İÇİNDEKİLER
- “Barış Terkoğlu, Enes Kara’nın ölümüne ve cemaat evlerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu”
- “Cemaat yurdunda yaşamına son veren Enes Kara’nın babası iktidara yakın medyaya konuştu”
- “Said-i Nursi’nin akla ziyan açıklamaları: Kayıp naaşı davası başladı”
- “Said-i Nursi’nin kayıp naaşı davası başladı!”
- “KÜÇÜKOĞLU: NAAŞ URFA’DAN KAÇIRILDI, VALİLİK YÜKÜMLÜ”
- “Said Nursi, ölümünün yıl dönümünde “Üstada Saygı” temasıyla anıldı..
- “İSLAM DECCALİ ATATÜRK”
- “Ayasofya ‘Baş İmam’ı Said Nursi’yi andı, AKP’nin uyarısı sonrası dikkat çeken bir paylaşımda bulundu”
- “Said-i Nursi için dava açılmasının sebebi“
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
“Barış Terkoğlu, Enes Kara’nın ölümüne ve cemaat evlerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu”
Fırat Üniversitesi Tıp Fatültesi 2. sınıf öğrencisi EnesKara, ailesinin zoruyla kaldığı cemaat evindeki baskılar ve gelecek kaygısı nedeniyle intihara sürüklendi..
Barış Terkoğlu, Enes’in intihara sürüklenmesinin nedenlerini, cemaat evleriyle ilgili eleştirilerini ve araştırmalarının sonuçlarını anlattı..
“‘ATATÜRK’E ‘DECCAL’ İMASINDA BULUNUYORLAR”
- Barış Terkoğlu:
“Enes, cemaat evlerinde yaşamına son veren ilk genç olmadığını ve öğrencilerin bu evlerde tek tip bir yaşam tarzına zorlandığını belirtmeliyim..
Koltukaltı kıllarınızı nasıl alacağınızdan, nasıl giyineceğinize, sakalanınızı nasıl keseceğinizden, pantolonunuzun nasıl olacağınakadar tek tipleşmenin tamamıyla karşılığı olacak yaşam tarzı veriyorlar..
Enes Atatürkçü bir çocuktu, arkadaşlarıyla konuştum. Nurcuların yaşadıkları evlerde, Atatürk’e sürekli ”Deccal” imasında bulunuyorlar..
Sonuçta tamamen kendisine ait, sekter, bana sorarsanız sapkın bir anlayış, çocukları alıyor, o evlere sıkıştırıyor, kapıyı belki kitlemiyor üstüne; ama fiilen kitlemiş oluyor. Ailesinin rızasıyla, devlet güçlerinin buna müsaade etmesiyle yapıyorlar..”
“‘KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEKSİNİZ?“
- Barış Terkoğlu:
Cemaatlerin devletle olan ilişkisi… Nur Cemaati’nin yönetimi..
Elazığ’da Nur Cemaatini’nin lideri Muhammed Orakçıoğlu’dur, bir ağabeydir en tepede..
Muhammed Orakçıoğlu, Said Nursi’nin bir numaralı talebesi Hulusi Yahyagil’in varisidir. Hala yaşıyor..
Şimdi Muhammed Orakçıoğlu bir tekstilci, maddi gücü olan bir adam. Her yıl varisi olduğu Yahyagil için Temmuz ayında bir anma düzenler, anma da emniyet müdürlüğünün hemen dibinde. Bunu emnniyetin görmeme ihtimali var mı?
Elazığ Belediyesi Hulusi Yahyagil anması düzenler ve konuşmacı Muhammed Orakçıoğlu. Dinleyenlerin listesi kim? İl Emniyet Müdürü, vali, AKP milletvekileri, il ve ilçe başkanları. Hepsi dizilir onu dinler. Kimi kime şikayet edeceksiniz?”
“EMNİYET DİYECEK Kİ DELİLLER TOPLANMIŞTIR“
- Yaşanan hadisenin son derece siyasi ve tarihsel olduğunu belirten Terkoğlu:
“Günler süren sessizliğin nedenini anlıyor musunuz? Devletin rızasıyla, devletin gözü önünde, tek tip insan haline dönüştürüyorlar.
Eminim savcılık şöyle soruşturacak; bunalıma girmiş bir genç kendi hayatına son vermiş.
Valilik şöyle söyeleyecek; olayın siyasi bir tarafı yoktur.
Emniyet diyecek ki deliller toplanmıştır..”
Cumhuriyet//Sinem Nazlı Demir
“Cemaat yurdunda yaşamına son veren Enes Kara’nın babası iktidara yakın medyaya konuştu”
Aile zoruyla kaldığı yurtta maruz kaldığı baskıları anlatıp yaşamına son veren tıp öğrencisi EnesKara’nın babası MehmetKara, iktidara yakın medyaya konuştu..
- Enes’in babası:
“Evladımı ölüme sürükleyen cemaat değil, etrafındaki ateist arkadaşları oldu”
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Enes Kara’nın yurt olarak kaldığı cemaat evinde gördüğü baskıları anlattığı bir video çektikten sonra yaşamına son vermesi Türkiye’nin gündemine oturdu. Kara’nın yaşamına son vermesinin ardından ülke genelinde tarikat ve cemaatlere tepki gösterildi..
Kara, yaşamına son vermeden önce çektiği videoda baskılardan yıldığını ve özgürlüğünü kaybettiği için artık yaşamak istemediğini söyledi..
- Enes Kara’nın babası Mehmet Kara, iktidara yakın Yeni Akit gazetesine konuştu:
“Ben 28 yıldır Risale-i Nur okuyorum. Evladımı ölüme sürükleyen cemaat değil, etrafındaki ateist arkadaşları oldu..
Çevremde hiç böyle bir olay görmedim. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin kitaplarında intihara teşvik edici, insanı hayattan soğutan, yaşama şevkini kıran tek bir cümleyle karşılaşamazsınız. Biz bu tefsir kitaplarından ‘her şeyi güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan lezzet alır’ sözü ile hayatı güzel yaşamayı öğrendik.
Çocuğumun iman zayıflığını fark ediyordum ama ateist olduğunu çektiği video ile öğrendim. Evladım Enes’i manevi boşluğa sürükleyen cemaat değil, ateist arkadaşları oldu.”
“BASKICI OLMADIK AMA TAVSİYELERİMİZ OLDU”
- Enes Kara’nın babası Mehmet Kara:
“Ben çocuğumun 20 yaşına kadar her türlü ihtiyacını karşılayarak ona hizmet ettim. Hiçbir zaman baskıcı olmadık ama tavsiyelerimiz oldu. Ona namaz kılmasını tavsiye etmek bir baskı değildir. Bir Müslüman çocuğunun her iki alemde de mutlu olmasını ister. Hem dünyada iyi bir mesleği olsun, rahat yaşasın, hem ahiretini kazansın istemiştik..”
“BENİM CEMAATTEN HİÇBİR ŞİKÂYETİM YOK”
Enes Kara’nın babası Mehmet Kara
“Benim cemaatten hiçbir şikâyetim yok. Keşke çocuğum cemaatçi olsaydı. İslamiyeti kalben kabul etseydi, zaten bizim dinimiz intiharı yasaklamıştır. Çocuğum maalesef bunu kalben kabul etmemiş. Ateist arkadaşlarından etkilenmiş. Telefon bağımlılığı da vardı. Bu, şu anda maalesef bütün gençlerin sorunu..
Biz şu anda evladımızın acısını yaşıyoruz. Bazı medya kuruluşlarının yazıp çizdikleri de acımızı ikiye katlıyor. Her anne-baba evladının vefatına üzülür ama bu üzüntünün yanında aile değerlerimize ve inançlarımıza saldırının olması bizi daha da perişan etti..”
“Said-i Nursi’nin akla ziyan açıklamaları: Kayıp naaşı davası başladı”
“Said-i Nursi’nin kayıp naaşı davası başladı!”
Şanlıurfa Barosu’nun Said-i Nursi’nin kayıp naaşı için valiliği mahkemeye verdiği davada, baronun bu konuda dava açma ehliyetinin olmaması kararının bozulması sonrasında ilk duruşma görüldü.
Said-i Nursi’nin kayıp mezarı davasında ilk duruşma görüldü..
Mezar yerini araştırmanın valiliğin görevi olduğunu öne süren davacı Urfa Barosu avukatları, adliye önünde açıklama yaparak kararın birkaç hafta içinde çıkmasını beklediklerini söyledi. Dosya incelemeye alındı..
“YARGI SÜRECİ”
Urfa Barosu 2019 yılında idari işlem yoluyla Nursi’nin kayıp naaşının bulunması için Şanlıurfa Valiliği’ne başvurdu..
Baro, valilikten konuyla ilgili arşivinde bulunan bilgi ve belgeleri istedi. İstenenlerin kayıtlarda bulunmaması halinde ise, valiliğin Genelkurmay Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) başvurarak gerekli bilgi ve belgeleri temin etmesini talep etti..
Valilik 18 Nisan 2019 tarihinde verdiği cevapta, Nursi’nin naaşına ilişkin valilik arşivinde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığını belirterek talebi reddetti. Baronun Genelkurmay Başkanlığı’na ve MİT’e 3071 sayılı Dilekçe Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında başvuru yapabileceğini ifade etti..
Baro bu cevaba istinaden 18 Haziran 2019’da Şanlıurfa 1. İdare Mahkemesi’ne başvurdu ve valilik aleyhinde idari işlemin iptal edilmesi davası açtı. Mahkeme 5 Temmuz 2019’da verdiği kararda, baronun dava açma bakımından işlem ile arasında menfaat bağının bulunmadığını belirtti ve bu davayı açmaya ehil olmadığı gerekçesiyle davayı reddetti..
Baro daha sonra Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi’ne istinaf başvurusunda bulundu..
Bu mahkeme ise kararı baro lehine bozarak, kamu kuruluşu niteliği taşıyan baroların insan hakları savunucusu olduğuna ve dolayısıyla Said-i Nursi’nin kayıp naaşı davasında ehliyetli olduğuna hükmetti..
“KÜÇÜKOĞLU: NAAŞ URFA’DAN KAÇIRILDI, VALİLİK YÜKÜMLÜ”
İstinaf Mahkemesi’nin kararı sonrasında ilgili davanın ilk duruşması dün Şanlıurfa İdare Mahkemesi’nde görüldü..
Duruşmada davacı taraf adına Baro Yönetim Kurulu üyeleri Av. Müslüm Baran ile Av. Nurullah Küçükoğlu, HÜDA-PAR İl Başkanı Emin Özaslan, Urfalı yazar Abdulkadir İkbal yer aldı. Mahkeme önünde açıklama yapan Nurullah Küçükoğlu, davacı taraf olarak sözlü beyanda bulunduklarını belirtti..
- Küçükoğlu:
“Said-i Nursi’nin naaşı Urfa’dan kaçırıldığı için bu konuda İçişleri Bakanlığı’nı temsilen davalı Şanlıurfa Valiliği idari anlamda sorumludur..
Kayıp naaşın yeri ile ilgili valiliğin arşiv kayıtlarında herhangi bir bilgi/belge olmasa bile, bu konuda araştırma yapmakla yükümlü..”
Küçükoğlu, Said-i Nursi’nin kayıp naaşının yeri ile ilgili bilgilerin açığa çıkarılmasının, “hakikati bilme hakkı çerçevesinde” önemli olduğunu ifade etti ve naaşın yerinin 61 yıldır bilinmediğini vurguladı..
- Avukat Küçükoğlu şöyle devam etti:
“Eserleri Bakanlar Kurulu Kararıyla Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basıldığı, ismi Türkiye’nin birçok ilinde okullara verildiği halde naaşının hâlâ kayıp olması büyük bir çelişki.”
- Baronun davanın takipçisi olmaya devam edeceğini söyleyen avukatlardan Müslüm Baran ise şöyle konuştu:
“Hâlâ olayın istihbari ve gizli yönünden bahsedilmektedir. Ancak artık bunun istihbari bir yönü kalmamıştır. Bunun, ne şekilde olursa olsun, Urfa Valiliği tarafından topluma açıklanması gerekmektedir. Bu mezar niye kaçırıldı, ne amaçla kaçırıldı, kim tarafından kaçırıldı? Bunların açıklanması lazım. Bugün duruşma yapıldı. Biz sözlü savunmalarımızı sunduk. Mahkemece 1-2 hafta içinde karar açıklanacaktır. Umuyoruz ki, çelişkileri giderecek, toplumun sorularına cevap olacak bir karar olur.”
NE OLMUŞTU?
Said-i Nursi 23 Mart 1960’ta Urfa’da vefat etti. İlk olarak Urfa Balıklıgöl’deki Halil-ür Rahman Dergah Camii’nin yanına defnedilen Nursi’nin naaşı, 1960 darbesi sonrasında 12 Temmuz 1960 gecesi alınarak bilinmeyen bir yere götürüldü..
Baro, naaşın ortadan kaybolmasının 57. yıldönümü olan 12 Temmuz 2017’de Urfa Barosu Şanlıurfa Cumhuriyeti Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu..
Baro suç duyurusunda, Said-i Nursi’nin kayıp naaşının tespiti ve ilk defnedildiği mezarına iadesi ile olayda dahli olan şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını talep etmişti. Savcılık olayın zaman aşımına uğramasını gerekçe göstererek takipsizlik kararı vermişti..
Davacı taraf olan Şanlıurfa Barosu, Sulh Ceza Hâkimliği’ne itirazda bulundu. Bu itiraz reddedilince baro, 18 Temmuz 2018’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM de, baronun başvuruda belirtilen ihlallerin mağduru olmadığını belirterek başvuruyu kesin bir kararla usulden reddetti ve davayla ilgili yargı yolu tamamen kapandı..
Baro daha sonra bu kararı kınadı..
Yargı yolunun kesin bir şekilde kapanması üzerine baro da, 2019’da Şanlıurfa Valiliği’ne başvurarak idari yoldan kayıp naaşının bulunmasını talep etmişti..
Talebin valilik tarafından reddedilmesi üzerine baro, valilik aleyhine idari işlemin iptali davası açmıştı. Avukatlar, dün Şanlıurfa İdare Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşması sonrasında yaptıkları açıklamada, kararın 1-2 hafta içinde açıklanmasını beklediklerini ifade ettiler..
Duvar//Mustafa Zengin
NE OLMUŞTU?
“Said Nursi, ölümünün yıl dönümünde “Üstada Saygı” temasıyla anıldı..
Kayyımdan Atatürk’e ‘deccal’ diyen Said Nursi’ye resmi anma töreni!
Kayyım yönetimindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk için ‘deccal’ diyen Said Nursi için ‘Üstada Saygı’ temalı anma düzenledi.

Siyasal islamın fikir babalarından, Nur cemaatinin kurucu ismi Said Nursi için kayyım yönetimindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından anma töreni düzenlendi.
Said Nursi, ölümünün yıl dönümünde “Üstada Saygı” temasıyla Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi konferans salonunda düzenlenen etkinlikle anıldı.
Nur cemaatine yakın İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın Said Nursi’nin yaşamının anlatıldığı ve 29 dakika süren sinevizyon gösterimiyle başlayan etkinlik, Kuran tilavetiyle devam etti..
Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesinden Doç. Dr. Hatip Yıldız da Said Nursi’nin “eser”leri ve yaşamı hakkında katılımcılara bilgi verdi. Programda Eymen Said ve ekibi de ilahiler seslendirdi.
“İSLAM DECCALİ ATATÜRK”
23 Mart 1960 tarihinde 82 yaşında Şanlıurfa’da ölen Said Nursi, bazı yazılarında Atatürk için İslami literatüre göre en ağır ithamlardan biri olan “deccal” ifadesini kullanıyordu.
- Nursi’ye ait o satırlardan bazıları:
“Ben bir manevi alemde, İslam Deccalini gördüm. Yalnız bir tek gözünde teshirce bir manyetizma gözümle müşahade ettim ve onu bütün bir münkir bildim. İşte bu inkarı mutlaktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder.(…) Fakat kahraman ve mücahit ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur–u iman ve Kur’an ışığıyla hakikat–i hal–i göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılıyor.” (Şualar458–459,Siracun Nur 247)
“Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadisi Şerif’in ihbarıyla Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim. Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi.” (Emirdağ Lahikası I/278, Yirmi Yedinci Mektuptan Sabık Reis-i Cumhura ve üç makama gönderilen istida.)
“…Lozan Muahedesi’nde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk’ü Protestan yapamayan ve millet-i İslam için pek zararlı olduğunu efaliyle ispat eden ve Hadis-i Şerif’in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu (yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde “din yıkıcı, Süfyan” dediğimizi (…)” (Emirdağ Lahikası I,50?51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme-i Kübraya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226-227)

“Ayasofya ‘Baş İmam’ı Said Nursi’yi andı, AKP’nin uyarısı sonrası dikkat çeken bir paylaşımda bulundu”
Sosyal medyadan yaptığı paylaşımları nedeniyle bir süredir tepkilerin odağında olan Ayasofya Baş İmamı Mehmet Boynukalın, AKP’den gelen uyarının ardından paylaşımlarına devam ediyor
Ekonomiden İstanbul Sözleşmesi’ne, faiz politikalarından anayasa tartışmalarına kadar gündeme dair her başlıkta sık sık tepki çeken açıklamalarda bulunan Ayasofya Baş İmamı Mehmet Boynukalın, AKP’den gelen uyarının ardından sosyal medya paylaşımlarına devam ediyor.
Baş İmam Boynukalın, bu kez Nur cemaatinin kurucu ismi, Atatürk’e ‘deccal’ diyen ve birçok dinsel yapılanmanın kendisine rehber kabul ettiği Said Nursi’yi andı, “23 Mart 1960’ta vefat eden büyük alim Said-i Nursi’ye Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun” dedi.

Mehmet Boynukalın’ın bir sonraki paylaşımı ise AKP’den gelen uyarıya yanıt verdiği yorumlarına yol açtı..
Boynukalın, Kuran’daki Haşr Suresi’nden bir ayetin “Onların ardından gelenler de “Ey rabbimiz” derler, “Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.” ifadeleriyle çevrilen mealini paylaştı.

Laikliğe, İstanbul Sözleşmesi’ne ve kadın-erkek eşitliğine karşı paylaşımlar yapan Boynukalın’a AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan tarafından uyarı gelmişti..
Turan, Twitter üzerinden Boynukalın’a yönelik “Sayın M.Boynukalın Ayasofya’nın açılışı gibi tarihi bir meydan okumayı gölgede bırakacak bir tavırla sürekli polemiklerin içinde olmanız Ayasofya için bedel ödeyen herkesi üzmekte! Bir siyasi değil,kardeşiniz olarak bu mecrada/usulle olmanızın kimseye faydası olmadığı kanaatindeym” demişti.
“Said-i Nursi için dava açılmasının sebebi“
1907 yılında Said-i Nursi tarafından kaleme alınan 5. şua diye anılan eserinde Mustafa Kemal Atatürk için “deccal, süfyan, din yıkıcısı” ifadelerini kullandı…
Said-i Nursi için dava açılmasının sebebi de budur zaten.

- Said Nursi ( mahkemede):
“Bana hücum eden garazkarların en esaslı sebebi; Mustafa Kemal’in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben de o garazkarlara derim ki: Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükumetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz altı sene evvel bir hadis-i şerifin ihbarıyla, Kur’ana zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.”[1]
Said Nursi’ye göre; yazdığı Risale-i Nurlarla kavga etmenin sonucu depremlerdir.
Said Nursi’ye göre; Mehdi, Risale-i Nur programını yayıp onu uygulayacakmış.
Said Nursi’nin yolundan gittiğini söyleyen gruplardan biri de Hizmet Vakfı. Vakfın başında bulunan kimse ise Hüsnü Bayramoğlu.
- Hüsnü Bayramoğlu:
“Hükümetin meşruiyetine darbe vurmak ve asayişi bozup memlekette anarşi çıkarmak isteyenler, seçimlerde hükümet aleyhine çıkacak bir neticeyi; vatan, millet ve memleket aleyhine Allah muhafaza istimal edebilirler. Buna karşı aynen Üstadımız gibi bizler de vatan, millet ve İslamiyet namına Cumhurbaşkanımızın intihap ettiği adayları destekleyeceğiz.”
(İmza Umum Nur Talebeleri Namına Hz. Bediüzzaman’ın Hizmetkarı ve Talebesi Hüsnü Bayramoğlu[2])
Hüsnü Bayramoğlu, Erdoğan’ı bizzat Saray’da ziyaret etmiş ve sonrasında ona bir mektup yazmıştı.
- Bayramoğlu o mektupta Erdoğan’a:
“Bütün ruhu canımla biliyor ve her daim arkadaşlarıma bildiriyorum ki Siz, hem seksen milyon Anadolu’daki Türkiye Halkının Reisisiniz, hem meclisin şahsı manevisine tevdi ve terk edilmiş makam-ı hilafetin varisisiniz ve alem-i islamın bayrağısınız.”[3]
Bu muazzam sevgi ve destek gösterisi karşısında Erdoğan kayıtsız kalmaz! Gribe yakalanan Bayramoğlu’nu telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini iletir ve seçimlere yönelik destek açıklaması ile ilgili duyduğu memnuniyeti dile getirir.
Hüsnü Bayramoğlu doğudan batıya kadar İslam’ın egemen Kur’an ve şeriatın hakim olmasını istemektedir…
Erdoğan ile Bayramoğlu ve hizmet vakfı arasında hatırı sayılır muhabbet var. Bu muhabbetin içinde “Milli Eğitim Bakanlığı”da var.
Hizmet Vakfı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında 2014 yılında Değerler Eğitimi verilmesine ilişkin bir protokol hazırlanır. Bu protokol 2017 yılında bir üç yıl daha uzatılır.
- Hizmet Vakfı eğitiminde öğrencilere sabır konusu şöyle anlatılmakta:
“Hastalık ve musibetler güzel bir şey olmasaydı, Rabbimiz hiç en sevdiği kullarına bu sıkıntıları verir miydi? En fazla sıkıntılara ve zorluklara girenler insanların en iyisi ve en kamilleridir. Hastalığın manası güzel olduğu için şefkatli yaratıcımız en sevdiği kullarını onunla imtihan etmiştir. Biz de bu nurlu kafileyle beraber olmak istersek başımıza gelen hastalık ve sıkıntılara şükretmemiz gerek. Bizim için en büyük hastalık ve musibet Allah’ı tanımamak, günahları düşünmemek, ahireti bilmemektir. Yoksa vücudumuzdaki çeşitli hastalıklar Cenab’ı Hakk’ın bir hediyesidir.”
Bütün bilimsel ve tıbbi çalışmaları askıya mı alsak ne? Baksanıza hastalıklara karşı çıkmak bir yana onlara şükretmeliymişiz!
- Diyanet İşleri eski başkanı Prof. Ali Bardakoğlu:
“İbn-i Arabi, Said Nursi ve Fethullah Gülen… Üçünün de ortak noktası; kendi yazdıklarının Allah tarafından yazdırıldığını iddia etmeleri… Böyle din anlayışı olur mu? Elbet olmaz. Lakin şimdilerde o din anlayışını savunanlar Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol imzalayıp kamusal alanda görev üstleniyor.
İLGİLİ HABER
Aydın Tonga
odatv.com
([1]https://www.risaleajans.com/nur-alemi/said-nursi-mustafa-kemale-deccal-dedi-mi)
[2]https://www.hizmetvakfi.org/musbet-hizmetleriyle-maruf-nur-cemaatleri-adina-husnu-bayramoglu-agabeyin-mektubu.html
[3]https://www.risaleajans.com/nur-alemi/husnu-agabey-cumhurbaskani-ile-kulliyede-gorustu
[4]https://www.hizmetvakfi.org/husnu-bayramoglu-agabeyin-fetih-suresi-cagrisi.html
