Tarihten bildiğimiz bir gerilim üretme mekanizması iş başında, bunu saldırıdan değil saldırıdan sonraki açıklamalardan çıkarıyoruz.

D. Bahçeli ne planlıyor?
1-) Seçimi, Damat Ferit-Atatürk kurgusal karşıtlığı üzerinden açıkça gayri meşru ilan etmek.
2-) Seçimin önemli figürlerini açıkça düşman ilan etmek.
3-) Gerginliğin sorumlusu bu kişileri koruyor suçlamasıyla kurumları iktidarın emir ve görüşüne tam uyuma zorlamak.
Devlette devamlılık esastır, 32 kısım tekmili bir arada:
1978’de Maraş katliamı için İrfan Özaydınlı ne söylemişti?
”Olayları solcu örgütler çıkarmıştır.”

Bahçeli de Kılıçdaroğlu’ndan İstanbul’u istiyor ya.
1980’de 57 kişinin (yine Alevi ve solcu) öldüğü Çorum Katliamı için Süleyman Demirel ne söylemişti?
”Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bakın.”
(Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez’i işaret ediyor, müdahale edilmesi gerektiğini söylüyordu. Ne kadar da Devlet, Bahçeli.)
Belediye başkanı seçilen Fikri Sönmez’le (Terzi Fikri) birlikte ilçedeki özerk dönüşüme müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyordu; Bahçeli de Kılıçdaroğlu’ndan İstanbul’u istiyor ya.

1993 Sivas Madımak katliamı için Tansu Çiller ne söylemişti?
”Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır.”

Bir iftira yüzünden binden fazla kişi, 17 inşaat işçisini öldürmeye çalıştı,
Binlerce kişinin 17 Kürt işçiyi öldürmeye çalışmasından sonra Dönemin Kütahya/Emet Belediye Başkanı (AKP’li) Mustafa Koca, ne söylemişti?
”Çünkü gerçekten Emet halkının milli duyguları manevi ve vatanseverliği ön planda. Bu duygularını istismar etmek isteyenler çıkmıştır. Emet insanı ve gençleri gerek polisimize gerek ise askerimize saygılı şekilde davranmıştır. İlçe sakinleriyle emniyet güçleri arasında kesinlikle bir sertleşme söz konusu değildir ve olmamıştır.”
Bir iftira yüzünden binden fazla kişi, 17 inşaat işçisini öldürmeye çalıştı, çare: işçiler kovuldu, ceza alan? Güldürmeyin insanı.

‘ Sabır ve itidal tavsiye ediyoruz’
Ana muhalefet partisi genel başkanına linç girişimi üzerine: Süleyman Soylu, Çubuk için söylüyor?
”Şehit cenazemizde böyle bir olayın kabul edilmesi elbette mümkün değildir. Geçmiş olsun. Aynı zamanda sabır ve itidal tavsiye ediyoruz.”
Kime tavsiye ediyor? Kemal Kılıçdaroğlu’na mı? O sabırlı ve itidalli, ne söylediğini duyduk. Başka kime?

‘Mesajlarınızı verdiniz’
Onu da Hulusi Akar söylüyor, yine çubuk için.
”Değerli arkadaşlarım. Şu ana kadar mesajlarınızı verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz. Şimdi sükûnetle, sükunetle Yener’in evine gidiyoruz (…) Burayı boşaltıyoruz.”
Kime söylüyor? Değerli arkadaşlarına. Ne yapmış onlar, mesaj vermiş, tepki göstermiş. Vali de ‘protesto’ dedi zaten.
Yani? iktidar beğenmiş bu olan biteni. Zaten gökten zembille inmedi bu linç ahalisi, liderlerin, siyasi yetkililerin ve medyanın oya gibi işlemesiyle besleniyor, büyütülüyor, serpiliyor.

Bahçeli çok mutluydu zaten:
“… bu akşam YSK toplansın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerinde oynanan oyunda kendisi oyunun bir figürü müdür değil midir önce onun tespitini yapsın. Figürü değilse onun partisinin adayının mazbata kavgasına bu akşam son versin.”
”O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir tatile çıkması lazım.”
Saldırıyı eleştirmiyor bile, yumruk atana aferin demeyi unutmuş, İstanbul’da mazbatayı istiyor. Ne kadar da Süleyman Demirel değil mi!
Nefret Stratejisi
Süleyman soylu konuşuyor, tarih 28 Haziran 2018:
”Valilere talimat gönderdim, ‘CHP il başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyi’ diye. Onların gideceği bir adres var. PKK mensuplarının cenazeleri var. Sandıkta beraberlerse cenazede de olacaklar.”

iktidarın başvurduğu nefret stratejisinin
Aynı konuşmada içişleri bakanı, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı arayıp tehdit ettiğinin doğru olduğunu da gururla açıklıyordu. Bu iki hedef almanın arkasında yatan şey ise 31 Mart seçimlerinden önce iktidarın başvurduğu nefret stratejisinin çekirdek formülünü oluşturuyordu: CHP eşittir PKK eşitti FETÖ eşittir DHPKC eşittir…
Bu formüle yol açan şey bir korkuydu: CHP, 1970’lerde Kürtlerin oylarını alıyordu, bir seçimi kaybetse diğerinde hükümet kuracak güce ulaşıyordu. Erdal İnönü 1990’ların başında Kürtlerle ittifak yaptı, yüzde 30’a vurdu ve iktidar ortağı oldu.
Gece gündüz işlenen tem, Nefret!
Getirilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adlı yeni sistem, ittifak mecburiyeti dayattı. Evdeki hesap çarşıya uymadı, CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi bir araya geldi. HDP tabanı da (adayının olmadığı yerlerde) öfkeli, saldırgan ve aşağılayıcı dili ve politikalarına karşı iktidarı değil karşısındaki CHP’li millet ittifakına oy vermeyi seçti. Sonuç malum. Nefret politikası ‘CHP eşittir FETÖ eşittir PKK eşittir DHKPC’ (eşittir Damat Ferit, hayret bu sefer kimse İsmet İnönü demedi) formülü, seçimden sonra savaş medyasında gece gündüz işlenen tema oldu.
‘Saldırganlığın değil saldırıya uğrayanların haklarının kısıtlanması’
Arada ‘kızgın demiri soğutma vakti’ filan denildi ama hem saldırı sonrasında gelen açıklamalar, hem Bahçeli’nin 24 saat içinde irad ettiği üç nutuktan saçılan ateş, çok bildik bir ‘sahne’ ile karşı karşıya olduğumuzu düşündürüyor: ‘Tahrik-provokasyon’ tezleriyle örtülecek, saldırganların, saldırganlığın değil saldırıya uğrayanların haklarının kısıtlanması, çiğnenmesi ya da yok edilmesiyle sonuçlanacak kargaşa ortamı.

Unutmamak gerekir ki Bahçeli:
– 2002 yazında DSP-ANAP-MHP koalisyonunu yıkan hamleyi yapan kişidir…
– 7 Haziran’dan sonra da 1 Kasım’a giden süreci başlatan hamle ondan gelmişti….
– 15 temmuz darbe girişiminden sonra bugünkü ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ ya da iktidarın arzuladığı adıyla başkanlık sistemi için anayasa değişikliğine açık çeki o vermiş kişi…
– İktidar partisinin referandumları ve seçimleri hasarsız geçmesini sağlayan o olmuştu…
Bu sefer ortağını yenilmekten kurtaramadığı gibi ondan belediyeler de kaparak bu iktidarın devamlılığı konusunda hayli iştahlandı.
- Şimdi savaş medyası nefret kusmaya devam ediyor,
- İktidar partisi akıl almaz (KHK ile atılan oy kullanamaz!) argümanlarla seçim sonucunu değiştirmeye yöneliyor.
- Bahçeli kesintisiz konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor…
- Ana muhalefet partisinin lideri saldırıya uğruyor. (sahi: Alevi olması, kabul etmese de Dersimliliğinden mütevellit Kürtlük imajı ve Türkiye’de ‘sol’ sayılan CHP’li oluşu, yani solculuğu saldırılmasını kolaylaştıran bir faktör mü, en azından saldırganların ruhiyatında?)
- Saldırıdan kurtulmak için gittiği evi yakmayı bile düşünüyor birileri.
Hasılı, bugün için manzara şu: Kızgın demirin bir ucu bahçelinin elinde, kalan ucu zaten yüksek fırın haline getirilmiş toplum içindeki öfkeli kişi ve öbeklerin elinde.
Tarihten bildiğimiz bir gerilim üretme mekanizması iş başında, bunu saldırıdan değil saldırıdan sonraki açıklamalardan çıkarıyoruz.
O zaman söylemek lazım: Her biri ayrı faciayla sonuçlandı o işlerin ve bu sefer büyük bir çoğunluk bir azınlığın üstüne çökmüyor, dik yarı ikiye bölünmüş bir toplum birbirine nefret, öfke ve korkuyla bakıyor. Sağ duyu, sükunet, akıl ve vicdana her zamankinden çok daha fazla muhtacız.
Kaynak
Ali Duran Topuz www.gazeteduvar.com.tr
