenle bağlantısının kesildiği”ne işaret ediliyor.
Uzmanın iddiasına göre:
- ”Helikopterin motorunun havada tutunmak için ihtiyaç duyduğu oksijenle bağlantısının kesilmesinde ise TSK envanterindeki savaş jetleri rol oynuyor.”
Uzman:
- ”Kazada ölenlerin kan değerleri de bu durumu doğrular niteliktedir. Bu durum önceden planlanan organize bir eylem niteliği taşımaktadır”
YILLARDIR SORUNSUZ KAYIT YAPIYORDU, BOZULDU!
- ”Helikopterde olması gereken ve helikopter kaza yaptığında sinyalini bildirecek olan vericinin herhangi bir sistem kaydı bulunmadı. Bununla birlikte merhumun bindiği helikopter ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan savaş jetlerinin rotalarının kazanın yaşandığı bölgelerde kesişti.”
Uzman, mektubunda:
- ”Ancak bunu ispat eder nitelikteki deliller olan ve yıllardır sorunsuz kayıt yapan askeri radar iz haritaları ve kayıtlarının o anda silindiği iddia edilmektedir”
BASINCI YAPAN TECBÜBELİ PİLOT KİM?
Muhsin Yazıcıoğlu’nun o dönemde TSK içinde saadet yıllarını yaşayan çeteciler tarafından öldürüldüğü anlaşılıyor… Bunlar zaten sır değil.
‘Hala sır olan kısım ise parçaları kimin bozduğu ya da çaldığı değil; helikoptere bu basıncı yapan savaş jetlerini kimin kullandığı…
İşte bu mektup, o soruya da yanıt veriyor. İddia edilen o isim:
- ”Yazıcıoğlu cinayetinin aydınlatılması için kurulan TBMM araştırma komisyonunu tecrübesiyle adeta ‘yönlendiren’ eski milletvekili ve emekli TSK pilotu Kürşat Atılgan’dan başkası değil.”
Kürşat Atılgan Kim..?

Kürşat Atılgan,
-2006 yılında ordudan Hava Pilot Tuğgeneral rütbesindeyken ayrıldı,
-2007 genel seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nden Adana Milletvekili seçildi.
-11 Ekim 2015 tarihinde gerçekleştirilen 44’üncü Olağanüstü Büyük Genel Kurul’da Türk Hava Kurumu’nun 27’inci Genel Başkanlığına seçildi.
Görevden ayrılırken de arkasında birçok şaibeli dosya bıraktı…
SARAY’I VURAN PİLOT…
Uzman:
- ”Atılgan, ‘kaza’ raporunu şekillendiren isimlerin başında geliyor. Komisyon açıklamalarını bizzat kendisi yaptı…”
- ”Ancak yapılan açıklamalar ve tanzim edilen rapor, suikastın tam tersi yönündedir ve yalnızca Kürşat Atılgan tarafından bilinebilecek askeri ve teknik içerikler bizzat kendisi tarafından tatbik edilmemiş ve gerçeğe aykırı bir meclis araştırma süreci yürütülmüştür.”
Mektubunda uzman:
”Kürşat Atılgan, Sayın Cumhurbaşkanımızın evinin üstünden savaş jetleri uçurarak minareye çarpan kol lideri pilottur. Kendisini o soruşturmadan aklayan savcı Mustafa Bilgili de yine FETÖ imamıdır.”
İşte derin bağlantılara işaret eden o mektup:
Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu kazası bir suikasttır.
Merhumun bindiği helikopterin düştüğü vakit bulunması ihtimali hiçbir zaman olmayacaktı. Helikopterde bulunması gereken ve düştüğünde Cospas-Sarsat Uydusuna konum sinyali gönderecek olan Acil Durum Konum Vericisi (ELT) üzerinde yüklendiğine dair Hexadesimal Hava Aracı Tanımlama Kodu yükleme sistem kaydı ve raporu bulunmamaktadır.
Ayrıca bu tanımlama koduna ilişkin o dönemde bulunan Denizcilik Müsteşarlığı Veri Tabanında herhangi bir kayıt bulunmamaktaydı. Yani o helikopter düştüğünde hiçbir şekilde bulunmayacaktı. Bu planlıydı.
Takip eden yıllarda ise Denizcilik Müsteşarlığı lağvedilmiştir.
Bununla birlikte merhumun bindiği helikopter ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan savaş jetlerinin rotaları irtifa ayrımı dâhilinde kazanın yaşandığı bölgelerde kesişmekte ancak bunu ispat eder nitelikteki deliller olan ve yıllardır sorunsuz kayıt yapan askeri radar iz haritaları ve kayıtlarının o anda silindiği iddia edilmektedir.
Helikopter ve savaş jetlerine ait rotaların kesiştiği kuvvetle muhtemeldir ve havada tutunmak için yeterli düzeyde oksijene ihtiyaç duyan merhuma ait helikopterin motorunun oksijensiz kalarak takatini kaybetmesi ve bu nedenle düştüğü kuvvetle muhtemeldir.
Kazada ölenlerin kan değerleri de bu durumu doğrular niteliktedir.
”Bu durum önceden planlanan organize bir eylem niteliği taşımaktadır.
Eski milletvekili Kürşat Atılgan ise eski tecrübeli havacı askeri personel ve pilot olmasının verdiği ihtişamla; konuya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma komisyonunda aktif rol almış, sorgulamalara iştirak etmiş, süreci organize etmiş, teknik uzman görüşü vermiş, raporun şekillenmesini büyük ölçüde sağlamış ve konuya ilişkin basın açıklamalarını yapmıştır. Ancak yukarıda zikredilen hususların açıklığa kavuşmasını engellemiştir. Kamuoyuna yansıtılan hususları manipüle etmiş, gerçeklerden uzaklaştırmıştır.
Kürşat Atılgan, Sayın Cumhurbaşkanımızın evinin üstünden savaş jetleri uçurarak minareye çarpan kol lideri pilottur. Kendisini o soruşturmadan aklayan savcı Mustafa Bilgili de yine FETÖ imamıdır.
Ancak yapılan açıklamalar ve tanzim edilen rapor yukarıda sıralanan suikastın tam tersi yönündedir ve yalnızca Kürşat Atılgan tarafından bilinebilecek askeri ve teknik içerikler bizzat kendisi tarafından tatbik edilmemiş ve gerçeğe aykırı bir meclis araştırma süreci yürütülmüştür.
Ayrıca iddia edilmektedir ki kaza sonrası FETÖ/PDY mensubu olduğu saptanan askeri personel kaza mahalline herkesten önce ulaşarak enkaza çeşitli teknik müdahalelerde bulunmuşlardır.
Aynı TBMM 23’üncü dönem milletvekilliği yapan Alim Işık ve Kürşat Atılgan organize hareket etmekteydiler.

Alim Işık sürekli Fettullah Gülen lehine terör örgütü propagandası yapmaktaydı. Hatta televizyona çıkıp Ak Parti hükümetine askeri darbe yapılmasını (sözde) ‘reva gören’ açıklamalar yapmıştır. Hükümetin Fetullah Gülen’e kumpas kurduğunu ve haksız yere suçladığını söylemiştir. Fetullah Gülen’i bir sivil toplum kuruluşu lideri olarak görmüştür. ‘Hizmet hareketi’ savunucusudur. Terörü ve teröristi övme eylemi gerçekleştirmiştir. Terör örgütü propagandası video kaydı vardır:
Alim Işık takip eden yıllarda Kürşat Atılgan tarafından vekaleten atandığı Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörlüğü görevinden Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından “FETÖ iltisakı” nedeniyle alınmıştır.
Kürşat Atılgan 15 Temmuz 2016 FETÖ/PDY hain darbe girişimi öncesinde çok yoğun şekilde darbenin en yüksek rütbelisi Orgeneral Akın Öztürk ile çok yoğun şekilde ve sık aralıklarla görüşmekteydi. FETÖ Akıncı Üssü davasında Kürşat Atılgan’ın bizzat Akın Öztürk tarafından Türk Hava Kurumunun başına getirildiği itiraf edilmiştir.
FETÖ/PDY’nin bu organize eylemini açıklayarak vicdani sorumluluğumu yerine getiriyorum. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu suikastının Kürşat Atılgan üzerinden aydınlatılacağı kanaatindeyim.”
İLGİLİ HABER
Yurt Gazetesi – Independentturkish / Cihat Arpacık
