
‘Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretine denk gelen saldırı bir mesaj‘
Aslında Türkiye uzun süredir Suriye ordusunun İdlib’te gerçekleştirdiği operasyonlardan rahatsızlığını saklamıyor.

Suriye konusunda Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler, Rus uçağının düşürülmesi nedeniyle Erdoğan’ın Rusya’dan özür dilediği 27 Haziran 2016’dan bu yana istikrarlı bir şekilde sürüyor.
‘Saldırıdan yalnız Suriye’yi sorumlu’
Erdoğan:
”Özellikle Rus yetkili makamlarına… Burada muhatabımız siz değilsiniz, tamamıyla rejimdir, bizim önümüzü kesme gibi bir durum da söz konusu olmasın diyoruz. Çünkü burada biz bir taraftan şehit verirken, bunlara karşı sessiz kalmamız mümkün değil. Bunun hesabını sormaya devam edeceğiz.”
Türkiye saldırıdan yalnız Suriye’yi sorumlu tuttuğunu ortaya koydu. 3 Şubat Pazartesi günün ilk saatlerinde Suriye’ye intikal eden Türk Silahlı Kuvvetleri güçlerine yönelik Suriye Ordusu saldırısı sonucu, 8 Türk askeri hayatını kaybetti. Üstelik Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yaptığı açıklamaya göre bu intikal Rus tarafına Pazar günü içinde iki kez bildirilmesine rağmen bu saldırı gerçekleşti.
Türkiye ile Rusya Arasında İdlib Sıkıntısı
Türkiye ile Rusya arasında İdlib konusundaki son dönemde artan anlaşmazlık henüz giderilebilmiş değil.
Milli Savunma Bakanlığı, Perşembe günün ilk saatlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İdlib’teki 10 numaralı gözlem noktasına yapılan ve üç Türk askerinin yaralandığını saldırıdan Suriye’yi sorumlu tuttu ve Rusya nezdinde girişimlerde bulunulduğunu açıkladı.
Rusya Savunma Bakanlığı ise saldırının Türkiye’nin istediği koordinatlarda teröristlerin vurulduğunu iddia etmişti.
‘Biz barışın egemen olmasını istiyoruz.’
Erdoğan:
”(İdlib’te) Barış egemen olmasını istiyoruz ama rejim gözlem kulelerimize saldırırsa sessiz kalamayız..
İdlib’e bizim yaklaşımımız olmasaydı şu andaki durum çok daha farklı gelişirdi. Bizim ağırlıklı olarak Rusya ile yaptığımız değerlendirmeler, gerek Soçi, gerek Astana süreçleri ve ikili yaptığımız görüşmelerimiz buradaki sıkıntıları minimize etti..
İşte son olarak bir de karara varıldı ve bu kararla birlikte adeta bir silahların sustuğu bir an oldu. Arzu edilmeyen gelişmeler oldu. Gözetliyoruz. Şehitlerimiz oldu. Bunların tabi bedelini karşı tarafa çok ağır ödettik..
Rejim eğer bizim gözlem kulelerine saldırılar devam edecek olursa bizim burada sessiz kalmamız mümkün olmaz. Ve gereğini de yaparız. Biz barışın egemen olmasını istiyoruz. Varil bombası, fosfor bombası bu saldırılar devam ederse sessiz kalamayız.”
‘Rejimin garantörü kimdi? Rusya ve İran’
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu:
”İdlib ve Suriye genelinde rejimin garantörü kimdi? Rusya ve İran. Dolayısıyla ‘biz rejime söz geçiremiyoruz’ mazeretini biz kabul etmeyiz. Biz muhalefetin garantörüyüz..
Ilımlı muhalefette bir sorun yok. Radikal gruplar var, doğru. İdlib’deki radikal grupları kim gönderdi? İdlib’deki radikal grupları rejimin kendisi Halep’ten, Doğu Guta’dan, Hums’tan, Hama’dan gönderdi. Silahlarıyla birlikte gönderdi. Biz biliyorduk ki diğer bölgelerin kontrolünün sağlanmasından sonra buraya saldırmak için gönderdi bunları..
Rusya ile ateşkes için çalışıyoruz. Rusya’nın sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor. Bir kez daha bu tacizlerden olursa gerekeni yaparız..
Anayasa Komitesi listesinde yer alan altı sivilin temsiliyet sorunu var ve bu da tıkanıklık yaratıyor.”
‘Önceliğimiz İdlib’teki terör yuvalarını bertaraf etmek‘
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin:
”Birincil görev İdlib’deki teröristler..
Suriye’deki uluslararası savaşta birçok gerçek sonuç elde ettik. Rusya’nın meşru Suriye hükümetine geniş kapsamlı desteğiyle bu teröristler yenildi. Siyasi inşa süreci ilerliyor, anayasa komitesi oluşturulmaya çalışılıyor. Ancak bizim önceliğimiz evvela İdlib’deki terör yuvalarını tamamıyla bertaraf etmektir.”

Türk Ordusu İlk Defa Resmen Şam Rejimiyle Çatıştı
Suriye’de kendi sınırını korumak gerekçesiyle sınır ötesinde askeri varlığıyla operasyonlar yürüten Türkiye, ilk kez Şam rejimi ordusu ile çatışma yaşandığını duyurdu.
‘Kasıtlı olduğu değerlendirilen havan saldırısı‘
Milli Savunma Bakanlığı:
”Suriye rejim güçlerinin İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesinde kontrol ettiği Tall Bazan bölgesinden, Murak bölgesinde yer alan 9 numaralı Gözlem Noktamıza kasıtlı olduğu değerlendirilen top/havan atışları ile bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Saldırıya bölgedeki ağır silahlarla anında karşılık verilmiştir. Yapılan saldırıda personel zayiatı olmayıp; üs bölgemizde yer alan, tesis, teçhizat ve malzemelerden bir kısmı kısmi hasar görmüştür. Saldırıyla ilgili olarak Rusya nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur. Durum yakından takip edilmektedir.”
Türkiye, Suriye’de şimdiye dek terör örgütü olarak kabul ettiği unsurları hedef alarak askeri karşılık veriyordu.
Türkiye, bugüne kadar Suriye topraklarında sadece terör örgütleriyle mücadele kapsamında askeri çatışmalara girmişti.
TSK, ilk önce Fırat Kalkanı Operasyonu ile kendi sınır bölgesinden Cerablus – El Bab yerleşim bölgelerini kapsayacak şekilde IŞİD unsurlarını temizlemek üzere hareket etmişti. Türkiye, bu operasyonda Özgür Suriye Ordusu adı altındaki rejim muhalifleriyle birlikte askeri süreci ve sonrasındaki yerleşim bölgelerinin kontrolünü gerçekleştirmişti.
Sonrasında Türkiye, PKK’ya bağlı terör örgütü unsuru olduğunu belirttiği PYD/YPG unsurlarını Fırat Nehri’nin doğusuna çekilmeye zorlamak amacıyla Zeytin Dalı Operasyonu ile Afrin bölgesinde çatışmıştı. Burada Türk Ordusu, Afrin’in kontrolünü ele geçirerek, Menbiç yerleşim bölgesi sınırına ilerlemişti. Menbiç’teyse ABD askeri gücü bulunması nedeniyle PYD/YPG unsurlarıyla çatışmaya devam edilmemişti.
İdlib’de Suriye Rejimiyle Sıcak Çatışma Sürüyor
Türkiye’nin İdlib’e destek amaçlı gönderdiği askeri unsurları hedef alan Suriye Ordusu’na yönelik askeri, siyasi ve diplomatik tepkisi sürüyor.
Türkiye ile Şam rejimi, Suriye topraklarında resmen sıcak çatışma yaşıyor. Türkiye ile Suriye Ordusu arasında, ilk kez 16 Haziran 2019’da İdlib’de 9 numaralı gözlem noktasına havan topu saldırısı yapılmış, Milli Savunma Bakanlığı’nın saldırının “kasıtlı” olduğu değerlendirmesi nedeniyle karşılıklı ateş açılmıştı. Bugünse o gün karşılıklı top ateşi yapılmasıyla sınırlı kalmış çatışma durumu, sıcak çatışmaya ve can kayıpları yaşanması sürecine dönüştü.
Milli Savunma Bakanlığı’nın sabah yaptığı ilk açıklamayla çatışmada 4 can kaybı olduğu belirtilmişti. Ancak Türkiye’nin can kaybında artış yaşandı ve saat 13.58 itibariyle 2 can kaybı daha olduğu bildirildi. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan ikinci açıklamada, “İdlib’de çatışmaların önlenmesi maksadıyla bölgeye takviye olarak gönderilen unsurlarımıza rejim tarafından 03 Şubat 2020 tarihinde yapılan yoğun topçu atışı ile gerçekleştirilen saldırıda yaralananlardan bir silah arkadaşımız ile bir sivil personelimiz daha yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Meydana gelen olayda şehit sayımız 6’ya yükselmiştir” bilgisi verildi. Açıklamada, “Halihazırda meşru müdafaa kapsamında hedefler ateş altına alınmaya devam edilmektedir.Şehit ve yaralı silah arkadaşlarımızın kanı yerde bırakılmayacak, bu menfur saldırıyı yapanlardan hesap sorulacak ve benzeri saldırılara karşı meşru müdafaa hakkımız en sert şekilde kullanılacaktır” denildi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanlığı karargahındaki değerlendirme toplantısı ardından beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ile Hatay’a gitti. Akar ve TSK’nın komuta kademesi, Hatay’da İkinci Ordu Komutanı Korgeneral Sinan Yayla’nın eşliğinde İdlib’teki durumu yakından takip etmek üzere sınır birliklerine hareket etti.
Milli Savunma Bakanlığı, saat 17.30 itibariyle Akar ve komutanlarca sınır bölgesindeki incelemelere ilişkin görüntülü kısa bilgi de paylaştı. Buna göre; Akar, Hatay’da AA’ya yaptığı ilk açıklamada, “Aziz milletimizin, kimsenin gerekenlerin yapıldığından, yapılacağından şüphesi olmasın” mesajını verdi. Akar’ın sınır bölgesinde İdlib’deki operasyon süreciyle ilgili komuta kademesi ve diğer yetkililerle toplantı da yaptı.
‘Türkiye’nin İdlib’teki hareketlerinden bilgi sahibi değiliz‘
Rusya Savunma Bakanlığı:
”Türkiye’nin bölgeye takviye amaçlı gönderdiği birlikler konusunda Rusya’ya bilgi verilmedi ve hali hazırda Türkiye’nin İdlib’de bölgeden hava destekli operasyonu olmadı..
Türk birlikleri 2 Şubat’ı 3 Şubat’a bağlandığı akşam saatlerinde Rusya tarafına bilgi vermeden İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesinde hareket etti ve Suriye hükümet güçleri tarafından Serakib yerleşim biriminin batısındaki teröristlere yönelik saldırısının hedefi oldu..
Dolayısıyla TSK, söz konusu bölgede terör unsurları zannedilerek vuruldu.”
F-16 askeri uçaklar
Rusya Savunma Bakanlığı:
”İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesindeki hava sahası Rusya ordusu tarafından sürekli kontrol ediliyor. Türkiye Hava Kuvvetleri, Suriye sınırını ihlal etmedi, Suriye ordusunun mevzilerine yönelik saldırı tespit edilmedi.”
Erdoğan: ”İdlib’de Suriye Ordusu F-16 askeri uçakları eşliğinde vuruldu.”
Kremlin Sözcüsü, Dmitriy Peskov:
”Terör örgütlerinin bu bölgede devam eden hareketliliği nedeniyle endişe duymaya devam ediyoruz. Rusya ve Türkiye orduları, İdlib’deki durum konusunda sürekli iletişim halinde..
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Erdoğan İdlib’deki son gelişmeleri henüz konuşmadı. Ancak liderlerin bunu gerekli görmesi halinde, görüşmenin en kısa sürede ayarlanabileceğine dair hiçbir şüphe yok.”
‘Bize bilgi verilmedi’ iddiasına yalanlama
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar:
”Soçi ve Astana’da uzlaşılmış mutabakatlar ile bugüne kadar çeşitli ateşkesler ilan edildi ancak Suriye rejimince buna uyulmadığı için Türkiye bölgeye asker sevkiyatı yaptı..
Rusya tarafınca TSK’nın bölgeye takviye kuvvetler gönderilmesiyle ilgili kendilerine bilgi verilmediği iddiası..
Ancak her seferinde (Şam) rejim tarafından bu ateşkesler bozulmuş, sürekliliği sağlanamamıştır. Bu çerçevede ateşkeslerin sürekliliğini sağlamak, birliklerin güvenliğini sağlamak, diğer taraftan da göçün önlenmesine ve buradaki insanların zor arazi ve iklim şartlarında yaşadıkları insanlık dramına son vermek maksadıyla bu konudaki çalışmalarımızı sürdürmekte ve ilave tedbirler almaktayız. Bu nedenle arazideki unsurlarımıza gerekli desteği sağlamak, takviyeleri yapmak bakımından bazı intikaller icra edildi..
Bu intikaller, muhatabımız olan Ruslarla koordine edildi onlara hem yer hem zaman bakımından gerekli bilgiler verildi..
Son olayda da intikalimiz bir gün öncesinden yani dün saat 16.13 ve teyiden saat 22.27’de buradaki ilgili arkadaşlarımız tarafından Rusya tarafındaki ilgili personele bildirildi..
Bu iletişim ve bilgilendirmelere rağmen, tüm bu önlemlere rağmen, Rejim tarafından gece saat 01.13’te unsurlarımıza karşı ateş açılmıştır..
Talimatlar doğrultusunda ve meşru müdafaa çerçevesinde oradaki unsurlarımız tarafından Rejim hedeflerine karşı anında gerekli mukabele misliyle gösterilmiştir..
Şu ana kadar 54 Rejim hedefi ateş altına alınmış, çeşitli kaynaklardan aldığımız bilgilere göre şu ana kadar 76 Rejim mensubu, askeri etkisiz hale getirilmiştir. Diğer taraftan da bizim şehit ve yaralılarımız var.”
‘ Rusya’ya bilgi verilmediği doğru değil‘
AKP Parti Sözcüsü Ömer Çelik:
”Rusya Savunma Bakanlığı’nın Türkiye’nin İdlib’e gönderdiği askeri takviye güce ilişkin kendilerine bilgi verilmediği yönündeki açıklamasını reddediyoruz”
‘TBMM olağanüstü toplanmalı‘
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener:
”Suriye topraklarında, İdlib’te TSK’nın hedef alınmasıyla ilgili TBMM’nin acilen olağanüstü olarak toplanması gerektiği çağrısında bulunuyoruz..
Başkalarının inisiyatifine bırakılmayacak kadar kıymetli milli varlığımız, bu saldırıyla bir kez daha hedef alındı..
Tarih, birçok kez olduğu gibi, bizi yine önemli bir görevle karşı karşıya bırakmıştır..
Ve yine tarihte örneği olduğu üzere, milli varlığımızın hedef alındığı zamanlarda, TBMM mutlaka görevinin başında olmalıdır. Bu nedenle; kahraman ordumuz üzerinden, ülkemize ve milletimize yönelen bu alçak saldırı karşısında, milli bir görev çağrısını yapmak ihtiyacı hissediyorum..
Milli siyaset, iktidar ve muhalefetin birlikte, ortak tavırla sergileyeceği siyasettir. Suriye’de oluşan yeni ve ağır şartları değerlendirmek üzere; Büyük Millet Meclisimizi kapalı bir oturumla ve acil olarak toplanmaya, İktidarı da milli duruşa katkı sunacak şekilde, aziz milletimizin vekillerini bilgilendirmeye ve tarihi sorumluluğunu yerine getirmeye çağırıyorum”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İdlib’te TSK’nın can kayıpları dolayısıyla Twitter aracılığıyla başsağlığı mesajını paylaştı.
‘Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretine denk gelen saldırı bir mesaj‘
Rusya, bu saldırıdan habersiz olabilir mi?
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Barış Doster:
”Saldırının zamanlamasının Erdoğan’ın Ukrayna’ya ziyaret gününe denk düşmesi, Türkiye’ye mesaj verdiğini de gösteriyor..
Rusya, Ukrayna ve Gürcistan konusunda Türkiye’nin hassasiyet göstermesini, NATO eksenli davranmamasını, Rusya’nın karşısında konumlanmasını asla istemiyor..
Bu arada ABD henüz bölgeden çekilmedi. ABD kara gücü olarak gördüğü PKK/PYD/YPG terör örgütünün yoğun olduğu yerlerde durdu. Bu mesele böyle devam ederse kilitlenme durumu söz konusu olursa ABD sığınmacı akınını dahi bahane ederek sürece tekrar müdahil olablir..
Bu ne Türkiye ne Rusya ne Suriye yararınadır. Üstelik İdlib’te yaklaşık 1 milyon kişinin Türkiye’ye gelmek için beklediğini Cumhurbaşkanı söyledi. Yeni bir göç dalgası göğüslemek Türkiye’nin altından kalkacağı bir iş değildir.”
Türkiye uzun süredir Suriye ordusunun İdlib’te gerçekleştirdiği operasyonlardan rahatsızlığını saklamıyor.
Erdoğan:
‘”İdlib’de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de bunu yapacağız.”
76 Suriye askeri askerini etkisiz hale getirdiği açıklayan Türkiye bu saldırıyı genişletebilir mi?
Yeditepe Üniversitesi’nden Dr. Deniz Tansi:
”Türkiye ile Suriye arasında savaş olmaz, Türkiye İdlib’te 30-40 km’lik bir alanı kontrol edebileceği bir orta yol arayacaktır..
Yaygın bir savaş şu an için güçlü bir seçenek olarak gözükmüyor..
Siyasi yetkililerden yapılan sert açıklamalar ‘Suriye ile yani rejimle kitlesel savaş mı düşünülüyor?’ düşünülüyor sorusunu akla getiriyorsa ben bunu pek mümkün görmüyorum. Erdoğan da bugün Ukrayna’da yaptığı açıklamada Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde konut yapmak istediğini söyledi. Türkiye için İdlib’in tümünü kontrol etmektense 30-40 kilometrelik bir alanın kontrol edilmesi yeterli olacaktır. Üstelik İdlib konusunda sadece rejim değil Rusya da çok ısrarcı. Rusya geri adım atacak gibi gözükmüyor. Bu nedenle az önce söylediğim gibi Türkiye 30-40 km alanı, belki bunu koruyarak Rusya ile orta yol bulmaya çalışacaktır. Ayrıca Ben Esat rejimin Rusya’ya güvenerek Türkiye ye karşı çok büyük bir meydan okumaya gireceğini zannetmiyorum.”
‘Türkiye, Suriye ile sıcak çatışma yaşarsa dolaylı olarak İran’la karşı karşıya gelir‘
Yeditepe Üniversitesi’nden Dr. Deniz Tansi:
”Suriye ile yaşanacak sıcak çatışma yalnız Rusya’yı değil İran’ı da rahatsız edecek..
Yaralı bir ülke var İran. İran’ın Esat yönetimiyle köklü bir işbirliği ve müttefiklik ilişkisi var. Bu anlamda Türkiye ile Suriye arasında hareketlik hızlandığı zaman, -evet Kasım Süleymani yok ama Kudüs Ordusu duruyor- doğrudan İran ile olmasa da İran’ın vekil güçleriyle karşı karşıya kalınma riskleri var..
Bu bağlamda Lübnan merkezli Hizbullah’ı da unutmamak gerek. Astana Mutabakatı kapsamında Rusya, İran ve Türkiye konjonktürel olarak işbirliği yaptı. Halbuki Türkiye, NATO üyesi ve uzun yıllardır Amerika’nın müttefiki. Bunlar da bir günde vazgeçilebilecek, bir günde gözden çıkarılabilecek olaylar değil. Önemli olan Türkiye’nin bu güçler arasında dengeyi cambaz gibi sürdürebilmesi. Kolay değil, o yüzden coğrafya kaderdir diyoruz.’’
‘Türkiye üzerinde Rusya’nın ABD’nin nüfuzuna karşıyım, istikrarlı bir denge bulunmalı‘
Doçent Barış Doster:
”Denge siyasetini sürdürmesinin Türkiye için bir mecburiyet olduğu görüşündeyim..
Ben ilkesel olarak Türkiye’nin S-400 alımını olumlu buluyorum. Ancak Akkuyu nükleer santrali, doğal gaz bağımlılığımız, en yüksek petrol tedarikçimiz olmasının yanına, yüksek dış ticaret ortaklığımız, S-400 alımı, hatta Türk basınında önümüzdeki süreçte savaş uçaklarının ortak üretimi yazılıp çiziliyor, bunlar alt alta konunda kaçınılmaz olarak Rusya, Türkiye’de nüfuz inşa ettiği görülüyor..
Ben nasıl ABD’nin Türkiye üzerinde askeri, teknolojik diplomatik nüfuzuna karşıysam buna da karşıyım..
Avrasya ile Atlantik arasında, ABD ile Rusya arasında istikrarlı bir denge tutturmak yönetilmesi zor bir süreçtir. O yüzden Türkiye’nin bir tarafa çok fazla ağırlık vermeden ilişkileri yönetmesi gerekir. Bu süreci yönetmek zor olsa da taraflardan birinin tercih edilmesine karşıyım.”
‘Türkiye, Şam ve Rusya ile birlikte hareket etse, İdlib meselesi bir ay içinde çözülür’
Musa Özuğurlu:
”Türkiye’nin Rusya ve Şam ile işbirliği yapması halinde İdlib sorunu bir ay içinde çözülür görüşündeyim..
Suriye ordusu, 2018 Soçi mutabakatında bir türlü yerine getirilmeyen M4-M5 karayolunun cihatçılardan temizlenmesi hedefiyle hareket ediyor..
İdlib halkının tümü yönetime karşı değil.”
Suriye’nin İdlib vilayetinde ocak başından bu yana devam eden hareketlilik büyük gerilime dönüştü.
El Kaide’nin son versiyonu Heyet Tahrir Şam başta olmak üzere cihatçı grupların yüzde 90’ını kontrol altında tuttuğu vilayette, 17 Eylül 2018 tarihli Soçi mutabakatının maddelerinin hayata geçirilmediği bir ortamda, TSK’nın da hedef haline geldiği bir iklim oluştu.
HTŞ ve cihatçı grupların Suriye ordusu, Rusya’nın Hmeymim üssü ve Halep hattına yönelen saldırılarının ardından Suriye ordusu, bir süredir yavaşlattığı operasyonlarını yeniden başlattı.
Suriye ordusu, Soçi Mutabakatı gereği bir sene önce açılmış olması gereken M4-M5 otoyolu ile İdlib’e doğru hareketlenirken, cihatçılara açılan ateşten TSK güçleri de etkilendi. 8 askerin hayatını yitirdiği, 9’unun yaralandığı belirtiliyor. Rusya Federasyonu, kayıpların takviye gücün askeri otoritelere haber verilmemesinden kaynaklandığını duyurdu.
‘Suriye ve Rusya Soçi mutabakatını reddetmiş cihatçı grupların saldırılarına karşılık veriyor’
Musa Özuğurlu:
”İdlib’i kontrol altında tutan el Kaide (HTŞ) ve bağlantılı gruplar Soçi mutabakatını daha başından reddetti. Bunların saldırıları hiç durmadı..
Rusya ise cihatçı grupların ihlallerini her düzeyde sürekli güdeme getirdi. Ancak El Nusra, Türkistan İslam Partisi, Huraseddin, Ecnad el Kavkaz, Ensar el Tevhid, Cunud el Şam gibi örgütlerin bugüne kadarki saldırılarını örnek gösterdi:
“Sahaya baktığımız zaman aslında Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşmaya rağmen bu grupların zaten aslında bu anlaşmayı en baştan reddettiklerini bir kısmının, yine aynı grupların saldırılarına devam ettiklerini görüyoruz. Rusya’nın bu konuda hem dışişleri bakanlığı sözcülüğü düzeyinde hem dışişleri bakanlığı düzeyinde hem de Kremlin sözcüsü düzeyinde aslında bu ihlalleri dile getirdikleri ve daha önce birtakım uyarılarda bulunduklarını görüyoruz. El Nusra, Türkistan İslam Partisi, Huraseddin, Ecnad el Kavkaz, Ensar el Tevhid, Cunud el Şam gibi büyük örgütler var orada. Bunların bir kısmı nicelik olarak küçük sayılabilir ama etkisi olan örgütler. Bunlar El Kaide Uygur’dan gelen, El Kaide Kafkasya gibi birtakım kaynaklarla buradalar. Türkistan İslam Partisi ve El Nusra’nın zaten en baştan anlaşmayı reddetmiş olması ve bunların bir kısmının terör örgütü olarak uluslararası camiada kabul edilmesiyle birlikte asıl yapılması gereken İdlib’deki sivillerin de bu örgütlerden kurtarılması. Şöyle bir başlık var mesela, bir taraftan Suriye ordusu ile bu örgütler savaşıyor ama diğer taraftan bu örgütlerin terör örgütü olduğu ve bunların aslında halkı da bir şekilde kalkan olarak kullandığı göz ardı ediliyor. Ben çok da anlaşılabilir olduğunu düşünmüyorum. Çünkü burada maalesef haberler verilirken doğrudan doğruya Rusya hava bombardımanı yapıyor, Suriye ordusu da karadan sivilleri vuruyor diye veriliyor. Hâlbuki Rusya, ısrarla buradaki örgütlere yönelik bir bombardıman yaptığını anlatmaya çalışıyor. Keza Suriye ve Rusya tarafına daha önce bu örgütlerin birçok saldırısı olmuştu, Suriye onlara karşılık veriyor. Rusya da bunlara karşılık veriyor.”
‘Türkiye kamuoyuna gerçekler tam olarak aktarılmıyor’
Musa Özuğurlu:
”İdlib’deki cihatçı gruplar aynı zamanda sivilleri de kullanıyor. Rusya ve Suriye son dönemde üç insani koridor açtı ancak örgütler sivillerin çıkmalarına izin vermedi ve onları her türlü baskıyla ‘insan kalkanı’ olarak kullandı. Yeni kurtarılan Maarat Numan’daki duruma bakarsak, Türkiye kamuoyuna gerçekler tam olarak aktarılmıyor..
Rusya’nın açıklamış olduğu en son açılan üç koridor aslında Suriye tarafına yönelik koridorlar. Halkın aslında bu örgütlerle birlikte hareket etmediği ve kendilerine koridor açılması tarafında yönetimin hakim olduğu tarafa, bunu illaki memnun oluyorlar anlamında söylemiyorum, ama geçtiklerini de görüyoruz. Dolayısıyla bu örgütler bu sivillerin çıkması halinde oradaki güçlerini tamamen kaybedeceklerini de biliyorlar. Bu nedenle o insanlara bazılarına baskı uygulayıp ev hapsine alarak orada tutuyorlar. Mesela Maarat El Numan’ı düşünelim, Suriye ordusunun son kurtardığı en önemli yer. Burada Rusya’nın ‘Hiçbir sivil kalmadı burada’ açıklaması vardı. Eğer sivil kalmıyorsa orada, bu bombardıman, operasyonlar çok rahat bir şekilde devam ediyor ve buraları bu örgütler kaybediyorlar. Bu nedenle sivilleri orada tutmaya çalışıyorlar. Siviller gönüllü olarak orada kaldığı için değil zorla bu insanların çıkışına izin vermedikleri için orada tutabiliyorlar. Bu meseleye buradan sahadan bakmak gerekiyor. Ama bir şekilde Türkiye kamuoyunda bu gerçekler tam olarak anlatılmıyor.”
‘ABD, Nusra gibi örgütlere yönetimle savaştıkları için göz yumuyor’
Musa Özuğurlu:
”Son dönemde İdlib üzerinden ABD yönetiminin mesajlarına dikkat çekmek isterim. ABD Suriye yönetimine karşı el Kaide dahil kim varsa göz yumuyor. ABD’nin hedefi Türkiye’nin Rusya ile ittifakını bozmak..
Amerika şu anda herhangi bir şekilde Esad’a karşı mücadele eden hangi örgüt varsa, ona göz yumuyor. Yani James Jeffrey’in açıklamalarında eğer yanlış anlamadıysam, orada El Kaide uzantılı El Nusra var ama bunlar şu anda rejimle savaşıyor, dolayısıyla bizi çok bu durum rahatsız etmiyor gibi bir ton aldım. Dolayısıyla bu Amerikalıların bu bölgedeki politikasını açıklıyor. Orada Türkiye’ye bir şekilde destek çıkacakları açıklamalarının da zannediyorum Rusya tarafıyla ilgisi var. Bir şekilde Rusya’nın ilk ittifakını da bozmaya çalışıyor Amerika Birleşik Devletleri. Bu nedenle Türkiye’ye yönelik olarak olumlu birtakım ifadeler kullanıyor. Halbuki bir süre öncesine kadar Fırat’ın doğusuyla ilgili olarak iki ülke sahada karşı karşıya gelmişti. İdlib tarafı Amerika Birleşik Devletleri’nin şu anda bir hedefi değil. Buradaki tek hedef bence siyasi, bir tanesi Esad’a bir tanesi de Rusya’ya karşı Türkiye’yi korumak ya da aynı şekilde Türkiye’yi buradaki hakimiyetine devam etmesini bir şekilde motive etmek istiyor. Bence Amerika’nın politikası şu anda bu.”
‘Soçi mutabakatının hedefi Türkiye’ye marj tanımaktı’
Musa Özuğurlu:
”Eylül 2018’de imzalanan Soçi mutabakatının hedefi Türk hükümetine İdlib’deki politikalarda marj tanımak. Yine mutabakatın maddelerinden birisi M4-M5 karayolunun açılması..
Suriye ordusunun bugünkü eylemlerinin hedefinde de mutabakatta yer alan ve yerine getirilmeyen madde var. Serakib bölgesi bu otoyol için kavşak noktası ve burası Türkiye’nin de ‘terörist’ olarak tanıdığı Nusra’nın elinde. Buradan Halep’in dış mahallelerine son dönemde saldırılar oluyor..
Soçi’nin hedefi doğrudan Türk hükümetinin bir şekilde bu bölgede devam eden politikalarına marj tanımaktı. Yoksa Rusya bir taraftan burada terör örgütleri olduğunu ifade ediyordu, ama diğer yandan da Türkiye bunu ısrarla istiyorsa, o zaman iki tarafın birbirine saldırmayacağı bir anlaşma yapalım tavrındaydı ki bu yapıldı..
Anlaşma maddelerinden bir tanesi M4-M5 Karayolunun bir şekilde boşaltılmasıydı. Fakat bu bugüne kadar yerine getirilmedi. Suriye ordusu şu anda anlaşmanın bu yerine getirilmeyen maddesini yerine getirmek üzere hareket halinde. Maarat El Numan’dan sonraki hedef Seragip. Burada muhalif olarak adlandırılacak olan güçler değil tamamen Türkiye tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen güçler var ki bunların başında El Nusra geliyor. Dolayısıyla Suriye ordusunun hedefi Halep, Hama ve daha güneydeki şehirlere bağlantıyı sağlayacak olan bu yolu kurtarmak..
Diğer yandan da bu bölgede sürekli Suriye ordusuna yönelik ya da en son Halep tarafında gördüğümüz Zehra Mahallesi’ne olduğu gibi sivillere yönelik birtakım saldırıların önüne geçmek. Suriye ordusunun bu son ataklarına baktığımız zaman amacın bu olduğunu görüyoruz. Bir şekilde aslında Suriye ordusu bizatihi anlaşmanın kendisinin maddelerinin uygulanması üzerine hareket ediyor.”
‘Türkiye bu örgütlerle doğrudan işbirliği içinde değil ama yönetimle mücadele ettikleri için faydasını görüyor’
Musa Özuğurlu:
“Eğer İdlib’de bu gruplar kontrolü kaybederse, bundan sonra Suriye ordusunun hedefi İdlib merkez olacaktır, önceliğin hangisine verileceğini bilmiyorum ama hem de Cisr Şuğur olacaktır. Ondan sonrasında da geriye Türkiye tarafındaki Harim, Dana, Sarmada, Armanaz gibi birtakım gibi yerler var. İdealde yine bu M5 Karayolu üzerinde Taftanaz denilen bir yer var. Buralar olacak ve onun daha ilerisine eğer çıkılacak olursa Halep’in batısı yani Türkiye sınırına doğru olan bölüm tamamen temizlenecek. Bunun da anlamı şu, daha sonrasında İdlib sorunu kalktığı zaman geriye Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarında hakim olduğu bölgeler kalacak. Fırat’ın batısını düşünecek olursak, dolayısıyla sıra oraya gelecek. Türkiye bir şekilde bu örgütlerle doğrudan işbirliği içindedir iddiaları doğru değil ama şöyle bir şey var; buradaki örgütleri aynı zamanda Suriye yönetimiyle mücadele halinde olduğu için Türkiye bir şekilde kendi faydasına görüyor buradaki örgütlerin varlığını.”
‘Türkiye çelişkili tavır içinde. Hem kendi terör örgütü gördükleri var hem Rusya’nın öyle gördükleri’
Musa Özuğurlu:
”Türkiye’nin şu anda çelişkili bir tavır içinde olduğunu söyleyebiliriz. Bir taraftan kendisinin de terör örgütü olarak adlandırdığı bir örgüt var, birtakım başka örgütler var. Bir taraftan bizatihi işbirliği yaptığı ülke Rusya’nın da terör örgütü olarak adlandırdığı ve Rusya’ya saldıran birtakım örgütler var. Bunlara yönelik olarak Rusya hareket ediyor, Suriye yönetimi de hareket ediyor. Türkiye ile Suriye yönetimi şu anda düşmanlar ama Türkiye’nin hem kendi taahhütleri açısından hem de kendisinin de terör örgütü olarak değerlendirdiği örgütler açısından aslında Rusya ve Suriye yönetimiyle işbirliği yapması gerekiyor. Suriye yönetimiyle işbirliği olmayabilir ama Rusya ile işbirliği halinde olması gerekiyor. Türkiye’nin tavrının kendisinin alan kaybetmesine sebep olacak birtakım gelişmelerinin önüne geçmek olduğunu görüyoruz. Şu anda bütün kontrol noktalarına rağmen Türkiye’nin daha sonra yeniden birtakım birlikleri oraya göndermesinde şöyle bir şey var. Belli ki bu kontrol noktaları bu örgütleri korumaya yetmiyor, Suriye ordusu da artık kararlı biçimde bu kontrol noktalarını da geçecek şekilde ilerlemeye devam ediyor. Dolayısıyla sahada Suriye ordusunu durdurmak üzere TSK olarak değil oradaki örgütler çatısı altında durdurmak üzere Türkiye harekete geçmiş durumda. Rusya’nın dünkü açıklaması çok önemli bir mesaj. Hareket halindeki unsurlar vuruldu. Yani kontrol noktaları değil. Bu durumda Suriye ordusu, Türkiye ile Rusya arasında yapılmış olan o noktaları ihlal etmiş değil. Tam tersi hareket halindeki bir konvoyu vurmuş durumda, teknik olarak böyle. Bunun yanında Rusya’nın buna vurgu yapıyor olması önemli ve Türkiye’nin kendisiyle birlikte hareket etmediğini aslında anlaşmanın bir tarafı olarak diğer tarafa haber vermediği vurgusunu da yapmış oluyor Rusya bu açıklamayla birlikte. Aslında hedeflenen bu ama iktidarın hedefi bu değil. İçeride etkili bir şekilde kalmak ve bunu bir yandan Rusya bir yandan Suriye’ye karşı bir güç olarak kullanmak. Eğer Türkiye bu örgütlere karşı aynı zamanda sivilleri de gözeterek Suriye ordusu ve Rusya ile birlikte hareket etse, İdlib meselesi bir ay içinde çözülür aslında. Geriye problem kalmaz. Zaten Fırat’ın doğusu ayrı siyasal bir tartışma ama Fırat’ın batısında herhangi bir problem de kalmaz. Böylece hem Suriye yönetimi hem de Rusya rahatlamış olur. Geriye tek Kürtler başlığı kalır. O da ayrı bir pazarlık konusu olarak devam eder. Burada Türkiye açısından gerilimi devam ettirmek hem iç ve de dış politikada enstrüman olarak elinde tutması itibariyle değerli bir taktik olarak görülüyor.”
‘İdlib’deki herkes Suriye yönetimine karşı değil, karşı olsalar bile diğer örgütlere tercih edecekler çoğunluk çıkar’
Musa Özuğurlu:
“Birincisi o bölgedeki herkes Suriye yönetimine karşı değil, bunlar azınlık da değil yani. İkincisi, Suriye yönetimine karşı olsa bile Suriye yönetimini diğer örgütlere tercih edecek insanlar var. Yani şöyle bir şey yok; Suriye yönetimini istemiyorlar ama örgütleri istiyorlar. Onun da sorulması gerekiyor; ‘peki, bu örgütleri istiyorlar mı?’. Bu insanlar örgütleri hiç istemiyorlar, memnun olmasalar da Suriye yönetimine yine de razı olabilirler. Üçüncüsü gerçekten de Suriye yönetimini istemeyenler var. Ama bunlar sadece bu örgütlerin militanlarının, elemanlarının yakınları ve hatta onların bile zorla bir şekilde orada tutulduklarını düşünüyorum. Bu yüzden şunu söyleyebiliriz. Suriye yönetimini istemeyen aynı zamanda örgütleri isteyen ve bunlarla birlikte hareket edecek olan ve bu nedenle Suriye yönetimini hiçbir zaman için dönmeyecek olanlar sadece bir azınlık geri kalanların büyük çoğunluğu Suriye yönetimini istiyor. Bir kısmı istemediği halde Suriye yönetimini tercihi edecek durumda. Dolayısıyla bu konudaki iddialar saha gerçeğini hiçbir şekilde yansıtmıyor.”
İLGİLİ HABER
amerikaninsesi – Hilmi Hacaloğlu -Umut Çolak -Yıldız Yazıcıoğlu – tr.sputniknews – Ceyda Karan