“BÜTÜN PEYGAMBERLER KİNE VE ÖFKEYE KARŞI ÇIKMIŞLARDIR”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Maraş Katliamı’nın yıldönümünde yaptığı Türkeş ziyaretini, ‘Bütün peygamberler kine ve öfkeye karşı çıkmışlardır’ diyerek savundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Maraş Katliamı’nın yıldönümünde Alparslan Türkeş’in eşi Seval Türkeş’i ziyaret etmiş, bu ziyaret de tepki çekmişti.
“Ben saygı değer hanımefendi Seval Türkeş’i ziyaret ettim. Seval Hanım, demokrasiye inanmış, parlamentonun saygınlığına inanmış değerli bir insan. Bir mafya bozuntusunun, bir siyasal partinin destekçisi olması ve o siyasi partinin de bu mafya bozuntusuna sahip çıkması cumhuriyet tarihinde bir ilkti ve buna açık yüreklilikle karşı çıkıyordu..
Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Ahi Evran’ı, Hacı Bektaş’ı biliyoruz ama felsefesini biliyor muyuz?..
Ne diyor Yunus Emre; ‘Biz kimseye kin tutmayız, düşmanımız kindir bizim?’ Daha ne desin? Bütün peygamberler kine ve öfkeye karşı çıkmışlardır. Bütün saygın bilim insanları kine ve öfkeye karşı çıkmışlardır. Kinden ve öfkeden ne beklenir? Bunları aşmak zorundayız. Birlikte aşacağız. Ben kine ve öfkeye hiçbir zaman itibar etmedim, bundan sonra da etmeyeceğim.”
“KATLİAMIN SORUMLULARINDAN ALPASLAN TÜRKEŞ…”
Alevi dernek ve konfederasyonları Maraş Katliamı’nın yıldönümünde Alpaslan Türkeş’in eşini ziyaret eden CHP’ye tepki gösterdi.
Alevi dernek ve konfederasyonlarından Maraş Katliamı’nın 42. yıldönümünde yapılan ortak açıklamada, katliamın sorumlularından Alpaslan Türkeş’in eşini ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yöneticilerine tepki gösterildi.

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Vakıfları Federasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, CHP yönetimini açıklama yapmaya çağırdı.
“KATLİAM HAMLELERİNİ TERTİPLEYEN SİYASETÇİ”
Açıklamada şöyle denildi:
“Failleri belli olan ancak adı ‘derin güçler’ olarak tanımlanan katillerin, bağnaz ve faşistlerin Küresel emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçi siyasetçilerinin ortaklaşa düzenlediği ve Alevilerin katledildiği 1978 Maraş katliamı haftasındayız. Maraş Katliamı sır değil, bu katliamla hesaplaşacak bir hükümet yapısı olmadığı, iktidara gelen her hükümetin katilleri aklama politikası ve katillere avukatlık yapanların yerel seçimlerde aday gösterilmesi açıkça bellidir. Maraş katliamı devlet arşivlerinde raporlarla gizlenmiş, yok sayılmış ancak hepimizin, hepinizin bildiği gibi Türk –İslamcı Jitem’in Kontr-Gerilla Tetikçilerinin devlet eliyle yaptığı bir katliamdır. Alevilerin uğradığı katliamların tarihi eserlere yansıması ve toplumsal hafızayla olan ilişkisi engellense de Maraş ve sonrasında yapılan tüm katliamlarda çekilen fotoğraflar, canlı tanıkların anlatımları belge olarak tarihsel süreci çözümlemeye yeterlidir..
Katliamlar sır olarak kalamaz. Maraş; İspanyol ressam Francisco Goya’nın ‘Üç Mayıs Katliamı’ ve Nazi askerlerinin işgaline direnen ressam Pablo Picasso’nun Guernica kasabasıdır, nettir katliamdır. Ve her katliamın katilleri bellidir. 1978 /19-26 Aralık Aleviler için bu denli önemli ve unutulması mümkün olmayan bir gün, Alpaslan Türkeş ise katliamdan aylar önce Maraş’ı ağzından düşürmeyen, ülkücülerin katliam konusundaki hamlelerini tertipleyen bir siyasetçiydi. Alevi toplumun vicdanında hiç de masum olmayan Alpaslan Türkeş sonraki süreçte de katliam sanıklarının aklanması konusunda hep destek olmuştur, provokasyonların devreye sokulmasında bizzat MHP ve Ülkücü kuruluşların yönetici ve üyeleri rol aldığı kanıtlanmıştır.”
“KINIYOR VE SORUYORUZ…”
Katliamın yıldönümünde Alpaslan Türkeş’in eşini ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yöneticilerini eleştiren açıklamada şöyle denildi:
“Biz Aleviler için çok acı olan bu tarihi günde Alevilerin oylarıyla partisi ayakta duran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve diğer CHP Üst düzey yöneticileri Alpaslan Türkeş’in eşini tören anlamıyla ziyaret ettiler. Belki şaşırdık, belki tanıdık, belki hatırlandık bir tabloydu ama Alevilerin vicdanını bir kez daha sızlatan bu görüntü karşısında kendilerini kınıyor ve Alevi toplumu adına Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerine soruyoruz ?
1- Bu ziyaretin sebebini Adalete olan vurgunuz ve söylemlerinizle net bir şekilde anlatacak mısınız?
2- Yoksa Alevilerin mazlum bir toplum olmasına bilinçaltınızdaki küçümsemeyle mi bakıyorsunuz?”
ALEVİLERE TÜRKEŞ NİYE DAYATILIR?
Dünyanın neresinde olursanız olun karşınıza çıkan orak çekiçli kızıl bayrak komünizmi çağrıştırır. Bir gamalı haç sembolü, bellek arşivimizdeki Nazi dosyasını açıp, erişimimize sunar.
Kalbe saplanmış ok, dilimiz, dinimiz, ırkımız, kültürümüz ne olursa olsun, eşittir aşktır. Dolayısıyla semboller yaşamımızda birçok şeyi anlamak, anlamlandırmak için evrensel bir dil anlamına da gelir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’nin en büyük ilinin Belediye ve İl Başkanını yanına alarak Çorum, Sivas, Maraş, Malatya katliamları ile birlikte anılan dönemin MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in eşinin evine yaptığı ziyareti anlatan fotoğrafla verilmek istenen mesajı bir sembol olarak görürsek, (o ziyarette neler konuşulduğundan çok daha önemli olarak) bu sembol bu olaylarda kıyıma uğrayan Aleviler başta olmak üzere ülkemizin kahır ekseriyetini oluşturan yurttaşlarının beyinlerinde tehlike sinyalleri çaldırdı.
VERİLMEK İSTENEN; ARTIK CHP’DE BİLE GÜVENDE DEĞİLSİNİZ MESAJI MIDIR?
Öyleyse, o fotoğrafta cisimleşen sembolün, neredeyse tamamı kendi partisinin üyesi ve seçmeni olan bir kitlenin beyinlerinde tehlike sinyali çaldırmasına neden olan bu ziyaretin gerekçesi ya da anlamı ne olabilir? Bu sorunun yanıtı, gelecekteki siyasetin yeni çekim merkezlerini oluşturmak için yapılan bir planın uygulamaya geçirilmesinde yatıyor olabilir..
CHP politika yapıcılarının, hepimizin bildiği hikayedeki gibi bir kurt, bir koyun ve bir balya otu bir kayıkla teker teker nehrin karşısına geçirmeyi başardıkları ittifak politikasının gelecek seçimlerde de sürdürülebileceğini varsaydıklarını düşünmüyorum. Olayları içinden çıktığı şartlar ve birbiriyle olan bağlantılarından koparmanın, tarihin gelişme yasasını umutsuzca tersine çevirmeye çalışmaktan öteye hiçbir anlam taşımadığı gerçeğinin farkına varmış olmalılar. Zira ittifak politikasının önümüzdeki seçimlerde de uygulanabileceği varsayımı, tarihsel bir hataya düşmelerine neden olabilir. Bu, fiziğin ve doğanın temel kanunlarının inkarı anlamına gelir..
Bu bağlamda, CHP’yi yönetenlerin önümüzdeki seçimlerden daha uzun vadeli planları olabilir. Bu ziyaretle verilen mesajı ne olarak açıklarlarsa açıklasınlar, parti tabanında anlaşıldığı şekliyle ‘başınızın çaresine bakın’ mesajından daha anlamlı bir sebebi var mıdır bilinmez. (Bu arada dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in ölümünün ardından evinde çıkan belgelerde iddia edilenler doğruysa olayları 4 üst düzey MİT görevlisi örgütlemiş ve yine dönemin MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in direkt müdahalesi olmuştu.)
Bu mesajın nereden, kim adına iletildiği ve ortaya çıkaracağı güç, mesajı iletenlerin kimliğinden daha acil bir sorun!
Tekrarlayarak devam edelim; amaçlanan siyasi faydanın ne olduğu açıklanıp, herkes için makul olarak kabul edilmediği takdirde bu ziyaret, CHP’yi kitle tabanından uzaklaştırma anlamına geliyor, ki bu sonun başlangıcı da planlanıyor olabilir. Niyet bu değilse bile bu tür hareketlerin dramatik sonuçlar doğuracağı bilinmelidir.
Bu hamleler eğer ne yaptıklarını ve bunun sonuçlarının nereye varacağını hesaplama basiretini bile gösteremeyecek yöneticilerin ölümcül birer hatası değilse, bunu planlayanlar, CHP’nin kitle tabanını oluşturan kesimi sistematik bir şekilde partiden uzaklaştırarak gelecekte siyasete yön verecek sonuçlar ortaya çıkarmayı amaçlıyor olabilirler.
Bu planlar, kısa vadede sonuçları itibariyle Erdoğan’ın politik yönelimini etkileme kapasitesi taşımakla beraber, asıl hedef olarak CHP’nin Türkiye siyasetinde sahip olduğu çekim gücünün merkezini dağıtarak, Türkiye’nin yeni siyasi dengesini oluşturmaya yönelik yeni kuvvet merkezleri inşasına tanıklık ediyor olabiliriz.
Muhtemelen yeni gelecek, CHP ve kitle tabanında yeni yarılmaları tetikleyecek (Türkeş’in eşini ziyaret etmek gibi) girişimlerle oluşturulacak yeni siyasi partiler, dengeler üzerinden oluşturulacak.
Ancak içerideki ve dışarıdaki değişkenlere bakarak, bütün hesabını Erdoğan’ın ‘normal’ bir seçimle gideceği bir gelecek tahayyülünde bulunarak kuranlar, bu bağlamda ittifak planları yapanlar ve kendi tabanını dahi dağıtmaktan çekinmeyenler fena halde yanıldıklarını görebilirler.
Bu fotoğrafla verilmeye çalışılan mesaj kapsamına Erdoğan da dahilse, Erdoğan’ın, batı başkentlerinin uzattığı yeniden bağlılık zincirini, kendisi için en az maliyete indirerek (Bahçeli bunun için var!) kabul ettirip yoluna devam edecek ya da mevcut ittifakını daha da derinleştirerek, yeni normalin ne olduğunu batı güç odakları dahil herkesin deneyimlemesini sağlayacak ilişkilere sahip olduğunu bilmiyor olabilirler mi? Sanmıyorum; Bahçeli ile ittifakının maliyetini neden taşıdığını bilmemeleri olanaksız çünkü! Ama hesaba katmadıkları, Erdoğan’ın bu maliyeti onlara ödeteceğini düşünmemeleri olabilir.
Hiç kuşkusuz, yeni oluşturulacak dengelerin belirleyicileri arasında Barzani ile PYD ya da PKK arasındaki mücadelenin sonucu da belirleyici olacak..
Irak üzerinden izlenen, gerçekte Türkiye’deki Kürt seçmenin iradesinin nasıl oluşacağını ortaya çıkaracak bu mücadeleye, batılı başkentlere bağlı örgütler ile Türk Devleti’nin de dahil olduğu anlaşılıyor.
Barzani, geleceğini Türkiye’de kurdurduğu yeni Kürt partisi ile birlikte Türk Devleti ile işbirliğinde ararken, Karayılan’ın son mülakatına bakarak bir değerlendirme yapacaksak, onların tercihinin ABD başta olmak üzere batılı devletlerin bölgedeki planlarına yatırım yapmak olduğu anlaşılıyor. Bu güçlerin, üretilen gerekçe ne olursa olsun, nerede karşı karşıya geleceğini ya da nerede uzlaşacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Bu bağlamda Barzani’nin (Türkiye’deki) partisi, devletin PKK’ya baskısı, Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden salıverilme iddialarının yoğunlaşması, eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in siyasete dönük sözleri ve tüm bunlarla birlikte Karayılan’ın PKK’nın gelecek perspektifine dönük sözleri, gelecek ile ilgili önemli gelişmeleri haber veriyor olabilir.
Sonuç olarak CHP kuruluş gayesi, yaptıkları ve varlığı ile bütünleşik, homojen bir yapı. Bu anlamda sıradan bir parti değil..
CHP adı ve 6 oklu amblemi ile var olduğu sürece Türkiye siyasetinin merkezinde laik, aydınlanmacı, Cumhuriyetin temel yapıtaşlarını oynatmamaya meyilli büyük bir kitleyi kendisine çekiyor. Bu kitle CHP’nin çekim merkezinde bulunduğu sürece Türkiye’de siyasi yaşamda yeni güç merkezleri tesis edilemiyor.
Keşke, Alevilere CHP üzerinden dayatılan Türkeş ve uğradıkları katliamlarla yüzleşme ve bunu kabullenip kabullenmeme seçeneği, MHP’nin ” Ya sev ya terk et” sloganındaki kadar basit olsaydı..
O zaman tercih çok daha kolay olurdu ama yapılan çalışmaların, verilen mesajların, yaratılan yeni sembollerin sebebi eğer CHP’nin bu çekim merkezi özelliğini bitirerek Türkiye’nin siyasi yapısını yeniden dizayn etmek ise, buna verilecek cevap Türkiye’nin geleceğine de yön tayin edecektir.
İLGİLİ HABER
soL – TURGAY DEVELİ
