
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu
Tek parti döneminin bile ötesine geçtik; AKP öbür dünyayı çoktan bıraktı bu dünyada bile hesaba çekilmekten korkuyor.

AKP, Erdoğan, başta 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere Erdoğan’ın eski yol arkadaşları konularında önemli tespit ve açıklamaları var Karamollaoğlu’nun.
Örneğin, “Abdullah Gül ve diğer Erdoğan’ın eski yol arkadaşlarının seslerini yükseltmeyerek hata yaptıklarını, üzerlerine gelinmesinden kortukları için konuşamadıklarını, ancak yanlışlara ‘yanlış’ demeleri gerektiğini” vurguluyor.
“Tek parti döneminin bile ötesine geçtik”diyen Karamollaoğlu’na göre “AKP öbür dünyayı çoktan bıraktı bu dünyada bile hesaba çekilmekten korkuyor.”
SP lideri;
”AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmasına rağmen TBMM Başkanlığı’ndan istifa etmeyen Binali Yıldırım varya ‘Bunun hesabı bugün sorulmazsa öbür dünyada sorulur.”
”AKP, bütün seçim sandıklarına doğrudan doğruya müdahale edebilecek bir güce sahip.”
Karamollaoğlu’na göre tabanını ve gençleri tatmin edemeyen AKP’nin oyları yüzde 30’lara düşmüş durumda.
”Şunu unutuyorlar; 70 sene, 80 önce yapılan hatalar bugün konuşuluyor. Hiçbir zaman konuşulmaz denen konular gündeme geliyor mu, geliyor. Yarın, bugün yapılanlar da gündeme gelecek. Bizim inancımızda şu var:
Bunun hesabı bugün sorulmazsa öbür dünyada sorulur.
Hiç kimsenin tereddüdü olmasın. Cenabıhak adildir. Siz haksızlık yaparsanız öbür dünyada karşılığını görürsünüz. İnanmayan için bunun hiçbir önemi yok. İnanan için, samimi olarak inanıyorsa bunun önemi var. Vatandaş bunu bilerek davranacak.”
”İtibar öyle bir hale geldi ki Türkiye’de, sadece makam ve mevki ile ölçülüyor. Bir insanın dürüstlüğü, çalışkanlığı, bir prensibi benimsemesinden dolayı yeri geldiği zaman her türlü fedakârlığı, hapis yatmayı bile göze alması; bunlar kayboldu gitti, yok! AKP’de bu prensiplerin hiçbirisi yok.”
“AKP Türkiye’de bir korku imparatorluğu oluşturdu, ama aslında kendisi korkuyor”
”Yarın muhalefet olursak, başımıza gelen insanlara karşı biz ne deriz, diye endişe var, korku var. AKP Türkiye’de bir korku imparatorluğu oluşturdu. Ama aslında korku kendi zihninde yatıyor, kalbinde yatıyor. Korkuyor. Hesaba çekilmekten korkuyor. Öbür dünyayı bıraktı zaten. Ama bu dünyada da korkuyor ‘ben hesaba çekilmek istemiyorum’ diye. Onun için bunun karşısına çok daha güçlü çıkılır. ‘Haksızlık, karşısında susan dilsiz şeytandır.’ bu inancımızın bir gereği.”
Temel Karamollaoğlu: ”Şu anda AKP dediğiniz zaman, AKP diye bir parti kalmadı. Çünkü AKP iki kelimeden oluşuyor. Bir “adalet”, bir de “kalkınma.” Ne adalet, ne kalkınma var. Bizim anladığımız manada bir kalkınma yok. Onun için AKP demek artık Sayın Erdoğan demek. Tayyip Erdoğan, AKP mefhumunun üstünde bir insan artık.”
“Gül ve Erdoğan’ın esli yol arkadaşları seslerini yükseltmeyerek hata yapıyorlar, korkuyorlar”
- Birlikte yola çıktığı yoldaşlarının yani Milli Görüş kökenli olan politikacıların hemen hemen hiçbiri kalmadı.
- Orta dönemde birlikte yürüdüğü arkadaşları ya da siyasetçiler de artık AKP’de değiller; bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İkincisi, mesela Abdullah Gül şu anda çok sessiz, siyasete girmiyor. Neden sessizler?
”Bence hata yapıyorlar. Yani şu an, bugün AKP’de artık yerleri olmayan, Tayyip Bey’in yola çıktıklarındaki arkadaşları, aslında şu anda seslerini yükseltmeleri icap eder. Yapılan yanlışlara “yanlış” demeleri icap eder. Ama endişeliler. Çünkü Tayyip Bey bu gibi konularda affetmiyor. Nasıl ki ‘kriz’ kelimesini çıkardı sözlükten, ‘af’ kelimesini de çıkardı. Yok. Affetmiyor. Sen benimle beraber aynı düşüncelere sahip değilsen, “hainsin” diyorlar. Hain dedikleri insanın da tepesine binip, nesi varsa her şeyini ortaya dökmek istiyorlar. Bundan dolayı da korkuyorlar. Başka türlü izah edemiyorum ben. Yani bugün, hakikaten Tayyip Erdoğan’la beraber yola çıkan ve artık onun gidişatının ülkeyi iyi bir noktaya götürmeyeceğini gören arkadaşları, seslerini çıkarmıyor. Halbuki çıkarmaya ihtiyaç var. Bakın adım adım geldik. Düne kadar bunlar söylenebiliyordu. Artık söylenemiyor. Konuşamıyorlar. Yani ben bunu geçmişte söylüyordum. Yani bundan üç sene önce, “Ya başkan bu iş böyle gitmez” diyenler, şimdi yeri geldi tekrar vazife aldılar. Olmaz. Siz yanlışı gördüğünüz yerde, söylemek mecburiyetindesiniz. Söylemezseniz, yarın başınıza bugün korktuğunuzdan daha büyük felaketler gelebilir, Allah saklasın. Sadece şahıslar değil, toplum böyle bir şeyle karşı karşıya.”
‘Tek parti döneminin ötesine geçildi‘

”Üzerine durduğumuz konu orada şu; toplum şu anda kendilerine yapılan hizmetleri görmezden gelmeyerek… Toplumun geldiği noktaya baktığımız zaman ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması icap ediyor. Yani toplum bir defa “adalet “istiyor. Bunu AKP’liler de istiyor. AKP tabanına baktığınız zaman kendi manevi değerlerini muhafaza etmek, bugüne kadarki kazanımlarını hangi sahada olursa olsun, ister eğitimde, ister sosyal hayatta olsun, kendi değerlerini muhafaza etmek istiyor. Aynı zamanda da ekonomik yönden kendi ihtiyaçlarını başkasına muhtaç olmadan giderecek bir seviyeye gelmesini istiyor. Toplumda bu ihtiyaç herkes gibi AKP’lilerde de var. Bir olgu oluşturuyorlar “evet, bunu başaramadılar ama yine de biz bu kadarına da razıyız “ noktasına getirmek istiyor AKP. Çünkü başaramadığını biliyor. Sosyal adalette sınıfta kaldı. Adalette sınıfta kaldı. İnsanlara hürriyetlerini bahşediyorlar adeta. Hürriyeti temin etmek, insanların kendi fikirlerini, düşüncelerini söylemesi bu gibi konularda sınıfta kaldı.”
”Tek partili yönetimin biraz daha ötesine geçti. Devlet mekanizmasının tamamı AKP’nin olacak. Böyle bir anlayışla hareket ediyorlar. Oysa devlet mekanizması iktidarda bulunanların fikirlerini beğenmeyenlerden de oluşabilmeli.”
”AKP neden oy kaybediyor? Kaybediyor, bunu son seçimde gördük. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 42 oy aldı. Gerisini MHP tamamladı. Şimdi bu yüzde 42, yüzde 30’lara doğru iniyor. Kaybediyor. Seçmeni tatmin edemiyor. Genç seçmeni tatmin edemiyor. Çünkü adalet hakikaten kayboldu.”
”Onun ötesine geçti, ama bir fark var. O dönemde inançlı kesime, hanımların başörtülü olanlarına baskı vardı. Bu dönemde o yok. Eğitimde bir değişiklik yaptılar. İmam-hatip okullarının sayıları artıyor ama buna rağmen, bunun dışındaki düşünceye, inanca sahip olan insanlar, yaşantısı, fikirleri farklı olan insanlar ülkenin yönetiminden dışlanıyor, dışlıyorlar.”
Müslümanım diyorsun, sonra İslam’ın emrettiği adaletten uzaklaşıyorsun, bu ne biçim iş…

Yapılan araştırmalar giderek daha fazla gencin deizme kaydığını, muhafazakâr ailelerin çocuklarının giderek daha fazla dinden uzaklaştığını söylüyor. AKP’nin tabanında bir kısım da artık dindarlıktan uzaklaşıyor gibi durum ortaya çıktı. Başını açanların sayısı artmakta. Muhafazakâr, dindar, koyu dindar tabanda farklılaşma var
”AKP bir bakıma inançlı kesimin temsilciliğini üstlendiği için politikaları bu tabanı, gençleri tatmin etmiyor artık. Çünkü insanlar sadece bir kelimeyle, yani şöyle anlatayım, bizim dinimizde zorlama yoktur… Kimse “ille de Müslüman olacaksın” diye zorlayamaz. Bu dinin temel kurallarından birisidir. Tarihe bakarsanız toplumları zorla Müslüman yapmamışlar. İnsanlar Müslümanların güzel ahlakını gördükçe İslam’a yönelmişler. Şimdi bu ortadan kalkıyor. Yani siz toplumda baskı uygulamaya kalkarsanız elbette dirençle, reaksiyonla karşılaşırsınız. Çünkü insanlar, gençler diyor ki “ya sen Müslümanım diyorsun, e sonra İslam’ın emrettiği adaletten uzaklaşıyorsun, bu ne biçim iş. Müslümanım diyorsun kamu malına el uzatıyorsun. Müslümanım diyorsun israf aldı başını gidiyor, bu ne biçim Müslümanlık” diyor gençler de, herkes de. Yanlışlık burada. Türkiye’yi neredeyse 3-5 şehre toplayacaksınız geri kalana ne haliniz varsa görün diyeceksiniz. Olmaz.”
”Ne gelir dağılımında adalet var, ne de fikir hürriyetinde. Hükümet gibi düşünmeyenler, daha doğrusu artık hükümet filan da kalktı ortadan… Sayın Cumhurbaşkanı gibi düşünmeyenler, hükümet kadrolarından da, üniversitelerden de, kamudan da, her yerden uzaklaştırıyorlar. Devlet kadroları için şunu anlarım elbette, bir bütünlük olmalı. Ama sadece fikrini ifade eden insanlar, farklı fikirde olanlar elimine edilirse, işler ehline verilmezse, ehliyetsiz insanlar iş başına gelirse, senden başka olanın kafasına vurulduğu bir durum olur. Ehliyetsiz insanlar yönetimin çekici olur. Darbe vururlar…”
16 yıl önce olmayan beka problemi bugün niye ortaya çıktı?
AKP’nin Afşin Belediye Başkanı “Eğer biz seçilmezsek, işte diğer taraf sizleri kazığa oturtacak” dedi…
”Siz bu denetimleri ortadan kaldırırsanız, iktidar bile aşağıda kimin hangi numaraları çevirdiğini bilmez. O zanneder ki benim dediğim istikamette işler yürüyor. Halbuki herkes burada benim payım ne olacak, diye kendi cebini doldurmaya kalkar. Onun için kaos artar. Onun için yolsuzluk artar. Haksız kazanç artar. Şu anda böyle bir durumla karşı karşıya bu memleket. Yani biz aslında dışarıya karşı, işte durmadan Sayın Bahçeli “beka “ probleminden bahsediyor. 16 yıl önce olmayan beka problemi bugün niye ortaya çıktı? E sizin yaptığınız yanlışlardan ortaya çıktı. Durduk yere çıkmaz. Beka problemi diye bir problem varsa, içerdeki çürüme dışardan gelecek tehlikeden daha tahripkârdır.”
Herkes bir şekilde sosyal yardımlara bağlanmış, iş adamları ihalelere bağlanmış, esnaf TOKİ’ye bağlanmış, TOKİ krediye bağlanmış…
”Bu zincir dediğiniz gibi, kırmak zor da bu menfaatlerden yararlananlar bile rahatsızlar. Çünkü hiçbirisinin problemi çözülmüyor. Devamlı bir takıntı var, ellerinde tutmak için. “Sana şunu veririm ama bir yerden de ipini elimde tutarım” Bu insanları rahatsız ediyor. İnsanlar hakikaten kurtulmak istiyor.”
İş çevrelerinde, esnafta, sendikalarda, bürokraside, her yerde korku var..
”Bunların hepsinden bir parça var. Onu görmemiz lazım. Tek bir sebebe bağlamamamız lazım. Korku var. Ciddi bir korku var. “Ben farklı bir kanaat belirtirsem bundan zarar görürüm. Bana zarar verir, yakınlarıma zarar verirler, menfaatlerimi yok ederler.”
Bir defa bu korku genel manada iş çevrelerinde , esnafta, bürokraside ,sendikalarda, çalışan kesimde, her yerde bu korku var. Ama bunu kırmazlarsa buradan kurtulmaları mümkün değil. Öbür taraftan da insanlara artık bıkkınlık gelmeye başladı. İşte bu bıkkınlık sandıkta “yeter artık” dedirttirebilecek gibi geliyor kısmen.”
”Bizim kapımız herkese açık. Biz aslında bugün, yani düne kadar AKP’nin içinde olan birçok arkadaşın bizimle beraber olmasını, hatta işte milletvekili seçimlerinde de bizim listelerimizden aday olabileceklerini, bugün yeri geldiği zaman belediye başkanı adaylıklarını kendilerine teklif edilebileceğini… Biz bunların hepsini açıkça söylüyoruz.”
Gül ve diğer arkadaşlar geç kalıyor; biraz daha gecikirlerse hiç konuşamayacaklar…

”Arkadaşlar geç kalıyorlar. Bu arkadaşlar biraz daha geciktikleri takdirde, hiç konuşamayacaklar diye korkuyorum. Çünkü AKP’de yola beraber çıktılar. Ha onlar geçmişte Erbakan hocamızın icraatının bir kısmını belki tasvip etmediler. Belki, Erbakan hocamızın oluşturduğu hava, belli çevrelerde öyle bir intiba uyandırdı ki “Biz size hayat hakkı tanımayacağız” dedi bazı çevreler. 28 Şubat bu neticeden doğdu. 28 Şubat’ı yapanlar da bugün pişmanlar. Ama aynı şekilde 28 Şubat’ı yapanların bile, bize destek vermesi icap eder. Yanlışlıklarını görerek yapacaklar ama. Öyle sadece AKP’nin karşısında bir hareket olduğumuz için değil.”
28 Şubat aktörlerine ‘SP’ye destek’ çağrısı
”Yargı organları, o dönemki STK temsilcileri, o dönemin etkili iş adamları.. Onların hepsinin aslında şu anda çıkar yolu bize destek vermekten geçiyor.”
”Türkiye’de ciddi bir değişikliğe ihtiyaç var. Zihinsel bir değişikliğe ihtiyaç var. Herkes bunu arıyor, ama ben size bu noktada iddialı olabilirim ,kimseyi küçümsemek için de söylemiyorum; sosyal demokrat anlayışa sahip tabanı da, milli değerlere önem veren milliyetçi geçinen tabanı da, Kürtlerde adaleti bekleyen seçmen tabanını da, öbür tarafta sağda kendilerine göre artık başörtüsü vs. gibi konularda üzerimizdeki baskının olmayacağı bir ortamın oluşturulmasını arzu eden tabanı da ancak biz tatmin edebiliriz. Onun için bizim söylemlerimiz herkesle, her grupla bağdaşabilir, ama bazen ayrı da olabilir.”
”Mesela geçenlerde bir grup arkadaşla konuşuyoruz. ‘Biz solcuyuz’ dediler. ‘Ben bunu yeniden tarif etsem olur mu’ dedim. Siz solcu değil belki sosyal demokratsınız gibi geliyor bana, dedim. Siz sosyal adalet arzu ediyorsunuz. Doğru, dediler. O zaman ben de size solcu demiyorum, sizi sosyal adalet arayan bir grup olarak ifade ediyorum, dedim. Doğru haklısınız, dediler. Siz Türkiye’de insanları solcu diye bir gruba ayırdığınız zaman insanların zihnine hemen daha eskiler, uygulanan baskılar, başörtüsü yasakları, insanlara inançlarından dolayı tavır sergileyen insanlar anlaşılıyor. Hâlbuki sosyal demokrasi peşinde koşan insanlarla oturup konuştuğunuzda “bizim aslında böyle bir derdimiz yok. Biz adalet arayışı içindeyiz. Biz Türkiye’de adalet olsun istiyoruz. Herkese adil davranılsın istiyoruz “diyorlar. E tamam işte o zaman anlaştık!”
İnançlı bir insan, bugünkü tabirle sosyal demokrattır…
”İnançlı bir insan aslında bugünkü tabirle sosyal demokrattır. İnançlı bir insan herkese adil davranmayı kendi inancının bir gereği olarak görür. Özellikle ekonomik sahada. Ekonomik sahada adil paylaşım olmadan bizim inancımızın gereği yerine gelmez ki. Nedir o? Mesela asgari ücret açlık sınırındaysa, o ülkede adalet yok demektir. Sosyal adalet hiç yok demektir. Ama Türkiye’de sosyal demokrat gözüken iktidara geldi, hiçbir değişiklik yapmadı. Hiçbiri bu dengesizliği ortadan kaldıracak hiçbir adım atmadılar. Ama biz bunu olmazsa olmaz görüyoruz. Asgari ücret deyince sanılıyor ki sadece asgari ücretle geçinen insanları kapsıyor. Hayır. Memur bugünkü şartlarda yoksulluk bir sınırının altında bir maaş alıyorsa o da mağdurdur. Emekli eğer yoksulluk sınırının altında bir maaş alıyor ve geçinemiyorsa o da mağdurdur. Esnaf da, çiftçi de eğer bir yıllık bir faaliyet neticesinde kendi geçimini sağlamaktan acizse veya sermayesini yemişse o da aynı şekilde mağdurdur. İşte biz bunun tamamını sosyal demokrasinin bir gereği olarak, sosyal adaletin bir gereği olarak öne çıkarmak istiyoruz. Sosyal demokrasi dediğiniz zaman da demokratik yaklaşımda herkesin fikir ve düşünce hürriyetinin sağlanması icap eder. Biz insanları zorla aynı düşünceye sahip, tabiri caizse at gözlüğü ile dünya meselelerini yorumlayan insan olarak görmüyoruz.”
Toplumu ayrıştırmak için büyük gayret harcıyorlar, bu güzel bir ahlak değil..
”Kendimizi tanımlarken doğrudan doğruya biz “Milli Görüş’çüyüz” desek geçmişten kaynaklanan yanlış anlaşılmalar yüzünden tam anlaşılamayız. Bazıları bizi bağnaz bir topluluk olarak görmekte. Adalet; özgürlükleri ve hakları korumak için vardır. insanlara mesela devlette görev verilirken ehliyetlerine bakılarak görev verilmeli. Aile bağları veya etnik şartlarına göre görev verilmemelidir. İstişare olmazsa olmaz. Devlet yönetiminde bir kişinin vereceği karar istişare neticesinde verilmelidir. Kamu malına hangi şartlar altında olursa olsun kimse el uzatmamalıdır. Gerek şahsi menfaat temin edebilmek, gerekse israf anlamında. Topluma yön veren liderlerin yaşantısıdır. Kullandığı ifadelerdir. Bugün bakın özellikle iktidar partisinin başındakilere, iktidarı destekleyenlere bakın, toplumu ayrıştırmak için çok büyük bir gayret harcıyorlar. Bu güzel bir ahlak değil. Kendisi gibi olmayanı en ahlaksız, en kötü, millî değerlere sahip olmayan, şer ittifakı diye suçluyor. Nerden çıktı bu? Niye böyle konuşuyorsunuz? Bir lidere bu yakışmaz. Ha onlar doğru kabul ediyorlar kendilerini.”
”Biz milli deyince ırkçılığa dayanan bir inanç anlayışı değil. Biz değerler manzumesine önem veriyoruz. Ekonomi ve siyasette değerler manzumesi. Biz buna Milli Görüş dedik. Ama Milli Görüş tabiri vatandaşta bu etkiyi meydana getirmiyor ne yazık ki.”
”Ama bizim demin saydıklarımız milli ve manevi değerlere sahip çıkmak, ama aynı zamanda kalkınmayı da ihmal etmeden. Yani hem manevi yönden toplumun ahlaki değerlerini yükseltmek, hem de maddi ihtiyaçlarının tamamını en mükemmel şekilde karşılayacak bir ortam oluşturmak. Bizim söylediğimiz “Milli Görüş” budur.”
AKP’nin uluslararası kavgalarını da, dostluklarını da suni buluyorum
”Biz dışardaki birileriyle, stratejik müttefik kabul ettiğimiz birileriyle kavgalı hale geliyoruz. Ben bunu samimi bulmuyorum. bugün AKP uluslararası bir konjonktürde oynuyor. Ben kavgalarını da, dostluklarını da suni buluyorum, maalesef.”
“Çalmadan çalışacaklar da var…”
”Türkiye’de seçmeni Türk seçmen, Kürt seçmen bilmem Alevi seçmen, Sünni seçmen diye ayırmayı doğru bulmuyoruz. Biz, herkesin kendi inançları doğrultusunda, adaletin olduğu, fikir ve düşünce hürriyetinin kâmil manada sağlandığı bir ülkede yaşayabilecek ortamı oluşturmayı vadediyoruz.”
Kaynak
http://t24.com.tr
ŞİRİN PAYZIN