”2016 yılında MİT korumasında Ankara’ya geldim… ”
ABD merkezli Uluslararası Şiddet İçeren Aşırılıklar Araştırma Merkezi (International Center for the Study of Violent Extremism – ICSVE) Irak’ta cezaevinde bulunan IŞİD üyesi Ebu Mansur El Mağribi ile yaptıkları röportajı yayımladı…
Ebu Mansur: ‘‘Erdoğan ile görüşmek üzere 2016’da Ankara’ya gelerek MİT misafirhanesinde kaldım. Ancak görüşme gerçekleşmedi.”
Ebu Mansur: ”MİT ile doğrudan irtibat halindeyim. MİT’in davetiyle Türkiye’ye geldim ve Ankara’da bir hafta kaldım. Bazı görüşmelere TSK’den yetkililer de katıldı. Sınırdan özel araç ve korumayla alındım ve Ankara’ya kadar bana eşlik edildi.”
Ebu Mansur: ”IŞİD’li yaralıların tedavisi Türkiye’de yapıldı. Türkiye’den silah almadık.”
Ebu Mansur el Mağrıbi: ”2013 yılından itibaren Türkiye sınırından Suriye’ye IŞİD’in yabancı militanlarının geçişlerini sağlamaktan sorumlu uluslararası birimin başındayım. İlerleyen zamanlarda Türk yetkililerle bir dizi “diplomatik” görüşmelere katıldım. IŞİD’in Türkiye elçisi durumundayım.”
Ebu Mansur el Mağrıbi: ”IŞİD’deki görevim; Türk istihbaratıyla ilişkileri yürütmek, Türkiye’deki yabancı IŞİD militanlarının örgüte kabulünü gerçekleştirmek. IŞİD’e katılmak üzere İstanbul’a gelen yabancıların Gaziantep, Antakya ve Şanlıurfa gibi kentlere geçişini sağlayan şebekeye IŞİD ödeme yaptı. Bendisinin görevim, bu militanların Suriye’ye güvenle geçmelerini sağlamak.”
Ebu Mansur: ”Tel Abyad, İdlib ve Halep’e sınırdan militanların geçişini organize ettim. Başta sadece bu kişilerin ‘işe alınması’ndan sorumluydum daha sonra yönetici ve IŞİD emiri oldum.”
Ebu Mansur: ”2014-2015 yıllarında Suriye’ye geçen yabancı militan sayısı, tahmini 35 bin.”
Ebu Mansur: ”ABD destekli koalisyonun Rakka’ya saldırısının başlamasının ardından 2015-2016 yıllarında Rakka’da bulundum. Türk istihbaratıyla IŞİD Emni’si (İç Güvenliği) arasında yaralananlar için sınır kapıları konusunda bazı anlaşmalar vardı. MİT ile birçok toplantıya katıldım.”
Ebu Mansur: ”IŞİD ile toplantılara katılan Türk yetkilileri için şunu söyleyebilirim…Ekipler vardı. Bunlardan bazıları Türk istihbaratını, bazılarıysa Türk ordusunu temsil ediyordu. 3-5 farklı gruptan ekipler vardı. Çoğu toplantı Türkiye’deki askeri garnizonlarda ya da ofislerde yapıldı. Konuya göre değişiklik gösteriyordu. Bazen her hafta toplanıyorduk. Neler olduğuna bağlı olarak değişiyordu. Toplantıların çoğu sınıra yakın bölgelerde yapılırken bazıları Ankara’da, bazıları da Gaziantep’te yapıldı.”
Ebu Mansur: ”IŞİD’in lideri Ebubekir el Bağdadi’yi yalnızca kısa bir süre gördüm. Talimatları IŞİD’in Irak’taki ‘Şura Meclisi’ temsilcisi Muhammed Hodud’dan aldım.”
Ebu Mansur: ”Yürüttüğümüz diplomasi iki tarafın da yararına oldu. Türkiye’nin çıkarı sınırlarını korumakdı. Sınır bölgesindeydik ve Türkiye sınırlarını ve Suriye’nin kuzeyini kontrol etmek istiyordu. Aslında yalnızca Kürtleri değil Kessab’dan Musul’a kadar kuzeyin tümünü kontrol etmek istiyorlardı.”
Ebu Mansur: “Türkiye, Suriye’nin kuzeyinin tümünü istedi. Suriye’nin bu bölümü Osmanlı’nın bir parçasıdır. Sykes Picot anlaşması yüz yıl önce imzalanmıştı. Görüşmelerimizde Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden kurulması hakkında konuştuk. Bu Türkiye’nin vizyonuydu.”
Ebu Mansur: ”Bu görüşmelerin IŞİD için önemi; Türkiye’nin yaklaşık 300 kilometrelik sınırdan, tıbbi malzeme, gıda gibi birçok malzeme “insani yardım” adı altında geçişini sağlamak açısından. Yani, kapılar açıktı…”
Ebu Mansur: “Kimse Türk hükümetini bize silah verdikleri için suçlayamaz çünkü Türkiye’den silah almadık.”
Ebu Mansur: ”Özgür Suriye Ordusu militanları silahlarını bir paket sigaraya sattı. Hükümet karşıtı Suriyeliler bize silah verdiler, birçok mafya grubu bize silah sattı.”
Ebu Mansur: ”Suriye’nin petrolü, silah ve diğer gerekli her şeyi satın almamıza imkan sağladı. Petrol gelirleri o dönemde ayda 14 milyon dolardan fazlaydı.”
Ebu Mansur: ”Türkiye sınırından yaralıların geçişinde IŞİD militanlarına pasaport ve kimlik sorulmuyordu. Ambulanslarla sınırın birçok noktasından geçiş yaptık. Biri yaralandığında Suriye’de bir hastane vardı, eğer bu hastane sınıra arabayla yaralı gönderirse Türkiye tarafında onu bekleyen ambulanslar olurdu. MİT her kritik durumda haberdar edilirdi ve sınıra ambulans gönderirdi. MİT’in gerekli durumlarda sınırdaki yaralıları Türkiye’nin başka bölgelerindeki hastanelere de gönderdiği oludu. Bu kişiler, devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi oldu.”
Ebu Mansur: ”Sadece yaralılarımız için sınır kapılarını açma anlaşması vardı ve onlar için ambulans gönderildi. Bu ‘iki devlet arasında’ bir anlaşmaydı. Bu anlaşmaları yürüttüm. Yaralıların, tıbbi malzemenin ve diğer malzelemerin geçişi için. Aynı zamanda Fırat’ın suyu hakkında da pazarlıkları yürüttüm.”
Ebu Mansur: ”2014’te Türk yetkililerle Türkiye’den Suriye’ye Fırat’ın suyunun yeniden saniyede 400 metre küp olarak verilmesi konusunda anlaştık. Bu anlaşma karşılığındaysa Türkiye’ye ‘güven ve istikrar’ vaat ettik. Görüşmelerde Türkiye’ye saldıracağım diyemem. Bu çetelerin dilidir ancak Türkiye’yi savaş alanından uzak tutacağımı ve Türkiye’yi düşman olarak görmeyeceğimi söylerdim. Onlar da neden bahsetttiğimizi anlarlardı.”
Ebu Mansur: ”IŞİD’in petrolünün büyük kısmı Türkiye’ye gitti. Türkiye ile müzakerelerimizde bu konu gündeme gelmedi. Petrol ticareti komisyoncular aracılığıyla yapıldı.”
Ebu Mansur: ”2014 yılında Musul’da IŞİD’in kaçırdığı Türk diplomatlar için müzakereler Suriye’de yapıldı. Bu pazarlıklarda 500 IŞİD üyesi Türkiye’deki hapishanelerden serbest bırakıldı.”
Ebu Mansur: ”Süleyman Şah Türbesi konusunda; Türkiye kurtarmış gibi yaptı ama sadece oradaki muhafızlarını değiştirdi.”
Ebu Mansur: ”Ankara’da MİT’e ait özel bir misafirhanede bir haft kaldım. Bu dönemde Türkiye ile ilişkiler inişli çıkışlıydı. Menbiç olaylarının ardından çok değişiklikler oldu ve IŞİD’de de iç çekişmeler vardı. Türkiye bizden defalarca Türkiye ile Suriye arasında bir güvenli bölge talep etti. Suriyelilerin Türkiye kontrolünde yaşayacakları 10 km’lik bir bölge istediler.”
Ebu Mansur: ”IŞİD’in Atatürk Havalimanı saldırısı sırasında Gaziantep’te bulunuyordum. Havalimanı saldırısıyla Reina saldırısı Rakka’dan yönetildi. Bu saldırıların emri, IŞİD’in ‘dış güvenliği’ tarafından verildi. IŞİD ile Türkiye arasındaki ilişkiyi bozmak isteyen istihbarat örgütlerinin bu saldırılarda bağlantısı olduğundan şüphelendim.”
Kaynak
haber.sol.org.tr
