ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ’NDE HEPSİ SERBEST!: BIÇAK, SİLAH, AKADEMİSYEN DÖVMEK

SANKİ HAPİSHANE KOĞUŞU AĞASI GİBİ BİR YAKLAŞIMLARI VARDI.”

Üniversitede yaşanan cinayetin ardından konuşan üniversitenin eski araştırma görevlilerinden Emre Yılmaz; ‘Ceren Damar Şenel’in ölümüne giden sürecin göz göre geldiğini herkes bilmeli…’

Emre Yılmaz:


‘Üniversitede akademisyen tehdit etmenin neredeyse normal bir davranış haline geldiğini, darp etmenin bile sıradanlaşmaya başladığını söylüyorum. Kendim de daha önce defalarca öğrenciler tarafından tartaklandım, bir defa da uğradığım saldırı sonucunda burnum kırıldı. Tüm bu yaşadıklarıma, üniversite yönetimine verdiğim dilekçe ve raporlara karşın hiçbir somut adım atılmadı.

Okula silah ve bıçak sokmanın da sıradanlaştığına dikkat çekiyorum. Ben aynı zamanda Çankaya Üniversitesi öğrencisiydim..


Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümünde 2009 yılında öğrenci olarak başladığım üniversitede mezuniyetten sonra da araştırma görevlisi olarak görev yaptım..

Genç Yeşilay Topluluğu’nun danışmanlığını yapıyordum. Kapalı alanda sigara yasağı var biliyorsunuz. Bu nedenle bu konuda çeşitli çabalarda, çalışmalarda bulundum..

Derslere girmeyen, üniversiteye neredeyse sigara içmeye gelen, sosyalliği bu olan öğrenciler vardı. Biraz mafyatik tarzda olduklarını söyleyebilirim. Ancak bunun ne kadar ağır olduğunu anlayamadım. Biraz zaman aldı tam olarak algılamam. Sanki hapishane koğuşu ağası gibi bir yaklaşımları vardı. Biz istediğimiz yerde sigara içeriz diyen öğrencilerden bahsediyorum. Buna karşın ben de kapalı alanda sigara yasağını hatırlatınca ilk tehditleri almaya başladım..

İlk tehditleri kapalı alanda sigara içmeyin uyarısı yaptığım için aldım, bu kötü bir şeydi onlara göre..

Kopya meselesinde de aynı durum var. Kopya çekmek değil ama çeken hakkında işlem yapmak suç gibi bir atmosfer vardı üniversitede. 10 kişilik gruplar halinde, organize olarak kopya çekiliyordu. Kopya çekmek, gayet meşruydu. Diyelim tutanak tuttunuz, seni çağırıyorlar, hadi arayı bulun diyorlar. Bir diğer durum da seni suçlu ilan etmeleri..”

Bir sınavda, sadece formüllerin sorulduğu bir sınavda 15 kişi organize şekilde kopya çekmişti.. Yakalandılar.. Hocam da oradaydı, beraber tutanak tutuldu. Bu 15 kişi sınav sonunda etrafımızı sardı. İşin sonunda neredeyse tutanak tuttuğumuz için dayak yiyecek, biz suçlanacaktık..

‘Üniversite yönetimi seyirci kalıyor yani… Hiçbir adım atılmıyor neredeyse. Artık alışılmış, sıradan bir şey gibi. Açık şekilde bu yanlıştır denilmiyor. Hiç mi işlem yapılmıyor diye sorarsanız, çok nadir diyebilirim..


Bir arkadaşımız kopya çekenleri yakaladığı ve işlem yaptığı için okul dışında kar maskeli bir grup tarafından darp edildi. Ben de benzer bir saldırıyı sigara yasağı hatırlatması sonrası yaşadım..


Tehdit her zaman oluyor. Tehdit diyorsam gerçek anlamıyla tehdit. Kaba konuşma, sert sözleri tehdit olarak saymıyorum… “Dikkat et yarın öbür gün başına bir şey gelir”, “Şuralarda seni görüyoruz”, “Seni şu durakta görüyoruz gibi”. Birkaç kez tartaklandım, ittirme vesaire. En sonuncusunda artık tartaklamayı da geçti, en ufak bir karşılık vermeye çalışsam saldırıya uğrayacağım yani. Bu olayın ardından Rektörlüğe bir dilekçe yazdım. Tartaklandığımı, tehdit edildiğimi söyledim. Kişinin kendini savunma hakkı var, bana bir şey olursa ne yapacaksınız, bunun sorumlusu kim olacak diye sordum. Bu dilekçeme yanıtları “Bize isim ver” oldu… 

“BU TEHDİTTEN, TARTAKLAMADAN TAM BİR AY SONRA İSE SALDIRIYA UĞRADIM

Emre Yılmaz:

“Kapalı alanda sigara içmenin yasak olduğunu söyledim. Biri kız biri erkek öğrenciydi. Benim talebimin ardından tam aşağı inerlerken birden saldırıya uğradım..

Bu saldırı sürerken, malum uzun zamandır tehdit ediliyorum, başıma bir şey gelir diye yanıma aldığım biber gazını kullanmaya çalıştım ama onu bile kullanamadım. Gazı saldıranlara sıkamamışım bile… 

Köşeye sıkıştırıp saldırdılar. Kapaklandım ben de daha fazla zarar görmeyeyim diye. Artık ne zaman bırakacak beni diye düşünüyorum. Kapaklandığım elimi saldırı durdu diye düşürdüğümde, açtığımda suratıma bir de tekme yedim. Beni revire götürdüler, direkt burnumun kırıldığını söylediler. Diğer iki öğrencinin ise hiçbir şeyi olmadığı tespit edildi burada..

‘Sonra jandarmaya giderek şikayette bulundum. Sonunda soruşturma açıldı, davada onlar mağdur, ben sanık oldum..

Burnu kırılan, saldırıya uğrayan benim ama sanık da benim. Olay sırasında saldırganlardan biri “Sen benim babamın kim olduğunu biliyor musun?” dedi. Ben de tabii bu tehdide yordum bunu. O dönem yaşananları ve raporları BİMER’e yolladım. Bu arada öğrendim ki öğrencilerin fakültesinde suçlunun ben olduğum söyleniyor, Dekanlık tarafından üstelik..

 
Bu arada benim şikayetimin ardından benim mağdur olduğum bir soruşturma daha açıldı. Benim mağdur olduğum soruşturma değil ama diğeri hızlıca mahkemeye gönderildi.. Üstelik bu mahkemeye gider gitmez benim üniversitede açılan soruşturmama “kanıt” olarak gönderildi..


Üç ay maaş kesme cezası aldım. Yani bırakın cezayı soruşturulmak bile canımı oldukça sıktı. Bir öğrenci burnumu kırdı, öğrenciler en ufak bir zarar görmemiş, ben elimi bile kaldırmamışım, dakikalarca saldırıya uğramışım ama bana ceza veriyorlar. Artık babası kimse…

Olayın ardından Dekanlığa gittim, “taraf tutun demiyorum ama bir akademisyenin burnu kırıldı, saldırıya uğradı, bunu kınamanız gerekir” dedim.. “Kendi kötü reklamımızı niye yapalım” yanıtı aldım.. Çünkü kınasalar bu olayı kabul edeceklerdi.’  “Bunu kınamazsanız gerisi gelir” dedim, kınamadılar bile..

Üniversitede birçok olay oluyor, şikayeti geri çektiriyorlar, şikayet geri çekilince ortada olay da olmuyor ne de olsa…

Dahası da var. Rapor yazmıştım 2016 yılında. Genç Yeşilay Topluluğu için hazırladığım “Üniversitede anti sosyal davranışlar, sigara bağımlığı ve üniversitemiz için çözüm önerileri” başlıklı raporda önlem alınmazsa yaralanmalı olaylar yaşanacağını yazmıştım. Raporuma bir yanıt almadım..

Üniversitede öğrenciler birbirlerinin kolunu kırıyor, silah çekiyor, bıçak çekiyor ve hiçbiriyle ilgili işlem yapılmıyor. Niye yapılmıyor? Çünkü üniversite yönetimi arkasında durmayacak, onu biliyorlar.. Bir şekilde arayı bulup şikayeti çektiriyorlar. Ben yaşadığım saldırının ardından saldırıya uğradığını öğrendiğim diğer isimlerle de konuştum ama hiçbiri şikayetçi olmadı.. Yani medeniyetin m’si yok. Şansına yaşıyor insanlar…

Açık söyleyeyim, birinin kopya çektiğinden şüphelendiğimde bakamaz oldum.. Bana takar, iftira atar diye çekiniyordum, bir arkadaşımızın başına da geldi, senin hakkında şunları söylerim diye…”

“‘ÇOK İYİ HOCALAR, ÖĞRENCİLER DE VAR TABİİ Kİ AMA BUNLARI SÖYLEMEK, DİLE GETİRMEK GEREKİYOR.

Emre Yılmaz:

“Beni dövecekler diye korktuğum çok oldu. Öğrenci kalabalıkları gördüğümde uzaklaşır oldum olay yerinden. Sigara içen insanlar görüyorum kapalı alanlarda, “hiçbir şey demeyeceğim” demeye başladım..

İnsanlar “benim davranışlarım sorgulanıyor” diye düşünmüyor, çünkü bu davranışların kötü olduğuna ilişkin hiçbir uyarı yapılmıyor neredeyse. Bu bir toplumsal sorun, bu sorunun ortadan kaldırılması gerekiyor, bu sorun çözülmeden çıkış olduğunu da düşünmüyorum..”

İLGİLİ HABER

Ali Ufuk Arikan http://haber.sol.org.tr/

İLGİLİ YAZILAR

DAHA FAZLASI

+ There are no comments

Add yours

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.