“Türkiye ile AB arasındaki 18 Mart Mutabakatı; Türkiye-AB ilişkilerinin zemin kaymasıdır. AB için Türkiye sadece mültecilerin depolandığı bir ülke olarak görülmektedir.”

Türk-Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Murat Erdoğan, Suriye’deki iç savaştan kaçan mültecilerle ilgili son dokuz yıldır araştırmaları yapan bir isim.

Murat Erdoğan: ” Türkiye ile AB arasında 18 Mart 2016’da imzalanan ve kamuoyunda ‘mülteci anlaşması’ olarak bilinen geri kabul anlaşması üçüncü yılında nerdeyse tamamen tıkandı. Taraflar arasındaki siyasi anlaşmazlıklar yüzünden yaşanan bu tıkanma, anlaşmanın özündeki yanlışlıkları da ortaya koydu…”
Murat Erdoğan: “Anlaşmanın içinde yer alan Türkiye’yle yeni müzakere başlıkları açılması ve Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması taahhütleri havada kaldı. Türkiye bugün mülteciler konusunda AB’ye derdini anlatamıyor.”

Türkiye ile AB arasındaki mülteci geri kabul anlaşması
‘Mülteci anlaşması’, bundan üç yıl önce imzalanmıştı. Anlaşma, Yunan adalarına çıkan sığınmacıların, iltica başvurularının kabul edilmemesi durumunda Türkiye’ye iade edilmelerini; karşılığında da AB, Türkiye’deki mülteciler için mali yardımda bulunmayı ve Suriyeli mültecileri yasal yollardan kabul etmeyi taahhüt ediyor.
Bu ‘mülteci anlaşması’ kapsamında, AB, her yıl Türkiye’ye bir buçuk milyar euro göndermeye başladı, ama bu rakam Türkiye’yi tatmin etmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ”Türkiye’deki 4 milyon Suriyeli için bugüne kadar 37 milyar dolar harcandı. AB gereken yardımı yapmamıştır ama hazinemize de yük olmadı.”
Murat Erdoğan: ‘‘ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklaması bir ‘politik ağız’. Türk hükümeti, Suriyelilere karşı toplumdaki tepkiyi azaltmak için böyle söylüyor.”
Murat Erdoğan: “Türkiye’nin hatası, maliyetleri hesaplayamamak ve bunları şeffaf biçimde hesaplayamamak. Maliyet denilirken Suriyeliler için yapılan harcamaların yanı sıra, ülkede mülteci bulundurmanın sosyal, siyasal ve güvenlik risklerinin de dikkate alınması gerekirdi. AB yılda 1,5 milyar euroluk destek vererek mültecileri Türkiye’de tutmaya çalışıyor ama Türkiye bu işin her maliyetini, bütün risklerini üstleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye çıkışı da bu bağlamda değerlendirilmeli.”

“Biyometrik pasaportlar tamam ama Türkiye terörle mücadele yasasında revizyona gidemedi, veri güvenliği yasasını yenileyemedi. Kıbrıs konusundaki anlaşmazlık da Ankara-AB arasındaki en büyük problem.”
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Çiğdem Nas: ‘’18 Mart anlaşması kapsamında AB, Türkiye’ye vize serbestisi taahhüdünde bulundu ancak bunu da belli kriterlere bağladı. Türkiye’den reform bekleyen AB, olağanüstü hal (OHAL) uygulamasının getirdiği zorlukların aşılmasında da Ankara’yla anlaşamadı, bu yüzden Ankara-AB hattındaki ‘siyasi anlaşmazlıklar’ tırmandı. Siyasi anlaşmazlıklar yüzünden de mülteci anlaşması sadece ‘basit bir mali işbirliği çerçevesi2nden öteye geçemedi.”

Çiğdem Nas: “Şu anda AB, Türkiye’ye mali yardımda bulunuyor ama bu yardımın daha geniş çaplı bir işbirliğine dönmesi için Ankara’nın reformist adımlar atması, AB’nin de bu adımlara karşılık vermesi gerekiyor.”
İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre;
-2018’de 5 bin mülteci, gönüllü olarak Yunanistan’dan ayrıldı. 322 sığınmacı da Türkiye’ye gönderildi. AB ülkeleri de bu sürede 7 bin Suriyeliyi mülteci olarak kabul etti.
Çiğdem Nas: ”18 Mart anlaşması, Suriye’den Avrupa’ya göçün kontrolü konusunda yaşanan her türlü siyasi anlaşmazlığa karşın ‘işe yaradı’.
Ankara’nın önümüzdeki süreçte mülteciler üzerinden yaşanabilecek her türlü gerilimden uzak durması gerekir. Türkiye, sosyal uyum projeleri yürüttükçe, mültecilerin meslek edinmesine daha çok olanak sağladıkça AB’den istediği mali yardımı görecektir.

Vize serbestisi, müzakere fasıllarının açılması gibi konular, mülteciler konusundaki işbirliğinden ayrı değerlendirilmelidir.
Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye ve Avrupa’yı kapsayan araştırmalarıyla bilini, TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Başak Yavcan:

”Her türlü siyasi anlaşmazlığa karşın tarafların 18 Mart anlaşmasına bağlılıklarını sürdüreceğini düşünüyorum. AB, Suriyeli ve diğer mültecileri sınırlarının dışında durdurabilirken, Türkiye, Suriyelileri entegre etmek konusunda AB’den tam olarak istediği şekil ve formatta olmasa da maddi destek alabiliyor. AB’nin ikinci 3 milyar euroluk desteği kabul etmesi de bunun en önemli göstergesi.”
Yavcan: ”18 Mart anlaşmasının kabul edilmesi aşamasında Türkiye’nin AB üyelik süreci konuya dahil edildi ancak zaman içinde 2mültecilere yardım, destek’ konusu bu süreçten bağımsız ilerledi. Siyasi krizler bitmese de, taraflar Suriyelilere yardım konusunu geri plana atabilecek bir noktadan çok uzaklaştılar. 18 Mart anlaşmasına bağlılıklarını devam ettireceklerdir.”
Hilal Köylü / Ankara
©Deutsche Welle Türkçe
