DÜNYA

İRAN İSLAM DEVRİMİ: ŞAH RIZA PEHLEVİ

ŞAH’A İNGİLİZ DESTEĞİ

Kendisine ‘Tanrı’nın Gölgesi’ unvanını veren Şah Rıza Pehlevi’nin son günleri..

Şah Muhammed Rıza, artık sarayındada güvende olmadığını ve iktidarını tamamen kaybettiğini anladı..

Gerekli hazırlıkları yaptı ülkeden ayrıldı.. Enver Sedat’ın daveti üzerine Kahire’ye geldi ve 27Temmuz 1980’de burada hayatını kaybetti.

Kolaj: Independent Türkçe// cafemedyam

Temmuz ayının son günlerinde Kahire’nin kavurucu sıcağı altında MeçhulAsker Anıtı’nın bulunduğu bölgeye bir koruma ordusu eşliğinde güzel giyimli yaşlı bir kadın gelir..

Sessiz sedasız bir mezarı ziyaret ettikten sonra bölgeden ayrılır.. 

Kimseyle konuşmayan ve hersene bu seremoniyi aksatmadan yerine getiren kişi bir zamanlar tüm Ortadoğu’nun ilgi odağında bulunan Kraliçe Farah Pehlevi’den başkası değildir.. 

Ziyaretettiği kişi ise İran’ın devrik lideri ve kocası Şah Muhammed Rıza’nın kendisidir.. 
 

Farah Diba ve Şah Rıza.png
Farah Diba ve Şah Rıza// cafemedyam


Farah, o meş’un günlerin enönemli tanığıydı..

Kendisine verdiği unvanlara göre Krallar Kralı, Aryanların Işığı, Tanrı’nın Gölgesi, Şia’nın Muhafızı Şah Rıza Pehlevi, o sabah her zaman yaptığı gibi erkenden uyanmıştı..

Evin kâhyası Şah’ın özel tostunu, portakalsuyu ve gazetelerle birlikte istihbarat raporunu getirmişti..

Komünizmle mücadele, darbe girişimleri, terör eylemleri, refah ve Avrupai bir hayat; Şah Rıza, uzun iktidarı süresince ihmal etmediği portakal suyunu sarayında sonkez gönül rahatlığıyla ve Şah olarak içiyordu..
 

Şah Rıza ve ailesi.png
Şah Rıza ve ailesi// cafemedyam


Farah’ın mezarın başında düşündüğü sonşeyler bunlar olabilir miydi? 

Şah’ın 1979senesinde huzurlu günleri geride kalmış, cennetin krallığı yıkılmış ve modern İran tarih sahnesinden çekilmişti.. 

Bunlar elbette, Şah ailesinin durup baktığı yerden görünenler.. SAVAK’ın katlettiği sayısız masum İranlı’nın annelerinin başlattığı büyük yürüyüş Şah’ın huzurunu kaçıran belkide en önemli nedendi.. 

26Ekim 1919 dünyaya gelen ve 1941 tarihinde de İran tahtını ele geçiren Rıza Pehlevi’nin öyküsüne biraz daha yakından bakmak adına 4Şubat 1949 tarihine dönmemiz gerek.. 


Tahran Üniversitesi’nde bir suikast girişimi

Tahran Üniversitesi’nin 4Şubat 1949’da önemli bir misafiri vardı.. Bu kişi ülkede politik gücünü büyük oranda yitirmiş ve sembolik bir makamı temsil eden İran Şahı Muhammed Rıza idi.. 

Muhammed Rıza, 1941yılında sürgüne gönderilen babasının yerine tahta oturduğundan beri Ruslar ve İngilizler arasında denge gözetmeye çalışarak tahtını koruyan, iç siyasette ise esamisi okunmayan düşük profilli bir Şah’tı.. 

Bu durum 4Şubat günü Tahran Üniversitesi ziyaretinde tamamen değişecekti..

Tahran Üniversitesi’nde Şah Muhammed Rıza’nın bulunduğu bir sırada üstüste duyulan kurşun sesleri okulun koridorlarında kargaşaya sebep oldu..

Naser Hüseyin Mir Fakhraei isimli genç Rıza’ya beş el ateş etmişti ve şahı yüzünden yaralamıştı.

Şah’ın korumalarının karşı ateşiyle Naser Hüseyin Mir Fakhraei oracıkta öldürülmüştü, ama suikastçı gencin üzeri arandığında Feryad-ı Millet ve Perçom-i İslam gazetelerine ait iki gazeteci kartı bulunmuştu.. 
 

Suikast Sonrası Şah.png
Suikast Sonrası Şah// cafemedyam


Muhammed Rıza, bu teşebbüsten sonra devletidaresinde dizginleri eline alarak ülkenin en büyük siyasi partilerinden birisi olan Tudeh’i suikastın arkasındaki asıl güç olduğu iddiasıyla kapattırdı ve siyasi temsilcilerini hapse attırdı..

Ardından aynı yıl İngiltere’ye giden Şah Rıza, İngilizlerden İran Anayasası’nı yeniden şekillendirmek için izinistedi ve onayı aldıktansonra ülkesine dönerek şahlık kurumunu baştan düzenledi.. 

Silahlı kuvvetlerin gücünüde arkasına alan Muhammed Rıza, ülkede kontrolü iyideniyiye eline almasını sağlayan düzenlemeleri gerçekleştirmişti..

Buna göre; Rıza, meclisi kapatabiliyor ve doğrudan kendisinin atadığı üyelerden oluşan bir senato kurabiliyordu..

Şahın tekelinde kurulan Senato’nun ilkicraatı; Şah’a “Kebir” sıfatını vererek devlet otoritesindeki yerini dahada güçlendirmek oldu..

Şah’ın bu engellenemez yükselişi ise devrik Kaçkar Hanedanlığı’nın mütevazı bir temsilcisi olan Başbakan Muhammed Musaddık tarafından engellenecekti.. 

Musaddık, Şah’ın ülkeyi adeta Batıya peşkeşçeken uygulamalarına karşı “Milli Cephe” isminde bir ittifak kurarak karşı duracaktı..
 

musaddık.jpeg
Muhammed Musaddık// cafemedyam


İran Petrollerini millileştiren Musaddık, İngiltere’ye karşı verdiği mücadeleyle yalnızca İran’ın değil tüm uluslararası kamuoyunun kahramanı haline geldi..

Şah Rıza, ise o günlerde politik hırslarına fazlasıyla yenilmiş durumdaydı.. İngiltere donanmasının İran karasularını çevirdiği sıralarda ülkeden kaçıp Musaddık’a karşı muhalefetini açıktan yapmayı dahi deniyordu..

Oysa Musaddık, Şah’ın ülke dışına çıkma talebini şu sözlerle geçiştiriyordu; 

“Bu zamanlarda İran milletinin dünyanın büyük devletlerinden biriyle mücadele halinde olduğunu ve bu yolculuğun iyi etkisi olmayacağını ve Şehinşah’ın vaziyetlerden razı olmadığı için ülke dışına çıkmak istiyor şeklinde intiba bırakacağını…”


Şah, bunun üzerine İngiltere, ABD ve İsrail’in hazırladığı Ajax Darbe planının sonhalkası olarak cuntaya katıldı.. 

Şah Muhammed Rıza’ya yakınlığı ile bilinen Tümgeneral Fazlullah Zahedi’nin başını çektiği cunta 1953yılının 16 Ağustos gününde harekete geçti..

İlk darbe girişimi halkın Musaddık’ın yanında durması sayesinde bastırıldı.. 

Başbakan Musaddık ise kargaşa içerisindeki İran siyasetinden faydalanarak kendisini desteklemeye gelen halkın içindeki siyasi muhaliflerinide tasfiye etmeye karar verdi..

Özellikle Tudehlilerden kurtulmak için doğru bir zaman olduğunu düşünen Musaddık, kendisine karşı darbeye teşebbüs eden orduyu, bu kez Tudeh’e karşı kışladan çıkardı..

Oysa ordu bütünüyle Tümgeneral Fazlullah Zahedi’ye ve Zahedi de tüm kalbiyle Şah Rıza’ya bağlıydı..

Sonuç olarak darbe başarıya ulaştı ve Musaddık 19Ağustos’ta devrildi..

Şah artık tek adamdı ve ülkesini gönlünün dilediğigibi idare edebilecekti.. 

Refah yılları

Şah iktidarı tamamen ele geçirdikten sonra Batı ile yakın ilişkiler kurdu.. Sovyetler karşısındaki tutumu sayesinde özellikle ABD ve İngiltere ile yakınlaştı..

Şah’ın en büyük politik başarısı 1973Petrol Krizi ile gerçekleşti..

Petrol fiyatları bir anda iki katına çıkınca İranekonomik anlamda Basra Körfezi’nin en güçlü ekonomisi haline geldi.. 

Şah, bu paranın önemli bir kısmı ile eğitime ciddi yatırımlar yaptı.. Sadece 12yıl içerisinde 15üniversite kurdu ve 200’e yakın yeni eğitim enstitüsü oluşturdu.

1974senesinde Time Dergisi Şah için Petrol İmparatoru manşetini atacaktı.. 

Herşey bir rüya gibi ilerliyordu.. 

İran, yurt dışında kolay ve büyük krediler buluyor, ülke tam bir refah içerisinde yüzüyordu.. 

500bine yakın Avrupalı yabancının yaşadığı İran, adeta Batının Ortadoğu’ya açılan limanı gibiydi..

Bugün ‘Büyük Şeytan’ denilen ABD’nin dahi 52bin vatandaşı İran’da yaşıyordu.

Beyaz Hareket

Yurtdışından alınan kredilerin; yanlış yatırımlar, yolsuzluklar ve müsrif devlet adamlarının elinde yok edilmesi İran’da ekonomik dengeleri tersine çevirmeye başladı.. 

İsrail gibi ülkelerle kurulan yakın ilişkiler, SAVAK isimli İstihbaratBirimi’nin acımasız operasyonları Şah’ın halk arasındaki teveccühünü azaltan gelişmelerdi.. 

Bu süreçte Şah’ın ‘Beyaz Devrim’ isimli reform paketi halk arasındaki rahatsızlığı ciddi boyutlara ulaştırdı.. 

Beyaz Devrim’e karşı içinde Humeyni’nin de bulunduğu 8kişilik bir ulema grubu sert bir protesto bildirisi yayımladı..

Şah, bu bildiri karşısında büyük bir öfke duydu ve ulemaya haddini bildirmek için Kum’a bizzat geldi.. 

Oysa Şah’ın gelişi ve burada yaptığı konuşma ulema içindeki rahatsızlığı dahada artırdı.. 
 

Humeyni.jpg
Humeyni// cafemedyam


Humeyni, bu öfkenin en ateşli vaiziydi, henüz bildiri tartışmaları sürerken NevruzKutlamasının bidat olduğuna dair fetva yayınladı..

Nevruz İran’ın İslam öncesi dönemine bir atıftı ve milli kimliğin bir unsuru olarak görülüyordu..

Oysa Humeyni bu fetva ile İranlıların İslam’dan başka bir kimliği olmadığı mesajını veriyordu..

Şah’ın Humeyni’ye duyduğu kişisel öfke, bu ihtiyar mollayı bir anda sessiz yığınların sesine dönüştürdü.. 

Humeyni’nin tutuklanmasının ardından on binlerce molla sokaklara indi ve Şah’a geri adım attırmayı başardı..

Bir din adamının başına bela olmasındansa ülkeden çıkartmaya karar veren Şah, Humeyni’yi Türkiye’ye sürgüne gönderdi..

Oysa bu onun iktidarını bitirecek enönemli hatalarından birisiydi.. 

Humeyni önce Türkiye’ye ardından Irak’a gitti.. Irak yönetimi, bu Şii din adamının gücü karşısında endişeye kapıldı ve ülkesinden çıkardı.. Humeyni’nin bu kez durağı Fransa oldu.. 

Şah geçde olsa muhaliflerinin yurt dışında etkili olduğunu fark etti.. SAVAK’ı onları izlemelerini ve mümkünse öldürmelerini emretti.. 

“Kalabalıklara bir slogan armağan eden suikast Ali Şeriati

Şah’ın yurt dışında yaptırdığı en önemli operasyon Ali Şeriati suikastı olacaktı..

Humeyni kalabalıkların manevi lideriydi; ama basit bir üniversite hocası olan bu sosyolog onları harekete geçiren asıl dinamikti.. 
 

ali şeriati.jpg
Ali Şeriati// cafemedyam


“Hayat, iman ve cihat” gibi Tahran sokaklarını inleten sloganları mimarı bu aydının yok edilmesi için operasyon başlatıldı.. 

Ali Şeriati, İran’da kalırsa öldürüleceğini biliyordu, ölümden korkusu yoktu; fakat zihninde şimşekler çakıyordu ve kısa olacağını çok önceden sezdiği ömründe üretmek istiyordu.. Sahte bir kimlikle önce Belçika’ya geçmeyi başardı ve ardından da İngiltere’ye geçti..

Şeriati’nin amacı Amerika’ya gitmekti; ama SAVAK ve İngiliz istihbaratının ortak operasyonu ile 19Haziran 1977 yılında kaldığı otel odasında öldürüldü.. 

Cinayeti kayıtlara kalp krizi olarak geçirilse de ne ailesi nede sevenleri Şeriati’nin eceliyle öldüğüne hiçbir zaman inanmadı.. Onun ölümü İran’da devrimin ilk kıvılcımlarından birisi oldu..

(Ali Şeriati: Bazen diyorum ki feryad edeyim,
yine görüyorum ki sesim kısılmış – Independent Türkçe)
 

Rejim Protestoları.png
Rejim protestoları// cafemedyam


Şah kendisine yönelik artan protesto ve muhalefete karşı sert bir politika izledi; ama bu onun iktidarının sonunu dahada hızlandıracaktı..

1979’da yapılacak seçimlerde iktidarın Humeyni taraftarlarına geçmesi ihtimali üzerine ordu bir direniş ve darbeplanı hazırlayarak Şah Rıza’ya getirdi..

Buna göre petrol bölgeleri güvenlik kordonuna alınacak ve Tahran sokaklarında Şahlığı destekleyen sivillerle direniş başlatılacaktı.. 

Kum uleması, kanlı bir savaşa hazırlanan Şah’ın planına karşı Humeyni’yi uyardı.. 

Bunun üzerine Humeyni; devlete su ve elektrik faturalarını ödememelerini emretti..

Şah, bu talimattan sonra halkın çokbüyük bir bölümünün faturalarını ödememesi sonucu Humeyni’nin sahip olduğu gücü kavradı.. 

Generallerin tüm darbeplanlarına rağmen Şah Rıza, ülkeden ayrılma planları üzerine ciddi şekilde kafa yormaya başlamıştı.. 

Önce ailesini yurt dışına gönderen Şah, olayları sonana kadar izlemeye karar verdi..

 
Yanında yalnızca Kraliçe ve üç çocuğu kalmıştı..

Kraliçe Farah, en bunalımlı zamanlarda bile sarayda kalmayı reddediyor ve basının ilgisinin üzerinde olmasını istiyordu; fakat bir akşam sarayda bulunan bir kâğıt tüm şah ailesinin durumun vahametini anlamasını sağladı..

Yemek için yemek masasına geldiklerinde sofranın ortasındaki kâğıtta şunlar yazıyordu:

Şaha ve Kraliçeye ölüm!
 

Şah ülkeden ayrılırken.png
Şah ülkeden ayrılırken// cafemedyam


Şah Muhammed Rıza, artık sarayındada güvende olmadığını ve iktidarını tamamen kaybettiğini anladı.. 

Gerekli hazırlıkları yaptı ülkeden ayrıldı.. Önce Mısır’a ardından Fas’a geçti.. Daha sonra pankreas kanserini gerekçe göstererek ABD’ye geçti..

Bu sırada İranlılar ABDElçiliğini basarak Şah’ın iadesini istedi.. 

Son olarak Enver Sedat’ın daveti üzerine Kahire’ye geldi ve 27Temmuz 1980’de burada hayatını kaybetti.. 

© The Independentturkish //Mehmed Mazlum Çelik

İslamcı İran’dan, Batı emperyalizminin, stratejik bir tehdit olarak gördüğü İran’a…

1979 İslam Devrimi.. İran politikasının dünü ve bugünü..

İran devrimi, Ortadoğu’dan bir şok dalgası göndererek, Şah Muhammed Rıza Pehlevi’yi devirdi ve Ayetullah Humeyni’nin İslami rejimini iktidara getirdi.

İran şu anda Ortadoğu’da batının gücüne en büyük meydan okumayı sürdürürken, İslami İran’la İngiltere ilişkileri her zaman bugünkü kadar kötü değildi.

İngiltere, Humeyni’nin önderlik ettiği İran muhalefet güçlerinin Pehlevi’yi devirmek isteyen 1979 devriminden önce, Şah’a desteğini çekti.

Şeriat rejimi iktidara geldiğinde İngiltere, İran’ı Sovyetler Birliği’ne karşı bir yeni odak olarak görerek İslamcı İran ile temaslarda bulundu. Hatta onu silahlandıracak kadar ileri gitti.

ŞAH’A İNGİLİZ DESTEĞİ

Şah 1953’te, İran petrolünün üzerinde tam kontrolü olan İngiliz petrol şirketlerini millileştiren İranlı lider Muhammed Musaddık’a karşı düzenlenen darbeyle, Londra’nın başlattığı ve “Bot” olarak bilinen Anglo-Amerikan gizli operasyonuyla iktidara geldi.

İngiliz bir yetkili, “Politikamız, Musaddık’dan en kısa zamanda kurtulmaktı” diyerek yıllar sonra itirafta bulundu.

Aslına bakarsanız, gizli dosyalar; İngiltere’nin Tahran büyükelçisinin ‘petrol sorununu makul şartlarla çözecek’ bir diktatör tercih ettiğini gösteriyor.

1953 darbesinin az bilinen bir yönü de, İngilizlerin, Humeyni’nin öncülü olan Ebu’l-Kasım Kaşani ile birlikte komplo kurmasıdır.

Kaşani; ordu, polis, siyaset ve medya şahsiyetlerine rüşvet veren MI6 (İngiliz istihbaratı) ile işbirliği içinde Musaddık’a karşı çıkan isyancıların fonlanmalarına yardım etti.

İngiltere’nin operasyonunun yürütücüsü MI6 subayı Christopher Woodhouse, operasyonu; “Bu güçlerin esas amacı, Tahran’ın kontrolünü, tercihen Şah’ın desteğiyle ele geçirmek, ancak gerekirse onsuz ele geçirmek ve Musaddık ve onun bakanlarını tutuklamaktı.” diye açıklıyor.

Şah çeyrek asır boyunca hüküm sürdü ve İngiltere’nin eğitimlerine yardım ettiği meşhur iç güvenlik teşkilatı SAVAK aracılığıyla muhalefeti vahşice bastırdı..

Devrimden bir yıl önce, Nisan 1978’de Muhafazakâr muhalefet lideri Margaret Thatcher, Tahran’ı ziyaret etti ve Şah’ı “İran’a dinamik liderlik veren ve İran’ı yönlendiren, İran’ı ‘Yirminci Yüzyıl Rönesansı’na taşıyacak olan, dünyanın en ileri görüşlü devlet adamlarından biri” olarak nitelendirdi.

Birkaç ay sonra, James Callaghan’ın çalışma hükümeti Şah’ın ve İran rejiminin aleyhinde gösterilerde bulunanları engellemek için gizlice 175.000 CS gaz tüpü ve 360 zırhlı personel taşıyıcı tedarik etme talebini kabul etti.

TARAF DEĞİŞTİRME

Callaghan, Ekim 1978’de Tahran’da yaşanan huzursuzluğun rejimi tehdit ettiğini belirtti. Dışişleri Sekreteri David Owen’a; ‘Şah’ın çok fazla şansı olduğunu söyleyemem,’ dedi ve ekledi; ‘Verilen güvenceler hakkında tekrar düşünmeye başla.’

Bunun anlamı, muhalefetteki figürlerle ilişkiye geçilmeye başlanmasıydı.

Aralık ayıyla birlikte, İngiliz yetkililer Şah’ın iktidarda kalmasının pek mümkün olmadığı ve İran’ın bir devrimin eşiğinde olduğu sonucuna vardılar.

Daha sonra dışişleri yetkilileri İngiltere’nin desteğini tamamen İran muhalefetine kaydırmasını savundu. Ancak ortaya çıkan belgeler, kimle ne oranda ilişki kurulduğunu açıkça belirtmiyor.

Şah 16 Ocak 1979’da Tahran’dan kaçtı ve 1 Şubat’ta Humeyni sürgünden İran’a döndü.

İngiltere, Şah ile herhangi bir ilişki kurmaktan kaçınarak yeni İslami rejimle daha fazla ‘karşılıklı güvence’ sağlamaya çalıştı.

Londra ve Washington, İslam devriminden kaçanlara siyasi sığınma hakkı vermeyi reddetti.

Owen, daha sonra yazdığı bir yazıda; ‘Kararımın onurlu bir yanı yoktu, bu karar sadece ulusal çıkarların soğuk kanlı biçimde hesaplanması idi.’ itirafında bulundu ve bunu ‘aşağılık bir davranış’ olarak değerlendirdiğini söyledi.

Şubat ayında Callaghan, Humeyni’ye sadık köktencilerin egemen olduğu İslam Devrimi Konseyi’nde vücut bulan gerçek iktidar ile, Şah tarafından hapse atılan bir alim olan Mehdi Bezirgan’ın yeni hükümetini tanıdı.

Kabine Sekreteri Sir John Hunt, Callaghan’a; ‘yeni hükümetle olan ilişkilerimizi geliştirme fırsatını kaybetmemeliyiz’ dedi.

Margaret Thatcher, yeni hükümete Şah’ın emrettiği silahların, özellikle de büyük bir tank anlaşmasının ‘petrol, ticaret ve diğer çıkarlar’ ile birlikte akmaya devam edeceğine dair güvence verdi.

Haftalar sonra dini hükümlere dayanan yeni bir anayasa ile bir İslam Cumhuriyeti ilan edildi.

https://www.cafemedyam.com/2021/06/19/iranin-yeni-cumhurbaskani-reisi-oldu/

İRAN’IN SİLAHLANDIRILMASI

Yeni Thatcher hükümeti altında, İngiltere yeni İran rejimini silahlandırmaya ve eğitmeye devam etti.

Nisan 1980’de, ABD rehin krizinin aylar kala, İngiltere hala İngiltere’de 30 İran askeri subayı yetiştiriyordu.

Afganistan’daki Sovyet kuvvetleri ilerlemesini sürdürürken, İngiliz başbakan Thatcher, İran teokrasisini Sovyet ideolojisine karşı müttefik olarak gördü.

Bu, 1982’de Britanya’nın, İran’ın ana sol örgütü olan komünist Tudeh Partisi’ni yok etmesine yardım ettiğinde en acımasız haliyle görülmüş oldu.

CIA ile birlikte çalışan MI6, rejim lehine kamuoyu yaratmak ve Sovyet etkisini azaltmak için İranlılara bir Sovyet itirafçısından edinildiği iddia edilen Tudeh ajanlarının bir listesini geçti. Daha sonra onlarca Tudeh “ajanı” idam edildi, 1000’den fazla üyesi tutuklandı ve parti yasaklandı.

Fakat şimdilerde İran rejimi Batı için stratejik bir tehdit olarak görülse bile, Britanya daha da ileri gitti.

İran, 1980’lerde acımasız Körfez savaşında Irak’la savaşırken, Thatcher hükümeti her iki tarafı da silahlandırdı. İngiltere, savaşın ilk gününden itibaren, 1970’lerde Şah’a teslim edilen tankların korunmasına yardımcı olarak İran’a milyonlarca varil tank yakıtı ve tank motoru gönderdi.

Londra ayrıca 1980’lerin ortalarına kadar, gizlice İran’a silah göndermesi için Allivane International adlı bir şirketle bağlantı kurarken, bir başka proje de İngiliz BMARC şirketinin 1986’da Singapur üzerinden İran’a deniz silahları, yedek parçaları ve mühimmat ihraç etmesini sağladı. Aynı zamanda, devlete ait bir şirket üretimi olan, patlayıcı yapımında kullanılan ve BM ambargo listesinde olan ve İngiltere’nin kendi ihracat kurallarını da ihlal eden beş bileşik tetryl kimyasalları İran’a ihraç edildi.

BİTMEMİŞ İŞ

Şah zamanı kararlaştırılan İngiliz tank ihracatı halihazırda iki ülke arasındaki ilişkileri sarsmaktadır. Yasaklanan dosyalar İslamcı rejimin Şubat 1979’da İngiltere’ye, Şah’ın 1.25 milyar pound değerinde 1.500 İngiliz tankının alımını içeren altı askeri sözleşmesini reddettiğini gösteriyor.

İran tarafından satın alınan ancak hiçbir zaman teslim edilmeyen tankların ödemesi için İngiltere anlaşmanın ilk adımında Şah yönetimince ödenmiş parayı hala elinde tutuyor. İran ise, 1979’dan bu yana parasını geri almak istiyor.

İngilizler, İran rejimini Ortadoğu’dan çıkarmak istiyor ve ABD ve İsrail’deki aşırılık yanlıları şimdi savaşa girmek istiyorlar.

Ancak Londra kesinlikle İran’ın Saddam Hüseyin’in Irak’ından ya da Muammer Kaddafi’nin Libya’sından çok daha güçlü olduğunun farkında.

İngiltere, İran üzerinden ticari çıkarlarını sağlama alma uğraşı içerisinde. Bazen de ABD ile karşı karşıya gelmemek için ABD’den yana taraf tutuyor. İngilizlerin İran’a yönelik politikası çoğu zaman karşılıklı çıkara dayanıyordu.

İngiltere’nin İran’da bir rejim değişikliğini zorlayıp zorlamayacağını yalnızca zaman gösterecek.

haber.sol.org.tr

Kaynak: https://www.middleeasteye.net/opinion/britain-and-iranian-revolution-exp…



Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

To Top
%d blogcu bunu beğendi: