Prof. Dr. Tayfun Uzbay’ın yeni çalışması ‘Cehalet Bilimi’
Prof. Dr. Tayfun Uzbay’ın yeni çalışması, cehaletin bilimsel yöntemlerle nasıl yaygınlaştırıldığı konusunu ele alıyor…

Kitabın ‘Ünlü Olmanın Önemi’ başlıklı bölümü…
”Herkes ünlü olmak, ünlü değilsede bir ünlü ile tanışmak, onunla aynı fotoğraf karesinde gözükmek, bir anı paylaşmak, kısada olsa bir zaman geçirmek ister.
Kendinizi ünlülerden etkilenmeyen bir kişi olarak tarif etseniz bile popülaritesi yüksek olan yüzlerce kişi tanıyorsunuzdur. Muhtemelen bunların hayatları ile ilişkili de az yada çok bir şeyler biliyorsunuzdur. Bu bilgilerin zihninize nasıl girdiğinin ve kalıcı hale geldiğininde farkında değilsinizdir.
Ünlü olmak böyledir. Kendinizi daha fazla tanıtma ihtiyacı olmadan ve uğraşmadan bir anda büyük kitleler sizin isminizi ve yaptığınız işi zihinlerine kalıcı bir şekilde kazırlar.”
İLGİLİ HABER
‘TAPINMA KÜLTÜRÜNE GİDEREK DAHA ÇOK BENZEMEKTEDİR‘
”Sinema, televizyon, magazin, kitlesel olarak izlenen sportif faaliyetler, siyaset ve bilim ünlüyaratma potansiyeli olan mecralardır.
Günümüzün ünlü kültürü ünlü olanlara karşı hissedilen duyguların yoğunluğu ve gücü bakımından eski dönemlere ait tapınma kültürüne giderek daha çok benzemektedir.
Ünlülerin kitlelere hissettirdiği aşırı coşku ve hatta kendinden geçme gibi davranışlar çok eskilere dayanmaktadır.”
Ünlülerle karşılaşmanın yada tanışmanın yarattığı duygulara ‘yıldız çarpması’ denir.
”Yıldız çarpması yoğun duygular dışında kişide fiziksel belirtilere de yol açar. Bir anlığına gördüğünüz yada tanıdığınız bir ünlünün size ne hissettirdiğini düşünün. Muhtemelen heyecanlanır, kalpatışlarınız hızlanır, onunla fotoğraf çektirip sizin için özel olan bu anı ölümsüzleştirmek istersiniz.”
Fiziksel olarak hiç tanışmadığınız bir ünlüye karşı hissedilen yakınlık ve samimiyete ‘parasosyal ilişki’ adı verilir.
”Ünlüler, pek çok insanın bu yaklaşımla oluşturduğu kendi çevresinin bir parçası olurlar. Böylece bizim gibi birer insan olmalarına rağmen bizim çok ötemizde, sanki çok farklı bir dünyaya aitmiş gibi bir değer kazanırlar.
Medyada ünlülerle yapılan söyleşilerde gündelik ve yüzeysel konuların işlenmesi, ünlülere ilk ismiyle hitap edilmesi, yakın yüz çekimleri, izleyiciyle programa konuk olan ünlünün arasındaki mesafeyi kapatmayı hedefleyen tekniklerdir.
Bu sayede izleyici söz konusu ünlünün de dahil olduğu ‘bir arkadaş grubunun parçası’ olduğunu hissetmeye başlar.
Ticari çıkar amacıyla yaratılan bu ulaşılabilirlik hissi, ünlüleri takip etmeyi daha çekici kılan bir unsurdur. Ünlü olma daha rahat ve konforlu bir hayat yaşamaya da yardımcı olur.”
‘ESKİ DÖNEMLER PEK ÇOK ÜNLÜ ÖZEL HAYATLARINDA GÖZ ÖNÜNDE OLMAK İSTEMEZLERDİ‘
”Eski dönemlerde, pekçok ünlü özel hayatlarıyla göz önünde olmak istemezlerdi. Yeni nesil ünlüler için bunun aksi söz konusu.
Dünyaca ünlü People dergisinin editörü Richard Stolley’e göre ünlüler de şöhretlerini pazarlayarak bunun üzerinden daha çok para kazanmaya çalışıyorlar.
Yeni milenyumla birlikte seks hayatları, aileleri ya da dini inançları gibi son derece kişisel pek çok detayı ortaya atarak gündemde kalmaya çalışan ünlü sayısı giderek artıyor. Bu durum ünlüler arasında azılı bir rekabeti de beraberinde getirdi.
Şöhretleri konusunda kendilerine daha az güvenenler teşhirciliğin dozunu iyice artırıp, utanma duygularını bir kenara bırakıp, başlarına gelebilecek kişisel zararı dahi göze alarak teşhirciliklerini çok daha aşırı noktalara taşımaya başladılar.
Şöhret sahibi olmak, her şeyi ortaya dökmek ya da aksi halde bunun sonuçlarına katlanmak zorunda olmak demekti.”
İLGİLİ HABER
‘ÜNLÜ BİRİNİN SÖYLEDİĞİ ŞEYİN İNANDIRICILIĞI OLDUKÇA YÜKSEKTİR‘
”Böyle bir noktaya gelen ünlünün algı yönetimi için sistem tarafından kullanılması kaçınılmazdır. Bu nedenledir ki birçok ünlüyü halkın dikkatini çeken her konuda bir şeyler söylerken görebiliyoruz.
Ünlülerin işaret ettiği görüş bazen ilgili konunun uzmanının aksi yöndeki görüşünden daha çok kabul görebiliyor.
Yeni nesil ünlülerin arasına akademik unvanlarını kullanarak sahaya dalan, ünlü olmak uğruna bilim etiğini ve mesleğinin öğretilerini hiçe sayan akademisyenler de katılmaya başladı.
Sözde halkı doğru bilgilendirme ve bilimin bazı yanlışlarına meydan okuyarak ezber bozma adına yanlış bilgi vermekten veya henüz tam olarak kanıtlanmamış bazı bilgileri kanıtlanmış gibi sunmaktan çekinmiyorlar.
Ünlü olma mertebesine ulaşmış akademisyenlerin söyledikleri üzerinden algınızı yönetmek ise çok daha kolay.
Sözün özü, ünlü birinin söylediği şeyin inandırıcılığı oldukça yüksektir.”
Ünlü olmak bir ayrıcalıktır ve sistem algı yönetimi için ünlüleri kullanır.
”Hazır yeri gelmiş iken medyanın çok kullandığı şu ‘ezber bozma’ klişesine de biraz değinmekte yarar var.
Bilimde sınır yoktur diyen ve abartılı zırvaları medya tarafından ezber bozmak olarak lanse edilen sözde akademisyenlere bazı sorularım var.
- Yaptığınız laf salatası dışında hangi çalışmalarınız ya da yeni yaklaşımlarınız ile yerleşik bilgilere meydan okudunuz?
- Bozduğunuz ezber ile ilişkili görüşleriniz hangi uluslararası bilim dergilerinde yayımlandı?
- Bunların hangileri dünyada kabul gördü ve burada aksi yönde neyi kanıtladınız?
Yerleşik bilgileri tartışarak bilimin yada sorgulanan bilginin sınırlarını zorlamak ciddi iştir. Sorgulanan konuda hem ciddi bir bilgi birikimini hem de kitap, makale ve rapor gibi kabul görmüş birçok üretime sahip olmayı gerektiriyor.
Tartıştığı konuda hiçbir birikimi olmayan, amacı medyanın dikkatini çekip isminden bahsettirmek olan muhteris kifayetsizler bu sözlerini eğitime değer veren gelişmiş bir ülkede sarf edemezler. Etselerde ciddiye alınmazlar.
Ettikleri sözler ile toplum sağlığına zarar veriyorlar veya insanları aldatıyorlarsa mensup oldukları meslekbirimlerine veya yasalara hesap verirler.
Bilimin sınırları medyaya sunulan lafkalabalığı ile değil yine bilimsel çalışma ve yöntemlerle sorgulanır. Bir akademisyen sözlerini destekleyen aksi yöndeki kanıtları ortaya koymadan uluorta konuşuyorsa bilin ki cehalet bilimcisidir.”
Odatv.com
