GENEL

‘AKŞAMDAN KALMA’ ARAŞTIRMASI…

.

BİRAYI ŞARAPTAN ÖNCE VEYA SONRA İÇMEK FARK ETMİYOR!

Şaraptan önce bira içilmesinin ertesi gün daha rahat hissettireceği ya da şaraptan sonra bira içmenin ertesi gün daha kötü hissettireceği yönündeki kanının geçerli olmadığı ortaya çıktı..

Amerikan Klinik Beslenme Dergisi tarafından yayınlanan araştırmanın sonuçlarında; bira-şarap ikilisinin insan üzerindeki etkileri bakımından hangi sıralamayla tüketildiğinin fark etmediği belirtildi..

Planlanması ve onaylanması iki yıldan fazla süren çalışmada, 300 kişi ‘bilim adına sarhoş olmak’ için gönüllü oldu ve bu kişilerin 90’ı seçim kriterlerini geçerek çalışmanın tüm bölümlerini tamamladı..

ÜÇ GRUBA AYRILDI

Katılımcılar ayrıca,

  1. Önce bira sonra şarap içenler, 
  2. Önce şarap sonra bira içenler,  
  3. Yalnızca şarap veya bira içenler olarak üç gruba ayrıldı.

Her çalışma gününün ardından ise katılımcılardan sarhoşluk derecelerini 0 ile 10 arasında derecelendirmesi ve kusup kusmadığını da raporlaması istendi..

Katılımcılar ertesi gün yorgunluk, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, mide ağrısı, kalp çarpıntısı ve iştah kaybı gibi belirtiler baz alınarak hazırlanan ‘akut akşamdan kalma ölçeği’ üzerinden kendi durumlarını puanladı..

FARK ETMİYOR

Çalışmada, bira veya şarabın tüketilme sırasına bakılmaksızın, akşamdan kalma puanında bir fark olmadığı sonucuna ulaşıldı..

Deney esnasında katılımcılara, çoğu ülkede ‘aşırı tüketim’ sayılabilecek miktarda içki verildiği de belirtildi..

Çalışmanın yürütücülerinden Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacı Dr. Kai Hensel, ortaya çıkabilecek risklere karşı alınan önemleri şu şekilde anlattı: 

“Katılımcılara, kendi başına içebileceğinden fazla alkol vermedik ve tıbbi gözetim altında tuttuk. Gönüllü herkes genç ve sağlıklıydı ve her zaman oldukları gibi sarhoş olacaklardı.”

BARDAKLAR AYNI BÜYÜKLÜKTE

Çalışmada, her katılımcı tam olarak aynı büyüklükteki bardaklarla içki tüketti ve katılımcılara her çalışma gününün sonunda uyumadan önce kendi vücut ağırlıkları ve ihtiyaçlarına oranla hesaplanan miktarlarda su verildi..

Çalışmadaki başka bir araştırmacı Uthrecht Üniversitesi’nden Joris Verster de şunları söyledi: 

Bu çalışma, alkolün etkisiyle alakalı yaygın inanışları değerlendirmek için hazırlanan ilginç bir çalışma. Sonuç olarak, bira-şarap veya şarap-bira sekansının ertesi günkü akşamdan kalma hissi üzerinde bir etkisinin olması mümkün değil.”

“AKŞAMDAN KALMA HALİ NASIL ÖNLENİR?”

ALKOL ALDIKTAN SONRA HİÇBİR SORUN YAŞAMAYAN İNSANLARIN SIRRI NEDİR?

Alkol aldıktan sonra çoğu insan ertesi gün başını yastıktan kaldıramazken bazıları da hiç etkilenmez..

İçkiye dayanıklı bu insanlar aslında çok da nadir görülmüyor..

Araştırmalar, fazla denebilecek kadar alkol aldığı halde bunun olumsuz etkilerini göstermeyen insanların oranını yüzde 25 olarak veriyor.. Peki bu insanların sırları ne? Genlerinde mi, seçtikleri içki türünde mi, yoksa gizli bir ilaçları mı var?

Beş yıl öncesine kadar bilim insanları bu sorulara ilgi göstermiyordu.. Bu yüzden, bilimsel verilerle destekli bilgi yerine, anlatım ve söylentilere dayalı inançlar dolaşıyordu ortalıkta.. Fakat İngiltere’deki Keele Üniversitesi’nden Richard Stephens, içki sersemliği ve akşamdan kalma halini araştırmak için kurduğu grubun çalışmalarıyla bu soruna çözüm getirileceğine inanıyor..

Son dönemlere kadar içki sersemliğinin nedenleri fazla bilinmiyordu.. Alkol nedeniyle fazla tuvalete gidildiği için vücudun su kaybetmesi sorunun kaynağı olarak görülüyordu.. Fakat veriler bunun fazla bir rolü olmadığını gösteriyor..

Fermentasyon sürecinde alkolün yanı sıra, içkiye rengini veren bazı toksik yan ürünler de oluşur.
Fotoğraf altı yazısı,Fermentasyon sürecinde alkolün yanı sıra, içkiye rengini veren bazı toksik yan ürünler de oluşur.// cafemedyam
“ZEHİRLİ YAN ÜRÜNLER”

Alkollü içkilerdeki kimyasal maddelerin etkili olabileceği belirtiliyor..

Alkol oluşumunu sağlayan fermantasyon sürecinde bazı zehirli yan ürünler ortaya çıkar.. İçkiye koyu renk veren de bu kimyasallardır.. Renkli viskinin insan üzerinde renksiz votkadan daha ağır bir etki bırakması da buna bağlanır.. İçkiler karıştırıldığında daha fazla sayıda yan ürün ortaya çıkacağı için iyi bir fikir değildir..

Alkol içtikten sonraki birkaç saat içinde asetaldehit ve asetata dönüşür..

Bu ara ürünler bulantı, terleme ve hızlı nabız atışına yol açar.. Alkol ve yan ürünleri ayrıca bağışıklık sistemini de sarsarak enflamasyonu (halk arasında yangı olarak bilinir) körükleyebilir.. İçki sersemliği halinde hissedilen ağırlığın nedeni budur. Beyinde bu enflamasyon, kan şekerinin düşmesi ve uykusuzlukla birleşerek baş ağrısına, halsizlik ve kötü ruh haline neden olur..

Fakat nüfusun yüzde 23’ü ne kadar içse de akşamdan kalma halini, alkolün bütün bu olumsuz etkilerini yaşamaz.. Bunun nedeni genler olabilir..

Araştırmacılar, alkolün kandan çabuk temizlenmesini sağlayan, böylece zehirli maddelerin enflamasyona yol açmasına meydan vermeyen bazı genleri belirledi..

GENETİK FAKTÖR

İlginç bir bulgu da içki sersemliğinin bazı kişilik özelliklerinden kaynaklanıyor olabileceğiydi..

Bir araştırmada sinirli insanların alkol aldıktan sonra daha sakin kişilere kıyasla daha fazla içki sersemliği çektikleri görüldü.. Burada sersemlik halinin abartılmasından çok, suçluluk, endişe gibi duyguların fiziksel sıkıntıları artırması söz konusu..

Stephens, genetik faktörün bazı kişiler açısından geçerli olsa da çoğu insan için asıl sırrın mantıklı içmekte olduğunu söylüyor.. Bu insanlar, alkol aldıktan sonra ağır içki sersemliği çeken kişilerle aynı miktarda içse bile, onlara kıyasla çok daha yavaş bir tempoda içtikleri için kanlarındaki alkol oranı hiçbir zaman yüzde 0,1’i geçmiyor..

Stephens ayrıca gençlerin daha fazla içki sersemliği çektiğini söylüyor.. Son araştırmalarından biri, fazla miktarda alkol aldıktan sonra içki sersemliği riskinin 20 yaşındaki kişide 60 yaşındakine oranla yedi kat fazla olduğunu göstermişti.. Stephens bunun da içme temposuyla ilgili olduğunu söylüyor.

Sirkeli, yumurtalı karışımın içki sersemliğine iyi geldiği yönündeki çözüm iddialarının ise sadece psikolojik etkisi olduğu kanısında..

Vücudun su kaybetmesinin rolü fazla olmadığından litrelerce su içmek de çözüm değil..

Akşamdan kalmışlık halinde kızartmanın işe yaradığı iddiası aslında kan şekerinin yükselmesi sayesinde yorgunluk hissinin ortadan kalkmasıyla ilgilidir.
Fotoğraf altı yazısı,Akşamdan kalmışlık halinde kızartmanın işe yaradığı iddiası aslında kan şekerinin yükselmesi sayesinde yorgunluk hissinin ortadan kalkmasıyla ilgilidir.// cafemedyam

İBUPROFEN İÇEREN AĞRI KESİCİ

Stephens, bu duruma düşmemenin en iyi yolunun “kararında içmek”ten geçtiğini söylüyor..

Ama artık o nokta aşılmış ise:

ibuprofen içeren bir ağrı kesici baş ağrısına ve enflamasyona iyi gelecek, yağlı, kızartılmış yiyecekler de glikoz seviyesinin yükselmesini sağlayacaktır..”.

Fakat fazla bir başarı kaydedilmemiş olsa da, alkol sonrası olumsuz etkileri giderecek ilaçlar üzerinde de çalışılıyor..

On yıl kadar önce yapılan bir araştırmada kaktüs incirinin alkolün enflamasyon etkisini azalttığı görülmüş, ancak daha sonra bunun üzerinde durulmamıştı..

Bazıları ise Malavi’de çok makbul bir yiyecek olan pis kokulu süne böceğinin işe yaradığını iddia ediyor.. Fakat bölge halkı, doğru hazırlanıp yenmediği takdirde bu böceğin tat alma duyusunu bir ay felce uğratacağı konusunda uyarıyor.. Bu böcek üzerinde çalışmalar sürüyor..

Fakat içki sersemliği belki de alkolün vücudumuza verdiği zarar konusunda hatırlatıcı ve olumlu bir rol de oynuyor..

Ancak Stephens, amacının alkolü kötülemek olmadığını, insanların ondan zevk aldığını, asıl vurgulamak istediğinin kontrollü içmek olduğunu ifade ediyor..

Yani mesaj şu: İçip eğlenmekte sorun yok; ama yavaş ve dikkatli için, nerede duracağınızı bilin.

“ANTİBİYOTİKLE BİRLİKTE ALKOL ALMAK YANLIŞ MI?”

Araştırmalar alkolün antibiyotik tedavisini genellikle olumsuz etkilemeyeceğini ya da yan etkisi olmadığını gösteriyor.. Fakat sorun bu kadar basit mi? İstisnalar neler?

Gebeliklerinin ilk aşamasında olup da bunu henüz açıklamak istemeyen kadınlar, alkollü içki teklifini geri çevirdiklerinde kendilerini ele vermemek için antibiyotik kullandıklarını söylerler genellikle..

Peki, gerçekten de antibiyotik tedavisi görürken alkolden sakınmak gerekir mi.?

Bazıları alkolün antibiyotiğin etkisini azaltacağına, bazıları ise yan etkisi olacağına inanıyor..

Oysa birçok antibiyotik açısından bu varsayımların hiçbiri doğu değildir.. Doktorların korkusu ise bu yanlış inançlar yüzünden hastaların bir bardak şarap uğruna ilaçlarını almaları gereken zamanda almamaları..

Antibiyotik alırken her dozu zamanında almak önemlidir. Bu nedenle insanların bir dozu kaçırmalarına neden olan her şey, ciddi bir sorun haline gelen antibiyotik direncini daha da kötü etkilemektedir..

“ALKOLLE ALINAMAYAN ANTİBİYOTİKLER”

Aslında doktorların en yaygın verdiği antibiyotiklerin çoğu alkolden etkilenmez..

Fakat bazı istisnalar da var. Çoğunlukla deri, kemik, idrar yolları ve alt solunum yolları enfeksiyonlarında kullanılan ve etkin maddesi cephalosporin cefotetan olan antibiyotikler alkolün emilimini yavaşlatarak asetaldehit adı verilen maddenin vücutta artmasına neden olur..

Bu ise bulantı, kusma, yüzde kızarma, baş ağrısı, nefes yetmezliği ve göğüs ağrısı gibi şikâyetlere yol açar..

Genellikle alkol bağımlılığı tedavisinde kullanılan Antabus/Antabuse adlı ilacın etken maddesi olan disulfiram kullanıldığında da benzer semptomlar görülür.. İlacın amacı, alkol alındığında hoş olmayan yan etkiler ortaya çıkararak caydırıcı olmaktır.. Semptomlar öyle kötüdür ki bu antibiyotikler alınırken ve birkaç gün sonrasında alkolden kaçınmak önemlidir..

Alkolle alınmaması gereken bir diğer antibiyotik de metronidazole’dur.. Diş apseleri, iltihaplı bacak ülserleri ve yatak yaralarının tedavisinde kullanılan bu ilaçla birlikte alkol alındığında da benzer yan etkiler oraya çıkar.. Fakat beş gün boyunca bu ilacı kullanan Finlandiyalı erkekler arasında 2003’te yapılan bir araştırmada bu bağlantı görülememiş, alkol aldıklarında herhangi bir yan etki ortaya çıkmamıştır.. Ancak araştırmayı yürütenler, bazı insanlarda yan etki ihtimalinin hâlâ geçerli olabileceği ve bu ilaç alınırken alkolden sakınılması gerektiği sonucuna varmıştır..

Tinidazolelinezolid ve erythromycin etken maddeli antibiyotikleri kullanırken alkol alındığında ortaya çıkan yan etkiler öyle barizdir ki doktorlar bu konuda özellikle uyarıda bulunur..

FARKLI TEORİLER

Birçok antibiyotik ise alkolle alınabilir. Fakat ilaç kullanarak iyileşmeye çalışırken aşırı alkol alıp sarhoş olmanın bir yararı olmaz..

Sorun, alkolün ilaçla ters etkileşimi değil, vücudu yorması ve su kaybına neden olmasıdır..

Alkolün antibiyotik üzerinde ters etkide bulunması yargısının oluşmasında iki şeyin etken olduğu düşünülüyor.. Birincisi, antibiyotikler çoğunlukla cinsel temas yoluyla bulaşan hastalıkların tedavisinde kullanıldığı için, doktorların geçmişte hastaları en sevdikleri şey olan alkolden mahrum ederek cezalandırdıkları düşüncesi..

İkincisi ise Londra’daki bir klinik araştırmada ortaya çıkan bir hikâye: Araştırmayı yapan James Bingham, İkinci Dünya Savaşı sırasında Kuzey Afrika’da yaralı askerlerde penisilin kullanımını başlatan tuğgeneral Ian Fraser ile konuşuyor..

Fraser, o dönem penisilin kıtlığı yüzünden, ilaç bir kez kullanıldığında onu alan hastanın idrarından geri dönüşüm yapılarak yeniden kullanıldığını belirtiyor. İyileşmekte olan askerlere bira içme izni veriliyor..

Fakat bira idrar miktarını arttırdığından penisilini yeniden kullanılır kılmak zorlaşıyor ve bu nedenle komutanlar bira içimini yasaklıyor..

Bugünkü yanlış algının temelinde bu hikâye mi yatıyor bilemiyoruz ama bunun hoş bir hikâye olduğu kesin..

Mitleri sonlandırmak iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Antibiyotik tedavisi görenler alkole hayır diyemiyorsa, antibiyotik direncinin yayılmasına karşı, bu ilacın alındığı dönem alkolden uzak durulmasını tavsiye etmek yerinde olur..

Fakat kamuoyunun bu konuyla ilgili doğru bilgilendirilmesi de önemlidir. O zaman, gebeliklerinin ilk aşamasında iyi haberi açık etmek istemeyen kadınlar, gelecekte, kendilerine alkol teklif edildiğinde “antibiyotik kullanıyorum” demekten daha iyi bir bahane bulmak zorunda kalacak..

Claudia Hammond//BBC

“KAHVE ALKOLÜN ETKİSİNİ GEÇİRİR Mİ?”

Aşırı alkolün etkisini kafeinle giderebileceğimizi sanırız; fakat araştırmalar bunun o kadar da kolay olmadığını gösteriyor..

Fazla miktarda alkolün teskin edici etkisi kanıtlanmıştır.. Alkol aldıktan sonraki ilk bir buçuk saat kandaki alkol oranı fazla olduğu için insan kendisini uyarılmış hisseder..

Alkol alımından sonraki 2-6 saat içinde ise uyku hali artar.. Kafein ise ters etki yaratır.. Bu nedenle alkol alımı sonrasında içilen kahvenin alkolün etkisini ortadan kaldıracağı inancı yaygındır..

Fakat ne yazık ki durum bu kadar basit değil.. Alkol almış sürücüler üzerinde kafeinin nasıl bir etkisi olduğunu araştıran laboratuvar çalışmalarından geçmişte çelişkili sonuçlar elde edilmişti..

Bazıları kafeinin, alkol etkisiyle oluşan gecikmeli reaksiyon durumunu giderdiği, bazıları ise böyle bir etkisinin bulunmadığı sonucuna varmıştı..

2009’da yayımlanan bir araştırma ise kafeinin alkol üzerindeki etkisini daha ayrıntılı inceledi..

Farelere önce alkol verilmiş, daha sonra ise insan için sekiz fincana denk düşecek miktarda kahve içirilmişti.. Kahvenin ardından farelerin daha uyanık hale geldiği, fakat labirentte yol bulmaya çalışırken hâlâ ayık farelerden daha kötü performans sergiledikleri görülmüştü..

ALKOLÜ İŞLEMEK

Yani kafeinin alkolün getirdiği yorgunluk hissini ortadan kaldırdığı söylenebilir..

Yemek sonrasında insanların kahve içmesinin ardında da bu neden yatıyor olabilir.. Fakat alkol etkisiyle oluşmuş sarhoşluk halini ve algı azalmasını ortadan kaldırmaz..

Çünkü alkolün etkisinin geçmesi için onu metabolize etmek gerekir. Vücudumuz alkolü çeşitli şekillerde işlemden geçirir..

Çoğu karaciğerdeki iki enzimle parçalanır. Daha sonra ise su ve karbondioksit olarak vücudumuzdan atılır..

Vücudumuz bir birim alkolü yaklaşık bir saatte metabolize eder.. Kişilerin genetik yapısı, yedikleri yemek miktarı ve ne sıklıkta alkol aldıklarına bağlı olarak bu süre biraz daha artar ya da azalabilir. Kafein bu süreci hızlandırmaz..

Fakat hangi fonksiyona baktığınıza bağlı olarak farklı etkileri görülebilir. Örneğin bir araştırmada, fazla miktarda kafeinin alkolün hafıza üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırdığı, ancak baş dönmesinin devam ettiği ortaya konmuştu..

Fakat kafeinin olumsuz etkide bulunduğunu iddia edenler de var.. Kendinizi yorgun hissettiğinizde fazla alkol almış olduğunuzun farkına varırsınız; ama kafein bu yorgunluğun bir kısmını ortadan kaldırdığında hâlâ ayık olduğunuz hissine kapılırsınız..

2008’de Amerika’da lise öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada elde edilen bulgular buna işaret etmiştir.. Alkolün yanı sıra kafein içeren içecekler de tüketen öğrencilerin herhangi bir kazada yaralanma ya da alkollü birinin kullandığı araca binmeyi kabul etme ihtimalinin çok daha büyük olduğu görülmüştür..

Kısaca söylemek gerekirse, alkolün etkisini bertaraf etmek kafeinle değil, ancak vücudun onu işlemden geçirmesi için gereken zamanın geçmesiyle mümkündür..

Claudia Hammond // BBC

İLGİLİ HABER

Diken //

David Robson// BBC

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

To Top
%d blogcu bunu beğendi: