
Nurzen Amuran Sordu Engin Altay cevap verdi…
Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak başlayalım söyleşimize. 19 Mayıs 1919’un bugün için önemini anlatır mısınız?

Engin Altay: ”19 Mayıs sıradan bir gün değil. Bir başkaldırının, ayağa kalkmanın, ilk adımının atıldığı gün… 16 Mayıs’ta başlayan üç gün, sıradan bir yolculuk değil. Milletine inanan, kararların, dayanakların milletin iradesiyle alınacağı bir yolculuğun ilk günü. Gençlere armağan edilmesini o gün çıkılan yolculukla değil, Nutuk’un son sayfası ile anlamamız gerekiyor. İç-dış düşmanlar, gaflet-hıyanet-delalet içinde olanlar ve emanetin gençlere verilmesi. Yeni bir anlayışın yeni bir kuşağa Cumhuriyet devrimiyle verilmiş bir görevin adıdır.”

”Cumhuriyet sıradan bir rejim değişikliği değildir. Cumhuriyet bir modernleşme projesidir. Bugün daha önceye ait olduğumuz yönetim anlayışı içinde yönetilen ülkelerden farkımızın adıdır. Demokrasi-laiklik-çağdaşlık çok kolay ifade edilebilir ama çok kolay yaşanıp içselleştirilemez. Halen bu kavramları içselleştiremeyen kesimler var ve olacaktır. Ancak Samsun’dan başlayan aydınlanma ve mücadele ruhu bu toprakların her bir metre karesine işlenmiş bir Cumhuriyet devriminin adıdır. Bu vesileyle büyük Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.”
Bugün gençlerimize hak ettikleri geleceği sağlamakta zorlanıyoruz. Binlerce işsiz gencimiz var. Gençlerimize yapılan haksızlıkları da unutmamak gerekir, değil mi?

Altay: ”En büyük gücümüz genç nüfusumuz diye övünüyoruz. Yıllardır Avrupa’nın en genç nüfusu bizde diye hamasi söylemleri kullanıyoruz. Oysa işler bu hamasetteki gibi gerçekçi değil.”
1-) ‘82 milyon nüfusumuzun ortanca yaşı 33
Oysa, 2000 yılında 24.8 idi. 19 yılda 8.2 yıl yaşlandık.
Cumhuriyetimizin 100. Yılında ortanca yaşımız 34 olacak.‘
2-) ‘Her 3 gençten 1’i işsiz. En çok işsizlik üniversite mezunu gençlerimizde… Ayrıca ciddi bir nitelik sorunumuz var. Özgür bir eğitim ortamımız ve sistemimiz yok. Üniversiteler susuyor, değil demokratik yaşam neredeyse asli işlevi olan bilimi bile konuşamaz haldeler.’

3-) ‘Gençlik dinamizmdir, gençlik idealizmdir, gençlik romantizmdir. Ama ülkemizde ne yazık ki gençler sadece işgücü ya da ihtiyaç duyulan alanda bir takviye kuvvet olarak görüldü. Düşünme dediler, konuşma dediler, yürüme dediler ve gencecik fidanları darağacınca çıkarttılar. Sonra kardeşi kardeşe kırdırdılar. 12 Eylül faşizmi ile buldozer gibi toplumun özellikle gençlerin üzerinden geçtiler. Bugüne dek devam eden Apolitik bir nesil yaratma arayışına girdiler.’
TC İbaresinin kazanılan bir yerel seçimle, belediyelere ve bağlı kuruluşlara yeniden konulmasının “haber olması”, içimizi acıtıyor. Kamusal kuruluşlardan TC’yi kaldırmış olanlar, neyin beklentisi içindeler?

Altay: ”TC ibarelerinin tabela ile anılarak kullanılması, levhalardan indirilmesini konuşmak bile ayıptır, saygısızlıktır. Buradan bir siyasal çıkarım içine girmek politika beklemek oy devşirme hesapları yapmak yanlıştır. Ayrışmak değil birleşmek, 100 yıl öncenin ruhu ile bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşamak, her şeyden önce bir görevdir.”
YSK’nın aldığı kararla İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçiminin iptal edilmesi yakın bir gelecekte hukuk fakültelerinde verilecek derslerde hukuksuzluğun bir örneği olarak anlatılacak. Siz ne diyorsunuz?

Altay: ”Son YSK kararı hukukun yokluğuna konan son noktanın adıdır. İstanbul seçimlerini AKP sözcüsünün ifadesiyle hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu mantığı ile iptal ettiler.”
1-) ‘Hukuku, daha önce verdikleri kararları unuttular, yok saydılar. Çünkü bağımsız ve sadece hukukla vicdanla karar verecek yapıda değiller.’
2-) ‘Bu karar bir hukuk katliamıdır. AKP’nin emrini kâğıda döküp imzalamışlardır. Tarih bu kararı konuşur ayıplar, ama o kişilerde de vicdan ve ahlak kırıntısı olmaması düşündürücüdür. Bir zamanlar bir genelkurmay başkanı “Başbakan şak diye emrediyor tak diye yapıyorum” demişti. Bu doğruydu ama şimdi YSK ve tüm üst mahkemeler bu noktaya geldi.’
Seçim sonuçlarından sonra gelinen süreçte en önemli olay Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimiydi. ”Durup dururken kimse provokasyon yapmaz, bir toplumsal iklim varsa yapılır.” Bu yanıt toplumsal sorumluluk açısından risk yaratacak siyasi bir söylem değil midir?

Altay: ”Çubuk saldırısı basit bir olay, saldırı değildir. Organize bir linç girişimi vardır. Saldırgan güruhun attığı “Bay Kemal dışarı” sloganı nasıl harekete geçildiğini gösteriyor.
1-) ‘Bu ülkenin en büyük ikinci partisini ve genel başkanını terörle yan yana getirip oy devşirme hesaplarının, bizleri krimanilize etme çabalarının bazı kesimlerce kabul görmesi ve daha da büyütülmesi için Çubuk’ta bize göre bir deneme yapıldı.’
2-) ‘Toplumu bölmek çok kolay ama birleştirmek çok zordur. Evdeki %50’yi zor tutuyorum diyen zihniyetten 82 milyonun birliği için bir adım atmasını beklemek çok da doğru olmaz.’
Yeni sistemle birlikte denetim yetkisinin sınırlandırılması, yasama yetkisinin de sürekli iktidar partisi lehine işlemesiyle birlikte TBMM’de neler oluyor?

Altay: ”Yeni sistemde TBMM’nin denetim yetkisi ortadan kaldırıldı.”
1-) ‘Soru önergeleri yanıtlanmıyor.’
2-) ‘Araştırma önergeleri dikkate alınmıyor.’
3-) ‘Halka verilen sözler tutulmuyor, bunun takibi denetimi yapılamıyor. Maalesef TBMM yürütmenin baskısı ve vesayeti altında…’
4-) ‘Kuvvetler ayrılığı fiilen son bulmuş durumda.’

5-) ‘AKP, TBMM’yi çalıştırmamak için ortağı ile birlikte hareket ediyor. Oysa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişikliği sürecinde TBMM etkin olacak denildi ama hala hükümetin alt kolu olarak çalışan partinin kararı ile hareket ediyor. Gözü kulağı burada olan 82 milyon, umutla kendisi için düzenlemeler bekliyor. EYT, 3600 ek gösterge, hayvan hakları vb yasalar gündeme bile alınmıyor.’
Meclisteki çalışmalarınız iktidarın önerileri ve kararıyla yönlendiriliyor. Demokratik siyaset TBMM çatısı altında bu durumda nasıl uygulanacak?
Altay: ”Biz düşman Polatlı’da iken bile TBMM’ne hesap veren, en ağır eleştirilere maruz kalan Büyük Atatürk’ün felsefesini taşıyoruz.”
‘TBMM’den asla umudumuzu kesmedik ve kesmeyeceğiz de. Konuşan toplum demokratik toplumdur. Konuşan, münazara eden, münakaşa eden meclis demokratiktir, demokrasiye hizmet eder. Meclis talimatla çalışırsa onun adı demokrasi olmaz.’
Bazı Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yürürlükte olan yasalarla uyum içinde olmadığı görülürse, kararnamelerle getirilen düzenlemelerin mevcut yasalarla çelişmesi gündeme gelirse, size tanınan yetki içinde nasıl bir yol takip ediyorsunuz?

Altay: ”Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanlığı kararnameleri var. Anayasa değişikliği ile bu cumhurbaşkanın görevlerine işlendi. Ama Anayasada “kanunla düzenlenir” ibaresinin geçtiği hiçbir hüküm için cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.”
1-) ‘Biz ilke olarak bu hükme aykırı her kararname için Anayasa Mahkemesine başvuru yapıyoruz.’
2-) ‘An itibariyle 35 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarıldı. Bir ikisi dışında tümü Anayasanın 104. Maddesine aykırı yani hukuksuz yani dayanaksız yani yetkisiz ama maalesef etkili. Hukuka, Anayasaya burada uyulmayacaksa nerede uyulacak.’
3-) ‘Biz yasaların Anayasaya aykırı bir biçimde Türk Hukuk sisteminde yer almasını istemiyoruz. Bu konuda iki temel dayanağımız var; Anayasa ve TBMM İçtüzüğü. Bu hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.’
Siz bir konuşmanızda, “Millete zillet ve illet diyen bir zihniyetin milletle arasında sorun vardır” demiştiniz. Bu sert söylemler tanımlamalar, TBMM’nin ve siyasetin saygınlığına gölge düşürmüyor mu?
Altay: ”Hep söylediğim bir konu var; siyaset, nezaket işidir diye. Her ortamda her mecrada tartışılır, en sert münakaşalar yapılır ama asla kişisel ve kişilikle ilgili ifadeler kullanılmamalı.”
1-) ‘Toplumu illet, zillet, bölücü vb. çirkin ifadelerle ayrıştırmak çok yanlıştır.’
2-) ‘Erdoğan 31 Mart seçim kampanyası sürecinde sosyal medyada bir tablo yayınladı, yarısı kırmızı yarısı siyah.’

3-) ‘Tarafsızlığına yemin etmiş, ülkenin birlik ve beraberliği için çalışması gereken Erdoğan. Bu tabloyu yayınlayıp meydanlarda konuşan bir kişi 82 milyonun Cumhurbaşkanı olabilir mi? Bu söylemler doğru mu, şık mı? Bu ifadelerden ne fayda umulur? 2 belediye fazla oy almak için ateşle oynamaktır bu.’
4-) ‘Herkesin farklı düşüncesi ve düşüncelerine yakın partiler var. Kimse kimseye fikrini zorla dikte edemez. Ama dokunulmazlığı bile TBMM’deki konuşma nedeniyle kaldırma çabaları, soruşturmalar bir diktatöryal sistemin kodlarıdır.’
5) ‘Siyaset vicdan işidir, nezaket işidir. Saygınlık burada düşerse toplum ayrışır. Meclis münakaşayla müzakereyi eş zamanlı yürütebilmelidir.’
Yargının üç dayanağı vardır. Anayasa, yasalar ve içtihatlar. Hukukun üstünlüğünün korunması yanında demokrasilerin güvencesi TBMM’dir. Peki, yargı erkinin bağımsızlığını nasıl koruyacağız?
Altay: ”Türkiye bir hukuk devleti olmak zorunda… Her zaman söylerim tıkır tıkır işleyen demokrasin olursa, şıkır şıkır ekonomin olur diye.”
1-) ‘Yargı FETÖ vesayetinden kurtuldu, AKP vesayetine teslim oldu.’
2-) ‘AKP il-ilçe yöneticileri, Ensar Vakfının yöneticileri savcı oldu hakim oldu.’
3-) ‘AYM başkanı Zühtü Aslan mahkemenin 57. kuruluş töreninde “hakimlerin ahlak ve vicdanlarıyla karar vermesini” vurguladı.’
4-) ‘Yargı elbette ki mevcut yasalara göre, Anayasaya göre hareket edecek ve etmeli. Siyaseti yargıçlar değil, milletin seçtiği insanlar yapıyor.’
5-) ‘Yargı yasama organının görev alanına giremez. Girerse yargıçlar rejimi jüristokrasi olur.’
6-) ‘Hukukun üstünlüğünü esas alan bir düzen, demokrasinin güvencesidir. Yargıç hegemonyası demokrasinin üstünde sallanan bir kılıç gibi durmamalı.’
7-) ‘Türkiye’de zaman zaman jüristokrasinin hak ihlaline gasplarına tanık oluyoruz. Maalesef yasama organı gibi yargı organı da yürütmenin basınç ve vesayetinde. Bunu üzülerek müşahede ediyorum. Toplum da ediyor. Yargıya güven her geçen gün azalıyor.’
Artık yeni sisteme göre TBMM’ye hükümet tasarıları gelmiyor. Yasa önerileri geliyor. Bu önerilerin, kanun tekniğine uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığı nasıl inceleniyor?
Altay: ”Yeni sistemde hükümet tarafından kanun tasarısı TBMM’ye sunulamıyor. Yerine milletvekilleri kanun teklifleri veriyor.”
1-) ‘Adı değişti ama bakanlıklar hazırlıyor, birkaç milletvekili imzalayıp kendi teklifleri gibi kanun teklifi veriyor.’
2-) ‘Sonra komisyon ve ardından genel kurul aşamalarıyla yasalaşıyor.’
3-) ‘Tek fark teklifte bakanlar kurulu üyelerinin imzaları yok yani.’
4-) ‘Muhalefetin verdiği kanun teklifleri gündeme bile alınmıyor. Doğrudan gündeme alma tekliflerimiz ret ediliyor.’
5-) ‘Kanunların yasalaşma sürecinde tekniğe aykırı bir durum yok. Ayrıca TBMM’nin bu konuda iyi bir birikimi var.’
6-) ‘AKP ile birlikte parlamento hukukuna torba yasa diye bir kavram girdi. 60-70 bazen 150 maddeye varan her bir konuda ilgili ilgisiz kanunların bir arada teklif edilip yasalaştığı ucube bir teknik. Yasalaşırken temel bölümler halinde genel kurulda görüşülmesi de ayrıca yanlış olan bir uygulama. Her seferinde bu son deyip yenilenen bir uygulama.’
7-) ‘AKP 17 yıldır kanun yapma tekniği konusunda maalesef bir adım yol alamadı. Getirdikleri her kanunu daha sonra başka bir kanunla çeşitli defalar değiştirdiler. Örneğin Kamu İhale Kanunu 16 yılda 186 kez değişti.’
31 Mart seçimlerinde önemli merkezleri kaybeden AKP’nin belediyelerle ilgili yeni düzenlemeler getireceği söyleniyor. Belediye başkanı ve belediye meclislerinin yetkilerinin yeniden ele alınması, imar başta olmak üzere bazı yetkilerin ilgili bakanlıklara verilmesi üzerinde durulduğu öne sürülüyor. Böyle bir yasa önerisi TBMM’ye gelirse yasa yapmanın objektif ve genellik prensiplerine uygun bir öneri olur mu, Anayasaya aykırılık öne sürülmez mi?
Altay: ”Demokrasinin en temel sorunu demokrasiyi kendimiz için düşünmemizdir. Oysa demokrat olmak bir kültürdür, bir yaşam biçimidir. Kazanırken demokrasi iyi, kaybedince tu kaka anlayışı demokrasi ile bağdaşmaz.”
1-) ‘AKP hükümeti belediyelere partilerinin parasını değil, belediyelerin hakkı olan yasal parayı ödüyor. Belediye gelirlerini kısıtlayıcı önlem vatandaşı cezalandırır.’
2-) ‘Belediye meclislerinin yetkilerini artırmak temsilde adalet yönetimde istikrar ilkesini zedeleyebilir.’
3-) ‘TBMM’nin yetkilerinin anayasayla tırpanlanıp belediye meclislerinin yetkilerini kanunla genişletmek AKP’nin demokrasiye bakışının yalın bir ölçütüdür.’
4-) ‘Gelir artırıcı hizmetler sunan belediyeler, bu konuda kaynağı çarçur etmeden, yandaşa vermeden, kimi vakıf ve cemaatlere aktarmadan halk için kullanırsa kaynak sorunu yaşanmaz.’
5-) ‘Ama ilke ve kurallar her belediyeye eşit ve adil uygulanmalı, partizanlık yapılmamalı. Bu konuyu sürekli takip edeceğiz, gerekli mücadeleyi vereceğiz.’
Türkiye ittifakından söz edildi. Aslında bu ittifakın temsil edildiği yer TBMM değil midir? Özellikle terör, terörle mücadele, ülkenin güvenliği ve devletin dış politikasındaki gelişmelerin tartışılacağı yer TBMM olmalıdır.
Altay: ”Türkiye İttifakı, demiri soğutmak vb söylemler Erdoğan’ın küçük ortağı MHP ile ilişkileri içindi. Orayı bir test etti, zarf attı.”
1-) ’82 milyonun yarısına illet, zillet, terörist diyenler, seçim kampanyasında ağza alınmayacak söylemlerde bulunanlar, hatta genel başkanımıza yapılan saldırıya neredeyse iyi oldu diyecek nokta ve zihniyette olanların birlik söylemlerinin bir anlamı yok.’
2-) ‘Türkiye ittifakı seçim kaybetme psikolojisi ile söylenmiş bir (iyi polis) rol davranışıdır.’

3-) ‘Ülkemiz ateş çemberinde. Yanlış Ortadoğu politikaları, S 400, F 35, Suriye-İran, NATO velhasıl dış politika tam bir kaos içerisinde. Ama TBMM’de konuşulmuyor, muhalefete bilgi verilmiyor. Bu ülkenin güzel teamülleri gelenekleri vardı, AKP ile yıkıldı hepsi. Bu konularda muhalefete bilgi verilirdi. TBMM’de konuşulur tartışılırdı. TBMM’de konuşmayıp nerede konuşacağız.’
Bakanların seçim kaygısı olmadığı için milletvekillerinin sorunları iletmede zorlandığı öne sürülüyor. Demokrasilerde halkın ihtiyaçları halkın istekleri öndeyse talepler mi yoksa talimatlar mı ön planda tutulmalıdır?
Altay: ”Yeni sistemde bakanlar TBMM’ye bırakın hesap vermeyi, ziyarete bile gelmiyorlar.”
1-) ‘Halk TBMM’ni çare kapısı olarak görür. Hastadır doktor ister, işsizdir iş ister, köyünde yol yoktur yol ister okul ister.’
2-) ‘Milletvekili de bunlara duyarsız kalamaz, hükümete iletir, çözüm için arada bir kanal oluşturur.’
3-) ‘Ancak yeni sistemle bakanlar atama ile geliyor seçilmediği için empati duygusundan yoksunlar. Şimdi bakanlar tek bir kişiye bakıyor, oradan ne emredilirse onu yapıyor. Bazen yaranmak için vatandaşa hakaretler ediliyor, küfürler ediliyor. Ama hesap sorulacak bir mekanizma yok maalesef.’
İstanbul seçiminden sonra uygulanan sistemin getirdiği sorunların yeniden tartışılması umuduyla, “Her şey güzel olacak” diyelim, bu güzel sohbetiniz için teşekkür edelim.
Altay: Evet, “Her şey güzel olacak.” Ben teşekkür ederim.
Nurzen Amuran