MAGAZİN

Acıların Kadını: Bergen

.

“Bergen filminin vizyon tarihi belli oldu”

Başrolünde Farah Zeynep Abdullah’ın yer aldığı ve yeni afişi yayınlanan Bergen filminin vizyon tarihi 4 Mart 2022 olarak açıklandı..

  • Bergen filmi, şarkı söyleme gücü ve yaşadıklarıyla kamuya mal olmuş bir sanatçı olan Belgin Sarılmışer’in hayatını konu alıyor..

Yapımcılığını ve yaratıcı yapımcılığını Mine Şengöz’ün yaptığı, senaryosunu  Yıldız Bayazıt ve Sema Kaygusuz’un yazdığı, yönetmenliğini Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yaptığı film oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor..

Farah Zeynep Abdullah’la birlikte, Erdal Beşikçioğlu vTilbe Saran’ın başrolleri paylaştığı filmde ayrıca Nergis Öztürk, Ali Seçkiner Alıcı, Ahmet Kayakesen, Arif Pişkin, Şebnem Sönmez, Nurcan Eren ve Suzan Kardeş rol alıyor. Filmin müzikleri ise usta sanatçı Mazlum Çimen’e ait..

Bergen filmi 4 Mart’ta seyirciyle buluşacak..

“Şiddetin ikonlaştırdığı bir star: Bergen”

Mersin’de parmaklıklar içinde bir mezar. Mezarda yatan Türkiye’nin belki de en çok bilinen kadın cinayetlerinden birinin kurbanı..

Parmaklıklar, onun ölümüne şahitlik eden annesinin ölü bedeninin dahi zarar görebileceğine dair korkusunun sembolü..

Tam 32 yıl önceydi..

Altı kurşun isabet etmişti daha önce kezzap saçılan bedenine, oracıkta öldü..

Bu hayattan gittiğinde henüz 30’una dahi girmemişti..

Hepimizin Bergen olarak tanıdığı arabesk sanatçısı Belgin Sarılmışer, o altı kurşundan sonra katilinin beklentisinin aksine unutulmadı, hatta ölümünün üstüne eklenen her sene onu biraz daha hatırlattı, biraz daha tanıttı, biraz daha merak ettirdi..

Kadın cinayeti protestolarında afişlerde gördük yüzünü, yenilerde yapılan arabesk coverlarda şarkılarını tekrar dinledik ve şimdi Bergen, şubat ayında vizyona girecek bir sinema filmiyle yeniden gündemde..

Bergen’i ailesinin dışında herhalde en yakından tanıyan isimlerden biri, onun hayatını bir romana dönüştüren ve romana da Bergen’in artık lakabı haline gelen ‘Acıların Kadını’ ismini veren müzik yazarı Yavuz Hakan Tok. 

Bergen, gerçek adıyla Belgin Sarılmışer, Mersin’de yedi çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya geldi. Anne babası o çok küçükken boşandı, annesi küçük Belgin’i alıp Ankara’ya yerleşti.

Sonrasında konservatuarın orta bölümünde müzik eğitimi almaya başladı. Ancak konservatuar hayatı uzun sürmedi ve bir süre postanede memur olarak çalıştı.
 

Bergen.jpg
Bergen ismiyle tanınan Belgin Sarılmışer// cafemedyam

Hayatını değiştiren gece ise arkadaşlarıyla gittiği Ankara Seyman Kulüp’te ona mikrofonun uzatıldığı gece oldu. Orhan Gencebay’ın ‘Batsın Bu Dünya’ şarkısını söyledi ve tıpkı Türk filmlerindeki gibi kulübün sahibi ona kartını uzattı, “Gel burada şarkıcı olarak çalış” dedi.

Ankara’nın o dönem pavyon olarak nitelendirilen birçok gazinosunda çalıştı. Şarkı söylemeyi seviyordu, onun için mekânın önemi yoktu. Yeri geldi Bülent Ersoy’un kadrosunda, yeri geldi Neşe Karaböcek’in kadrosunda sahne aldı.

Ve bir gün Adana’daki bir pavyondan teklif aldı. Hayatı o teklifle değişti, çünkü bilmese de o teklif onun için sonun başlangıcıydı.
 

yavuz hakan tok.jpg
Yavuz Hakan Tok// cafemedyam

Yavuz Hakan Tok, annesinin hayatı boyunca Bergen’in hayatında çok baskın olduğunu, müziğe onun teşvik ettiğini ancak ailenin diğer üyelerinin bu gece hayatında süren müzik yaşamın çok da sıcak bakmadığını söylüyor ve Adana’ya gittikten sonra katili olacak kocası Halis Serbest’le tanıştığını anlatıyor.

O dönemin koşulları, gece hayatında yalnız kadın olmanın yarattığı güçsüzlükle, belki de kendisini koruyacak birine ihtiyaç duyduğu için de Halis Serbest’in ilgisinden bir süre sonra hoşlanıyor, hayır diyemiyor.

Ancak Tok’a göre, bu aşk en başından beri sağlıklı bir aşk değil. Çünkü daha çok Halis Serbest’in zorlamasıyla ve hayranlığıyla başlayan bir aşk bu.

Bergen’e her gece çiçek gönderiyor, çalıştığı pavyona gidip en ön masadan seyrediyor. Tok’a göre Bergen bir süre sonra bu ilgiye teslim oluyor.

Ancak daha en başta bu ilişkide yanlış olan bir şeyler var. O da Halis Serbest’in başkasıyla evli olduğu halde Bergen’e sahte nikah kıyarak onu evlendiklerine inandırması.

Yavuz Hakan Tok; Bergen’in bunu bir süre sonra öğrendiğini, Serbest’ten ayrıldığını ancak ilişkinin hastalıklı halinin o durumda bile devam ettiğini çünkü Bergen’in bütün bu sorunlara rağmen erkekten kopamadığını vurguluyor.

Bergen 1988’de verdiği bir röportajda ilişkisine dair şunları söylüyor:

“Ben sahneyi çok seven, açıkçası sanatına ışık bir kişiydim. O ise kıskanç bir insandı. İlk başlarda bana hissettirmemeye çalıştı. Ama sonra ortaya çıktı, ilk dayağımı o zaman yedim. Beni sahneden aldı ve bir eve kapattı.”


Peki hikâye nasıl sürüyor, birlikte hatırlayalım. İkili arasındaki ilişkinin dinamiği Bergen’in uzaklaştığı dönemde Serbest’in peşinden koştuğu, Serbest’in uzaklaştığı dönemde ise Bergen’in tetiklediği bir sarmal yaya dönüşüyor.

Yavuz Hakan Tok; Bergen’in hikayesinin hep anlatıldığı şekilde, bir ‘kötü adam’ın çaresiz bir kadının peşinden koşma hikayesi olmadığını söylüyor, ona göre bu gerçeklikten uzak bir yorum çünkü halen böyle ilişkiler yaşandığını, kadınların halen kendisine şiddet gösteren erkeklerden uzaklaşamadığı bir gerçek.
 

bergen kezzap.jpg
Ve meşhur kezzap vakası.// cafemedyam

Bergen’in eşinden annesini de yanına alarak İzmir’e kaçarcasına gittiği bir dönemde, Halis Serbest’in tuttuğu bir adamın Bergen’in yüzüne bir kova kezzap atmasıyla, Bergen’in hem sanat hayatı hem de özel hayatı bambaşka bir evreye giriyor.

Kezzap sadece yüzünde değil, vücudunda hasar yaratıyor, bir gözünü kaybediyor. Yüzünde, vücudunda, kollarında korkunç yanıklarla aylarca tedavi görüyor. 

Bergen’in hastanede yaşadıklarına şahit olan Hürriyet muhabirlerinden Erdal İpekeşen; o günlerde yazdığı yazıda şu ifadeleri kullanmış:

“Talihsiz genç kadının hastaneye yattığı ilk günkü görünümü ve inlemeleri hala hafızamdan silinmemiştir. Tamamen yok olan bir yüz, kezzabın etkisiyle eriyerek ayak parmaklarına kadar, çatlamış toprak halini almış vücut ve hepsinden önemlisi o duyduğum müthiş acıyla dudaklarından dökülen inleme sesi…”


Bu olay, Bergen isminin ilk defa gazetelere yansımasına da vesile oluyor. Onun henüz farkında olmayan büyük basın bile, sevgilisinin pavyon şarkıcısının yüzüne kezzap attırdığına dair haberler yayımlıyor.

Bu haberler, Bergen’in ‘Acıların Kadını’ olarak tanınmasının ve bu isimde bir albüm yapmasının da yolunu açıyor.

Yavuz Hakan Tok kitabında o dönemin ünlü estetik cerrahı Onur Erol’un yaptığı operasyonlarla Bergen’in yüzünün mümkün olduğunca eski hale getirildiğini, artık görmeyen gözünü bir süre bantla kapattığını, ardından da hepimizin bildiği o görüntüsünde, saçının perçemiyle gözünü kapattığı o görüntüsüyle görünür olmaya başladığını söylüyor. Tok’a göre bu, Bergen’i ikon yapan bir görüntü.

Yazar Tok Bergen’in kezzap olayından sonra gazeteler tarafından fark edilse de, hemen meşhur olmadığını da belirtiyor kitabında. Hatta meşhur olması için de üç-dört senenin daha geçmesi gerektiğini de.

Çünkü Bergen yaşadığı saldırıdan sonra haklı olarak uzunca bir süre sahneye çıkmaktan korkuyor, fakat onu İzmir’de saldırı yaşadığı pavyonun sahibi olan Cengiz Özşeker ikna ediyor ve stüdyoya sokuyor.

O dönemde daha çok Kibariye ve Gönül Akkor’un daha önce seslendirdiği şarkıların altyapıları üzerine tekrar kayıt yapıyor, ancak şarkıları çok da fazla ses getirmiyor.

İkinci albümü de aynı sonu yaşıyor. İkinci albümden sonra artık cesaretini toplayarak sahneye çıkıyor ve Tok’a göre enteresan bir biçimde o tek gözlü haliyle sahnede çok beğeniliyor, herkes onu sahnede görmek istiyor ve yavaş yavaş önü açılıyor.

İzmir Fuarı’na giden dönemin ünlü sanatçıları onu dinlemek için çalıştığı pavyona neredeyse her gece gitmeye başlıyorlar ve bu gidişler onun İstanbul’a gelişinin yolunu kısaltıyor.

Bergen artık İstanbul sahnelerinde boy gösterirken, ona kezzap attıran kocası Halis Serbest ise kısa bir süre sonra yakalanıyor ve yedi yıl hapis cezasına çarptırılıyor.


İstanbul’da yeni bir albüme daha imza atan Bergen ise, onu 1986’da bütün Türkiye’ye tanıtacak ‘Acıların Kadını’ albümünün hemen öncesinde şöhret basamaklarını küçük adımlarla tırmanmaya başlıyor.

Ve 1986’da onun isminin yanında adeta bir deyime dönüşen albümle, tüm Türkiye’nin tanıdığı bir isim oluyor.
 


Bu arada Yavuz Hakan Tok’un bahsettiği bir tür aşk-nefret ilişkisi haline dönüşen Bergen-Halis Serbest ilişkisi de yeni bir yola giriyor, çünkü Bergen kendisini adeta başka bir kadına dönüştüren Serbest’i affediyor, cezaevinde onu ziyaret etmeye başlıyor, ona paralar gönderiyor.

Yavuz Hakan Tok Bergen’in aslında Serbest’ten korktuğu, tehdit edildiği için bu yola girdiği yönünde iddialar olsa da; bunun pek de doğru olmadığını düşünüyor.

Tok’a göre; Bergen’in hapishane ziyaretlerinde ailesinin de yanında olması, aslında ailenin de erkeği affettiğinin göstergesi. Bunun günümüzde çok şaşırtıcı bir davranış gibi görünebildiğini, ancak o yılların anlayışının, yaşam tarzının dikkate alınması gerektiğini ve o dönemde bu türden davranışların çok da yadırganmadığını belirtiyor.

Tok, o yılların hem magazin kültürüne hem de yaşam biçimine örnek olarak, dönemin ünlü türkücülerinden birinin beraber olduğu kadına uyguladığı şiddetin günlerce gazetelere konu olmasını ama erkeğin bu davranışı yüzünden herhangi bir zorluk yaşamadığını hatırlatıyor.

O günlerde popüler dünyada da özellikle kadınların mağdur olduğu vakaların sıradan durumlar olarak görüldüğünü, bugünkü gibi büyük tepkilerle karşılaşılmadığını ve Bergen’in yaklaşımının da “Kocasıdır sever de döver de” mantığıyla yorumlandığını ekliyor. 


Bir müzik yazarı olarak Bergen’in hayatını derinleştirmesine araştıran Tok, sanatçının gazinolarda assolist altında sahne almayı çok sevmediğini, gazinolarda kendisine tanınan 15-20 dakika sahne sırasının kendisini çok tatmin etmediğini, o yüzden daha çok gece kulüplerinde şarkı söylemeyi tercih ettiğini de belirtiyor.

İşte İstanbul’daki o dönemin ünlü gece kulüplerinden Lutes de Bergen’in sahne aldığı yerlerden biri. Lutes, o dönem İstanbul sosyetesinin dahi Bergen’i dinlemek için sıkça gittiği bir mekân.

Ve Lutes’te tanıştığı Avusturyalı bir müzik organizatörüyle ilişkisi olduğuna dair gazetelerde çıkan haberler, Bergen için tehlikenin daha da yakınlaşmasına sebep oluyor.

Tok, arşivlerde bulup ortaya çıkarttığı bu haberlerde Bergen’in ağzından yazılan şeyleri de hatırlatıyor. Bu haberlere göre Bergen “Kocamı da seviyorum bu adamla da ahbaplığım var, kocamı mı seçsem, bunu mu seçsem karar veremiyorum” mealinde şeyler söylüyor.

Yavuz Hakan Tok, bu haberlerin ne kadarının Bergen tarafından söylendiğini ne kadarının yazar tarafından uydurulduğunu bilmediğini ama bu haberin çıkmasından bir hafta sonra Adana’daki bir konserinde sahneye çıktığında bıçaklandığı bilgisini veriyor.

Bu bıçaklanma hadisesinin azmettiricisinin kim olduğunu ne Bergen de ne başkaları açıklamasa da her gün sahneye çıkarak “ayaktayım” mesajı vermekten de geri durmuyor Bergen.


1986 yılı, müzik dünyası açısından hayli unutulmaz bir yıl oldu. Sezen Aksu’nun ‘Git’ albümüyle birlikte Bergen’in ‘Acıların Kadını’ albümünün en çok satan iki albümdü ve Bergen şöhretinin doruğuna çıkmıştı.

1988 yılına kadar kocasını cezaevinde ziyaret etti, Halis Serbest iki yıl sonra tahliye olduğunda bir açıklama yaparak sahneleri bıraktığını, artık evinin kadını olacağını söyledi.

O dönem çıkan gazetelerde Bergen’in kocası için dayayıp döşediği evde verdiği ‘mutlu evhanımı’ pozları hala arşivlerde.

Halis Serbest’in cezaevinden çıkmasını davullu zurnalı bir törenle kutlayan Bergen’in bu ‘mutluluk’ hayalleri ise kısa sürdü, çok geçmeden boşandılar.

Ama bu boşanma Bergen’in kurtuluşu olmadı, çünkü boşandığı erkek sadece resmi olarak hayatından çıkmıştı ama hep oradaydı, hangi şehre gitse yanında bitiyordu, turnelerde bir türlü rahat bırakmıyordu.

Yavuz Hakan Tok, Bergen için her şeyin o dönemlerde giderek daha fazla kötüleşmeye başladığını ve artık bunun bir aşk olmaktan çıkıp, hastalıklı bir hale dönüştüğünü söylüyor. Çünkü Bergen neredeyse Halis Serbest orada, Samsun Fuarı’nda peşinde, İstanbul’da albüm hazırlıkları yaparken peşinde.

En son takibinin hikayesi ise bildiğimiz sonla sonuçlanıyor. 14 Ağustos 1989’da İskenderun’a konsere gidecekken, ailesine çok düşkün olduğu bilinen Bergen önce Mersin’e gidip ailesini görmek istiyor.

Ve Adana Pozantı yolu üzerinde, arabalarının önü kesiliyor. Bir yol üstü restoranında önce oturuyorlar, sohbet ediyorlar, hatta bir şeyler yemek için siparişler veriliyor.

Yavuz Hakan Tok, tanık anlatımlarından ortamın çok gergin olduğunu, nitekim sohbetin bir süre sonra kavgaya dönüştüğünü ve çok geçmeden de Halis Serbest’in belinden çıkardığı silahı ateşleyerek Bergen’e altı kurşun sıktığını anlatıyor.

Ve 29 yaşında bir yaşam oracıkta son buluyor. 
 

bergen kupur.jpg

Ölümünden sonra gazetelere konuşan annesi Sabahat Çakır:

“Bergen’in Kayseri’de programı vardı, Halis Serbest kaldığımız otelin önüne gelip ‘Bana dönmezsen hepinizi öldüreceğim’ diye tehditler savurdu. Bu tehditleri sık sık duyduğumuz için fazla önemsemedik.”
 

bergen ve annesi.jpg

Anne Çakır kızının ölümüne dair ise şunları söylemişti:

“Kızım sırtını arka taraftaki çiçeklere dönüp, ‘Artık her şey bitti, sana dönmem!’ dedi. Bu lafı duyan Halis’in birden gözü döndü. Belinden bir tabanca çıkarttı. Önce ayaklarına düşünce de üzerine ateş etti. Avazım çıktığı kadar bağırıp yardım istedim. Bu kez beni susturmak için tabancayı bana doğrulttu ve ateşledi. Bizi kanlar içinde bırakıp, üvey kardeşi ile arabaya binip kaçtılar.”


Ertesi günün gazeteleri ‘Acıların Kadını öldürüldü’ haberleriyle dolsa da Yavuz Hakan Tok Bergen’in cenazesine sanat dünyasından kimsenin katılmadığını, sadece müzik yapımcısı Yaşar Kekeva’nın katıldığını yazıyor..
 

bergencenaze.jpg

Şimdilerde altı kalın çizgilerle çizilse de Bergen’in katledilmesinin o günlerde toplumda çok da büyük bir tepki uyandırmadığı görüşünde, Tok..

Cinayetin ardından yurt dışına kaçan katil Almanya’da yakalanıp Türkiye’ye iade edildikten sonra yargılandı ve 15 yıl hapse mahkûm oldu.. 

Almanya’da mahkûm kaldığı süre ve önceki mahkûmiyetinden alacağı düşülünce, üzerine ‘iyi hal’ de eklenince yedi ay hapis yatarak 13 Mart 1992 günü serbest bırakıldı.

Yavuz Hakan Tok; ne cinayete ne yargılamaya ne de şimdilerde ‘iyi hal indirimlerine’ ciddi bir tepkinin gösterilmediğinin de altını çiziyor.
 

bergen kupur2.jpg

Bergen; 1989’dan beri Mersin’de annesinin bir kafes şeklinde yaptırdığı mezarında yatıyor..
 

bergen mezar.jpg

Annesi, kısa bir süre sonra serbest kalan Halis Serbest’in kızının mezarına dahi zarar vereceği korkusuyla yaptırdığı bu mezarın anahtarını yıllarca aile üyelerine dahi vermedi..
 

bergen mezar2.jpg

Bergen’in mezarı kadınların öte dünyada dahi rahat yüzü göremeyeceği korkusunun yaşayan mabedine dönüşmüş durumda, hayatı ve yaşadığı son ise kadınların üstündeki erkek baskısını ne yazık ki azaltmadı..

Bakalım, önümüzdeki şubat ayında gösterime girecek sinema filmi gerçeğe ne kadar dokunacak, kadınlara ne kadar değecek?

© The Independentturkish// Müjgan Halis

“Bergen filminden ilk fragman yayınlandı!”

“Farah Zeynep Abdullah ve Erdal Beşikçioğlu başrollerde”

80’li yıllara damga vuran, arabesk müziğin sevilen sesi ‘Acıların Kadını’ lakaplı Bergen’in acıdolu hikâyesinin anlatıldığı filmin vizyon tarihide açıklandı.

Farah Zeynep Abdullah’ın başrolünde yer aldığı Bergen filminin ilk tanıtımı yayınlandı..

İşte Bergen filminden ilk fragman:

Sanatçı Bergen’in hayatının anlatılacağı ve başrolünde Farah Zeynep Abdullah’ın yer alacağı ‘Bergen’ filminden ilk fragman geldi..

Filmin yayınlanan tanıtımında Bergen’in sahneye hazırlandığı anlara yer verilirken, kaybettiği gözü dikkati çekti..

“ERDAL BEŞİKÇİOĞLU, BERGEN’İN KATİLİ HALİS SERBEST ROLÜNDE”

Filmde, Bergen’i Farah Zeynep Abdullah canlandırıyor..

Erdal Beşikçioğlu ise Bergen’in katili Halis Serbest karakterini oynuyor..

“MÜZİSYEN KİMLİĞİLİYLE ÖNE ÇIKAN BİR KAHRAMAN”

Yönetmenliğini Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yaptığı ve oyuncu kadrosunda Farah Zeynep Abdullah, Erdal Beşikçioğlu, Tilbe Saran, Nergiz Öztürk ve Şebnem Sönmez’in yer aldığı Bergen filmi 14Ekim’de sete çıkmıştı..

“VİZYON TARİHİ DE AÇIKLANDI”

Bergen’in annesini Tilbe Saran, en yakın arkadaşı Nadire’yi Nergis Öztürk, abisini Çağdaş Tekin, ablasını Damla Cercisoğlu canlandıracak..

Gazino patronuna ise Ali Seçkiner Alıcı hayat verecek.. 

Film, Şubat2022 tarihinde sinemaseverlerle buluşacak.. 

Bergen’in acı ve dram dolu hayatının birebir anlatılacağı Bergen filminin danışman kadrosunda sosyolog Meral Özbek, gazeteci Tuğrul Eryılmaz, psikiyatr Cemal Dindar, edebiyatçı Murat Özyaşar ve edebiyatçı Yavuz Ekinci yer alıyor..

Filmde Bergen sadece bir ‘kurban’ değil, müzisyen yönüyle öne çıkan bir kahraman olarak anlatılacak..

NE OLMUŞTU?

“BERGEN’İN KATİLİ TELEVİZYON PROGRAMINA ÇIKARTILDI: ‘SEN HAK ETTİN, SENİ ÖLDÜRECEĞİM ’”

Şarkıcı Bergen’e önce kezzap atıp bir gözünü kaybetmesine sebep olan, ardından da şarkıcıyı öldüren eşi Halis Serbest, televizyon programına katıldı..

Halis Serbest:

“Bunu kendisine söyledim. ‘Sen hak ettin, seni öldüreceğim’ dedim.. Her dediği oluyordu, daha ne istersin?'”

Bergen’in katili televizyon programına çıkartıldı: 'Sen hak ettin, seni öldüreceğim’
1989’da Şarkıcı Bergen’i öldüren Halis Serbest, Kanal D’de yayınlanan ‘Neler Oluyor Hayatta’ programına konuk oldu.// cafemedyam

ANNESİNİN ÖLMEYİŞİNE ÇOK ÜZÜLDÜM

Bergen’in katili “Pişman mısınız?” sorusuna “Yok, pişman değilim” yanıtını verdi ve “Kadın cinayetlerine kesinlikle karşıyım. Bir bayan, eşine ’Ben anlaşamadım, boşanacağım’ diyor. Anlaşamamışlar, olabilir. Yolun açık olsun” ifadelerini kullandı..

Serbest, Bergen’in annesini öldürmek istediğini de şu sözlerle anlattı:

“Annesi ‘ölümden korkmuyorum’ diyordu. İlk ona sıktım. Öldü sandım. Ölmese ben onu sağ bırakır mıydım? Annesinin ölmeyişine çok üzüldüm.”

“BERGEN’İ KATLEDEN HALİS SERBEST’E MİKROFON UZATILMASINA SOSYAL MEDYADA CİDDİ TEPKİ”

Kanal D’de yayınlanan ‘Neler Oluyor Hayatta’ programında Bergen’i katleden Halis Serbest’e mikrofon uzatılması sosyal medyada tepkilere neden oldu..

Birçok sosyal medya kullanıcısı, “Lütfen artık cinayetleri normalleştirmeyin” diyerek duruma tepki gösterdi..

Bergen’i katleden Halis Serbest'e mikrofon uzatılmasına sosyal medyada ciddi tepki

Hafta içi her gün Kanal D’de yayınlanan “Neler Oluyor Hayatta” programında sanatçı Bergen’i katleden Halis Serbest’e mikrofon uzatıldı.. 

Sunuculuğunu Hakan Ural ile Nur Tuğba Namlı’nın yaptığı programın 29 Eylül Çarşamba bölümünün tanıtımında gösterilen Serbest’in Bergen cinayetini ve Bergen filmini tartışması sosyal medyada tepki çekti.. 

Yapımcılığını Mine Şengöz’ün üstlendiği, senaryosunu Yıldız Beyazıt ve Sema Kaygusuz’un yazdığı “Bergen” filmine “Benim iznim olmadan bu film yapılmaz” diyerek tepki gösteren Halis Serbest, programın tanıtımında “Öldürdüm pişman değilim” ifadelerini kullandı. 

“SOSYAL MEDYADA CİDDİ TEPKİ”

Programın tanıtımının yayınlanmasının ardından, sosyal medyada pek çok kullanıcı, Bergen’in katili Halis Serbest’in ekran önüne çıkarılıp röportaj yapılmasına tepki gösterdi.

Kullanıcılar konuya ilişkin, “Kadın cinayetlerini bu kadar normalleştiremezsiniz”, “Şaka gibi, Bergen’in katilini çıkarıp bir de kahraman gibi konuşturuyorlar” yorumlarını yaptı.

Programa gelen tepkilerden bazıları şu şekilde:

“BERGEN’İN KATİLİ HALİS SERBEST’İ ERDAL BEŞİKÇİOĞLU CANLANDIRACAK İDDİASI”

Serenay Sarıkaya’nın ayrılmak zorunda kaldığı Bergen filminin yeni başrolü Masumlar Apartmanı dizisinden ayrılan Farah Zeynep Abdullah olmuştu..

Son olarak, filmde Bergen’i öldüren Halis Serbest’i ise Erdal Beşikçioğlu’nun oynayacağı iddia edildi..

Yönetmenliğini Caner Alper ve Mehmet Binay’ın, yapımcılığını Mine Şengöz’ün yaptığı, senaryosunu Yıldız Bayazıt ve Sema Kaygusuz’un yazdığı filmde Bergen’i Farah Zeynep Abdullah canlandıracak..

Bergen filminin erkek başrol oyuncusu belli oldu.. Erdal Beşikçioğlu’nun projede, Bergen’in yüzüne kezzap atıp ardından da onu öldüren Halis Serbest’e hayat vereceği iddia edildi..

İddiaya göre yakın zamanda Adana’da sete çıkacak yapım için gelen teklifi kabul eden sanatçı çalışmalara başladı..

Oynadığı her projede adından söz ettiren Beşikçioğlu’nun, Bergen hakkında yazılan kitabı, o dönem çıkan haberleri ve videoları izleyerek, rolüne çalıştığı öne sürüldü..

Bergen’in hikayesi, aile fertlerinin dayanışmasıyla, bedensel ve ruhsal haysiyeti gözeterek yazıldı.. Bu filmde Bergen bir kurban değil, müzisyen kudretiyle öne çıkan bir kahraman olacak..

“BERGEN FİLMİNİN YENİ BAŞROL OYUNCUSU BELLİ OLDU”

Serenay Sarıkaya’nın ayrılmak zorunda kaldığı Bergen filminin yeni başrolü Masumlar Apartmanı dizisinden ayrılan Farah Zeynep Abdullah oldu. .

Oyuncu, sosyal medya hesabından dikkat çeken bir paylaşımla haberi duyurdu..

“Acıların Kadını” olarak anılan ve önce yüzüne kezzap atılan ve sonrasında öldürülen Bergen’in hayatı film oluyor..

“FARAH, YENİ BAŞROL OLDU”

Pandemi nedeniyle çekimleri birçok kez ertelenen Bergen filminin oyuncuları sete çıkıyor.. Serenay Sarıkaya’nın yoğun iş temposundan dolayı ayrılmak zorunda kaldığı Bergen rolünü ise Masumlar Apartmanı dizisinden ayrılan Farah Zeynep Abdullah canlandıracak..

Müjdeli haberi Twitter hesabından veren oyuncu, Bergen’in fotoğrafını paylaşarak: “Bergen 02.22” notunu yazdı..

Farah Zeynep Abdullah, Bergen’i oynayacak da kim izleyecek kim izlemeyecek kavgası başladı
“FARAH ZEYNEP ABDULLAH, BERGEN’İ OYNAYACAK DA KİM İZLEYECEK KİM İZLEMEYECEK KAVGASI BAŞLADI”

Öyle bir proje ki bütün konu başrol oyuncusunun üzerine kurulu.. Çekime geçti geçiliyor deniliyor ama bir türlü başrol oyuncusu bulunamıyor..!

Bergen’in hayat hikâyesinin filme çekileceği haberlerini yapmıştık, ancak bir sorun vardı, başrol oyuncusu bulmakta zorlanılıyordu..!

Geçen günlerde çekimlerin başlayacağı açıklandı ama çekimler bu kez de salgın nedeni ile ertelendi.. Üstelik hâlâ başrol oyuncusu belli değildi..

Yapımcılığını Orchestra Content’in üstleneceği filmin başrol oyuncusu için Özgü Namal’ın adı geçmiş, kabul etmemişti..

Salgın nedeni ile Serenay Sarıkaya’dan sonra Demet Evgar da iş yoğunluğu nedeni ile Bergen’i oynamayı reddetti..

Son olarak önceki gün Farah Zeynep Abdullah rolü kabul ettiğini bir tweet ile duyurdu. Neydi, bu tweet, “Bergen 02.22” Tebrik ediyorum, hakkı yenmiş, ezilmiş tüm kadınlar adına sıkı bir duruş..

Bu toplum, sağlam kadını sevmez.!

Daha önce Ege ve Akdeniz’de çıkan yangınlar ve yanan ağaçlar için “HelpTurkey” postunu paylaşan ve mağdur halka çay atılmasını eleştirmek için  “Fırlatılacak çaylar için IBAN numarası paylaşır mısınız?” diye tweet attığı için Farah Zeynep aktrollerin saldırısına uğradı..!

Sanatçı bu saldırılara: “Troller ne olsun istiyorsunuz, ben bana yazdığınız akılsız şeyleri ciddiye alıp çok mu üzüleyim, sinirleneyim, amacınızı anlayamadım.. Bu zorbalık” yanıtını verdi… 

 Yapım şirketi ise 20 Eylül’de seti başlayacak film için Prof. Meral Özbek, gazeteci Tuğrul Eryılmaz, psikiyatr Cemal Dindar, edebiyatçı Murat Özyaşar ve edebiyatçı Yavuz Ekinci gibi isimlerin katkı vereceğini bildirdi..

Yönetmenin adı ise henüz açıklanmadı ama söylentilere bakılırsa Anadolu’nun Son Göçerleri: Sarı Keçeliler, Dondurmam Gaymak, Leyla ile Mecnun filmlerinden anımsayacağımız ödüllü yönetmen Yüksel Aksu’nun yönetmen koltuğunda oturacağı kesin gibi..

Ama tam da bu işlerin insanı! İşi hiç de kolay değil. Ya “Acıların kadını, Bergen”, tüm kayıp ve yok olan kadınlarımızın sembolü olarak otuz yıllık ömründe, neler yaşamış, nasıl acılar çekmişti..? 

“İLK AŞK…”

Bergen yani Belgin, ilkokul sonrası konservatuvara girmiş ama derslerden çok sadece şarkı söylemek istiyordu.. Hep öyle de oldu.. Ta ki bu ölüm fermanının yazılmasına kadar.!

İlk aşkı, kendisine zorla sahip olmuş, sonra bırakıp gitmiş olan taksi şoförü Yalçın’dı..

Hayatın ilk tokadı bu değildi, zaten belki de o sevgiliden tokatları yiyerek büyüttü yok sayılmayı Bergen.. Sevme dilinin bu olduğunu öğrendi zamanla, belki sevgi örtünce her şeyi, olağan gelmeye başladı yaşadıkları..

İşte bu yüzden yeğenine bir gün: “Bazen insanlar hiddetli sever, ölesiye sever, yaşadıkları kötü olaylar, sevgisinden bir şey götürmez” demişti..

Sıkıcı bulduğu derslerden yılarak konservatuvarı bıraktı, yaşı büyütülerek sahneye çıkmaya karar verdi..

Bir de güzel isim buldu kendine, ileride turneleri için umut ışığıydı, İsveç’in Bergen’i… Türkiye’nin, acıların kadını sembolü olacağını bilmeden.. Öyle yenilir yutulur kişi de değildi, gece herkesin ağzının koktuğu, içkinin şişede durmadığı zamanlarda bile kendini koruyabilecek kadar güçlüydü de..

Adana’da karşısına gelip oturan, gönderdiği çiçekleri kafasına atan Bergen, Halis ile ölümüne kadar gidecek, sözde aşk yolculuğuna çıktı.. Bıkmadan, usanmadan kendisine çiçek gönderen adamı sevdi, kâbusu olacağını bilmeden.. Zor anında yetişmişti, alın teri ile kazandığı ve taksit taksit ödediği arabasının yanında “Ağlama, ben sana alırım” demişti, Halis..

Ona sahip çıktığını, sevildiğini düşündü, kadın duygusu ile belki şimdiye kadar yediği tokatlardan da kurtuluştu.. Araba teklifi ardından, evlenme ve mücadele. Defalarca eve gelmeyen Halis’in aslında evli olduğunu öğrendiği gibi dayak yemeye devam etti..

Hayatında her şey sahteydi.. Nikâh memurları hatta şahitler bile.. Kaçınılmaz son geldi, sevdiği adam sahneye çıkmasını istemiyordu.. Sahneye bir daha çıkmama koşulu kendisinin boşanıp, Bergen ile evlenmesiydi, öyle de oldu..

Zamanla değerini ve itibarını kaybeden, ilişki bile denmeyen bir gerçeklikten yüzü, gözü darmadağın mutsuz bir ev kadını kaldı ve o soluğu, kaçışı yine sahnede aldı..

Adam geldi, geri aldı, serüven daha doğrusu kısırdöngü böyle devam etti. Şehir şehir gezdi, onu pek çok kişi sevdi ama o bir tek Halis dedi..

Adana delikanlısı sonunda “Üç gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek” dedi! Bir kova kezzap yüzüne atıldı, yetmedi de sonunda boşandılar ama bir gün annesinin yanında bir tek kurşunla yere yığıldı Belgin, yani Avrupa hayalleri olan ve yurtdışı turnelere başlayan Bergen. İsveçli, Bergen.!

ACILARIN KADINI

Bu yazılanlar “Acıların Kadını Bergen”den, yazarı Yavuz Hakan Tok ama katil olan Halis Serbest, anlatılanların doğru olmadığını bunun için yasal yollara başvuracağını ve “Ben cinayet işleyecek ve kezzap atacak insan değildim. Bu olay nasıl oldu, niye oldu bunu açıklama sırası bana geldi. Ben bu konuyu yeni nesil adına da konuşmak istiyorum.. Çünkü hiçbir konuda şiddete başvurulmaması gerektiğini ve iğrenç kışkırtmalara kulak asmanın anlık cinnete sürükleyeceğini bilmeleri ve bu duruma alet olmamaları için konuşmalıyım” dedi..

Ve Halis Serbest,  Adanalı yazar Ayça Öztorun’u buldu ve onun anlatımı üzerinden yeniden bir senaryo çıktı..

Öztorun, “Cinayet nedeninin hiçbir türlüsü tasvip edilemez. Bu işlenen cinayetlerin ardında yatan nedenler araştırılmalı, toplum her konuda aydınlanmalı ki bir daha cinayetler işlenmesin. Bu yaşanmış olayı da hem Halis Bey’in anlatımının yanı sıra bu yaşama tanık olmuş birçok kişinin anlatımlarını da dinleyerek toplumumuzun bilgilerine sunmak üzere senaryolaştırdım” dedi..

Şimdi hazırlanan film hangi senaryodan uyarlama, neye özgün bilinmez ama tek gerçek var, o da sanat içinde olan bir kadının yok oluşundan çok hâlâ toplum içinde hem de hemcinsleri tarafından parçalanıp yok edilmeye çalışılması! 

Bir kadının hayalleri, hatıra defterine yazdığı “Evlendim” ile başlamıyor, bitiyor. Türk toplumunda kadın babadan, ağabeyden kurtuluşu evlilikte arıyor. Ama o erkek daha iyi bir çözüm olmuyor..

Şimdi “Farah Zeynep Abdullah’ın filmine gitmeyin!” diyen kız kardeşler, hayatınız boyunca hiç mi darp, aldatılma, aşağılanma, yok sayılma yaşamadınız? Etrafınızda hep mutlu kadınlar mı gördünüz? Yoksa siz de komşusu açken tok yatan bizden değildir deyip de bu kadar yokluk varken hâlâ yiyip, doymayanlardan mısınız?

Sevgi, emek ister. Sevginin içinde acıya değil mutluluğa, birlikte üretmeye, saygıya yer vardır. Kadınların, kız çocuklarının, hayvanların, ağaçların dahi zulüm gördüğü bir dünyada sanat bile ayrışma nedeni oluyor ya yazık oluyor,  debeleniyoruz.

Cumhuriyet // Emel Seçen

FİLM YAPIM ŞİRKETİNDEN AÇIKLAMA: “BERGEN’İ ASLA YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ”

Sanatçı Bergen’i öldüren Halis Serbest’in sanatçının hayatını anlatan filmden hak iddia etmesi üzerine filmin yapımcı şirketinden açıklama geldi: ‘Bu dünya Bergen’siz olmaz, Bergen’i hiç unutmadık.’

Türkiye müzik tarihinin önemli isimlerinden sanatçı Bergen’in yüzüne kezzap atıp yakan ve sonrasında da öldüren Halis Serbest’in “Bergen” filminin çekilmesine “İznim olmadan kimse bu filmi çekemez’ diyerek itiraz etmesinin üzerine filmin yapım şirketinden açıklama yapıldı. 

Senaryosu, roman ve öyküleri çok sayıda dile çevrilen Sema Kaygusuz tarafından yazılan, sanatçı Bergen hakkında çekilecek filmin yapımcılığını üstlenen, Mine Şengöz tarafından kurulan Orchestra Content Instagram hesabından yapılan açıklamada, “Bergen’in hikâyesi kendi öz gücünü inatla savunan, şarkı söylerken dünyayı fetheden eşsiz bir kahramanın da hikâyesidir. Onun dipdiri ve güçlü varlığını aramıza geri çağırıyoruz. Tekrar canlanıp hayat dolu bakışlarını üstümüze dikmesi için” denildi.

BERGEN’İ ASLA YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ’

Orchestra Content tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Bu dünya Bergen’siz olmaz. Biz Bergen’i hiç unutmadık. Ama onu ne sadece ‘acıların kadını’ olarak anımsıyoruz ne de korkunç bir cinayetin kurbanı olarak. Bergen ve Bergen gibi nice özel kadının iç sesini, yaşam gücünü, kudretini bastırmaya çalışan faillere ve faillere hizmet eden zihniyete inat, Bergen’in yanında olacağız. Bergen’in hikâyesi kendi öz gücünü inatla savunan, şarkı söylerken dünyayı fetheden eşsiz bir kahramanın da hikâyesidir. Onun dipdiri ve güçlü varlığını aramıza geri çağırıyoruz. Tekrar canlanıp hayat dolu bakışlarını üstümüze dikmesi için. Bergen’den geriye kalan boşlukla yüzleşmek için Bergen’i asla yalnız bırakmayacağız.” 

.

‘ONU HATIRALARDA YAŞATMAK İSTİYORUZ’

Bergen’in ailesi adına yapılan açıklamada ise “Faile mikrofon tutan, onunla konuşan, yayımlayan, failin mesnetsiz iddialarına müdahil olan herkes, kardeşimizin hatırasına yapılan şiddetin bir parçası değil mi?” ifadeleri kullanıldı. 

Aile tarafından yapılan açıklama şöyle:

“30 sene önce öldürülen kardeşimiz, bugün hâlâ katili tarafından yapılan mesnetsiz açıklamalarla şiddete uğramakta. Bunca acı insanlara ilgi çekici geliyor olabilir. Ama bu ailemizin büyük yarası. Acımız hiç geçmiyor. Faile mikrofon tutan, onunla konuşan, yayımlayan, failin mesnetsiz iddialarına müdahil olan herkes, kardeşimizin hatırasına yapılan şiddetin bir parçası değil mi? Film yapılmasına ancak şimdi izin verme sebebimiz yapımcının yaralarımızı kanatmayacağına dair verdiği söz ve gencecik yaşta hayatı elinden alınmış kardeşimizin hikâyesine yaklaşımıdır.  Belginimiz öldü, onun bir daha öldürülmesini istemiyoruz. Biz onu hatıralarda yaşatmak istiyoruz.” 

“BERGEN’İ ÖLDÜREN ESKİ EŞİ, FİLMİ ÜZERİNDE HAK İDDİA ETTİ”

Türkiye müzik tarihinin önemli isimlerinden Bergen’i öldüren Halis Serbest, sanatçının hayatını anlatan filmden hak iddia etti:

“İznim olmadan Bergen filmini kimse çekemez.. Yalnızca Ayça Öztorun’a izin verdim.” 

 ‘Bergen’ filmini çekmeye hazırlanan yapımcı Mine Şengöz’e seslenen Serbest, “Bu filmi çekmek için kime sorup kimden izin aldılar? Benim iznim olmadan kimse bu filmi çekemez” şeklinde konuştu.

‘KİMSE BENİ SORGULAYAMAZ’

Serbest:

“Bu zamana kadar evliliğim ve çirkin sonucunun nedenini kimseyle konuşmadım. Karşılıklı acılar çektik. Kimse bilmez evin içinde neler yaşandığını. Bu nedenle filmcilere sesleniyorum; yalan yanlış bilgilerle ve ajitasyonla süsleyeceğiniz filmden vazgeçin. Siz kimden icazet aldınız? Rahmetli Belgin, Bergen olmadan evvel neredeydiniz? Bergen’in ve benim yaşadığım sancılı ilişkiye bu filmi çekmek isteyen Mine Şengöz şahit mi olmuş? Ben mahkemede hâkim ve savcı tarafından sorgulandım ve cezamı çektim. Bu nedenle kimse beni sorgulayamaz. Kafanıza göre yazdığınız filmle toplum nezdinde kimseyi alaşağı edemeyeceksiniz.”

BERGEN KİMDİR, NE ZAMAN VE NASIL ÖLDÜ?

Bergen’in mezarı neden kafes içinde?

Müzik dünyasında ‘Acıların Kadını’ lakabıyla hafızalarda yer edinen şarkıcı Bergen’in mezarını kafes içinde görenler, şaşkınlığını gizleyemiyor.

Terk ettiği kocası tarafından yüzüne kezzap atılan daha sonra da öldürülen şarkıcı Bergen, 1980’li yıllarda icra ettiği arabesk müziği ve güçlü sesiyle müzikseverler tarafından yakın takip ediliyordu.

BERGEN FİLMİ BAHAR AYINDA SETE ÇIKACAK!

Arabesk sanatçı Bergen’in hayatını konu alan Bergen filminin bahar ayında sete çıkması kararlaştırıldı.

Filmin başrolünde Serenay Sarıkaya yer alacak.

Serenay Sarıkaya‘nın başrolde olduğu, çekimleri salgın nedeniyle ertelenen Bergen filminin bahar ayında sete çıkması kararlaştırıldı. Bergen’in ailesinin desteği alınarak çekilecek projeye birçok sosyolog ve edebiyatçı, yazar katkı verecek.

Filmin yapımcısı Mine Şengöz, geçtiğimiz günlerde Bergen’in ailesiyle bir araya geldi. Asıl adı Belgin Sarılmışer olan şarkıcı Bergen’in hikayesi sanatçının ailesinin izniyle ve dayanışmasıyla ele alınarak yazılacak.

Bergen’in filminin senaryosu yazılırken öyküye destek veren danışmanlar arasında Sosyolog Prof. Meral Özbek, gazeteci Tuğrul Eryılmaz, psikiyatr Cemal Dindar, edebiyatçı Murat Özyaşar ve edebiyatçı Yavuz Ekinci yer alıyor.  

İŞTE, ‘BERGEN’İN HAYATI…

  • ‘Bergen’in mezarı neden kafes içinde?’,
  • Bergen kimdir, ne zaman ve nasıl öldü?’

 1959 yılında Mersin’de Belgin Sarılmışer olarak doğdu. Annesi ebe, babası boyacıydı. Ama bizler onu gerçek adıyla değil, Norveç’in korunaklı ve güzel şehrinden esinlendiği Bergen ismiyle tanıyoruz.

Genç yaşında mutsuz bir evlilik yapan bir rastlantı sonucu şarkıcı olan, terk ettiği kocası Halis Serbest tarafından yüzüne kezzap döktürülen, albümleri yüz binler satan, yaşadığı tüm acılara rağmen yılmayan kadının öyküsü yürekleri dağlıyor.

İŞTE, ‘BERGEN BİYOGRAFİSİ…

BERGEN’İN MEZARI NEDEN KAFES İÇİNDE?

1980’li yıllarda arabesk müziğin kraliçesi olarak anılan Bergen’in mezarını kafes içinde gören vatandaşlar, ilk başta anlam veremeseler de altında yatan nedeni öğrendiklerinde bir kez daha üzüntü yaşıyor.

Kocası tarafından yüzüne kezzap atılan daha sonra da öldürülen şarkıcı Bergen’in mezarının neden demir parmaklıklar ardında olduğu sorusunun yanıtı, kocasının tehdit sözlerinde saklı.

Şarkıcı Bergen’in mezarının kafes içinde olmasının nedeni iddiaya göre, kocası Halis Serbest, Bergen’i vurduktan sonra “Seni mezarında bile rahat bırakmayacağım” demesiydi. Ve Bergen’in annesi. mezarını saran kocaman bir kafes yaptırdı.

BERGEN KİMDİR?

‘Acıların Kadını’ ve ‘Arabeskin Kraliçesi’ isimleriyle bilinen Bergen, 15 Temmuz 1958 tarihinde dünyaya geldi. İlkokulu bitirir bitirmez konservatuvara girdi. Hem de sınavı birincilikle kazanarak.

Asıl adı Belgin Sarılmışer idi. Bir türlü ısınamadığı okulu bıraktı, sahneye çıkmaya karar verdi. Yaşını büyüttükten sonra Norveç’in Bergen şehrinden esinlendi ve kendisine bu ismi taktı. 

31 Ekim 1982’de kocası tarafından yüzüne atılan kezzap sonucu iki gözünü de kaybetti, daha sonra sol gözü görme yetisi kazandı ve sağ gözünün hasarı yüzünden saçlarını sağ gözünün üzerine atmasıyla, bazense güneş gözlüğüyle olan imajıyla akıllarda kaldı.

1986’da yayınladığı üçüncü stüdyo albümü ‘Acıların Kadını’nı albümü ve kendi hayat hikayesini anlatan albümle aynı adlı filmde oynamasının ardından ‘Acıların Kadını’ olarak anılmaya başladı. Sanat yaşamı boyunca Sen Affetsen Ben Affetmem, Kader Diyemezsin, Benim İçin Üzülme, Elimde Duran Fotoğrafın, Neden Dönmesin? gibi pek çok şarkı bıraktı.

14 Ağustos 1989’u 15 Ağustos’a bağlayan gece, annesiyle bir başka şehre giderken eski eşi Halis Serbest tarafından silahla vurularak öldürüldü. 

31 yıllık kısa yaşamına 6 longplay, 11 kaset, 129 şarkı ve 1 video filmi sığdıran Bergen, memleketi Mersin’e defnedildi. Mezarı, Toroslar’daki Asri Anıt Kabristan’ında ziyarete açıktır fakat kabri demir parmaklıklardan oluşan kafes içinde yer almaktadır.

Daha sonra pek çok arabesk ve nostalji konseptli albümlerde şarkıları yer alan Bergen; Ceylan Ertem, Ebru Yaşar, Emrah, Funda Arar, Muazzez Ersoy ve Işın Karaca gibi pek çok sanatçı tarafından cover’landı.

BERGEN’İN MÜSLÜM GÜRSES HAYRANLIĞI

Bergen’in 31 Ekim 1982’de yüzüne kocası tarafından kezzap atılmasının ardından hastaneye kaldırıldıktan sonra hastane yatağında rüyasında sanatçı Müslüm Gürses’in 1982 yılında çıkardığı Tanrı İstemezse albümüne ismini veren Tanrı İstemezse şarkısını Gürses’le birlikte seslendirdiklerini görmüştür.

Daha sonra Bergen, 1988 yılında Yaşar Kekeva Plak firmasından çıkardığı Sevgimin Bedeli albümünde Gürses’e duyduğu hayranlık nedeniyle Gürses’in 1987 yılında Elenor Müzik firmasından çıkardığı Talihsizler albümüne ismini veren Talihsizler şarkısına yer vermiştir.

En sonunda artık bu hayranlık gazetede bile yer bulmuştur: “Bergen bir numaralı Müslüm Gürses hayranıydı. Kendi programı bile olsa ne yapar eder, mutlaka Müslüm Gürses’i dinlemeye giderdi. Sanatçı, son kasetinde bu yüzden Müslüm Gürses’in bir parçasına yer vermişti. Bu şarkıyı daha duyarak, daha içten okuduğunu her fırsatta söylerdi.”

BERGEN KAÇ YAŞINDA ÖLDÜ?

1958 doğumlu olan arabesk kraliçesi, öldürüldüğü 1989 yılında 31 yaşındaydı.

BERGEN’İN MEZARI NEREDE?

Yaşadığı talihsiz olaylar nedeniyle ‘Acıların Kadını’ olarak anılan şarkıcının mezarı, Mersin’deki Asri Anıt Kabristan’ında yer almaktadır.

İLGİLİ HABER

Karar

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

To Top
%d blogcu bunu beğendi: