OSMANLI’NIN KUZEY AFRİKA’daki VARLIĞINI KAYBETTİĞİ BİR ANTLAŞMADIR
Murat Bardakçı’nın CASUS babası…

Uşi Antlaşması, Osmanlı ile İtalya Krallığı arasında Trablusgarp savaşı sonrası imzalanan ve Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki varlığını kaybettiği bir antlaşmadır.
Uşi Antlaşması, Trablusgarp Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya Krallığı arasında 18 Ekim 1912 tarihinde imzalanan bir antlaşmadır.
Uşi (Ouchy), İsviçre’nin Lozan kentinin bir semtinin adıdır. Lozan’daki Leman gölü kıyısında yer alan Uşi, İtalya ile Osmanlı arasında ciddi sonuçlar doğuran antlaşmaya ev sahipliği yapmıştır.
İtalya tarihinde ‘Lozan Antlaşması’ olarak anılan antlaşma, Türk tarihinde ise Lozan Antlaşması ile karıştırılmaması için ‘Uşi Antlaşması’ olarak kayıtlara geçmiştir.
UŞİ ANTLAŞMASI, OSMANLI DEVLETİ’nin MECBUR KALARAK İMZALADIĞI BİR ANTLAŞMADIR.
Osmanlı adına olumsuz sonuçlar doğuran bu antlaşma gereği Osmanlı, Kuzey Afrika’daki varlığını kaybetmiştir. Uşi Antlaşması, Trablusgarp Savaşı’yla başlayan bir sürecin sonucudur. İtalya’nın sömürge arayışı sonucu Osmanlı toprağı olan Trablusgarp’a saldırmasıyla 1911 yılında başlayan savaş, bölgede yaşayan İtalyanlara kötü davranıldığı bahanesiyle başlatıldı. Osmanlı’nın deniz gücünün yetersiz olduğunu ve karadan yardım almasının güç olduğunu bilen İtalya, kendisi için en uygun sömürge olarak gördüğü Trablusgarp’ı seçti.
Aralarında Mustafa Kemal, Enver Paşa, Nuri Coker, Ali Çetinkaya ve Fethi Okyar gibi isimler bulunan dönemin genç ve vatansever subayları Trablusgarp’a giderek yerli halkı teşkilatlandırdı ve İtalyanlara karşı direniş başlattı.
İtalyanlar, asker ve halkın direnişi karşısında yetersiz kalınca Ege Denizi’ne bir filo göndererek On İki Ada’yı işgal etti. İtalya’nın adaları işgal etmesinin amacı Trablusgarp’taki başarısızlığını örtbas ederek Osmanlı’yı barışa zorlamaktı; ancak Osmanlı barış imzalamaya yanaşmadı.
8 Ekim 1912’de Balkan devletlerinin saldırması üzerine Trablusgarp’taki genç subaylar İstanbul’a çekildi. Trablusgarp’taki Osmanlı direnişi de bu sebeple sekteye uğradı. Bunun üzerine Bingazi ve Trablusgarp direniş cephesi çöktü. Balkan Savaşı’nın da etkisi ile Osmanlı, İtalya ile Uşi Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı.
Bu arada, genç subay Mustafa Kemal, Trablusgarp Savaşı’ndaki sömürgeciliğe karşı direnişi, Derne ve Tobruk’taki başarıları sebebiyle binbaşı rütbesi ile taltif edilmiştir.
MURAT BARDAKÇI’NIN BABASI İLHAN BARDAKÇI’NIN CASUSULUĞU…
lhan Bardakçı…
Türk gazeteci ve yazar.
Konya valiliğinden emekli Cemal Bardakçı ile Fatma Nuriye Bardakçı’nın üç çocuğundan biri.
İstanbul Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı.
1948 yılında gazeteciliğe başladı Yeni Sabah, Milliyet, Havadis, Cumhuriyet ve Tercüman gibi çeşitli gazetelerde yazarlık yaptı.
1956 yılında Macar İhtilalini izleyen ve bunu yazı dizisi yapan tek Türk gazetecisi olarak Türkiye’de ve Avrupa’da ödüller aldı.
Fransızca, İngilizce ve İtalyanca dillerini bilen İlhan Bardakçı, bu dillerde birçok eserler ve konferanslar verdi. Ankara Gazi Üniversitesi Basın Yayın Okulu’nda “Mukayeseli Devlet Fikir ve Rejimleri” dersini okuttu. Basın Şeref Kartı sahibi olan İlhan Bardakçı, Tülay Bardakçı ile evliydi ve yazar Murat Bardakçı’nın da babasıydı.
Uşi antlaşmasının gizli belgelerinin, daha açıkçası Osmanlının İtalyanlarla yaptığı antlaşmanın çok gizli belgelerinin, Osmanlı arşivinde araştırma yapan İlhan Bardakçı tarafından bazı Arap ülkelerine satılması, yani Türkiye Cumhuriyeti aleyhine casusluk ettiği iddiasıyla Tercüman Gazetesi’nden kovulduğu şayiası ortalıkta dolaşıyordu.
1985 yılında Türkiye hakkındaki bazı gizli bilgi ve belgeleri Suriye Irak ve Libya’ya sızdırdığı iddiasıyla yargılanan İlhan Bardakçı Suriye, Libya ve Irak lehine casusluk yaptığı iddiası ile 30.12.1985 tarihinde askeri mahkemeye sevk edilmişti. Genelkurmay Askerî Mahkemesi’nin esas 1987/228 karar ve 1987/282 sayılı hükmü ile iki celsede 15 yıl hapse mahkûm olmuştu. Alınan karar 2. Askerî Yargıtay Dairesi tarafından da ittifakla onaylanmıştı.
Bunun üzerine Almanya’ya kaçan İlhan Bardakçı’nın, Abdi İpekçi ve Papa Suikasti’nde adı geçen Avrupa Türk-İslam Birliği Kurucu Genel Başkanı, ama aynı zamanda Alparslan Türkeş’in, hakkında “hain ve bölücü” sıfatlarını kullandığı Musa Serdar Çelebi’nin evinde saklandığı iddia ediliyordu.
İlhan Bardakçı, Türkiye’den kaçıp Almanya’da ölüm döşeğindeyken Hürriyet Gazetesinde bir yazı bile kaleme alınmıştı:
“Sürgündeki insanların hikayelerini kaleme alan Murat Bardakçı’nın babası İlhan Bardakçı da bugün “sürgündedir.” İlhan Bardakçı gazetecidir, tarihçidir. Ne yazık ki her insan gibi o da yaşamında hatalar yapmıştır. 1985 yılında Türkiye hakkındaki bilgi ve belgeleri Irak ve Libya’ya sızdırdığı iddiasıyla yargılanmış ve 15 yıla mahkum olmuştur. Cezaevine girmemek için Almanya’ya kaçmıştır… İlhan Bardakçı bugün Almanya’da ağır hasta. Gözlerini Anadolu toprağında kapatmak istemektedir. Yakınları ve dostları Cumhurbaşkanı Sezer’e başvurdular, cezasını affetmesi için. Sezer, bugünlerde İlhan Bardakçı’nın sağlık raporlarını inceletiyor.”(Bardakçı Ailesi, Uğur İpekçi, Hürriyet Gazetesi, 25 Mayıs 2001)
Almanya’da kaçak yaşayan İlhan Bardakçı’nın Türkiye’ye dönebilmesi için, ailesi ve dostları birçok kez Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine müracaatta bulunmuş, hatta 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ve son olarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e de başvurarak affını istemişlerdi. Ancak tüm bu girişimlere rağmen, Bardakçının yurda dönebilmesi mümkün olmamıştı.
2004 yılında Almanya’da vefat eden İlhan Bardakçı, Ankara’da bulunan babası Cemal Bardakçının yanına defnedilmiştir.
UŞİ ANTLAŞMASI’nın MADDELERİ NELERDİR?
Osmanlı Devleti ve İtalya Krallığı, 15 Ekim 1912 tarihleri arasında Uşi’de görüşmeye başladı. Görüşmeler 18 Ekim’e kadar devam etti. Uzun tartışmalar sonucu 18 Ekim 1912 tarihinde barış antlaşması imzalandı.
- Trablusgarp ve Bingazi’ye tam özerklik verilecek. Bu kentler yeni kanunlarla yönetilecek.
- Trablusgarp ve Bingazi’de Osmanlı Devleti’nin çıkarlarını padişah adına “naibü’s sultan” olarak tayin edilecek bir görevli koruyacak. Dini ve adli işler padişah eliyle seçilecek kadılar tarafından yürütülecek. Bu görevlilerin maaşları Osmanlı tarafından ödenecek.
- Halk, dini yönden Osmanlı halifesine bağlı kalacak.
- Osmanlı Devleti Libya’daki askeri güçlerini, memurlarını ve sivil görevlilerini geri çekecek.
- İtalya’nın elinde tuttuğu Ege Denizi’ndeki Rodos ve On İki Ada Osmanlı Devleti’ne geri verilecek. Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’nda bu adaları savunamayacak. (İtalya bu maddeye uymayarak adaları iade etmemiştir.)
- İtalya, kapitülasyonların kaldırılmasında Osmanlı Devleti’ne yardım edecek.
- İki devlet arasındaki düşmanlıklar sona erdirilecek.
- Tutuklular ve rehineler takas edilecek.
- Savaştaki düşmanca fiiller için karşılıklı af getirilecek.
Antlaşmanın son maddesinde ise iki devlet arasındaki bazı ekonomik ve parasal durumların tespiti yapılarak, kamu borçları ve hazinenin kullanımı gibi konular karara bağlandı.
UŞİ ANTLAŞMASI’nın SONUÇLARI NELERDİR?
Uşi Antlaşması’nı imzalamaktan başka çaresi kalmayan Osmanlı Devleti, bazı olumsuz sonuçlara da katlanmak zorunda kaldı. Osmanlı-İtalya savaşı sona erdi; ancak bu antlaşmanın en önemli sonucu Osmanlı’nın Trablusgarp ve Bingazi’yi kaybetmesi ve Kuzey Afrika’daki varlığının sona ermesidir. Osmanlı’nın bu bölgedeki son toprak parçası da bu antlaşmayla sömürgeci bir devletin eline geçmiştir.
Antlaşmanın ardından İtalya’nın Trablusgarp ve Bingazi’de sömürüsü başladı. İtalyanlar ilk kez Ege Denizi’ne yerleşti. İtalya, Ege ve Doğu Akdeniz’de önemli bir güç haline geldi. İtalya, İkinci Dünya savaşını kaybedince Uşi’deki antlaşmanın fesholduğu gerekçesi ile Rodos ve On İki Ada’yı vermeyi reddetti ve bu adaları İkinci Dünya Savaşı sonrası Yunanistan’a verdi.
Osmanlı’nın zayıflama dönemi hızlandı. Osmanlı’nın bu durumunu fırsata çeviren Balkan devletleri Balkan Savaşı için cesaret buldu.
ON İKİ ADA SORUNU VE UŞİ ANTLAŞMASI
Uşi Antlaşması’nın sonuçlarından biri olarak İtalya, Osmanlı’ya ait Rodos ve On İki Ada’yı geçici olarak elinde tutacak ve Balkan Savaşları sonrası iade edecekti. Ancak savaş şartları ve çıkarlar sebebiyle On İki Ada sorunu Osmanlı Devleti’nin aleyhine sonuçlandı. Peki, günümüzde hala tartışılan bu sorun nasıl çıktı ve neden Osmanlı aleyhine sonuçlandı?
Osmanlı’nın On İki Ada’yı Uşi Antlaşması ile kaybettiği bilinir; ancak detaylarda farklı durumlar var. Uşi Antlaşması gereği Osmanlı, günümüzde Libya toprakları olan Trablusgarp ve Bingazi’den askeri varlığını çektiğinde On İki Ada’nın İtalya tarafından iade edilmesine karar verildi. Ancak İtalya antlaşmaya uymayarak On İki Ada’yı işgalci olarak elinde tutmaya devam etti. Osmanlı donanmasının güçsüz durumu da adaları geri almak için müdahale imkânı vermedi. İtalya’nın işgalci tutumu sebebiyle bu adalar Osmanlı’nın elinden alındı.
Balkan Savaşları sırasında Ege Denizi’ndeki adalar Yunanistan’ın himayesine geçti. On İki Ada ise İtalya’da kalmaya devam etti. Yunanistan, İtalya’dan bu adaları da istedi. Ancak İtalya On İki Ada’yı vermeye yanaşmadı. Ege Denizi’ndeki adalar, zamanla kıyısı olan ülkeler arasında sorunlara yol açmaya başladı. Bunun üzerine Ege’deki adalarla ilgili o dönemde bölgede söz sahibi olan güçlü devletler Almanya, Avusturya, Macaristan, İtalya, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın karar vermesi üzerinde anlaşıldı. Bu sırada İtalya çıkarcı politika izleyerek işgali altında bulunan On İki Ada’yı Uşi Antlaşması gereği Osmanlı Devleti’ne iade etmesi gerektiğini belirtti ve Ege’deki adalarla ilgili alınacak kararların dışında tutulmasını sağladı.
Büyük devletlerin adalarla ilgili kararına göre, Meis (Kızılhisar), Bozcaada ve Gökçeada Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. Yunanistan’ın işgal ettiği diğer adalar ise Yunanistan’da kaldı. On İki Ada ise İtalya’da kalacaktı. Osmanlı Devleti de On İki Ada’yı Yunanistan’a karşı koruyacak gücü bulunmadığı için İtalya’da kalmasının kendileri açısında mantıklı olacağını düşünüyordu. En azından güçlendiğinde tekrar geri alınabilirdi. Bunlar yaşanırken 1. Dünya Savaşı patlak verdi. Bunun üzerine İtalya, Uşi Antlaşması’nın geçersiz olduğunu belirterek, On İki Ada’yı işgali bırakmayacağını deklare etti.
İtalya, 2. Dünya Savaşı sonrası ise, bölge devletlerin de baskısı sonucu gizli bir antlaşmayla On İki Ada’yı Yunanistan’a devretti. “Venizelos-Tittoni Mutabakatı” olarak bilinen antlaşma sonrası Osmanlı Devleti, On İki Ada’yı tamamen kaybetti. Ancak adaları masada kurtarma çabaları devam etti. İsmet İnönü, Lozan görüşmelerinde adalarla ilgili bazı istek ve önerilerde bulundu. Yunanistan lideri Venizelos da İnönü’ye karşı adalardaki Rumların fazla nüfusu olduğunu öne sürerek kendilerine bırakılmasını istedi. Uzun tartışmalar sonucu Lozan Antlaşması’nın 12. Maddesi’nde olduğu gibi adalar sorunu karara bağlandı.
Kısacası 12 Ada’dan ve Ege’deki bazı adalardan Uşi Antlaşması’yla değil Lozan Antlaşması ile tamamen vazgeçmiş olduk. On İki Ada, 2. Dünya Savaşı sonrası 1947 yılında yapılan Paris Antlaşması’nda tamamen Yunanistan kontrolüne girmiştir.
https://www.cafemedyam.com/2019/10/29/perisanim-ve-merhamet-gerektirecek-haldeyim/
İLGİLİ HABER
Odatv.com – Nazif Ay – Uğur Eskier
