Atatürk’ün Ölümsüzlüğünün Sırrı!

İÇİNDEKİLER
“YAĞMURDA, ÇAMURDA VE BAZEN GAZLANMA VE COPLANMA TEHDİDİ ALTINDA BİLE İNSANLARI ANITKABİR’E KOŞARAK GETİREN SEVGİ NEDİR?”
Ölümsüz olmak ve ölümsüzlüğe ulaşmak, insanoğlunun bitmez tükenmez uğraşılarından birisi…
Bedenen olmasa da fikren, yaptıkları, ürettikleriyle ve insanoğlu için yarattıkları katma değer nedeniyle ölümsüzlüğü yakalamış insanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. .

Yaklaşık 2500 yıl önce Atina’da yaşamış Sokrates ve hala yaşıyor. Ama o gün Atina’yı yönetenleri kimse hatırlamıyor, hatırlamak ve öğrenmek bile istemiyor.
Yalnız Sokrates mi? Platon, Konfüçyüs,Kopernik, Galilei, Uluğ Bey, Ali Kuşçu,Kant, Descartes, Kepler, Newton insanlığa katkıları ile hala hayatta.
Ama bu insanların yaşadığı dönemlerin astığı astık, kestiği kestik liderlerini kimse anımsamıyor.
Atatürk, bir fikrin, düşüncenin, hiçbir otoriteye kulluk etmemenin, eleştirel aklın, aydınlanmanın, akılcı ve bilimsel düşüncenin, kadın ve erkek eşitliğinin ve Türk Rönesans’ının adıdır.
Atatürk, Cumhuriyetimizin mimarıdır.
“İŞTE,ATATÜRK’ÜN ÖLÜMSÜZ OLMASININ SIRRI BU!”
Atatürk:
”Ben manevi miras olarak hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım; bilim ve akıldır. Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin”
YAĞMURDA, ÇAMURDA VE BAZEN GAZLANMA VE COPLANMA TEHDİDİ ALTINDA BİLE İNSANLARI ANITKABİR’E KOŞARAK GETİREN SEVGİ NEDİR?
Atatürk sevgisi iktidarın husumetine bile neden oluyor. Ama Atatürk sevgisi, iktidara rağmen her geçen gün artarak büyüyor.
Bugün ülkemizi ne yazık ki Atatürk’ün Cumhuriyet projesini anlamayanlar, hatta düşman olanlar yönetiyor. Yaşadığımız zorlukların ve her konudaki iflasın temel nedeni budur.
İktidarın ‘Siyasal İslamcı’ ideolojisinin, ‘Yeni Osmanlıcı’ hayalinin ve mezhepsel bakış açısının kaynağı Ortaçağdır.
Osmanlı, bir Ortaçağ devleti idi. Hemen yanı başındaki Avrupa’daki gelişimi, değişimi ve evrimi yakalayamadığı için çöktü, enkaz haline geldi ve parçalandı.
Şimdi iktidar,Osmanlı’nın çöküş nedenselliğini ulaşılması gereken hedef olarak almış. Bu rotada varacağımız yer; yaklaşık 100 yıl önce Osmanlı’nın vardığı yer olur.
Avrupa’da, Ortaçağda siyaset, bilim, felsefe, sanat ve sosyal ilişkiler de dâhil tüm alanlara din egemendi. Bu dönemde her şey dine endekslenir di. Dinle yatılır, dinle kalkılırdı. Ortaçağın olmazsa olmazı olan üç bileşeni ise;
Monarşi; tüm güçlerin tek kişide toplandığı, tek adam yönetimiydi. Yasama, yürütme ve yargı erkleri, bir anlamda bu tek adamın kontrolünde olurdu.
Teokrasi; yetkiyi ve gücünü halktan değil,Tanrı’dan alan yönetim biçimidir.
Feodalizm;çiftçilerin ve köylülerin sömürüldüğü ağalık ve beylik düzenidir.
HAKLAR BİLDİRİSİ
Aydınlanmanın siyasi ayağı; 17. Yüzyıl sonu ve 18. Yüzyılda şekillenmeye başladı. İlk işaret İngiltere’den geldi ve İngiliz Devrimi gerçekleşti. 1688’de Stuart Hanedanı tahtan indirildi, 1689’da Haklar Bildirisi (Bill of Rights) ilan edildi ve Parlamentonun mutlak üstünlüğü gerçekleşti.
İngiliz Devrimi sonucunda ilan edilen 1689 tarihli Haklar Bildirisi’ne göre Kral hiçbir yasayı yürürlükten kaldıramaz, kimseyi keyfi olarak tutuklatamaz, hukuki sürece saygı duyar ve Parlamento onayı olmadan vergi ve asker toplayamaz.
Bugün Türkiye, 1689 tarihli Haklar Bildirisi’n den daha geride!
İngiliz Devrimi’n den sonra 1776 Amerikan Devrimi ve 1789 Fransız Devrimi ile artık Aydınlanmanın siyasi ayağı geriye döndürülemez biçimde kendisini gösterir.
“AYDINLANMANIN ARKASINDA RÖNESANS VARDI“
Aydınlanmanın arkasında Rönesans var. Rönesans; 14 ve 17. Yüzyıllar arasında tüm Avrupa’da, sanatta, felsefede ve bilimde gerçekleşen, insanı, insan aklını, etik ve adalet kavramlarını esas alan ve doğa üstü güçleri reddeden gelişmeleri anlatmaktadır.
Rönesans’ı, Reformu, Aydınlanmayı, SiyasalDevrimleri ve Sanayi Devriminiyaşayan Avrupa, dinsel düşünce sisteminden akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçti ve aklını özgürleştirdi. Osmanlı ise Ortaçağdaki kafa yapısını aynen koruyarak ama kafa yapısını değiştirenlerin ürünlerini alarak var olabileceğini ve onlara yetişebileceğini, hatta onlarla yarışabileceğini sandı.
AYDINLANMA DEVRİMLERİ
Atatürk, yurdu düşman işgalinden kurtardıktan ve Lozan’da siyasi olarak bunu belgeledikten sonra, çağdaş bir devlet ve toplum yaratabilmek maksadıyla Aydınlanma Devrimlerine başlıyor. -Monarşiyi ortadan kaldırıyor, teokrasinin temeli olan egemenliğin kaynağını gökten yere indiriyor ve halka veriyor. Parlamentonun üstünlüğünü daha mücadelenin başından itibaren ortaya koyuyor. Toplumu çağdaş olmayan ümmet kimliğinden ve kul olmaktan kurtarıyor ve ulus kimliğine kavuşturuyor.
Rönesans olmadan Aydınlanmanın olamayacağını bildiğinden; sanata, bilimeve felsefeye çok önem veriyor. Cumhuriyetin ikinci kurduğu okul Ankara-Cebeci’de bulunan ve 1 Kasım 1924’tefaaliyete geçen Musiki Muallim Mektebi’dir.Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet, hazinede para yokken bile her alanda yurtdışına öğrenci gönderiyor.
“EZANIN TÜRKÇE OKUNMASI“
Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesi ve ezanın Türkçe okunmasının Aydınlanma Devrimleri açısından büyük önemi vardı. Ezanın Arapça olması evrensel değil, Arabik bir değerdir. Adına ne derseniz deyiniz, bir insan eğer inanıyorsa;Allah’ına, Tanrı’sına ana dilinde, yani rüyasını gördüğü dilde yakarır. Bu, çağdaş olmanın gereğidir. Arapçada ısrar ise;Ortaçağda Papalığın ve engizisyonun Latince ısrarından farklı değildir.
501 yıl önce, 31 Ekim 1517’de Martin Luther, Katolik Kilisesi’ne karşı, 95 maddeden oluşan protesto bildirisini Wittenberg Şatosu Kilisesi’nin kapısına ana dilinde(Almanca)yazıpastı. Bu gelişmeler sayesinde Hristiyan dünya insanları bugün kutsal metinlerini kendi dillerinde okuyorlar ve din simsarlarının ve sömürücülerinin esiri olmuyorlar. Ne diyorsunuz, bizim için hala erken mi?
https://www.cafemedyam.com/2019/08/25/simdi-ataturke-musallat-oldular/
İLGİLİ HABER
Kaynak
Türker Ertürk odatv.com
+ There are no comments
Add yours