BİLİM & TEKNOLOJİ

Hubble, Güneş’in nasıl öleceğini örnekle gösterdi!

JWST kızılötesi alanda büyük bir hassasiyetle gözlem yapabilen güçlü bir uzay teleskopu..

“Güneş yaklaşık 5 milyar yıl sonra rüzgarların giderek yoğunlaşacağı kırmızı dev evresine girecek…”

ABD Havacılık ve Uzay Ajansı’nın (NASA), Avrupa Uzay Ajansı’yla (ESA) birlikte işlettiği Hubble Uzay Teleskobu, Güneş’in son günlerinde nasıl görüneceğine dair ipuçları verdi..

Teleskop, yaklaşık 1370ışık yılı uzaktaki NGC 2438 adlı “gezegenimsi bulutsuyu” görüntüledi..

Gezegenimsi bulutsular, ilk gözlemlendiklerinde gezegene benzetildikleri için bu şekilde adlandırılıyor. Ancak aslında gezegenlerle ilgileri yok..

Gökbilimciler bu tür gök cisimlerinin ölmekte olan, Güneş benzeri yıldızlardan çıkan ve bunları çevreleyen devasa gaz bulutlarından oluştuğunu söylüyor..

Güneş de ömrünün sonuna yaklaştığında kütlesinin büyük kısmını etrafa saçacağı bir dizi patlamaya sahne olacak.. Sonunda beyaz bir cüceye dönüşecek ve artık ısıyla parlayarak, savurduğu malzemeleri bu parıltıyla aydınlatacak..

Gökbilimcilere göre NGC 2438, yaşamının tam da bu evresinden geçerken görüntülendi..

Güneş’in söz konusu evrede nasıl görüneceğini tam anlamıyla bilmenin imkanı yok ama Hubble gibi teleskopların kaydettiği bu tür görüntüler, sürecin nasıl gelişeceğine dair fikir veriyor..

Gökbilimcilere göre NGC 2438’in uzaya fırlattığı malzeme yayılmaya devam ediyor. Kabaca 10 bin yıl süren bu aşamanın sonunda gaz bulutu artık görülemeyecek kadar incelecek.

NASA’nın internet sitesinde yayımlanan Hubble görüntüsünde bulutu meydana getiren gazların her biri farklı renklerle gösteriliyor. Mavi izler oksijeni, yeşil olanlar hidrojeni, turuncular nitrojeni ve kırmızılar da sülfürü temsil ediyor.

NGC 2438’i çevreleyen bu gaz akışı, saniyede yaklaşık 37 kilometre hızla genişliyor.

Güneş’in sonu

Güneş’in bu aşamaya varması ise uzun zaman alacak. Yıldız yaklaşık 5 milyar yıl sonra Güneş rüzgarlarının giderek yoğunlaşacağı kırmızı dev evresine girecek.

Bu evrede atmosferi genişleyeceği için Dünya’nın da aralarında yer aldığı yakın gezegenleri yutacak. İşte bu evrenin ardından NGC 2438’in de içinde bulunduğu beyaz cüce evresine geçecek.

Bilim insanları beyaz cüce evresinde Jüpiter ve ötesindeki nispeten uzak gezegenlerin parçalanmadan kalabileceğini düşünüyor.

Görüntünün sol alt köşesindeki karanlık bölge, Hubble’ın Gezegensel Kamera 2 ve Geniş Alan Kamerası’nın açısından kaynaklanıyor (NASA)// cafemedyam

Independent Türkçe, Science Alert, NASA

Derleyen: Çağla Üren

“Dünya ile Neptün’ün bir karışımına benzeyen tuhaf bir gezegen”

NASA TELESKOPLARI BİLİNMEYEN TÜRDEN BİR DIŞ GEZEGEN KEŞFETTİ”

Yeni keşfedilen Gliese 3470 b, hidrojen ve helyum barındıran atmosferiyle, kabaca bir gezegenden ziyade bir yıldızı andırıyor.

Bizim güneşimiz, yüzde 73 hidrojene sahiptir ve gerisi neredeyse tamamen helyumdan oluşur.. Güneş’in yalnızca çokküçük bir kısmı oksijen, neon, demir ve karbon gibi dahaağır elementlerden oluşur..

Jüpiter ve Satürn gibi gaz devleriyse daha çok hidrojen ve helyum barındırır; ancak aynı zamanda metan ve amonyak gibi diğer bileşiklerin yanısıra, daha ağır elementler de içerirler..

Bu tür bileşikler GJ 3470 b’de neredeyse hiç bulunmuyor..

Uzayda yeni keşfedilen ve alışılmadık bir dış gezegen olan Gliese 3470 b (GJ 3470 b) Dünya ile Neptün’ün bir karışımına benzeyen tuhaf bir gezegen..

Gezegen, Dünya gibi kayalık bir çekirdeğe sahip; buna karşın, hidrojen ve helyumdan oluşan bir atmosferle kuşatılmış durumda.. Bu tür bir karışım, Güneş Sistemi’ndeki hiçbir cismi andırmıyor..

Gezegen, Yengeç Takımyıldızı’ndaki Gliese 3470 adı verilen kırmızı bir cüce yıldızın yörüngesinde dolanıyor..

GJ 3470 b, Dünya’nın kütlesinin yaklaşık 12.6 kat büyüklüğe sahip; yani kütlesi yaklaşık olarak Dünya ile Neptün arasında bir yerde. (Neptün gezegeni, Dünya’nın kütlesinin yaklaşık 17 katı büyüklükte.)

Kepler görevi vasıtasıyla, bu kütle aralığında bulunan birçok dışgezegen olduğunu öğrendik.. Elbette, gelecekteki dışgezegen araştırmaları bu meseleyi açıklığa kavuşturacak olsa da, gezegenlerin yaklaşık yüzde 80’inin bu aralıkta olması mümkün görünüyor.. Şimdiye dek, gökbilimciler bu gezegenlerden birinin atmosferini ayrıntılı biçimde gözlemlememişti ve bunedenle oluşumları hâlâ gizemini koruyor..

GJ 3470 b’nin atmosferine yakından bakmak amacıyla Hubble ve Spitzer uzay teleskoplarının becerileri bir araya getirildi ve bu sayede gökbilimciler bu gezegenin atmosferinin kimyasal parmak izini ilk defa tanımlayabildiler..

Sonuç olarak, gezegenin neredeyse hiç bozulmamış, ilkel bir hidrojen ve helyum karşımı atmosfere sahip olduğu ve daha ağır elementler barındırmadığını gördüler..

İşte bu durum olaya biraz gizem katıyor..

YARI YILDIZ – YARI GEZEGEN Mİ?

NASA, Kanada’nın Montreal kentinde düzenlediği bir basın açıklamasında:

“Bu, gezegenlerin oluşumu hakkındaki bakış açımız bağlamında büyük bir keşif.? Gezegen, yıldızına çok yakın bir yörüngede dönüyor ve –Dünya’nın kütlesinin 318 katı büyüklükteki- Jüpiter’den çok daha az bir kütleye sahip olmasına karşın, büyük ölçüde ağır elementler tarafından ‘kirlenmemiş’ olan ilkel bir hidrojen-helyum atmosferine sahip olmayı başarmış,” olduğunu duyurdu..

“Güneş Sistemi’nde buna benzer bir şey yok ve onu bu kadar ilgi çekici yapan da işte bu durumu.”

Araştırmayı yürüten gökbilimciler, GJ 3470 b’nin atmosferine ayrıntılı gözlem imkânı elde edebilmek için her iki uzay teleskopunun çoklu dalga boyu yeteneklerini biraraya getirdiler..

Dış gezegen evsahibi yıldızının önünden geçtiği sırada, yıldız ışığının emilimiyle ilgili ölçümler gerçekleştirdiler.. Ayrıca dış gezegen yıldızının arkasından geçtiği sırada yansıyan ışıktaki azalma oranını ölçtüler.. Uzay teleskopları, toplam 12 geçiş ve 20 güneş tutulması gözlemledi..

Bilim insanları atmosferde bulunan hidrojen ve helyumun kimyasal parmak izlerini tanımlayabilmek amacıyla ‘spektroskopi’ denilen bir teknik kullanıyorlar ve bu teknik gezegenin atmosfer yapısı üzerinde gözlem yapmamıza olanak sağlıyor..

Genellikle çok az puslu ve açık olması, gökbilimcilerin atmosfere derinlemesine göz atabilecekleri anlamına geliyor..

Benneke, “İlk kez böyle bir dünyanın spektroskopik imzasına ulaştık,” diyor.

Ancak bu yapılan spektroskopik inceleme şaşırtıcı bir olguyu daha açığa çıkardı. Gökbilimciler, oksijen ve karbon gibi daha ağır elementler içerdiğini ve Neptün gezegenine benzer bir kimyasal bileşime rastlayabileceklerini öngörüyorlardı. Ne var ki, bunun yerine Güneş’inkini andıran bir atmosferle karşılaştılar.

Benneke:

“Neptün’de gördüğümüze benzer biçimde, bol miktarda su buharı ve metan gazı açığa çıkaran, oksijen ve karbon gibi daha ağır elementlerle güçlü biçimde zenginleşmiş bir atmosfer bekliyorduk,..

Ancak bunun yerine, ağır elementler açısından gayet fakir bir atmosfere rastladık; dolayısıyla, atmosferin içeriği Güneş’in sahip olduğu, hidrojen ve helyum bakımından zengin karşıma benziyor.”

BİRLİKTEN KUVVET DOĞDU

Artık gökbilimciler dış gezegen atmosferi hakkında sağlam bir bakış açısına ulaştılar; Hubble ve Spitzer uzay teleskoplarının birleştirilmiş gücü sayesinde bu garip gezegenin nasıl oluştuğunu anlamaya başlayabilirler.

GJ 3470 b, yapısıyla diğer dış gezegenlerle aşırı bir zıtlık gösteriyor. Gökbilimciler, diğer dış gezegenlerin, mesela ‘sıcak Jüpiterlerin’, yıldızlarından çok uzak bir bölgede oluştuğunu ve dahasonradan içeri doğru göç ettiklerini düşünüyorlar..

Bilim insanları, bu dış gezegenin bugün konumlandığı yerin yakınlarındaki kırmızı cüce yıldızına aşırıderecede yakın olduğunu ifade ediyorlar..

Bu dış gezegen büyük olasılıkla yıldızının oluştuğu esnada, ilk başta ‘protoplanet’ (gezegen oluşum) diskinin ortasında küçük ve kayalık bir nesne olarak ortaya çıkmıştı. İçinde oluştuğu disk, yıldızın oluştuğu diskle aynı ilkel maddeden oluşan atmosferini toplamış ya da biriktirmiş olmalıydı. Bu olasılık, sahip olduğu hidrojen-helyum karşımı atmosferini ve neden daha ağır elementlerin bulunmadığını açıklıyor..

Benneke,:

“Protoplanet diskinden hidrojen toplayabilen ama sıcak bir Jüpiter olmak için yeterince uzağa kaçamayan bir gökcismi görüyoruz..Bu, ilginç bir oluşum hikayesi.”

Büyük bir olasılıkla, gezegen diskten hâlâ madde toplamaktaydı ama yıldız daha hızlı büyüdü ve disk dağıldı. Bu durumsa, GJ 3470 b’nin daha fazla büyümesine ve atmosferine daha ağır elementler toplayarak Güneş Sistemi’ndeki gaz devlerine benzemesine engel oldu.

Şimdilik, bu ilgi çekici garip dış gezegen algı sınırımızın ötesinde duruyor. Fakat James Webb Uzay Teleskobu (JWST) görevine başladığında, bize daha fazla bilgi sağlayacak.

JWST kızılötesi alanda büyük bir hassasiyetle gözlem yapabilen güçlü bir uzay teleskopu..

Bu nedenle GJ 3470 b’nin atmosferini ve diğer dış gezegenleri inceleyebilecek ve henüz görmediğimiz şeyleri açığa çıkarabilecek yeteneğe sahip. Özellikle de puslu bir ortamda gizlenen şaşırtıcı olguları görünür hale getirebilen dalga boylarında gözlemler yapabiliyor.

Kısacası, artık yalnızca bu gezegen değil, tüm dış gezegenler hakkındaki anlayışımızı ilerleterek sınırlarımızı genişletecek.

https://www.cafemedyam.com/2021/05/29/marsta-yasam-oldugunu-1970te-kanitladik/

İLGİLİ HABER

Duvar

Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

To Top
%d blogcu bunu beğendi: