Saray’da gerçekleştirilen adli yıl açılış töreninde, ‘ağzı olan konuştu’!

Türkiye Barolar Başkanı Metin Feyzioğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle;

  • ”Sayın Cumhurbaşkanımızın çok büyük desteğiyle barolarımızın, danıştayımızın büyük katkılarıyla hazırlanan yargı reformu stratejisiyle çözüm vardır…”
  • ”Barolar Birliği hiçbir siyasi partinin muhalefeti ya da destekçisi değildir.
  • ”Biz tarafsızız. Kadına, çoğu yönelik şiddetle hep birlikte mücadele etmek zorundayız…
  • ”Hukuk alanındaki mesleklere giriş sınavı bir an önce getirilmeli ve zor bir sınav olmalıdır.
  • ”Yeni hukuk fakültesi açılmasına son verilmelidir.
  • ”Hakim ve savcı yardımcılığı müessesi mutlaka getirilmelidir.”
  • ”Bugün verilen hükümlerin yaklaşık yüzde 90’ı istinaf aşamasında gelişiyor. İstinafın yükü büyük.
  • ”Yargıtay’ımız içtihat olma özelliğinden çıkmak üzere. Yargıtay’ın huzuruna gelmesini sağlayacak kanunun getirilmesi şarttır.
  • Tutuklama tedbirinin peşin ceza gibi uygulayan uygulamalar kanundan çıkarılmalıdır.
  • Vatandaşlarımızın avukatlık hizmetinden yararlanırken alınan KDV indirilmelidir.
  • Kamuda çalışan avukatların özlük hakları düzeltilmelidir.
  • Stajyer Uyuşmazlıkların önceden doğmasını önleyecek batıda doğru örneklerini gördüğümüz koruyucu avukatlık hizmetlerini geliştirmeliyiz.
  • Ara buluculukta işçinin yanında avukat olmadan savunmasız müzakereye katılmasını yanlış buluyoruz. Çünkü karşısında bütün gücüyle işveren var.
  • Yargı reformu strateji belgesi doğru bir belgedir. Bu çoğulculukta hazırlanan başka bir belge ben görmedim.
  • Türkiye’nin normalleşme sürecinde kuvvetler ayrılığını tam olarak saylayacak şekilde Meclisimizde yeniden uzlaşma ile öneriyoruz. Uzlaşma liyakat temelli olacaktır.

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in törende yaptığı konuşmanın satır başları şöyle:

  • Hâkimler olarak bizler Türk milletinden aldığımız yargı yetkisini kullanıyoruz. Hukuk ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir. En gelişmiş hukuk sistemi hakları en çok koruyandır. İyi işleyen bir yargı sistemi ile insan haklarının korunmasının arasında bağ vardır. Kullandığımız kamusal gücün, huzurumuza gelen insanların hayatına ciddi etkileri olmaktadır. 
  • Bağımsız yargı yoksa hukuk devletinin varlığından söz edilemez. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte yargının denetleme görevi kuvvetlendirilmiştir. 
  • Yargı reformu adalete katkı sağlayacak. Yargı reformunun kısa sürede yasallaşarak ülke gündemine getirilmesini bekliyoruz.

AKP’li Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

  • Görevimiz gereği üstlendiğimiz sorumlulukların yanı sıra ferdi hayatımızda maruz kaldığımız çok sayıdaki hadise sebebiyle de bu kavram üzerinde sık sık durmak zorunda kaldık. Bugün de yeni adli yılın açılışı vesilesiyle adalet kavramına ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İnsanın diğer canlılardan ayrılması adaletin de esasını oluşturur. Zulüm ve adaletsizlik eş anlamlıdır. insan adalet yerine zulüm yolunu seçiyorsa bunu kendi iradesiyle yapıyordur.
  • Tarihte hep hayırla yad edilen şahsiyetler adalet konusuna büyük hassasiyet göstermiştir. Günümüzde dahi Hz. Ömer denilince aklımıza adalet geliyorsa onun adaletle ilgili sözünü tüm mahkemelerin duvarlarına kazıdıysak bunun sebebi budur.
  • Sıkça ifade edildiği gibi kanun başkadır hukuk başkadır adalet başkadır. Biz kendimiz ve tüm insanlık için daima adaletin peşinde koşmalıyız. Çünkü bugün yakın coğrafyamız başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde inleyen insanların feryatları arşı inletiyor. Dünya sistemi hayat tarzını korumayı her şeyin üzerinde tutan bir kesimin cenderesi altındadır. Kendi düzenleri için dünyanın kalanının göz yaşına ve ateşe boğmaktan çekinmeyen bir anlayış bulunuyor. Bu zalimliklerin demokrasi, insan hakları, terörle mücadele, hukuk, adalet adına yapılıyor alması zulmün ağırlığını daha da artırıyor.
  • Türkiye darbelerden vesayete kadar pek çok sıkıntılı süreç yaşamış olsa da halkın iradesini en üstte tutan kuvvetler ayrılığı fikrine ve bunun üzerine bina ettiği demokrasi anlayışına hep bağlı kalmıştır.
  • Devlete ait yetki ve görevlerin herhangi bir üstünlük sıralaması olmadan kullanılması olan kuvvetler ayrılığı prensibinin denge yerine çatışma anlayışıyla yorumlanması ülkeye ve millete fayda değil zarar getirir. çünkü kuvvetlerin kendi içlerindeki faaliyetlerini yürütürken sahip oldukları bağımsızlık başlı başına bir egemenlik hakkı değildir. Devlet sisteminde illa bir üstünlük aranacaksa bu ancak Anayasa’da yer alan milli egemenliğin üstünlüğü olabilir. Milli egemenliği yasama ve yürütme kurumları demokratik seçimlerle doğrudan milletten aldıkları güçle kullanır. Yargı ise Anayasa’yı ve kanunları yapan yasama organından aldığı yetkiyle görevini yürütür. Kuvvetler ayrılığı sistemindeki yargı bağımsızlığı bu erkin kendisine yarı yetkisi veren hukuk kurallarını eksisiz bir şekilde uygulaması sorumluluğu ve gücünden kaynaklanır. Hakimler savcılar kurulu üyelerinin Meclis ve yürütme tarafından seçilmesi de aynı mantığa dayanır.
  • Bir takım baroların adli yıl açılışını sırf mekanından dolayı provoke etmeleri. Bu mekan şahsıma ait değil. Bu mekan milletin evi. Devletin tüm kurumları bu mekanı rahatlıkla kullanma hakkına sahiptir. Üstelik bu meslek teşekküllerinin kamuoyunda seçim yöntemlerinin çoğulcu demokrasi ile bağdaşmayan kabul edilen bir gerçek olduğu halde böyle bir tartışma yaşandı. Halbuki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi milletimizin ve tüm kurumlarımızın evidir. Önümüzdeki dönemde ilk çözmemiz gereken meselenin barolar başta olmak üzere tüm meslek teşekküllerinin seçim yöntemlerinin temsili demokrasiye uygun hale getirilmesi olduğuna da inanıyorum. Yargıtay ve Barolar Birliği başkanlarımızı bu bağnaz ve provokatif dayatmalara karşı gösterdikleri dirayet ve demokratik duruş sebebiyle tebrik ediyorum.

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: