İÇİNDEKİLER
- “Kanal İstanbul güzergahındaki konut ihaleleri teklif gelmediği için iptal edildi”
- “Kılıçdaroğlu’ndan büyükelçilere ‘Kanal İstanbul’ mektubu: Ülkenizdeki yatırımcılar bu projeyi desteklememeli”
- “Kanal İstanbul sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya zarar verecek niteliktedir”
- “Kılıçdaroğlu: Kanal İstanbul Projesi ihalesine giren ağır bedeller ödeyecektir”
- “Kılıçdaroğlu: Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak“
- “KANAL İSTANBUL YALANLARI”
- Bunu paylaş:
- Bunu beğen:
“Kanal İstanbul güzergahındaki konut ihaleleri teklif gelmediği için iptal edildi”
TOKİ, Kanal İstanbul güzergahındaki Arnavutköy ilçesinde dikilecek konutlar için tarihini belirlediği 5 ihaleden 3’ünü iptal etti..
İhalelerden birinin iptal gerekçesi, ‘teklif veren istekli çıkmaması’ olarak açıklandı..
TOKİ, inşaat projesinin 679 konutluk üçüncü etabı için 23 Kasım’da gerçekleştirdiği ihaleyi ‘teklif veren istekli çıkmaması’ nedeniyle iptal ettiğini duyurdu..
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı TOKİ, Kanal İstanbul’un çevresine kurulacak Yenişehir kapsamında Arnavutköy’de etap etap inşa edilecek konutlar için ihale tarihlerini belirleyerek geçtiğimiz aylarda kamuoyuna duyurmuştu..
Sazlıbosna Baraj havzasında Kanal İstanbul manzaralı ‘tarla’ niteliğine sahip henüz tapusu bile çıkmayan arazilerde yapılacak inşaat projelerinin üç, dört ve altıncı etapları için gerçekleştirilecek ihalelerin, kurum tarafından farklı gerekçelerle iptal edildiği ortaya çıktı..
“TEKLİF VEREN ÇIKMADI”
TOKİ, inşaat projesinin 679 konutluk üçüncü etabı için 23 Kasım’da gerçekleştirdiği ihaleyi “teklif veren istekli çıkmaması” nedeniyle iptal ettiğini duyurdu. .
669 konutluk dördüncü etap için 29 Aralık’ta düzenleneceği duyurulan ihale de daha gerçekleştirilmeden TOKİ tarafından 7 Aralık günü iptal edildi..
TOKİ ‘Kamu İhale Kanunu’nun ‘ihale saatinden önce ihalenin iptal edilmesi’ başlıklı 16’ıncı maddesine göre iptal edilmiştir’ şeklinde duyuru yaptı..
TOKİ, 25 Kasım’da düzenlediği 727 konutluk altıncı etabın ihalesini ise ‘İhtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması ilkesi gereğince Kamu İhale Kanunu’nun, ‘Bütün tekliflerin reddedilmesi ve ihalenin iptali’ başlıklı 39. maddesi uyarınca’ 1 Aralık tarihinde iptal ettiğini açıkladı..

“YALAN İSTANBUL OLDU”
İhaleleri daha önce kamuoyunun gündemine taşıyan CHP’li İBB Meclis Üyesi Nadir Ataman:
“Biz zaten daha tapusu çıkmamış tarlayı ihaleye çıkıyorsunuz böyle saçma sapan şey mi olur demiştik. Dediğimize geldiler” dedi..
Doların artması, maliyetlilerin tavan yapması gibi ekonomik nedenlerin de iptal kararlarında etkili olduğunu vurgulayan Ataman şunları söyledi:
“Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kanal İstanbul ile ilgili bürokratlara yönelik bir uyarısı olmuştu. Bakanlık ve Emlak Konut bürokratlarının tapu sürecine ilişkin ‘madde 18 uygulamasını’ bitirmediklerini biliyoruz. Onurlu bürokratların arkasındayız. İktidarın gidici olduğu artık herkesçe anlaşıldı. Ne ihaleleri yapabilirler ne planları bitirebilirler. Kanal İstanbul, ‘Yalan İstanbul’ oldu. Slogandan başka bir şey yok. Kanal İstanbul’u bırakın da mutfaktaki yangını söndürün zaten.”
“2 İHALE DEĞERLENDİRME AŞAMASINDA”
540 konut ve 8 dükkandan oluşan birinci etap için 6 Ekim’de, 485 konutluk ikinci etap için 7 Ekim’de gerçekleştirilen ihaleler iptal edilmedi ancak henüz sonuç ilanı da yayımlanmadı.. H
er iki ihale de “tekliflere kapalı, değerlendiriliyor” aşamasında görünüyor.
“TOKİ sosyal konut demişti“
TOKİ, daha önce tartışma yaratan ihalelerle ile ilgili kamuoyuna da açıklama yapmıştı. Açıklamada Arnavutköy’de dar gelirliler için ‘Sosyal Konut Projesi’ yapılacağı, ihalelerin kanunun öngörüldüğü tüm şartlar yerine getirilerek yapıldığı belirtilmişti..
“Kılıçdaroğlu’ndan büyükelçilere ‘Kanal İstanbul’ mektubu: Ülkenizdeki yatırımcılar bu projeyi desteklememeli”
Kılıçdaroğlu, büyükelçilere gönderdiği mektubunda, ‘Kanal İstanbul sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya zarar verecek niteliktedir’ dedi..
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından ‘Kanal İstanbul’ ile ilgili büyükelçilere gönderdiği mektubu paylaştı..
Kılıçdaroğlu paylaşımında, ‘Ülkemizdeki tüm büyükelçiliklere bugün kendi dillerinde gönderdiğim çağrı mektubudur. Suyumuz, toprağımız, doğamız bizim her şeyimizdir; yok edilmesine izin vermeyeceğim. Milletimin bilgisine sunarım’ ifadelerini kullandı..
“Kanal İstanbul sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya zarar verecek niteliktedir”
Kılıçdaroğlu Mektubunda:
“İklim krizi tüm dünyanın ortak sorunudur. İlkim krizinden geçmekte olan dünyayı ağır bir şekilde etkileyecek bir proje bugün Türkiye’nin gündeminde..
Kanal İstanbul Projesi’, ekolojik sistemi altüst ederek sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya zarar verecek niteliktedir. İklim kriziyle mücadelenin ortak sürdürülmesi için Akdeniz havzasının en büyük şehirlerinden biri olan İstanbul ve dünyamızın geleceği adına bu çağrının yapılması zorunlu bir hal almıştır..”
Büyükelçilerden ülkelerindeki şirketlerin projesi desteklememesi isteyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
“Büyün dünyanın iklim krizinin yıkıcı etkileriyle mücadele içinde olduğu bir süreçte, ‘Kanal İstanbul’ gibi ekosistem bütünlüğünü bozarak, doğaya geri dönüşü olmayan zararlar verecek bir projenin desteklenmesi, doğanın korunması ve iklim krizi ile mücadeleye taban tabana zıt niteliktedir..
Ülkenizdeki yatırımcılar, Kanal İstanbul gibi her yönüyle dünya iklimine karşı bir hareket olan bu projeyi desteklememelidir. Bu, ülkemiz ile birlikte dünyanın iklimine de dönülmez bir zarar verecektir. İstanbul’a ihanet, dünyaya ihanet anlamına gelir. ‘Kanal İstanbul Projesi’nin uygulamasının önlenmesi için mücadeleye devam edeceğim..
Ülkemin iklimini, havasını, suyunu, toprağını korumak benim görevim. Sizlere de dünyayı korumak için çağrıda bulunuyorum..”
“Kılıçdaroğlu: Kanal İstanbul Projesi ihalesine giren ağır bedeller ödeyecektir”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu:
“İklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu dünyada siz hâlâ İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir..”
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, iklim kriziyle mücadele yol haritası olarak değerlendirilen İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı’nı Müze Gazhane’de gerçekleştirilen tanıtım toplantısında açıkladı..
İmamoğlu toplantıda yaptığı konuşmada Kanal İstanbul Projesi’ne tepki göstererek:
“Beton Kanal dediğimiz ucube. Bu ucubenin şehrimize ekleyeceği korkunç tehlikelerden gerçekten söz etmek bile istemiyorum. Beton Kanal ekolojik dengeyi tümüyle bozacak, binlerce yıldır edindiğimiz kültürel miras üzerinde yok edici etkileri ve afet riskini artıracak..
Kenti, toplumun ve tüm canlıların yaşam hakkını gasp eden bir proje olduğunu Beton Kanal’ın bütün arkadaşlarıma aktarmak isterim. Beton Kanal’ın bölgesel ve küresel bir iklim tehdidi olduğunu da belirtmek lazım. Beton Kanal iklim krizini artırmakla kalmayacak, bu krize karşı alınmakta olan önlemleri de ne yazık ki şehrimiz adına etkisiz hale getirecektir..”
“Kılıçdaroğlu: Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak“
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
“Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecek. İster içeriden, ister dışarıdan, bu coğrafyaya ihanet etmek üzere açılan ihaleyi birisi alıyorsa ve iklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu dünyada siz hâlâ İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir. Bunu herkesin bilmesini istiyorum..”
“KANAL İSTANBUL YALANLARI”
Kanal İstanbul’un yapılmasının gerekliliği Türk halkına gerçeklerle örtüşmeyen gerekçelerle anlatılmaya çalışılıyor..
Peki gerçeklerden uzak o türden gerekçeler çürütüldüğünde onları savunanlar itibar kaybına uğramaz mı?

Peki gerçeklerden uzak o türden gerekçeler çürütüldüğünde onları savunanlar itibar kaybına uğramaz mı? Daha da önemlisi Türk halkı kandırılmış olmaz mı?
Son dönemlerde bu durumu çok sık yaşamaya başladık!
Hatta iş o noktaya vardı ki bence, Erdoğan da hatalı bilgilendiriliyor. Öyle olunca onun da gerçeklerle örtüşmeyen beyanatlar vermesine sebep oluyor birileri. Bunun sonucunda Erdoğan’ın ve dolayısıyla devletimizin itibarının da zedeleneceği endişesi içindeyim.
Çok somut bir örneği geçen hafta yaşadık.
Sayın Erdoğan: “Boğazlarda, Montrö’de bize tanınan bir hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar” şeklinde beyanat verdi.
Montrö’nün faydaları, Montrö ile elde ettiğimiz kazanımlar ya da Montrö’de bize tanınan haklar konularını pek çok kesim dile getirdi. Ben bu yazımda neredeyse hiç kimsenin üzerinde yorum yapmadığı gemilerin “istedikleri gibi gelip geçiyorlar” söylemine açıklık getirmeye çalışacağım.
“HİÇBİR GEMİ İSTEDİĞİ GİBİ GELİP GEÇEMEZ“
Dünyadaki en riskli dar su yolları arasında gösterilen İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından kim istediği gibi geçmeye kalkabilir ki?
Oluşacak karmaşanın sonucunun kaza olacağını kim bilmez ki? Bile bile kazaya kim sebebiyet vermek ister? Yiten canlar, oluşan çevre felaketi, tahrip olan doğal ve tarihi doku ve gemi geçişlerine kapanmak zorunda kalan boğaz sebebiyle duran ticaret…
Yani Türk Boğazlarından isteyenin istediği şekilde geçmesi sadece ve sadece kaos oluşturur ve gerçek hayatta böyle bir durum söz konusu dahi olamaz.
Bu genelleme bir tarafta dursun ve konuyu bir de teknik açıdan irdeleyelim.
Ticari gemiler istedikleri gibi geçebilir mi?
Cevabı bulmak için Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Yönetmeliğine bakalım;
Şunu vurgulayarak başlamalıyım: İlk defa 1994 yılında yürürlüğe giren bu mevzuatta yapılan revizyonu Cumhurbaşkanı 14 Ağustos 2019’da imzaladı ve 15 Ağustos 2019’da yürürlüğe koydu. Yürütmesini bizzat Cumhurbaşkanının yaptığı bu Yönetmeliğin dayanağı Montrö’dür (Yönetmelik Madde 2, 53).
Peki bu Yönetmelikte nelerden bahsediliyor?
Boğazlardan geçiş yapma niyetinde olan gemiler boy, taşıdığı yük, gemi tipi, su altında kalan kısmı, su üstünde kalan yüksekliği gibi kriterler esas alınarak Türkiye Cumhuriyeti Devletine yazılı ön bildirimde bulunmak zorundadır. Bu bildirimler, geçişlerinden 24, 48 veya 72 saat öncesinden, bazı durumlarda ise seferlerini planlama aşamasındayken yapılmak zorundadır (Madde 7, 26, 27). Bu yazılı bildirimden sonra Boğazlara yaklaştıklarında bu defa belirlenmiş VHF telsiz kanallarından sözlü bildirimde bulunmak zorundadırlar (Madde 7). Bir gemi ancak ve ancak bu bildirimleri usulüne uygun yapmış ve bu bilgiler Türk makamlarınca kontrol ve kabul edilmiş ise Boğazlardan geçme hakkı elde edebilir ve geçiş planlamasına dahil edilir. Yapılan geçiş planlaması sonucunda gemiye hangi tarih ve saatte ve hangi koşullarla geçiş yapabileceği bildirilir. Görüleceği üzere hiçbir gemi istediği gibi gelip geçemez.
‘HER HAREKETİ SANİYESİ SANİYESİNE KONTROL VE TAKİP EDİLİR‘
Peki geminin geçiş yapabileceği tarih ve saat kendisine bildirildikten sonra artık “istediği şekilde geçebilir mi?” Şimdi de bu konuyu irdeleyelim:
– Gemiler Boğazlardan ve Marmara Denizinden geçerken, istedikleri şekilde kendilerinin belirledikleri herhangi bir yolda ilerleyemez. Geçişleri için Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından belirlenmiş ve adına “Trafik Ayrım Düzeni” denilen (Madde 4) bir yolu takip etmek zorundadırlar (Madde 22). Gemiler bu yolu terk etmeleri gerekiyorsa bunu da kendi istedikleri şekilde yapamazlar. Nasıl yapacakları yine Yönetmelik hükümleriyle belirlenmiştir (Madde 20).
– Hiç kimse istediğim her tür gemiyle Boğazlardan kendi imkanlarımla geçebilirim diyemez. Geçiş yapacak gemilerin sahip olmaları gereken teknik kondisyon şartları vardır (Madde 6). Bir gemi ancak ve ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından belirlenmiş o şartları yerine getirebiliyorsa kendi imkanlarıyla geçiş yapabilir. Aksi durum söz konusu ise yine Türkiye Cumhuriyeti Devletinin belirlediği özel geçiş koşulları kapsamında geçişini yapabilir (Madde 8, 17).
– Geçişleri esnasında istedikleri şekilde davranamazlar, hangi önlemleri almış olmaları gerektiği belirlenmiştir (Madde 12).
– İstedikleri hız ile geçiş yapamazlar, limitlere uymak zorundadırlar (Madde 14).
– Kendilerinden yavaş olan gemileri istedikleri şekilde geçemezler (Madde 15).
– Herhangi bir arıza yapmaları halinde istedikleri gibi davranamazlar (Madde 16)
– İstedikleri şekilde istedikleri yere demir atıp bekleyemezler (Madde 24)
– İstedikleri her koşulda geçiş yapamazlar, gerektiği durumlarda geçişleri askıya alınır (Madde 21, 36, 37, 44, 45)
– İhtiyaçlarını gidermek için acente motorlarıyla istedikleri yerde temas kuramazlar, duramazlar (Madde 41, 49).
– Sağlık denetimine tabi olmadan istedikleri gibi geçiş yapamazlar (Madde 40, 48).
Bunların yanında Boğazlardan geçecek her türlü gemi giriş yapacağı Boğaza 20 deniz mili mesafede iken Türk makamlarınca aktif olarak takibe alınır ve çıkış yaptığı Boğazdan 20 deniz mili uzaklaşana kadar her hareketi saniyesi saniyesine kontrol ve takip edilir. Bu süreç boyunca da Montrö’ye dayanarak uygulamakta olduğumuz mevzuata harfi harfine uyması sağlanır.
“HİÇBİR ASKERİ GEMİ DE “İSTEDİĞİ ŞEKİLDE” GEÇİŞ YAPABİLME İMKANINA SAHİP DEĞİL“
Askeri gemiler istedikleri şekilde geçebilir mi?
Bu konuyla ilgili ise ana hatlarıyla Montrö Sözleşmesine bakalım:
– Kıyıdaş ülkeler için 8, olmayanlar için 15 günlük ön bildirim şartı var (Sözleşme Madde 13).
– Aynı anda geçiş yapabilecek toplam tonaj veya toplam adet kısıtlaması var (Madde 11, 14).
– Karadeniz’de aynı anda bulunabilecek toplam tonaj ve kalınabilecek süre kısıtlaması var (Madde 18).
– Savaş ve savaş tehlikesi zamanlarında uygulayacak olduğumuz açık ve net kısıtlamalar var (Madde 19, 20, 21).
– Denizaltıların geçebilme koşulları var (Madde 12).
Yani hiçbir askeri gemi de “istediği şekilde” geçiş yapabilme imkanına sahip değildir.
Görüldüğü üzere Montrö’ye ve Montrö’yü dayanak alan Cumhurbaşkanlığı Yönetmeliğine göre Türk Boğazlarından hiçbir gemi “istediği şekilde” geçiş yapamaz.
“TÜRK BOĞAZLARINDA VE KARADENİZ’DE YENİ BİR CEPHE DAHA AÇMAK BİZE NE KADAR FAYDA SAĞLAYACAK“
Tüm bu mevzuat hükümleri net ve açıkça ortada iken gemilerin “istedikleri gibi geçtiklerini” söylemek ya mevzuatı uygulamadığımız anlamına gelir, ki böyle bir durum düşünülemez, ya da Cumhurbaşkanımızın birileri tarafından yanlış bilgilendirdiği anlamına gelir.
Bakınız hiçbirimiz farklı bir gemide değiliz. Ülkemiz her yanından kuşatılmış durumda. Doğu Akdeniz’de yedi düvelle uğraşıyoruz, onlarca yıldır Ege’de mücadele veriyoruz. Deniz alanlarımızda bir tek Boğazlarımız ve Karadeniz’de huzur ve istikrar mevcut. Bu huzuru ve istikrarı bozmak hiçbir şekilde Türkiye’nin lehine olmayacaktır. Bu kapsamda sırf Kanal İstanbul projesini haklı gösterebilmek uğruna gerçeklerden uzaklaşmamalıyız.
Kanal İstanbul yapılır ya da yapılmaz bunu ben bilemem ama çok net biliyorum ki şu anda sorunsuz biçimde yönetmek zorunda olduğumuz Türk Boğazları var;
– Yukarıda örneğini verdiğim Yönetmeliğin hep olumlu yanlarını sıraladım lakin o Yönetmeliğin son derece sorunlu maddeleri de var.
– Cumhurbaşkanlığı Yönetmeliğinin hükümlerinin üstüne çıkıp emniyet zafiyeti oluşturabilecek yeni düzenlemeler yapan Bakanlık Uygulama Talimatı var.
– Hem Cumhurbaşkanlığı Yönetmeliği hem de Bakanlık Uygulama Talimatı hükümlerinin üzerine çıkıp düzenleme yapan Genel Müdür talimatları var.
– Yazmış olduğu talimatı evrak kayıttan bile geçirmeden (resmileştirmeden) zorla uygulatan Operasyon Amiri var.
– Uygulama merkezlerine bizzat gidip veya telefonla arayarak emniyet zafiyeti oluşturmaya sebep olacak şekilde çalışanları tehdit eden Genel Müdürler var.
– Var da var…
Gemiler istedikleri gibi geçemezler ama emniyeti ve ulusal menfaatleri göz ardı edip gemileri kendilerinin istediği şekilde geçirmeye çalışan kesimler var. Bizim bu tür sorunlar üzerinde odaklanmamız lazım.
İçinde bulunduğumuz siyasi, ekonomik ve askeri sorunları da düşündüğümüzde Türk Boğazlarında ve Karadeniz’de yeni bir cephe daha açmak bize ne kadar fayda sağlayacaktır? Bir an evvel Montrö etrafında birleşip mevcut hatalarımızı ve sorunlarımızı düzeltmemizin çok daha faydalı olacağını düşünmekteyim.
İLGİLİ HABER
Odatv.com – Hasan Terzi
