İÇİNDEKİLER
- “TBB: Cumhurbaşkanına hakaret suçu, ifade özgürlüğünün kısıtlanması için bir araç olarak kullanılıyor”
- “Yargıtay: Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla açılan davada verilen beraat kararını onadı!”
- “Yargıtay’dan ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ davasında eleştiri vurgusu”
- “İşte Yargının Hali!”
- “BİR SALONDA BERAAT DİĞER SALONDA HAPİS“
- “ERDOĞAN’I ASIL KİM YIPRATIYOR?”
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
“TBB: Cumhurbaşkanına hakaret suçu, ifade özgürlüğünün kısıtlanması için bir araç olarak kullanılıyor”
- Türkiye Barolar Birliği, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’la ilgili bir açıklama yayınladi:
“Hiçbir tutuklama sebebi olmadığı halde verilen tutuklama kararı, bu kararın bir tedbir değil kamuoyu nezdinde korku iklimi yaratılmasının bir parçası olduğunu göstermektedir..
‘Cumhurbaşkanına hakaret suçu’, ülkemizde yoğunlukla ifade özgürlüğünün kısıtlanması için bir araç olarak kullanılmakta, bu kapsamda yapılan soruşturmalar, gözaltı işlemleri ve tutuklamalar, evrensel hukuk prensipleriyle çelişmekte ve kamuoyu üzerinde bir baskı yaratma vazifesi görmekte, gözdağı niteliği taşımaktadır.”
‘Gazetecilerin ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda, özgürlük ve hak alanı çok daha geniş bir çerçevede ele alınmaktadır’
Türkiye Barolar Birliği:
“Gazeteci Sedef Kabaş, ulusal bir televizyonda katıldığı programda kullandığı ifadeler nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla sabaha karşı evinden gözaltına alınmış, sevkedildiği Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanmıştır..
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26., İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi uyarınca herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir..
Gerek Anayasa’da gerekse Sözleşme’de ifade özgürlüğünün sınırlanabileceği haller düzenlenmiş ve ifade özgürlüğünün sınırları söz konusu düzenlemeler ve yargı içtihatlarıyla belirlenmiştir..
Önemle ifade edilmelidir ki; kamuoyunu bilgilendirmekle ve kamuoyunun bir görüş oluşturmasına imkan sağlamakla görevli gazetecilerin ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda, özgürlük ve hak alanı çok daha geniş bir çerçevede ele alınmaktadır..
Gazetecilerin ifade özgürlüğünün daha geniş bir çerçevede korunmasının sebebi; dile getirdikleri olgu, düşünce ve kanaatlerin engellenmesinin aynı zamanda kamuoyunun haber alma ve kanaat oluşturma hakkını engeleyebilecek olmasıdır..
.
Keza, politikacıların ve kamuoyuna mâl olmuş kişilerin eleştiriye tahammüllerinin de daha geniş olması beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin uzun yıllara yayılmış çok sayıda kararına yansıdığı üzere kamu yetkililerinin eleştiriler karşısında diğer kişilerden daha az koruma sahibi olması beklenmektedir..
1986 tarihli Lingens v. Avusturya kararından bu yana bir politikacıya karşı yapılan eleştirinin sınırının özel bir kişiye yapılandan daha geniş olması gerektiği yüzlerce farklı kararda vurgulanmış, Anayasa Mahkemesi de kendi içtihadını bu doğrultuda oluşturmuştur..
“Türk hukukunda özel bir ceza düzenlemesi konusu olan ve Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen “Cumhurbaşkanına hakaret suçu”, ülkemizde yoğunlukla ifade özgürlüğünün kısıtlanması için bir araç olarak kullanılmakta, bu kapsamda yapılan soruşturmalar, gözaltı işlemleri ve tutuklamalar, evrensel hukuk prensipleriyle çelişmekte ve kamuoyu üzerinde bir baskı yaratma vazifesi görmekte, gözdağı niteliği taşımaktadır..
Gazeteci Sedef Kabaş’ın soruşturmaya konu ifadelerinin ifade özgürlüğü sınırlarını aşıp aşmadığı konusunda değerlendirme yapmak yetkisi, yukarıda belirttiğimiz ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde muhakkak ki bağımsız yargı mercilerine aittir..
Ancak TCK 299. madde kapsamında yürütülen bir soruşturmada sabaha karşı gözaltı işlemi yapılması, hiçbir tutuklama sebebi olmadığı halde verilen tutuklama kararı, bu kararın bir tedbir değil kamuoyu nezdinde korku iklimi yaratılmasının bir parçası olduğunu göstermektedir..T
ürkiye Barolar Birliği olarak Anayasa ve uluslararası insan hakları belgeleri ile yargı içtihatlarının belirlediği sınırlar çerçevesinde ifade özgürlüğünün savunuculuğunu yapmaya devam edeceğimizi, süreci yakından takip ettiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.”
“Yargıtay: Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla açılan davada verilen beraat kararını onadı!”

“Yargıtay’dan ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ davasında eleştiri vurgusu”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, CHP eski Kayseri İl Başkanı Mustafa Ayan hakkında ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla açılan davada verilen beraat kararını onadı..
Kararın gerekçesinde, “Devletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının da diğer anayasal ve yasal kurumlar gibi eleştiriye açık olması doğaldır” ifadelerine yer verildi..
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu, beraat kararını;
“Demokratik bir toplumda siyasetçilere; diğer siyasetçileri, hükümet mensuplarını ve kamu görevlilerini eleştirme hakkı tanınmış olduğu, seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu, bu sebeple müdahale eğer bir siyasetçinin ifade özgürlüğüne yönelik ise başvuruların çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerektiği” gerekçesine dayandırdı..
Mustafa Ayan hakkında, CHP Kayseri İl Başkanı olduğu dönemde, 2015 yılında Erdoğan’a yönelik açıklaması gerekçe gösterilerek, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla dava açılmıştı. Yargılamayı yürüten mahkeme, Ayan’ın beraatine oybirliği ile karar vermişti. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı, beraat kararına itiraz etmişti..
Yargılama süreci içinde dosya, Yargıtay’a taşındı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Ayan hakkında verilen beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. Ancak Yargıtay, başsavcılığın tebliğnamesi yönünde karar vermedi, yerel mahkemenin verdiği beraat kararını onadı..
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gerekçeli kararında ise şu değerlendirme yapıldı:
“… Devletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının da diğer anayasal ve yasal kurumlar gibi eleştiriye açık olması doğaldır.
Uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; CHP Kayseri İl Başkanlığınca terör olaylarının artması ve ülkemizin çeşitli yerlerinden şehit haberleri gelmesi üzerine, 09.09.2015 tarihinde terör olaylarını protesto etmek amacıyla düzenlenen toplantıda CHP Kayseri İl Başkanı olarak görev yapan sanık Recep Mustafa Ayan’ın, ‘Öldüremezsin benim Mehmetçiğimi, öldüremezsin benim polisimi, bize düşmanlık tohumu atamazsın’, ‘400 vekile 400 şehit hesabımı yaptın’, ‘Allah’ın kitabında mı var Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin başına bela olacak diye’, ‘Hangi projesin sen, nesin, git kardeşim, otur çoluğunun çocuğunun yanında, ayakkabı kutularındaki parayı say’, şeklinde sözleri söylediği olayda;
Demokratik bir toplumda siyasetçilere; diğer siyasetçileri, hükümet mensuplarını ve kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olduğu, seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan, seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu, bu sebeple müdahale eğer bir siyasetçinin ifade özgürlüğüne yönelik ise başvuruların çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerektiği göz önüne alındığında ve sanığın konuşma içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sözlerinin ağır eleştiri niteliğinde olup mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyuta ulaşmadığı, bu nedenle sanığa atılı Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın haklı nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.”
“Ben böyle bir karar beklemiyordum açıkçası.”
- CHP eski Kayseri İl Başkanı Mustafa Ayan:
“2015 yılı CHP Kayseri il başkanlığım döneminde Cumhuriyet meydanında bir törende, yapmış olduğum konuşmam; Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret olarak addedilmiş ve Kayseri Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmış idi. Ancak bu dava hem Kayseri’de Cumhuriyet Savcısı tarafından hem de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bu karara itiraz edildi. Beraat etmemem gerektiği, ceza almam gerektiği nedeniyle itiraz edildi. Ve yeni aldığım bir karar metnine göre de Yargıtay Ceza Dairesi Genel Kurulu’nda, beraat etmem gerektiğine oybirliği ile karar almış olduğu görülmektedir. Hala Türkiye Cumhuriyeti’nde hukukun geçerli olduğu, hala hakimlerin var olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti ile vatandaşın ve görevlilerin eleştirme hakkı olduğunun göstergesi hala vardır, devam etmektedir. Böyle bir durum ortaya çıkmış oluyor ki bu son derece sevindirici ve bence gurur verici..
Bu hukuk adına sevindiricidir. Memleketi yönetmeye gelen, memleketi yönetmeye talip olan, sokaktan çıkan, köyünden çıkan, demokrasinin nimetlerinden yararlanarak kendini saraylarda, bakanlıklarda padişah, kral zannederek, vatandaşı ezmeye çalışan insanlara da bir derstir. Seçilmiş insanların haddini bilmesi gerekir. Orada kendilerini kral, padişah saymamaları gerekir. Devletin nimetlerinden usulsüz, kanunsuz yararlanma yoluna gitmeden, vatandaşın eleştirel sözlerine seslerine kulak vermeleri gerekir. Demokrasinin gereği budur. Sonuçta Yargıtay Genel Kurulu, demokrasinin bu kuralını göz önünde bulundurarak hukuk tarihinde içtihat olacak, yıllarda, senelerce hukukun önüne konulacak bir karara imza atmıştır.
Ben böyle bir karar beklemiyordum açıkçası. Çünkü mahkemede de bu bir ağır eleştiridir, hakaret yoktur, küfür yok; sadece yaptıklarının hatalı olduğunu, seçimin 7 Kasım’a ertelenmesini, bu arada yüzlerce şehitlerimizin olması hepimizin ciğerini, yüreğini yaktı. Ve o kızgınlıkla 6 aylık seçim sırasında sanki biz gelmezsek terör artıyor, PKK’nın eylemleri artıyor havası yaratmak için yüzlerce çocuklarımızın şehit edilmesi hepimizin canını sıktı..
Yolsuzlukların üzerinin örtbas edilmesi hepimizin canını sıktı. Bu çerçevede görmüş olduğumuz yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, devletin sınırlarını koruyamadığı, PKK’nın fink attığı, yavrularımızı öldürdüğü bir ortamda bir ses-soluk olup, içimden geleni söyledim. Bu da Sayın Cumhurbaşkanı’nın mağduriyetine sebep olmuş gibi dava açıldı fakat iki savcının hem yerel savcının hem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazına rağmen mükemmel bir gerekçeyle Yargıtay Genel Kurulu beraatimin onaylanmasına karar verdi. Bu da hukuk adına, vatandaşların sesinin çıkarılması, yüksek sesle, yanlışı seçilmiş insanlara söylemesi anlamında çok sevindiricidir. Cesaret verecektir. Halkımızı daha da bu konuda, seçilenlere eyvallah edip etmeden, onların her yaptığını kabul etmeden yanlışlarını yüzlerine vuracak kadar bir duyguya, bir cesarete kapılacakları cesareti oldu bende.”
Cumhuriyet
NE OLMUŞTU?
“İşte Yargının Hali!”
Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Pakize Alp Akbaba’nın, ‘Unsurları oluşmayan suçtan beraatına’
‘Katılma dilekçemiz sehven gönderilmiştir. Şikayetten vazgeçiyoruz’
- Gazeteci Müyesser Yıldız’ın yazısı…
Türkiye 1 haftadır İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Pakize Alp Akbaba hakkında Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan davayı konuşuyor..
Dün Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yaşanan gelişmeleri biliyorsunuz.
Duruşma başladığında Akbaba’nın Avukatı Uğur Poyraz, Erdoğan’ın Avukatı Muhammed Aydın’a; ‘Şikâyetçi olup olmadıklarını’ sordu..
Erdoğan’ın Avukatı Aydın; ‘Katılma talebimiz var. Dilekçemizi tekrar ediyoruz’ karşılığını verdi.
Ancak 10 dakika sonra Avukat Aydın; ‘Katılma dilekçemiz sehven gönderilmiştir. Şikayetten vazgeçiyoruz’ dedi..
Sonuçta da 4 yıla kadar hapsi istenen Pakize Alp Akbaba’nın, ‘Unsurları oluşmayan suçtan beraatına’ karar verildi..
DAVANIN AÇILIŞ NEDENİ ÇELİŞKİLİ
Davanın Akbaba’nın, CHP’nin 5 Aralık 2017’de düzenlediği bir toplantıda yaptığı konuşmada ‘Açılım sürecini’ eleştirdiği için açıldığı bildirilirken,
Erdoğan’ın Avukatı tarafından 17 Haziran’da mahkemeye verilen dilekçede, 31 Mayıs 2015 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım nedeniyle şikayetçi olunduğu ortaya çıktı.
AVUKATIN TWİTTER MESAJLARI
Dünkü davanın ardından Erdoğan’ın Avukatlarından Hüseyin Aydın, Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı:
- Hüseyin Aydın:
”Cumhurbaşkanımızın şehit annesi Pakize Akbaba hakkında bir şikayeti olmamıştır. Soruşturma resen başlatılmış ve kamu davası açılmıştır. Şehit annesi olduğunun anlaşılması üzerine duruşmada da şikayetçi olunmamıştır. Cumhurbaşkanımızı yıpratmaya yönelik çabalar art niyetlidir.”
Buradan da anlıyoruz ki, Erdoğan şikayetçi olmamış. Olmadıysa, duruşmada hazır bulunan avukatının sözlerine ne diyeceğiz?
Daha önemlisi Aydın’ın, “Şehit annesi olduğunun anlaşılması üzerine” şeklindeki ifadesi. Demek ki, şehit annesi olmasa, dava devam edecekti!..
Avukat Hüseyin Aydın’ın, 2018 yılında dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın Erdoğan’a hakaretten 30 bin lira manevi tazminata mahkûm edilmesi üzerine; ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın kişilik haklarını ihlâl edenler, konumu ne olursa olsun, hukuk önünde hesap vermekten kurtulamayacaklardır’ şeklinde bir paylaşımda bulunduğunu kaydedip, bir başka davaya geçelim..
“BİR SALONDA BERAAT DİĞER SALONDA HAPİS“
Şehit anası Pakize Alp Akbaba’nın duruşması bittikten sonra hemen yan mahkemede bir dava daha vardı.
Buradaki yargılamanın konusu da aynıydı… Erdoğan’ın bir başka avukatı oradaydı… ‘Suçlama’ unsuru 3 Twitter paylaşımıydı… Ve yargılanan yine bir kadındı…
- İddianamede:
‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vekili tarafından verilen şikâyet dilekçesinde ….. …… isimli twitter kullanıcısının Cumhurbaşkanına hakaret içerikli paylaşımlarda bulunduğuna ilişkin şikayette bulunması üzerine soruşturma başlatıldığı’ belirtilip, şüphelinin 4 yıla kadar hapisle cezalandırılması, ayrıca belli haklardan mahrum edilmesi isteniyordu.
Şüpheli kadın savunmasında, yaptığı paylaşımların eleştiri niteliğinde ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, iftira, küfür, onur, şeref veya saygınlığı zedeleyici herhangi bir söz ya da beyanın bulunmadığını belirterek: ‘Yapmış olduğum paylaşımlar yalnızca eleştiri maksatlı olmakla birlikte yanlış bir anlaşılma olduysa, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan özür dilerim’ dedi.
Sonuç mu? Erdoğan’a hakaretten 1 yıl 3 ay, bunun süreklilik arz etmesinden dolayı da 1 yıl 2 ay olmak üzere toplam 2 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verilip, hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Şehit anası Akbaba’nın duruşmasından sonra bu duruşmayı da izleyen bazı vatandaşlar, Hakime, “Yan salonda beraat, burada mahkûmiyet nasıl olur?” diye sordular, ancak herhangi bir cevap alamadılar!..
Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde bir avukatın, benzer bir davada yaşadıklarını aktaralım.
Sanık eleştiri içeren bir karikatürü paylaştığı için Cumhurbaşkanına hakaretten 10 ay hapis cezasına çarptırılır. Hükmün açıklanması geri bırakılır. Sonrasında Avukat ile Hakim arasında şu diyalog yaşanır:
Avukat: Burada hakaret yok ki!..
Hakim: Sanık Cumhurbaşkanını eleştirmiş, ben ne yapayım?
Avukat: Tamam işte eleştiri, hakaret değil.
Hakim: Ama Avukat Bey, Cumhurbaşkanı!..
“ERDOĞAN’I ASIL KİM YIPRATIYOR?”
Erdoğan’ın Avukatı Hüseyin Aydın’ın, dün Pakize Alp Akbaba davasından sonra yaptığı paylaşıma dönersek; kamuoyundaki tepkilerden dolayı olsa gerek: ‘Cumhurbaşkanımızı yıpratmaya yönelik çabalar art niyetlidir’ diyor.
Bir yanda çoğundan Erdoğan’ın haberi olmadan, avukatları tarafından açılan bu davalar… Öte yanda yine Erdoğan’ın avukatlarının adının karıştığı “FETÖ borsası” iddiaları…
Dünyada acaba kaç liderin böylesine “Avukat ordusu” vardır?
Ve gerçekte Erdoğan’ı asıl “Yıpratan”, bu tablo olmasın?
https://www.cafemedyam.com/2019/10/29/perisanim-ve-merhamet-gerektirecek-haldeyim/
İLGİLİ HABER
Odatv.com – Müyesser Yıldız
