Kanal İstanbul tartışılıyor.
Kanal İstanbul’u savunanlar bunun Montrö Anlaşması’nı devreden çıkaracağını açıkça söylüyorlar ve savunuyorlar.

Kanal İstanbul’a karşı çıkanları ve Montrö’yü savunanları ise ‘Montrö Lobisi’ diye damgalıyorlar. Onlara göre Montrö’ye savunanlar Batılı-Emperyalist güçlere hizmet eden bir ‘lobi’…
Kanal İstanbul’a karşı çıkanlara göre de, Montrö’yü bozmak isteyenler Batılı-Emperyalist güçlere hizmet eden bir ‘lobi’, bir menfaat grubu… Erdoğan’ın etrafını sarmış, onu yanlış yönlendiren ABD-FETÖ hizmetinde bir grup…
Bir de Kanal İstanbul üzerinden arsa spekülasyonu yapan ve milyar milyar rant sağlamak isteyen inşaatçılar grubu var…
Kanal kazma, İstanbul’da 4 tekerli canavarlar gibi gezen o dev kamyonlarla hafriyat taşıma, beton dökme işi için iştahla ellerini ovuşturan lobici gruplar…
Kanal İstanbul’un zararlarını, İstanbul’u bölme, yıkma, imha etme planlarını aklı başında onlarca uzman depremden, savunmaya birçok boyutta TV’lerde anlattı, yazdı çizdi, yazıp çizmeye devam ediyor… Saray’daki Montrö Düşmanı Lobi ve Menfaat Lobisi ise Erdoğan’a Kanal İstanbul için gaz vermeye devam ediyor…
Erdoğan’ı geri dönülmez noktaya itmeye çalışıyorlar…
Çünkü arkada ABD çıkarı var…
Montrö gerçeğini çok uzatmadan bir daha anlatmak gerek…
Montrö Atatürk’ün Hitler’e Boğazların kapısını kapatmasıdır.
Montrö, Atatürk’ün, II. Dünya Savaşı’nda Almanların Boğazlar’dan Karadeniz’e çıkıp Rusya’yı vurarak, Türkiye’yi istemediği bir savaşın içine sürüklemesine karşı aldığı bir önlemdir…
Atatürk böylece I. Dünya Savaşı’nda, Almanların Goeben (Yavuz) ve Breslau (Midiili) komplosu ile Karadeniz’de Rus limanlarını ve gemilerini vurarak, Osmanlı devletini zorla savaşa sürüklenmesinin ve bunun sonucu Sarıkamış faciasının bir kez daha tekrarlanmasını engellemek istemiştir. Ve engellemiştir.
Montrö, Türkiye’ye savaşta harp gemilerinin geçişini engelleme, barışta sınırlama getiren bir anlaşmadır. Atatürk II. Dünya Savaşı’nın mutlaka çıkacağını öngördüğü için kendisi yaşarken takip edip 1936’da imzalattığı Montrö ile, I. Dünya Savaşı hatasının tekrarlanmasını engellemiştir.
Atatürk’ün ölümünden sonra, onun öngördüğü gibi II. Dünya Savaşı patlamıştır.
Almanya, Hitler Türkiye’yi kendi safında savaşa sürüklemek için büyük baskı yapmıştır.
Atatürk’ün silah arkadaşları, başta İnönü, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay, Karabekir, hepsi I. Dünya Savaşı dersleri ile dolu oldukları ve Atatürk’ün ‘Sakın savaşa katılmayın, I. Dünya Savaşı’ndan beter oluruz!’ vasiyeti kulaklarında çın çın çınladığı için Alman baskısına direnmiş, tarafsız kalmayı başarmışlardır…
Hatta Montrö ile yetinmemiş, Hitler’in Boğaz’dan gizlice geçebilecek denizaltılarına karşı Boğaz çıkışında, Kavaklar’a denizin altına çelik ağ germişlerdir…
Montrö çelik ağlarla savunulmuştur!..
Hitler Rusya’ya saldıracak denizaltılarını karadan taşıyıp Tuna’dan Karadeniz’e çıkarmak zorunda kalmıştır!..
Şimdi ABD Montrö’yü delerek, uçak gemilerini, savaş gemilerini Karadeniz’e çıkarma ve Rusya’yı Karadeniz üzerinden güneyden de kuşatma derdindedir…
Bunun için Türkiye’ye Kanal İstanbul ile Montrö’yü kaldırma baskısı yapmaktadır…
Erdoğan çevresine bir daha iyi baksın…
O Kanal İstanbul dedikçe, yüzleri gülenler Saray’daki ABD casusu gizli FETÖ’cüler olabilir!
Lozan ve Montrö Anlaşmalarına Göre Boğazların Durumu
Lozan ve Montrö Anlaşmalarına Göre Boğazların Durumu
Lozan Antlaşması Konferansına Katılan Ülkeler Kasım 1922’de toplanan konferansa Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya ve Yugoslavya katıldı. Boğazlar ile ilgili görüşmelere ayrıca; Sovyet Rusya ile Bulgaristan katıldı. Türkiye adına konferansa Dışişleri Bakanı İsmet Paşa katıldı.
Lozan barış antlaşmasında imzalanan maddeler neler
a) Sınırlarla ilgili maddeler:Trakya’da Yunanistan ile olan sınır, Mudanya Ateşkes Anlaşması’nda belirlenen şekliyle kabul edildi.Suriye sınırı Ankara Antlaşması’nda belirlenen şekliyle kabul edildi.Irak sınırının Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak ikili görüşmelerle belirlenmesi kararlaştırıldı.Irak sınırı 1926’da yapılan Ankara Antlaşması ile çizildi.
b) Boğazlarla ilgili maddeler:
Barış zamanında savaş gemileri hariç bütün gemiler Boğazlardan serbestçe geçebilecektir. Savaş zamanında ise Türkiye Boğazlar üzerinde istediği gibi davranma hakkına sahip olacaktı.Boğazların her iki tarafı askerden arındırılacaktı.Boğazların yönetimi başkanı Türk olan Uluslararası Boğaz Komisyonuna bırakılacaktır.Ticaret Gemileri ve uçakları barış zamanında Türk Boğazlarından geçiş serbestisine sahiptirler.Savaş gemileri ve uçakları barış zamanında Boğazlardan geçiş serbestisine sahiptir ancak Karadeniz yönüne geçişte savaş gemileri için sınırlama vardır.Savaş zamanı: Türkiye, Muharip değilse tarafsızlık haklarını geçişi engelleyecek şekilde kullanamaz; Türkiye Muharip ise; tarafsız devletlerin ticaret gemileri düşmana yardım götürmüyorlarsa geçebilirler; savaştığı devletin gemilerine karşı Türkiye, her türlü hakkını kullanabilir.
c) Adalar ile ilgili madde:
Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’ye verildi. Balkan Savaşları sonunda kaybedilen adalardan Türk sınırına yakın olanlar, askersiz hale getirildi.d) Kapitülasyonlar ile ilgili madde:Kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı.e) Tazminat ile ilgili madde:Yunanistan’ın savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı vermesi kararlaştırıldı.f) Ermeni Devleti ile ilgili madde:1. Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulması fikrinden vazgeçildi. Bölgenin Türk toprağı olduğu kabul edildi.
LOZAN ANTLAŞMASI TÜRK HEYETİ
1841 Londra Boğazlar sözleşmesinden itibaren Avrupalı devletlerin de söz hakkı kazandığı Boğazlar sorunu böylece netleşmiştir. Boğazlar Komisyonunun varlığı Türkiye’nin bağımsızlığına ve hakimiyetine gölge düşürmüştür. Boğazların silahsızlandırılması güvenlik sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Bu durum II.Dünya Savaşı öncesinde Boğazların Almanya ve İtalya tarafından işgal edilme ihtimali ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Boğazlar konusu daha sonra tekrar gündeme getirilmiş 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar sözleşmesiyle yeni bir düzenleme yapılmıştır. TBMM boğazlar konusunda taviz vermiştir.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından (Çanakkale ve İstanbul) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir ‘te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmiştir.Türkiye, Lozan Antlaşması’yla birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin getirdiği kısıtlamalardan dolayı daima kaygı içinde bulunmuştu. Sözleşmenin imzalandığı tarihlerde güncelliğini koruyan silahsızlanma ümitlerine güvenen Türkiye’nin silahlanma yarışının tekrar başlamasıyla duyduğu huzursuzluk giderek artmıştı. Türkiye, duyduğu bu huzursuzluğu ve boğazların statüsünde değişiklik yapılması yolundaki teklifini konu ile ilgili imzacı devletlere duyurduğunda farklı kutuplarda yer almaya başlayan bu devletlerin hemen hepsinden ortak bir anlayış görmüştü. İngiliz Dışişleri Bakanlığının 23 Temmuz 1936 tarihli bir notasında konu hakkında şu görüşlere yer verilmiştir: “Türkiye’nin Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi ile ilgili isteği haklı kabul edilmektedir.”
Boğazların statüsü ve gemilerin geçiş rejimi ile her zaman yakından ilgilenen Birleşik Krallık’ın Türkiye’yi desteklemesine paralel olarak Balkan Antantı Daimi Konseyi’nin 4 Mayıs 1936’da Belgrad’da yaptığı toplantıda Türkiye’nin teklifini destekleme kararı alınmıştır. Türkiye’nin girişimi Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin diğer akitleri tarafından da kabul edilince boğazların rejimini değiştirecek olan konferans, 22 Haziran 1936’da İsviçre ‘nin Montrö kentinde toplanmıştır. İki ay süren toplantılardan sonra 20 Temmuz 1936’da Bulgaristan, Fransa, Büyük Britanya, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Türkiye tarafından imzalanan yeni Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye’nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye’ye geçmiştir. Türkiye daha önce Sovyet Rusya ile yaptığı anlaşma uyarınca (saldırmazlık antlaşması) Sovyet Rusya’nın da desteği alınmıştır.
Ticari Gemilerin Geçiş Rejimi
Barış zamanında, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, hiçbir işlem (formalite) – sağlık denetimi hariç – olmaksızın Boğazlar’dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır.Savaş zamanında Türkiye, savaşan değilse bayrak ve yük ne olursa olsun Boğazlar’dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır.
Savaş zamanında Türkiye savaşansa, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardım etmemek koşuluyla Boğazlar’da geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler Boğazlar’a gündüz girecekler ve geçiş, her seferinde Türk makamlarınca gösterilecek yoldan yapılacaktır.Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayması durumunda, Boğazlar’dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır; ancak gemilerin Boğazlar’a gündüz girmeleri ve geçişin her seferinde Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir. Kılavuzluk, bir durumda zorunlu kılınabilecek; ancak ücrete bağlı olmayacaktır.
Savaş Gemilerinin Tabii Olacağı Yaptırımlar ve Geçiş Rejimi
Barış ZamanıSavaş gemilerinin Boğazlar’dan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir önbildirimde bulunulması gerekecektir. Bu ön bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır;ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletler için bu süre onbeş gündür.Boğazlar’dan geçişte bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek toplam tonajı tonu aşmayacaktır.Karadeniz’de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize, insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, bu kuvvetin toplamı hiçbir varsayımda tonu aşamaz.
2. Savaş ZamanıSavaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri yukarıda belirtilen koşullar içinde, Boğazlar’da tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır.Saldırıya uğramış bir Devlete ve Türkiye’yi bağlayan bir karşılıklı yardım antlaşması gereğince yapılan yardım durumları dışında savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar’dan geçmesi yasak olacaktır.Karadeniz’e kıyıdaş olan ya da olmayan Devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, kendi limanlarına gitmek maksadıyla boğaz geçişi yapabilirler.
Genel HükümlerBoğazlar kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakılacak, tahkimat yapmak hakkı tanınacaktır.Türk Hükümeti, sözleşmenin, savaş gemilerinin Bogazlar’dan geçişine ilişkin her hükmünün yürütülmesine göz kulak olacaktır.
Fesih ŞartlarıSözleşmenin süresi, yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, yirmi yıldır.Bununla birlikte, sözleşmenin 1. maddesinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır.20 Temmuz 1956’da sözleşmenin süresi bitmiş, sözleşmeyi imzalayan Devletler Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni değiştirmek için girişimlerde bulunmuşlar ancak başarılı olamamışlardır.Uluslararası Deniz Hukuku kuralları ve Fesih şartlarında da belirtildiği gibi gemilerin transit geçiş hakkı gereği sözleşmenin değişmesi durumunda dahi Türk Boğazlarından geçecek hiçbir gemiden zorunlu ücret talep edilemeyecektir.
MONTRÖ BOĞAZLAR ANTLAŞMASININ SONUÇLARI VE ÖNEMİ
Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkını sınırlayıcı hükümler kaldırılmış ve tam egemenlik sağlanmıştır.TÜRK-Sovyet ilişkilerinde ayrılığın ilk adımı atılmıştır.Boğazlarda asker bulundurulmasına olanak sağlanması ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki durumu güçlendi.Türkiye’nin uluslararası platformdaki saygınlığı artmıştır.
MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ’NİN GÜNÜMÜZDEKİ ÖNEMİ
Montrö sözleşmesinin süresi dolduğu halde, taraflardan hiçbirisi değişiklik önerisinde bulunmamıştır. Bu nedenle günümüzde de geçerliliğini sürdüren bu sözleşme dünya barışının en önemli dayanaklarından birini oluşturmaya devam etmektedir.
İLGİLİ HABER
HAZIRLAYANLARArif Sezgin KOŞMAZRamazan ÖZENTurgut Alper ESİ
KAYNAKLARneler /maddeleri-sonuclari-ve-onemi.htmlnin-maddeleri/9Fmesitemmuz-1936.html
Odatv.com – Kerem Çalışkan
