REFLÜ: BEBEK REFLÜSÜ VE BUNUNLA NASIL BAŞA ÇIKILACAĞI

REFLÜ: BEBEK REFLÜSÜ VE BUNUNLA NASIL BAŞA ÇIKILACAĞI

İNSANLARIN YAKLAŞIK % 20’SİNDE GÖRÜLEN REFLÜ, TEDAVİ EDİLMEDİĞİNDE YEMEK BORUSU HASARINA VE İLERLEYEN DÖNEMDE KANSERE BİLE YOL AÇABİLİYOR!

REFLÜ: BEBEK REFLÜSÜ VE BUNUNLA NASIL BAŞA ÇIKILACAĞI

“Ramazanda oruç ile vücudun alışık olmadığı bir yemek düzenine geçiliyor..!”

 

 REFLÜ SORUNU OLANLAR SAHURDA FAZLA YAĞLI VE ŞEKERLİ GIDA TÜKETMEMELİ!

 

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Çakar:

 

“Gece yenen sahur yemeği mide ve yemek borumuzda asit reflüsü, sabah bulantı gibi problemlere sebep olabilir.. Bunları engellemek için sahurda tok tutma yönüyle iyi bilinen proteinli gıdalar tüketmek faydalı olur.. En bilinen örnek ise yumurtadır..”

 

'Reflü sorunu olanlar sahurda fazla yağlı ve şekerli gıda tüketmemeli'

 

 REFLÜ SORUNU OLANLARA ÖNERİLER!

 

“KRONİK RAHATSIZLIĞI OLANLAR İÇİN SAKINCALI..!”

 

Uzm. Dr. Mustafa Çakar:

 

“Kronik rahatsızlığı olanların oruç tutması sakıncalı.. Özellikle şeker hastaları, tansiyon problemi olanlar, böbrek hastaları, düzenli ilaç kullananlar, kötü huylu hastalık tanısı olanlar, ameliyat sonrası dönemdeki hastalar, ağır Covid-19 ve benzeri enfeksiyon geçirmiş ve nekahat evresindeki hastalar oruç tutmamalı, oruçlarını tutmak isterlerse de mümkün oldukça iyileşme dönemi sonrasına bırakmalıdırlar..” 

 

“HIZLI YEMEK YEMEKTEN KAÇINILMALI..!”

 

– Uzm. Dr. Mustafa Çakar:

 

“Beslenme ağızdan başlar. Gıdaları iyi çiğnemeye gayret etmeli, diş kontrollerimizi aksatmamalıyız.. Ağızda parçalanması tam olmamış gıdalar mideyi daha fazla yorar..

 

Çok soğuk ve çok sıcak gıdalar tüketmek, karın bölgesinden soğuk almak, hızlı yemek hazımsızlığa sebep olur..

 

Çiğ meyve ve sebzeleri iyi yıkamadan tüketmek, gıda maddesi alımında seçici davranmamak, soğuk zincir gereken besinlerde soğuk zinciri muhafaza edememek önemli mide ve bağırsak sorunlarına sebep olabilir..

 

Ruhen yorgun ve gergin olmak sindirim fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Bu açıdan da hafif egzersizler yapmak, rahatlatıcı aktivite ve iletişimde bulunmak önemlidir..

 

Kronik mide ve bağırsak rahatsızlığı olan kişiler özellikle Ramazan ayında bu faktörlere daha fazla dikkat etmelidir..”

 

 GASTRİT VE REFLÜ SORUNU OLANLAR BU ÖNERİLERE DİKKAT ETMELİ!

 

Uzm. Dr. Mustafa Çakar:

 

“Çoğunlukla günde 3 öğün yemek yemeye alışık olan, arada atıştırmalıklar, çay gibi içecekler tüketen bizler, adeta gün içi tüm besin öğelerinden uzak durduğumuz için Ramazan’ın ilk günlerinde bir şok etkisi yaşarız.. Bu süreçte orucu vücudun temel dinamiklerine uyarak ve kurallara riayet ederek tutmalıyız.. 

 

Gece yenen sahur yemeği mide ve yemek borusunda asit reflüsü, sabah bulantısı gibi problemlere sebep olabilir..

 

Reflü ve sabah bulantısı gibi sorunları engellemek için sahurda tok tutma yönüyle iyi bilinen daha çok proteinli gıdalar tüketmek iyi olur. En bilinen örnek yumurtadır.. Hurma lifli yapısı ile daha kontrollü bir kan şekeri düzenine yardımcı olur..

 

Yağ ve şeker içeriği sahurda çok az olmalıdır.. Sahurda yağlı baharatlı ve şekerli beslenmek mide asit reflüsüne sebep olabilir..

 

Sahur yemeği yenilip ardından hemen yatıldığında reflü problemi daha fazla görülür..

 

Sahurda çay bir iki bardakla sınırlı tutulmalı, mümkünse kahve içilmemelidir..

 

Yine susuzluk hissini tetikleyebilecek fazla tuzlu gıdalardan uzak kalınmalıdır..

 

Sahur yemeğini yedikten sonra bir süre yatmamak hem hazmın rahat olması hem de reflü sorunları olmaması için iyi olur.. Gastrit ve reflü sorunu olanlar bu tedbirlere daha fazla dikkat etmelidir..”

 

Sabah oluşan sorunlar öğleden sonra yerini açlık hissi, yorgunluk, susuzluk, baygınlık hissi gibi problemlere bırakabilir.. Uzun günlerde açlık hissini azaltmak için sahurda glisemik indeksi düşük, bol proteinli ve lifli gıdalar tüketilmesi gerekir..

 

Orta ve uzun süreli, aralıklı ve kontrollü olarak aç kalmanın, vücudun yağ dengesini düzenlemek için güzel bir imkân sağladığını belirtmeliyim..

 

Bunu bir idman gibi de düşünebiliriz.. Ama her idman ve aktivitenin bir kuralı vardır..

 

Açlıkla karaciğer yağ depoları azaltılır, yağ vücutta biriktiği bölgelerden ayrılarak kana geçer, enerji ve üretim için kullanılır.. Eğer sahur ve iftarda alınan gıda içerikleri dengelenebilirse bu süreçte kilo kontrolü ve yağlanmada azalma sağlanabilir.. Ancak bütün gün aç kaldım denilerek iftar sonrasında çeşit ayırt etmeden çok miktarda gıda ile beslenilirse, bu orucun özü ve amacından uzaklaştığı gibi sağlığımız için de olumsuz tesirler oluşturur..” 

 

Oruç az bir su ile açıldıktan sonra iftar yemeğine sıcak çorba ile devam edilmeli..

 

İftarda çeşit sınırlı tutulmalı, uzun süren açlık sonrası mide birdenbire fazla ve farklı çeşitlerle doldurulmamalıdır.. Bu saatte karbonhidrat, protein, yağ içerikleri tüketilebilir..

 

Yeterli gıda alabilmek, ertesi gün rahat oruç tutabilmek için iftardan itibaren suyu oda ısısında ve azar azar içmek uygun olur.. Su daha çok iftar sonrası, hazmın belli bir aşamaya geldiği ara saatlerde günlük kayıplar da hesaba katılarak bol miktarda içilmelidir.. Bu süre iftar sonrası 2-3 saattir..

 

İftar sonrası bir miktar dinlenmek, çay kahve içilecek ise yemek hazmedildikten sonra içmek uygun olur. Su tüketimi sahura kadar ara ara devam etmelidir..”

 

“GAZ SANCILARI GÖRÜLEBİLİR..!”

 

Uzm. Dr. Mustafa Çakar:

 

Ramazan ayında mide ve bağırsak rahatsızlıkları acil ve iç hastalıkları başvuruları arasında önemli bir yer tutar..

 

Sıklıkla midede şişkinlik, gaz sancıları, hazımsızlık, reflü, ishal, susuzluk hissi, baygınlık, baş dönmesi, tansiyon yükselmesi, şeker düşmesi veya yükselmesi gibi tıbbi durumlar ortaya çıkabilmektedir..

 

Bu açıdan orucun sağlıklı bireyler tarafından bir yeme eğitimi gibi düşünülüp tutulması, kurallara riayet edilmesi, sahur ve iftarda mideyi yoracak fazla miktar ve çeşitte gıdadan uzak kalınması, suyun yeterli ve kontrollü tüketilmesi büyük önem arz eder..” 

 

Ramazan'da reflü ve mide problemlerinden korunmanın 10 etkili yolu

 

 RAMAZAN’DA REFLÜ VE MİDE PROBLEMLERİNDEN KORUNMANIN 10 ETKİLİ YOLU!

 

“Oruç tutmak vücudun tüm sistemleri gibi sindirim sistemini de etkileyebilir..!”

 

Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Murat Keskin:

 

“Ramazan’da reflü ve mide problemlerinden korunmanın 10 etkili yolu vardır..

 

Birincisi, uzun süreli açlıktan korunmak için, mutlaka sahur yapılmalı, ağır yağlı, baharatlı, acılı gıdalar yerine daha hafif olan çorba, süt ürünleri, sebze ve zeytinyağlı yemekler tercih edilmelidir..

 

İkincisi, sahur ve iftarda alınan gıda miktarı azaltılmalı, iftardan sonra yaklaşık bir buçuk saat aralıklarla iki ara öğün alarak yeme düzeni oluşturulmalıdır..

 

Üçüncüsü, iftar ve sahurda gıdalar iyice çiğnenerek ve yavaş yavaş yenilmeli, hızlı yemekten kaçınılmalıdır..

 

Dördüncüsü, iftar ve sahurda ağır yağlı ve şerbetli tatlılar yerine, sütlü ve meyve tatlıları tercih edilmelidir..

 

Beşincisi, sindirim problemine yol açmamak için kızartılmış, kavrulmuş besinler yerine haşlanmış, fırında ve ızgarada yapılmış yemekler tüketilmelidir..

 

Altıncısı, iftara hafif yemeklerle başlanmalı, ardından az yağlı sebze ve et yemeği veya salatayla devam edilmelidir..

 

Yedincisi, öğünlerde alınan sıvı miktarı arttırılmalı, günde en az 2-2,5 litre su ile beraber taze sıkılmış meyve suları, sebze suları, ayran gibi içecekler tüketerek vücudun sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır..

 

Sekizincisi, sahur ve iftarda büyük porsiyonlar yerine, küçük porsiyonlar şeklinde beslenilmelidir. Az az, sık sık yeme şekli tercih edilmelidir..

 

Dokuzuncusu, hareketsizlikten özellikle kaçınılmalı, öğünlerden sonra kısa süreli yürüyüşler, hafif egzersizler yapılmalıdır. Özellikle reflüden kaçınmak için, sahurda yemekten en az yarım saat sonra yatılmalıdır..

 

Son olarak onuncusu, mide ve karındaki gaz ve şişkinliği, aynı zamanda kabızlığı engellemek için sebze, meyve, kepekli ekmek, kuru baklagiller gibi yüksek lifli gıdaların alınmasına özen gösterilmelidir..”

 

 

 

Reflüyü azaltacak beslenme önerileri

 

 REFLÜ YÜ AZALTACAK BESLENME ÖNERİLERİ!

 

Beslenme ve Diyet Uzmanı Büşra Sipahioğlu:

 

“Reflüye karşı, yağlı yemeklerden kaçınılması, çay ve kahvenin aşırı derece tüketilmemesi gerektiğini belirtmeliyim..

 

Reflü, gastro özofageal reflü hastalığı olarak bilinen midede bulunan; asit, safra ve pankreas sıvısını da içeren gıda karışımının yemek borusuna gelerek, uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun kendini koruma özelliğinin yok olması durumudur..

 

Göğüs arkasında yanma hissi fark edilir, sırta ve boğaza yayılabilir.. Bu yanma, yemeklerden 30 dakika sonra başlar, egzersiz ve öne eğilmekle artar..

 

Ayrıca aşırı geğirme, hazımsızlık, uzun süreli öksürük, kusma, geceleri boğulma hissi, sırt ağrısı, ağza acı ve ekşi suların gelmesi, ağza kötü kokular gelmesi, diş çürükleri, kronik farenjit, boğazda yanma hissi ve ses kısıklığı gibi belirtilerle de kendini gösterir..

 

Bu süreçte özellikle beslenmeye dikkat etmek önem arz etmektedir..

 

 REFLÜYÜ TETİKLEYEN BESİNLER NELERDİR?

 

Beslenme ve Diyet Uzmanı Büşra Sipahioğlu:

 

“Reflü şikayetlerine karşı beslenme önerileri..

 

✴Yağlı yemeklerden kaçınılması,

 

✴Cay ve kahvenin aşırı derece tüketilmemesi,

 

✴Alınıyorsa alkolün kesilmesi,

 

✴Çikolata, biberli ve baharatlı gıdalar, portakal, limon gibi besinler ve kola gibi gazlı içeceklerin tüketilmemesi gerekmektedir..

 

✴Yemeklerden en az 3 saat sonra yatılması önemli bir noktadır..

 

Hastaların karın içi basıncını artıran korse, sıkı kemer takmak ve öne doğru eğilerek ıkınmak da reflüyü artırmaktadır..

 

✴Haftada en az 3-4 gün tok karnına olmadan fiziksel aktivite yapmaya özen gösterilmelidir..

 

✴Beslenme düzeni ile ilgili dikkat edilmesi gereken son önemli nokta ise, sıvı tüketimidir. Ana öğünlerde çok fazla sıvı tüketimi reflüyü tetikleyebilir. Bu nedenle, sıvılar yani su ve içeceklerin tüketimi ana öğünler yerine, ara öğünlerde tercih edilmelidir..

 

Günlük ihtiyacımız olan 8-10 bardak su tüketimi de kesinlikle sağlanmalıdır..

 

✴Yüksek yağlı gıdalardan uzak durmak ve protein içeriği zengin gıdalar ile beslenmek reflü hastaları için oldukça idealdir.

 

Yağ içeriği yüksek besinler arasında tam yağlı süt/yoğurt, krema, tam yağlı peynir çeşitleri, kakao, kızartma ürünleri, şarküteri ürünleri (sosis, salam gibi) bulunmaktadır..

 

Son olarak ise bireyler sakız çiğnemekten sakınılmalıdır. Çünkü yutulan hava miktarı artar, bu da gaz ve reflüye yol açar.” 

 

 

 

 

 

 

 

Magnezyum takviyesi, reflü ve kabızlığı hafifletmeye yardımcı olabilir

 

 

 

 

 

 

 

Magnezyum takviyesi, reflü ve kabızlığı hafifletmeye yardımcı olabilir!

 

Diyetisyen Dilek Sivri:

 

“Magnezyum takviyesi, reflü ve kabızlığı hafifletmeye yardımcı olabilir. Kan magnezyum seviyeleri düşükse bu eksikliği düzeltmek için doktor tarafından önerilen magnezyum formu alınmalıdır..

 

Koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, marul, pırasa vb.), köklü sebzeler (patates, havuç, kereviz vb.), yağlı tohumlar (badem, kabak çekirdeği, kaju vb. ), kuru baklagiller (soya fasulyesi, bezelye, nohut, fasulye vb.) muz, avakado, kavun gibi meyveler, tam tahıllar (buğday, yulaf, çavdar), bitter çikolata, kinoa, somon, uskumru gibi balıklar ve sert sular iyi magnezyum kaynaklarıdır..

 

Bu besinlerden yeterli miktarda tüketiyorsanız magnezyum eksikliği görülme oranı düşüktür. Ancak kullanılan bazı antibiyotik ilaçlar, gereksiz yere kullanılan idrar söktürücüler, bazı kronik hastalıklar, aşırı alkol tüketimi gibi bazı faktörler magnezyum eksikliğine neden olabilir..

 

Magnezyum protein sentezi, kan şekeri ve kan basıncının düzenlenmesi, kemik metabolizması, merkezi sinir sistemi fonksiyonları dâhil olmak üzere vücudun birçok işlevi için gerekli olan 300’den fazla farklı enzimi aktive ettiği için sağlığın korunmasında birçok rol oynar..

 

Magnezyum eksikliği halsizlik, yorgunluk, kas krampları hatta depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara da neden olabilmektedir..

 

Magnezyum sitrat, magnezyum organik yapıda olduğu için daha kolay emilir.  Sitrik asit hafif bir müshil olduğundan, magnezyum sitrat magnezyum seviyelerini yükseltmek ve kabızlığı tedavi etmek için kullanılabilir.. Ayrıca spor sonrasında kasların onarılması, migren, menstruasyon dönemi ağrıları için de kullanılabilir..

 

Magnezyum oksit, magnezyum eksikliklerini önlemek veya tedavi etmek için kullanılmaz, çünkü biyolojik yararlanımı düşüktür. Hazımsızlık, mide ekşimesi, reflü ve kabızlık gibi sindirim sistemi semptomlarının kısa süreli rahatlaması için daha sık kullanılırken migreni tedavi etmek ve önlemek için de kullanılabilir..

 

Magnezyum klorür, kolayca emilir. Kabızlık, mide ekşimesi gibi sindirim sistemi semptomlarını azaltmak ve düşük magnezyum seviyelerini artırmak için kullanılabilir..

 

Magnezyum lakta, sindirim sistemi üzerinde daha az olumsuz etkisi vardır.. Diğer magnezyum formlarını tolere edemeyen veya büyük dozlarda magnezyum desteği alması gereken bireyler için uygun bir form olabilir..

 

Magnezyum malat; kolayca emilir, diğer formlara kıyasla daha az mühil etkilidir. Fibromiyalji, kas ağrıları, kronik yorgunluk durumlarında kullanılabilir..

 

Magnezyum taurat, yüksek kan şekeri ve tansiyonu düzenlemek için kullanılabilir..

 

Magnezyum L-treonat: Depresyon ve hafıza kaybı gibi sinir sistemi bozukluklarının tedavisine yardımcı olup beyin sağlığını destekleyebilir..

 

Magnezyum sülfat, genellikle epsom tuzu olarak bilinen bu form ağız yoluyla alınmayıp stres ve ağrı bulunan kasları tedavi etmek için kullanılabilir..

 

Magnezyum glisinat; depresyon, kaygı ve uyku bozukluklarını tedavi etmek için kullanılabilir..

 

Magnezyum orotat, kolayca emilir ve diğer formların karakteristik özelliği olan güçlü müshil etkilerine sahip değildir bu nedenle, sporcular arasında popülerdir, ayrıca kalp ve kan damarı dokularında enerji üretimini iyileştirerek kalp sağlığını destekleyebilir..”

 

Magnezyum formlarının mide ekşimesi, reflü, kabızlık ve diğer rahatsızlıkları hafifletmeye yardımcı olabileceğini belirtmeliyim..

 

Bu desteklerin doktorunuz tarafından yönlendirilmedikçe alınmaması önerilir.. Ayrıca magnezyum eksikliğini magnezyum içeren besinlerden karşılamak diğer besin öğelerinden faydalanmak açısından önemlidir.. Kan magnezyum seviyeleri düşükse bu eksikliği düzeltmek için doktor tarafından önerilen magnezyum formu alınmalıdır..”

 

Çikolatalı ve naneli gıdalarda boğaz reflüsüne dikkat

 

 ÇİKOLATALI VE NANELİ GIDALARDA BOĞAZ REFLÜSÜNE DİKKAT!

 

Doç. Dr. Murat Sarıkaya:

 

“Yurttaşları özellikle çikolatalı ve naneli gıdaların yol açtığı boğaz reflüsüne karşı uyarıyorum..

 

Boğaz ağrısı, ses kısıklığı, boğazda yumru hissi, boğazı temizleme ihtiyacı ve kronik öksürük, boğaz reflüsünün başlıca belirtileri olarak görülüyor..

 

 

 

Midede üretilen asidin yemek borusundan yukarı çıkarak boğaza ulaşması durumu olarak bilinen boğaz reflüsü, günlük hayatta en çok karşılaşılan rahatsızlıkların başında geliyor..

 

“Halk arasında boğaz reflüsü olarak da bilinen laringofaringeal reflü..!”

 

– Doç. Dr. Murat Sarıkaya:

 

“Boğaz reflüsünün, mide reflüsünden farkı.. Boğaz reflüsüne sahip kişiler Gastroözofagial reflünün göğüs arkasında yanma gibi klasik semptomlarına sahip değildir.. Boğaz reflüsüne sahip hastalarda boğaz ağrısı, ses kısıklığı, boğazda yumru hissi, boğazı temizleme ihtiyacı ve kronik öksürük gibi semptomlar ortaya çıkar.. Ayrıca boğaz muayenesinde şişmiş ve kızarık gırtlak tespit edilebilir.. 

 

Çikolatalı ve naneli gıdalar, boğaz reflüsüne zemin hazırlıyor..

 

Boğaz ağrısı, ses kısıklığı, boğazda yumru hissi, boğazı temizleme ihtiyacı ve kronik öksürük, boğaz reflüsünün başlıca belirtileri olarak görülüyor..” 

 

“AŞIRI KİLOLU KİŞİLER DAHA YATKIN..!”

 

Doç. Dr. Murat Sarıkaya:

 

“Boğaz reflüsü diğer adıyla laringofaringeal reflü midede üretilen asit ve enzimlerin yemek borusunu aşarak boğaza ulaşması durumuna denir.. Yemek borusunun alt ucunda bulunan kas yapısı yemek borusuyla mide arasındaki geçişi kontrol eder ve reflüyü önleyen mekanizmalardan birini oluşturur.. Buradaki sfinkter denilen kas yapısının kapanmaması durumunda reflü oluşur.. Aşırı kilolu ve aşırı stresli kişiler boğaz reflüsüne daha yatkın..”

 

“SİGARA, ALKOL VE DAR GİYSİLERDEN KAÇININ..!”

 

– Doç. Dr. Murat Sarıkaya:

 

“Yatmadan 2-3 saat önce yemekten kaçınılması ve yatarken yatak başının yükseltilmesi reflüyü önlemede faydalı olabilir..

 

Laringofaringeal reflünün semptomları başlangıçta diyet ve yaşam tarzı değişikliklerinin bir kombinasyonuyla tedavi edilir..

 

Kafein içeren kahve, çay ve gazlı içecekler, alkol, çikolata ve nane içeren yiyecek ve içecekler koruyucu özofagus sfinkterini zayıflatır.. Asitli ve baharatlı yiyecekler gırtlak seviyesinde reflüyü şiddetlendirir.. Ayrıca bu gıdalar doğrudan boğaz bölgesinde tahrişe ve inflamasyona neden olabilir..

 

Semptomları bulunan kişiler asidik olmayan alternatif ürünlere yönelmeli. Gazlı içecekler geğirmeye yol açar.. Bu durum, mide asidi ve enzimlerin boğaza ulaşmasına ve tahrişe neden olabilir.. Sigara içmek, yemeklerden sonra egzersiz yapmak ve sıkı giysiler giymekten kaçınılmalı..

 

Boğaz reflüsünde, özellikle beraberinde yemek borusunda da yanma hissi olan hastalarda asit baskılayıcı ilaçlarla tedavi yapılır.. Boğaz reflüsü tedavisinde kullanılan bu ilaçlar hekim denetiminde başlangıçta 6 ila 8 hafta süreyle alınır.. Bu tedavinin devamına ve kesilme süresine hekim karar vermeli.. Aksi taktirde laringeal ödem düzelmeyebilir ve daha fazla asit üretimi gözlenebilir.. 

 

Belirgin ses kısıklığı, ağrılı yutması olan, boyunda kitlesi bulunan ve 50 yaş üzerindeki kişilerin endoskopi ve boğaz muayenesi ile değerlendirilmesi gerekiyor..”

 

 REFLÜ BELIRTILERI, TANISI, TEDAVİSİ

 

“İnsanların yaklaşık % 20’sinde görülen reflü, tedavi edilmediğinde  yemek borusu hasarına ve ilerleyen dönemde kansere bile yol açabiliyor..!”

 

Yaşam tarzında yapılacak değişiklikler ve ilaçlar, asit reflüsü için çok etkili olabilir.. 

 

Ramazan ayının başlamasıyla birlikte özellikle oruç tutan hastaların dikkat etmesi gereken birçok nokta olduğunu belirtmeliyim..

 

 REFLÜ NEDİR?

 

Reflü hastalığı asit, safra ve mukustan oluşan mide salgılarının yemek borusu veya ağıza kadar yer değiştirmesidir.. 

 

Reflü hastalığı, ağıza kadar gelen acı tat ve yiyecek hissi ile kendini göstermektedir. Atipik reflü ise yemek borusunun iç tarafında gelişen ödem sonrasında boğazda bir yumru hissine neden olabilir.. 

 

Yine aynı şekilde iritasyon sonrası meydana gelen spazma bağlı olarak göğüs ağrısı gibi şikayetlere neden olabilir. Özellikle göğüs ağrısı sebebiyle kalp hastalıklarıyla da karıştırılabilir. Bunun dışında ses kısıklığı, kuru öksürük, ağrılı yutkunma veya yutma güçlüğü ya da hıçkırık gibi şikayetlere de neden olabilir..

 

 REFLÜ BELİRTİLERİ NELERDİR?

 

Reflü hastalığı tipik ve atipik semptomlar olmak üzere 2 başlık altında incelenebilir..

 

En sık karşılaşılan tipik reflü belirtileri arasında;

 

Midede yanma, ekşime, ağızda acı bir tat hissedilmesi, göğüste ağrı veya yediklerinin ağıza gelmesidir.  

 

Atipik reflü bulguları ise genellikle kulak burun boğaz hastalıklarıyla karıştırılmaktadır. En sık görülen atipik reflü belirtileri ise; 

 

Sinüzit, kuru öksürük, ağız kokusu, seste kısılma veya diş çürümesi gibi bulgulardır.. 

 

Reflü hastalığı genellikle göğüs ağrısına neden olduğu için kalp veya göğüs hastalıklarıyla sıklıkla karıştırılmaktadır. Reflü birçok hastalığa da neden olabilmektedir..

 

Örneğin kronik farenjitin en sık nedenlerinden biri reflü hastalığıdır. Aynı şekilde midedeki sıvıların yukarı çıkarak soluk borusuna kaçması ve akciğerlere karışması halinde uzun vadede reflü, akciğer hastalıkları veya astıma da neden olabilir..

 

 REFLÜ TANISI

 

Reflü tanısı için öncelikle hasta şikayetleri göz önüne alınır. Fakat bazı hastalarda herhangi bir şikayet veya belirti gözlemlenemeyebilir..

 

Genellikle reflü tanısı için yapılacak ilk tanı gastroskopidir..

 

 Gastroskopi ile mide kapağı incelenir, mide fıtığı olup olmadığına ve yemek borusundaki hasar durumu incelenir.. Hekim gerek görmesi halinden mideden doku örnekleri alabilir.. 

 

Gastroskopi dışında reflü de kullanılan bir diğer tanı yöntemi de pHmetredir..

 

pHmetre yemek borusuna kaçan asit miktarını ölçmek için kullanılır. Bunların dışında bir de manometre işlemi de reflünün teşhisinde kullanılan işlemlerden biridir.. Manometre işlemi yemek borusunda reflüye yol açabilecek başka bir sorun olup olmadığını incelemek için kullanılır..

 

 REFLÜ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

 

Reflü tedavisi genellikle yaşam tarzının değiştirilmesiyle başlar. Örneğin yemek yedikten sonra uzanmamak, az ve sık yemek yemek, gazlı ve alkollü içeceklerden uzak durmak gerekir..

 

Yine hekim tarafından önerilecek asit giderici, yemek borusu ve midenin düzenli çalışmasını sağlayacak ilaçların da düzgün kullanılması gereklidir..

 

Reflü Tedavisinde Ameliyat..!”

 

Reflü hastalığı, yaşam tarzı değişiklikleriyle veya reflü ilaçlarıyla  düzelemeyecek şekilde mide fıtığı gibi anatomik bir sorundan kaynaklanıyorsa bu durumda cerrahi tedavi uygulanabilir..

 

Yine, genç hastalarda uzun süreli tedavi sonrasında bir sonuç alınamıyorsa ya da yaşam boyu tedavi görmesi gerekiyorsa reflü ameliyatı söz konusu olabilir.. 

 

 REFLÜ YE NE İYİ GELİR?

 

Reflüye iyi gelen şeyler arasında en başta uzun süre aç kalmamak yer alır..

 

Yemeklerin iyi çiğnenerek, az miktarda ve sık sık tüketilmesi gereklidir..

 

Sıvı alımını yemeklerle birlikte değil, yemek yemeden yarım saat önce veya sonra almak gereklidir..

 

Son yemeği gece yatmadan en az iki saat önce kesmek ve tok karnına yatmamak oldukça önemlidir.. Yatmadan önce yenilen yemekler mide basıncını yükseltebileceği için reflü şikayeti de oldukça artacaktır.. 

 

REFLÜ OLANLARIN DİYETİ NASIL OLMALI?

 

Reflü mide kapakçığının görevini yerine getirmemesi sonucu mide asidinin yemek borusuna kaçmasıyla meydana gelir.

 

 Reflü hastalığı yeme alışkanlığının değiştirilmesiyle kontrol altına alınabilir. Reflü hastalığına sahip olan kişilerin bazı yiyeceklerden uzak durması gereklidir.

 

  • Reflü hastalığına sahip olan kişilerin;

 

• Baharatlı yiyecekler,

 

• Alkollü içecekler,

 

• Kahve,

 

• Gazlı içecekler,

 

• Yağlı gıdalar,

 

• Çikolata,

 

• Soğan, sarımsak,

 

• Turşu gibi reflüyü tetikleyecek gıdaların tüketiminden uzak durması önerilir. 

 

Www.cafemedyam.com

 

 BEBEK REFLÜSÜ VE BUNUNLA NASIL BAŞA ÇIKILACAĞINI ANLAMAK

 

Bebekler bazen bebek reflüsü de dahil olmak üzere yaygın sağlık sorunları yaşayabilir. Ebeveyn veya bakıcıysanız, bu durumun farkında olmanız ve etkili bir şekilde nasıl yöneteceğinizi anlamanız çok önemlidir.

 

Bu yazıda bebek reflünün ne olduğunu, semptomlarını ve bebeğinizin rahatsızlığını nasıl giderebileceğinizi inceleyeceğiz.

 

Doğru teşhis ve tedavi için ne zaman tıbbi yardım almamız gerektiğini de tartışacağız.

 

Bebek reflüsü nedir?

 

Www.cafemedyam.com
FOTOĞRAF: Sıçramayı Kaldır

 

Gastroözofageal reflü olarak da bilinen bebek reflü, mide içeriği yemek borusuna geri aktığında ortaya çıkar.

 

Yemek borusu, ağzı mideye bağlayan kaslı tüptür.

 

Özellikle bebeğiniz sağlıklıysa, mutluysa ve iyi büyüyorsa, ara sıra meydana gelen reflülerin yaygın olduğunu ve endişe edilecek bir durum olmadığını unutmamak önemlidir. Bununla birlikte, kalıcı veya şiddetli reflü, tıbbi müdahale gerektirebilir.

 

Bebeklerde reflü neden olur?

 

Bebeklerde reflü bebeklerde yaygın ve normal bir durumdur ve genellikle “tükürme” veya regürjitasyon olarak adlandırılır.

 

Yemek borusunun alt ucundaki bir kas olan alt yemek borusu sfinkteri, yiyeceğin mideye girmesine izin vermek için gevşer ve yiyecek ve asidin geriye doğru akışını önlemek için kasılır. Bebeklerde bu kas tam olarak kapanmayabilir ve bu da reflüye yol açar. Bebeklerde reflü vakalarının çoğu komplikasyonsuzdur ve 18 aylıkken kendi kendine düzelir.

 

Bununla birlikte, gastroözofageal reflü hastalığı (gerd) adı verilen daha şiddetli bir form, kalıcı semptomlara ve komplikasyonlara neden olabilir.

 

Bebek reflü için bazı risk faktörleri arasında alt özofagus sfinkterinin geçici olarak gevşemesi, sık ve büyük hacimli beslemeler, kısa yemek borusu ve beslendikten sonra uzanma yer alır. 

 

Bebek reflüsü ve gerd

 

Bazı durumlarda, bebek reflü daha ciddi bir reflü şekli olan gerd’e ilerleyebilir. Gerd, geri akışlı mide içeriği yemek borusunun astarında tahrişe ve hasara neden olduğunda ortaya çıkar. Gerd, bebeklerde daha az yaygın olsa da, yine de önemli sağlık sorunlarına yol açabilir ve tıbbi müdahale gerektirebilir.

 

Bebek reflüsü ne zaman başlar?

 

Bebek reflüsü, yeni doğanlardan daha büyük bebeklere kadar her yaşta ortaya çıkabilir. Alt özofagus sfinkteri (les) – yemek borusu ile mide arasındaki kas halkası – henüz tam olarak gelişmediğinden, daha küçük bebeklerde daha yaygındır.

 

Les, mide içeriğinin yemek borusuna geri akmasını engellemekten sorumludur. Bebeğiniz büyüdükçe ve geliştikçe reflü insidansı tipik olarak azalır.

 

Bebek reflü belirtileri

 

Bebeğimin reflüsü olup olmadığını nasıl anlarım?

 

Bebek reflüsü semptomlarını tanımak, erken teşhis ve tedavi için çok önemlidir. Yaygın semptomlar şunları içerir:

 

  • Sık sık tükürme veya sıvı ya da yiyeceğin kusması
  • Özellikle beslenmeden sonra sinirlilik ve huzursuzluk
  • Beslemeler sırasında veya sonrasında sırt veya boynun kavislenmesi
  • Beslenmeyi reddetmek veya çok az miktarda yemek yemek
  • Öksürme veya hırıltı
  • Zayıf kilo alımı veya yavaş büyüme
  • Sık sık uyanma veya uyumakta zorluk çekme gibi uyku bozuklukları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bebeklerde reflü ağrılı mıdır?

 

Birçok ebeveyn, reflü bebeklerinde ağrıya neden olup olmadığını merak eder. Rahatsız edici olabilse de, tüm bebekler reflü ile ağrı yaşamazlar. Bazıları sıkıntı veya rahatsızlık belirtileri gösterebilirken, diğerleri etkilenmemiş görünebilir.

 

Her bebek benzersizdir ve reflü ile ilgili deneyimleri değişebilir. Bebeğinizin acı çektiğinden şüpheleniyorsanız, doğru bir değerlendirme için sağlık uzmanınıza danışmanız önemlidir.

 

Reflü (ger) ve sessiz reflü

 

Birçok ebeveyn, bebeklerin beslendikten sonra süt veya formül tükürdüğü reflü kavramına aşinadır.

 

Bununla birlikte, sessiz reflü adı verilen ve gözden kaçabilen başka bir durum daha vardır. Peki, ikisi arasındaki fark nedir, soruyorsunuz?

 

Gastroözofageal reflüde (ger), süt veya mama da dahil olmak üzere mide içeriği özofagusa geri akar. Bu, beslendikten sonra tükürmeye, kusmaya veya kusmaya neden olabilir.

 

Laringofaringeal reflü (LPR) olarak da adlandırılan sessiz reflü, reflüye benzer, ancak önemli bir fark vardır. Mide içeriği ağızdan dışarı atılmak yerine gırtlağa, gırtlağa ve hatta burun kanallarına kadar ulaşır.

 

Bu tür reflü ‘sessiz’ olarak adlandırılır çünkü her zaman gözle görülür tükürük veya kusmaya yol açmaz ve bu da teşhis edilmesini zorlaştırır.

 

Cezir sessiz reflü
belirtiler tükürmekaşırı geğirmeBeslemelerden sonra genel karışıklıkarka kemerRahatsızlık belirtileriReflü atakları nedeniyle uyumakta zorluk kronik öksürükhırıltıSes kısıklığıYutma güçlüğüSık boğaz temizlemeTekrarlayan kulak enfeksiyonları
Teşhis Reflü tanısı genellikle bebeğin semptomlarının ve tıbbi öyküsünün gözlemlenmesine dayanır. Çoğu durumda, özel tıbbi testler gerekli değildir. Semptom değerlendirmesiFiziksel MuayenepH izlemeEndoskopi
Tedavi sık geğirmeBebeği besledikten sonra dik tutmakDaha küçük, daha sık beslemelerİlaç tedavisi (ağır vakalarda)Diğer müdahaleler (ağır vakalarda) Beslenme değişiklikleridik konumlandırmaKalınlaştırma beslemeleriİlaç (bazen)Bir uzmanla konsültasyon (ağır vakalarda)
Komplikasyonlar Bebek için rahatsız edici olsa da komplike olmayan reflü tipik olarak uzun vadeli komplikasyonlara yol açmaz ve bebek büyüdükçe iyileşme eğilimi gösterir. Sessiz reflü tedavi edilmediği takdirde çeşitli komplikasyonlara neden olabilir. Bunlar, tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonlarını, aspirasyon pnömonisini, zayıf kilo alımını, beslenme güçlüklerini ve hatta yemek borusunun iç yüzeyindeki hasarı içerebilir.

 

Bu belirtilere dayanarak bebeğinizin sessiz reflü olduğundan şüpheleniyorsanız, doğru teşhis ve uygun tedavi için bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.

 

 BEBEĞİMİN REFLÜSÜNÜ NASIL RAHATLATABİLİRİM?

 

Evet, bebekler reflüden kurtulabilirler ama bu, onları şu anda daha iyi hissettirmek için hiçbir şey yapamayacağımız anlamına gelmez. Neyse ki, bebeğinizin reflüsünü hafifletmeye ve rahatsızlığını en aza indirmeye yardımcı olmak için kullanabileceğiniz birkaç strateji var. İşte bazı ipuçları:

 

  • Dik konumda besleyin

 

Emzirme sırasında ve sonrasında bir süre bebeğinizi dik konumda tutun. Bu, mide içeriğinin yemek borusuna geri akmasını önlemeye yardımcı olabilir.

 

  • Sık geğirmek

 

Beslemeler sırasında ve sonrasında bebeğinizin gazını düzenli olarak çıkararak hapsolmuş havayı serbest bırakın ve reflü olasılığını azaltın.

 

  • Daha küçük, daha sık beslemeler

 

Daha küçük, daha sık beslemeler sunmak, midenin aşırı dolmasını önlemeye yardımcı olabilir ve reflü olaylarının olasılığını azaltabilir.

 

  • Bebeğinizi besledikten sonra dik tutun

 

Mide içeriğini aşağıda tutmaya yardımcı olmak için yerçekimi sağlamak için bebeğinizi dik tutun veya eğimli bir konuma yerleştirin.

 

  • Dar giysilerden kaçının

 

Bebeğinize bol giysiler giydirin ki bu da reflüye katkıda bulunabilecek karın bölgesine baskı uygulamaktan kaçınmalıdır.

 

  • Yoğunlaştırılmış beslemeleri düşünün

 

Sağlık uzmanınız, reflü ataklarını azaltmaya yardımcı olması için bebeğinizin formülüne veya anne sütüne koyulaştırıcı maddeler eklemenizi önerebilir.

 

  • Beşiğin başını yükseltin

 

Bebeğinizin beşiğinin başını hafifçe yükseltmek, onlar uyurken mide içeriğini aşağıda tutmaya yardımcı olabilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bebek reflüsü evde nasıl yönetilir?

 

Evde bebek reflüsünü yönetmek, belirli yaşam tarzı ve beslenme değişikliklerinin uygulanmasını içerir. Yukarıda belirtilen ipuçlarının yanı sıra, alabileceğiniz ek önlemler şunlardır:

 

  • Bebeğinizi aşırı beslemekten kaçının ve yaşına ve kilosuna uygun miktarda süt veya mama aldığından emin olun.
  • Bebeğinizde reflüyü tetikliyor gibi görünen belirli yiyecekleri not edin ve tüketimini ortadan kaldırmaya veya azaltmaya çalışın.
  • Bebeğinizin rahatlamasına ve potansiyel reflü olaylarını azaltmasına yardımcı olmak için beslemeler sırasında sakin ve yatıştırıcı bir ortam sağlayın.

 

 

 

 

 

 

 

Bebek reflüsü hakkında ne zaman tıbbi yardım alınmalı?

 

Bebek reflü genellikle evde yönetilebilir olsa da, tıbbi yardımın gerekli olduğu durumlar vardır.

 

İşte sağlık uzmanınıza danışma zamanının geldiğini gösteren işaretler:

 

  1. Bebeğiniz sürekli olarak güçlü bir şekilde tükürüyor veya mermi kusması yaşıyor.
  2. Yeşil veya sarı sıvı, kan veya kahve telvesi benzeri maddeler tükürmek.
  3. Beslenmeyi veya yemeyi reddetme.
  4. Dışkıda kan.
  5. Nefes almada zorluk veya sürekli öksürük.
  6. Tükürme, altı aylık veya daha büyük yaşta başlar.
  7. Olağandışı sinirlilik veya enerji eksikliği.

 

Her bebeğin farklı olduğunu ve semptomların şiddetinin ve kalıcılığının değişebileceğini unutmamak önemlidir. Profesyonel tıbbi tavsiye almak, doğru teşhisin ve gerekirse uygun tedavinin sağlanmasına yardımcı olacaktır.

 

Sonuç olarak bebek reflüsü sık görülen bir durumdur ve genellikle zamanla kendiliğinden düzelir. Sebepleri, semptomları ve yönetim stratejilerini anlayarak, küçük çocuğunuz için rahatlık ve destek sağlayabilirsiniz.

 

Herhangi bir endişeniz varsa veya bebeğinizin semptomları kötüleşir veya devam ederse sağlık uzmanınıza danışmayı unutmayın.

 

 BEBEKLERDE REFLÜ!

 

Bebeklerde reflü genellikle ilk bir yılda kusma şikayeti başlar.

 

Fakat bebeklerde ilk bir yıl fizyolojik reflü denen reflünün görülmesi son derece normaldir. Bebeklerde reflü belirtileri; günde kaç kez ve nasıl kustuğu, bebeğin yatış poziyonu, ne kadar beslendiği ve bebeğin gazının çıkarılıp çıkarılmadığı şeklinde gözlemlenir ve bu belirtilerin iyi araştırılması gerekir. Reflü ile fizyolojik reflünün iyi ayırt edilmesi oldukça önemlidir.. Bebeklerde reflü tedavisinde yatış pozisyonu, beslenme şekli ve miktarı konusunda ailelere bilgilendirme yapılır. Eğer tüm bu uygulamalara rağmen bir yaş sonrası devam eden reflü söz konusuysa hekim tarafından bebeğin tedavisine başlanır. 

 

 ÇOCUKLARDA REFLÜ!

 

Çocuklarda reflü tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi, mide ile yemek borusu arasında, gerçek bir kapak şeklinde olmasa dahi, fonksiyonları nedeniyle “kapak” diye tabir edilen yapılar bulunmaktadır. Bu kapak, normal bir şekilde çalıştığı takdirde midenin asit içeriğinin yemek borusuna kaçmasını engeller. Aksi takdirde bu asit içeriği yemek borusuna kaçarak hasarlara neden olabiliyor ve buna reflü hastalığı deniliyor.

 

Reflüye neden olan en önemli faktörler bozulmuş yemek borusu ve mide hareketleri, artmış karın içi basıncı (şişmanlık), midede bozulmuş asit düzenleme sistemleri, uygun olmayan fiziksel aktivite, kimi ilaçlar, hormonlar, çeşitli yağlı yiyecekler, sigara dumanı, mide fıtığı ve genetik faktörler olarak sayılabiliyor.Reflü hastalığı çocuklarda da görülebiliyor ancak özellikle ilk altı ayda ortaya çıkan fizyolojik reflüyü reflü hastalığından ayırmak gerekiyor. Söz konusu kapak, çocuğun büyümesiyle beraber gelişiyor. Ancak nasıl ki ilk doğduğunda bebek başını tutamıyor ya da yürüyemiyorsa bu kapakçık da hayatın ilk zamanlarında tam çalışmıyor ve fizyolojik reflü ortaya çıkıyor. Bu durum büyüdükçe kendiliğinden geçiyor.

 

Bir bebek ya da çocuk ancak yeterli kilo almıyorsa, sürekli kusuyorsa, yemeği reddediyorsa ve iştahsızsa reflü hastalığı göz önünde bulundurulması gereken durumlardan biri olabilmektedir.

 

Kimi hastalarda ise tedavi edilmediği için ilerleyen reflü tablosu, nadiren de olsa çocuğun gıdaları yutamıyor hale gelmesine neden olabilmektedir.

 

Çocuklar yemek borusunun ağızla birleştiği üst ucundaki yanma hissini doğru tarif edemeyebilecekleri gibi bir yaşından büyük çocuklarda ağza gelen asit nedeniyle dişler içten çürüyerek ağız kokusu oluşabilmekte, geçmeyen ses kısıklığı, kronik öksürük ile aşırı geğirme  şeklinde çocuklarda reflü görülebilmektedir.

 

ÇOCUKLARDA REFLÜ TEDAVİ EDİLMEZSE NE OLUYOR?

 

Reflü hastalığının uygun tedavisi gerçekleştirilmediği taktirde yemek borusu iltihabı oluşabilmekte, yemek borusunun normal dokuları değişime uğrayarak “Barrett özofagusu” olarak adlandırılan durum ortaya çıkabilmektedir.

 

Diş çürükleri, anemi, büyüme geriliği ile yemek borusu darlığı da reflünün tedavi edilmediği durumlarda ortaya çıkabilmektedir.

 

REFLÜ YE EŞLİK EDEN HASTALIKLAR!

 

• Dirençli demir eksikliği anemisi

 

• Ses kısıklığı

 

• Aşağıdan yukarı sürekli kaçak ve tahriş nedeniyle geçmeyen larenjit

 

• Farenjit

 

• Sinüzit

 

• Otit

 

• Ameliyata rağmen geniz etinin tekrar büyümesi

 

• Tedaviye dirençli astım

 

• Diş çürükleri, ağız kokusu

 

• Sandifer Sendromu (çocuğun rahat etmek için kafasını sürekli geriye atması)

 

• Uyku bozuklukları

 

• Rahat uyuyamama

 

• Gece sürekli uyanma

 

• Tekrarlayan pnömoni (zatürre)

 

 

 

 

 

 

 

ÇOCUKLARDA REFLÜ TANISI!

 

Çocuklarda reflü hastalığının tanısının konmasında fizik muayene ve detaylı tıbbi öykü almanın önemli bir yeri vardır. Özellikle klasik reflü hastalığında öykü ve fizik muayene ile tanı konulabilirken, daha küçük çocuklarda ve farklı şikayetlerle başvuran hastalarda ileri incelemeye gerek duyulabilir.

 

Öyküde çocuğun nasıl beslendiği, bu kapağın kapanmasını engelleyerek mide içeriğinin yemek borusuna çıkmasına yol açabilecek aşırı baharatlı, yağlı, şekerli ve kakaolu gıdalarla ilişkisi, yatınca öksürüğün artıp artmadığının sorgulanması gerekiyor.

 

Fizik muayenede boy ve kilo ölçümü ile büyüme değerlendirilmesi önem taşıyor.

 

Çocukta alarm bulguları yoksa öncelikle kontrol tedavisine başlanabilmekle beraber, alarm bulguların mevcut olduğu durumlarda doğrudan endoskopik incelemelere de karar verilebiliyor.

 

Endoskopide yemek borusu görüntülenerek giriş ve çıkışında anatomik bir bozukluk olup olmadığı görülüyor.

 

Gerekli durumlarda daha ayrıntılı inceleme ve tanı yöntemi olarak baryumlu grafi, sintigrafi, 24 saatlik pH monitörizasyonu, manometre, multikanal impedans monitörizasyonu ile kablosuz pH monitörizasyonu da kullanılabiliyor.

 

ÇOCUKLARDA REFLÜ TEDAVİSİ!

 

Reflü hastalığının tedavisinde çocuğun hayat tarzının değişmesi gerekiyor. Reflü tanısı konulan bir çocuğa aşırı tok yatmaması ve ilk iki yaşta gece sütü içmemesi tavsiye edilebilir. Bu çocukların dar kıyafetler giymemesi, azar azar ve sık sık beslenmesi, acılı, baharatlı, yağlı ve kakaolu gıdalar ile asitli içeceklerden uzak tutulması oldukça önem taşıyor.

 

Sol yana yatma, yatak başının yükseltilmesi, kilolu çocukların zayıflatılması, kabızlık varsa tedavi edilmesi reflü hastalığında son derece etkili olabiliyor.

 

Ayrıca ebeveynlerin çocukları için uygun spor dallarını seçmesi ve jimnastik gibi amuda kalkmayı gerektiren sporlardan çocuklarını uzak tutması tavsiye edilebiliyor.Çocuklarda reflü hastalığının asıl tedavisi yeme-içme alışkanlıklarını ve yaşam tarzını değiştirmekle sağlanabileceği gibi, kimi hastalarda ortalama üç ila altı ay kadar midedeki asit salınımını azaltan, mide yüzeyini koruyan, mide hareketlerini düzenleyen ilaçlar kullanılabiliyor.

 

Çocuklarda cerrahi tedavi ise nadiren tercih edilen bir yaklaşım olmakla beraber, kimi vakalarda uygulanabiliyor.

 

 HAMİLELİKTE REFLÜ!

 

Hamilelikte reflü sıklıkla karşılaşılan hastalıkların başında gelir. Hormonal dengenin bozulması ve bebeğin büyümesiyle birlikte mideye baskı yapmasıyla oluşur. Hamile kadınların kahve, çikolata, mayalı hamurlar ve yağlı yiyeceklerden uzak durması gereklidir.

 

Hamile kadınların gece yatarken başın yukarıda kalacak şekilde yatak başlığının ayarlanması veya yastıkla destekleyerek baş kısmının yukarıda tutması ve karnı sıkan giysilerden kaçınılması gerekmektedir. Eğer bu önlemlere rağmen reflü şikayetinizde gerileme olmuyorsa hekiminiz tarafından önerilebilecek reflü ilaçlarını kullanabilirsiniz. 

 

 REFLÜ VE GASTRİT ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

 

Reflü hastalığı beslenme alışkanlıklarına, mide fıtığına bağlı gelişebilmektedir. Gastrit hastalığına çoğu zaman kontrolsüz kullanılan romatizmal ilaçlar ve ağrı kesiciler neden olmaktadır. Fazla ilaç kullanımı sonrası koruyucu mide duvarında bozulma ve iltihaplanma görülür. 

 

 REFLÜ ŞİKAYETLERİNİ AZALTAN ÖNERİLER!

 

 

 

1-SİGARAYI BIRAKIN

 

Sigara içmek mide asit üretimini artırarak, mide kapaklarını gevşeterek ve yemek borusunun korunmasına yardımcı olan tükürüğü kurutarak reflüyü artırır. Onun için sigara bırakılmalıdır. 

 

 

 

2-DAHA KÜÇÜK PORSİYONLAR TERCİH EDİN

 

Az ve sık yemek, alt özofagus sfinkterindeki baskıyı azaltarak kapağın yanlış zamanda açılmasını önlemeye yardımcı olmaktadır.

 

3-YEMEK YEDİKTEN SONRA DİK DURUN

 

 Yemekten hemen sonra yatılmamalıdır. Özellikle sahurdan sonra bir süre beklenilmeli, midenin boşalması için zaman tanınmalıdır.

 

4-YAĞLI YİYECEKLERİ SINIRLAYIN

 

İftar ve sahurda yüksek yağlı yemekler yemek, alt yemek borusu sfinkterini gevşetir ve yiyeceğin midenizi terk etme hızını yavaşlatır.

 

5-SORUNLU YİYECEK VE İÇECEKLERDEN KAÇININ

 

Bazı besinler mide asidi üretimini artırır ve alt yemek borusu sfinkterini gevşetebilir. Ramazan boyunda kaçınılması gereken yiyecekler arasında kafeinli ve gazlı içecekler, çikolata, narenciye yiyecekleri ve meyve suları, sirke bazlı soslar, soğan, domates bazlı yiyecekler ile baharatlı yiyecekler ve nane bulunur.

 

6-YATAĞINIZI KALDIRIN

 

Vücudunuzun üst kısmı 10- 15 santimetre yukarıda olacak şekilde uyuyun. Yatağınızın başını bloklarla kaldırmak veya köpük takozda uyumak ekstra yastık kullanmaktan daha etkilidir.

 

7-RAHATLAYIN VE STRESTEN UZAK DURUN

 

Stres altındayken sindirim yavaşlar ve muhtemelen reflü semptomları daha da kötüleşir. Derin nefes alma, meditasyon veya yoga gibi gevşeme teknikleri yardımcı olabilir.

 

RAMAZAN’DA BOĞAZ REFLÜ SÜNE DİKKAT..!

 

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Murat Sertan Şahin:

 

“Ramazan ayının başlamasıyla birlikte özellikle oruç tutan hastaların dikkat etmesi gereken birçok nokta olduğunu belirtmeliyim..

 

Hastalar bu dönemde dahili hastalıkların yanı sıra kulak burun boğaz hastalıklarının da üzerinde durmalı..

 

Şeker hastalığı, kalp rahatsızlıkları, mide ve bağırsak problemleri gibi kronik rahatsızlıkları olan veya düzenli ilaç kullanan hastalarımızın bu uzun süreli aç kalma dönemlerinde problem yaşamamak adına daha da dikkatli olmaları gerekiyor..

 

Bugünlerde kulak burun boğaz olarak en fazla gördüğümüz hastalık gruplarının başında, tekrarlayan boğaz ağrısı ve boğazda yanmayla kendini gösteren kronik farenjit ile boğazda gıcıklanma, takılma hissi ve ses değişiklikleriyle karakterize boğaz reflüsü gelmektedir..

 

Gerek kronik farenjitte gerekse boğaz reflüsünde sıklıkla altta yatan mide problemleri ve beslenme alışkanlığındaki bozukluklardır.”

 

“ÇOK FAZLA BESİN TÜKETİLMEMELİ..!”

 

Murat Sertan Şahin:

 

“Oruç nedeniyle uzun süreli aç kalmak, iftarda hızla fazla miktarda besin tüketmek ve sahurda yemek yiyip takiben uyumak gibi durumlar mide ve reflü problemlerinin dolayısıyla kronik farenjit ve boğaz reflüsü gibi KBB rahatsızlıklarının artmasına zemin hazırlayabilir..

 

Aşırı acılı, baharatlı, ekşi besin tüketmemek, çay, kahve, asitli içecek tüketimini en aza indirmek gibi genel önerilerin yanı sıra, oruç tutan hastalarımızın iftarda bir kerede çok fazla miktarda besin tüketmemesi, aralıkla beslenmesi ve sahur vaktine kadar bol miktarda sıvı tüketmesini önermekteyiz..

 

Bunlara ek olarak sahur zamanı, yemek yendikten kısa süre sonra uyunduğu için sahurda çok fazla yemek yenilmemesi, en azından son besin alınımından sonra en az 1 saat uykuya geçilmemesi ve yatarken de baş yüksek yatılması yerinde olacaktır.”

 

 BEBEKLERDE BÖBREK REFLÜSÜNE DİKKAT!

 

Doç. Dr. Levend Özkan:

 

“Bebeğin yaşı ne kadar küçükse idrar yolları enfeksiyonundan şüphelenmek o kadar zorlaşır. Tedavi edilmeyen reflüler böbrek iflasına varan tabloya yol açabilir. Bu yüzden nedeni açıklanamayan huzursuzluk ve ağlama sorunundan, idrar testi yaptırarak bu şüpheden kurtulmak ve çocuğunuzu korumak mümkün.”

 

Vezikoüreteral Reflü (VÜR) yani böbrek reflüsü olarak bilinen hastalık, tedavi edilmezse böbrek yetmezliğine neden olabiliyor.

 

Ürolog Doç. Dr. Levend Özkan, bebek ve çocuklarda tekrarlayan ateşli idrar yolu enfeksiyonlarının dikkate alınması gerektiğini belirterek:

 

“İdrar yolu enfeksiyonu geçiren tüm çocuklar, özellikle bu ateşli bir enfeksiyon ise, reflü açısından incelenmelidir. Tedavi edilmeyen reflüler böbrek hasarına neden olarak kronik böbrek yetmezliğine sebep olabilir..

 

VÜR, idrarın mesaneden böbreklere geri kaçması anlamına geliyor..

 

Normalde idrar böbrekte üretildikten sonra idrar kanalı vasıtasıyla idrar kesesine gelir, mesaneye oradan da depolanarak vücut dışına atılır. VÜR’de vücut dışına atılması gereken idrar tekrar yukarı doğru, böbreklere kaçar. İdrarda enfeksiyon mevcut ise böbreklerde de enfeksiyona yol açarak, kalıcı hasara neden olabilir.”

 

Ateşli enfeksiyona dikkat..!”

 

Levend Özkan:

 

“Özellikle ateşli idrar yolu enfeksiyonu geçiren çocukların reflü açısından incelenmesi gerektiğini söylemeliyim..

 

Anne karnında yapılan ultrasonların hastalığın erken tanısında yardımcı olabiliyor..

 

İki çeşit VÜR. Birincil yani doğumsal olanlarda idrarın geri kaçmasını engelleyecek olan mekanizmalarda doğumsal bir bozukluk vardır. İkincil yani sonradan olanlarda ise başta yapısal bir bozukluk olmasa da daha sonra idrar kesesinde veya idrar kesesi çıkımında mevcut olan başka bir hastalığa veya tıkanıklığa bağlı olarak reflü oluşur..

 

Uzun süreli enfeksiyonlar da bu yapıyı bozabilir. Zamanında tanı konulamaması, uzmana ulaşma güçlüğü, ateş olduğunda tetkik yapmadan antibiyotik kullanmak ve teşhisin geç konulması gibi sebepler ne yazık ki böbrek hasarına yol açabiliyor.”

 

Dereceye göre tedavi..!”

 

Hastalığın yaşla birlikte görülme sıklığının azaldığını, bunun nedeninin ise mesanenin büyümesiyle, mekanizmaların da düzelmesi olduğunu söyleyen Özkan, tedavinin de hastalığın derecesine göre planlandığını dile getirdi.

 

Levend Özkan:

 

“1. ve 2. derecede yüzde 75’in üzerinde; 3. derecede olanların ise yarıya yakınında kendi kendine iyileşme olacaktır. 4. derecede ise kendiliğinden iyileşme yüzde 20; 5. derecede yüzde 10’lara kadar düşebilir. Derecelendirmeye, yapılan özel bir testle idrar yolunun ve böbreklerin ne kadarının etkilendiğine bakılarak karar verilir.

 

Bu testin adı Voiding Sistoüretrografi (VSUG) olarak bilinir. Sonda yardımıyla mesane içine kontrast yani boyalı madde verilir. İdrarı yaparken boyanın yukarı geçip geçmediğine bakılır. Bu test ultrason ve sintigrafi yapıldıktan sonra böbrek hasarından şüphelenilmesi sonrası yapılır. Çünkü bu hastalığın en çok etkilediği organ böbrektir, böbrek iflasına kadar gidebilir. Tedavide 1 ve 2. derecedeki hastalarda, 5 yaşa kadar düzelmesini bekler ve ameliyatsız tedavi ederiz. 3, 4 ve 5. derecelerde cerrahi girişim yapmayı tercih ederiz..

 

İki tür cerrahi var. Birisi endoskopik (kapalı) diğeri açık ameliyat ile reflünün onarımıdır.”

 

🟢 TEDAVİ EDİLMEYEN REFLÜ, KANSERE YOL AÇABİLİYOR!

 

Medicana Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hasan Taşçı:

 

“Yediklerimizin ve mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması olarak adlandırılan reflü, erişkinlerin yaklaşık yüzde yirmisinde görülmektedir..

 

Gastroözofageal reflüde hastalığın derecesine göre ilaç tedavisinden cerrahi tedaviye kadar uzanan farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Tedavi edilmeyen ya da tedavisi eksik yapılan hastalarda, yemek borusunda kısalma, darlık gelişebilmesinin yanında sonu kansere kadar uzanabilecek değişiklikler gelişebilmektedir..

 

Gastroözofageal reflüsü olan hastalarda tipik yakınmalar görülür. Bunlar; göğüs orta bölümünde boyundan karına uzanan yanma hissi ve eşlik eden bulantı, kusma, ekşime, ağza acı su gelmesi, karın şişkinliği, ağızda rahatsız edici koku, öksürük, ses kısıklığı olarak sıralanabilir.”

 

Mevcut şikayetlerin vücut salgısını azaltıcı ya da asit hasarının azaltıcı ilaçlarla geçmesinin tanıda önemli olduğuna dikkat çeken Taşçı:

 

“Ancak özellikle ileri yaşlı hastalar reflü tanısı konmadan önce mutlaka endoskopik inceleme yapılmalıdır. Reflünün ayrıca başka bir hastalığın sonucu olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. Sindirim sisteminin hareketi yavaşlatan ya da sindirim sisteminde tıkanmaya neden olan başka hastalıklarda gastroözofageal reflü yakınmalarına neden olabilir. Bu değerlendirmelere ek olarak yemek borusu alt ucunun asit düzeyinin 24 saatlik ölçümü de tanıda çok değerli bilgiler verir.”

 

“Beslenme ve yaşam tarzındaki olumsuz alışkanlıklardan uzaklaşılmalıdır..!”

 

Tedavinin başlangıcında beslenme ve yaşam tarzındaki olumsuz alışkanlıklardan uzaklaşılması gerekiyor..

 

Yemek saatlerinin düzenlenmesi, aşırı yemek yenmesi, aşırı yağlı, kızarmış ve kafeinli besinlerden uzak durulması, alkol ve sigaradan uzak durulması, düzenli egzersiz, duruş bozukluğu varsa düzeltilmesi, uyku kalitesinin arttırılmasına yönelik önlemler tıbbi tedavi kadar hatta daha çok önemlidir..

 

Gastroözofageal reflü anatomik bir sorun nedeniyle oluşmakta ise medikal tedavi hastalığı kesin tedavi edemez. Girişimsel tedavi, endoskopik olarak yemek borusu alt kısmının daraltılmasına yönelik teknikleri kapsar. Bununla birlikte anti reflü cerrahisi uygulanabilir. Bu ameliyatta, midenin üst bölümü yemek borusu alt ucunun çevresine sarılarak mide asidinin yemek borusuna kaçmasını engelleyecek bir bariyer oluşturulur. Bu ameliyat günümüzde laparoskopik yöntemle mümkün olan en az kesi vasıtasıyla mükemmele yakın kozmetik sonuçlar ile yapılabilir. Bizlerin özellikle tercih ettiği ve uyguladığı bu teknik günümüzde altın standarttır”.

 

 REFLÜDEN KORUNMAK İÇİN BESLENME ÖNERİSİ 

 

“bu hastalık masa başı çalışan düşük fiziksel aktiviteli bireylerde görülebilir..”

 

– Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Uzman Diyetisyen Arş. Gör. Hasan Fatih Akgöz:

 

“Reflü hastalığının görülme sıklığı her geçen gün artıyor ve yanlış yaşam tarzı bu hastalık için en önemli problem ..

 

Genellikle yağlı ve karbonhidrat ağırlıklı olarak beslenen bireylerde bir süre sonra obezite görülme oranı da artıyor..

 

– Obezite karın içi basıncı artırıyor. Böylece mide ile yemek borusu arasında yer alan mekanizma bozuluyor.. Sonuç olarak yanma ve mide asit içeriğinin ağıza gelmesi durumu yaşanıyor..

 

reflüden korunmak için 7 beslenme önerisi

 

* Öğünler hızlı tüketilmemeli, çok sıcak ya da çok soğuk besinlerden uzak durulmalıdır..

 

 

 

* Yemekten hemen sonra uyunmamalı, uyku vaktinden 2-3 saat önce besin tüketimi bırakılmalıdır..

 

 

 

* Yağ ve karbonhidrattan zengin besinlerin ağırlıklı olarak yer aldığı bir diyet yerine yağ içeriği düşük, lif içeriği yüksek ve protein içeriği zengin besinlerin yer aldığı dengeli bir diyet tercih edilmelidir..

 

 

 

* Margarin, tereyağı, mayonez, krema, kaymak gibi yağlı besinlerden kaçınılmalıdır..

 

 

 

* Aşırı yağlı kızartmalar, kavurma, fermente et ürünleri (sucuk, sosis) ve sakatat ürünlerinden uzak durulmalıdır..

 

 

 

* Yemek borusunu tahriş edebilecek; baharatlar, domates, soğan, sarımsak, turşu, turunçgiller gibi besinler ile kolalı ve karbonatlı içeceklerin tüketimi minimal seviyede olmalıdır. Çay, kahve tüketimine dikkat edilmelidir..

 

 

 

* Su tüketimine önem verilmeli, gün içerisinde sık aralıklarda su tüketmek reflü şikâyetlerine karşı olumlu bir etkiye sahiptir..

 

 

 

İLGİLİ HABER

 

Cumhuriyet /Sibel Bahçetepe

 

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Verified by MonsterInsights